Search

Eğitim, insanla birlikte var olan bir olgudur. Eğitimin ilmî bir disiplin hâlini alması ise yenidir. Yakın döneme kadar eğitim, din eğitimi, ahlâk ve değer eğitimi şeklinde birbirinden ayrı alanlar da söz konusu değildir. Dolayısıyla bunların ilmî birer disiplin olarak birbirlerinden ayrılmaları da yeni bir hadisedir. Zira tarihsel süreçte eğitim, dinî ve ahlâkî bir karakteri haiz olup bunların her biri diğerinden bağımsız alanlar olarak telakki edilmemiştir. Burada din, eğitime anlamlı gaye ve hedefler sağlarken ahlâk, hem dinin hem de eğitimin önemli amaçlarından birini teşkil etmektedir. Ayrıca tam anlamıyla tahakkuk etmesi, olumlu ve dengeli bir kişilik oluşturması adına eğitimin dinî ve ahlâkî karakteri de önem arz etmektedir. Bu nedenle günümüzde eğitim, din eğitimi, değer ve ahlâk eğitimi şeklindeki adlandırmaların tarihsel süreçte hangi kavramlara karşılandığının ya da hangi kavramlarla ilişkili olduğunun ortaya konması büyük bir önemi haizdir. Ehl-i Sünnet kelâmının ve tasavvufun kurucu isimleri arasında yer alan Hâris el-Muhâsibî (öl. 243/857), insanın dinamik yapısını oluşturan, onun olumlu-olumsuz eylemlerinin kaynağı konumundaki kalp, akıl ve nefsin belli bir ölçü ve denge içerisinde eğitilmesi gerektiği üzerinde duran, bu yönde çok sayıda kavrama yer veren erken dönem âlimlerinden birisidir. Muhâsibî’nin insanın içten dışa değişimi ve dönüşümü, onun eğitimi ve öğretimiyle ilgili farklı kavramlara değindiği görülmektedir. Bu yönüyle çalışmamız, Muhâsibî’nin -günümüzdeki anlamıyla- eğitim, din ve ahlâk eğitimiyle ilgili yer verdiği kavramları konu edinmekte, bunları hangi anlamlarda kullanıldığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu şekilde eğitime dair kavramların gelenekten tevarüs edilen birikimle ve klasik metinler bağlamında ele alınması, eğitimin günümüzdeki muhtevasını, yaşadığı değişimleri, daralmaları vs. anlamayı daha da kolaylaştıracaktır. Hem kavramların hem de bunların sahip olduğu muhtevanın tespit edilmesi bağlamında öncelikle Muhâsibî’nin eserlerinden istifade edilmiştir. Buna göre araştırma yazılı dokümanların incelenmesi yöntemiyle ele alınmıştır. Muhâsibî’nin başta edeb olmak üzere eğitime dair ele aldığı kavramlar -dönemin genel anlayışına uygun olarak- dinî ve ahlâkî bir tema taşımaktadır. Ta‘lîm/te‘allum, ders/tedrîs, edeb/te’dîb, tasfiye, tathîr, ıslâh ve mücâhede (mücâdele ve mükâbede) Muhâsibî’nin yer verdiği başlıca kavramlardır. Terbiye, tehzîb, tezkiye ve riyâzet gibi kavramlara ise ya hiç değinmediği ya da çok az değindiği görülmektedir. Muhâsibî, bunlardan edeble -bilhassa tasavvuf çevresinde ele alındığı şekliyle- dinî/ahlâkî bir içerikle ve daha çok nefsin terbiye edilmesi yönüyle ilgilenmiştir. Bunun yanında diğer kavramların da benzer bir içerikle ele alındığı gözlenmektedir.

Purpose This study aimed to reveal how Hizbut Tahrir Indonesia (HTI)’s scholars, Ismail Yusnto, Felix Siuw, dan Fatih Karim used Youtube as ideological battle. It focused on discussing how texts experienced bias in representing khilâfah and how HTI ustaz used Youtube as a means to scroll their ideology. Method The study was qualitative research that used the verbal data of khilâfah discourse uploaded on Youtube as the primary source. Collecting the data, the researchers observed the discursivity of khilâfah as the main theme of discourse presented by HTI’s scholars on their preaching in Youtube. In data analysis, the study applied Norman Fairclough’s critical discourse analysis. Results/Findings The study showed that the HTI’s scholars exploited the khilâfah discourse through intellectual and well-packaged ways, one of which was through interesting and innovative videos uploaded on Youtube. The concept of khilâfah conveyed massively by the HTI’s scholars, especially on Youtube led to a single understanding of the khilâfah using HTI’s perspective. Conclusion There were discourses about the governmental system that can be implemented in a country; and khilâfah was one of alternative system to apply. Khilâfah was not a single system by which a country was said to be Islamic one because Islam does not specifically regulate the government system. Therefore, it is important for the government to invite moderate scholars to enliven the khilâfah discourse to present more comprehensive one.

Hadis tarihinin en çok eser yazılan dönemlerinden biri de hicrî 7. ve 8. asırlardır. İslâm dünyasının batıdan Haçlı saldırıları, doğudan ise Moğol işgali altında kaldığı bu asırlarda hadis ilmi bu siyasî atmosferden etkilenerek bir dönüşüm yaşamıştır. Kurumsal eğitim müesseselerinin de yaygınlık kazandığı bu dönemde hadis âlimlerini ve eserlerini etkileyen farklı unsurlar olmuştur. Siyâsî, beşerî ve tabîî bazı hâdiseler dönemin hadis çalışmalarına yansımıştır. İslâm tarihinin Sünnî-Türkler devri diye zikredilen bu döneminde Zengîler ve Memlükler’in karşısında İlhanlılar (Moğollar) vardır. Selim Demirci’nin Kriz Döneminde Hadis ve Yorum isimli çalışması ilgili dönem ve coğrafyayı; dönemin hadis çalışmaları ve bunları etkileyen âmiller, ayırt edici özellikleriyle dönemin hadis şerhçiliği ve dönemin karakteristik olaylarının hadis şerhlerine yansıması bağlamında incelemektedir.

Copyright of Journal of Al-Frahids Arts is the property of Republic of Iraq Ministry of Higher Education & Scientific Research (MOHESR) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)

There is considerable disagreement among Muslims in how Islam says about many gender issues. One factor that influences the ways in which people understand gender issues in Islam and deal with the associated controversy is the approach they take when reading and interpreting Islamic texts. Some research has been done on the variety of thoughts on Islamic studies, but mapping thoughts comprehensively on gender issues not yet explored. This paper maps the Muslims’ understanding of six contentious gender issues in Islam into three approaches: textualist/conservative, semi-textualist/moderate, and contextualist/progressive approaches. I document the diversity of thought among feminist and non-feminist Muslim intellectuals on gender issues (in the light of their faith) using documentation and in-depth interview techniques. 25 respondents (male and female) from six universities in Yogyakarta were selected in this research. Textualist/conservative and contextualist/progressive scholars show the most strongly contrasting views on gender issues in Islam. Semi-textualist/moderates present their views relatively flexibly: sometimes their views match those of the textualist/conservatives: sometimes they align closely with the contextualist/progressives. Based on their views and the arguments they present, semi-textualist/moderates’ and contextualist/progressives’ views seem close to the stance adopted by many Islamic Feminist. [Masih terdapat perbedaan pendapat antar umat Islam memahami isu gender. Salah satu faktor berpengaruh dalam pemahaman isu gender pada Islam adalah hal kontroversial dalam pendekatan pembacaan dan penafsiran teks agama. Beberapa penelitian telah mengkaji keragaman dalam pemikiran keislaman, namun pemetaan pemikiran secara komprehensif mengenai isu gender belum banyak. Tulisan ini memetakan pemahaman para feminis tentang enam isu gender dalam Islam di tiga kelompok (1) tekstual – konservatif, (2) semi tektual – moderat, dan (3) kontekstual – progresif. Artikel ini mengambil lapangan di 6 universitas Yogyakarta dengan wawancara lebih dari 25 informan laki – laki dan perempuan baik feminis dan non feminis. Kelompok tektualis dan kelompok kontekstual merupakan dua kelompok yang saling bertentangan dan kelompok semi tekstual lebih pada fleksibel. Terkadang pandangan ke tiga kelompok bergeser saling mendekat dan menjauh. Berdasarkan pandangan dan argumentasi ke tiga kelompok tersebut, semi tektual dan kontekstual menggambarkan kecondongan lebih banyak pada adopsi feminis muslim].

The knowledge of the legal maxims is neither the outcome of Muslim scholars, nor the product of their experience. None of the scholars of Islamic jurisprudence chalked out these principles by himself, nor a specific team/board of religious scholars form them by virtue of their knowledge and exalted position. Even the credit does not go to the scholars of a particular area, era or class. Like other Islamic sciences, the legal maxims also originated from Quran and Hadith. Quran & Hadith either directly mention these principles (in certain cases) or it give such formula (in many cases) which enable a scholar to derive these principles. We have a reasonable collection of such principles having its origin in Quran or Hadith, later on known as "Qawa'ed Nassia". Companions of the Holy Prophet (SAW) and their disciples took guidance from these principles & formula. Their follower scholars & judges went further ahead in the same direction and consequently got success in compiling & forming the knowledge of the legal maxims which are known as "Qawa'ed Mustanbata". Scholars of all the four sects of Islamic jurisprudence took active part in the written efforts (of this field). Hence the important origins of these knowledge were compiled. But it is a fact that the relevant scholars of Hanfi school of thought were the torch bears in shaping the principles as a proper / specific discipline. They played leading role from different aspects in constitution of this knowledge. In the given article a scholastic effort has been made to discuss and analyze this role of Hanfi scholars.

Shamsur Rahman Farooqui is well known critic, a scholar, a short story writer, a novelist and a literary personas editor of manifold journal: "shab-khoon". In this article, I discussed about historical, cultural narrative and intertextual approaches and aspects of Farooqui's novel: "Kai chaand thy Sar-e- Aasman". In this novel war for freedom in 1857 is not only a war against colonisers but also a war against decayed society and the main character of the novel is not only an afflicted woman but also a rebel who stands against a whole civilization and male dominated society. [ABSTRACT FROM AUTHOR]

Transnational Fatwas on Jihad in Indonesia. Fatwa has an important stake in Islamic legal development. Its presence is able to provide influences on person’s religious attitude and behaviour. Although fatwa is a product of ijtihad, it’s still considered as a rule which should be obeyed especially if it is pronounced by a great scholar or authorised body which has wide influence over the community. This paper will study thoroughly the transnational fatwas on jihad which had influenced people’s religious attitude and behavior of many Indonesian Muslims. Fatwas on jihad motivated Indonesian Muslims to carry out violence towards non Muslims. The disturbance on religion became one of the reasons of violent actions towards them.DOI: 10.15408/ajis.v14i1.1238

Copyright of Dirasat: Human & Social Sciences is the property of University of Jordan and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)