37 results on '"Eşrefoğlu, Mukaddes"'
Search Results
2. Yarım Kalan Şiir
- Author
-
EŞREFOĞLU, MUKADDES and EŞREFOĞLU, MUKADDES
- Subjects
EŞREFOĞLU M., Yarım Kalan Şiir, İstanbul Tıp Kitabevi, İstanbul, 2016 - Published
- 2016
3. Shea Yağının Yara İyileşmesi Üzerine Etkisi
- Author
-
BAYINDIR, NİHAN, TOK, OLGU ENİS, EŞREFOĞLU, MUKADDES, Kılıç, Elif, BULUT, HURİ, and EŞREFOĞLU, MUKADDES
- Subjects
BAYINDIR N., TOK O. E. , EŞREFOĞLU M., Kılıç E., BULUT H., -Shea Yağının Yara İyileşmesi Üzerine Etkisi.-, Uluslararası Katılımlı XIII. Ulusal Histoloji ve Embriyoloji Kongresi, İzmir, Türkiye, 30 April 2016, ss.720-721 - Published
- 2016
4. Diyabetik sıçanlarda malign serebral iskemi ve iskemik ön koşullanmanın testis dokusu üzerine uzak doku etkilerinin histopatolojik açıdan incelenmesi
- Author
-
KUMAŞ, MELTEM, ALTINTAS, OZGE, EŞREFOĞLU, MUKADDES, and EŞREFOĞLU, MUKADDES
- Subjects
KUMAŞ M., ALTINTAS O., EŞREFOĞLU M., -Diyabetik sıçanlarda malign serebral iskemi ve iskemik ön koşullanmanın testis dokusu üzerine uzak doku etkilerinin histopatolojik açıdan incelenmesi-, 51. Ulusal Nöroloji Kongresi, Antalya, Türkiye, 27 November 2015, ss.12 - Published
- 2015
5. Ratlarda Kurkuminin Kadmiyum ile İndüklenen Karaciğer Apopitozu Üzerine Koruyucu Etkisi
- Author
-
BAYINDIR, NİHAN, EŞREFOĞLU, MUKADDES, KUMAŞ, MELTEM, Iraz, Meryem, Ayhan, Sıddıka, Kılıç, Elif, and BAYINDIR, NİHAN
- Subjects
BAYINDIR N., EŞREFOĞLU M., KUMAŞ M., Iraz M., Ayhan S., Kılıç E., -Ratlarda Kurkuminin Kadmiyum ile İndüklenen Karaciğer Apopitozu Üzerine Koruyucu Etkisi-, BEZMIALEM SCIENCE, ss.99-105, 2016 - Abstract
Objective: Cadmium (CD), which is used for many industrial purposes, is a toxic agent. CD accumulates in the liver; therefore, exposure to toxic doses of Cd results in hepatic damage. Studies in rats have shown that CD induces apoptosis in hepatocytes. Curcumin is a natural compound isolated from Curcuma longa. It has a powerful anti-inflammatory affect and scavenges reactive oxygen radicals. Additionally, it has been shown to have an anti-apoptotic effect in a dose-dependent manner. The aim of the present study was to evaluate the effects of therapeutic doses of curcumin on Cd-induced hepatic apoptosis as well as hepatic biochemical and inflammatory changes in Sprague-Dawley rats.
- Published
- 2016
6. Çörek Otu Yağının Sıçan Major Tükürük Bezlerinde ve Kan Parametrelerinde Radyoprotektif Etkileri
- Author
-
Canpolat, Mustafa Salih, ŞAHİN YILMAZ, AYŞE ASLI, OYSU, ÇAĞATAY, GÜLER, ERAY METİN, SELEK, ŞAHBETTİN, Eriş, Ali Hikmet, MAYADAĞLI, ALPASLAN, TOK, OLGU ENİS, EŞREFOĞLU, MUKADDES, and GÜLER, ERAY METİN
- Subjects
Canpolat M. S. , ŞAHİN YILMAZ A. A. , OYSU Ç., GÜLER E. M. , SELEK Ş., Eriş A. H. , MAYADAĞLI A., TOK O. E. , EŞREFOĞLU M., -Çörek Otu Yağının Sıçan Major Tükürük Bezlerinde ve Kan Parametrelerinde Radyoprotektif Etkileri-, 38. Türk Ulusal Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Kongresi, Antalya, Türkiye, 26 - 30 Ekim 2016 - Published
- 2016
7. Wistar Albino Ratlarda Midenin Prenatal ve Postnatal Gelişimi
- Author
-
CETIN, A, EŞREFOĞLU, MUKADDES, and EŞREFOĞLU, MUKADDES
- Subjects
Stomach ,Prenatal ,Postnatal ,Development ,Gelişme. Mide ,Postanatal ,CETIN A., EŞREFOĞLU M., -Prenatal and postnatal development of the stomach in Wistar albino rats.-, J Turgut Ozal Med Cent, cilt.21, ss.4-14, 2014 - Abstract
Aim: In this study, histological changes in stomach during prenatal and postnatal development were examined. Material and Methods: In this study, 34 female Wistar Albino rats weighing 200-250 g, obtained from Inonu University Experimental Animal Research Lab were used. Stomach samples obtained from prenatal 7,10,14,17, 20 days old fetuses and from postnatal 5,10,15,20 days old newly born and young adult rats were prepared by routine tissue proceeding procedure and examined by light microscopy. Results: In prenatal period, the stomachs of 7, 10,14 days old rats were surrounded by stratified columnar or pseudostratified columnar epithelium. Mesenchymal connective tissue surrounded the epithelium. A circular oriented muscle layer was formed in mesenchyme in prenatal 17 days old rats. In prenatal 20 days old rats, extension of the lumen, thickening of the wall, appearance of the foveola and gland-like structures were observed. Epithelium was transformed into simple columnar epithelium in various places. Mucous neck cells in the gland epithelium and outermost serosa layer were identified. On postnatal 5th day, parietal and chief cells could be detected in tubular gastric glands. Myenteric plexus was observed between two muscle layers. On postnatal 10th day, mucus layer was observed on the surface. In subsequent periods, histological properties of stomach were changed and gained adult stomach's properties. Results: It was investigated in which prenatal and postnatal periods the histological features of the stomach of an adult rat were acquired. The obtained data of this study will guide the other related studies. Key words: Stomach; Prenatal; Postnatal; Development., Amaç: Bu çalışmada prenatal ve postnatal gelişim sürecinde midenin geçirdiği histolojik değişiklikler incelenmeye çalışıldı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada İnönü Üniversitesi Deney Hayvanları Araştırma Laboratuarından temin edilen 200-250 g ağırlığında 34 adet dişi Wistar albino rat kullanıldı. Prenatal 7, 10, 14, 17, 20 günlük fetüslerden, postnatal 5, 10, 15, 20 günlük yavru ratlardan ve genç erişkin ratlardan alınan mide örnekleri rutin doku takip işlemleri ile hazırlanıp ışık mikroskopisinde incelendi. Bulgular: Prenatal dönemde 7, 10, 14 günlük ratların mideleri çok katlı prizmatik veya yalancı çok katlı prizmatik epitelle döşeliydi. Epiteli mezenşimal bir bağ dokusu kuşatmaktaydı. Prenatal 17 günlük ratlarda mezenşim içinde sirküler seyirli bir kas tabakasının oluştuğu görüldü. Prenatal 20 günlük ratlarda lümenin genişlediği, duvarın kalınlaştığı, foveola ve bez benzeri yapıların ortaya çıktığı gözlendi. Epitel yer yer tek katlı prizmatik epitele dönüştü. Bez epitelinde boyun mukus hücreleri ve kas tabakasının dışında seroza tabakası ayırt edildi. Postnatal 5. günde tübüler mide bezlerinde pariyetal ve esas hücreler tanınabildi. İki kas tabakası arasında myenterik pleksus görüldü. Postnatal 10. günde yüzeyde mukus tabakasına rastlandı. Bundan sonraki dönemlerde de midenin histolojik özelliklerinin değişerek erişkin midesinin özelliklerini kazandığı görüldü. Sonuç: Erişkin rat midesinin histolojik özelliklerinin prenatal ve postnatal hangi dönemlerde kazanıldığı araştırıldı. Elde edilen bulgular bu konuda yapılacak olan çalışmalara yol gösterecektir. Anahtar kelimeler: Gelişme. Mide; Prenatal; Postanatal
- Published
- 2015
8. Farelerde Yüksek Doz İsotretinoin Uygulamasının Yol Açtığı Kalp Dokusu Hasarına Karşı Silymarinin Olası Etkilerinin Araştırılması
- Author
-
KUMAŞ, MELTEM, EŞREFOĞLU, MUKADDES, Özer , ÖMER FARUK, and ÖZER, Ömer Faruk
- Subjects
KUMAŞ M., EŞREFOĞLU M., Özer Ö. F. , -Farelerde yüksek doz isotretinoin uygulamasının yol açtığı kalp dokusu hasarına karşı silymarinin olası etkilerinin araştırılması.-, BEZMIALEM SCIENCE, ss.43-50, 2016 - Abstract
Objective: We aimed to histopathologically and biochemically investigate the protective effects of silymarin (SLY) against cardiac injury induced by a high-dose isotretinoin (ISR) administration.
- Published
- 2016
9. Deneysel Diyabetin Sıçan Böbreklerinde Meydana Getirdiği Histolojik Değişiklikler Üzerine Melatoninin İyileştirici Etkileri
- Author
-
Vardı, Nigar, Iraz, Mustafa, Öztürk, Feral, Uçar, Muharrem, Gül, Mehmet, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Otlu, Ali
- Subjects
Experimental diabetes,Melatonin,Kidney,Histological alterations ,Deneysel diyabet,Melatonin,Böbrek,Histolojik değişiklikler - Abstract
Objective: This study was designed to investigate the improving effects of melatonin on renal histological alterations in streptozotocin (STZ)- induced diabetic rat model. Material and Metods: Fifteen Sprague-Dawley adult female rats were divided into three groups: control, diabetic (D) and diabetic treatment with melatonin (DM) groups. Experimental diabetes was induced by single dose STZ (45 mg/kg) intraperitoneally. After administration of STZ, the DM group began to receive a 10 mg/kg i.p. dose of melatonin per day. These enjection were continued until the end of the study (8 week). At the end of experimentation, blood glucose levels were determined and following routine tissue process kidneys were embedded in paraffin. Histochemical and immunohistochemical stains were applied and the specimens examined by light microscope. Results: After 8 week, the rats in diabetes group had significantly lower body weight and significantly higher blood glucose levels than the rats of control and DM group. The main histological changes resulting from diabetes were detected in glomerular and tubular basal membrane and epithelial cells (glycogen accumulation, swelling and vacuolization). We observed the positive improving effects of melatonin treatment on these findings. Conclusion: We concluded that chronically administration melatonin reduced renal injury in STZ- induced diabetic rats. Therefore, we believe that melatonin might be used to prevent development of diabetic renal damage. However, further researches are needed on long-term uses of melatonin in order to show its positive effects on diabetic complications. Key words: Experimental diabetes, Melatonin, Kidney, Histological alterations., Amaç: Bu çalışma, streptozotosin (STZ) ile oluşturulan diyabetik rat modelinde, sıçan böbreklerinde oluşan histolojik değişiklikler üzerine melatoninin iyileştirici etkilerinin araştırılması amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan Spraque-Dawley cinsi; 15 adet erişkin dişi sıçan: kontrol, diyabet (D) ve melatonin ile tedavi edilen diyabet (DM) gruplarına ayrıldı. Deneysel diyabet D ve DM gruplarında tek doz STZ'nin (45 mg/kg) intraperitoneal uygulanması ile oluşturuldu. Diyabet oluşturulduktan sonra, DM grubuna 8 hafta her gün 10 mg/kg melatonin i.p. olarak uygulandı. Deneyin sonunda sıçanların kan-glikoz seviyeleri ölçüldü. Örnekler rutin doku takibinden sonra, parafine gömüldü. Histokimyasal ve immunohistokimyasal boyamaların ardından, kesitler ışık mikroskopta incelendi. Bulgular: Diyabet grubundaki sıçanların, kontrol ve DM grubuna göre kan-glikoz düzeyleri önemli derecede yükselirken, vucut ağırlıkları belirgin şekilde azaldı. Diyabete bağlı olarak gelişen temel histolojik değişiklikler glomerul ve tubül bazal membranları ile epitel hücrelerinde gözlendi. Uygulanan melatonin tedavisiyle, bu bulguların önemli ölçüde hafiflediği tesbit edildi. Sonuç: Kronik melatonin uygulaması STZ ile sıçanlarda oluşturulan diyabetin neden olduğu böbrek hasarını azalttı. Bu yüzden melatoninin diyabetik böbrek hasarının gelişimini önleyeceğini veya bulguları hafifleteceğini düşünmekteyiz. Yine de diyabetik komplikasyonlar üzerindeki pozitif etkisini göstermek için uzun süreli kullanımlar ile ilgili daha ileriki çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Anahtar kelimeler: Deneysel diyabet, Melatonin, Böbrek, Histolojik değişiklikler.
- Published
- 2015
10. Deneysel Diyabetin Sıçan Böbreklerinde Meydana Getirdiği Histolojik Değişiklikler+
- Author
-
Öztürk, Feral, Iraz, Mustafa, Eşrefoğlu, Mukaddes, Kuruş, Meltem, Gül, Mehmet, and Otlu, Ali
- Subjects
Deneysel diyabet,Sıçan,Böbrek,Işık mikroskopi ,Experimental Diabetes,Rat,Kidney,Light Microscopy - Abstract
Objective: This study was designed to detect and evaluate the histochemical and immunohistochemical alterations in rat kidney histology following streptozotocin (STZ)-induced and fructose-induced experimental diabetes. Material and Methods: Fifteen male Sprague-Dawley adult rats were divided into three groups as control, STZ and fructose groups. STZ group rats received a single dose of STZ (45mg/kg) intraperitoneally. Fructose group rats were fed by tap water containing 10 % D-fructose for 8 weeks. At the end of eight weeks rats were killed, left kidneys were removed. Following routine tissue process, kidneys were embedded in paraffin. Histochemical and immunohistochemical stains were applied and the specimens examined by light microscope. Results: In both STZ and fructose groups histological changes were observad in the cortex. Increase of Basal membrane thickness in glomerule capillary, mesangial matrix, thickness in parietal layer of Bowman's capsule and rare tubular basal membrane thickness were detected in both groups. In fructose group arteriol walls also showed increased thickness. Conclusion: We concluded that both STZ and fructose induced experimental diabetes led to similar findings in rat kidneys and these findings probably occur as direct and/or indirect results of hyperglisemia. Key words: Experimental Diabetes, Rat, Kidney, Light Microscopy., Amaç: Bu çalışma, deneysel tip 1 diyabetin ve fizyopatolojisi taklit edilen tip 2 diyabetin sıçan böbreklerinde oluşturabileceği hasarın histokimyasal ve immunohistokimyasal olarak incelenmesi ve birbirleriyle karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan Sprague Dawley cinsi, 15 adet erişkin erkek sıçan; kontrol, streptozotosin (STZ) ve fruktoz gruplarına ayrıldı. STZ grubuna tek doz STZ (45mg/kg) intraperitoneal olarak uygulandı. Fruktoz grubuna 8 hafta boyunca %10 D-fruktoz içeren içme suyu verildi. 8 haftanın sonunda öldürülen sıçanların sol böbrekleri alınarak rutin tespit ve doku takibi sonrasında histokimyasal ve immuhistokimyasal olarak boyanarak ışık mikroskobunda incelendi. Bulgular: STZ ve fruktoz gruplarında korteksde histolojik değişiklikler izlendi. Her iki grupta da glomerül kapiller bazal membranında kalınlaşma, mezengial matriksde artış bazı glomerüllerin Bowman kapsülü pariyetal yaprağında kalınlaşma ve nadiren tubül bazal membranında kalınlaşma izlendi. Fruktoz grubunda ayrıca arteriol duvarında kalınlaşma izlendi. Sonuç: Her iki tip deneysel diyabette sıçan böbreklerinde benzer bulgular oluştuğu ve bu bulguların muhtemelen hipergliseminin oluşturduğu direkt ve/veya indirekt etkilere bağlı olarak geliştiği sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Deneysel diyabet, Sıçan, Böbrek, Işık mikroskopi
- Published
- 2015
11. Asetaminofen hepatotoksisitesinin ve nefrotoksisitesinin yeııidoğan ve erişkin sıçanlarda karşılaştırmalı olarak incelenmesi
- Author
-
EŞREFOĞLU, Mukaddes, D, M, SELİMOĞLU, Mukadder Ayşe, ÇİFTÇİOĞLU, M. Akif, D.PHD, M, GEPDİREMEN, Akçahan, and PARLAK, Mehmet
- Subjects
Acetaminophen,hepatotoxicity,nephrotoxicity,rat,newborn ,Asetaminofen,hepatotoksisite,nefrotoksisite,sıçan,yeni-doğan - Abstract
This study was planned to demonstrate acetaminophen hepatotoxicity and nephrotoxicity in new-born and adult rats comperatively. Ten newborn and ten adult male Wistar albino rats were used and in each group four rats were administered 300mg/kg and four 500mg/kg acetaminophen intraperitoneally. Spontaneous death was not observed; after 8 hours the animals were killed by decapitation. Liver and kidney sections were stained with hematoxylin and eosin. In newborn rats at 300mg/kg dose small number of necrotic cells were observed and all the animals at 500mg/kg dose developed mild centrilobular hepatic necrosis, whereas in adult rats at 300mg/kg dose moderate and at 500mg/kg dose severe centrilobular hepatic necrosis was observed. The severity of the renal injury was not different at 300mg/kg and 500mg/kg acetaminophen group in adult and new-born rats. This toxicity was not dose-dependent and age-dependent. In all groups, there was severe acute tubular necrosis. Key words: Acetaminophen, hepatotoxicity, nephrotoxicity, rat, newborn, Bu çalışma asetaminofen hepatotoksistesini ve nefrotoksistesini yenidoğan ve erişkin sıçanlarda karşılaştırmalı olarak incelemek amacı ile planlandı. Çalışmada 10 erişkin ve 10 yenidoğan Wistar albino türü sıçan kullanıldı, her grupta hayvanların dördüne 300mg/kg ve dördüne de 500mg/kg asetaminofen intraperitoneal olarak uygulandı. Spontan ölüm gözlenmedi, 8 saat sonra hayvanlar öldürüldüler. Karaciğer ve böbrek kesitleri hematoksilen-eozinle boyandı. 300mg/kg dozda yeni-doğan sıçanların karaciğerlerinde az sayıda nekrotik hücre izlenirken; 500mg/kg dozda bütün yeni-doğanlarda hafif sentrilobüler hepatik nekroz gözlendi. Erişkin sıçanlarda ise 300mg/kg dozda orta derecede, 500mg/kg dozda ciddi hepatik nekroz izlendi. 300 mg/kg ve 500 mg/kg asetaminofen uygulanan yeni-doğan ve erişkin sıçanlarda böbrek değişiklikleri birbirinden farklı değildi. Böbrek toksisitesi doza ve yaşa bağlı değildi.Bütün gruplarda ciddi derecede akut tubuler nekroz izlendi. Anahtar kelimeler:Asetaminofen, hepatotoksisite, nefrotoksisite, sıçan, yeni-doğan
- Published
- 2015
12. Psöriatik Deride Histopatolojik Bulgular ve Laminin ve Fibronektin Dağılımı
- Author
-
Eşrefoğlu, Mukaddes, Seyhan, Muammer, Aktaş, Akın, Gül, Mehmet, and Öztürk, Feral
- Subjects
Psoriasis,Laminin,Fibronectin,Basement membrane,Epidermis ,Psöriasis,Laminin,Fibronektin,Bazal membran,Epidermis - Abstract
Objective: Some previous studies have shown important modifications of the basement membrane of psoriatic skin, which could play a key role in alterations of keratinocyte proliferation and differentiation. Changes in distribution of the laminin α1 chain, together with fibronectin, might influence keratinocyte growth, and thus could be responsible for the initiation of psoriasis. In the view of these considerations, we have aimed to determine the expression pattern of laminin and of fibronectin, besides the structural alterations of the epidermis, dermis, and dermoepidermal junction in involved psoriatic skin. Material and methods: Fourteen male psoriasis vulgaris patients and 6 healthy volunteers were studied retrospectively. All psoriatic patients had chronic and stable psoriatic plaque, which had not been treated. Sections were stained with haematoxylin and eosin (H-E), and periodic acid Schiff (PAS) reagent, and were stained immunohistochemically using laminin and fibronectin kits. Results: Histological examination of psoriatic skin showed elongated rete ridges, parakeratosis, epidermal intercellular oedema, exositosis of mononuclear cells into the epidermis, and mononuclear cell inflammation in the dermis. PAS staining revealed the large interruptions of the basement membrane. In psoriatic skin samples, the staining of laminin showed discontinuous, weak, and an uneven disruption in the basement membrane. Staining for fibronectin was pronounced below the basement membrane and showed a reticular or fibrillar pattern in the dermis. Conclusion: The results of our study support the hypothesis that basement membrane alterations together with the alterations in the distribution pattern of laminin and fibronectin may play an important role in the pathogenesis of psoriasis. Key words: Psoriasis, Laminin, Fibronectin, Basement membrane, Epidermis, Amaç: Yapılan bazı çalışmalarda psöriatik deride keratinosit proliferasyonu ve farklılaşmasında anahtar rol oynayabilecek bazı önemli bazal membran değişiklikleri olduğu gösterilmiştir. Laminin α1 zinciri ve fibronektin dağılımındaki değişiklikler keratinosit büyümesini etkileyerek psöriasisin başlamasından sorumlu olabilir. Bu görüş doğrultusunda çalışmamızda psöriatik deride dermis, epidermis ve dermo-epidermal bileşkedeki yapısal değişikliklerin yanısıra laminin ve fibronektin dağılım örneğini de incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Ondört erkek psöriasis vulgaris hastası ve 6 sağlıklı gönüllü retrospektif olarak değerlendirildi. Psöriasisli hastalar kronik ve stabil plakları olan, tedavi almamış hastalardı. Kesitler haematoxylin ve eosin (H-E) ve periodic acid Schiff (PAS) yöntemleri ve laminin ve fibronektin kitleri kullanılarak immunohistokimyasal olarak boyandı. Bulgular: Psöriatik derinin histolojik incelenmesinde rete çıkıntılarında uzama, parakeratoz, epidermal intersellüler ödem, mononükleer hücrelerin epidermise geçişi ve dermiste mononukleer hücre infiltrasyonu saptandı. PAS yöntemiyle bazal membranda geniş kesintiler gözlendi. Psöriatik deride bazal membranda laminin zayıf, kesintili ve düzensiz bir dağılım örneği gösterdi. Fibronektin bazal membran altında belirgindi, dermisde fibriler veya retiküler bir boyanma örneği gösterdi. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları psöriasisin patogenezinde bazal membran değişiklikleri ile birlikte laminin ve fibronektin dağılımındaki değişikliklerin önemli rol oynadığı hipotezini desteklemektedir. Anahtar kelimeler: Psöriasis, Laminin, Fibronektin, Bazal membran, Epidermis
- Published
- 2015
13. Sıçanların Sindirim ve Solunum Sistemlerindeki Makrofajların Histolojik Yapıları
- Author
-
ÇETİN, Aslı, ÖZTÜRK, Feral, GÜL, Mehmet, EŞREFOĞLU, Mukaddes, and OTLU, Ali
- Subjects
Macrophage,Rat,Light Microscope,Electron Microscope ,Makrofaj,Sıçan,Işık mikroskobu,Elektron mikroskobu - Abstract
Purpose: The aim of this study was to examine the morphology of the connective tissue macrophages in digestive and respiratory systems, alveolar macrophages in lung and Kupffer cells in liver with light and electron microscopes, and to compare their histologic structures in order to observe their shared and different morphologic properties. Materials and Methods: In this study, eight male rats (200-280g) obtained from Inonu University Laboratory Animals Research Center were used. Six rats were injected with 3 ml trypan blue intraperitoneally everyday for seven days. Two of the rats were used as controls and no injections were performed. The tissues collected from the sacrified rats were fixed, processed and stained with routine techniques and examined with light and electron microscopes. Results: Macrophages were seen as large cells containing cytoplasmic blue granules, located in the submucosa and adventitia of tongue, sophagus, small and large intestine and in periton. In liver Kupffer cells were seen as small cells with blue granules located perisinusoidally. Macrophages were detected as small cells in trachea and lungs located around bronch, bronchiole and blood vessels. With electron microscope, they were observed as oval and rounded cells with irregular plasmalemma. Kupffer cells were star like cells showing short and long cytoplasmic extensions. Conclusion: We concluded that digestive and respiratory system macrophages were morphologically similar. Key words: Macrophage, Rat, Light Microscope, Electron Microscope., Amaç: Bu çalışma, sıçanların sindirim ve solunum sistemlerinde yerleşmiş bağ dokusu makrofajlarını, akciğerdeki alveoler makrofajları ve karaciğer Kupffer hücrelerini ışık ve elektron mikroskobik olarak incelemek ve histolojik yapılarını birbirleriyle karşılaştırarak, farklı ve ortak morfolojik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metod: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Deney Hayvanları Araştırma Laboratuvarından temin edilen sekiz adet Wistar cinsi erkek sıçan (200-280 gr) kullanıldı. Altı tanesine yedi gün süresince her gün intraperitoneal 3ml trypan blue solusyonu enjekte edildi. İki tanesi ise kontrol olarak kullanıldı, herhangi bir işlem uygulanmadı. Sakrifiye edilen sıçanlardan alınan dokular rutin tespit ve doku takibi sonrasında histokimyasal olarak boyanarak ışık ve elektron mikroskobunda incelendi. Bulgular: Makrofajlar periton, dil, özofagus, ince ve kalın barsak submukozası ve adventisyasında damarlar çevresine yerleşmiş mavi sitoplazmik granüller içeren büyük hücreler olarak gözlendi. Karaciğerde Kupffer hücreleri, perisinüzoidal yerleşmiş küçük mavi granüllü hücreler olarak izlendi. Makrofajlar, trakeada, akciğerlerde bronş, bronşiol ve kan damarları çevresinde yerleşmiş hücreler olarak gözlendi. Elektron mikroskopta makrofajlar, oval, yuvarlak, plazmalemması girinti ve çıkıntılı hücreler olarak görüldü. Kupffer hücreleri ise uzun ve kısa sitoplazmik uzantılara sahip yıldız şeklinde hücreler olarak izlendi. Sonuç: Sindirim ve solunum sistemlerine yerleşmiş olan makrofajların morfolojik olarak birbirlerine benzedikleri sonucuna vardık. Anahtar kelimeler: Makrofaj, Sıçan, Işık mikroskobu, Elektron mikroskobu.
- Published
- 2015
14. Clara Hücresi
- Author
-
Elbe, Hülya and Eşrefoğlu, Mukaddes
- Subjects
Clara Cell ,Bronchiol ,Lung ,Clara Hücresi ,Bronşiyol ,Akciğer - Abstract
Clara cells firstly identified as a distinct cell type by Kolliker in 1881 are non-ciliated secretory cells located in the small airways. These cells can be easily identified by their distinct dome-shaped morphology and numerous secretory granules among the other epithelial cells. The distribution of Clara cells throughout the respiratory system is in a species-specific manner. These cells have several lung protective functions. Clara cells, basically function in lung homeostasis, play roles in xenobiotic metabolism and immune system regulation. In humans, many forms of lung cancer originate from Clara cells. The aim of this review was to give information about morphological and function features of the Clara cells. Key words: Clara Cell; Bronchiol; Lung., İlk kez 1881 yılında Kolliker tarafından farklı bir hücre tipi olarak tanımlanan Clara hücreleri küçük hava yollarında bulunan, sil içermeyen, sekretuar hücrelerdir. Diğer epitel hücreleri arasında kubbe biçimli morfolojileri ve bol sekretuar granülleri ile kolay tanınırlar. Clara hücrelerinin respiratuar sistemdeki dağılımı türe özgü farklılıklar gösterir. Bu hücreler akciğeri koruyucu çeşitli fonksiyonlara sahiptir. Temel olarak akciğer homeostazının sağlanmasında görev alan Clara hücreleri, ksenobiyotik metabolizmasında ve immun sistemin regülasyonununda da rol alırlar. İnsanlarda akciğer kanserinin pek çok formu Clara hücrelerinden kaynaklanmaktadır. Bu derlemenin amacı; Clara hücrelerinin morfolojik ve fonksiyonal özellikleri hakkında bilgi vermektir. Anahtar kelimeler: Clara Hücresi; Bronşiyol; Akciğer.
- Published
- 2015
15. Açlığın Sıçan Kolon Mukozasında Yol Açtığı Histolojik ve Histokimyasal Değişiklikler+
- Author
-
GÜL, Mehmet, EŞREFOĞLU, Mukaddes, and OTLU, Ali
- Subjects
Fasting,Rat,Colon,Histology,Histochemistry ,Açlık,Sıçan,Kolon,Histoloji,Histokimya - Abstract
Purpose: Foods are absorbed mainly in the small intestine. Water and electrolytes are absorbed in the large intestine. Fasting is associated with structural and functional alterations in the gastrointestinal system. In the present study, we aimed to investigate the histological and histochemical alterations in the mucosa of rat colon induced by short and long term fasting. Materials and Methods: In the present study, twenty-eight female Wistar rats were used. During starvation, animals had free excess to water. Animals were fed for the last time and then at the end of the following 1st, 6th, 12th, and 36th hours and 2nd, 4th, 7th days, samples were obtained from colon. Results: There was no histological change in colonic mucosa at the end of 1st. and 6th. hours. At the end of 12th. hour, erosion of the surface epithelium was seen. At the end of 36th. hour, in addition to this finding, lymphocyte infiltration in the lamina propria and dilatation of blood vessels were observed. At the end of 48th. hour, flattening of the surface epithelium and that of Lieberkühn crypts, degeneration of the epithelium of the crypts and widening of their lumen were observed. There were many apoptotic and mitotic cells in the crypt epithelium. At this stage, dilatation of blood vessels was observed in the submucosa. At 4th day, these findings were more obvious. Degeneration of the epithelium of Lieberkuhn crypts and oedema in the submucosa were seen. At 7th. day, degeneration of the surface epithelium and that of Lieberkuhn crypts were prominent. Sometimes, it was difficult to recognise the crypts because of their degeneration. The number of apoptotic and mitotic cells was increased. Amount of the secretion on the surface and in the lumen of Lieberkuhn crypts and the number of goblet cells were clearly decreased. Conclusion: It is concluded that fasting causes important structural changes in the colonic mucosa and these alterations become more obvious as the duration of the starvation prolongs. Key words: Fasting, Rat, Colon, Histology, Histochemistry, Amaç: Besin maddelerinin emilimi esas olarak ince bağırsaklarda gerçekleşir. Kalın bağırsak mukozasından su ve elektrolitler emilir. Açlık sindirim sisteminde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler oluşturmaktadır. Çalışmamızda kısa ve uzun süreli açlığın sıçan kolon mukozasında yol açtığı histolojik ve histokimyasal değişiklikleri incelemeyi amaçladık. Materyal ve Metod: Çalışmamızda 28 adet Wistar cinsi dişi sıçan kullanıldı. Açlık süresi boyunca deneklere sadece su verildi. Son doyurulmayı takip eden 1., 6., 12., 36. saatin ve 2. 4. 7. günlerin sonunda kolondan parçalar alındı. Bulgular: Birinci ve 6. saatte kolon mukozasında herhangi bir değişiklik izlenmedi. 12. saatte yüzey epitelinde yer yer dökülmeler saptandı. 36. saatte bu bulguya ilaveten lamina propriyada lenfosit infiltrasyonu ve damar dilatasyonu izlendi. 48. saatte yüzey epitelinde ve kripta epitelinde yassılaşma, kripta epitelinde bozulma ve lümeninde genişleme gözlendi. Kripta epitelinde çok miktarda apoptotik ve mitotik hücre hücre saptandı. Bu dönemde submukozada damar dilatasyonu mevcuttu. 4. günde 48. saatte izlenen değişiklikler artmıştı. Lieberkühn kriptalarının epitelinde bozulma ve submukozada ödem izlendi. 7. günde yüzey epitelinde ve Lieberkühn kriptalarının epitelinde dejenerasyon belirginleşmişti. Yer yer dejenere olan kriptalar zor tanındı. Apoptotik ve mitotik hücre sayısı artmıştı. Yüzeyde ve kripta lümeninde sekresyon ürününde ve goblet hücrelerinin sayısında belirgin azalma mevcuttu. Sonuç: Kısa ve uzun süreli açlığın kolon mukozasında açlık süresi ile orantılı olarak artan histolojik değişiklikler oluşturduğu sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Açlık, Sıçan, Kolon, Histoloji, Histokimya
- Published
- 2015
16. Rana ridibunda’nın dorsaldil epitelinin ince yapısı
- Author
-
EŞREFOĞLU, Mukaddes, TEMELLİ, Aysel, and EŞREFOĞLU, Muammer
- Subjects
Frog,lingual epithelium,and electron microscopy ,Kurbağa,lingual epitel,elektron mikroskopi - Abstract
The structure of the dorsal lingual epithelium of the frog, Rana ridibunda was investigated by light and transmission electron microscopy. Irregular, undulant papillae were distribu-ted over the entire dorsum of the tongue. These papillae were lined by pseudostratified columnar or sometimes simple columnar epithelium. Electron microscopy revealed that, epithelium of the papillae was composed of several kinds of cells: electrondense granular cells, mucus cells, and ciliated cells. Granular cells were located over all the papillar epithelium, and these cells contained numerous electrondense granules and a few electronlucent vacuoles. In addition to these granular cells, a number of ciliated cells that contained cilia and microvilli located on their free surface, and mucus cells that contained mucus granules in almost all the cytoplasm were located within the epithelium. The purpose of this study was to clarify the cytological and histological structure of the dorsal lingual epithelium of Rana ridibunda. Key words: Frog, lingual epithelium, and electron microscopy, Bir kurbağa türü olan Rana ridibunda'nın dorsal lingual epitelinin yapısı ışık ve elektron mikroskopik olarak incelendi. Dilin bütün dorsal yüzünde düzensiz, dalgalı şekilli papillalar bulunmaktaydı. Bu papillalar yalancı çok katlı prizmatik, bazen tek katlı prizmatik epitel ile döşeliydi. Elektron mikroskopik olarak, papillar epitelin elektron yoğun granüler hücreler, mukus hücreleri, silli hücreler gibi çeşitli hücrelerden yapılı olduğu gözlendi. Papillar epitelde çok sayıda elektron yoğun granüller ve az elektron lüsent vakuoller içeren granüllü hücreler bulunmaktaydı. Epitelde bu hücrelere ilaveten, yüzeyinde siller ve mikrovilluslar içeren silli hücreler ve hemen hemen bütün sitoplazması mukus granülleri ile dolu mukus hücreleri yer almaktaydı. Çalışmamızın amacı, Rana ridibunda'nın dorsal lingual epitelinin sitolojik ve histolojik yapısını aydınlatmaktır. Anahtar kelimeler: Kurbağa, lingual epitel, elektron mikroskopi.
- Published
- 2015
17. Podositlerin embriyolojik gelişimi, mikroskopik ve fonksiyonel özellikleri
- Author
-
CETIN, A, EŞREFOĞLU, MUKADDES, and EŞREFOĞLU, MUKADDES
- Subjects
CETIN A., EŞREFOĞLU M., -Podositlerin embriyolojik gelişimi, mikroskopik ve fonksiyonel özellikleri.-, Turkiye Klinikleri J Nefrol, cilt.7, ss.48-56, 2012 - Published
- 2012
18. Siklosporin A'ya Bağlı Kalp Hasarında Melatoninin Histopatolojik Etkileri Üzerine Deneysel Bir Çalışma
- Author
-
KURUŞ, Meltem, EŞREFOĞLU, Mukaddes, ŞAHNA, Engin, SEVİL, Sedat, and OTLU, Ali
- Subjects
Kalp,CyA,Melatonin,histopatoloji - Abstract
Objectives: In recent studies, the damage of tissues caused by a Cyclosporine A (CyA) and the role of free oxygen radicals in this damage have been discussed widely. Melatonin, the most important indoleamine released from the pineal gland, is a free radical scavenger and antioxidant. In our study, histopathological investigation of the possible beneficial effects of melatonin on the cardiac damage caused by CyA was aimed. Materials and Methods: This study included 4 groups: Group 1: the control, Group 2: 4 mg/kg/day of melatonin intraperitoneal (i.p.), Group 3: 2 mg/kg/day of CyA subcutaneously (s.c.), and Group 4: 4 mg/kg/day of Melatonin i.p. plus 2 mg/kg/day of CyA s.c. administered group. Our study lasted for 28 days for each group. At the end of this period the rats were decapitated under terminal anesthesia. Their hearts were removed and embedded in paraffin blocks for sectioning. .At the end of the treatments cardiac tissue was treated for morphological (Hematoxylin and Eosin) analyses. Results: The sections of the control and melatonin groups were normal histologically. The myocard and the network among the myocardial tissue were uneven in the CyA administered group. In CyA administered group the localizations of the nuclei of the myocardial cells were not central. In some areas, the unity of the cells came to be damaged, and disintegration and vacuolization of the cytoplasm could be observed. Abundant cell infiltration was recognized in some areas. There was connective tissue increase from place to place and fibrosis could be observed especially around the cardiac fibrils and vessel walls. Another histopathoogical finding was the existence of small haemorrhagic fields.In the CyA plus Melatonin group, it was determined that all these histopathological findings were significantly diminished. Conclusion: As a result of this study, it has been concluded that the damage due to CyA is reversible and can be lowered by the administration of Melatonin.. ©2008, Firat University, Medical Faculty, Amaç: Siklosporin A (CyA) yaygın kullanılan bir immunbaskılayıcıdır ve dokularda hasar oluşturduğu bilinmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda bu hasarda serbest oksijen radikallerinin rolü olduğu üzerinde durulmaktadır. Pineal bezden üretilen en önemli indolamin olan melatonin, serbest radikal süpürücüsü ve antioksidandır. Çalışmamızda CyA'ya bağlı kardiyak hasar üzerine melatoninin olası yararlı etkilerini histopatolojik olarak incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada her biri 8'er sıçandan oluşan 4 grup oluşturuldu.1. grubumuz kontrol grubuydu. 2.grup 4mg/kg/gün intraperitoneal (i.p) melatonin verdiğimiz grup. 3. grup 10 mg/kg/gün subkutan (s.c) CyA uygulanan grup ve 4.grup 4mg/kg/gün/(i.p) melatonin ve 10 mg/kg/gün/(s.c) CyA uygulanan grup. Çalışmamız her grup için 28 gün sürdü. Bu sürenin sonunda denekler terminal anesteziyle öldürüldü. Çıkarılan kalp dokusu parafin bloklara gömülerek kesit alındı. Bu kesitler genel histolojik yapıyı gözlemlemek amacıyla Hematoksilen and Eosin (H-E) boyasıyla boyandı. Bulgular: Hem kontrol, hem de melatonin uyguladığımız grublarda kardiyak kesitler histolojik olarak normal görünümdeydi. CyA uygulanan sıçanlarda kalp kası tabakası ve yaptıkları ağ düzensiz izleniyordu. Hücrelerin nukleus yerleşimi merkezi değildi. Bazı alanlarda hücre bütünlüğünün bozulmaya başladığı, sarkoplazmada parçalanmaların ve vakuolizasyonların geliştiği fark ediliyordu. Bazı alanlarda bol miktarda hücre infiltrasyonu söz konusuydu. Yer yer bağ dokusu artmıştı ve özellikle kardiak fibrillerin etrafında ve damar çevrelerinde fibrozis izleniyordu. Bir diğer histopatolojik bulgu ise küçük çaplı hemorajik alanların varlığıydı. CyA ile birlikte melatonin uygulanan grubda bu histopatolojik bulgularımızın oldukça azaldığı tespit edildi. Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda CyA'ya bağlı hasarın geri dönüşümlü olduğu ve melatonin uygulamasıyla bu hasarın önemli ölçüde azaltılabileceği sonucuna varıldı.©2008, Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi
- Published
- 2014
19. Ultrastructural Features of the Intrinsic Lingual Muscles in the Frog, Rana Ridibunda
- Author
-
EŞREFOĞLU, Mukaddes and ÖZGEN, Vuraler
- Subjects
striated muscle,tongue,frog,Rana ridibunda - Abstract
The ultrastructural features of the intrinsic lingual muscles in the frog were investigated. The pieces obtained from the anterior part of the tongue were fixed in 3% gluteraldehyde and postfixed in 0.1% osmium tetroxide. Ultrathin sections stained with uranyl acetate and lead citrate were examined in a JEOL-100SX electron microscope. The muscle fibers were irregular in shape. The sarcoplasm was occupied largely by the myofibrils. In the same muscle fiber, longitudinal, transverse and oblique sections of the myofibrils were observed. Thus, regular transverse striation was prominent in some areas. In these areas, Z lines, I bands and A bands were distinguishable. H zone was hardly visible. M line was not prominent. Sarcosomes were not arranged in linear chains between the myofibrils. Triads including terminal cisternae and T-tubules were located at Z disks. The caveolae were observed as subsurface vesicles or as small groups within the cytoplasm.
- Published
- 2014
20. DOXORUBICIN VE DAUNOBİCİNİN ERİTROSİT VE LÖKOSİTLER ÜZERİNDEKİ STOTOKSİK ETKİLERİ Cilt: 6, Sayı:2, Sayfa:51-54, 1996
- Author
-
EŞREFOĞLU, Mukaddes and SELİMOĞLU, Mukadder Ayşe
- Published
- 2014
21. Retikulum hücreleri
- Author
-
TAŞLIDERE, ELİF, EŞREFOĞLU, MUKADDES, and TAŞLIDERE, ELİF
- Subjects
TAŞLIDERE E., EŞREFOĞLU M., -Retikulum hücreleri-, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, cilt.19, ss.199-205, 2012 - Published
- 2012
22. Karaciğer ve Pankreas Gelişimi.
- Author
-
EŞREFOĞLU, Mukaddes, TAŞLIDERE, Elif, and ÇETİN, Aslı
- Abstract
The parenchyma of the liver and pancreas is derived from the endoderm, whereas the stroma is derived from the mesoderm. Both of them are derived from the endoderm of the foregut as the esophagus, stomach, and a part of duodenum. At the 3rd-4th of development, the liver, gallbladder and bile ducts become diverticulum hepaticum that is derived from the caudal portion of the foregut. There were inductive effects of septum transversum and cardiac mesoderm for the development of liver diverticulum. The pancreas arise from the endoderm of the foregut. The pancreas is derived from the fusion of the ventral and dorsal pancreas bulbs, which arise from the endoderm of the duodenum. The inductive effects of the notochord and dorsal aorta play a role in the development of the pancreas. In this manuscript, we attempted to review the morphological and functional development of the liver and pancreas with the aid of pictures obtained from various stages of prenatal and postnatal development in the organs of rats. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
23. İnce ve Kalın Bağırsakların Gelişimi.
- Author
-
EŞREFOĞLU, Mukaddes and ÇETİN, Aslı
- Abstract
Epithelial components of the organs of the digestive system are derived from endoderm whereas connective tissue and muscle components are derived from mesoderm. At the 3-4th of development, as a result of cephalocaudal and lateral foldings of the embryo, a portion of the endoderm-lined yolc sac cavity is incorporated in the embryo to from the primitive gut. Primitive gut is composed of four main regions which are pharyngeal gut, foregut, midgut, and hindgut; respectively. Intestines are derived from foregut, midgut and hindgut. The development of the intestines is characterised by lengthening, widening, thickening, histological and positional changes. In this manuscript we tried to review the morphological and functional development of the small and large intestines with the aid of pictures obtained from various stages of prenatal and postnatal development the intestines of rats. Previous reviews lack of information on both histological and functional development of the small and large intestines. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
24. Nöral Krista Hücreleri ve Tümör Hücre Metastazına Genel Bakış.
- Author
-
BAYINDIR, Nihan and EŞREFOĞLU, Mukaddes
- Abstract
Neural crest cells (NCCs) derived from neuroectoderm are multipotential cells. NCCs leave the neuroepithelium and migrate to various tissues by epithelial-mesenchymal transition. In this areas NCCs differentiate to variety of cells including melanocytes, glia cells, chromaffin cells. Cancer is a complex process which involves a dinamic interaction between tumor cells and surrounding micrenvironment. Cancer cells similar to neural crest cells leave their own environments and metastasize into a different tissue. The development of the neural crest and that of cancer progression share paralel morphological and molecular characteristics. Many signalling pathway and transcription factors are mutual for both processes. To investigate neural crest developmental mechanisms will provide a better understanding for cancer development, progression and metastasis. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
25. Deneysel diabetes mellitusda böbreklerin ince yapısı ve selenyumun düzeltici etkileri
- Author
-
YAKAN, BİRKAN and Eşrefoğlu, Mukaddes
- Published
- 1995
26. Sıçan dilinin karbonik anhidraz enzim aktivitesi
- Author
-
YAKAN, Birkan, Öztaş, Haydar, and Eşrefoğlu, Mukaddes
- Published
- 1995
27. Fötüs yeni doğmuş ve erişkinde deri ve eklerinin histolojik ve histokimyasal kıyaslı yapısı ve gelişimi
- Author
-
Eşrefoğlu, Mukaddes and Diğer
- Subjects
Morphology ,Microscopy ,Mice ,Fetus ,Histology ,Dye dilution technic ,Periodic acid schiff reaction ,Adults ,Morfoloji ,Skin - Abstract
ÖZET Bu çalışma, morfolojik araştırmalarda laboratuvar hayvanı olarak çok kullanılan fare derisinin ışık mikroskopik yapısını histolojik ve histokimyasa! düzeyde incelemek ve prenatal, postnatal gelişimini saptayabilmek amacıyla yapıldı. Çalışmada morfolojik yapıları belirleyebilmek için yapılan Hematoksilin- eozin yönteminin yanısıra. bağ dokusunun özel yapılarını belirleyebilmek amacıyla AZAN, Van Gieson, Orcein ve Toîuidin mavisi boyama yöntemleri ile Periyodik Asit Schiff reaksiyonu uygulandı. Erişkin farede epidermis ince görüldü, çoğu kere klasik epidermis tabakaları belirsizdi. Kollagen liflerin dermisde bol bulunmasına karşın elastik liflerin çok seyrek olduğu, kıl foilkülü ve yağ bezinin bol bulunmasına karşın ter bezinin seyrek olduğu saptandı. Ayrıca epidermis yüzeyindeki keratin katının prenatal dönemde yer yer çok ince olduğu veya bulunmadığı izlenirken, postnatal 1. haftada en kalın olduğu ve giderek 2. haftada incelerek erişkindeki görünümü kazandığı görüldü. Gelişim süresince en kalın epidermis öncüsü doku prenatal dönemdeydi. Giderek postnatal 1. ve 2. haftada incelerek erişkindeki görünümü kazandığı gözlendi. Epidermis-dermis sınırı fötüsdeki öncülerinde düzdü ve bazal lamına inceydi. Postnatal gelişim süresince bağ dokusu papiliaları ve bazal lamına gelişerek belirginleşti. Özel boyama yöntemleriyle prenatal dönemde dermis öncüsü dokuda önce kollagen liflerin gelişmeye başladığı, giderek postnatal dönemde gelişimini sürdüren bu liflerin erişkindeki yoğunluk ve düzenini kazandığı görüldü. Elastik liflere ise prenatai dönemde ve postnatal 1. ve 2. gelişim haftalarında rastlanamadı. Bağ dokusu hücreleri prenatal dönemde fötûsde sıktı ve özel boyama yöntemleriyle mastosit öncüsü hücreler saptanabildi. Bu hücreler postnatal gelişimde giderek erişkindeki görünümünü kazandı. Erişkin ve gelişim süresince izlenen derinin yapısı literatür verileriyle tartışılarak yorumlandı. 58
- Published
- 1993
28. Clara Hücresi.
- Author
-
Elbe, Hülya and Eşrefoğlu, Mukaddes
- Subjects
- *
CELLS , *MORPHOLOGY , *EPITHELIAL cells , *RESPIRATORY organs , *LUNGS , *HOMEOSTASIS , *XENOBIOTICS - Abstract
Clara cells firstly identified as a distinct cell type by Kolliker in 1881 are non-ciliated secretory cells located in the small airways. These cells can be easily identified by their distinct dome-shaped morphology and numerous secretory granules among the other epithelial cells. The distribution of Clara cells throughout the respiratory system is in a species-specific manner. These cells have several lung protective functions. Clara cells, basically function in lung homeostasis, play roles in xenobiotic metabolism and immune system regulation. In humans, many forms of lung cancer originate from Clara cells. The aim of this review was to give information about morphological and function features of the Clara cells. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
29. Siçanlarin Sindirim ve Solunum Sistemlerindeki Makrofajlarin Histolojik Yapilari.
- Author
-
Çetin, Asli, Öztürk, Feral, Gül, Mehmet, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Otlu, Ali
- Published
- 2008
30. Siklosporine Bağlı Akciğer Hasarında Melatoninin Histopatolojik Etkileri Üzerine Deneysel Çalışma.
- Author
-
Kuruş1, Meltem, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Otlu, Ali
- Published
- 2008
31. Deneysel Diyabetin Siçan Böbreklerinde Meydana Getirdiği Histolojik Değişiklikler Üzerine Melatoninin İyileştirici Etkileri.
- Author
-
Vardi, Nigar, Iraz, Mustafa, Öztürk, Feral, Uçar, Muharrem, Gül, Mehmet, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Otlu, Ali
- Published
- 2005
32. Deneysel Diyabetin Siçan Böbreklerinde Meydana Getirdiği Histolojik Değişiklikler.
- Author
-
Öztürk, Feral, Iraz, Mustafa, Eşrefoğlu, Mukaddes, Kuruş, Meltem, Gül, Mehmet, and Otlu, Ali
- Published
- 2005
33. Uzun Süreli ve Düşük Doz Siklosporin Kullanımının Böbrek Dokusu Üzerine Apopitotik Etkileri
- Author
-
Garip, Aylin, Uzak, Emirhan, TOK, OLGU ENİS, ESREFOGLU, MUKADDES, AKTAS, R. G., and EŞREFOĞLU, MUKADDES
- Subjects
Garip A., Uzak E., TOK O. E. , ESREFOGLU M., AKTAS R. G. , -Uzun Süreli ve Düşük Doz Siklosporin Kullanımının Böbrek Dokusu Üzerine Apopitotik Etkileri-, 3. Cerrahpaşa Bilim Günleri, İstanbul, Türkiye, 08 March 2014, ss.52 - Published
- 2014
34. Wistar Albino ratlarda sindirim kanalının ve sindirim kanalına bağlı organların prenatal ve postnatal gelişimi
- Author
-
Çetin, Asli, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Intestines ,Esophagus ,Liver ,Histology and Embryology ,Stomach ,Prenatal diagnosis ,Postpartum period ,Development ,Histoloji ve Embriyoloji ,Pancreas ,Rats - Abstract
Sindirim kanalının epitelyal bileşenleri endodermden, bağ dokusu ve kas dokusu ise mezodermden köken alır. Primitif sindirim kanalı 4. haftada embriyonun sefalokaudal ve lateral yönlerden katlanması sonucu vitellus kesesinin bir bölümünün embriyo bedeni içerisinde kalmasıyla gelişmeye başlar. Organ gelişimi hücre çoğalması, farklılaşması, göçü, doku gelişimi ve farklılaşması gibi çeşitli olayları içeren histolojik ve histokimyasal farklılaşma ile karakterizedir. Sindirim sistemine ait organların gelişimi ile ilgili histolojik çalışmalar bulunmakla birlikte, bir bütün olarak sindirim sisteminin prenatal ve postnatal gelişimini kapsayan sınırlı sayıda çalışma mevcuttur.Çalışmamızda özefagus, mide, duodenum, ileum, kolon, karaciğer ve pankreasın prenatal ve postnatal gelişimi ışık mikroskopik düzeyde incelenmeye çalışıldı. Bu amaçla 27 adet Wistar albino dişi sıçan prenatal 7, 10, 14, 17 ve 20 günlük fetüsleri, postnatal 5, 10, 15 ve 20 günlük yavruları içeren grupları oluşturmak üzere gebe bırakıldı. Son grup ise genç erişkin dişi sıçanlardan oluşmaktaydı. Her gruptan 7 adet sıçan incelemeye alındı. Örnekler rutin doku takip işlemlerinden geçirilerek parafine gömüldü. Parafin bloklardan alınan 4 ?m kalınlığında seri kesitlere Mayer'in hematoksilen-eosin metodu, Masson-trikrom metodu ve Periyodik Asit Schiff metodu uygulandı.Özefagus, mide ve bağırsaklar yerleşimleri ve histolojik özellikleri açısından değerlendirildi. Yüzey epitelinin, bezlerin, bağ dokusu ve kas dokusunun, sinir pleksuslarının gelişimi ve farklılaşması incelendi. Karaciğer ve pankreas ise hücresel farklılaşma ve histolojik yapılanma açısından değerlendirildi. Organların histolojik özelliklerinin gelişim dönemleri belirlendi. Memeli hayvanlar olmalarına rağmen Wistar albino sıçanların sindirim sistemlerinin gelişim ve farklılaşma yönünden insanlardan bazı farklılıklar gösterdiği sonucuna varıldı.Anahtar kelimeler: Bağırsaklar, gelişim, karaciğer, mide, özefagus, pankreas, postnatal, prenatal. Epithelial components of digestive tract is derived from endoderm whereas, connective tissue and muscle tissue are derived from mesoderm. Primitive digestive tract begins to develop by sefalokaudal and lateral folding of embryo causing internalization of a part of yolk sac into embryo body during in utero 4th. week. Organ development is characterized by histological and histochemical differentiation including cell proliferation, differentiation, migration, tissue development and differentiation. Although there are some studies about the development of the organs of digestive system; there are limited numbers of studies about the prenatal and postnatal development of the whole digestive system.In our study prenatal and postnatal development of osephagus, stomach, duodenum, ileum, colon, liver and pancreas at light microscopic level was aimed to investigate. Fort this purpose, 27 Wistar albino rats were subjected to pregnancy in order to obtain prenatal 7, 10, 14, 17 and 20 day old fetuses and postnatal 5, 10, 15 and 20 day old newborns. The last group included young adult female rats. Seven rats from each group were subjected to investigation. The samples were embedded into paraffin after routine tissue processing procedures. Serial 4 ?m sections obtained from parafin blocks were stained with Mayer?s hematoxylen, Masson?s Trichrome and PAS staining methods.Osephagus, stomach and intestines were evaluated regarding to their localization and histological features. The development and differentiation of surface epithelium, glands, connective tissue, smooth tissue and nerve plexuses were investigated. In the other hand, the liver and pancreas were evaluated regarding their cellular differentiation and histological characterization. The developmental stages of organs were determined. It is concluded that the digestive system of Wistar albino rats regarding to development and differentiation was different from that of humans in some aspect although they are mammalian animals.Key words: İntestines, development, liver, stomach, osephagus, pancreas, postnatal, prenatal. 287
- Published
- 2011
35. Wistar Albino sıçanlarda strese bağlı mukoza hasarının tedavisinde maydanoz. beta karoten, melatonin, askorbik asit ve lansoprazolün etkilerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi
- Author
-
Akinci, Ayşin, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Beta carotene ,Parsley ,Oxidative stress ,Histology and Embryology ,Stomach ,Ascorbic acid ,Histoloji ve Embriyoloji ,Anti-ulcer agents ,Cold stress ,Melatonin ,Rats - Abstract
Pek çok hastalığa zemin hazırlayan önemli bir faktör olan stresin neden olduğu hastalıklardan birisi de gastrik ülserdir. Mekanizması tam olarak aydınlatılmamış olan stres ülserinin patogenezinin multifaktöriyel olduğu kabul edilmektedir. Oksijen radikalleri mukoza hasarının patogenezinde rol aldıkları bilinen bileşiklerdir. Çeşitli stres modellerinin reaktif oksijen türleri (ROS) oluşumunu hızlandırdığı gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı, sıçanlarda açlık, soğuk stres ve hareketsizlik stresi ile oluşturulan gastrik hasarı engellemede antioksidan özellikleri bilinen maydanozun (Petroselinum crispum), melatoninin, beta-karotenin, askorbik asitin ve bir proton pompa inhibitörü olan lansoprazolün etkinliklerini karşılaştırmalı olarak araştırmaktır.Çalışmada 72 adet Wistar albino erkek sıçan 9 gruba ayrıldı: Grup 1: Kontrol, Grup 2: Stres, Grup 3: Stres+normal diyet (7 gün), Grup 4: Stres+serum fizyolojik (0,5 ml/ ip/ 7 gün), Grup 5: Stres+maydanoz (28 g/kg/ diyete ek olarak 7 gün), Grup 6: Stres+melatonin (20mg/ kg/ ip/ 7 gün), Grup 7: Stres+beta-carotene (5 mg/ kg/ gavaj/ 7 gün), Grup 8: Stres+askorbik asit (5 mg/ kg/ ip/ 7 gün) ve Grup 9: Stres+lansoprazol (0,5 mg/ kg/ gavaj/ 7 gün). Denekler 72 saat açlığı takiben +4 derecede 8 saat süreyle hareketsiz kılınarak strese maruz bırakıldılar. Doku örnekleri %10'luk nötral formalinde fikse edildi ve parafine gömüldü. Kesitler hematoksilen-eozin, PAS-Alsiyan mavisi ve Masson'nun trikrom boyası ile boyandı. Histopatolojik hasar indeksi, malondialdehit (MDA) ve glutatyon (GSH) seviyeleri, süperoksit dismutaz (SOD), katalaz (CAT) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) aktiviteleri ölçüldü.Ortalama histopatolojik hasar skoru kontrol grubunda 1.5 ± 0.22 iken, stres uygulanan grupta 7.0 ± 0.57 idi (P < 0,005). Stres grubunda mukoza bütünlüğünün bozulduğu, epitelin yassılaştığı, lümene döküldüğü, bez yapısının bozulduğu, mukus tabakasının inceldiği ve dejenere alanlarda genellikle homojen bir materyalin biriktiği izlendi. Lümende çok miktarda hücresel artık görüldü. Stres grubu hariç tüm gruplarda histopatolojik skor düştü. Kontrol grubu ile stres grubu arasında doku MDA seviyesi ve CAT aktivitesinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (sırasıyla P< 0.005, P< 0.05). Stres grubunda GSH seviyesi ve SOD ve GSH-Px aktiviteleri düşüktü. Maydanoz uygulamasından sonra histopatolojik skor ve MDA seviyesi düşerken (P< 0.05), SOD (P< 0.05) ve CAT aktiviteleri ile GSH seviyesi (P< 0.05) arttı. Lansoprazol histopatolojik skorda (P< 0.005) ve MDA seviyesinde (P< 0.05) düşüşe, GSH seviyesinde ve SOD ve CAT aktivitelerinde artışa yol açtı. Melatonin histopatolojik skorda (P< 0.005) ve MDA seviyesinde (P< 0.05) düşüşe, GSH seviyesinde ve GSH-Px ve SOD (P< 0.05) aktivitelerinde artışa yol açtı. Askorbik asit histopatolojik skorda (P< 0.05) ve MDA seviyesinde (P< 0.05) düşüşe, GSH seviyesinde (P< 0.05) ve SOD (P< 0.05) ve GSH-Px aktivitelerinde artışa neden oldu. Beta-karoten uygulaması ise histopatolojik skorda (P< 0.05) ve MDA seviyesinde (P< 0.005) düşüşle, GSH seviyesinde ve SOD ve GSH-Px aktivitelerinde artışla sonuçlandı.Uyguladığımız tüm tedavi edici ajanların strese bağlı olarak ortaya çıkan gastrik hasarın giderilmesinde hücresel antioksidan savunma sistemini destekleyerek yararlı olduğu düşüncesindeyiz.Anahtar kelimler: Askorbik asit, beta karoten, lansoprazol, maydanoz, melatonin, mide, oksidatif stres, sıçan, soğuk stres. Gastric ulcer is one of the diseases caused by stress that is an important underlying factor for many diseases. The pathogenesis of stress-induced ulcer is to be considered multifactorial since its mechanism is not clear yet. Oxygen radicals have been known to be involved in the pathogenesis of gastric mucosal injury. Several stress ulcer models have been shown to increase the production of free oxygen radicals. The aim of the present study was to assess the antioxidative effects of parsley (Petroselinum crispum), melatonin, beta-carotene, ascorbic acid and, lansoprazole , a proton pomp inhibitor on stress-induced gastric mucosal injury.In the present study 72 Wistar albino male rats were divided into nine groups: Group 1: Control, Group 2: Stress, Group 3: Stress+ normal diet (7 days), Group 4: Stress+ saline (0,5 ml/ ip/ 7 days), Group 5: Stress+parsley (diet with extra 28 g/kg/7 days), Group 6: Stress+ melatonin (20 mg/ kg/ ip/ 7 days), Group 7: Stress+beta-carotene (5 mg/ kg /gavage/ 7 days), Group 8: Stress+ascorbic acid (15mg/ kg/ ip/ 7 days) and Group 9: Stress+lansoprazole (0,5 mg/ kg/ gavage/ 7 days). Stress ulcer was induced by the cold-restraint and immobilization method for 8 hours at 4°C after a starvation period of 72 hours. Tissue samples were fixed in %10 neutral buffered formalin and were embedded in parafin. Sections were stained with hematoxylin-eosin, Periodic acid Schiff-Alcian blue and Masson?s trichrom. Histopathologic damage score, malondialdehyde (MDA) and glutathione (GSH) levels and superoxide dismutase (SOD), catalase (CAT), and glutathione peroxidase (GSH-Px) activities were assayed.Main histopathological damage score in control group was 1.5 ± 0.22, in stress group 7.0 ± 0.57 (P < 0,005). In stress group, mucosal integrity was damaged, epithelium was flattened and spilled into the gastric lumen, glandular structure was destroyed, the thickness of mucous layer was diminished and a homogenous material was accumulated within the degenaration area. High amount of debris was observed within the lumen. Histopathological damage score was decreased in all of the groups except stress group. MDA level and CAT activity were significantly different between control and stress groups (P< 0.005, P< 0.05; respectively). Parsley administration resulted in decreases in histopathological damage score and MDA level (P< 0.05) and increases in GSH level (P< 0.05) and SOD and CAT (P< 0.05) activities. Lansoprazole decreased histopathological damage score (P< 0.005) and MDA level (P
- Published
- 2010
36. Caerulein-induced histopathological changes acude pancreatitis and the effects of pentoxifylline, L-arginin and Nω-nitro-L-argının methyl ester on these changes
- Author
-
Gül, Mehmet, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Morphology ,digestive, oral, and skin physiology ,Morfoloji ,digestive system - Abstract
10. ÖZET Akut pankreatit ödem, asiner hücre hasarı, hemoraji ve pankreas inflamasyonu ile karakterize inflamatuvar bir hastalıktır. Bir kolesistokinin analoğu olan caeruleinin yüksek dozları ile pankreasın stimülasyonu akut ödematöz pankreatite neden olur. Nitrik oksit birçok fizyolojik ve patofizyolojik süreçte yer alan biyolojik bir mediyatördür. Akut pankreatitin oluşumunda ve iyileşmesi sürecinde nitrik oksitin önemli etkileri olabilir. Pentoxifylline reolojik etkileri ve sitokin yapımını inhibe etme yolu ile antiinflamatuvar özellik gösteren metilksantin türevi bir ilaçtır. Çalışmamızda caerulein ile oluşturulmuş akut pankreatitte NO ve pentoxifylline' etkilerini araştırmayı amaçladık. Bu çalışmada Sprague Dawley cinsi 42 adet erişkin erkek sıçan kullanıldı. Sıçanlar rasgele 6 farklı gruba ayrıldı: 1-Kontrol grubu. 2- 0.5 mi %0.9 NaCI uygulanan grup. 3- Caerulein grubu: Toplam 100 ag/kg caerulein. 4- Caerulein+L-arginin grubu: 100 ^ıg/kg caerulein+160 mg/kg L-arginin. 5- Caerulein+L-NAME grubu: 100 ag/kg caerulein+20 mg/kg L-NAME. 6- Caerulein+Pentoxifylline grubu: 100 i-ig/kg caerulein+12 mg/kg pentoxifylline. Sıçanların hepsi ilk doz caerulein uygulamasından 12 saat sonra dekapite edilerek pankreasları çıkartıldı. Doku örnekleri %10'luk nötral tamponlu formaldehit ve Bouin solüsyonlarında tespit edilerek parafine gömüldü. Parafin bloklardan hazırlanan kesitlere Hematoksilen-eosin, Gomori trikrom ve Periodic acid Schiff boyamaları yapıldı. Caerulein grubunda belirgin interstisyel ödem, inflamatuvar infiltrasyon, sitoplazmik vakuolizasyon, dejenerasyon ve apopitoz gözlendi. L- arginin ve pentoxifylline ile bu histolojik değişikliklerde belirgin düzelme sağlandı. Caerulein ile oluşturulmuş akut pankreatitin tedavisinde L-arginin ve pentoxifylline'in yararlı etkilerinin olabileceği düşüncesindeyiz. Anahtar kelimeler: Nitrik oksit, pentoxifylline, akut pankreatit, sıçan, mikroskopi 11. SUMMARY Acute pancreatitis is an inflammatory disease characterised by pancreatic tissue oedema, aciner cell damage, haemorrhage and inflammation of the pancreas. Supramaximal stimulation of the pancreas a cholecystokinin analog; caerulein causes acute oedematous pancreatitis. Nitric oxide (NO) is a biological mediator that has been implicated in many physiological and pathophysiological processes. It may have a significant influence on the course of acute pancreatitis and the recovery process. Pentoxifylline, a methylxanthine derivative with rheologic and marked anti-inflammatory properties, inhibits the production of proinflammatory cytokines. The aim of the study was to investigate the effects of NO and pentoxifylline of caerulein-induced acute pancreatitis. In this study, 42 adult male Sprague Dawley rats, were randomly assigned to 6 groups as follows: 1- Control group. 2- Vehicle group: The rats from this group received %0.9 NaCI at a dose of 0.5 ml. 3- Caerulein grup: The rats received caerulein at a dose of 100 jitg/kg 4- Caerulein+L-Arginin group: The rats received caerulein at a dose of 100 p.g/kg and L-Arginin at a dose of 160 mg/kg. 5- Caerulein+L- NAME group: The rats received caerulein at a dose of 100 ^g/kg and L- NAME at a dose of 20 mg/kg. 6- Pentoxifylline groups: The rats received caerulein at a dose of 100 i^g/kg and pentoxifylline at a dose of 12 mg/kg. All rats were decapitated 12 hours after the last injection of caerulein and their pancreas were removed. Tissue samples were fixed in %10 notral buffered formalin and/or Bouin fixatives, and were embedded in paraffin. Sections were stained with Hematoxylin-eosin, Gomori's trichrome and Periodic acid Schiff. Prominent interstitial oedema, inflammatory infiltration, cytoplasmic vacuolation, degeneration and apoptosis were observed in caerulein group. Treatment with L-arginin and pentoxifylline markedly reduced these histological alterations. We conclude that, L-arginin and pentoxifylline may have beneficial effects in the treatment of caerulein-induced acute pancreatitis. Key words: Nitric oxide, pentoxifylline, acute pancreatitis, rat, microscopy 68 91
- Published
- 2004
37. Kronik siklosporin uygulamasının sıçan böbreğinde oluşturduğu histolojik değişikliklerin ve bu değişiklikler üzerine L-arginin ve N nitro L-arginin metil esterin etkilerinin incelenmesi
- Author
-
Kuruş, Meltem, Eşrefoğlu, Mukaddes, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Morphology ,Morfoloji - Abstract
ÖZET KRONİK SİKLOSPORİN UYGULAMASININ SIÇAN BÖBREĞİNDE OLUŞTURDUĞU HİSTOLOJİK DEĞİŞİKLİKLERİN VE BU DEĞİŞİKLİKLER ÜZERİNE L-ARGİNİN VE N NİTRO L-ARGİNİN METİL ESTERİN ETKİLERİNİN İNCELENMESİ Immunosupressif bir ilaç olan siklosporin (CyA), organ transplantasyonlarından sonra ve otoimmun hastalıkların tedavisinde uzun süre kullanılan bir ajandır. CyA'nın klinik kullanımı şiddeti tahmin edilemeyen nefrotoksik potansiyeli nedeniyle sınırlanmaktadır. Nitrik oksit (NO) L-Argininden nitrik oksit sentaz (NOS) aracılığıyla sentezlenen labil bir gazdır. CyA nefrotoksitesinde akut L-Arginin infüzyonunun yararlı etkileri gösterilmiştir. N Nitro L-Arginin metil ester (L-NAME) NO'in güçlü bir inhibitörüdür. Sıçanlarda, L-NAME'in kronik uygulamasının renal parankimal hasara sebep olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızda CyA'nın sıçan böbreğinde oluşturduğu histolojik değişiklikler ve bu değişiklikler üzerine L-Arginin ve L-NAME'in etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Bu amaçla 60 adet dişi Sprague Dawley cinsi sıçan, kontrol, serum fizyolojik, L-Arginin, CyA, CyA+L-Arginin, L-NAME, CyA+L-NAME, CyA+L-Arginin+L-NAME olmak üzere 8 gruba ayrıldı. Bu gruplarda böbrek histolojisi ve BUN, keatinin değerleri incelendi. CyA farmokolojik dozlarda proksimal tubuler hücreler ve kortikal fibroblastlara direkt toksik etkiler sergiler. Proksimal tubuler hücrelerde şişme, nekroz, makrofaj infiltrasyonu, intersisyel fibrozis ve inflamasyon sık görülen bulgulardır. Çalışmamızda siklosporin uyguladığımız hayvanların böbreklerinde Bowman mesafesinde daralma, tübül dilatasyonu, atrofisi, epitelinde parçalanma ve dökülme, yer yer küçük nekroz alanları gözlendi. Proksimal tübül hücrelerinin sitoplazmasında çok sayıda değişik büyüklükte vakuoller bulunmaktaydı. Tübüller arasında bağ dokusu artışı, mononükleer hücre infiltrasyonu ve damar dilatasyonu izlendi. Çalışmamızda CyA ile birlikte L- Arginin uygulamasının CyAnın böbrekte oluşturduğu histolojik değişikliklerde düzelmeye neden olduğu gözlendi. CyA ile birlikte L-NAME uygulamasının CyA'nın böbrekte oluşturduğu değişiklikleri artırdığı saptandı. Siklosporin nefrotoksitesinde NO'in rol oynayabileceği, siklosporinin böbrekte oluşturduğu değişikliklerin azaltılmasında uygun doz ve sürelerde NO uygulamasından yararlanılabileceği sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Siklosporin, L-Arginin, L-NAME, böbrek, histoloji SUMMARY THE INVESTIGATION OF CHRONIC CYCLOSPORINE INDUCED HISTOLOGICAL CHANGES IN RAT KIDNEYS AND EFFECT OF L-ARGININE AND N NITRO L- ARGININE METHYL ESTER ON THESE CHANGES. CyA (cyclosporin), an immunosupresive drug, is used in the treatment of otoimmun diseases and after organ transplantation for long time durations. The clinical usage of CyA is limited due to its potential nephrotoxic effects whose severity could not be predicted. Nitric oxide (NO), a labil gas, is synthesised from L-Arginine by nitric oxide synthase (NOS). The beneficial effect of acute L-Arginine infusion in the CyA nephrotoxicity is reported. N Nitro L-Arginine methyl ester (L-NAME) is one of the strong inhibitors of NO. It is reported that the chronic application of L-NAME results in renal paranchymal injury in rats. The aim of our study was to investigate the chronic CyA induced histological changes in rat kidneys and effect of L-Arginine and L-NAME on these changes. For this purpose 60 female Spragua Dawley rats divided in 8 groups such as following: control group, serum physiologic group, L-Arginine group, CyA group, CyA+L-Arginine group, L-NAME group, CyA+L-NAME group, CyA+L-Arginine+L-NAME group. Renal histology, BUN and creatinine values were studied in each group. CyA has direct toxic effects on the proximal tubuler cells and cortical fibroblasts in the therapatic doses. Swelling of proximal tubuler cells, necrosis, machrophage infiltration, intersitisiel fibrosis and inflamantion are common findings. In our study, the narrowing of Bowman space, dilatation and atrophy of tubules, tearing and dropping of tubuler epithelium and some small necrotic areas were detected in the kidneys of the CyA administered rats. There were many vacuols in different sizes in the cytoplasm of proximal tubular cells. An increase in the connective tissue, mononuclear cell infiltrations and vasculer dilatations among the tubules appeared. In our study, it is observed that, the application of L-Arginine with CyA treatment, improves the CyA induced histological changes in rat kidneys. Application of L-NAME together with CyA increased CyA induced histological changes. It is concluded that NO may play a role in the CyA nephrotoxicity and in commended doses and durations, application of NO could be useful to decrease the CyA induced renal changes. Key words: Cyclosporin, nitric oxide, N Nitro L-Arginine metil ester, kidney, histology. 93
- Published
- 2002
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.