62 results on '"Akustik"'
Search Results
2. Bir Boyutlu Sanal Doku Ortamındaki Sıcaklık Değişiminin Uçuş Zamanı Yöntemi İle Hesaplanması.
- Author
-
Uyğun, Mustafa and Küçüka, M. Serhan
- Abstract
Copyright of Dicle University Journal of Engineering / Dicle Üniversitesi Mühendislik Dergisi is the property of Dicle Universitesi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. Elyaf Takviyeli Çimentolu Levhaların Derzli-Delikli Akustik Panel Olarak Kullanımında Perforasyon Özelliklerinin Etkisi
- Author
-
Lütfullah Gündüz and Şevket Onur Kalkan
- Subjects
cementitious panel ,groove ,hole ,perforation ,acoustic ,sound absorption ,çimentolu levha ,derz ,delik ,perforasyon ,akustik ,ses yutma ,Technology ,Engineering (General). Civil engineering (General) ,TA1-2040 ,Science ,Science (General) ,Q1-390 - Abstract
Perforeli çimentolu levhalar özellikle iç mekân gürültü kontrolünde bir ses emici malzeme olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, plakaların bir yüzeyinden ortalama 4 mm genişliğinde ve 6 mm derinliğinde oluklar (yarıklar) açılarak bir yüzü oluklu ve derzli form kazandırılmıştır. Çalışma kapsamında akustik performans irdelemesi için üç ayrı perforasyon oranı tasarlanmış olup sırasıyla %5.5, %8.0 ve %12.6 oranları elde edilecek şekilde levha örneklerinin diğer yüzeyinde ortalama 10 mm derinliğinde delikler açılarak perforeli test örnekleri hazırlanmıştır. Bu forma dönüştürülen levhaların ses yutma özellikleri irdelenmiştir. Delikli perforeli test örnekleri için uygulanabilirlik kesitine bağlı olarak 3 ayrı grup numune hazırlanmıştır. Bunlar; tek bileşenli yalın formda derzli perforeli çimento bağlayıcılı akustik levha (Yalın-I levhası), geotekstil katmanlı iki bileşenli derzli perforeli çimento bağlayıcılı kompozit akustik levha (Geo-II levhası) ve polietilen esaslı kauçuk katmanlı iki bileşenli derzli perforeli çimento bağlayıcılı kompozit akustik levha (PE-II levhası). Her üç grubun ses yutma özelliği referans örneği olarak test edilen düz-dolu yüzey formunda herhangi bir derz ve perfore işlemi yapılmamış elyaf takviyeli çimentolu yalın levha örneği (kontrol levhası) ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonuçlarına göre, derzli perforeli form kazandırılmış levha örneklerinin perforesiz düz levha formu performansları ile karşılaştırıldığında görüldüğü üzere düz levhanın absorpsiyon özelliği yüksek frekans band değişiminde artış gösterirken, derzli perforeli levhaların absorpsiyon özelliğinin ise düşük frekans bölgelerinde daha etkin absorpsiyon özelliği göstermektedir. Ayrıca, polietilen esaslı kauçuk malzemenin yalıtım katmanı olarak kullanımı, derzli ve perforeli kompozit formda çimento bağlayıcılı akustik levhaların ses azaltma karakteristiğine perforasyon oranına bağlı olarak yüksek emici ve/veya mükemmel emici birer nitelik kazandırmaktadır.
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
4. Ses Emisyonu Yarık Boyutlarının Hafif Agregalı Kâgir Blokların Ses Yutum Özelliklerine Etkisi.
- Author
-
Gündüz, Lütfullah and Kalkan, Şevket Onur
- Subjects
- *
ABSORPTION of sound , *HELMHOLTZ resonators , *CONCRETE blocks , *SOUNDPROOFING , *POLYESTER fibers , *LIGHTWEIGHT concrete - Abstract
Sound insulation is a kind of measure to prevent sound waves from penetrating through a material. Good sound absorbing materials are known to be lightweight, loose, and porous products. In this study, a new design approach is presented to improve the sound insulation properties of lightweight aggregate concrete blocks. Within the scope of the study, pumice, and volcanic tuff were used as lightweight aggregates in the production of concrete blocks. The acoustic properties of the masonry block specimens, in which alternative sound absorbing environments with special design are created, were analyzed on the model specimens. In particular, the effects of 3 different slit widths (12 mm, 16 mm, 20 mm wide) on the sound absorption performance of the masonry block element, in which the Helmholtz resonator form was created in its design, were investigated. The geometry of the lightweight concrete blocks is designed with three rows of gaps, and on the outer facing of the block, 4 sound slits were created at 80% of the block height to increase the sound absorption capacity, and the gaps on these sides are turned into open gaps. In addition, the technical findings of the design forms of polyester fiber felt used as reinforcement material to increase the sound absorption capacity of the block were also discussed comparatively. According to the study findings, it has been determined that as the slit width in the block design gets larger, the amount of sound received into the cavity volumes in the form of Helmholz resonator increases, and therefore it functions more as a sound absorber. In addition, with the polyethylene fiber felt reinforcement, an additional sound absorbing performance of 1.67 times is provided in the 16 mm slit block and 1.74 times in the 20 mm slit design block. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
5. DOĞUŞKANLAR KURAMININ TEMEL MÜZİK KURAMLARINDA YERİ VE ÖNEMİ.
- Author
-
KAYA, İLHAMİ
- Abstract
Copyright of Journal of Akdeniz Sanat is the property of Akdeniz University, Faculty of Fine Arts and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
6. Mekan Algısı ve İşitsel Konfor Üzerine Bir Araştırma
- Author
-
Damla GÜLER AKYÜZ and Banu MANAV
- Subjects
akustik ,mekan algısı ,kullanıcı konforu ,müzik ,i̇ç mekan tasarımı ,Drawing. Design. Illustration ,NC1-1940 ,Architecture ,NA1-9428 ,Architectural drawing and design ,NA2695-2793 - Abstract
Müziğin iç mekan tasarımındaki yeri ve önemini araştırmak için kontrollü bir çalışma düzeneği oluşturulmuştur. Burada amaç, müziğin mekan tasarımında etkin bir öge olarak kullanılmasını sayısal olarak ölçmek ve öznel parametrelerin bu anlamda somut olarak değerlendirilmesidir. Chopin’in Marriage d’Amour adıyla bilinen Spring Waltz adlı eserinin senkronize olarak dinletilerek yürütüldüğü çalışmada sonuçlar, SPSS 21.0 istatistik programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Pearson Ki Kare testi kullanılmıştır. Çalışmada belirlilik ve açıklık, canlılık, düzgün yayılmışlık, samimilik, sıcaklık ve denge ölçülen akustik öznel parametrelerdir. Kullanıcıların cinsiyeti ile mekan algısı -işitsel konfor değerlendirmeleri arasında bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştır. Müzik enstrümanı çalanlar ile mekan algısı -işitsel konfor değerlendirmeleri arasında sıcaklık parametresi için anlamlı bir ilişki bulunmuş, ölçülen diğer öznel akustik parametreler için anlamlı bir sonuç bulunmamıştır. Müzik-mekan tasarımı ve işlevle ilişkisi bağlamında katılımcılardan dinledikleri müziği bir mekanla ilişkilendirmeleri istendiğinde çıkan sonuçlar, müziğin bizi bu anlamda etkilediğini göstermiştir. Farklı geometrik formlar mekan-müzik eseri eşleştirmesi açısından değerlendirildiğinde daire formu en fazla tercih edilen form olmuştur. Kavramsal anlamda geometrik formlarla müzik eseri arasında bir ilişki bulunmaktadır. İç mimari projelerde kavramdan mekan tasarımına ulaşan, konsept üretim sürecinde bu durum etkin bir rol oynamaktadır.
- Published
- 2020
7. Gürültü Önleyici Akustik Süngerlerin Üretimi ve Uygulamaları.
- Author
-
Öz, Hatice Mehtap and Köse, Ercan
- Abstract
Copyright of International Journal of Engineering Research & Development (IJERAD) is the property of International Journal of Engineering Research & Development and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
8. Laboratuvarın Sesin Nesnel Parametreleri Açısından Değerlendirilmesi: KTÜ Örneği.
- Author
-
KAVRAZ, Mustafa and KABİL, Öznur
- Abstract
In this study, Computer Laboratory in Physics Department and Analytical Chemistry Laboratory in Chemistry Department in KTU were examined acoustically. First of all, the acoustic evaluations of the current situation of the spaces were made according to the objective parameters of sound; reverberation time (RT), early fall time (EDT), prominence (D50), according to the intelligibility index of sound (STI). In the study, three-dimensional simulation technique method was applied and ODEON version 10 Acoustic Software was used as simulation program. The three-dimensional model was prepared in SketchUp8. In order to optimize to the values outside of the optimum range as acoustic, material changes were made on the surfaces of the spaces and all objective parameters were obtained at the optimum level. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
9. Dersliklerin Sesin Nesnel Parametreleri Açısından Değerlendirilmesi: KTÜ Örneği.
- Author
-
KAVRAZ, Mustafa and KABİL, Öznur
- Abstract
In the ergonomic design of places, physical indicators such as heat, temperature, humidity, light and sound should be provided in optimum conditions. Sound, which has an important place among the physical indicators, should not be perceived as noise but should be perceived in auditory boundaries depending on the function in places. The determination of this situation can be realized by acoustic control for the places. In this study, acoustical conditions in Classroom 270 in Civil Engineering and D-3 Classroom in Forest Engineering in KTU were evaluated according to the objective parameters of sound. Odeon Version 10 Software program were used for evaluations. In the study the objective parameters of sound which are reverberation time (RT), early fall time (EDT), clarity (D50) and the intelligibility index (STI) were investigated. Firstly, the objective parameter values of the sound were obtained for the current spaces and material changes were made on the surfaces of the spaces in order to obtain at the optimum limits to the parameters at outside the optimum range. After the material changes, the optimum conditions were obtained in terms of acoustic. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
10. Investigation the surface and acoustic properties of polyurethanes produced with different monomer mixing ratios
- Author
-
Keskin, Ecem Nur, Orhan, Mehmet, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı.
- Subjects
Akustik ,Polyurethane ,Automotive textiles ,Güç tutuşurluk ,Fire retardant ,Poliüretan ,Otomotiv tekstiller ,Acoustic - Abstract
Bu tez çalışmasında araçların kaput altı, su kutusu ve motor bölgelerinde akustik amaçlı kullanılan düşük yoğunluklu poliüretan (L.PU) köpüklerin monomer oranlarının değiştirilmesinden ve mikro boyutlu içi boş kürecik esaslı katkı malzemesi ilave edilmesinden sonra yüzey, akustik ve güç tutuşurluk özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir. PU üretiminde temel bileşenler olarak poliol, izosiyanat (MDI), katalizör ve grafit ve katkı maddesi olarak ise mikro boyutlu içi boş kürecikler kullanılmıştır. Çalışmanın ilk adımında, temel üretim parametrelerini ve monomer oranlarını belirlemek amacıyla düşük yoğunluklu PU köpükler üretilmiştir. Daha sonra, bu üretime bağlı olarak poliol ve izosiyanat oranları değiştirilerek PU köpükler elde edilmiştir. Son olarak üretim reçetesine farklı oranlarda mikro boyutlu içi boş kürecik esaslı katkı eklenerek PU köpükler üretilmiştir. Toplamda 5 farklı reçete ile PU köpüklerin üretilebilirliği belirlendikten sonra, farklı monomer oranlarının ve farklı oranlardaki mikro boyutlu içi boş kürecik esaslı katkıların yüzey üzerine etkileri SEM ile görsel olarak incelenmiştir. Her bir PU köpükteki fonksiyonel gruplar, FTIR spektrofotometresi ile tanımlanmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda otomotiv endüstrisinde sıklıkla kullanılan Alfa kabin test cihazı ile PU köpüklerin akustik özellikleri ölçülmüştür. Son olarak yatay yanma test cihazında yüzeylere güç tutuşurluk testleri yapılmıştır. In this thesis, after changing the monomer ratios of low-density polyurethane (L.PU) foams and adding micro-size spheres additives, the effects of them on surface, acoustic and fire-retardant properties were examined for acoustic purposes under the hood, in water boxes, and motor areas. In PU production, polyol, isocyanate (MDI), catalysts, and graphite were used as the main components in recipe, and micro-size spheres additives were used as additives. In the first step of the study, PU foams were produced to determine basic production parameters and monomer ratios. Then, depending on this production, PU foams were obtained by changing polyol and isocyanate rates. Finally, PU foams with additives were produced by adding the micro-size spheres additives in the main production recipe. The effects of different monomer ratios and additives of micro-size spheres on the surface were visually examined by SEM after determining the production of PU foams with 5 different recipes in total. Each functional group on the PU foam was tried to be defined by FTIR spectrophotometer. At the same time, the acoustic properties of PU foams were measured with the Alpha cabin test device, which is frequently used in the automotive industry. Finally, the fire-retardant properties of PU foams were performed by the horizontal burning test device.
- Published
- 2023
11. Başlık: Genç Bireylerde Müzik Maruziyeti Sonrası Olivokoklear Efferent Sistem Aktivasyonunun Değerlendirilmesi.
- Author
-
Bulut, Erdoğan, Nurçin, Elçin, Yilmaz, Şule, Güven, Selis G., and Taş, Memduha
- Subjects
- *
OTOACOUSTIC emissions , *ACOUSTIC trauma , *SIGNAL-to-noise ratio - Abstract
Objective: In this study, protective role of olivocochlear efferent system activation on hearing system in young individuals after music exposure (ME) was investigated. Methods: Twenty two young adults between the ages of 19-22 years (Mean age ± SD = 19.63 ± 0.83) with normal hearing participated in the study. All participants listened to music at 85.4 dBA for 30 minutes. Audiological evaluation including pure tone audiometry, immittance measurements, Distortion Product Otoacoustic Emissions (DPOAEs), and Transient Evoked Otoacoustic Emissions (TEOAEs) with and without contralateral acoustic stimuli was done before ME, immediately after listening to music, and after rest period. Results: No significant differences in pure tone audiometry and DPOAE signal-to-noise ratio (S/N-R) results were found among three measurement sessions (before ME, immediately after ME, and after rest period) in the measured all frequencies (p>0.05). There was a significant increase in the contralateral stapes reflex threshold at 0.5 kHz measured immediately after ME (p=0.02) while no significant difference was found in the measured frequency after resting (p>0.05). In the TEOAE S/NR responses, a statistically significant decrease was found at 1 kHz (p = 0.016) and 1.4 kHz (p = 0.009) immediately after ME, whereas no significant difference was found between TEOAE S/N-R responses measured before ME and after resting conditions (p>0.05). Compared to before exposure, there was a statistically significant decrease (p <0.001) in all center frequencies measured immediately after ME and after resting conditions in TEOAE amplitudes obtained in the presence of CAS. Conclusion: The contralateral stapes reflex thresholds increase after exposure to music and the significant suppression effect of TEOAE amplitudes in the presence of CAS suggests that the olivocochlear efferent system plays a role in protecting auditory system from acoustic trauma. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
12. Genç Bireylerde Müzik Maruziyeti Sonrası Olivokoklear Efferent Sistem Aktivasyonunun Değerlendirilmesi.
- Author
-
Bulut, Erdoğan, Nurçin, Elçin, Yilmaz, Şule, Güven, Selis G., and Taş, Memduha
- Abstract
Objective: In this study, protective role of olivocochlear efferent system activation on hearing system in young individuals after music exposure (ME) was investigated. Methods: Twenty two young adults between the ages of 19-22 years (Mean age ± SD = 19.63 ± 0.83) with normal hearing participated in the study. All participants listened to music at 85.4 dBA for 30 minutes. Audiological evaluation including pure tone audiometry, immittance measurements, Distortion Product Otoacoustic Emissions (DPOAEs), and Transient Evoked Otoacoustic Emissions (TEOAEs) with and without contralateral acoustic stimuli was done before ME, immediately after listening to music, and after rest period. Results: No significant differences in pure tone audiometry and DPOAE signal-to-noise ratio (S/N-R) results were found among three measurement sessions (before ME, immediately after ME, and after rest period) in the measured all frequencies (p>0.05). There was a significant increase in the contralateral stapes reflex threshold at 0.5 kHz measured immediately after ME (p=0.02) while no significant difference was found in the measured frequency after resting (p>0.05). In the TEOAE S/NR responses, a statistically significant decrease was found at 1 kHz (p = 0.016) and 1.4 kHz (p = 0.009) immediately after ME, whereas no significant difference was found between TEOAE S/N-R responses measured before ME and after resting conditions (p>0.05). Compared to before exposure, there was a statistically significant decrease (p <0.001) in all center frequencies measured immediately after ME and after resting conditions in TEOAE amplitudes obtained in the presence of CAS. Conclusion: The contralateral stapes reflex thresholds increase after exposure to music and the significant suppression effect of TEOAE amplitudes in the presence of CAS suggests that the olivocochlear efferent system plays a role in protecting auditory system from acoustic trauma. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
13. Development of sound absorption properties of multi-layer woven fabrics for indoor textiles
- Author
-
Dülek, Yasemin, Ulcay, Yusuf, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı.
- Subjects
Akustik ,Multi-layer woven fabric ,Şönil ,Chenille ,Raising ,Katlı dokuma kumaş ,Sound absorption ,Ses yutuculuk ,Acoustic ,Şardon - Abstract
Bu çalışmada, iç mekân tekstillerine yönelik çok katlı dokuma kumaşların ses yutum davranışını geliştirmek amacıyla yeni yöntem ve yeni malzemeler kullanılarak ses yutum davranışı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Öncelikle farklı lif çaplarına sahip iplikler ile farklı örgüler kullanılarak iki katlı dokuma kumaşlar üretilmiş ve üretilen kumaşların lifli ve gözenekli yapısını arttırabilmek için farklı pasajlarda şardonlama mekanik bitim işleminden geçirilmiştir. Pasaj sayısının ses yutum davranışı üzerindeki etkisi incelendiğinde iki pasaj sayısının en uygun seviye olduğu tespit edilmiştir. Şardonlama işlemi ile etkili ses yutum aralığının, düşük frekanstan yüksek frekans bölgesine doğru değiştiği tespit edilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, dokuma kumaş yapısı içerisinde kompakt lif demetlerini daha hacimli bir hale dönüştürmek ve homojen lifli gözenekli yapıyı dokuma sırasında elde etmek için farklı hav uzunluğu, farklı lif kesiti ve farklı lif çapına sahip şönil iplikler ile tek katlı, iki katlı, üç katlı bezayağı ve panama örgüde dokuma kumaşlar tasarlanmıştır. Genel olarak şönil iplik hav uzunluğu arttıkça ve lif çapı azaldıkça ses yutum özelliğinin arttığı tespit edilmiştir. En iyi ses yutuculuk bikomponent 72 filament 16 dilimli pasta kesitli kumaşta elde edilmiştir. Bunu 600 filamentli dairesel kesit takip etmiştir. Aynı lif çapında kesitler karşılaştırıldığında en iyi ses yutum performansı, kanal kesit, içi boş kesit, çokgen ve dairesel kesit olarak sıralanmaktadır. Örgüler karşılaştırıldığında bezayağı kumaşların düşük frekansta, panama kumaşların yüksek frekansta ses yutum değerleri daha yüksek elde edilmiştir. Kumaş kat sayısı karşılaştırıldığında kat sayısı arttıkça etkin ses yutum aralığı rezonans tip davranış sebebiyle düşük frekanslarda görülmektedir. In this study, the effect of multi-layer woven fabrics for interior textiles on sound absorption behavior was investigated by using new methods and new materials in order to improve the sound absorption behavior. First of all, two-layer woven fabrics were produced using yarns with different fiber diameters and different weaves, and raising mechanical finishing was applied in different passages in order to increase the fibrous and porous structure of the fabrics produced. When the effect of the number of passages on the sound absorption behavior was examined, it was determined that the number of two passages was the optimum level. It has been determined that the effective sound absorption range changes from low frequency to high frequency region with the raising process. In the second part of the study, in order to transform the compact fibers into a more voluminous and homogeneous fibrous porous structure, chenille yarns which have different pile lengths, different fiber cross-sections and different fiber diameters are used for single-ply, two-ply, three-ply plain and basket weave fabrics. In general, it has been determined that as the chenille pile length increases and the fiber diameter decreases, the sound absorption property increases. The best sound absorption was obtained in the bicomponent 72 filament 16 segmented pie cross-section fabric. This was followed by a circular cross-section with 600 filaments. When the cross-sections with the same fiber diameter are compared, the best sound absorption performance is listed as channel, hollow, polygonal and circular cross-section. When the weaves are compared, the sound absorption values of plain fabrics at low frequency and basket weave fabrics at high frequencies are higher. When the number of fabric layers is compared, as the number of layers increases, the effective sound absorption range is seen at low frequencies due to the resonance type behavior. Aypa Tekstil Seraser Tekstil Ustaoğlu Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.
- Published
- 2022
14. Structural optimization of automobile upper components
- Author
-
Tuzla, Mustafa, Işık, Yahya, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Makine Mühendisliği Konstrüksiyon ve İmalat Anabilim Dalı.
- Subjects
Akustik ,Kalınlık optimizasyonu ,NVH ,Kompozit malzemeler ,Tavan döşemesi ,Headliner ,Composite materials ,Acoustics ,Thickness optimization - Abstract
Otomobillerde araç içi gürültü, binek araçlar için müşterinin kalite algısını doğrudan etkileyen bir unsurdur. Son araştırmalar, modern otomobillerin NVH (Noise, Vibration, Harshness) üzerine yoğunlaştığını göstermektedir. Yapılan çalışmalar araç içi gürültü kontrolünde tavan döşemelerinin önemini ortaya çıkartmaktadır. Gelişen teknoloji ile OEM firmalar tavan döşemeleri üzerine yoğunlaşmış ve NVH analizleri için yatırımlarda bulunmuşlardır. Bu çalışmada araçların tavan döşemelerinin, malzeme özelliklerinin tanıtılması, akustik testler ve yöntemleri araştırılmıştır. Bu tez çalışmasında, tavan döşemelerinin akustik performansı incelenmiştir. Farklı malzeme ve farklı kalınlıkta tavan döşemelerinin ses yutum katsayıları hesaplanmıştır. Test sonuçları empedans tüpü yöntemi ile ölçülmüştür. In-vehicle noise is a factor that directly affects the customer's perception of quality for passenger cars. Recent research shows that modern cars focus on NVH (Noise, Vibration, Harshness). Studies reveal the importance of ceiling tiles in the control of in-vehicle noise. With the developing technology, OEM companies focused on ceiling tiles and made investments for NVH analysis. In this study, the introduction of the ceiling tiles, material properties, acoustic tests and methods of the vehicles were investigated. In this thesis, the acoustic performance of ceiling tiles was investigated. Sound absorption coefficients of ceiling tiles of different materials and different thicknesses were calculated. test results were measured by the impedance tube method.
- Published
- 2022
15. Türk Musikisi Yazmalarında/Edvarlarda 'Akustik' Konusu
- Author
-
FAZLI ARSLAN
- Subjects
Acoustic ,acuity and gravity ,vocal and instrumental sound ,Akustik ,tizlik ve pestlik ,vokal ve enstrümantal ses. ,Philosophy. Psychology. Religion ,Islam. Bahai Faith. Theosophy, etc. ,BP1-610 ,Islam ,BP1-253 - Abstract
Bu makalede Türk MOsikisi ·yazma eserlerinde akustikle ilgili olarak yer alan konular tespit edilerek incelenmiştir. Kindi'den, Rauf Yekta'ya kadar birçok müellif, eserlerinde, akustikle ilgili konulara, az veya çok yer vermişlerdir. Bu kaynaklarda yer alan akustikle ilgili konuları, vokal ve enstrümantal sesler, tizlik ve pestlik sebepler, sesin nitelikleri ve sese etki eden faktörler olarak özetleyebiliriz. Bu konuların, hangi musiki yazmasında ne şekilde yer aldığı tespit edilmiş ve bunlar başlıklar halinde incelenmiştir.
- Published
- 2007
16. Çok Amaçlı Salon İç Mimarisinde Kullanılan Farklı Yüzey Kaplamalı Lif Levhaların Akustik Özelliklerinin İncelenmesi.
- Author
-
AÇIK, Cebrail and TUTUŞ, Ahmet
- Abstract
In this study, the loss of sound conductivity and sound absorption abilities of uncoated high-density fiberboards (HDF) and middle-density fiberboards (MDF) beside PVC melamine impregnated decorative paper and high-pressure laminate coated high-density fiberboards (HDF) and middle-density fiberboards (MDF) that have a thickness of 8 mm and were used particularly in multipurpose halls and interior architectures of conference halls, has been examined. Sound conductivity loss and sound absorption coefficient were determined according to ISO 10534-2 and ISO 354 standard. At the end of this study, it was determined that different surface coating materials have been used especially in interior decor and interior architecture, 8 mm thick MDF and HDF have important effect on the acoustics properties. Between frequencies 400-6300 Hz, approximately, the highest loss of sound conductivity was determined on the high-pressure laminate coated HDF and the lowest loss of sound conductivity on uncoated MDF. Between the frequencies 400-2000 Hz, approximately, the highest sound absorption coefficient was determined on the uncoated HDF and the lowest sound absorption coefficient was found on melamine impregnated paper coated HDF. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
17. GERÇEK-ZAMANLI, KISA MESAFELİ VE YAZILIM TABANLI BİR SAYISAL KABLOSUZ HABERLEŞME ALICI-VERİCİ TASARIMININ GERÇEKLEMESİ.
- Author
-
AKIN, Merve, ÇAKIR, Meryem, YILDIZ, Dilara, ÖZGEN, Haluk, and YARKAN, Serhan
- Subjects
- *
WIRELESS communications , *RADIO transmitter-receivers , *BASEBAND , *COGNITIVE radio , *RADIO frequency allocation , *MATHEMATICAL analysis , *REAL-time computing , *SIMULATION methods & models - Abstract
Physical layer transceiver design lies in the heart of all wireless communications systems. However, each and every emerging wireless communications technology forces the already-existing transceiver designs and their corresponding hardware to change. In addition, due to the dramatic increase in number of emerging wireless technologies, there are serious concerns regarding the utilization of valuable radio spectrum. Recently, cognitive radio concept is proposed in order to provide a new perspective for the aforementioned concerns. Operating on a software-defined platform, cognitive radio introduces flexibility in design of utmost level; adapts itself to the dynamic radio environment; senses the radio spectrum steadily to be aware of it; and learns about its past experiences in order to plan and take action in the future in a better way. Therefore, in this study, a software defined wireless acoustic baseband transceiver design whose each and every parameter could be modified, updated, and changed with utmost flexibility is established toward realization of cognitive radio. Mathematical analysis and a simulation environment of the design are provided too. A real-time implementation of the transceiver is realized as well in order to both demonstrate an operating prototype and set up a testbed for software-defined platforms. Results for theoretical, simulation, and real-time performance of the transceiver are given along with relevant discussions and future directions. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
18. Design and acoustic analysis of acoustic resonator operating in low frequency in internal combustion engine air intake system
- Author
-
Ünal, Ömer Faruk, Yıldız, İbrahim, Danışman: 0000-0002-3279-156X, and NEÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Makine Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Akustik ,içten yanmalı motor ,akustik rezonatör ,internal combustion engine ,acoustic resonator ,Acoustic ,hava emiş sistemi ,air intake system - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Günümüz mühendislik uygulamalarında istenmeyen gürültüler mühendislerin ve araştırmacıların önünde aşılması gereken bir problem olarak durmaktadır. Bu istenmeyen gürültülerin önlenmesi ve akustik performansın artırılması için birçok akustik ürünler geliştirilmiştir. Bu akustik ürünler otomotiv, savunma, uzay-havacılık, makine, havalandırma ve yapı endüstrilerinde yaygın olarak kullanılmakta ve hem istenmeyen gürültüleri engellemekte hem de istenilen akustik performansın sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Bu akustik ürünlerden biri olan akustik rezonatörler, içten yanmalı motorların hava emiş sistemlerinde oluşan akış kaynaklı gürültüleri dart bant frekanslarda engellenmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada içten yanmalı bir motorun hava emiş sisteminde düşük frekans bölgesinde (90 Hz) dart bantta çalışan bir akustik rezonatör tasarımı yapılmıştır. Çalışmada Helmholtz rezonatör ve çeyrek dalga rezonatör olarak iki farklı tipte rezonatör kullanılmıştır. Düşük frekans bölgesinde çalışan rezonatörler yüksek hacimde yer kaplamaktadır. Bu yüksek hacim problemi göz önünde bulundurularak özgün bir rezonatör tasarımıyla yüksek hacmin iyileştirilmesi hedeflenmiştir. Bu gerçekleştirilirken tasarım parametreleri incelenmiş ve parametrelerin rezonatör akustik performansına etkisi de tartışılmıştır. Tasarlanan özgün akustik rezonatörlerin iletim kaybı ve boyutsal performansları kıyaslanmıştır. Tasarlanan helisel rezonatör ile %75 oranında boyutsal iyileşme sağlanmıştır. Yeni bir Helmholtz rezonatörü ile de %68 boyutsal iyileşme sağlanırken iletim kaybı 5.5 dB arttırılmıştır. Son olarak, tasarlanan rezonatörler sanal bir test sisteminde test edilmiş ve sistemdeki akustik performansı incelenmiştir. Her iki rezonatör de hedef frekansta yaklaşık 30-33 dB iyileşmeye sebep olmuştur. Helmholtz rezonatörün sistem üzerinde geniş bantta helisel rezonatöre kıyasla daha yüksek performans gösterdiği görülmüştür., Today, the noise in many engineering applications is the real problem that researcher and engineers must overcome. Many acoustic applications and devices have been developed to prevent noise in many applications. These acoustic applications and devices are widely used many industries such as automotive, defence, aerospace, machine, ventilation and construction, and both prevent noise and provide acoustic performance spesifications. Acoustic resonators, one of these acoustic products, are widely used to prevent flow-induced noises that occur in air intake systems of internal combustion engines at narrow band frequencies. In this study, an acoustic resonator operating in the low frequency region (90 Hz) in the narrow band was designed for the air intake system of an internal combustion engine. Two different types of resonators, Helmholtz resonators and quarter-wave resonators, were used in the study. Resonators operating in the low frequency region have a high volume. Considering this high volume problem, it is aimed to decrease the high volume with a unique resonator design. Besides, the design parameters were examined and the effects of the parameters on the resonator acoustic performance were also discussed. The transmission loss and dimensional performances of the original acoustic resonators designed were compared. With the designed helical resonator, a dimensional improvement of 75% has been achieved. With a new Helmholtz resonator, 68% dimensional improvement was achieved, while the transmission loss was increased by 5.5 dB. Finally, the designed resonators were tested in a virtual test system and their acoustic performance in the system was examined. It has been observed that the Helmholtz resonator has a higher performance on the system the wideband frequıency compared to helical resonator.
- Published
- 2021
19. Küçük Hacimli Popüler Müzik Üretim Mekanlarının Akustik Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Uygulama Örneği.
- Author
-
ÖZİŞ, Feridun
- Abstract
Copyright of Yedi is the property of YEDI (Dokuz Eylul Universitesi Guzel Sanatlar Fakultesi Yayini) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2014
20. The effect of production parameters of thermoplastic foams on sound insulation performance
- Author
-
El Khodor, Moussa, Yazıcı, Murat, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı.
- Subjects
Akustik ,LDPE ,Sound insulation ,Hücre geometrisi ,Polimer ,Hücre büyüklüğü ,Thermoplastic foam ,Cell geometry ,Acoustic ,Ses yalıtımı ,Polymer ,Termoplastik köpük ,Cell size - Abstract
Termoplastik polimer esaslı köpük malzemeler, üstün ses ve ısı yalıtımı, düşük yoğunluk, kimyasal stabilite, titreşim sönümleme, geri dönüşüm ve yeniden işleme özellikleri nedeniyle sıkça kullanılmaktadır. Bu çalışmada, termoplastik malzemeler grubunda düşük yoğunluklu polietilen malzeme (LDPE) köpürtülmüştür. Köpürme maddesi olarak sodyum bikarbonat (NaHC03) kullanıldı. Ayrıca, hücre stabilitesini sağlamak için köpük malzemesine belirli miktarlarda talk, gliserol monostearat (GMS) ve çinko katkı maddesi ilave edildi. Bu malzemeler karıştırılarak polimer köpük üretimi gerçekleşmiştir. Oluşturulan polimer köpük hücre geometrisi, hücre büyüklüğü ve hücre boşlukları incelenmiştir. Polimer köpük üretimi için gerekli malzeme miktarları ve deney için belirlenen parametreler ayrı ayrı değiştirilerek farklı deneyler yapılmıştır. Bu deneyler sonucunda en optimum polimer köpük üretimi gerçekleşmiştir. Köpük malzemelerinin sıkıştırma özellikleri bası testleriyle, yalıtım özellikleri empedans testleriyle belirlenmiştir. Ortaya çıkan sonuçlar incelenerek ideal köpük bileşenleri oranları elde edilmiştir Thermoplastic polymer-based foam materials are frequently used because of their superior sound and heat insulation, low density, chemical stability, vibration damping, recycling, and rework. In this study, low-density polyethylene material (LDPE) was foamed in the thermoplastic materials group. Sodium bicarbonate (NaHCO3) was used as the foaming agent. In addition, certain amounts of talc, glycerol monostearate (GMS), and zinc additive were added to the foam material to ensure cell stability. By mixing these materials, polymer foam production was realized. The formed polymer foam cell geometry, cell size, and cell spaces are examined. Different experiments were carried out by changing the amount of material required for polymer foam production and the parameters determined for the experiment separately. As a result of these experiments, the optimum polymer foam production was realized. Compression properties of foam materials were determined by compression tests, and insulation properties were determined by impedance tests. The resulting results were examined, and ideal foam components ratios were obtained.
- Published
- 2020
21. Mekanik titreşimlerin ses sönümleyici gözenekli malzemelerin ses yutum ve ses iletim kaybı özelliklerine etkisinin incelenmesi
- Author
-
Ergin, Furkan, Yazıcı, Murat, Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı.
- Subjects
Gürültü ,Akustik ,Industrial noise ,Titreşim ,Material life ,Engineering Sciences ,Acoustic ,Verimlilik ,Noise ,Mechanical vibration ,Vibration ,Mühendislik Bilimleri - Abstract
Üretim sahasında ve dış ortamda olan makinelerin oluşturduğu gürültü, çalışanlar ve çevredeki insanlar için önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gürültüyü yapı doğuşumlu ve hava doğuşumlu olarak iki temel başlıkta inceleyebiliriz. Yapı doğuşumlu gürültünün temel kaynağı titreşimdir. Oluşan bu gürültü özellikle çalışanların verimliliğini önemli oranda azaltmaktadır. Gürültünün azaltılması, kontrol edilmesi ve çevresindeki insanların üzerinden etkisinin azaltılması için çeşitli kontrol yöntemleri uygulanır. Örneğin enerji sektöründe mantolama ve kabin sistemleri ile gürültü kontrolü çalışmaları yapılmaktadır. Bu tez çalışmasında öncelikle titreşim seviyesi ile gürültü arasındaki ilişki incelenmiştir. İkinci aşamada özellikle gürültü kontrolü ihtiyacının yoğun olduğu enerji sektöründeki gürültü ve titreşim karakteristikleri incelenmiştir. Üçüncü aşamada ise bu sektörlerde gürültü kontrolü için yoğun olarak kullanılan taş yünü malzemesi ele alınmıştır. Taş yünü malzemesi titreşime maruz bırakılmıştır. Titreşime maruz bırakıldığı süreçte akustik ömürlerinin sürdürülebilirliği araştırılmıştır. The noise generated by the machines in the production area and in the outdoor environment is an important problem for the employees and the people in the environment. Noise can be examined in two main subjects as structure-born and air-born noises. The basic source of structure-born noise is vibration. This noise significantly reduces the productivity of the employees. Various control methods are applied to reduce, control and reduce the impact on people around them. In the energy sector, for example, sheathing and cabin systems and noise control works are carried out. In this thesis, in the first stage, the relationship between vibration level and noise is examined. In the second stage, the noise and vibration characteristics of the energy sector, where the need for noise control is intense, are examined. In the third stage, stone wool material which is used extensively for noise control in these sectors is discussed. The rock wool material was subjected to vibration. The sustainability of acoustic life was investigated during the process of vibration exposure.
- Published
- 2020
22. Mechanical design and analyze of tapping machine used in building acoustic
- Author
-
Kavas, Mert, Baltacı, Aysun, and Fen Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Gürültü ,Darbe Gürültüsü ,Akustik ,Akustik Ölçüm ,Darbe Gürültü Cihazı ,Impact Noise ,Tapping Machine ,Acoustics Measurement ,Bina Akustiği ,Acoustics ,Noise ,Building Acoustics - Abstract
Günümüzde inşa edilen yüksek katlı yapılardan dolayı, komşu hacimlerin birbirine gürültü iletimi üst seviyeye ulaşmıştır. Özellikle katı doğuşlu gürültü sorununa, inşa bittikten sonra müdahale etmek çok zordur. Bu sebepten dolayı henüz inşa aşamasındayken bina akustiği ölçümleri, bina içinde yaşayan insanların konforlu yaşamları için önemli bir hale gelmiştir. Bu ölçümlerin devlet denetiminde yapılabilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından "Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik" yayınlanmıştır. Yönetmelikte bahsi geçen ölçümlerin yapılabilmesi için farklı türde bina akustiği ölçüm ekipmanları kullanılmaktadır. Bu çalışmada, bina akustiği ölçümlerinde kullanılan cihaz tiplerinden biri olan, darbe gürültüsü oluşturan cihazın tasarımı gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen tasarımda, cihazın, tanımlandığı uluslararası ISO 140140-3 standarta uygun olarak, portatif bir cihaz olması hedeflenmiştir. Bu bağlamda gerçekleştirilen tasarım için kritik tasarım parametreleri belirlenmiş olup, cihazın çalışması esnasında cihaz bileşenlerinde oluşacak kuvvetler sonucunda ortaya çıkacak gerilmelere uygun malzemelerin seçimi yapılmıştır. Malzeme seçimlerinin doğru şekilde yapılabilmesi için üç boyutlu CAD modeli olarak hazırlanan tasarım sonlu elemanlar analizleri ANSYS yardımı ile incelenmiş ve tasarımda optimum şartlar belirlenmiştir. Böylelikle ülkemizde üretimi olmayan bu cihazın temininde, farklı ülkelere olan bağlılığını azaltmasına ön ayak olması amaç edinilmiştir., Today, due to the high-rise buildings constructed, the noise transmission of neighboring volumes to each other has reached a high level. It is very difficult to intervene especially after the construction of the structure-borne noise problem is finished. For this reason, building acoustics measurements during the construction phase have become important for the comfortable lives of the people living in the building. In order for these measurements to be carried out under state supervision, the Ministry issued a regulation. Different types of building acoustics measurement equipment are used for the measurements mentioned in the regulation. In this study, one of the types of devices used in building acoustics measurements, the design of the device that generates impact noise was realized. In the designed design, the device is intended to be a portable device in accordance with the international ISO 140140-3 standard in which it is defined. In this context, critical design parameters have been determined for the design and the materials suitable for the stresses that will occur as a result of the forces that will occur in the device components during the operation of the device have been selected. In order to make the material selection correctly, the design prepared as a three-dimensional CAD model was examined with finite element analysis and the optimum conditions were determined in the design. Thus, the aim of this device, which is not produced in our country, is to pave the way for reducing its loyalty to different countries.
- Published
- 2020
23. Ses iletim kaybı özelliği artırılmış dokuma kumaş tasarımı
- Author
-
Günal, Uğur, Ertaş, Figen, Telekomünikasyon Anabilim Dalı, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Telekomünikasyon Anabilim Dalı.
- Subjects
Akustik ,Viyol ,Fabric ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Yutum ,Absorber ,Three dimensional fabric ,Soğurma ,Absorption ,Sound ,Woven fabrics ,Double cloths ,Speech acoustics ,Acoustic ,Ses ,Egg crate ,Kumaş ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Dünya üzerindeki hızlı nüfus artışıyla birlikte giderek artan ve yeni ortaya çıkan birçok problem vardır. Günlük yaşantımızda insanların yaşam kalitelerinin yükselmesi ile birlikte tekstil endüstrisinde akustik konfor önemli bir özellik haline gelmiştir. İnsanların konfor alanlarındaki beklentilerini karşılayabilmek için tekstil üreticilerinin müşteri ürün kalite beklentilerinden taviz vermeden pazardaki zorlu rekabet şartlarında ayakta kalabilmek için ürünlere işlevsellik kazandırması bir gereklilik olmuştur. Bu işlevsellikleri tekstil ürünlerine kazandıracak malzemelerin, süreçlerin araştırılması ve geliştirilmesi kaçınılmazdır. Tekstil sektörünün üzerinde çalıştığı problemlerden biri; sokakta, evde, iş yerinde kısacası günlük yaşantımızın pek çok yerinde karşımıza çıkan gürültü sorunudur. Gürültü, hem zihinsel hem de fiziksel açıdan birçok sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. Bunun yanında gürültü kontrolünde kullanılan malzemeler gürültü düzeyinin etkisini azaltmak için yeterli olmamaktadır. Tekstil sektöründe akustik çalışmalarda kullanılan kumaşlar, ağırlıkları ve yüksek maliyetlerine göre yeterli performansı gösterememektedir. Bundan dolayı akustik tekstil ürünleri günlük yaşamda kullanılamamaktadır. Bu tez çalışmasında, literatürdeki gürültü kontrol ve yapı akustiği çalışmalarında kullanılan öz nitelikler analiz edilmiş ve tekstil malzemelerinin sahip olduğu akustik performansı iyileştirecek ürün tasarlanmış, üretilmiş ve test edilmiştir. Akustik malzemenin performansına etki edebilecek farklı malzeme örnekleri kullanılarak optimum değerler yakalanmıştır. Gürültü kontrolüne etki eden farklı akustik parametreleri vardır. Parametrelerin ve tasarlanan üç boyutlu yapının farklı değerlerde göstermiş olduğu akustik performansların doğrulanabilmesi amacıyla akustik ölçüm yöntemleri uygulanmıştır. Çalışma özelinde yapılan ölçümlerde hem ilgili standartlara göre empedans tüpü hem de çalışmada farklı gürültü türleri için malzemenin akustik performansının belirlenmesinde tasarlanan düzenek kullanılmıştır. Düzenekte ölçülen değerlerin doğrulanması empedans tüpü ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmalar neticesinde elde edilen tüm numunelerin ölçümünden elde edilen sonuçlar ses dalgalarındaki enerji kayıpları hesaplanarak akustik parametreler iyileştirilmiştir. Çalışmada yapılan frekans ve ses gücü analizlerinde MATLAB sayısal hesaplama programlama dili ve kütüphaneleri kullanılmıştır. There are many ever-increasing and newly emerging problems with rapid population growth in the world. With the increase of people's quality of life in our daily life, acoustic comforthas become an important feature in the textile industry. In order to meet all these expectations in people's comfort areas and survive in challenging competitive conditions in the market without compromising the customer product quality expectations of textile manufacturers, it has become a necessity to bring functionality to the products. It is inevitable to research and develop materials and processes that will bring these functionalities to textile products. The noise we encounter almost everywhere in our daily life, in the street, at home and work, is one of the problems on which textile industry is working on. It brings with it many health problems both mentally and physically. Therefore, noise control studies become more of an issue. Besides, materials used in noise control are not sufficient to reduce the effect of the noise level. The fabrics used in acoustic studies in the textile industry do not show sufficient performance according to their weight and high cost. Thus, acoustic textile products can not be used in daily life. In the thesis study, the attributions used in the noise control and building acoustics studies in the literature were analyzed and the product with the highest damping value that a textile material will have was designed, manufactured and tested. Optimum values were obtained by using different material samples that may affect the performance of the acoustic material. Acoustic measurement methods should be applied to verify the acoustic performances shown by the parameters and the designed three-dimensional structure at different values. In the measurements made in the study, the device designed for determining the acoustic performance of the material for both the impedance tube according to the relevant standards and the different noise types in the study was used. In addition, sound records of noise types encountered in daily life are taken and applied to the acoustic absorbent fabric with the aid of the device, and the results are examined. MATLAB numerical computing programming language and libraries were used in the frequency and sound power analyses made in the study. Harput Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş
- Published
- 2020
24. Türkçe konuşan geriatrik popülasyonun ses özelliklerinin akustik, aerodinamik ve algısal olarak değerlendirilmesi
- Author
-
Bağçeci, İrem, Özdemir, Ramazan Sertan, and Dil ve Konuşma Terapisi Anabilim Dalı
- Subjects
Akustik ,Perceptual ,Geriatrics ,Algısal ,Acoustics ,Instrumental ,Yaşlılık ve Ses ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Aging and Voice ,Kulak Burun ve Boğaz ,Aletsel ,Geriatri - Abstract
Yaşlılıkla birlikte tüm vücutta gözle görülen yaşlanma etkileri aynı şekilde seste de görülür. Yaşanan anatomik ve fizyolojik değişimler sesin akustik, algısal ve aerodinamik özelliklerinin de değişmesine neden olur. Bu çalışma 60 yaş ve üzeri 47'i kadın 49'u erkek olmak üzere toplam 96 katılımcıyla yapılmıştır. Yapılan bu çalışmayla birlikte geriatrik popülasyonun akustik, algısal ve aerodinamik özelliklerinin betimlenmesi amaçlanmıştır. 96 katılımcıdan akustik ölçümler için F0, Jitter, Shimmer, HNR; algısal değerlendirme için SEÖ, SİYKÖ, GRBAS; aerodinamik ölçümler için ise s/z ve maksimum fonasyon süresi değerleri ölçülmüştür. Toplanan veriler yaş ve cinsiyete göre değerlendirilip karşılaştırılmıştır. Bunun sonucunda akustik ölçümlerde cinsiyet değişkenine göre istatistiki açıdan anlamlılık bulunmuş, yaşlı kadınlarda yetişkin kadınlara göre temel frekansta artış, yaşlı erkeklerde ise yetişkin erkeklere göre temel frekansta düşüş gözlemlenmiştir. Algısal ölçümlerde cinsiyet ve yaş değişkenine göre istatistiki açıdan anlamlılık bulunmuş, cinsiyet değişkenine göre bakıldığında yaşlı erkeklerde GRBAS skalasının pürüzlülüğü tanımlayan R parametresinin yüksek, yaşlı kadınlarda ise GRBAS skalasının güçsüzlüğü tanımlayan A parametresinin yüksek olduğu; SEÖ ve SİYKÖ ölçeklerinde yaşlı erkeklerin daha yüksek skorlara sahip olduğu gözlemlenmiştir. Yaş değişkenine bakıldığında ise 70+ yaş grubundan GRBAS skalasının güçsüzlüğü ifade eden A parametresi yüksek bulunmuştur. Aerodinamik değerlendirmelerde ise yaş değişkenine göre istatistiki açıdan anlamlılık bulunmuştur (p
- Published
- 2020
25. The analysis of the design and equipment in show halss via acoustic data: Konya Selcuklu congress center
- Author
-
Kanat İçöz, Merve, Arat, Yavuz, Danışman: 0000-0002-9145-2648, and NEÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı
- Subjects
Akustik ,Show halls ,Mimari Tasarım ,Acoustics ,İşitsel Konfor ,Architectural Design ,Auditory Comfort ,Gösteri salonları - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Geçmişi milattan önceki yıllara dayanan gösteri salonları, müziğe ve tiyatroya ilginin artmasıyla işlevini geliştirerek açık tiyatrolardan özel gösteri salonlarına dönüşmüştür. Günümüzde gösteri salonlarındaki en önemli girdi dinleyici/izleyicinin konforu haline gelmiştir. Şüphesiz bir gösteri salonu tasarlanırken mimarın amacı müziği, gösteriyi veya konuşmayı özellikleri kaybolmadan dinleyiciye iletmek olmalıdır. Bu kaygılar akustik biliminin ortaya çıkarak önem kazanmasını sağlamıştır. Akustik bilimi, bir gösteri salonu için işitsel konforu ihtiva eder. İşitsel konfor ise salonun mimari tasarım aşamasından itibaren başlayan bir olgudur. Akustik konforu sağlayacak olan estetik koşullar ve yatay-dikey donatıların bir araya getirilmesiyle de tasarlanan hacim başarıya ulaşmaktadır. Bu bağlamda bu tez çalışmasının amacı gösteri salonları tasarım ilkelerinin belirlenmesidir. Tasarım ilkelerinin sistematik derleme ile kategorize edilmesi ve tablolara aktarılarak değerlendirme listesinin oluşturulması hedeflenmiştir. Bu kapsamda öncelikle akustik gerekliliği olan mekânların tasarım sürecini etkileyen işitsel kavramların tanımları ve iç mekân yapı akustiği ele alınmıştır. Sonrasında mimari ve akustik tasarımın birbiriyle olan ilişkisi incelenmiştir. Bunun yanı sıra gösteri salonlarının tasarım ilkeleri niteliksel verilerle araştırılmıştır. Bütün bu veriler ışığında, yapı yönetmelikleri, standartlar ve mimari tasarım kriterleri kapsamında gösteri salonlarının tasarım ilkeleri tablosu oluşturulmuştur. Bu ilkeler tez çalışmasının son bölümünde örneklem alan ile kıyaslanmıştır. Bunun sonucunda bir gösteri salonu tasarımının mekânsal, yapısal, gürültü kontrolü ve akustik kusurların giderilmesi girdileri ile şekillendiği ispatlanmıştır., Within the increasing of interest in the music and theater, the show halls, which have a history dating back to the years before Christ, have developed their functions and transformed from open-air theaters to private show halls. Nowadays, the significant factor in the show hall has become the comfort of the listener / audience. When designing a show hall, the aim of the architect should be to convey the musical sounds, show or speech to the audience without losing its content. These concern has enabled the science of acoustics to emerge and gain importance. The science of acoustics includes auditory comfort for a show hall. Auditory comfort is a phenomenon that begins from the design stage of the show hall. The designed volume, by combining the aesthetic conditions and horizontal-vertical reinforcements that will provide acoustic comfort, successful accomplished. Therefore, the main purpose of this study is that the design principles of the show halls were comprehensively determined. It was aimed to categorize the design principles with systematic compilation and to create the evaluation list. In this context, primarily definitions of acoustic concept that show halls affecting the design process and interior building acoustics were discussed. Then, the relationship between architectural and acoustic design was examined. In addition, the design principles of the show halls have been researched with qualitative data. According to the all these data, the design principles table of the show halls has been created within the scope of building regulations, standards and architectural design criteria. These principles have been comprehensively compared with the sampling area in the last section of the study. As a result, this study was proven that a show hall design is shaped by spatial, structural, noise control and removal acoustic defects data.
- Published
- 2020
26. Kapalı Alanlarda Kullanılan Bazı Hasat Sonrası Tarım Makinalarının Gürültü Haritalarının İncelenmesi.
- Author
-
Özgüven, M. M.
- Subjects
- *
AGRICULTURAL equipment , *NOISE , *DECIBELS , *NOISE control , *DRILLING & boring - Abstract
In Turkey, some studies have been conducted about already to determining the noise levels of the outdoor agricultural machinery/equipments and some possible measures to betaken have been suggested. In this study, the noise levels of the mixer, selector and hammer drilling machine for feeds which are the post-harvest agricultural machinery used indoors paces have been determined, and their noise maps have been prepared. It was determined that a hammer drilling machine for feeds with 98 dB( A) noise level was over the limit values of the national and international standards, and the possible measures to be taken were discussed. Since the noise levels of the mixer and selector were lower than the value being allowed by national and international standards, it was determined thatthere was no need to make a noise control study. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2012
27. İlköğretim okullarında gürültüden rahatsızlığın alan çalışmalarına bağlı olarak saptanması.
- Author
-
Bayazit, Nurgün Tamer, Küçükçıfçı, Suat, and Şan, Bilge
- Subjects
- *
FIELD research , *SCHOOL buildings , *ELEMENTARY schools , *CLASSROOMS , *STUDENTS , *TEACHERS , *ACOUSTICAL ceiling tiles , *NOISE pollution , *LEARNING - Abstract
The acoustic environment consists of background noise and constructive/distructive reflections, and the acoustic character of this environment can have a serious impact on the children activities. School buildings create the learning environment and students' awareness of this environment is important in relation to learning productivity, as are the comfort conditions of the learning space. The main requirement for ensuring comfort conditions is to ensure audibility of the oral communication; the children must be able to understand their teacher and to easily establish verbal contact. Besides various health effects, noise is irritating and has a negative impact on the verbal communication inside the classroom. For this reason, noise is considered the most important environmental pollution problem in schools. In this study, annoyance of elementary school students and teachers caused by the internal and external noise sources are examined. The students and the teachers in these schools are mostly exposed to airplane noise in Bakirkoy and traffic noise in Sisli. Parallel to the annoyance study, measurements of interior and exterior noise levels have been carried out during class and break times, to provide information on typical levels, to which students and teachers are exposed at school. It was found that these two main groups of school users were subject to high levels of ambient noise mainly caused by student activities and traffic. 5 minute measurements of ambient noise revealed an unacceptably high level of noise levels, exceeded the limits defined in the EU Directive 2002/49/EC and other national norms. Not a single classroom was within the recommended limits. Questionnaires were designed with different questions for teachers and students mainly designed to define their ability to discriminate different noise sources originating internally or externally, and their annoyance by these noise sources. Subjective responses of 5062 students and 339 teachers from 48 schools were measured on an annoyance scale ranging from "not at all annoyed" to "very annoyed" depending on the scale developed by the ICBEN team. The results reveal that the annoyance level of students is higher at school than home. The playground noise is considered the main external noise source and student activities (chatter, pulling desks etc.) is rated the main internal noise source for both groups. Both groups want their school to be located in a quieter area. This situation proves that it is necessary to take precautions about providing acoustic comfort in schools. Noise also affect teacher performance through interference in speech and teaching, and may contribute to voice problems in teachers as they tend to raise their vocal output to compete with the high noise level present in the classrooms. More than half of the teachers stated that they had to raise their voices to be sufficiently understood, in particular during summer time, when the windows are open, and this put a serious strain on their vocal cords and had health consequences. However, despite the fact that teachers are more sensitive to noise sources, students seem to be more annoyed by noise than teachers. Though it should be the teachers' task to inform the students about the adverse effects of noise and how to protect against it. This is one of the important social result of this study which requires a more detailed analysis. This survey indicates that schools exhibit inadequate acoustic conditions for the reduction of noise. Despite the use of doubleglazed windows their insufficient quality and air tightness as well as the lack of HVAC systems which necessitates open windows during summer are the main obstacles to noise reduction. None of the rooms exhibited the use of acoustically modified furniture partitions, drapes or acoustical ceiling tiles, or carpeting, which are the most effective measures in noise reduction. Lack of appropriate acoustical measures in the classrooms was apparent. The use of sound absorbing materials would also be effective in reducing the classroom internal noise level which was rated by teachers and students as the second most annoying source of noise. Before taking preventive measures at the building scale, avoiding exposure of children to environmental noise should be a major objective at the stage of land use planning and zoning. Policies and planning are needed, such as avoiding schools and daycare centers near sources of noise, including roads, railroad tracks and airports. Therefore, further investigations on the acoustic environment are necessary; upgrading of schools located around noisy airports, with sound insulation materials is essential. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2011
28. Türkçe Ağızların Tanınmasında Derin Öğrenme Tekniğinin Kullanılması
- Author
-
Işik, Gültekin, Artuner, Harun, Bilgisayar Mühendisliği, and Bilgisayar Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Akustik ,Uzun kısa-dönem bellekli yinelemeli sinir ağları ,Fonotaktik ,Konvolüsyonel sinir ağları ,Türkçe ağız tanıma ,Prozodi ,Computer Engineering and Computer Science and Control ,Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrol - Abstract
Otomatik konuşma tanıma sistemleri, konuşma seslerinin metne geçirilmesine yarar. Herhangi bir dilde otomatik konuşma tanıma sisteminin performansı, konuşmacı cinsiyeti ve duygu durumunun yanı sıra dilin varyantları olan ağızlara da bağlıdır. Ağızlar aynı coğrafik bölgede yaşayan insanların konuştuğu, söyleyiş biçimi ve sözcüksel yapı olarak birbirine benzeyen ve diğer bölgelerde konuşulan ağızlardan, sayılan bu özellikler bakımından ayrılan günlük konuşma biçimleridir. Ağız tanımanın amacı sesli ifade özelliklerinden insanların ağızlarının belirlenmesidir. Ağzın tanınmasının ardından dil ve akustik modellerin bu ağza adapte edilmesiyle konuşma tanıma sisteminin başarımının arttığı bilinmektedir. Ayrıca sesli ifadeden konuşulan ağzın belirlenmesi; sesli yanıt sistemlerinde ön işlem adımı olarak veya adli bilişimde ipucu elde etmede kullanılabilir.Ağız tanımada kullanılan modelleme teknikleri farklı dil katmanlarındaki bilgiyi modellemeye yöneliktir. Akustik, fonotaktik ve prozodik katmanlarındaki öznitelikler insanların konuştuğu ağza özgü önemli bilgiler vermektedir. Konuşmanın fonetik farklılıkları, fiziksel düzeyde spektral öznitelikleri incelenerek tespit edilebilmektedir. Klasikleşmiş Mel Frekans Kepstral Katsayıları (MFCC) ve Log mel-spektrogram gibi öznitelikler bu amaçla kullanılmaktadır. Fonotaktik, bir dilde/ağızda, fonemlerin bir arada bulunma kurallarına karşılık gelmektedir. Fonem dizilimleri ve bu dizilimin sıklığı ağızdan ağza değişiklik göstermektedir. Fonem dizilimleri fonem tanıyıcılar yardımıyla elde edilmekte ve daha sonra dil modelleriyle fonem dağılımları çıkartılmaktadır. Prozodi, konuşmanın tonlama, vurgu ve ritim gibi işitsel öznitelikleridir. Bu özniteliklerin insanın konuşmayı algılamasında anahtar rol üstlendiği bilinmektedir. Bu algısal öznitelikler fiziksel düzeyde temel frekans (perde), enerji ve sürenin ölçülmesiyle elde edilmekte ve uygun parametrik gösterimlere çevrilmektedir. Son yıllarda, derin sinir ağlarının popüler hale gelmesiyle birlikte Konvolüsyonel Sinir Ağları (CNN) özellikle görüntü ve konuşma tanımada sıklıkla kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra Uzun Kısa-Dönem Bellekli (LSTM) yinelemeli sinir ağları dizi sınıflandırma ve dil modelleme problemlerinde çokça kullanılmaktadır. LSTM sinir ağları, uzun dönemli bağlam bilgisini modellemede n-gram modellerden daha başarılıdır.Türkiye'nin farklı yörelerinde yaşayan insanların konuştuğu ağızlar yukarıda bahsedilen özellikler açısından birbirinden ayrılmaktadır. Bu bakımdan, bu tez çalışmasında akustik, fonotaktik ve prozodik öznitelikler kullanılarak Türkçenin ağızlarının CNN ve LSTM sinir ağlarıyla sınıflandırılması konu edilmiştir. Bu amaçla Ankara, Alanya, Kıbrıs ve Trabzon ağızlarından oluşan bir Türkçe veri kümesi oluşturulmuştur. Önerilen yöntemler Türkçe veri kümesi üzerinde sınanmış ve yorumlanmıştır. Çalışma sonucunda, kullanılan yöntemlerin Türkçe ağız tanıma için oldukça iyi sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Automatic speech recognition systems are used to translate speech sounds into text. The performance of the automatic speech recognition system in any language is dependent on the speaker gender and emotion as well as dialects that are variants of the language. Dialects are the speech forms that are similar to each other in the same geographic region as the utterance and lexical structure. With these characteristics, dialects are separated from each other. The aim of the dialect recognition is to identify the humans' dialect from their speech. Following the recognition of the dialect, it is known that the performance of the speech recognition system is enhanced by adapting the language and acoustic models to this dialect. Furthermore, identifying spoken dialect from speech can be used as a preprocessing step in voice response systems, or it can help to obtain a clue in forensics.The modeling techniques used in dialect recognition are intended to model information in different language layers. Features in the acoustics, phonotactic and prosodic layers give important information that specific to the dialect. Phonetic differences of speech can be determined by examining their spectral features at the physical level. Features such as classical Mel Frequency Cepstral Coefficients (MFCC) and Log mel-spectrogram are used for this purpose. Phonotactic corresponds to the rules of coexistence of phonemes in a language/dialect. Phoneme sequences and the frequency of this sequence vary from dialect to dialect. Phoneme sequences are obtained by phoneme recognizers and then phoneme distributions are extracted using language models. Prosody is the auditory features of speech such as intonation, stress and rhythm. It is known that these features play a key role in the human perception of speech. These perceptual features are extracted by measuring the fundamental frequency (pitch), energy and duration at the physical level and converted into appropriate parametric representations.In recent years, Convolutional Neural Networks (CNNs) have been frequently used particularly in image and speech recognition since deep neural networks become popular. In addition, Long Short-Term Memory (LSTM) recurrent neural networks are widely used in sequence classification and language modeling problems. LSTM neural networks are more successful in modeling long-term context information than n-gram models.Dialects spoken by people living in different regions of Turkey are separated from each other in terms of features mentioned above. From this perspective, in this thesis, acoustics, phonotactic and prosodic features were used to classify Turkish dialects with CNN and LSTM neural networks. For this purpose, a Turkish data set consisting of Ankara, Alanya, Kıbrıs and Trabzon dialects was formed. The proposed methods have been tested and interpreted on the Turkish data set. As a result of the study, it was observed that the methods used gave very good results for Turkish dialect recognition. 118
- Published
- 2019
29. Test method development for determination of the coatingquality of coated angled surfaces with acoustic cavitationmethod by using the sonotrode device
- Author
-
Dursun, Harun, Sevilgen, Gökhan, Karamangil, Mehmet İhsan, Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı, Karamangil, M. İhsan, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı.
- Subjects
Akustik ,Kavitasyon ,Cavitation ,Vibratory ,Cavitation test method ,Mechanical Engineering ,Kavitasyon test metodu ,Titreşim ,Sonotrode ,Makine Mühendisliği ,Acoustic - Abstract
Common rail sistemi günümüz dizel motorlarında kullanılan yüksek teknolojili bir yakıt enjeksiyon sistemidir. Performans, verimlilik, gürültü oluşumu ve emisyon oluşumu ele alındığında diğer yakıt besleme sistemlerinden daha üstün özelliklere sahiptir. Ancak performans, verimlilik ve emisyon hedeflerini yakalanması için yakıt sistemi basınçları geçmişten günümüze sürekli artmıştır. Artan yakıt sistemi basıncı enjektör ömrünü negatif etkilediği için bu etkilere karşı kritik parçalarda ilave önlemler alınmaktadır.Bu tez çalışması ile enjektörde yüksek basınç bölgesi ile alçak basınç bölgesi arasında valf görevini yerine getiren ve yüksek basınç farkının ortaya çıkardığı kavitasyona en çok maruz kalan parçalardan biri olan valf parçasının kaplama kalitesinin tayini için akustik kavitasyon yöntemiyle yeni bir ölçüm metodu geliştirilmesi hedeflenmiştir.Bu tez çalışmasında valf parçası için mevcut kaplama kalitesi testleri olan HF (Haftung-Adhesion Test), Scratch testi gibi yöntemlerin yetersiz kaldığı, valf parçasının saha şartlarına daha uygun bir metot olan akustik kavitasyona maruz bırakılarak, homojenlik kontrolünün de yapılabildiği ve değerlendirme riskini minimize eden yeni bir test metodu geliştirilmiştir. İlk aşamada sonotrode cihazının oluşturduğu kavitasyon bulutunun karakteristiği incelenmiştir. İkinci aşamada basit bir geometriye sahip alüminyum numunelerle sonotrode başlığı arasında farklı mesafelerde testler yapılıp kavitasyon bulutunun mesafeye bağlı etkileri incelenmiştir. Sonraki aşamada valf parçası ile aynı testler yapılarak en yüksek aşınmanın elde edildiği optimum mesafe belirlenip son aşamada kaplama kalitesinin ayırt edilebileceği sınırlar belirlenmiştir.Test sonuçları değerlendirildiğinde common rail enjektörün en kritik parçalarından biri olan valf parçasının kaplama kalitesi değerlendirilmesine yönelik saha şartlarına uygun yeni bir test metodu geliştirilmiştir. Common rail system is a high-tech fuel injection system used in today's diesel engines. Compared to the other injection systems, the common rail system has advantages in terms of performance, efficiency, noise generation and emissions. However, fuel system pressures have continued to increase from the past to the present, in order to achieve performance, efficiency and emission targets. Since increased fuel system pressure has a negative effect on the injector life, additional measures are taken in critical parts.In this study, it is aimed to develop a new test method by acoustic cavitation method for the determination of the coating quality of the valve piece which is one of the most exposed parts of the cavitation caused by the high pressure difference between the high pressure zone and the low pressure zone in the injector.In this study, since the existing coating quality tests of the valve piece such as HF (Haftung-Adhesion Test), Scratch test are inadequate, a new test method has been developed that can control homogeneity and minimizes the risk of evaluation by using acoustic cavitation which is a more suitable method considering the field conditions. In the first step, the cavitation cloud characteristics formed by the sonotrode device were investigated. In the second step, the tests were carried out at distance varies between the aluminum samples with a simple geometry and the sonotrode head. The cavitation cloud effects on the distance were examined. In the next step, the same tests were carried out with the valve piece and the optimum distance with the highest wear was determined. In the final stage, the limits for distinguishing coating quality were appointed.According to the test results, a new test method for the evaluation of the coating quality of the valve part which is one of the most critical parts of the common rail injector has been developed in accordance with the field conditions. 71
- Published
- 2019
30. Thermal insulation of waste tires used in construction elements examining the performance
- Author
-
ARGUNHAN, Zeki and Batman Üniversitesi Mühendislik - Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü
- Subjects
Akustik ,Beton,Atık Lastik,Akustik,Isıl İletkenlik,Ultrasonik Ses hız ,Ultrasonik Ses Hız ,Beton ,Isıl İletkenlik ,Atık Lastik - Abstract
Dünya üzerinde atık olarak değerlendirilen maddelerin büyük bir kısmı geri dönüştürülebilir malzemelerden oluşmaktadır. Atık ya da atıl malzemelerin depolanması ya da uzaklaştırılması Türkiye ve Dünyada geleceğin en büyük problemlerinden biri olarak görülmektedir. Bu problemin en mantıksal çözümlerinden biri atık ya da atıl malzemelerin yeniden kullanılabilirliğinin sağlanabilmesidir. Bir endüstriyel atık olan lastiklerin, beton özeliklerini geliştirmek amacıyla betonun içine katılması oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu doğrultuda, bu çalışmada, enerji verimli binalar için nispeten yüksek mukavemet, düşük yoğunluklu, yüksek ısı ve ses yalıtımı olan yeni beton tipleri elde etmek için deneysel bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, sabit su-çimento oranında, normal agrega yerine hacimce %10, %20, %30, %40, %50 ve %60 oranlarında atık lastik agregası kullanılarak çeşitli beton numuneleri hazırlanmıştır. Deneysel çalışmalarda birim ağırlıkları değişen toplam 6 seri beton üretilmiştir. Üretilen tüm numunelerin mekanik testleri yapılmış ve ısıl özellikleri sıcak disk yöntemi ile ASTM ve EN standartlarına uygun olarak belirlenmiştir. Deneysel çalışmaların sonuçlarına göre kullanılan agreganın elde edilen betonun mukavemetini ve yoğunluğunu düşürdüğü, buna karşı ısı ve ses yalıtım özelliğini yüksek oranda arttırdığı görülmüştür. Bu çalışmada dünyada ve ülkemizdeki endüstriyel atık ürünlerinin mühendislik çalışmalarındaki sonuçları derlenerek yorumlanmıştır.
- Published
- 2017
31. Güzel sanatlar fakülteleri müzik özel yetenek sınav kılavuzlarının incelenmesi ve Türkiye'de mesleki müzik eğitimi veren kurumların mevcut durumları
- Author
-
Yalçin, Hakan, Çaydere, Öznur Öztosun, KKÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzik Anabilim Dalı, Öztosun Çaydere, Öznur, and Müzik Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Subjects
Sound propagation ,Tiyatro binaları ,Vocational guidance ,Education and Training ,Müzik ,Old buildings ,Müziksel iletişim ,Guide book ,Anatolian civilizations ,Antik mimari ,Aegean region ,Eski yapılar ,Ability examination ,Akdeniz bölgesi ,Eğitim ve Öğretim ,Music education ,Antique architecture ,Arkeolojik eserler ,Fine arts faculty ,Examination ,Archaeological materials ,Ege bölgesi ,Mediterranean region ,Akustik ,Vocational education ,Acoustic ,Anadolu uygarlıkları ,Musical communication ,Ses yayılması ,Theatre buildings ,Workbooks ,Music - Abstract
YÖK Tez ID: 458602 Ülkemizde mesleki müzik eğitimi konservatuvarların ilkokul, ortaokul ve lise devrelerinde, güzel sanatlar liselerinde, lisans düzeyinde ise konservatuvarlarda, eğitim fakültelerinde ve güzel sanatlar fakültelerinde verilmektedir. Mesleki müzik eğitimi veren tüm bu okul/kurumlar öğrencilerini özel yetenek sınavları ile belirlemektedir. Özel yetenek sınavları her yıl yaz aylarında üniversite bünyesinde yapılmaktadır. Bu araştırma güzel sanatlar fakülteleri müzik özel yetenek sınav kılavuzlarının incelenmesi ve mesleki müzik eğitimi veren kurumların mevcut durumunu ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırmada bu amaçla "Güzel sanatlar fakülteleri müzik özel yetenek sınav kılavuzları ve mesleki müzik eğitimi veren kurumların durumları incelendiğinde mevcut durum nasıldır?" problem cümlesine 10 alt problemle cevap aranmaya çalışılmıştır. Araştırma nitel araştırma veri toplama tekniklerinin kullanıldığı betimsel bir araştırmadır. Araştırmada veriler doküman analizi yoluyla incelenmiş ve içerik analizi yoluyla çözümlenmiştir. Araştırmada iki evren belirlenmiştir. Güzel sanatlar fakültelerinin müzik alanı özel yetenek sınavlarının incelenmesine yönelik tüm evrene ve Türkiye'de mesleki müzik eğitimi veren kurumların incelenmesinde tüm evrene ulaşılmış, örneklem belirlemeye gerek duyulmamıştır. Araştırma için gerekli verilere internet üzerinden erişilmiştir. Veriler araştırma amacına uygun biçimde çözümlenmiştir. Araştırmada, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde 101, lisans düzeyinde 69 üniversitenin 90 bölümünde mesleki müzik eğitimi verildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bünyesinde müzik bölümü mevcut olan 13 güzel sanatlar fakültesi, 3 sanat ve tasarım fakültesi, 2 güzel sanatlar ve tasarım fakültesi, 2 güzel sanatlar tasarım ve mimarlık fakültesi, 2 müzik ve sahne sanatları fakültesi, 1 sanat tasarım ve mimarlık fakültesi, 1 sosyal ve beşeri bilimler fakültesi, 39 konservatuvar, 27 eğitim fakültesi bulunmaktadır. Bu bölümlere ayrılan toplam kontenjan 4141' dir. Ayrıca 26 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uyruklu öğrenci kontenjanı belirlenmiştir. Konservatuvar ve eğitim fakülteleri müzik öğretmenliği bölümleri dışında kalan fakültelerin müzik bölümlerine 4'ü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uyruklu olmak üzere 918 kontenjan belirlenmiştir. Konservatuvar ve eğitim fakülteleri müzik öğretmenliği bölümleri dışında kalan fakültelerin özel yetenek sınavlarında bir aşamalı, iki aşamalı, üç aşamalı ve dört aşamalı uygulamalar yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre 8 fakültenin 10 bölümüne tek aşamalı sınavla, 12 fakültenin 16 bölümüne iki aşamalı sınavla, 2 fakültenin 3 bölümüne üç aşamalı sınavla, 1 fakülteye 4 aşamalı sınavla öğrenci alımı yapılmaktadır. Özel yetenek sınavlarına başvuru için gerekli olan yükseköğretime geçiş sınavı taban puanları 2 üniversitede 200, 4 üniversitede 180, 3 üniversitede 160, 14 üniversitede 150 olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler : Mesleki Müzik Eğitimi, Mesleki Müzik Eğitimi Veren Kurumlar, Özel Yetenek Sınavı In our country vocational music education is given in primary schools, junior high schools, and high school circuits and for licensure level in conservatories, education faculties and fine art faculties. All these schools/institutions that teach vocational music education identify their students with special talent exams. Special talent exams are hold on every year in the university in the summer. This research was made in order to reveal the current situation of institutions that provide professional music education in our country and the situation of talent exams of fine arts faculties. For this purpose in the research, an attempt was made to find an answer to the problem sentence with 10 sub-problems "How is the current situation when examining the positions of fine arts faculties, music special skill examines and institutions providing professional music education?" The research is a descriptive research in which data collection qualities are used. In the study, the data are analyzed through tissue analysis and analyzed through content analysis. Two universes are identified in the research. The music field of fine arts faculties has been reached all over the examination of special talents and institutions that provide professional music education in Turkey, no need to determine a sample. The data that required for the research were accessed via the internet. Data were resolved appropriately for research purposes. In the research it was reached that the result of vocational music education was given at 90 deparments of 69 universities for license level and there are 101 universities for primary, secondary, and high school levels. There are 13 fine art faculties 3 art and design faculties, 2 fine arts design faculties, 2 fine arts design and architecture faculties, 2 music and performing art faculties, 1art design and architechure faculty, 1 social and human sciences faculty, 39 conservatories, 27 education faculties that there is a music section in its organization. The total quota allocated to these section is 4141. In addition students from North Cyprus Turkish Republic (KRNC) have been identified as contingent. Conservatory and education faculties departments other than music teaching departments have assigned 918 quotas to music departments, 4 of which are North Cyprus Turkish Republic (KRNC) nationalities. It was reached that the result of faculty that except conservatory and education faculties of music teaching departments have achieved a gradual, two-stage, three-stage and four-stage practise of special talent exams. According to this 10 sections of 8 faculties are taken by single-stage examination, 16 sections of 12 faculties are taken by two-stage examination, 3 sections of 2 faculties are taken by three-stage exam and 1 faculty is taken by four-stage exam. The National University Entrance Exam base scores required for admission to special talent exams as 200 points in 2 universities, 180 points in 4 universities, 160 points in 3 universities and 150 points in 14 universities.
- Published
- 2017
32. Topolojik Uzaylarda Hemen Hemen ??-Süreklilik Üzerine
- Author
-
Özkoç, Murad and MÜ
- Subjects
Taşınım ,Akustik ,Fizik, Partiküller ve Alanlar ,Fizik, Atomik ve Moleküler Kimya ,Astronomi ve Astrofizik ,Kimya, İnorganik ve Nükleer ,Kimya, Analitik ,Fizik, Katı Hal ,Mikroskopi ,İstatistik ve Olasılık ,Fizik, Akışkanlar ve Plazma ,Kimya, Tıbbi ,Kimya, Organik ,Matematik ,Farmakoloji ve Eczacılık ,Fizik, Uygulamalı ,Fizikokimya ,Kimya, Uygulamalı ,Toksikoloji ,Optik ,Çevre Bilimleri ,Genetik ve Kalıtım ,Termodinamik ,Su Kaynakları ,Fizik, Nükleer ,Fizik, Matematik - Abstract
Bu çalışmanın esas amacı, Ekici tarafından tanımlanan hemen hemen ??-sürekli fonksiyonların karakterizasyonlarını araştırmak ve bu kavrama ilişkin bazı temel özellikler elde etmektir. Ayrıca hemen hemen ??-süreklilik kavramının sadece bazı temel özellikleri değil aynı zamanda literatürde bulunan diğer birçok fonksiyon tipleri ile aralarındaki ilişkiler incelenmiştir. Dahası bu kavram ile ayırma aksiyomları arasındaki bazı temel özellikler de araştırılmıştır. The main purpose of this study is to investigate the characterizations of almost ??-continuous functions defined by Ekici and to obtain some fundamental properties related to this concept. In addition, we investigate not only some of its fundamental properties but also its relations with other types of already existing topological functions. Moreover, we look into some basic properties between this notion and separation axioms.
- Published
- 2017
33. Seiberg?Witten Equations On ?? ?Dimensional Hyperbolic Spaces
- Author
-
Eker, Serhan, Bulut, Şenay, Değirmenci, Nedim, Anadolu Üniversitesi, Fen Fakültesi, Matematik Bölümü, and Bulut, Şenay
- Subjects
Taşınım ,Akustik ,Astronomi ve Astrofizik ,Fizik ,Kimya ,Mikroskopi ,Uygulamalı ,İstatistik ve Olasılık ,Tıbbi ,Ortak Disiplinler ,İnorganik ve Nükleer ,Partiküller ve Alanlar ,Matematik ,Farmakoloji ve Eczacılık ,Mekanik ,Fizikokimya ,Nükleer ,Organik ,Toksikoloji ,Akışkanlar ve Plazma ,Optik ,Çevre Bilimleri ,Genetik ve Kalıtım ,Termodinamik ,Su Kaynakları ,Disiplinler Arası Uygulamalar ,Analitik ,Karşılaştırmalı Bioloji ,Atomik ve Moleküler Kimya ,Katı Hal - Abstract
4 ? manifoldların yapısını incelemekte kullanılan Seiberg?Witten denklemleri, Dirac denklemi ve Eğrilik denklemi olmak üzere iki denklemden oluşmaktadır. Bu denklemlerin yüksek boyutlarda da self –dualite seçimine bağlı olarak genellemeleri yapılmıştır [1,2,6,9]. Bu çalışmada öncelikle 4-boyutlu Hiperbolik uzay üzerinde klasik Seiberg?Witten denklemleri yazılmış daha sonra [1,2,6,9] de verilen yöntem kullanılarak 8 ? boyutlu Hiperbolik uzay üzerinde genelleştirilmiş Seiberg-Witten denklemleri yazılmıştır., Seiberg?Witten equations, which are used to investigate the structure of 4 ?dimensional manifds, consist of two equations. The first item is Dirac equation and the latter is Curvature equation. According to choosing of the self?duality concept, the generalized of these equations were done in higher dimensions [1, 2,6,9]. In this paper, at first the classical Seiberg?Witten equations are written on 4 ?dimensional Hiperbolic space. Then, the generalized Seiberg?Witten equations are written on 8 ?dimensional Hiperbolic space by using the method given in [1].
- Published
- 2017
34. BIODETECTIVE; BIOMARKER DATA USAGE IN CRUDE OIL SPILL AND ENVIRONMENTAL POLLUTION STUDIES
- Author
-
Nazan Yalçın Erik and Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
- Subjects
Taşınım ,Akustik ,Astronomi ve Astrofizik ,Fizik ,Konu Ataması Yapılmamış ,Kimya ,Mikroskopi ,Uygulamalı ,İstatistik ve Olasılık ,Tıbbi ,Ortak Disiplinler ,İnorganik ve Nükleer ,Partiküller ve Alanlar ,Matematik ,Farmakoloji ve Eczacılık ,Mekanik ,Fizikokimya ,Nükleer ,Organik ,Toksikoloji ,Akışkanlar ve Plazma ,Optik ,Çevre Bilimleri ,Genetik ve Kalıtım ,Termodinamik ,Su Kaynakları ,Disiplinler Arası Uygulamalar ,Analitik ,Karşılaştırmalı Bioloji ,Atomik ve Moleküler Kimya ,Katı Hal - Abstract
Kazalar veya ihmaller sonucunda ham petrol ve rafinasyon ürünleri ile oluşan deniz veya kara ekosistemindeki kirliliklerin biyomarker verileri ile araştırılması, kaynağa ait izlerin takibi ve buna neden olan kaynağın (petrol tankeri, gemi, tekne vb) ortaya çıkartılması son yıllarda sıkça uygulanan bir yöntemdir. Günümüzde detaylı ve gelişmiş aletsel yöntemlerle gittikçe gelişen bir araştırma türü olmuştur. Biyolojik işaretçiler veya biyomarkerler yaşayan organizmalardan itibaren oluşan kompleks moleküllerdir. Bu bileşenler, birincil organizmalardaki orjinal karbon iskeletlerinin tamamını veya büyük kısmını korumaları nedeniyle önemlidir. Tanımlanan yapısal benzerlik faktörü sızıntı petrol veya rafineri ürünlerinin kaynaklarının belirlenmesi için petrolde bulunan diğer bileşen gruplarına göre daha fazla bilgi verir. Bu nedenle, biyomarkerlerin kimyasal parmak izi, sızıntı petrol ve/veya rafineri ürünlerinin kaynağını belirleme, petrolleri ayırt etme ve karşılaştırma ile petrollerin bozunma sürecini ve aşamasını izleme ve değerlendirme açısından çok çeşitli koşullarda çevresel adli araştırmalara çok önemli bilgileri üretir. Bu makalede biyomarkerlerin kimyasal özellikleri kısaca anlatılarak, biyomarker tanımlama ve değerlendirilmesi, dağılımları, bileşimindeki bozunma etkileri, tanımlayıcı oranlar, petrol ve türevlerine ait sızıntı çalışmalarında biyomarker parmak izlerinin kullanımı ve bu kapsamda dünyada yapılan bazı örnek çalışmalar hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır., The investigation of the pollution of marine or land ecosystem resulting from accidents or negligence of crude oil and refinery products by biomarker data, the trace of the source and the find the suspect source (oil tanker, ship, boat etc.) have been frequently applied for the last years by this method. Recently, it has become a advanced research method by detailed and advanced instrumental methods. Biological markers or biomarkers are complex molecules formed from living organisms. These components are important, because they maintain all or most of original carbon skeleton of the primary organism. This identified structural resemblance factor reveals more information about a spilled oil’s or refinery products’s source than do other compound groups present in crude oil. For this reason, chemical fingerprinting of biomarkers generates information of great importance to environmental forensic investigations in terms of identify the source of spilled oil and/or refinery products, differentiating and correlating oils, and monitoring and evaluation the degradation process and weathering state of oils under a wide diversity of conditions. This article briefly reviews biomarker chemistry and characterization and quantification, distributions, weathering effects on biomarker composition, diagnostic ratios, application of biomarker fingerprinting techniques for spill source investigations.
- Published
- 2017
35. Kuaternionik Hopf Demeti Üzerinde Bağlanti Formlari Üzerine Bir Not
- Author
-
Özdemir, Nülifer and Anadolu Üniversitesi, Fen Fakültesi, Matematik Bölümü
- Subjects
Taşınım ,Akustik ,Astronomi ve Astrofizik ,Fizik ,Kimya ,Mikroskopi ,Uygulamalı ,İstatistik ve Olasılık ,Tıbbi ,Ortak Disiplinler ,İnorganik ve Nükleer ,Partiküller ve Alanlar ,Matematik ,Farmakoloji ve Eczacılık ,Mekanik ,Fizikokimya ,Nükleer ,Organik ,Toksikoloji ,Akışkanlar ve Plazma ,Optik ,Çevre Bilimleri ,Genetik ve Kalıtım ,Termodinamik ,Su Kaynakları ,Disiplinler Arası Uygulamalar ,Analitik ,Karşılaştırmalı Bioloji ,Atomik ve Moleküler Kimya ,Katı Hal - Abstract
It is known that there exists a family of connection 1-forms depending on two parameters on the standard quaternionic Hopf bundle. This family is constructed by using the canonical connection 1-form. In this work, the self duality and the anti-self duality of these connection 1-forms are investigated. Parameters for which the family of connection 1-forms are self dual and anti-self dual are determined., Standart kuaternionik Hopf demeti üzerinde iki parametreye bağlı bağlantı formlarının bir ailesinin varlığı bilinmektedir. Bu bağlantı formların ailesi kanonik konneksiyon 1-formu kullanılarak inşaa edilmiştir. Bu çalışmada, bu bağlantı 1-formlarının self dual ve anti-self dualliği araştırılmıştır. Bu bağlantı 1-formların hangi parametreler için self dual ya da anti-self dual olduğu belirlenmiştir.
- Published
- 2017
36. Dar gözenekli kanalların akustik ve akış davranışlarının optimizasyonu - dizel partikül filtresine uygulanması
- Author
-
Öztürk, Sinem, Erol, Haluk, Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Makina Mühendisliği, and Mechanical Engineering
- Subjects
Diesel particulate filter ,Dizel partikül filtresi ,Mechanical Engineering ,Makine Mühendisliği ,acoustics ,optimizasyon ,optimization ,akustik - Abstract
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016, Thesis (PhD) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2016, Dar gözenekli kanallar otomobil motorlarından, ısı değiştiricilerine, gaz türbinlerine kadar birçok mühendislik uygulamasında yer alır. Bu nedenle bilimsel ve teknik alanda birçok çalışmaya konu olmuştur. Dar gözenekli kanal uygulamasına en iyi örneklerden biri de Dizel Partikül Filtreleridir (DPF). Hava kirliliğinde önemli bir payı olan dizel egzoz gazlarının kötü etkilerini azaltmak için otomobillerde kullanılan DPF’ler birçok ülkede standart haline gelmektedir. DPF’lerin esas amacının duman partiküllerinin zararlı emisyonunu azaltmak olmasına rağmen, aynı zamanda akustik emisyonu da etkilerler. Dizel motorların araç pazarındaki payının giderek artmasıyla, hava kirliliği ve gürültü gibi çevresel etkilerinin de olmasından dolayı DPF’ler inceleme konusu olmaya başlamıştır. Son 20 yıl içinde, DPF’lerin performansı birçok teorik ve deneysel çalışmaya konu olmuştur. Yapılan detaylı literatür araştırması sonucunda dar gözenekli kanallar ve bunun bir uygulaması olan DPF’ler ile ilgili olarak çok sayıda çalışma olduğu, ancak bunların akustiği ile ilgili çalışmaların sayısının oldukça sınırlı olduğu görülmüştür. Bu tezin amacı dar gözenekli kanalların akustik davranışını, mühendislik uygulamalarından biri olan DPF’ler özelinde yapılan detaylı çalışmalar ile incelemektir. Bu amaçla analitik, deneysel, parametrik ve sayısal çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler kullanılarak DPF’nin akustiği üzerine bir optimizasyon çalışması yapılmıştır. DPF’nin akustik performansını belirlemek için ses iletim kaybı ve basınç kaybı parametreleri kullanılmıştır. Bu tezde ilk olarak, DPF’ler transfer matris metodu kullanılarak analitik olarak modellenmiştir. Analitik model, literatürde yer alan çalışmalardaki sonuçlar ile doğrulandıktan sonra, model üzerinde bazı parametrelerin DPF’lerin akustik davranışına etkileri ortaya konmaya çalışılmıştır. Benzer çalışma COMSOL programı kullanılarak oluşturulan sayısal model ile de gerçekleştirilmiştir. Tez kapsamında, ayrıca, DPF’lerin akış ve akustik ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Bu deneysel çalışmalar ile DPF’lerin akustik performansını değerlendirmek üzere ses iletim kayıpları ve geri basınç kayıpları belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, önceden oluşturulmuş olan analitik modeli ve sayısal modeli doğrulamak için kullanılmıştır. Tezde son olarak, DPF’lerin akustik performansını geliştirmek için optimizasyon çalışması gerçekleştirilmiştir. İlk defa bu çalışma ile DPF’lerin akustik optimizasyonu, literatürde yer alan birkaç parametrenin etkisinin belirlenerek yeni bir tasarım önerisi olmaktan öteye geçmiş ve hedeflenen sınırlar içerisinde DPF’lerin akustiğini en uygun hale getirecek olan tasarım belirlenmiştir. Bu yapılırken, DPF’ler için önemli olan diğer bir parametre, basınç kaybı parametresi de göz önüne alınarak, çok ölçütlü bir optimizasyon probleminin çözümü şeklinde de kurgulanmıştır. Optimizasyon için birbirinden farklı yöntemler kullanılmıştır. İlk olarak Ardışık Kuadratik Programlama ve Nelder-Mead yöntemleri kullanılmış, ardından genetik algoritmalardan Parçacık Sürü Optimizasyonu ve Hızlı ve Elitist Çok Ölçütlü Genetik Algoritma: NSGA-II yöntemleri kullanılmıştır., Sound propogation in channels is a fundamental problem for acoustics. Sound wave propogation in channels can be divided into three main groups as “narrow”, “wide” and “very wide” depending on the diameter and frequency. In narrow channels, propogation is isothermal at very small diameters and low frequencies and can be expressed by using viscous forces. In wide channel, sound energy propogate equally within the section. Finally, in the very wide channels, sound energy becomes intense close to the walls. Narrow porous channels are in many engineering applications such as automobile engines, heat exchangers and gas turbines. For this reason, they have been the subject of many studies in the scientific and technical field. One of the best examples of the implementation of narrow porous channels is diesel particulate filters (DPF). Using a diesel particulate filter (DPF) on cars is becoming a standard in many countries to reduce the ill effects of diesel exhaust gases, which have a significant role in air pollution. Although the main purpose of DPFs is to reduce the harmful emission of soot particles, they also affect acoustic emissions. With the increasing share of diesel engines in the vehicle market, air pollution and environmental impacts such as noise have begun to be the subject of examination. Within the last 20 years, the performance of the DPF has been the subject of many theoretical and experimental studies. A detailed literature survey on the subject revealed that there are significant amount of studies addressing the narrow porous channels and the diesel particulate filter which is an application of them. However, studies dealing with acoustics of them are very limited. The main objective of this thesis is to examine the acoustic behaviour of the narrow porous channels by working detailly on the DPF which is an engineering application of it. For this purpose, analytical, experimental, parametric and numerical studies were carried out. An optimization study on the acoustics of DPF was conducted using the data obtained from these studies. Diesel engines are the most important power supply because of their strength and high efficiency. The diesel engine has the highest thermal efficiency of any standard internal or external combustion engine. Therefore they are commonly used power supplies. But the particulate emissions from combustion are a major problem worldwide. In recent years, due to environmental regulations and exhaust emission standards, diesel particulate filters (DPF) capturing emissions have been developed and some of them show quite impressive filtration efficiency up to 90%. Although the main purpose of a DPF is to reduce harmful emissions of soot particles, it also affects the acoustic emission. This has led researchers to study the acoustic performance of the DPF. A ‘particulate’ is a tiny fragment of matter, solid or liquid, suspended in the air. These particles are harmful for the environment and human. They contribute to cancer. Soot particles are called PM (particulate matter). Combustion quality is dependent on how the mixture of oxygen and fuel, is formed. Diesel engines produce significant amounts of particulates in their soot. Diesel particulates are still a problem and there is a special filter fitted to modern diesels to catch them – the DPF. A diesel particulate filter (DPF) is a device designed to remove diesel particulate matter or soot from the exhaust gas of a diesel engine. The first place that the gases coming from the engine exhaust manifold is the particulate filter. The wall-flow monolith DPF is the most common design. Particulate filter looks like a typical silencer and has many small parallel channels running in the axial direction and usually a cylindrical ceramic structure. The walls of the channels are porous, and adjacent channels are plugged at each end in order to cause gas to flow through these porous walls. A large part of unburned fuel institutions in the exhaust gas is accumulated in the closed cells of the DPF to prevent this gas, which is harmful to environment, to exhaust into the air. DPF is generally made from a material that can hold the institution occured after combustion in the diesel exhaust, such as porous metal, silicon carbide and cordierit, and its ceramic body is placed inside a metal enclosure. The materials that have high mechanical strength, the ability to withstand temperature changes, high strength to thermal loading, thermal conduction and abrasion, are prefered for production of the DPFs. Sound transmission loss and back pressure parameters were used to determine the acoustic performance of the DPF. To understand the mechanisms that affect flow and pressure drop in DPF has an important place in the DPF design. A good filter has a low pressure drop. Within the scope of the thesis, a mathematical model was built in order to examine the acoustical behavior of the filter parametrically by using the studies in the litearture and making neccessary assumptions. The accuracy of the model has been checked by using the MATLAB program. The DPF is modeled analytically by using the transfer matrix method. By using the mathematical model of the DPF, the acoustic effects of some parameters on the behavior of the DPF were determined. The examined parameters are the length of the DPF, the width and the wall thickness of the channels, temperetaure, the permeability of the channel walls, fluid density, dynamic viscosity, open area ratio in the DPF inlet and the outlet, end correction and finally the pressure drop factor. As a result of parametric studies, it is aimed to investigate the effects of the parameters on the transmission loss graph and to determine the number of the extremum points on the transmission loss graph obtained by using the values of the parameters in the desired region for the optimization studies. After the analytical model is validated with the results of the studies in the literature, the effects of some parameters on the DPF acoustic performance were tried to be determined by using this model. The numerical model generated using the program COMSOL were performed with similar work. Numerical analysis was conducted using COMSOL program. By using the model built in COMSOL, the effects of the changes in geometric parameters on transmission loss were investigated . Studies were carried out between 0-2000 Hz frequency range. The results of the numerical analysis are important in order to understand the success of the analytical model. The results of the analytical model were compared with the results obtained with the models that were built in COMSOL. Experimental studies were also carried out in order to verify the analytical and the numerical model and to examine the parameters. The DPF flow and acoustic measurements were carried out. By these experimental studies, sound transmission loss and back pressure were determined to evaluate the acoustic performance of DPF. The obtained results were used to validate the numerical model and the analytical model have previously been created. As a a result of the experimental studies, it can be concluded that the model, that was verified by both models in the literature and the experimental studies, can be used for the solution of the optimization problem. Pressure drop graphs of the DPFs obtained from the experimental data were used in order to get an idea of the order of the pressure drop parameter. After the analytical model is validated with the results of the studies in the literature, the effects of some parameters on the DPF acoustic performance were tried to be determined by using this model. The numerical model generated using the program COMSOL were performed with similar work. The optimization of the DPF was carried out based on 4 parameters, which were defined as design variables. These are channel width, channel wall thickness, DPF length and DPF diameter. Lower and upper boundaries for selected design variables were determined based on the data obtained from various manufacturers’ catalogs, taking into account the area in which the DPF can be placed in a vehicle. Finally in the thesis, the optimization was carried out to determine the acoustic performance of DPF. In literature, optimization was carried out by changing parameter values and examining the effects and proposing a design according to the results. With this study, for the first time in the literature, a new acoustically optimum DPF design was proposed by determining the effect of several parameters of the acoustic optimization of DPF at the same time within targeted limits of the design. Filter design optimization is primarily focused on the acoustic performance of the DPF, which is characterized by the transmission loss parameter. For this reason, it aimed to maximize TL values for the DPF at all frequencies. The optimization problem was also built as a multi-objective optimization by taking into account the back pressure parameter which is also important for DPFs’ acoustics. Pressure drop is the second optimization criteria considered in the present study. When a diesel particulate filter is added to an exhaust system, it causes a pressure drop. A pressure drop means that some type of back pressure occurs on the engine and forces the engine to work harder. Thus, the engine consumes more gas, i.e., it works inefficiently. Therefore, the pressure drop parameter is defined as an another objective function of the optimization problem. Different methods have been used for optimization. First, Sequential Quadratic Programming and Nelder-Mead methods were used, then genetic algorithms, Particle Swarm Optimization and Fast And Elitist Multiobjective Genetic Algorithm: NSGA-II method were used., Doktora, PhD
- Published
- 2016
37. Plastik sanatlarda ses enstalasyonu, çevresel ses, akustik heykel
- Author
-
Basmazölmez, Ragıp, Mintaş, Zafer, and Resim Anasanat Dalı
- Subjects
Akustik ,Fizik ,Ses - Abstract
TEZ ÖZETSesin plastik sanatlarda edindiği yer ve günümüz sanatında ki konumu, onu güncel sanat için önemli bir araç ve enstrüman haline getirmiştir. Bu bağlamda yapılan tez çalışmasında özellikle sesin modern ve post modern dönem sanatı içerisinde yer edinme süreci belgelerle ve örneklerle anlatılmaya çalışılırken, aynı zamanda ses fiziği ve ses kayıt teknolojilerinde ki gelişmelerin sanat ile ilişkisel etkileri hakkında anlatımlar da yer almaktadır. Bir çok sanat akımı için yardımcı öğe olarak önemli yeri olan ses, aynı zamanda farklı dönemlerde çeşitli sanatçılar tarafından da tek başına bir midyum olarak kullanılmış ve bununla ilgili önemli çalışmalar yapılmıştır. Sesin sanat içerisinde şekillenme sürecinin teknolojik alt yapı ile doğrudan bağlantılı olması durumu, özellikle 80’li yıllardan sonra dijital ses teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte, çevresel ses kavramının da ortaya çıkmasını sağlamış, bu da sesin heykelleşmesi noktasında önemli bir plastik değer olarak kazanılmasını sağlamıştır. Bunlarla birlikte 2000’li yıllarda ses sanatına bağlı olarak ses ve mekan akustiği kavramlarının güncel sanatta izlenmesiyle birlikte, çevresel ses algısının oluşumu ve beraberinde gelişen teknik olanakların çok çeşitli bir boyut almasıyla da yeni üretim yöntemlerine kapı açılmıştır. Marchel Duchamp’ın daha 1912 de ortaya koyduğu sesin heykelleşmesi kavramının günümüz sanatında özellikle 2000’ler sonrası dönemde kendine yön bulması ve sesin nesneden ayrışarak çok boyutlu bir araca dönüşmesi durumu ile birlikte tüm bunların kuramsal alt yapısı, yapılan tez çalışmasında farklı boyutlarıyla ortaya konulmaya çalışılmaktadır.THESIS SUMMARYBoth its place in the current art environment and its state in plastic arts make the sound an important mean and instrument to the contemporary art. In this context, while this thesis study is specifically aiming to explain how the sound has been performing in the process to open a path for itself in the modern and post modern art periods presenting documents and examples. This study also covers the impact of the interaction of both the improvements in the sound physics and in the sound recording technologies with art. The sound, as an important supportive element to many artistic approaches, has been used as a separate art medium and give way to important artistic works and researches performances. The fact that the embodiment of the sound in the art has a direct correlation with technological background, together with the digital sound technologies after 80s resulted in the emerge give way to surface surround sound concept. In turn, this critically affected the sculptural existence of the sound and thus its existence as an important aesthetic art form. Additionally, in 2000s, pursuing the sound and field acoustics concepts in the contemporary art resulted in the existence of the surround sound perception. All alone these improvements, technological developments open up the opportunities to new production methods. This thesis aims to demonstrate the different dimensions of the improvements in the sound concept including the sculpturing of the sound concept coined by Marchel Duchamp in 1912, its effort to find a direction in the contemporary art after 2000s and the separation of the sound from object and its transformation to a multidimensional medium, all these theoretical background.
- Published
- 2016
38. Turboşarj devrelerinde kullanılan rezonatörlerin akış ve akustik tasarımı
- Author
-
Güngör, Florian Sam, Aslan, Alim Rüstem, Uçak ve Uzay Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Uçak ve Uzay Mühendisliği, and Aerospace Engineering
- Subjects
Otomotiv ,Computational fluids dynamic ,Akustik ,Acoustic impedance tests ,Turboşarj Rezonatörü ,Mechanical Engineering ,Helmholtz resonators ,Automotive ,Computational Fluid Dynamics ,Makine Mühendisliği ,Susturucu ,Muffler ,Deneysel Akustik Test ,Turbocharger Resonator ,Sayısal Akışkanlar Mekaniği ,Uçak Mühendisliği ,Aircraft Engineering ,Acoustic ,Experimental Acoustic Test - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2015, Otomobillerde kullanılan turboşarj devrelerinin amacı aynı motor hacminde daha çok oksijen yakarak daha çok güç elde etmektir. Emiş havasını temizledikten sonra kompresöre giren hava yüksek oranlarda sıkıştırılarak motora iletilir. Rezonatörler tam olarak bu noktada devreye girerler. Görevleri kompresördeki sıkıştırma evrelerinde meydana gelen basınç gradyanlarından dolayı oluşan gürültüyü susturmaktır. Oluşan geniş bantlı gürültünün susturulması için boru içerisinde tek boyutlu ses dalgalarının dinamiği incelenmektedir. Tek boyutlu düzlem dalga modeli kabulü ile ses dalgalarının ilerleyen ve motor girişinden yansıyan dalgalara bölünnerek incelenebilirler. Bu durumda dalgaların empedans farkı kullanalarak ses düzeyleri hesaplanabilir. Bu kabüller doğrutusunda sonlu elemanlar yöntemiyle belirlenen tasarımlar için akustik performans analizleri yapılmıştır.. Rezonatörlerin akustik performans haricinde önemli bir diğer tasarım kriteri olan toplam basınç kaybı detaylı bir biçimde incelenmiştir. Motorun yeterli miktarda hava beslemesi yapabilmek adına basınç kaybı parametresi akustik performans ile ters orantılı değişmektedir. Artan akustik performans sayesinde basınç kaybının çok artması kesinlikle kaçınılması bir durum olduğundan bu parametrenın doğru hesaplanması oldukça önemidir. 3 boyutlu CFD analizleri ile rezonatörün sahip olduğu akışkan davranışı incelenmiştir. Bu tez kapsamında FIAT tarafından üretilecek bir aracın rezonatör tasarımı anlatılmaktadır. TEKLAS KAUÇUK A.Ş. için tasarladığım rezonatörün tasarım evreleri tek tek anlatılarak detaylı performansı hakkında bilgiler verilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda 3 odacığa sahip bir tasarımın en uygun akustik performansı sağladığı görülmüştür. Basınç kaybı limitleri içerisinde bulunan bu rezonatörün üretilebilirliği, mekanik dayanımı incelenerek prototip üretimi yapılmıştır. Prototipler deneysel akustik testlere tabi tutulup analizler doğrulanmaya çalışılmıştır. Oda şartlarında yapılan deneysel testler sonucunda çalışma frekansında kaymalar görülmüştür. Düşük frekanslarda 140Hz, yüksek frekanslarda ise 250 Hz lik bir kaymadan bahsedebiliriz. Kaymaların nedenleri olarak üretim kaynaklı hatalar, malzeme dışına yayılan akustik enerji ve analizlerde yapılan kabüller gelmektedir. Üretim kaynaklı hatalar sorunları minimize etmek amacıyla prototipler kesilip incelenmiştir., Nowadays comfort is one of the most important aspects of automobile industry. This has a great effect on the usage of resonator in all kind of cars. Because of the environmental noise regulations of governments, the nose reduction has come to a critical point. Most resonators are used in turbocharger units of diesel engine equipped cars. The reason of the need for a resonator comes from the noise created by the compressor unit. The high pressure profiles created inside the compressor travel through both structure and air inside the pipes towards the engine. In order to decrease the noise one of the best strategies goes through eliminating the source. This is not possible because without the compressor the amount of air burned inside the engine every cycle would be inefficient. The next best way to decrease the noise is to get as close as possible to the source and silence it with a resonator. In this study the steps to design a resonator which must be effective inside a broad frequency band for FIAT is described. The main restrictions are volume, acoustic performance and back pressure. Also the resonator must be able to maintain unharmed during work conditions. Design steps are described for each restriction. One of biggest problems in designing a resonator is that the acoustic performance and the pressure loss are effecting themselves. A better acoustic performance has a negative effect on the flow performance witch results in higher pressure loss of the system. So there must be an iterative solution in order to satisfy both restrictions. Beginning with the structural design, the geometry was chosen to be a pipe with a circumferential resonator volume around. This gives a better vibrational resistance. The resonator was chosen to be produced in two parts welded together. This secures that the production errors are minimized. After the structural analysis with the given boundary conditions from FIAT the structural design was finished. The next step was to get a high as possible acoustic performance. In order to get a large frequency band performance the resonator was divided into 3 acoustic chambers. Every chamber having a different natural frequency made sure that the acoustic performance was meeting the criteria given. The finite element analysis tool ACTRAN was used to calculate the TL values of each design. Firstly, the design was modified in order to be able to have a broad frequency band of performance. The acoustic channels between the chambers and the main pipe were enlarged for lower frequency and also one of the channel was made thinner in order to perform on the large frequencies. After the first couple of analysis, it was seen that the minimum frequency to have a 20 dB TL is 1625 Hz. The upper frequency limit due to the design criteria was optained as 3000 Hz. In order to be sure that the design is aerodynamically satisfying, the first mechanical design was made as straight as possible. With the CFD software Fluent the pressure loss value was calculated. Also the Mach number distribution was investigated in order to have no problematic areas where whistling may occur. After the pressure loss value was checked to be under 1 kPa, prototypes were produced and experimentally tested for their acoustic performance. The experimental acoustic tests were made with impedance tubes according to ASTM E2611-09 standard. The tests were made in a silenced room and und room conditions. Because of production problems many of the resonators show frequency change in the peak values. The prototypes were cut in half and investigated for further mechanical design changes. The correlation between room temperature and working temperature were made with the ACTRAN software, and as a conclusion the frequency of the prototypes were inside the specified frequency band. This study showed that CFD and FE Acoustic analysis are very good tools to design resonators for the industry. By following the steps in this study, it is possible to predict the working performance resonators., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2015
39. Tıkayıcı uyku apnesi olgularında kulak burun boğaz muayene bulguları
- Author
-
Üstün, Adil and Koten, Muhsin (Tez Danışmanı)
- Subjects
Akustik ,Rinometri ,Continuous Positive Airway Pressure ,Devamlı Pozitif Havayolu Basıncı ,Obstructive ,Uyku Apnesi ,Burun Tıkanıklığı ,Sleep apnea ,Rhinometry ,Tıkayıcı ,Nasal Obstruction ,Acoustic - Abstract
Tıpta Uzmanlık Tezi Çalışmamızda, devamlı pozitif havayolu basıncı titrasyonu öncesinde tıkayıcı uyku apnesi sendromlu hastalarda kulak burun boğaz patolojilerinin sıklığını araştırmayı amaçladık. Prospektif olarak yaptığımız çalışmada tıkayıcı uyku apnesi sendromu tanısı alan devamlı pozitif havayolu basıncı titrasyonu endikasyonu olan 55 olgu değerlendirildi. Bu hastaların nazal havayolu subjektif ve objektif olarak değerlendirildi ve diğer kulak burun boğaz muayeneleri yapıldı. Bu muayene bulgularının sıklığını araştırdık ve birbirleri ile olan korelasyonunu inceledik. Nazal değerlendirmede kullandığımız objektif değerlendirme yöntemlerinden olan akustik rinometrik ölçüm sonucunda bu olguların %89'unda, subjektif değerlendirme yöntemi olan endoskopik değerlendirme sonucunda %83,63'nde en az bir havayolunda tıkanıklık saptanırken görsel analog skala değerlendirmesinde %20'sinde en az bir havayolunda tıkanıklık bulundu. Bu sonuçlar görsel analog skalanın nazal havayolu değerlendirmede güvenilir bir yöntem olmadığı, endoskopik muayene ve akustik rinometrik ölçümün nazal hava yolu değerlendirilmesinde daha doğru ve güvenilir sonuçlar verdiği sonucuna vardık. Ayrıca bu hastalarda ileri evre mallampati ve uzun uvula sıklığı normal popülasyona göre yüksek bulundu. Tonsil skoru, farengeal derecelendirme skoru ve makroglossi sıklığında normal popülasyondaki değerlerinden farklılık saptanmadı. Burun tıkanıklığı ve minimal cross-sectional area değerleri düşük olan hastalarda devamlı pozitif havayolu basıncı uyumunun az olduğu bilinen ve araştırmalar ile ispatlanmış bir durumdur. Bundan dolayıdır ki nazal muayene tıkayıcı uyku apne sendromu tanısı almış hastalarda devamlı pozitif havayolu basıncı cihazı almadan önce mutlaka yapılmalıdır. Hatta bu hastalara kulak burun boğaz hekimi değerlendirmeden devamlı pozitif havayolu basıncı cihaz raporu verilmemelidir. Abstract In our study, we have aimed to examine the frequency of ear nose and throat pathologies on the facts who have obstructive sleep apnea syndrome before continuous positive airway pressure titration.In our prospectively study we have evaluated 55 facts who have been diagnosed with the obstructive sleep apnea syndrome and have continuous positive airway pressure titration indication. Airways of these facts have been evaluated subjectively and objectively and their other ear nose and throat medical examinations have been done.We have examined the frequency of the examination facts and investigated the correlation in between each other. As a result of the acoustic rhinometry evaluation which is one of the objective evaluation methods we are using in nasal evaluation %89 of these facts and as a result of the endoscopic evaluation which is a subjective evaluation %83,63 of these facts have been detected to have at least one airway occlusion and after a visual analogue scale evaluation we have found out that the %20 of these facts have occlusion in at least one of their airways. We have come to conclusion that these results show us that visual analogue scale is not a reliable method in evaluating the nasal airway evaluation, endoscopic examination and acoustic rhinometry evaluation have given out truer and more reliable results in nasal airway evaluation. Furthermore, advanced mallampati and long uvula frequency are found to be higher than the normal population. It has not been detected that the tonsil score, pharyngeal gradation score and macroglossia frequency are different from the ones in normal population. It is a circumstance which is known and proven by research that continuous positive airway pressure adaptation is less in facts who has nasal congestion and low minimal cross-sectional area values. This is the reason why nasal examination should definitely be made on the patients who have been diagnosed with obstructive apnea syndrome before getting continuous positive airway pressure device. As a matter of fact that continuous positive airway pressure device report should not be given to these facts unless an otorhinolaryngologist makes an evaluation.
- Published
- 2015
40. CONSTRUCTION TEXTILES AND NOVEL APPLICATIONS
- Author
-
Varan, Nilüfer Yıldız and Durur, Güngör
- Subjects
Engineering ,Mühendislik ,construction textiles,membrane structures,novel constructions ,Akustik ,Mimarlık ,İnşaat ve Yapı Teknolojisi ,İnşaat Mühendisliği ,inþaat tekstilleri,membran yapýlar,yeni konstrüksiyonlar - Abstract
Bu makalede, inþaat tekstillerinin binalarda kullanýlma avantajlarýndan, inþaat yapýlarý için kullanýlan liflerden, kumaþlardan ve kumaþ özelliklerinden bahsedilmiþ ve inþaat tekstillerinin bir sýnýflandýrýlmasý verilerek, geçici ve pnömatik yapýlar, geçici ve portatif membran yapýlar, vb. yapýlardan ve dairesel ve akustik binalarý da içeren yeni konstrüksiyonlardan bahsedilmiþ ve bu binalarda kullanýlan kumaþlara örnekler verilmiþtir. Bunlarýn yanýnda, tekstil kumaþlarýnýn inþaat sektöründe uygulamalarýna, testlerine ve tekstil takviyeli kompozit beton uygulamalarýna dadeðinilmiþtir. Resimlerle de görsel bir hale getirilerek sunulan bu çalýþmada, inþaat tekstillerinin dünyadaki durumuna dikkat çekilmesi ve ülkemizde teknik tekstiller alanýnda en fazla geliþme gösteren sektörler arasýnda olan inþaat tekstilleri alanýndaki çalýþmalara bir yön verilmesi amaçlanmýþtýr., In this paper, the advantage of using construction textiles, fibers, fabrics and fabric properties used for construction textiles are discussed and by giving a classification of construction textiles, the permanent and pneumatic structures, permanent and portatif membrane structures, etc. and novel constructions including circular and acustic buildings were discussed and the fabric samples used for these buildings were given. Besides, the applications of textile fabrics at construction sector, tests and the applications of textile reinforced composite concrete were also discussed. By making the visual images presented in this study, drawing attention to the situation in the world of textiles and the studies were intended to give a direction to the studies at the field of construction textiles which is among the most growing technical textiles sectors in our country.
- Published
- 2013
41. La voıx de l'enseıgnant et de l'apprenant dans une classe de langue = Yabancı dil sınıfında öğretmen ve öğrencġnġn ses faktörü
- Author
-
Tosun, Hazel, Demirkan, ProMurat, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Fransız Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Eğitim ,Akustik ,Yabancı Diller ,Yabancı Dil ,Eğitim ve Öğretim ,Konuşma ,Fransızca ,Yükseköğretim ,Ses ,Beden Dili ,Öğretmenler - Abstract
ÖZETYABANCI DİL SINIFINDA ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİNİN SES FAKTÖRÜBu çalışma, ses faktörünün hayatımızdaki yerini detaylarıyla gözler önüne sermesi ve öğretmenin sesini etkili bir sınıf ortamında nasıl kullanması gerektiğini anlatarak öğretmenlere yol gösterici olması amaçlamıştır. Nitel araştırma modeline uygun olarak düzenlenen araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:1.Bilgileri aktarmada ana malzeme olan ses nedir ve özellikleri nelerdir?2.Ses nasıl hazırlanmalı ve nasıl korunmalıdır?3.Sağlıklı sesin özellikleri nelerdir?4.Sesin okula ve değişik ortamlarda kullanılması.5.Beden dili.6.Akustik ve iletişim nedir?7.Etkili öğretmen kimdir?8.Öğretmenlerin sınıf yaşamı nasıl kolaylaşır?9.Sese bağlı meydana gelen sorunlar nelerdir?10.Bu sorunların çözümleri ve öneriler.11.Sınıf yönetimi nasıl olmalıdır?12.Öğretmenlik mesleğinde ses eğitiminin gereği... Bu sorulara cevap bulmak amaçlanmıştır ve araştırmayı desteklemek için görüşme formu uygulanmıştır.Anahtar Kelimeler : Ses, nefes, iletişim, tonlama, konuşma, dil, akustik, sağlık, beden dili.ABSTRACTFACTOR OF VOICE OF THE TEACHER AND THE STUDENT IN THE LANGUAGE CLASSIn this study, the purpose was to explore the importance of voice in our life and also in schools, the importance of the voice of teachers and to uncover every details of the voice explaining how teachers use their voice in an effective classroom environment. This study was organized according to qualitative research methods and following questions were explored: What’s the voice that is the main material transfer informations and what are the features of the voice?How to prepare voice and how to protect?What are the characteristics of a healty voice?The use of the voice in different environments and in schools.Body Language.What is acoustic and the communication?How is the life of the teacher easier in the classrooms?What are the problems that occur depends on the voice?Resolution of these issues and recommendations.How the classroom management should be?Requirement of voice training in the teaching profession. In this study, it was aimed to find answers to these questions and interview had been applied to support research.Keywords : Voice, breath, communication, intonation, language, acoustic, health, body language.
- Published
- 2013
42. Binaların gürültü kontrolü etkin tasarımı için yapı elemanı seçim aracı
- Author
-
Şentop, Ayça, Bayazıt, Nurgün, Altun, Mehmet Cem, Mimarlık Ana Bilim Dalı, Bayazıt, Nurgün Tamer, and Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi
- Subjects
gürültü kontrolü ,building elements ,yapı elemanları ,Architecture ,noise control ,Mimarlık ,Architectural acoustic ,acoustics ,akustik - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2013, Nüfus artımı, yoğun yapılaşma, trafik ve değişen gürültü kaynakları ile özellikle kentsel alanlarda önemli bir problem haline gelen gürültü son yıllarda pek çok araştırmaya konu olmuştur. Bir çevre kirliliği kabul edilen gürültünün insan sağlığı üzerindeki psikolojik ve fizyolojik etkileri günümüzde yadsınamazken mevcut ve yeni yapılan binalarda ihtiyaç duyulan gürültü yalıtımını karşılayacak önlemler alınmamakta ve bunun sonucunda sağlıksız ve konforsuz hacimler meydana gelmektedir. Gürültü probleminin insan yaşamı üzerindeki negatif etkileri bu alanda ulusal ya da mesleki tedbirler alınmasını şart kılmaktadır. Pek çok ülkede çevre gürültüsü, arka plan gürültüsü ve yapı elemanlarından beklenen ses yalıtımı için sınır değerler yönetmelikler ve kılavuzlarca belirlenerek, gürültü etkin yapılaşma için konfor ve performans gereksinimleri tanımlanmaktadır. Bu tip düzenlemeler gürültü kontrolü alanında bir yaptırım gücü oluşturmanın yanı sıra ihtiyaç duyulan sayısal değerlerin elde edilebilmesi ve performans kriterlerinin oluşturularak gürültü kontrolünün tasarıma dahil edilmesi anlamında da yarar sağlamaktadırlar. Gürültü etkin bir tasarım beklenen performansı sağlamak üzere hem arazi yerleşim kararlarıyla, hem bina formu ve planlamasıyla, hem de yapı elemanı seçimi ve detaylandırması ile gürültü kontrolüne katkıda bulunabilmelidir. Bunun için projelendirme sürecinin ön aşamalarından itibaren gürültü kontrol prensipleri tasarıma uygulanmalıdır. Gürültü kontrolü sürecinin tasarım süreci ile paralel işleyişinin sağlanamamasının nedenleri genellikle tasarım sürecinin kompleks olması, çözüm önerileri için yeterli sürenin ayrılmaması, performans kriterlerinin yanlış ya da eksik belirlenmesi, disiplinler arası koordinasyonun sağlanamaması ve maliyetin artacağı konusundaki çekinceler olarak sıralanabilir. Ancak ihtiyaç duyulan akustik performansı sağlayamadığı anlaşılan projede, kullanım aşamasına geçildiğinde gürültü önlemlerinin alınması gerekmektedir. Tasarımın ön aşamalarında alınması gereken gürültü önlemlerinin projenin ilerleyen safhalarında ya da inşaat sonrasında projeye uyarlanması ve entegre edilmesi daha zor ve maliyetlidir. Bu yüzden uzmanlık gerektiren bir alan olan gürültü kontrolünün ön tasarım aşamasına dahil edilebilmesi için tasarım prensipleri oturtulmalı ve uygun yalıtım düzeyini sağlayan yapı elemanlarının tespiti için basit yöntemler oluşturulmalıdır. Çalışma bu eksene oturtularak, tasarımın erken aşamaları için gürültü etkin yapı elemanı seçimine destek olacak bir aracın ortaya koyulması amaçlanmıştır. Bunun için gürültü kontrolüne yönelik tasarım adımları araştırılmış, yapı elemanlarının ses yalıtımını etkileyen özellikleri incelenerek seçim kriterleri netleştirilmiştir. Oluşturulan yapı elemanı seçim aracının ön tasarım aşamasındaki bir mimar ya da mühendise yönelik olması ve dolayısıyla aracın pratik kullanımı ve kolay algısı hedeflenmektedir. Bu kapsamda farklı yapı elemanı tiplerinin çeşitli kaynaklardan derlenmiş laboratuar ölçüm sonuçları ve sözel ifadelerine dayalı oluşturulan teknik çizimlerini içeren bir yapı elemanları katalogu ile dış ortam (ya da kaynak odası) gürültüsü ve alıcı ortam arka plan gürültüsü değerlerine bağlı olarak yalıtım ihtiyacını hesaplayan bir hesaplama programı ortaya konulmuştur. Hesaplama programı yalıtım ihtiyacı hesabının yanı sıra, kapı; pencere gibi farklı bileşenleri barındıran yapı elemanlarının kompozit (ortalama) ses yalıtım değeri hesabını da yaparak bu değerleri, istenen yalıtım değeri ile karşılaştırmaktadır. Hesaplama programı içerisine katalogdaki örnekler tanımlanarak, çalışmanın iki çıktısının bir arada kullanımı hedeflenmiştir. Katalogun dijital formatlı halinde ayrıca yapısal ve ses yalıtım özelliklerine göre verileri filtreleme başlıkları oluşturularak, veritabanının özel kriterlere göre listelenmeleri ve daha kapsamlı analiz çalışmalarında kullanılabilmelerine imkan tanınmıştır. Bu çalışma ile erken aşamalardan itibaren gürültü kontrolünün tasarıma uygulanabilmesi ve uygun yapı elemanı seçeneklerinin tespit edilerek bir arada değerlendirilebilmesine yönelik bir araç ortaya koyulmuştur. İlerleyen çalışmalar ile katalog güncel tutulmalı ve katalogda yer alan örnek sayısı çoğaltılmalıdır. Bu çalışma için kapsam hava doğuşlu sesler olarak belirlenmiştir. Kapsam hava doğuşlu ve strüktür doğuşlu sesler olarak genişletilerek döşemelerin darbe sesi yalıtım performansını da katalog kapsamına almak mümkündür. Yeni oluşturulacak ISO 16717 standardında tek sayılı değerlerin hesaplama yöntemi ya da göstergelerin değişmesi halinde katalogdaki sayısal değerlerin tekrar hesaplanması ve hesaplama programının yeniden düzenlenmesi gerekebilir. Türkiye için gürültü yönetmelikleri revize edilerek binalarda iç bölücü ve dış kabuk elemanları için ses yalıtım alt sınır değerleri belirlenmelidir. Bu yöntemle hesaplama ihtiyacı ortadan kalkacak ve yapı elemanı seçimi geliştirilen katalog yardımıyla kolaylaşacaktır. Çalışma sonunda yöntemin uygulanabilirliği örnek bir durum üzerine uygulanarak gösterilmiştir. Bu çalışma ile gürültü kontrolünün tasarımın erken aşamalarında projeye dahil edilmesi yolu ile akustik danışmanın müdahalesine kadar belirli bir oranda sağlanabileceğinin gösterilmesi hedeflenmiştir., Noise, as a source of environmental pollution, continues to grow in importance with the population increment, high-density urbanization, traffic and new evolving noise sources in urban areas. Noise is perceived as annoying and affects users daily activities when it is above certain limits. Especially in noisy regions noise control is essential to provide comfort and health conditions. Research in that subject demonstrates that noise adversely affects human health in terms of both psychology and physiology. Nevertheless, most of the buildings are designed and constructed without any precautions against noise, therefore causing spaces without proper health and comfort conditions. For this reason it is essential that noise control criteria are defined in building regulations or else in other non-regulatory guides. In many countries, acoustical performance requirements are defined with the environmental and background noise limits and with the required sound insulation of partitions, by building regulations and guides. Besides constituting obligatory requirements for noise control, these values also provide necessary numeric acoustical data for noise calculations and for determining proper building elements; hence participate in noise control at the preliminary design stage. Although being a major factor to achieve the occupant s comfort, acoustical design criteria are rarely interpret into design successfully. Usually, the reasons range as it follows: • the complexity of the design process • insufficient time spent on searching for solutions • absence of some performance criteria • lack of interdisciplinary coordination • drawbacks of cost increase • late consultation to an acoustic consultant Consequently, late taken acoustical precautions cannot integrate with the design and may cause major revisions in design or result in higher construction costs. In the later stages of the project it is harder and more costly to improve a building element that is found to be insufficient in fulfilling acoustical needs. Later modifications can result in wider sections of building elements and major revisions in design as well as overall cost may rise above the predicted amount due to altered materials or increased precautions. Furthermore, if detailing is incorrect, the acoustical performance will greatly suffer even though the building element is known to be sound-proof. All in all, noise control must be included in design from the start. With correct design strategies and proper selection of building elements, efficient solutions can be achieved in terms of noise control. In order to provide acoustical comfort there are some parameters to be controlled starting from the design stage: Suitability to the usage, increasing productivity, health and comfort conditions, impacts on aesthetics and sustainability should be well-understood by architects and engineers who aim to create liveable and healthy environments. The need for simple design methods to facilitate the integration of acoustical theory into design routines creates the starting point for this study. This study presents a tool to assist selection of building elements which meet the acoustical requirements. This selection tool is intended for architects and engineers use at the preliminary design stage, thus should facilitate practical usage and easy comprehension. Within this scope, design steps for efficient noise control have been settled and presented in this study for guidance. Firstly, the acceptable noise level should be determined due to the building type and human activities. By following the design steps, the building is expected to support noise control with its settlement in topography, with its form decisions and zoning, and with selection of building elements. Secondly, a calculation programme is prepared for determination of the required sound insulation value of a partition or a façade element. Determination of required noise reduction of a building element requires complex calculations and extensive background knowledge which makes it impractical to apply in preliminary design stage. In order to assist the process, many tools exist. Simulation software can calculate overall sound reduction by analyzing the model and Excel calculation tables or online calculators serve to calculate single number ratings by transmission loss values. These tools give results with great proximity. Some companies, present acoustical test data of their products for technical assistance meanwhile some others offer simple online simulation tools as well, in order to introduce the reduction of different noise types offered by their products aurally. Rather than calculation of sound insulation need these types of tools are generated mainly for marketing purposes. In order to determine sound insulation requirement of a building element a calculation programme is prepared using Excel. With this programme, it is possible to derive required sound insulation value by entering noise data and selecting one of the predefined curves for background noise level. The programme gives results for both partition and façade element. Apart from that, the programme also calculates composite (average) insulation values of building elements which consist of different components (i.e. windows and doors) and examine their suitability by comparing them to the required values. Thirdly, a catalogue is prepared with the acoustical data, derived from different sources, related to various building elements. The catalogue is aimed to assist the architect in the selection of proper assembly and facilitate comparison among various building elements by demonstrating their acoustical performance. Once the amount of sound reduction requirement is found by the calculation programme, suitable building elements can be determined with the use of catalogue. The catalogue consists of 2 parts. The first part involves technical drawings of described building elements together with their single number ratings and list of materials and the second part contains explanations about assemblies, the acoustical data related to frequencies, single number ratings and, if available, laboratory names. The first part is more practical for use due to graphical expressions whereas the second part is more concerned with the verbal definitions and data. Detailed explanations that cannot be illustrated in the first part are to be found in the second part of the catalogue. Label numbers assigned to each assembly facilitates use of two parts in unison. Within the catalogue, building elements are subcategorized according to their constructional characteristics which affect their acoustical performance in order to assist building elements selection. Building elements acoustical performance are introduced without mentioning any trademarks, thus providing objectiveness in evaluation and comparison among different assemblies. While using the catalogue, noise reduction characteristics of building elements should be the consideration in order to understand different assemblies behaviour against noise. The effects of construction characteristics on sound insulation are explained thoroughly in the study. The catalogue is also structured as to allow digital usage for detailed search and analysis purposes. Filtering headings are generated according to specimens constructional and sound insulation characteristics, thus the data is divided into subgroups. This system enables practical examination of specimens in the catalogue according to specific characteristics and also enables comparison among others. Within the scope of this study, a building elements selection tool is prepared in order to facilitate inclusion of acoustical considerations in a project in the preliminary design stage. A calculation programme and a catalogue is prepared and the data of the catalogue are introduced in the calculation programme as well in order to let them function together. The expected results of this study are: • to involve noise control strategies in design at the preliminary stage, • calculation of approximate sound insulation requirement, thus inhibition of future cost rise and major revisions in project, • practicality in comparison of different building elements by means of acoustical performances, • to support and accelerate the comprehension of building elements with technical drawings. Future studies should include enhancing types of assemblies in the catalogue especially for floor assemblies, windows and doors. The scope is defined as airborne sound transmission in this study and may be revised as airborne and structure borne sound transmission in order to involve impact insulation performances of floors and roofs. Harmonization of different rating systems is studied in Europe in order to prevent negative impacts on sectoral and commercial relations. The single-number values of the assemblies should be revised in the catalogue if upcoming standard EN 16717 defines a new calculation method for them. This would also cause a revision in the calculation programme. Turkey needs to revise its noise regulation so that insulation requirements of partitions will get defined similarly to Europe. Designation of necessary insulation values would reduce calculation requirements, thus simplify the process. The use of building elements selection tool is exemplified on a simple design problem as a case study. In response to the importance of architectural engineering, this study aims to prove that noise can be controlled to an acceptable level, before the acoustician s intervention, if it is included in the design strategy., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2013
43. La voix de l'enseignant et de l'apprenant dans une classe de langue
- Author
-
Tosun, Hazel, Demirkan, Murat, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Fransız Dili Eğitimi Bilim Dalı, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Akustik ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Konuşma ,Yükseköğretim ,Ses ,Beden Dili ,Öğretmenler - Abstract
ÖZETYABANCI DİL SINIFINDA ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİNİN SES FAKTÖRÜBu çalışmanın, ses faktörünün hayatımızda ki yerini detaylarıyla gözler önüne sermesi ve öğretmenin sesini etkili bir sınıf ortamında nasıl kullanması gerektiğini anlatarak öğretmenlere de yol gösterici olması amaçlanmıştır. Nitel araştırma modeline uygun olarak düzenlenen araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:1. Bilgileri aktarmada ana malzeme olan ses nedir ve özellikleri nelerdir?2. Ses nasıl hazırlanmalı ve nasıl korunmalıdır?3. Sağlıklı sesin özellikleri nelerdir?4. Sesin okula ve değişik ortamlarda kullanılması?5. Nefes alma teknikleri nelerdir?6. Beden dili?7. Akustik ve iletişim nedir?8. Etkili öğretmen kimdir?9. Öğretmenlerin sınıf yaşamı nasıl kolaylaşır?10. Sese bağlı meydana gelen sorunlar nelerdir?11. Bu sorunların çözümleri ve öneriler?12. Sınıf yönetimi nasıl olmalıdır?13. Öğretmenlik mesleğinde ses eğitiminin gereği....Bu soruları cevap bulmak amaçlanmıştır ve araştırmayı desteklemek için görüşme formu uygulanmıştır..Anahtar sözcükler: Ses, öğretim, sınıf, nefes, iletişim, öğretmen, öğrenci, tonlama, konuşma,dil,akustik, sağlık, beden dili.ABSTRACTFACTOR OF VOICE OF THE TEACHER AND THE STUDENT İN THE LANGUAGE CLASSIn this study, the purpose was to explore the importance of voice in our life and also in schools, the importance of the voice of teachers and to uncover every details of the voice explaining how teachers use their voice in ana effective classroom environment. This study was organized according to qualitative research methods and . following questions were explored:What's the voice that is the main material transfer informations and what are the features of the voice?How to prepare voice and how to protect?What are the characteristics of a healty voice?The use of the voice in different environments and in schools?What are the breathing techniques?Body Language?What is acoustic and the communication?How is the life of the teacher easier in the classrooms?What are the problems that occur depends on the voice?Resolution of these issues and recommendations?How the classroom management should be?Requirement of voice training in the teaching profession.In this study, it was aimed to find answers to these questions and interview had been applied to support research.Keywords:Voice, teaching, classroom, breath, communication, teacher, student, intonation, language, acoustic, health, body language.
- Published
- 2013
44. At nalı plan tipi salonların konser ve opera işlevlerinde akustik tasarım açısından incelenmesi
- Author
-
Gürkan, Ergin, Yılmaz, Sevtap, Mimarlık Ana Bilim Dalı, and Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi
- Subjects
Akustik ,Horseshoe ,Konser salonu ,Akustik simülasyon ,Opera salonu ,Acoustical simulation ,Architectural design ,Mimari akustik ,Mimarlık ,Architectural acoustic ,Atnalı ,Mimari tasarım ,Architecture ,Architectural acoustics ,Müzik ,Acoustic ,Opera house ,Concert hall ,Music - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2013, Konser ve opera salonları geçmişten günümüze önemli kültürel etkinliklerin sergilendiği mekanlar olmuşlardır. Düzenlenen bu etkinliklerin dinleyicilere en iyi şekilde aktarılması her zaman mimarlar ve akustik tasarımcıların başarması gereken oldukça önemli bir konu olmuştur. Çok sayıda dinleyiciyi kısa mesafe içinde yerleştirme imkanı sunan at nalı plan tipine sahip salonlar geçmişte oldukça tercih edilmiştir. Bu salonlar sahip oldukları süslemeler ve heykellerle ses enerjisini hacim içinde oldukça iyi dağıtmış ve sağladıkları daha fazla dinleyici kapasitesi ile paralel olarak artan toplam yutuculuk oranı ile diğer plan tiplerine göre daha düşük çınlama süresine sahip olarak opera salonları için uygun akustik koşulları sağlamışlardır. Ancak günümüzde kültürel etkinliklerin çeşitlenmesi ve ekonomik sorunlar ile birlikte yeni salon yapımına daha düşük bütçeler ayırılması tasarımcıları zorlamaktadır. Bu nedenle geçmişte yapılan salonlar hala günümüzdeki salonlara göre daha fazla beğenilmektedir. At nalı plan tipi salonların akustik özelliklerinin incelenerek akustik tasarımla birlikte mimari tasarımda izlenmesi gereken yolların belirlenmesi bu tez çalışmasının amacını oluşturmaktadır. Bu kapsamda, çeşitli tasarım kriterleri belirlenerek bu kriterler üzerinden akustik konfor koşullarındaki değişimler incelenmiş, işlev farklılıkları oluşturularak, salonların konser ve opera işlevlerinde sahip oldukları akustik koşullar değerlendirilmiş, elde edilen sonuçlar üzerinden, mimari ile akustiğin, tasarım sürecinde birlikte ilerlemesi için izlenmesi gereken yollar belirlenmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda hazırlanan tez çalışması altı ana bölüm ve üç ek bölümünden oluşmaktadır. Birinci bölümde, konser ve opera salonlarının sosyal hayat içindeki öneminden bahsedilmiş ve bu kapsamda gerçekleştirilen etkinliklerin izleyici ve/veya dinleyicilere en iyi şekilde ulaştırılmasının önemi anlatılmıştır. At nalı plan tipinin sahip olduğu avantajlardan söz edilmiş ve bu avantajlardan günümüzde de faydalanılabilinmesi için neler yapılması gerektiği üzerine incelemeler yapıldığı anlatılmıştır. İkinci bölümde, ses, müzik ve orkestra ile ilgili temel bilgiler verilmiştir. Konser ve opera işlevlerinde ihtiyaç duyulan farklı orkestral koşullardan, etkili frekans aralıklarından ve ses düzeylerinden bahsedilmiş, dolayısıyla bu ihtiyaçların akustik ve mimari tasarım üzerindeki etkileri gösterilmiştir. Konser ve opera salonlarının tarih içindeki gelişimi ve değişimi incelenmiş, bu süreçte akustik ihtiyaçlarla mimari tasarım ilkelerinin etkileşimi ortaya konmuştur. Konser ve opera işlevlerinin gerekesinim duyduğu farklı akustik koşullar belirtilmiş, bu farklılıkların tasarıma olan etkilerinden söz edilmiştir. Üçüncü bölümde, konser ve opera salonlarının tasarım aşamasında ve değerlendirilmesinde kullanılan hacim akustiği parametreleri ve tasarım parametreleri hakkında bilgiler verilmiştir. Hacim akustiği parametreleri, nesnel ve öznel akustik parametreler olarak iki başlık altında incelenmiştir. Nesnel parametreler hesap yöntemleri ile birlikte açıklanmış, bu parametreler ile ilgili literatürde yer alan değerler derlenmiştir. Salonların fiziki özelliklerini ortaya koyan tasarım parametreleri başlıklar altında toplanmış, çizimler, grafikler ve örnekler üzerinden bu parametreler ile ilgili bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölümde, tez kapsamında yapılan çalışma için salonların fiziki özellikleri belirtilmiş, inceleme yapılacak durumlar tanımlanmış ve değerlendirme yöntemleri belirlenmiştir. Salonların plan tipi, at nalı plan tipi olarak belirlenmiş ve literatürden elde edilen oranlar kullanılarak incelenecek durumlara uygun yedi adet model hazırlanmıştır. Yapılacak incelemeler için loca, balkon ve salon büyüklüğü durumları seçilmiştir. Yapılacak incelemelerde kullanılacak modeller ile ilgili hacim kabulleri yapılmış, oluşturulan modeller çizimler ve tablolar üzerinde açıklanmıştır. Modellenen salonlar için malzemeler belirlenmiş, akustik simülasyon programı, ses kaynağı ve alıcı noktaları için kabuller yapılmıştır. Yapılacak değerlendirmelerde kullanılacak hacim akustiği parametreleri seçilerek, modeller üzerinde hesaplama yapılabilmesi için tüm veriler oluşturulmuştur. Beşinci bölümde inceleme yapılacak durumlar için seçilen hacim akustiği parametreleri üzerinden akustik simülasyon programında hesaplamalar yapılmış, elde edilen değerler, grafik, şekil ve çizelgeler üzerinde gösterilmiştir. Seçilen parametreler müzik, konuşma ve ses gücü başlıkları altında sınıflandırılmış ve bu gruplar üzerinden genel değerlendirmeler de yapılmıştır. Öncelikli işlev olan konser işlevi için yapılan değerlendirmelerin ardından aynı salonlar opera işlevine geçirilerek hesaplar tekrarlanmış ve elde edilen sonuçlar birbirleriyle ve konser işleviyle kıyaslanmıştır. Altıncı bölümde, yapılan tüm değerlendirmeler derlenerek incelenen üç durum için sonuçlar çıkartılmıştır. Elde edilen sonuçlar üzerinden yapılan değerlendirmelerle at nalı plan tipine sahip salonlarda konser ve opera işlevleri için akustik tasarım ilkeleri önerileri hazırlanmıştır. Ekler bölümünde ise, her salon için akustik simülasyon programında elde edilen minimum, maksimum ve ortalama değerler, tüm alıcı noktalarında elde edilen parametre değerleri ve salonlarda kullanılan malzemelerin plan ve kesitler üzerinden gösterildiği çizimler verilmiştir., From past to present, concert and opera houses have become important exhibition spaces for cultural activities. Transferring these activities to the audience in the best way, has been the important subject, which should be achieved by architects and acoustic designers. Horseshoe planned halls, in which a large number of audience can be placed with a short distance to the performer, were mostly preferred in the past. These halls can provide diffused sound energy by their decorations and sculptures and lower reverberation times by high total absorption, parallel with audience capacity. However, apportioned lower budgets along with the diversification of cultural activities and economic problems today force designers. For this reason, halls constructed in the past are still appreciated than present ones. Determination of horseshoe planned halls and modification of design principles in order to achieve the positive features in today s conditions constitute the subject of this thesis. In this context, horseshoe planned halls in concert and opera functions evaluated for determined cases and results and recommendations developed by these evaluations. For these purposes, thesis consists of six main sections and three sections of appendix. In the first chapter, the importance of concert and opera houses in social life and in this context the importance of transferring the activities to the audience in the best way are explained. The advantages of horseshoe plan type and the investigations on the things that have to be done due to achieve that benefits are also told. In the second chapter the basic information concerned sound, music and orchestra is given. Difference of orchestral needs, effective frequency ranges and sound levels according to concert and opera functions are mentioned and effects of these differences on acoustical and architectural design are shown. Development and change of concert and opera houses in history are examined and the interaction between acoustical needs and architectural design principals is revealed. The different acoustical needs that concert and opera functions have are specified and the effects of these differences on design are discussed. In the third chapter, room acoustic parameters, which are used in design and evaluation phase are described and paraphrased. Room acoustic parameters were studied under two headings; objective and subjective parameters. Objective parameters are explained along with the calculation methods, the values of these parameters in literature have been compiled. Design parameters, revealing the physical characteristics of the halls, were collected and information about these parameters are given through charts, graphs and examples. In the fourth chapter, physical features of the halls, which are designed for this thesis, are given with cases and evaluation methods. The halls were designed as horseshoe planned and seven cases were modeled in accordance with the ratios from the literature. Cases are selected as lodge, balcony and hall size situations. Physical acceptances of the models are made and the models are described on drawings and tables. Materials are selected for the halls that modeled and assumptions are made for the sound source an receiver points for the simulation software. Room acoustic parameters are chosen for the evaluation and all data is to be calculated on the models prepared. In the fifth chapter, room acoustic parameter values are calculated in the simulation software and the values are shown on graphs, figures and tables. The parameters chosen to be evaluated are classified under the headings of music, speech and sound power, and general evaluations are also made for these groups. After the priority function of concert, the halls functioned for opera and the calculations are repeated, all results are compared with each other and the ones which are for concert function. In the sixth chapter, the results for all the three cases excluded from evaluations are collected and analyzed. The acoustic design principles are proposed for horseshoe planned halls functioned for concert and opera, according to the evaluations of the results. Minimum, maximum and average values that obtained from acoustic simulation software for each hall, acoustic parameter values obtained at receiver points and the drawings showing materials on plans and sections are given in the appendix. Designed halls for the study are all horseshoe planned, using the ratios taken from the literature. According to the values obtained for all cases, it is obvious that horseshoe plan type has adverse effects on the acoustic point of view. Firstly, the circular form of a horseshoe hall intensifies the late sound energy ratio in the middle part of the hall and it causes adverse acoustical conditions. The rear walls, as well as balcony parapets have the same effect because of their circular form. Similarly, horseshoe planned hall’s flat side walls as a fan planned hall and ending of the walls with circular form causes high rate of lateral sound energy, especially at the back of the hall. Box, balcony, small-large situation investigations were performed for the horseshoe planned halls on concert and opera functions in this thesis. For this purpose, seven halls were designed and transferred to modeling software and calculations for acoustic parameters were made separately for concert and opera functions. . The values obtained according to the calculations for the studied cases are grouped and compared over graphs, figures and tables. Problems have been revealed for all cases according to the comparisons of determined acoustic parameter values, then results and recommendations were prepared. Based on these data, precautions should be taken for the circular surfaces, primarily for the rear walls in order to prevent the focus effect. Despite of coating these circular surfaces with sound absorber materials is an adequate precaution, needed reverberation time and sound power level should be also noted. It is thought that precautions like; emitting, degradation, dividing and changing directions of the surface or using partial absorbers are more effective than making the surface completely absorptive. As a result, design criteria to obtain acoustical comfort conditions were studied in the thesis, in which box, balcony, small-large situation investigations were also performed. Accordingly, closed box and a large number of balcony designs should be avoided. If it is wanted to use boxes within the scope of design, dividing walls forming seat box should be kept as short as possible, should not exceed the height of the parapet. Required number of seats should be provided with minimum number of balconies. In case of small and large formed halls, the acoustic behavior of size should be considered and the balance between acoustic parameters should provide. It should be noted that providing an advantage of short distance for maximum seating capacity horseshoe plans also can cause adverse acoustical conditions and design principles should developed according to the precautions for this disadvantages., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2013
45. Kapalı Alanlarda Kullanılan Bazı Hasat Sonrası Tarım Makinalarının Gürültü Haritalarının İncelenmesi
- Author
-
Özgüven, Mehmet Metin
- Subjects
Gürültü ,Akustik ,Sound Level Meter ,Sound ,Gürültü Haritası ,Noise Map ,Acoustic ,Agricultural Machinery ,Ses ,Noise ,Ses Düzeyi Ölçer ,Tarım Makinaları - Abstract
Ülkemizde tarımsal makina ve ekipmanların, gürültü düzeylerinin belirlenmesi çalışmaları, genelde açık alanlarda çalıştırılan tarım makinalarıyla ilgili yapılmış, gürültü düzeyinin belirlenmesi ve alınması gereken önlemler üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada ise, kapalı alanlarda kullanılan hasat sonrası tarım makinalarından mikser, selektör ve çekiçli yem kırma makinasının, çalışıldığı kapalı alan içerisinde gürültü düzeyleri tespit edilmiş ve gürültü haritaları hazırlanmıştır. Araştırmada gürültü ölçümü yapılan çekiçli yem kırma makinasının 98 dB(A)’lık gü rültü düzeyi ile ulusal ve uluslararası standartlarda verilen gürültü sınır değerlerinin üzerinde olduğu belirlenmiş ve alınabilecek önlemler tartışılmıştır. Mikser ve selektörün gürültü düzeyleri, ulusal ve uluslararası standartlarda izin verilen değerin altında olduğundan, herhangi bir gürültü kontrolü çalışması yapılmasına gerek olmadığı tespit edilmiştir. In Turkey, some studies have been conducted about already to determining the noise levels of the outdoor agricultural machinery/equipments and some possible measures to be taken have been suggested. In this study, the noise levels of the mixer, selector and hammer drilling machine for feeds which are the post-harvest agricultural machinery used indoor spaces have been determined, and their noise maps have been prepared. It was determined that a hammer drilling machine for feeds with 98 dB(A) noise level was over the limit values of the national and international standards, and the possible measures to be taken were discussed. Since the noise levels of the mixer and selector were lower than the value being allowed by national and international standards, it was determined that there was no need to make a noise control study.
- Published
- 2012
46. Nanolif kompozit yapılı dokusuz yüzeylerin ses absorblama özelliklerinin iyileştirilmesi
- Author
-
Süvari, Fatih, Ulcay, Yusuf, Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı., and Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Akustik ,Tekstil ve Tekstil Mühendisliği ,Textile and Textile Engineering ,Nonwoven ,Deniz içinde ada ,Dokusuz yüzey ,Sound absorption ,Ses yutuculuk ,Acoustic ,Islands-in-the-sea - Abstract
Bu çalışmada, yüksek ses yutuculuk kapasitesi olan kompozit bir malzemenin tasarım aşamaları sunulmuştur. Öncelikle bikomponent lif teknolojisine sahip eğirmeli bağlantı (spunbonding) yöntemiyle deniz içinde ada enine kesitine sahip bikomponent lifler üretilmiştir. Ada liflerinin bikomponent yapıdan ayrılabilmesi, bunun yanında liflerin birbiri içine geçerek, sıkı, mukavemetli dokusuz yüzey yapıyı oluşturması için dokusuz yüzeyler su jetleri ile işleme (hydroentangling) tabi tutulmuştur. 67452 kJ/kg spesifik enerji, optimum enerji seviyesi olarak tespit edilmiştir. Lif çapları 1 mikrometreden daha ince olan 108 ada liflerine sahip dokusuz yüzeyin ses yutuculuk katsayıları en yüksek ölçülmüştür. Ses yutuculuk katsayılarının özellikle daha düşük frekanslarda artması adına, çok katlı dokusuz yüzey yapılar oluşturulmuş ve bu yapıların ses yutuculuk özellikleri incelenmiştir. Çok katlı 108 adalı dokusuz yüzeyin özellikle kısıtlı hacmi bulunan bazı uygulamalarda, ses yutucu eleman olarak iyi bir alternatif olabileceği gösterilmiştir. Kompozit yapının diğer bileşeni olan hacimli dokusuz yüzeylerin ses yutuculuk özellikleri incelenmiştir. Hacimli dokusuz yüzeyin ses yutuculuk davranışı, ortam - malzeme etkileşimi analiz edilerek açıklanmıştır. Yapılan ölçümler sonucunda maksimum ses yutuculuğun frekansa ve katı hacim katsayısına bağlı olarak optimum kalınlıklarda gerçekleştiği tespit edilmiştir. Son olarak kompozit yapılı dokusuz yüzeylerin oluşturma yöntemi verilmiş, ses yutuculuk özellikleri ortaya konmuş, nanolif kompozit yapılı dokusuz yüzeylerin ses yutuculuk açısından getirdiği iyileştirme olası bir kullanım alanı üzerinden açıklanmıştır. In this study, design stages of a composite material that has high sound absorption capability were presented. Firstly, bicomponent fibers with islands-in-the-sea cross sections were produced using spunbond process that has bicomponent fiber technology. Nonwovens were subjected to hydroentangling so as to split island fibers from bicomponent structure and also cause consolidation and constitute a rigid nonwoven structure with high tenacity. Specific energy of 67452 kJ/kg was established as an optimum energy level. Highest sound absorption coefficients were measured from the nonwoven with 108 islands, which has the fibers under 1 micrometer diameter. Multi-layer nonwovens were prepared to increase sound absorption especially at lower frequencies and sound absorption properties of these structures were investigated. It was shown that, multi-layer nonwoven with 108 islands can be a good alternative as a sound absorber especially in some applications where there is limited space available. Sound absorption properties of the high-loft nonwovens, which are the other component of the composite structure, were investigated. Sound absorption behavior of the high-loft nonwovens were explained by analyzing the interaction of the medium and the material. It was found that, maximum sound absorption occurs at optimum thicknesses depending on the frequency and solid volume fraction. Finally, formation method of the composite constructed nonwovens was given and sound absorption properties were stated. The enhancement of the nanofibers composite constructed nonwovens in terms of sound absorption was explained with a potential application area. 208
- Published
- 2012
47. Arena tip salonlarda mimari tasarım öğelerinin bilgisayar simülasyon çalışması ile akustik açıdan irdelenmesi
- Author
-
Teke, Dilara, Yılmaz, Sevtap, Mimarlık Ana Bilim Dalı, Fiziksel Çevre Kontrolü, and Physical Environmental Control
- Subjects
acoustic ,hacim akustiği ,arena type of hall ,Architecture ,arena tipli salon ,room acoustic ,Mimarlık ,Acoustic ,akustik - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2012, Yıllar boyunca salonlarda akustik, dikdörtgen tipli salon şemalarında ve kaynak olarak klasik müzik kullanılarak incelenmiştir. Fakat günümüzde farklı müzik türleri için de uygun akustik ortamın sağlandığı salonlar inşa edilmektedir. İnşa edilen bu salonlar farklı plan şemalarından oluşabilmektedir. Bu şemaların ana karakterleri sahne yerleşimine ve izleyicilerin konumlanışına göre değişmektedir. Sahnenin kenarda olduğu klasik plan şeması, en uygun müzik koşulu gibi gözükse de, seyircinin sahneye uzaklığının artması gibi bazı sorunlara neden olmaktadır. Ayrıca sahne kabuğunun ayrı olması müzisyen ile seyircinin bulunduğu akustik çevreyi farklılaştırmaktadır. Salon içerisinde yansımaların homojen olarak dağılması gerekmektedir. Sahnenin ortada olduğu arena tipli salonlarda ise seyirci ile sahne etkileşiminin artmasına rağmen, sahnenin ve dolayısıyla müzisyenlerin yeterli yansıma alamaması gibi sorunlar açığa çıkmaktadır. İlk bölümde salon tasarımı için uyulması gereken tasarım kriterlerine değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde salon değerlendirmesi yapılırken genel olarak kullanılan nesnel ve öznel değerler tanımlanmıştır. Aynı zamanda en önemli parametre olan müzik eylemi ve enstrümanların frekans değerleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Bu bilgilere göre klasik müzik dışındaki pop, caz gibi diğer müzik türlerine uygun akustik çevrenin tasarımı da tartışılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde, tasarlanan bir salonun özellikleri ODEON simülasyon yöntemi ile değerlendirilmiş, nesnel ve öznel değerler açısından irdelenmiştir. Üzerinde çalışılan ana salon şemasının plan, kesit şeması, malzeme kabulleri ve malzeme uygulama detayları bu bölümde verilmiştir. Kabuller ikinci bölümde belirtilen tasarım kriterlerine göre yapılmıştır. Simülasyonda kullanılacak olan alıcı ve kaynak noktalarının konumları, özellikleri bu bölümde yer almaktadır. Çalışmanın dördüncü bölümünde ise tavan, duvar, yansıtıcı panel gibi fiziksel tasarım parametreleri kontrollü olarak değiştirilerek farklar bulunmaya çalışılmıştır. Karşılaştırmalar çınlama, erken yansıma, geç yansıma, noktasal dağılım, bütünlük gibi değerlendirmelerin yapıldığı nesnel parametreler üzerinden yapılmıştır. Karşılaştırmalar seyirciler açısından yapılmakla beraber sahnede konumlandırılan ayrı bir alıcı ile performansçılar açısından da yapılmıştır. Alıcı noktaları bazında incelenen salon aynı zamanda parter bazında da irdelenmiştir. Son bölümde ise değerlendirmeler akustikçilerce ve ISO standartlarınca önerilen değerler ile karşılaştırılarak fiziksel tasarım kriterleri ile ilgili sonuçlar elde edilmiştir., Over the years, the acoustic of halls has analyzed in rectangular shape halls with classical music as a source. However, today, different type of halls can be built, which provide proper conditions not only for classical music, but also for popular music such as jazz, pop, Latin music. These different types vary according to stage and audience situation. The plan scheme, which the stage is located in the side, seems to be the best type for halls, but with the enlargement of hall, the audience starts to become wider to the stage. Also when the stage has another ceiling and rear walls, it has different acoustic conditions from the audience hall. This conditions seperate the musician from the hall. When the stage is in the middle, the warmth and spaciousness increase due to the close connection between source and receiver. Also musician and audience share the same acoustic conditions. However, when the stage is in the middle, the lack of walls near the stage and audience, which provide beneficial reflections, cause weak situation for the stage and audience. In the first section, the general purpose and the method of the study have explained. In the second section, the acoustical parameters and the instruments’ frequency spectrums have explained. There are subjective and objective acoustic parameters. The reverberation time, early decay time, sound strength, clarity, eraly lateral, late lateral sound strength and support are main musical parameteres. Early reflections mostly creates appereant sound with which effects the first impression and spaciousness. Late reclections are mostly important for the envelopement. Every instrument have different rising and decreasing sound curves. There are some criteria to design a halll such as material combination, room shape, room volume. To make the material design, it is important to have the suitible reverberation time according to type of performance, hall volume. After deciding the reverberation time, the bass and treble ratio of the hall should be decided. Material combination efects the low frequency and high frequency distribution in the hall. When the low frequency distribution is too much the music in hall sounds without brightness. On the other side when the high frequency distribution is too muchs, the hall will loose its warmth. In every type of music, it has own tempo, frequency spectrum and instrument combination. The hall is also discussed which type of music can be performed in. There are three main musical genre which are classical music, jazz music, popular music (pop, rock etc). The classical music and jazz music have close instrumentation but different tempo and melody. But rock music is very different from classical with its low frequency instruments such as drum.The ideal acoutic design is distrubute the low frequency much. But the rock music has too much low frequency which dıstrubs the audience in a hall suitable for classical music. The hall which rock music is performed in should be absorbtive in low frequencies. xxii In the third section the information of hall, which designed for the study, has given. The plan and section scheme of the hall designed according to acoustical design criteria. The sight lines, audience number, reflection surfaces are important to evaluate the plan scheme. The material decisions are given according to hall volume, reverberation time and the bass – treble ratio. Because the stage locates in the middle, the stage walls should have maximum reflection as the side walls in the hall. The back side of the hall should be more absorbing to control the sound. To analyse the audience situation the receiver points are placed in every audience platform in the hall. The reciever - source positions and properties are given in this section. The source provides white sound which gives equal sound power in every one - third oktav frequency band. Receivers are omni receiver which collects reflections from every direction. In the fourth section, the physical design parameters have changed in computer based simulation program ODEON Combined 10.0, to make a compare in order to have the numerical information about effects of these parameters. To analyze the effect of ceiling form, the plan scheme, material choices stayed constant and different type of ceiling forms are evaluated in the simulation.The ceiling forms veried from straight to convex and to concave form. Mostly in arena type of halls the suspended ceiling reflectors are used in order to increase the beneficial reflections to the stage. But the shape, dimension and the height of the reflector effects the quality of the stage acoustics. In the second comparison different type of reflectors with different dimensions are simulated. The dimesions of the reflector should be enough to contrubute the distribution of reflections especially to the back side of the hall. The dimension of the reflector also should be enough big to reflect the low frequency reflections. When the hight of the reflector lower than the optimum height, the sound is stuck between the stage and the reflector which causes lack of reflection in the back side of the hall. In this chapter the sound rays are showed distributing from the source until it is absorbed by the hall. The simulations are analysed for both audience and the performer. The side walls are another acoustical design parameter which provides envelopement and spaciousness. Due to the location of the stage, the platforms are located as wineyard to provide reflection to the stage and front platform. So that the side walls form and hight are important for the acoustical surronding. When the surface is convex it becomes more diffuser, which makes the sound distribution more homogen. In the third comparison the side walls between the stage and the platforms are designed in two different forms which are straight and convex. The height of the side walls are also important for lateral reflections. As the height of the side walls increase the acoustical quality of the front platforms increase. On the other hand due to the increased height of the side wall, the back platforms got further from the stage which causes bad acoustical surrounding. Also the hall is simulated with a symphony orchestra which has 80 musical instruments such as violin group, chello group, brass group, string group, wood wind, percusion group. In the fifth section, the evaluation of receiver values and the average values in different type of halls have compared with the optimum values. The objective parameters such as reverberation time, early decay time, early lateral reflections, late lateral reflections, support, ensemble, sound strength are copmpared in each type of halls. When the ceiling forms are discussed the most effective ceiling form is the convex form which has optimum height. If the convex celing form is too low, it prevents the reflections to reach the back side of the hall. To improve the reflections xxiii coming to stage the reflectors are analyzed and the optimum reflector is the seperate one which improves the reflections and doesn’t prevent the reflections reach the back side of the hall. Especially reflections coming from side wall are important to create envelopement for the audience. So that the convex form of the side walls are more effective then the straight side walls. The convex form let the reflections reach the back side of the hall. The convex form of the walls provides diffusion in order to have homogen sound distribution. The increasing the height of the side walls increase the early and late lateral reflections for the lower platforms but decreases the early - late lateral reflections and sound stength. When the orchestra has used in the simulation, the hall parameters provide the optimum values. The study has foucsed on the design effects on acoustical surrounding. Both the audience and performers are effected from these design decisions. Arena type of halls can have difficulties on having reflection especially for the stage conditions. On the other hand, it provides strong connections between stage and the audience. Differenet form of architectural design elements of the hall have compared with each other and with the optimum objective parameters such as reverberation time (RT), early decay time (EDT), early lateral reflections (LF80), sound strength (G), Late lateral sound strength (LG80), time center (TS) and support for the stage conditions. These subjective parameters calculates reflections and direct sound coming from the source and give results in every frequency band., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2012
48. Rezonatör tip susturucuların akış ve akustik etkinliğinin geliştirilmesi
- Author
-
Temiz, Muttalip Aşkın, Erol, Haluk, Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Makina Dinamiği, Titreşim ve Akustiği, and Machine Dynamics, Vibration and Aquistics
- Subjects
statik basınç kaybı ,Acoustic emission method ,susturucu ,Acoustic properties ,muffler ,Mechanical Engineering ,iletim kaybı ,one dimensional wave ,Makine Mühendisliği ,Flow analysis ,reactive muffler ,akustik ,transfer matrisi metodu ,Mühendislik Bilimleri ,tek boyutlu dalga ,transmisssion loss ,transfer matrix method ,Flow performance ,static pressure loss ,Engineering Sciences ,acoustics ,reaktif susturucu - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2012, Bu tezin konusu, çeşitli kaynaklardan ortaya çıkan gürültünün azaltılmasını kapsamaktadır. Günlük hayatta karşılaşılan bir çok kaynaktan ortama yayılan ve çevresel gürültüye sebep olan bu istenmeyen seslerin ortadan kaldırılması veya düzeylerinin düşürülmesi için, çeşitli çözüm önerileri getirilmiştir. Bu önerilerden en çok kabul göreni, kaynakta üretilen gürültüye uygun şekilde tasarlanmış bir susturucu kullanmaktır. Bu tasarım oldukça uzun ve zorlu bir süreç olduğu için, bu tezde susturucu tasarımının ilk adımını kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirecek bir araç (bir bilgisayar programı) üretmek amaçlanmıştır. Tez, beş bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler ‘Giriş’, ‘Teorik Esaslar’, ‘Sayısal Çalışmalar’, ‘Parametrik Çalışmalar’ ve ‘Sonuçlar ve Öneriler’ şeklinde başlıklara ayrılmıştır. ‘Giriş’ bölümünde susturucuların çalışma prensibine dair bilgiler verilmiş, susturucuların sınıflandırılma prensibi anlatılmış, susturucu tasarımında dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmiş, tezin konusu hakkında önceden yapılan ve literatürde kabul gören çalışmalar özetlenmiş, tezin amacı detaylı bir şekilde ortaya konmuş ve incelenen modeller tanıtılmıştır. ‘Teorik Esaslar’ bölümünde Harmonik Düzlem Dalga Modeli ortaya konmuş, gerekli kabuller açıklanarak Tek Boyutlu Dalga Denklemi elde edilmiş, Transfer Matrisi Metodu açıklanmış, Basınç Kaybı ifadesi tartışılmış, bunun Transfer Matrisi Metodu’na nasıl uyarlanacağı açıklanmış, son olarak da tez kapsamında yazılan bilgisayar programında kullanılan bütün susturucu elemanlarının literatürde bulunan akustik ve basınç kaybı transfer matrisleri verilmiştir. ‘Sayısal Çalışmalar’ bölümünde, bu tez kapsamında yazılan bilgisayar programının iletim kaybı ve basınç kaybı grafiklerinin elde ederken kullandığı algoritma tanıtılmış; tez kapsamında yazılan programın kullanımına dair önemli noktalardan, oluşturulmasında kullanılan dilden ve teknik özelliklerinden bahsedilmiştir. ‘Parametrik Çalışmalar’ bölümünde, tez kapsamında yazılan programdan alınan sonuçlarla, diğer programların sonuçları ve literatürde daha önce elde edilip kabul görmüş çalışmaların sonuçları karşılaştırılmış; bir tasarım hedefi belirlenmiş ve bu tasarım hedefine ulaşmak için tez kapsamında geliştirilen bu program kullanılarak uygun bir susturucu tasarımı yapılmıştır. Bu tasarımın sonuçları da yapılan ölçüm sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. ‘Sonuçlar ve Öneriler’ bölümündeyse, bu çalışmanın verdiği sonuçlar tartışılmış, karşılaştırmalarda ortaya çıkan farklılıkların sebepleri üzerine yorum yapılmış, tez kapsamında ortaya çıkarılan bu programın olası kullanım alanlarına değinilmiş, bu çalışmanın ve üretilen programın geliştirilebilmesi için neler yapılabileceğine dair önerilerde bulunulmuştur., The focus of this thesis contains the reduction of noise from various sources. Several solutions have been developed in order to minimze or eliminate the undesired sound that causes enviromental noise. The most adopted solution is to utilize a muffler that has been designed accordingly to the source noise characteristics. The design process of creating a new muffler is difficult and time consuming; therefore the aim of this study is to build a tool (a computer program) to achieve the first step of the designing process in less time and more ease. This thesis contains five chapters. These are ‘Introduction’, ‘Theoretical Basics’, ‘Numerical Studies’, ‘Parametric Studies’, ‘Results and Future Work’. In ‘Introduction’ chapter, general information about the working principles of mufflers and the idea behind the classification of the mufflers are described; the important points on designing a muffler are listed; the literature survey about the subject of the thesis is summarized, the aim of the thesis is explained in detail and the investigated muffler elements are introduced and classified. In ‘Theoretical Basics’ chapter, Planar Wave Assumption is exhibited; explaining necessary assumptions, One Dimentional Wave Equation is obtained; Transfer Matrix Method and its application on flow and acoustic performance calculation are illustrated. Finally, all muffler elements’ acoustic and pressure loss transfer matrices that are used throughout this thesis are given. In ‘Numerical Studies’ Chapter, the algorithms used for obtaining transmission loss and pressure loss performance graphs are introduced; key points about the execution of the program, the properties of the the language that is used for building it and the technical specifications of the program are mentioned. In ‘Parametric Studies’ chapter, the results, which are obtained from the computer program built within the scope of this thesis, are compared with the commercial ones and they are also compared with the prior studies that are accepted in the literature; a design target is adopted and using the program, a proper muffler is designed. The performance results of this study have also been compared with the measuremets from the the prototype. In ‘Results and Future Work’ chapter, the results obtained from the whole study are discussed; the differences occurred in comparing with other methods and studies are commented on; the possible usage of the computer program built is mentioned and the suggestions for developing the existing program are made., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2012
49. Prediction Of Propeller Noise Of Surface Ships And Submarines By Using Computational Fluid Dynamics Methods
- Author
-
Özden, Münir Cansın, Korkut, Emin, Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Gemi İnşaatı Mühendisliği, and Naval Architecture
- Subjects
gemi ,noise ,ship ,Shipbuilding ,Submarine ,ship propeller ,finite volume method ,naval architecture ,computational fluid dynamics ,hesaplamalı akışkanlar mekaniği ,Naval ships ,propeller open water characteristics ,Noise analysis ,gürültü analizi ,acoustic ,submarine ,naval ship ,Gemi Mühendisliği ,Acoustic ,sonlu hacim methodu ,Ships ,pervane açıksu eğrisi ,gürültü ,gemi gürültüsü ,Acoustic properties ,savaş gemisi ,gemi pervanesi ,propeller noise ,akustik ,Ship propellers ,acoustic analysis ,pervane gürültüsü ,denizaltı ,ship acoustics ,gemi inşaatı ,gemi akustiği ,CFD ,Noise ,Marine Engineering - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2012, Sualtı akustiği 1. Dünya Savaşı’nda denizaltıların etkin şekilde kullanılması ile önem kazanmış ve bu konuda yapılan çalışmalar, 2. Dünya Savaşı’nda ilk denizaltı savunma sistemi’nin (ASW) kullanılmasına imkan sağlamıştır. 2. Dünya Savaşı’nda daha da önem kazanan denizaltı harbi ile beraber sualtı akustiği konusundaki çalışmalar da gelişme göstermiş, su üstü savaş gemileri ve denizaltıların silah sisteminin temelini oluşturan sonar sistemi ve torpido güdüm sistemlerinin gelişmesiyle önemini sürdürmüştür. Bugün savaş gemisi ve denizaltıların başka gemilerin konumlarını saptaması ve onlara hücum edebilmeleri için güçlü sonar sistemlerine sahip olmaları gerekirken diğer gemiler tarafından fark edilmemek ve kendi sonar sistemlerinin performansını etkilememeleri için de mümkün olduğunca düşük akustik ize sahip olmaları gerekmektedir. Geminin sualtı akustik izini oluşturan toplam gürültü; makine gürültüsü, akış kaynaklı hidrodinamik gürültü ve pervane gürültüsü olarak alt gruplara ayrılabilmektedir. Bu alt gruplardan makine gürültüsü konusu üzerine uzun yıllardır çalışılmakta ve uygun damper ve ses izolasyon sistemleriyle gürültü yalıtımı yapılabilmektedir. Akış kaynaklı hidrodinamik gürültü konusunda daha az gürültü yaratacak şekilde form ve takıntı tasarımları gerçekleştirilerek bu tip gürültünün düşürülmesine çalışılmaktadır. Diğer yandan, pervane kaynaklı gürültü, operasyon süratine bağlı olarak geminin tüm diğer gürültü kaynaklarını bastırarak gürültü iz karakterinin belirleyeci unsuru olarak öne çıkmaktadır. Günümüzün gelişmiş sonar sistemleri kullanarak pervane gürültüsü sonarlar tarafından fark edilebilen bir geminin; tipi, konumu, seyir yönü ve sürati saptanabilmekte ve modern torpido sistemlerinin en ucuzu olan akustik güdümlü torpidolar ile bu geminin etkisiz hale getirilmesi söz konusu olmaktadır. Bu sebeple bir gemi inşa ve pervanesi imal edilmeden akustik izinin hesaplanabilmesi ve dizaynın bu veriler ışığında düzenlenmesi günümüz savaş gemisi tasarımının en önemli unsurudur. Pervane gürültüsünün ampirik yöntemlerle hesabı ile ilgili uzun yıllardır çalışmalar yapılmaktadır. Bu tezde ise gürültünün sonlu hacim temelli hesaplamalı akışkanlar dinamiği yöntemi kullanılarak nümerik olarak hesabı üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu yöntemle gürültü tahmini için öncelikle pervane etrafındaki akımın zamana bağlı olarak çözülmesi ve pervane kanatları üzerindeki basınç değişimlerinin ve akışkan içindeki yoğunluk ve akış hızı değerlerinin zamana bağlı olarak saptanması gerekmektedir. Bunun ardından daha çok uçak ve uzay mühendislerinin hava taşıtlarının pervanelerinin aeroakustik özelliklerini belirlemek için tercih ettikleri ve yakın zamanda sualtı akustiği uygulamalarında da kullanılmaya başlanan Ffowcs William Hawkings Yöntemi’ne dayanarak gürültü tahmini gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, hesaplamalı akışkanlar dinamiği yöntemleriyle gerçekleştirilen pervane çalışmalarında sıklıkla deneysel geçerliliğin (validation) kontrolü için faydalanılan David Taylor Model Basin’in 4119 numaralı pervanesi üzerinde çözümler gerçekleştirilmiştir. Öncelikle pervane etrafındaki akım çözdürülmüş ve deneysel sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Bunun ardından Ffowcs William Hawkings yöntemiyle pervane akustiği hesaplamaları gerçekleştirilmiş ve literatürdeki benzer çalışmalarda elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Tatmin edici sonuçların alınmasının adından da hesap, beş kanatlı çalıklığa sahip bir savaş gemisi pervanesi modeli için ve yedi kanatlı yüksek derecede çalıklığa sahip bir denizaltı pervanesi için tekrar edilmiştir. Hesaplamalı çalışmaların ardından İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’ndeki kavitasyon tünelinde deneysel çalışmalara geçilmiş, Brüel Kjaer PULSE akustik ölçüm sistemi kullanılarak öncelikle kavitasyon tünelinin arkaplan gürültüsü tespit edilmiş ve ardından hesaplamalarda kullanılan 5 kanatlı, çalık savaş gemisi pervanesi ile deneyler gerçekleştirilmiş ve bu pervaneye ait net gürültü saptanmıştır. Bu tezde yapılan çalışma ile elde edilen deneyimin; savaş gemisi, denizaltı ve torpidoların pervanelerinin, dümen, stabilizör ve sonar dom gibi takıntılarının geometrik tasarımında ve sonar sistemleri için veritabanı geliştirilmesinde uygulanabilecek bir araç olduğu değerlendirilmektedir., Underwater acoustics has gained importance with the effective use of submarines in World War I and the studies made about this topic allowed the use of the first anti-submarine warfare system (ASW).in World War II. With the growing importance of submarine warfare in World War II the studies about underwater acoustics has improved and maintained importance with the development of sonar systems and torpedo guidance systems which form the basics of submarine weapon systems. Today while warships and submarines have to posses strong sonar systems to detect and attack other ships, they must have also an acoustic signature as low as possible for being undetected by other ships which also affects their sonar systems performance. The noise, which forms the underwater acoustic signature of a ship, can be separated into machinery noise, hydrodynamic noise and propeller noise. From these sub-groups, machinery noise has been studied for many years and the noise isolation can be made with adequate dampers and sound insulation systems. About the flow induced hydrodynamic noise the design of the hull and appendages are made in a manner to streamline the flow in order to reduce this kind of noise. On the other hand, the propeller-induced noise stands out in the noise signature character by suppressing other noise sources on the ship depending on the speed of the operation. With the use of today’s sonar systems, it is possible to determine the type, position, bearing and speed of a ship by the propeller noise which is noticed by the sonar system and it is possible to deactivate this ship with acoustic-guidance torpedoes which are the cheapest of modern torpedo systems. Thanks to the hydrophone array systems, it is possible to measure and specify the acostic signature of a ship and its propeller. However, it is far more expensive or sometimes impossible to improve these properties ones the ship is built and the propeller is manufactured. For this reason, the most crucial element in today’s warship design is to predict a ship’s acoustic signature during its design phase and continue designing in a manner of competing to reduce the signature before the construction of a ship and manufacturing of her propeller. Therefore, noise predictions for cavitating and non-cavitating propellers become a momentous subject of naval architecture for more than 50 years. Prior to the modern computers with acceptable computing capabilities, numerical methods was almost absent and Empirical, semi-empirical methods and Bernoulli-based methods have been investigated by many scientists and engineers with low accuracy and unsensitive to change in the geometry. Acoustic improvements of propellers mainly depend on trial and errors. However, generation of a method by aero-acousticians Ffowcs Williams – Hawkings (FWH) for calculation of noise of an arbitrary body moving in a fluid , can be considered a mile stone in acoustic predictions. With the advancement of computing power and numerical practice, this method became available also for hydro-acoustic predictions. Computational requirement of the FWH method mainly depend on the solution of the water flow around the propeller in time-domain. To employ the FWH method, pressure, velocity, density values of computational domain must be known precisely in time domain. While some scientists are using boundary element or finite element methods for computaional fluid dynamic calculations, in this thesis the stduy was mainly focused on the finite volume methods. After the 22nd ITTC Workshop on Propeller RANS/Panel Methods, a number of studies have been published on the using of finite element methods for the determination of propeller hydrodynamic properties and solution of the flow around the propeller. In 2004, Kawamura et. al. comparatively analyzed different turbulence models for the prediction of open water performance for a conventional propeller. In 2006, Li published his results of estimating open water characteristics of a highly skewed model propeller employing k-ω turbulence model and validation study with experimental data. Seol et. al. in 2002 , investigated the non-cavitating propeller noise employing Boundary Element Methods (BEM) for the calculation of flow around propeller in time-domain and used FWH method to predict the far-field acoustics. In 2003, Salvatore et. al. published the preliminary results for cavitating propeller noise predictions and Testa demonstrated the updated state of the studies in his PhD thesis. This thesis demonstrates the preliminary results of a TUBITAK-funded research project on the prediction of propeller induced non-cavitating noise of surface ships and underwater vehicles . A validation study for RANS calculations on the open water performance estimation of DTMB 4119 experimental propeller has been carried out. Three different computational meshes generated using ANSYS ICEMCFD for the mesh dependence study. ANSYS 13 – FLUENT was used as the cell centered finite volume solver and SST k-ω turbulance method has been selected for the RANS calculations with absolute velocity selection. Transient solution is performed with second order implicit pressure based solver. Velocity and pressure coupled via SIMPLE algorithm. Green Gauss Node Based is used for gradient and PRESTO for pressure discritizations. For Momentum, Turbulent Kinetic Energy and Specific Dissipation Rate calculations, QUICK scheme is selected. Initial calculations were performed for steady conditions, in order to validate the RANS calculations of the propeller in comparison to published experimental results. . After obtaining satisfying results from for the determination of hydrodynamic performance of the propeller, unsteady calculations were carried on. Unsteady calculations obtain solutions in time domain for pressure, velocity and density which allows employing FWH method for the prediction of far-field acoustic properties. 15 different receiver locations has been defined around the propeller and acustic data has been collected simultaneously. Results has been compared to the ones of Seol et. al.which was performed for the same propeller similar conditions. Studies carried on with a model of a warship propeller. The geometry of this five bladed highly skewed propeller prepared by rhinoceros and compurational domain prepared for meshing in ANSYS 13 Design Modeler. ANSYS ICEMCFD was employed for the generation of tetrahedral meshes. SST k-ω turbulance method has been selected for the RANS calculations. Simultaneously, acoustic measurement experiments have been conducted in the cavitation tunnel in the Ata Nutku Model Basin of Istanbul Technical University Naval Architecture and Ocean Engineering Faculty. The experimental setup was three folds; cavitation tunnel, PULSE analyzer and the hydrophone arrangement. Dimensions of the large sections of cavitation tunnel are 63cmx35cm (BxH). With a maximum flow speed of 4.5 m/s; all partially or fully cavitating propeller, hydrofoil or wing sections can be tested in the tunnel for open water or behind model (with wake) conditions. Brüel Kjaer PULSE acoustic measuring systems was employed for the measurements. A metal can has been manufactured and attached at the top of cavitation tunnel. The hydrophone was arranged in this water filled cylindrical can With this assembly, the distance between the hydrophone and the propeller was 0.295 m. Primary measurements were performed for the determination of back ground noise of cavitation tunnel, impeller and dynamometer. An idle model produced to simulate the propeller mass and assembled to the tunnels shaft and background noise has been measured for various advanced coefficients. Following measurements were performed with the five bladed propeller for several advanced coefficients. At the conclusion part of the thesis, pressure and pressure over time derivative contour graphics of propeller surfaces are introduced. Moreover, the acoustic solutions obtained by CFD calculations using Ffowcs Williams and Hawkings Method and from experimental measurements were compared in Sound Pressure Level (SPL) scales. Exploring these graphs shows that a shift on frequency axis and in SPL axis experienced. It is concluded that, this calculations and measurements must be performed for another propeller to show if same shift will repeat. Afterwards, an improvement for the method can be applied. It is appreciated that the experience gained from the study of this thesis offer a tool for the development of a database for the geometric design of warships, submarines, torpedo propellers, stabilizer and sonar domes., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2012
50. Experimental Analysis Of Polymer Ball Bearing Noise Characteristics
- Author
-
Kamburoğlu, Ersin, Temiz, Vedat, Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Konstrüksiyon, and Construction
- Subjects
noise ,Bilim ve Teknoloji ,polipropilen ,polymer ,frequency analysis ,polimer ,Science and Technology ,frekans analizi ,akustik ,acoustic ,rolling bearing ,ball bearing ,rulmanlı yatak ,bilyalı yatak ,gürültü ,polypropylene - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2011, Bilyalı polimer yataklar yüksek korozyon dirençleri, titreşim sönümleme kabiliyetleri, yağlama gerektirmeden kullanılabilmeleri ve düşük ağırlıklarıyla bazı koşullarda geleneksel metal rulmanlı yataklara tercih edilmektedir. Yapılan çalışmada polimer yatakların avantajları ve dezavantajlarının gürültü karakteristiklerinin ışığında değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Polimer yatakların ömürlerinin analitik olarak tespit edilememesi deneysel verilerin önemini arttırmaktadır. Polipropilen bileziklere sahip polimer yatakların farklı yükler ve devir sayıları etkisinde gürültü karakteristiklerinin anlaşılabilmesi için, 12,5 kHz’e varan frekanslarda ses basınç düzeyi ölçümleri yapılmıştır. Akustik odada yapılan ölçümlerde 0…1400 d/dak arasında kademesiz olarak ayarlanabilen AC motor kullanılmıştır. 6004 ve 6204 serisi cam ve paslanmaz çelik bilyalı polimer yataklar farklı yağlama koşullarında test edilmiştir. 6004 serisi geleneksel metal yataklar da kıyaslama amacıyla teste tabi tutulmuştur. Kuru ve yağlı koşullarda yapılan ölçümlerin değerlendirilmesinde ağırlıkla deney yataklarının dış bileziklerinin birinci doğal frekanslarının bulunduğu 2–12,5 kHz aralığı temel alınmıştır. Akustik veriler ışığında bilyalı polimer yatakların farklı koşullar altındaki performansı geleneksel metal yataklarla kıyaslanarak değerlendirilmiştir., Polymer ball bearings are preferred to metal roller bearings, in certain conditions, due to their low weight, corrosion resistance, self lubrication and silent running properties. The goal of this study is the evaluation of pros and cons of polymer ball bearings and the conditions in which they are valid in guidance of their noise characteristics. The fact that it’s not possible to analytically determine the lifetimes of polymer bearings stresses the importance of experimental data. Sound pressure level measurements of polymer bearings with polyrophylene rings were made with a ½ inch microphone in 1/3-octave bands, in frequencies up to 12,5 kHz under various radial loads and rotational speeds. An AC motor with adjustable rotational speed between 0…1400 rpm was used for this experiment. 6004 and 6204 series polymer bearings with glass and stainless steel balls were analysed in the experiments. 6004 series conventional metal ball bearing were also tested for comparison purposes. 2–12,5 kHz frequencies that are close to the first natural frequencies of tested bearings were predominantly analysed in test results for dry and lubricated conditions. The performance of polymer ball bearings under various conditions were evaluated and compared to conventional metal bearings using acoustic data., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2011
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.