Search

Introdução: Estar gestante e viver com o diagnóstico de HIV configura-se em um momento desencadeante de grande vulnerabilidade psicossocial, fato esse influenciado não só por se tratar de um vírus estigmatizado, mas, também, porque sua trajetória induz, muitas vezes, a um estado de ansiedade inerente à sua atual condição. Trata-se de doença muito conhecida, porém pouco compreendida, pois a simples menção de seu nome ou a possibilidade de estar acometida por ela aterroriza as gestantes pela sua vinculação à memória social da aids decorrente do estigma, configurando-se como uma ameaça não só para a gravidez como, também, à saúde da criança, gerando incerteza e sentimento de vulnerabilidade consigo e com o filho. Sentimentos esses que são expressados através do choro, angústia, medo, ideia de finitude e incurabilidade. Objetivo: Este estudo teve como objetivo analisar as representações sociais das gestantes sobre gestar vivendo com HIV. Método: Pesquisa de base qualitativa e descritiva, cujo referencial teórico metodológico consistiu na empregabilidade da Teoria das Representações Sociais, de Serge Moscovici dentro da abordagem processual. Participaram deste estudo quarenta gestantes que conviviam com HIV atendidas nas dependências de uma Unidade de Referência Especializada. Realizaram-se entrevistas com auxílio de instrumento semi estruturado. O estudo foi aprovado pelo CEP da Escola de Enfermagem Magalhães Barata. Resultados: Realizou-se análise lexical, através do software ALCESTE, que originou seis classes e, dentre estas “A busca pelos culpados: o HIV é doença do outro”, os léxicos permitiram depreender que os conteúdos se congregaram em torno das gestantes encontrarem culpados para suas condições, eximindo-se da culpa corre que ambas as partes buscaram culpados por suas infecções e, algumas ao invés de se vitimizarem foram responsabilizadas por seus parceiros ao saberem do diagnóstico. Dessa forma, o outro é sempre aquele mais vulnerável a adquirir o HIV, ao passo que as mulheres não, sobretudo, por não pertencerem aos grupos de risco ou, na visão delas, por terem relacionamentos estáveis. Conclusões: As representações sociais das gestantes sobre gestar vivendo com HIV foram erigidas em atinência à história da epidemia, cujo cerne é o estigma e o preconceito ideados pelo medo da morte e estereótipos de pessoas em estágio terminal da aids. Essa construção é simbólica, figurativa e arraigada em crenças, medo, preconceito, discriminação e estereótipos, que dão ao HIV a conotação de uma doença e não um vírus, que giram em torno do universo consensual do grupo de abordagem, bem como são compartilhados nesse meio com o objetivo de comunicação e orientação de condutas.

Olgun, Şule (İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu), Meme kanseri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde insidansı günden güne artmakla beraber, kadınlar arasında en sık görülen kanser türüdür. Birinci derece yakın akrabalarından birinde veya birkaçında meme kanseri öyküsü bulunan, BRCA-1 ya da BRCA-2 genlerinde mutasyon bulunan kişiler yüksek riskli grup sınıfına girerler. Birinci derece yakınlarında meme kanseri olan kadınlara, meme kanseri açısından yüksek risk altında olduklarına dair hemşirelerin bilgi vererek farkındalık oluşturmaları, hemşirelerin meme kanserinden korunma ve erken tanı yöntemleri hakkında eğitim vermesi, eğitimin davranışa dönüşebilmesi için belirli aralıklarla tekrarlanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak meme kanserine yakalanmada yüksek risk altındaki kadınların bilgi ve destek gereksinimlerinin sağlık çalışanları tarafından yeterli ölçüde karşılanmadığı düşünülmektedir. Bu derlemenin amacı; meme kanseri olan kadınların birinci derece yakın akrabalarının meme kanseri riski, etmenleri ve tarama davranışları hakkında bilgilendirilme durumlarının yapılan araştırmalar ışığında incelenmesidir., Breast cancer is the most common cancer among women and the incidence of breast cancer is increasing from day to day in the developed and developing countries. People who have one or several first-degree relatives with breast cancer history and who have mutations in their BRCA-1 or BRCA-2 genes fall into high-risk group. Nurses should create an awareness by giving information to the women, who have a first-degree relative with a breast cancer, that they are at high-risk in terms of breast cancer, provide training about protection from breast cancer and methods of early diagnosis, repeat these periodically to transform training into behaviors and evaluate the results. However, it is considered that the needs of information and support of women who are at high-risk to getting breast cancer are not fulfilled by the healthcare professionals. The purpose of this compilation is to examine the status of being informed about the breast cancer risk, the factors and screening behaviors of first-degree relatives of women with breast cancer, in the light of researches conducted.

Olgun, Şule (İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu), Meme kanseri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde insidansı günden güne artmakla beraber, kadınlar arasında en sık görülen kanser türüdür. Birinci derece yakın akrabalarından birinde veya birkaçında meme kanseri öyküsü bulunan, BRCA-1 ya da BRCA-2 genlerinde mutasyon bulunan kişiler yüksek riskli grup sınıfına girerler. Birinci derece yakınlarında meme kanseri olan kadınlara, meme kanseri açısından yüksek risk altında olduklarına dair hemşirelerin bilgi vererek farkındalık oluşturmaları, hemşirelerin meme kanserinden korunma ve erken tanı yöntemleri hakkında eğitim vermesi, eğitimin davranışa dönüşebilmesi için belirli aralıklarla tekrarlanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak meme kanserine yakalanmada yüksek risk altındaki kadınların bilgi ve destek gereksinimlerinin sağlık çalışanları tarafından yeterli ölçüde karşılanmadığı düşünülmektedir. Bu derlemenin amacı; meme kanseri olan kadınların birinci derece yakın akrabalarının meme kanseri riski, etmenleri ve tarama davranışları hakkında bilgilendirilme durumlarının yapılan araştırmalar ışığında incelenmesidir., Breast cancer is the most common cancer among women and the incidence of breast cancer is increasing from day to day in the developed and developing countries. People who have one or several firstdegree relatives with breast cancer history and who have mutations in their BRCA-1 or BRCA-2 genes fall into high-risk group. Nurses should create an awareness by giving information to the women, who have a first-degree relative with a breast cancer, that they are at high-risk in terms of breast cancer, provide training about protection from breast cancer and methods of early diagnosis, repeat these periodically to transform training into behaviors and evaluate the results. However, it is considered that the needs of information and support of women who are at high-risk to getting breast cancer are not fulfilled by the healthcare professionals. The purpose of this compilation is to examine the status of being informed about the breast cancer risk, the factors and screening behaviors of first-degree relatives of women with breast cancer, in the light of researches conducted.

At hekimliğinde riskli gebeliklerin tanı ve sağaltımına yönelik klinik uygulamalar veteriner perinatoloji alanındaki ilk araştırmalar olarak literatürdeki yerini almıştır. Buna paralel olarak, son yıllarda gebe kısrakların ve doğacak yavruların sağlık durumlarının izlemi ve sorunsuz doğumların gerçekleştirilmesi için yapılan yeni çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu derlemede araştırmacılar ve klinisyenlerin karşısına çıkabilecek, kısraklardaki maternal, plasental ve fetal kaynaklı riskli gebelikler ve olguların yönetimi güncel literatür bilgilerin ışığı altında sistematik bir şekilde sunulmuştur., The first research focusing on clinical practice for the diagnosis and treatment of high-risk pregnancy in equine medicine has taken its place in the literature of veterinary perinatology. However, the number of new researches that are performed to monitor health status of pregnant mare and new born has recently increased. In this review, management of high-risk pregnancies related to maternal, placental and fetal origins which might be faced to both researchers and clinicians were presented in a systematic manner in the light of current literature.

WOS: 000219415700009 The exact definition of high-risk prostate cancer remains controversial. D'Amico defined it as a PSA value >20 ng/mL, biopsy Gleason score 8-10 or clinical stage >= T2c. High-risk prostate cancer is potentially lethal disease and accounts for 14-24% of all new diagnosis. The current role of radical prostatectomy and lymphadenectomy in patients with high-risk prostate cancer remains controversial. But, there are many substantial results that support the use of radical prostatectomy with extended pelvic lymph node dissection for patients with high-risk prostate cancer in current literature. So, radical prostatectomy and extended pelvic lymph node dissection must be represented as a primary treatment option for selected high-risk patients. This treatment can result in long-term progression-free survival.