Tür olarak mektup, farklı isimlerle de olsa her çağ ve zamanda popülerliğini korumuş, Tanzimat Dönemi'ne gelindiğinde ise kullanım alanı daha fazla artmıştır. Bunun sebebi olarak Tanzimat Dönemi'nin siyasi ve sosyal anlamda karışık bir yapıya sahip olması neticesinde, dönem içerisinde varlık gösteren sanatçıların çeşitli sebeplerle sevdiklerinden ve memleketlerinden uzaklaştırılmaları gösterilebilmektedir. Bu durum her ne kadar olumsuz gibi görünse de Tanzimat Dönemi'nde mektup türünün gelişmesine neden olmuştur. Çünkü mektup türü dönem içerisinde şair ve yazarların haberleşmek için kullandığı tek vasıtadır. Kaygı ve endişe, bireyin varoluşa ulaşması için bir nevi araç konumundadır. İnsanı diğer canlılardan ayıran özellikleri, akıllı ve bilinçli varlıklar olmasıdır. İnsan ancak bu bilinç doğrultusunda kendi varlığının farkına varır ve bunun bir sonucu olarak kaygı ile endişeye düşer. İnsan kaygıya kapılır çünkü dünya üzerinde olmak ve yaşamak birtakım günlük sıkıntıları da beraberinde getirir. Endişenin temelinde ise ölüm kavramı vardır. İnsanoğlu diğer tüm canlılar gibi ölümlü bir vücuda sahiptir. Ancak diğer canlıların aksine belirsiz bir gelecekte öleceğinin bilincindedir. İşte bu bilinç kişinin endişeye düşmesindeki en temel sebeptir. Çalışmada dünyevi olan tedirginlikler için kaygı kavramı, öte dünya ile ilişkilendirilebilecek olaylar ve durumlar için ise endişe kavramının kullanılması uygun görülmüştür. Sonuç olarak bu çalışmada Tanzimat Dönemi içerisinde varlık gösteren sanatçıların mektupları, varoluşçu felsefede adlarından sıklıkla söz edilen kaygı ve endişe kavramları temel alınarak incelenmiştir. Çalışmanın merkezine endişe kavramı yerleştirilmiş, kaygı ve diğer duygu durumları da endişeye yardımcı bir konumda değerlendirilmiştir. Kaygıya ve endişeye sebebiyet veren kavramlar üzerinden gidilerek Tanzimat Dönemi birinci ve ikinci nesil sanatçılarının eş, dost, akraba ve devlet ricalinden kimselere yazdıkları mektuplar değerlendirilmeye tabiî tutulmuştur. Böylece Tanzimat Dönemi sanatçılarında; kaygıya, endişeye ve varlığa/varoluşa dair bilgilerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada; Namık Kemal'in 1043, Abdülhak Hamit Tarhan'ın 578, Ahmet Mithat Efendi'nin 253, Sırrı Paşa'nın 132, Recaizade Mahmut Ekrem'in 49, Muallim Naci'nin 29, Beşir Fuat'ın 19, Fatma Aliye Hanım'ın 19, Akif Paşa'nın 15, Sami Paşazade Sezai'nin 13, Fazlı Necip'in 9, Mithat Paşa'nın 7, Şeyh Vasfi'nin 6, Ziya Paşa'nın 3, Süleyman Nazif'in 2, Sadullah Paşa'nın 2, Şinasi'nin 1, Münif Paşa'nın 1, Süleyman Paşa'nın 1, Ebüzziya Tevfik'in 1, Şemsettin Sami'nin 1 olmak üzere toplam 2184 mektup incelenmeye tabiî tutulmuştur. Mektuplarının tamamının incelenmesi neticesinde, Tanzimat birinci ve ikinci nesil sanatçılarında kaygı unsurunun, endişeye nispetle daha fazla yoğunlukta olduğu tespit edilmiştir. Sanatçıların neredeyse tamamının kaygılı bir ruha ve vücuda sahip olmasının nedeni ise Tanzimat Dönemi'nin siyasi, sosyal ve kültürel anlamda karışık bir mahiyette olması gösterilebilir. Dönem içerisinde varlık gösteren sanatçılar, birtakım baskı ve sansürlere maruz kalmışlardır. Ayrıca Tanzimat Fermanının ilan edilmesi ile birlikte Osmanlı Devleti'nin kapıları Batı'ya açılmış, böylece sanatçılar yeni ile eski arasına sıkışmışlardır. Tüm bunlara ek olarak, sanatçılar ya sürgün edilmiş ya da yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmışlardır. Netice itibarıyla da her biri kaygılı bireyler hâline dönüşmüşlerdir. Çünkü onlar da birer insandır ve kaygı, insan olmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Ancak kaygı her ne kadar olumsuz bir nitelikte olsa da varoluş sorumluluğunu üstlenebilen sanatçıları bir üst basamak olarak kabul edilen endişeye taşımıştır. Ne yazık ki Tanzimat birinci ve ikinci nesil sanatçılarının ancak neredeyse üçte biri varoluş sorumluluğunu üstlenerek endişe basamağına çıkabilmişlerdir. Onları endişeye düşürerek varoluşa yükselten kavram ise ölümdür. Onların bütün endişelerin temelinde ve hatta merkezinde ölüm endişesi yatmaktadır. Böylece endişe duyan sanatçılar, dünya üzerindeki varlıklarının bir gün son bulacağı bilinci doğrultusunda varoluşa ermeyi başarmışlardır. As a type, the letter, albeit with different names, has maintained its popularity in every age and time, and its usage area has increased more when it comes to the Tanzimat Period. The reason for this can be shown as the fact that the Tanzimat Period had a mixed political and social structure, and the artists who were present during the period were removed from their loved ones and their hometowns for various reasons. Although this situation seems negative, it caused the development of the letter type in the Tanzimat Period. Because the letter type is the only means used by poets and writers to communicate during the period. Anxiety and worry are a kind of tool for the individual to reach existence. What distinguishes humans from other living things is that they are intelligent and conscious beings. Man becomes aware of his own existence only in line with this consciousness, and as a result, he falls into anxiety and worry. One gets anxious because being and living on earth brings with it some daily troubles. At the root of anxiety is the concept of death. Man has a mortal body like all other living things. However, unlike other living things, he is aware that he will die in an uncertain future. This consciousness is the most basic reason for a person to worry. In the study, it was found appropriate to use the concept of anxiety for worldly concerns, and the concept of anxiety for events and situations that can be associated with the other world. As a result, in the study, the letters of the artists who existed in the Tanzimat Period were examined on the basis of the concepts of anxiety and worry, which are frequently mentioned in existential philosophy. The concept of anxiety was placed at the center of the study, and anxiety and other emotional states were evaluated in a position to help anxiety. The letters that the first and second generation artists of the Tanzimat Period wrote to their spouses, friends, relatives and state officials were evaluated by going through the concepts that cause anxiety and worry. Thus, in the artists of the Tanzimat Period; It is aimed to determine the information about anxiety, worry and existence/existence. In the study; Namık Kemal's 1043, Abdülhak Hamit Tarhan's 578, Ahmet Mithat Efendi's 253, Sırrı Pasha's 132, Recaizade Mahmut Ekrem's 49, Muallim Naci's 29, Beşir Fuat's 19, Fatma Aliye Hanım's 19, Akif Pasha 15, Sami Pashazade Sezai 13, Fazli Necip 9, Mithat Pasha 7, Sheikh Vasfi 6, Ziya Pasha 3, Süleyman Nazif 2, Sadullah Pasha 2 A total of 2184 letters, 1 by Şinasi, 1 by Münif Pasha, 1 by Süleyman Pasha, 1 by Ebüzziya Tevfik, and 1 by Şemsettin Sami, were examined. As a result of the examination of all his letters, it was determined that the anxiety factor was more intense in the first and second generation artists of the Tanzimat compared to the worry. The reason why almost all of the artists have an anxious soul and body can be shown as the political, social and cultural complexity of the Tanzimat Period. Artists who existed during the period were exposed to some pressure and censorship. In addition, with the declaration of the Tanzimat Edict, the doors of the Ottoman Empire were opened to the West, so the artists were stuck between the new and the old. In addition to all these, artists were either exiled or had to flee abroad. As a result, each of them has turned into anxious individuals. Because they are also human, and anxiety appears as a result of being human. However, although anxiety is of a negative nature, it has carried the artists who can assume the responsibility of existence to anxiety, which is considered as a higher step. Unfortunately, only about a third of the Tanzimat first and second generation artists were able to take the responsibility of existence and reach the stage of anxiety. The concept that raises them to existence by causing them anxiety is death. The fear of death lies at the root and even at the center of all their worries. Thus, the artists who are concerned have succeeded in reaching existence in line with the awareness that their existence on earth will one day come to an end.