27 results on '"PUVA therapy"'
Search Results
2. Erken evre mikozis fungoides olgularında dar band UVB ve puva'nın klinik ve histopatolojik etkilerinin değerlendirilmesi
- Author
-
Çakmak, Hasan Şakir, Yılmaz, Evrim, and Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Mycosis fungoides ,Skin diseases ,Lymphoproliferative disorders ,Ultraviolet therapy ,Mycoses ,Lymphoma ,PUVA therapy ,Pathology ,Dermatology ,Patoloji ,Dermatoloji - Abstract
Mikozis fungoides kutanöz T hücreli lenfomaların en yaygın görülen tipidir ve yama, plak ve tümör evresi olarak 3'e ayrılır. MF'in etyolojisi ve patogenezi multifaktöriyeldir. Yıllardır araştırılmasına rağmen MF'in kesin etyopatogenezi hala tam bilinmemektedir. Erken evre MF tedavisinde PUVA ve DB-UVB tedavisi son yıllarda en sık kullanılan tedavi yöntemleri olmasına rağmen, erken evre MF olgularında PUVA ve DB-UVB tedavisi sonrası histopatolojik değişikliklerin değerlendirildiği çalışma sayısı oldukça azdır. Bu çalışmadaki amacımız erken evre MF olgularında PUVA ve DB-UVB tedavisinin klinik ve histopatolojik etkilerinin değerlendirilmesidir. Bu çalışmaya PUVA ve DB-UVB tedavisi almış 41 erken evre MF olgusu dahil edilmiştir. Tedavi öncesi ve sonrası epidermotropizm, stratum korneum, epidermis, dermal infiltrat, dermal fibrozis, diğer epidermal, dermal ve vasküler değişiklikler gibi histopatolojik özellikler ve tedaviye verilen klinik cevap değerlendirilmiştir. Ayrıca her iki grup için de tedavi sırasındaki yan etkiler kayıt altına alınmıştır. Tedavi sonrası DB-UVB grubundaki 18 olgunun 11'inde (%61.1) ve PUVA grubundaki 23 olgunun 14'ünde (%60.9) tam klinik cevap izlenmiştir. Her iki grupta tedavi sonrasında epidermotropizm kaybı, dermal infiltratta azalma ve diğer dermal ve vasküler değişiklikler açısından anlamlı fark izlenmiştir. Sonuç olarak PUVA ve DB-UVB'nin MF olgularının tedavisinde klinik cevap ve histopatolojik değişiklikler açısından benzer etkileri olduğu saptanmıştır. Mycosis fungoides (MF), the most common form of T-cell lymphoma, is staged as patchy, plaque and tumour forms. There is no clear conclusion related to etiopathogenesis despite vigorous investigations but it is thought to be multifactorial. Although PUVA and Narrow-Band UVB (NB-UVB) are the two most commonly used treatment modalities in the early stages of disease currently, studies comparing both in terms of clinical and histopathologic responses are scarce. The aim of our study is to compare the clinical and histopathologic effects of PUVA and NB-UVB in early stage MF. The study included in 41 early stage MF cases treated with either PUVA or NB-UVB. Both clinical and histopathologic responses such as the persistence of epidermotropism, changes in stratum corneum and epidermis, dermal infiltrates, dermal fibrosis and other dermal and vascular changes were evaluated. Complications during the treatments were are also noted. Complete clinical response was seen in 11 of the 18 patients (61.1%) in the NB-UVB group and 14 of the 23 patients (60.9%) in the PUVA group at the end of treatment. The two groups showed significant differences in terms of resolution of epidermotrophism, decrease in dermal infiltrates, and other dermal and vascular changes. As a result, PUVA and NB-UVB have similar clinical and histopathologic effects in the treatment of MF. 96
- Published
- 2016
3. PUVA phototherapy-induced secondary amyloidosis in patients with mycosis fungoides: a rare adverse effect of phototherapy
- Author
-
Filiz Topaloğlu Demir, Ozge Akbulak, Serkan Senol, Itır Ebru Zemheri, Sidika Seyma Ozkanli, and Ilkin Zindanci
- Subjects
Adult ,Male ,medicine.medical_specialty ,medicine.medical_treatment ,Basal (phylogenetics) ,Mycosis Fungoides ,medicine ,Humans ,In patient ,Adverse effect ,PUVA Therapy ,Aged ,Mycosis fungoides ,Secondary amyloidosis ,business.industry ,Amyloidosis ,PUVA phototherapy ,General Medicine ,Middle Aged ,medicine.disease ,Dermatology ,Key words: Secondary amyloidosis,mycosis fungoides,PUVA ,PUVA therapy ,Female ,business - Abstract
Amyloidosis is a common disorder in adults. Secondary amyloidosis in patients with mycosis fungoides (MF) after photochemotherapy with 8-methoxypsoralen followed by ultraviolet A (PUVA) treatment has not been reported. Our aim is to describe the clinical and histological features of PUVA phototherapy-induced secondary amyloidosis. Materials and methods: Sixty-one patients with MF treated with PUVA phototherapy were analyzed clinically and pathologically and by staining with Congo red and crystal violet. Results: Of 61 patients, 5 met the study criteria. Secondary amyloidosis was detected in 5 patients treated with PUVA. The secondary amyloidosis appeared after a mean of 56 exposures (range: 30-81) and a mean cumulative PUVA radiation dose of 131.7 J/cm2 (range: 31-305.5). The mean follow-up duration from the date of occurrence of the secondary amyloidosis was 18.2 weeks (range: 10-30). Histologically, vacuolar interface changes, colloid bodies, and melanophages were seen in all 5 patients. There were 4 patients who had perivascular lymphocytic infiltration and 1 patient had lichenoid lymphocytic infiltration. Conclusion: It should be noted that secondary amyloidosis can be present in patients who have been treated with PUVA therapy and it can be a result of the apoptotic effect of PUVA on the basal keratinocytes.
- Published
- 2014
4. Mikozis fungoides hastalarında histopatolojik ve immünfenotipik özelliklerin PUVA tedavisi öncesi ve sonrası apoptotik ve antiapoptotik genlerle karşılaştırılması
- Author
-
Uzun, Selda, İlter, Nilsel, and Deri ve Zührevi Hast. Anabilim Dalı
- Subjects
Mycosis fungoides ,Lymphoma ,Genes ,PUVA therapy ,Lymphoma-T cell ,Histopathology ,Dermatology ,Dermatoloji ,Immunophenotyping - Abstract
Mikozis fungoides en sık görülen kutanöz T hücreli lenfomadır.Etyopatogenezi halen tam olarak bilinmemektedir. Lezyonların karakteristikolarak yavaş progresyon gösteriyor olması MF'nin epidermotropik T hücrelerininbozuk apoptozis nedeniyle dokuda biriktiği hipotezinin ortaya atılmasına nedenolmuştur. Mikozis fungoidesin erken lezyonlarının tanısı oldukça zordur; ve budönemdeki lezyonlara tanı koyabilmek için çeşitli histopatolojik kriterler ortayakonmaya çalışılmıştır, yardımcı yöntemler olarak; immünohistokimyasalaraştırmalar ve moleküler genetik çalışmalar yapılmıştır. Ancak halen erken vesınırda lezyonlar için kesin tanı kriterleri oluşturulamamıştır. Biz de çalışmamızdaerken dönem MF tanı kriterlerinin geçerliliğinin; hastalığın etyopatogenezinin vePUVA tedavisinin etki mekanizmasının aydınlatılmasını amaçladık.Çalışmamıza; PUVA tedavisi almış olan 20 MF hastası ile benigninflamatuar dermatozu ( 10 liken planus ve 10 psöriasis vulgaris ) bulunan 20kontrol grubu hastası dahil edildi.İlk olarak doku kesitleri histopatolojik değerlendirme için rutinhematoksilen eozin boyası ile boyandı ve daha önceden literatürde belirlenmişolan kriterler doğrultusunda incelendi. Daha sonraki incelemede iseimmünhistokimyasal yöntemle CD3, CD4, CD7, CD8, CD20, p53, Bcl-2, FasLve kaspaz-3 proteinlerinin boyanma dereceleri ve yüzdeleri belirlendi. Tedaviöncesi p53, Bcl-2, FasL ve kaspaz-3 proteinlerinin boyanma dereceleri veyüzdeleri, hem tedavi sonrası hasta grubu hem de kontrol grubu sonuçları ilekarşılaştırıldı. Ayrıca tedavi öncesi hasta grubunda histopatolojik veimmünfenotipik özellikler bu genlerle karşılaştırıldı.Hasta grubunda; histopatolojik olarak olguların %100'ündeepidermotropizm izlendi. CD3(+), CD4(+), CD7(-), CD8(+) ve CD20(+) oranlarısırasıyla; %75, %30, %50, %70 ve %20 olarak saptandı. Olgu ve kontrolgrubunda hiçbir hastada p53'de pozitif boyanma saptanmadı. Olgu grubundatedavi öncesi ve tedavi sonrası, Bcl-2 ve FasL boyanma derecesi ve yüzdesiaçısından istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Olgu grubunda tedaviöncesi ve tedavi sonrası kaspaz-3 boyanma derecesi ve yüzdesi açısındanistatiksel olarak anlamlı fark saptandı (p0.05). Kaspaz-3 pozitifliği ile histopatolojik veimmünfenotipik özellikler arasında ise bir ilişki saptanmadı (p>0.05).Çalışma sonuçlarımız; erken dönem MF tanısında birden çokhistopatolojik paternin izlenebileceğini ve tanıyı desteklemede immünfenotipiközelliklerin kullanılabileceğini göstermekle birlikte; MF hastalarında apoptotik veantiapoptotik gen ekspresyonunun nadiren izlendiğini ve MF hastalarındaPUVA'nın etkisini apoptotik bir gen olan kaspaz-3 üzerinden gösterdiğinidüşündürmektedir. Mycosis fungoides is the most common cutaneous lymphoma. Theetiopathogenesis is not still completely understood. The characteristically slowprogression of the lesions have lead to the hypothesis that MF originates from anaccumulation of lymphocytes due to defective apoptosis of skin homing Tlymphocytes. The diagnosis of early stage MF lesions is quite difficult and anumber of histopathological criteria have been suggested for correct diagnosis.Immunohistochemical and molecular genetical researches have been proposed assupportive methods to help confirmation. No definite criteria for the diagnosis ofearly and limited stage of MF have been constituted up to date. In our study weaimed to clarify the etiopathogenesis of MF, the mechanism of PUVA treatmentand to determine the validity of the diagnostic criteria in the early stage of MF.In our study 20 MF patients who had received PUVA treatment wereincluded. 20 patients with benign inflammatory dermatosis (10 lichen planus,10psoriasis vulgaris) were considered as the control group.First paraffin sections were stained with hematoxylin and eosin and theslides were evaluated according to the recent published histological criteria for thedifferentiation of early lesions of MF. There after CD3, CD4, CD7, CD8, CD20,p53, Bcl-2, FasL and caspase-3 proteins were immunohistochemically stained andexpression of the proteins was quantified in terms of staining grade andpercentage. The staining grade and percentage of p53, Bcl-2, FasL and caspase-3proteins before treatment were compared with the after treatment as well as thecontrol group. Also histopathological and immunophenotypical characteristics ofMF patients before treatment were compared with these proteins.In the MF group epidermotropism was detected in %100 of patients.CD3(+), CD4(+), CD7(-), CD8(+) and CD20(+) lymphocytes were seen in %75,%30, %50, %70 and %20 of the patients respectively. Positive immunostaining ofp53 was not detected in neither MF nor the control group. There was nostatistically significant difference between immunstaining grade and percentage ofBcl-2 and FasL before and after treatment of the MF group (p>0.05), but thedifference was statistically significant for caspase-3 (p0.05). Any association between positive immunostaining ofcaspase-3 and histopathological and immunphenotypical features were notdetermined (p>0.05).Our results revealed that a variety of histopathological patterns can be seenin early MF lesions and the evaluation of immunphenotypical features can help toconfirm the diagnosis. We also concluded that the expression of apoptotic andantiapoptotic genes in the early stage MF patients was rare, and PUVA shows itseffect by acting on an antiapoptotic gene; caspase- 3. 133
- Published
- 2011
5. Vitiligo hastalarında Dar bant UVB, UVA ve PUVA tedavilerinin mukayeseli değerlendirilmesi
- Author
-
Sak, İnci, Aktaş, Ekrem, and Dermatoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Diagnosis-differential ,Ultraviolet therapy ,PUVA therapy ,Diagnosis ,Etiopathogenesis ,Vitiligo ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
Amaç: Vitiligo tedavisi zor olan dermatolojik hastalıklardan birisidir. Fototerapi/ fotokemoterapi mevcut tedavi yöntemlerinin içinde en etkili seçeneklerdendir. Biz bu çalışmamızda vitiligo tedavisinde dar bant UVB, UVA, PUVA tedavilerini birbirleriyle karşılaştırmayı amaçladık.Gereç ve yöntem: Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Polikliniği'ne başvuran, klinik olarak vitiligo tanısı almış, vücut yüzey alanının % 5'inin üzerinde tutulumu olan 33 vitiligolu hasta çalışmaya alındı. Hastalar eşit sayıda üç gruba ayrıldı. Birinci gruptaki hastalara Dar bant UVB, ikinci gruptaki hastalara UVA, üçüncü gruba PUVA tedavisi uygulandı. PUVA grubundaki hastalara 8-metoksipsoralen 0.6 mg/kg dozunda verildikten iki saat sonra UVA verildi. Her üç gruba da haftada 3 seans olacak şekilde toplam 40 seans fototerapi/ fotokemoterapi uygulandı. Wallace' ın dokuzlar kuralı esas alınarak hastaların tedaviden önce ve tedaviden sonra vitiligo lezyonları olan vücut yüzey alanları hesaplandı. Hastaların tedavi öncesi ve sonrası fotoğrafları çekildi. İyileşme oranı tedavi öncesi ve tedavi sonrası vitiligolu vücut yüzey alanı farkının tedavi öncesi vitiligolu vücut yüzey alanına bölünmesiyle hesaplandı. Gruplar iyileşme oranları açısından birbirleriyle mukayese edildi. Ayrıca her üç grupta iyileşme yüzdelerine göre repigmentasyon skorlaması yapıldı. Gruplar repigmentasyon skorları açısından da birbirleriyle karşılaştırıldı.Bulgular: Dar bant UVB tedavisi alan grupta ortalama yaygınlık skoru tedavi öncesi % 29.09 ± 19.79; tedavi sonrası ise 16.09 ± 7.67 olarak bulundu. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası yaygınlık skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p = 0.003). UVA tedavisi alan grupta ortalama yaygınlık skoru tedavi öncesi % 10.0 ± 4.77; tedavi sonrası ise % 9.72 ± 4.73 olarak bulundu. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası yaygınlık skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p > 0.05). PUVA tedavisi alan grupta ortalama yaygınlık skoru tedavi öncesi % 29 ± 23.6; tedavi sonrası ise % 17.27 ± 11.25 olarak bulundu. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası yaygınlık skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p = 0.003). Grupların iyileşme oranları ve repigmentasyon skorları karşılaştırıldığında; Dar bant UVB ile PUVA grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (p > 0.05). UVA grubu ile diğer iki grup iyileşme oranları ve repigmentasyon skorları açısından mukayese edildiğinde ise istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p < 0.001).Sonuç: Bu çalışmada vitiligolu hastalarda dar bant UVB tedavisi ve PUVA tedavisinin etkinlikleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı. UVA tedavisinin etkinliği ise hem dbUVB tedavisinden hem PUVA tedavisinden istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. Fototerapi ve fotokemoterapinin etkinliğinin karşılaştırılması için daha geniş kapsamlı ve daha uzun vadeli çalışmalar faydalı olabilir.Anahtar kelimeler: Vitiligo, dar bant UVB, UVA, PUVA Objective: Vitiligo is one of the challenging dermatologic diseases in terms of treatment. Phototherapy/ photochemotherapy is one of the most effective methods among available therapeutic modalities. In the present study, we aimed to compare narrowband UVB, UVA and PUVA therapies in vitiligo treatment.Material and method: 33 patients, who were presented and diagnosed as vitiligo at the outpatient clinic of Erciyes University, Dermatology Department and had involvement larger than 5% of body surface area, were recruited to the study. Patients assigned into three equivalent groups. The patients in group 1 underwent narrowband UVB, while those in group 2 and 3 underwent UVA and PUVA, respectively. In the PUVA group, patients underwent UVA two hours after administration of 0.6 mg/kg 8-methoxypsoralen. Overall, 40 sessions of phototherapy/ photochemotherapy were performed with a schedule of 3 sessions per week. Body surface area involving vitiligo lesions was calculated before and after therapy by using Wallace?s ?rules of nine?. Images of the patients were captured before and after therapy. Improvement rate was calculated by dividing difference of involved body surface area before and after treatment to involved body surface area before treatment. Furthermore, re-pigmentation scoring was performed to improvement rate in each group. Finally, groups were compared in terms of improvement rate and re-pigmentation score.Findings: In the group receiving narrowband UVB, mean disease involvement scores (relative to body surface area) before and after treatment were 29.09±19.79% and 16.09±7.67%, respectively. A significant difference was found between pre-treatment and post-treatment scores (p=0.003) in narrowband UVB group. In the group receiving UVA, mean disease involvement scores (relative to body surface area) before and after treatment were 10.00±4.77% and 9.72±4.73%, respectively. No significant difference was found between pre-treatment and post-treatment scores (p>0.05) in this group. Mean disease involvement scores (relative to body surface area) before and after treatment were 29.00±23.60% and 17.27±11.25%, respectively, in the PUVA group. A significant difference was found between pre-treatment and post-treatment scores (p=0.003) in PUVA group. When improvement rate and re-pigmentation scores of the groups were compared, no significant difference was found between narrowband UVB and PUVA groups (p>0.05). There was a significant difference between UVA group and other two groups in terms of improvement rate and re-pigmentation score.Conclusion: In the present study, no significant difference was found among patients with vitiligo regarding efficiency of narrowband UVB and PUVA therapy. The UVA group scores were significantly lower then the others in term of improvement rate and repigmentation. More comprehensive studies with longer follow-up should be useful in the comparative assessment of phototherapy and photochemotherapy.Keywords: Vitiligo, narrowband UVB, UVA, PUVA 72
- Published
- 2011
6. Lupus erythematous like histopathological changes on skin after the puva therapy and the correlation between these histopathological changes and clinical. serological finding
- Author
-
Boğa, Hümeyra, Acar, N. Alpaslan, and Diğer
- Subjects
Skin diseases ,Lupus erythematosus-cutaneous ,PUVA therapy ,Dermatology ,skin and connective tissue diseases ,Lupus erythematosus-systemic ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET İlk kez 1974 yılında uygulamaya giren ve psoriasis başta olmak üzere birçok deri hastalığının tedavisinde kullanılan sistemik PUVA tedavisi ile kısa ve uzun vadede yan etkiler gözlenebilir. Son yıllarda sistemik PUVA tedavisi sonrasında uzun vadede lupus eritematozus oluşumunun gözlendiği olgular bildirilmiştir. Bu nedenle bu çalışmada, sistemik PUVA tedavisi alan psoriasis ve mikozis fungoidesli hastalarda uzun süreli sistemik PUVA tedavisi sonrası deride oluşabilecek lupus eritematozus benzeri histopatolojik değişikliklerin saptanması ve bu olgularda klinik ve serolojik korelasyonun araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla Şubat 1999 ile Aralık 1999 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Fototerapi birimine başvuran, klinik ve histopatolojik olarak 18'i psoriasis vulgaris, 2'si mikozis fiıngoides tanısı alan toplam 20 olgu alındı. Yaşlan 22 ile 72 arasında değişmekte olan olguların 15'i erkek, 5'i kadın idi. Tedavi öncesinde önceden varolabilecek kollajen doku hastalığı yönünden klinik ve histopatolojik olarak incelenen olguların hiçbirinde kollajen doku hastalığını destekler bulgu saptanmadı. Tedavi sonrası ve 3 aylık kontrol periyodu sonrasında olgulardan alman lezyonlu ve lezyonsuz deri biyopsi örneklerinde histopatolojik inceleme yapıldı ve lupus band testi çalışıldı. Elde edilen lupus eritematozus benzeri histopatolojik değişikliklerin klinik ve serolojik korelasyonunun araştırılması amacıyla olgular ARA kriterleri yönünden incelendi ve ANA, Anti-DNA, Romatoid faktör, serum C3-C4 düzeyi, SSA ve SSB gibi immünolojik incelemeler yapıldı. Çalışmamızda PUVA tedavisi sonrasında deride lupus eritematozus benzeri histopatolojik değişiklikler saptanmasına rağmen klinik, serolojik ve immünofloresan yöntemlerle desteklenen SLE gelişimi gözlenmedi. Anahtar sözcükler: Sistemik PUVA tedavisi, yan etki, lupus eritematozus VI SUMMARY LUPUS ERYTHEMATOSUS LIKE HISTOPATHOLOGICAL CHANGES ON SKIN AFTER THE PUVA THERAPY AND THE CORRELATION BETWEEN THESE HISTOPATHOLOGICAL CHANGES AND CLINICAL, SEROLOGICAL FINDINGS PUVA therapy, which had been applied to many skin diseases especially including psoriasis since 1974, had many long and short term side effects. In recent years cases with lupus erythematosus, which had been occured after systemic PUVA therapy, were reported. For this reason in this study we want to determine the histopathological changes similar to the lupus erythematosus on skin after the longterm PUVA therapy and whether there is a correlation between these histopathological changes and the clinical and serological findings spesific for lupus erythemtosus. For this purpose, 18 cases diagnosed as psoriasis and 2 cases diagnosed as mycosis fungoides (5 female- 15 male, age range 22-72) clinically and histopathologically, who had administrated to Çukurova Universty Medical Faculty Dermatology Department Phototherapy Unit between February 1999 and December 1999, were included in this study. Before the PUVA therapy the patient were evaluated for spesific clinical and histopathological findings of connective tissue diseasses and none of them had these findings. At the end of therapy and 3 months after therapy biopsy was performed lesional and nonlesional skin for the histopathological analyses and lupus band test. To detect the correlation between observed histopathological findings and the clinical and serological findings, all of the patients were investigated with ARA (The American Rheumatism Association) criteria and in addition ANA, anti-DNA, Rheumatic factor, C3-C4 level in plasma, SSA, SSB were examined. In this study we found that after the PUVA therapy histopathological changes similar to the lupus erythematosus could be found on skin but SLE diagnose which was supported by clinical, serological and immunofluorescence findings was not detected. Keywords: Systemic PUVA therapy, side effect, lupus erythematosus vn 67
- Published
- 2000
7. Psoriasisli hastalarda PUVA tedavisi öncesi ve sonrası immunpanel sonuçları
- Author
-
Ertam, İlgen and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
84
- Published
- 1999
8. Vitiligo'da cerrahi tedavi yöntemlerinin kontrollü karşılaştırılması ve 'basic fibroblast growth factor' (bFGF) düzeyi
- Author
-
Özdemir, Mustafa, Tüzün, Yalçın, and Dermatoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
PUVA therapy ,Vitiligo ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
Vitiligo oluşturduğu kozmetik bozukluk sebebi ile belki de insanlık tarihi boyunca dikkat çekmiş ve bu hastalıktan kurtulmak için çok çeşitli tedavilere başvurulmuştur. Hastalığın oluşum mekanizması hakkında günümüzde bir çok teori ileri sürülmesine rağmen halen gizliliğini korumaktadır. Hastalığın oluşumundaki gizem, tedavisini de etkilemektedir. Vitiligo tedavisinde medikal tedavi yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınmasına rağmen, her medikal tedavi yöntemi her hastada aynı başarılı sonucu vermemektedir. Bundan dolayı otolog melanositlerin lezyonlu bölgeye transferi esasına dayanan cerrahi tedaviler dikkat çekici olmuştur. Vitiligo'da cerrahi yöntemle tedavi edilen olgu sayılarının kısıtlılığı ve randomize kontrollü çalışmaların olmaması sebebi ile uygulamaların başarısı hakkında kesin bir kanıya varılamamaktadır. Fakat yapılan başarılı çalışmalar ve elde edilen repigmentasyon oranlan dikkate alındığı zaman emme bül, yarı- kalınlıklı greft ve nonkültüre melanosit transplantasyon yöntemleri tavsiye edilen cerrahi yöntemleridir. Biz randomize ve kontrollü olarak yaptığımız bu çalışmamız da; keratotomi greft yönteminin (yarı-kalınlıklı greft) 12 hafta süresince % 90 repigmentasyon oranı ile en başarılı yöntem olarak tespit ettik. Bunu sırasıyla emme bülü ve keratotomi greft ve emme bülü greft yöntemi izledi. Transplante edilen greftte başlangıç ve bitiş süresinde pigmente alanlarda (55.4 + 27.68 / 22 + 15.43 (SD) mm2) milimetrik olarak karşılaştırıldığında yine keratotomi greft yöntemin daha başarılı olduğunu gördük. Yapılan istatistiksel değerlendirmede de keratotomi greft yönteminin uyguladığımız diğer yöntemlerden çok ileri düzeyde repigmentasyon sağladığı tespit edildi (p
- Published
- 1999
9. PUVA tedavisi gören hastaların T-lenfositlerinde kondanse kromatin ve mikronükleus değişimlerinin araştırılması
- Author
-
Hamurcu (Hasköse), Zuhal, Demirtaş, Halil, and Tıbbi Biyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
PUVA therapy ,Micronucleus tests ,Medical Biology ,Chromatin ,Tıbbi Biyoloji - Abstract
Ill ÖZET PUVA Tedavisi Gören Hastaların T-lenfositlerinde Kondanse Kromatin ve Mikronükleus Değişimlerinin Araştırılması PUVA, oral psoralenlerle birlikte UVA ışınlarının bazı hastalarda tedavi amacıyla uygulanmasıdır. Kardeş kromatid değişimi (KKD) ve mikronükleus (MN) UV tarafından oluşan DNA hasarlarını değerlendirmek için kullanılan duyarlı yöntemlerdir. Ancak UV'nin doza bağlı olarak çekirdek içindeki kondanse kromotin (KK) miktarını artırdığı da gözlenmiştir. PUVA tedavisi sırasında oluşabilecek hasarların KK miktarını ölçerek takip edilip edilemeyeceği araştırıldı. MN testi de kontrol parametresi olarak kullanıldı. Lenfosit çekirdeklerindeki kondanse kromatinin planimetrik ölçümü için özel bir bilgisayar programı yapıldı. Her hastanın tedavisinden önce ve 20, 40 ve 60 seans sonrasında mitojen bulunan büyüme ortamına 72 saatlik periferik kan kültürleri 'yapıldı. MN testi için 0.1 M KCI kullanımı dışında tüm uygulamalar konvansiyonel kromozom analiz yönteminde kullanılanların aynısıdır. Her hastanın tedaviden önce ve 20, 40 ve 60 seans sonrası 100 lenfosit çekirdeğinde kondanse kromatin yüzeyi (KKy) / total çekirdek yüzeyi (TÇy) ve 3000-5000 çekirdekte de MN insidansı ölçüldü. Alınan radyasyon dozu ile birlikte MN insidansında bir artış görülürken KK artışı ancak 60 seansta anlamlı bulunmuştur (Student t testi p < 0.001). Anahtar Kelimeler: PUVA, Mikronükleus, Kromatin. IV SUMMARY Investigation of Condense Chromatin content and Micronucleus frequencies in T-lymphocytes of PUVA Treated Patients PUVA can be expressed, as the application of oral psoralens with UVA radiation on some patients for their treatment. Sister chromatid exchange (SCE) and micronucleus (MN) are sensitive methods for evaluating DNA damages induced by UVA radiation. On the other hand, it is observed that condensed chromatin (cc) in nucleus is increased by dose dependent UV radiation. It has been investigated whether UV damages during PUVA treatment may be surveyed or not by cc measurement. MN test was used as the control parameter. A special computer program has been designed for planimetric measurement of condensed chromatin (cc) in lymphocytes nucleus. Pheripheral blood taken from each patient before and after 20, 40 and 60 sessions of treatment has been cultured in the growing medium with mitogen for 72 hours. Except for 0.1 M KCL used for MN testing, the other procedure was the same as that which was used in conventional methods for chromosomal analysis, cc surface / total nucleus surface is measured for each patient before treatment and after 20, 40 and 60 sessions in 100 lymphocytes nucleus and MN incidence is measured in 3000-5000 lymphocytes nucleus for each patient before treatment and after 20, 40 and 60 sessions. As a result, a increase is observed on MN incidence depending on radiation dose. Whereas cc increase is found statistically significant at the 60 th session only, (p < 0.001). Key Words: PUVA, Micronucleous, Chromatin. 50
- Published
- 1999
10. Vitiligo etyopatogenezinde nöropeptitler ve PUVA tedavisinin nöropeptitlere etkisi
- Author
-
Turasan, Abdullah, Utaş, Serap, and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Neuropeptides ,Vitiligo ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
7. ÖZET Bu çalışmada, vitiligonun etyopatogenezinde nöropeptitlerin rolünün ve PUVA tedavisinin nöropeptitlere etkisi olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, 27 vitiligolu hasta ve kontrol grubu olarak 20 sağlıklı kişi çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların lezyonlu derisinden ve lezyon kenarın dan, kontrol grubunun kol veya bacak derilerinden deri biyopsileri alınmış tır. Vitiligo lezyonlarında pigmentasyon sağlamak amacıyla hastalara PUVA tedavisi uygulanmıştır. Tedavi öncesinde ve tedavi süresince belirli aralıklar la rutin biyokimya, CBC tetkikleri ve göz muayeneleri yaptırılmıştır. Tedavi sonunda pigmentasyon sağlanan alanlardan yeniden deri biyopsileri alınmış tır. Biyopsi örnekleri VIP, SP ve somatostatin ile boyanarak ışık mikroskobu60 ile incelenmiştir. Vitiligolu hastalarda ve kontrol grubunda somatostatin ile hiç bir spesifik boyanma gözlenmezken, VIP ile ekrin terbezi ve kıl follikülü hücrelerinde, SP ile sadece ekrin terbezi hücrelerinde spesifik boyanma görülmüştür. Vitiligolu hastalarda saptanan spesifik boyanmalar, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında hem lezyonlu deride, hem lezyon kenarında, hem de tedavi sonrası repigmentasyon gelişen deride istatistiksel olarak farklı bulunmamıştır (p>0.05, p>0.05, p>0.05). Sonuç olarak yaptığımız çalışmada vitiligolu hastalarda, kontrol grubuna göre deride VIP ve SP'nin boyanma oranı ve boyanma şiddeti açısından farklılık göstermediği gözlenmiştir. Bu sonuçlar vitiligo etyopatogenezinde nöropeptitlerin rolü olmadığını düşündürmekte ise de, yanlış-negatif veya yanlış-pozitif durumlarla da karşılaşmış olabiliriz. Bu nedenle nöropeptitlerin deride daha ayrıntılı olarak ve değişik hasta gruplarında özellikle immünfluoresan tekniklerle frozen kesitlerde araştırılmasının daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır. 8. SUMMARY In this study, we aimed to investigate the role of neuropeptides in the aetiology of vitiligo and whether the PUVA treatment have some effects on neuropeptides. For this purpose, 27 patients with vitiligo and 20 healthy persons were included in our study. The biopsy samples were taken from lesional and marginal skin of patients, and skin of arms and legs of healthy person. PUVA treatment was applied to prove repigmentation in patients. Routine biochemical tests and CBC were done and eyes were examined by an ophtalmologist before and during the treatment. At the end of the treatment, biopsy samples were taken from repigmented areas. The biopsy samples were stained with antibodies against VIP, SP and somatostatin, and examined with62 light microscope. In both patient and control groups while there was no speci fic staining with somatostatin, eccrine gland and hair follicule cells were stai ned with VIP and, only eccrine gland cells with SP. When the specific staining obtained from patients with vitiligo was compared with those of the control group, there was no statistically significant difference between vitiligo lesions, marginal lesions, posttreated repigmentated areas (p>0.05, p>0.05, p>0.05). In conclusion, when the ratio and intensity of staining with VIP and SP in the patients with vitiligo were compared with those of the control group, no differences could be found. Although these findings suggest that neuropeptides do not play a role in the aetiology of vitiligo, we could have had a false-negative or false-positive result. For this reason, it was concluded that it would be more appropriate to study neuropeptides in more detail in the skin, and especially with immunofluorecence techniques in frozen sections. 71
- Published
- 1998
11. PUVA tedavisinde olası retina toksisitesinin elektroretinografik olarak incelenmesi
- Author
-
Kurt, Emin and Diğer
- Subjects
Göz Hastalıkları ,Eye Diseases ,PUVA therapy ,Electroretinography ,Toxins ,Retina - Abstract
29
- Published
- 1998
12. PUVA hastalarındaki histopatolojik değişikliklerin deri tipi, kümülatif UVA dozları ve PUVA süreleri ile ilişkisinin değerlendirilmesi
- Author
-
Tanriöver, Yonca, İlter, Nilsel, and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Furocoumarins ,Ultraviolet rays ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
45 ÖZET Fotoyaşlanma, UVR' na maruz kalmakla deride uzun vadede meydana gelen değişiklikleri ifade eden bir süreçtir ve son yıllarda üzerinde giderek daha çok çalışılan bir konu halini almıştır. Ancak; literatürde yapay UVR kaynakları, bunların terapötik kullanımları ve dolayısıyla PUVA' nın fotoyaşlanma ile olan ilgisi ve katkısı konusunda yapılmış çalışma sayısı azdır. Kümülatif UVA dozu 500 j/cm2 ' nin üzerinde olan PUVA hastalarında; PUVA' nın fotoyaşlanmaya katkısı olup olmadığının ve oluşan değişikliklerin deri tipleri, kümülatif UVA dozları ve PUVA süreleri ile ilişkisinin araştırılması amacıyla 8' i kadın, 16' sı erkek 24 olgu klinik ve histopatolojik olarak incelendi. Olguların üst kol derilerinden alınan biyopsi materyalleri, Hematoksilen-Eozin ve Van Gieson ile boyanarak ışık mikroskobunda değerlendirildi. Olgulara ait kesitlerde epidermis kalınlığı, epidermal hücrelerde polarite kaybı, atipi, melanositler ve melanin miktarı, dermoepidermal bileşke, damar yapıları, dermisde düzensiz pigment varlığı, kollajen ve elastik liflerin miktarı ve görünümleri incelendi. Epidermal hücrelerde polarite kaybının, epidermis kalınlığının, kollajende bazofilik dejenerasyonunun, elastik liflerdeki azalma ile parçalanmanın; olguların deri tipi, kümülatif UVA dozu ve PUVA sürelerinden bağımsız değişiklikler olduğu görüldü. Epidermisde melanin artışı, kümülatif UVA dozu ile ilişkili bulundu. Elastik liflerdeki parçalanmanın ise yaşla arttığı görüldü. Epidermal hücrelerde atipi ve dermoepidermal bileşkede herhangi bir patoloji izlenmedi. 51
- Published
- 1998
13. Vitiligo tedavisinde PUVA ve D-PUVA'nın klinik ve immunohistokimyasal olarak değerlendirilmesi
- Author
-
Özcan, Hamdi, Aktaş, Ekrem, and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Vitiligo ,Dermatology ,Calcipotriol ,Dermatoloji - Abstract
63 ÖZET Vitiligo, keskin sınırlı oval veya yuvarlak şekilli, süt beyazı makûllerle karakterize, doğumdan sonra gelişen ve sıklıkla ailevi geçişin görüldüğü bir hastalıktır. Lezyon bölgesinde derinin rengini veren melanosit hücrelerinin bulunup bulunmadığı tartışmalıdır. Hastalığın tedavisinde bu güne kadar çok çeşitli yöntemler kullanılmasına rağmen tam iyileşme sağlayan bir yöntem henüz yoktur. Bu çalışmada, son yıllarda patolojik incelemelerde kullanılan ve melanositleri gösterebilen S- 100 ve HMB-45 antikorlarıyla, vitiligo lezyonlarında immünohistokimyasal yöntemle melanositlerin bulunup bulunmadığı ve D-PUVA ve PUVA tedavi yöntemlerinin etkilerinin klinik ve immünohistokimyasal olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.64 Bu amaçla 27 vitiligolu hasta ve 20 sağlıklı birey çalışmaya alınmıştır. Hasta grubunun vücudunun sağ tarafındaki lezyonlara D-PUVA, sol tarafındaki lezyonlara sadece PUVA tedavisi uygulandı. Vitiligo alanları dokuzlar kuralına göre tedavi öncesi ve sonrası belirlendi. İmmünohistokimyasal çalışma için tedavi öncesi vitiligo bölgesinden ve tedavi sonrası D-PUVA ve PUVA tedavisi uygulanan ve repigmentasyon oluşmuş olan bölgelerden olmak üzere toplam üç biyopsi ve dermatolojik yakınması olmayan gönüllü 20 bireyden birer deri biyopsisi alındı. Klinik olarak; D-PUVA ve PUVA tedavilerinin vitiligoda aynı düzeyde etkili olduğu, D-PUVA tedavisine bağlı lokal yan etki oluşabileceği ve kalsipotriolün psöriaziste olduğu kadar vitiligo tedavisinde PUVA tedavisine katkı sağlamadığı görüldü. İmmünohistokimyasal boyama sonucunda S- 100 poliklonal antikoruyla vitiligolu bölgede melanositlerin bulunduğu görüldü (ortalama 13.65±9.83). Normal derideki melanosit sayısı ise ortalama 32.88±13.36 idi. Normal derideki melanosit sayısıyla, lezyon bölgesindeki melanosit sayısı karşılaştırıldığında aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p0.05). Çalışmamızda; sonuç olarak vitiligo lezyonlarında melanositlerin bulunduğu, melanositlerin tedavi sonrası aktif hale geldiği ve sayılarının arttığı tespit edilmiştir. Vitiligo tedavisinde PUVA ve D-PUVA arasında klinik ve immünohistokimyasal açıdan herhangi bir fark olmadığı tespit edilmiştir. 66 SUMMARY Vitiligo is a specific, common, often heritable, acquired disorder characterized by well-circumscribed milky white cutaneous macules. There is controversy over the presence, in the site of lesion, of melanocytes which give colour to the skin. Despite a wide variety of treatment methods employed so far, no treatment has been found yet to provide complete repigmentation. This study aims to detect the presence or absence of vitiligo lesions using immunohistochemical methods and the antibodies of S-100 and HMB-45 which have been used recently in pathological studies and are capable of revealing melanosites, and to provide a clinical and immunohistochemical evaluation of the effects of PUVA and D- PUYA treatment methods.67 For this purpose, 27 patients with vitiligo and 20 healthy subjects were included in the study. The lesions on the right side of the bodies of the patients were treated with D-PUVA and the ones on the opposite side with PUVA. Vitiligo sites were determined with the rule of nines before and after treatment. For immunohistochemical study, a total of three biopsy specimens were taken from the vitiligo site before treatment, from the PUVA and D-PUVA treated sites where repigmentation occured after treatment. In addition, one skin biopsy specimen was taken from each of 20 voluntary subjects without dermatological complaints. Clinically, D-PUVA and PUVA were observed to be equally effective in treating vitiligo, though the former may produce local side effects. It was also observed that calcipotriol in vitiligo treatment did not contribute so much to PUVA treatment as it did in psoriasis. It was seen that melanocytes were present in vitiligo sites when stained immunohistochemicaly with S-100 policlonal antibody (mean 13.65±9.83). The number of melanocytes in the normal skin was 32.88±13.36 on average. The difference between the numbers of melanocytes in the site with lesion and those found in the normal skin was statisticaly significant (p0.05). In conclusion, in our study we found that melanocytes were present in vitiligo lesions and they became active and increased in number after treatment. We also found that there was no clinical or immunohistochemical difference between PUVA and D- PUVA in the treatment of vitiligo. 77
- Published
- 1998
14. PUVA ile tedavi edilen hastalarda serum bakır ve çinko düzeyinin değerlendirilmesi
- Author
-
Koruyucu, Melih and Dermatoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Zinc ,PUVA therapy ,Dermatology ,Copper ,Dermatoloji - Abstract
72 ÖZET Bakır ve çinkonun bazı deri hastalıklarının gelişmesinde rolü olabileceği görüşü yaygın olmakla birlikte bu konuda yapılmış çalışma sayısı azdır. Literatürde bulunan çalışmalarda da derinin bazı inflamatuvar ve neoplastik hastalıklarında bakır ve çinko düzeylerinin değiştiği, dolayısıyla bakır/çinko oranının bozulduğu kaydedilmektedir. Bu bilgiler ışığında PUVA tedavisi planlanan hastaların bakır ve çinko metabolizmasını değerlendirdik. PUVA tedavisine alınan 9'u bayan, 7'si erkek 16 olgunun tedavi öncesi ve sonrası serum bakır ve çinko düzeyleri atomik spektrofotometri yöntemiyle bakıldı. 8 'i bayan, 7'si erkek 15 sağlıklı bireyden oluşan kontrol grubunun değerleri ile karşılaştırıldı. 7 psoriasis vulgaris hastasının serum çinko seviyesinin düşük, serum bakır seviyesinin yüksek olduğu ve bu değerlerin tedavi sonrası normal seviyelere ulaştığı tespit edildi. 5 vitiligolu ve 1 ürtikerya pigmentozalı hastanın tedavi öncesi ve sonrası serum bakır ve çinko değerlerinin normal şuurlarda olduğu görüldü. 2 mikozis fungoidesli hastanın serum çinko değeri düşüktü ve tedavi sonrası klinik olarak düzelme olmasına rağmen serum çinko seviyesi tam olarak düzelmedi. 1 alopesi totalisli hastanın ise serum çinko seviyesi düşük bulundu. Bu değer tedavi sonrası normal sınırlara ulaştı. Tedavi öncesi ve sonrası bakır/çinko oram mevcut değişiklikleri daha belirgin olarak gösterdi. Serum çinko seviyesi ve bakır/çinko oram; psoriasis vulgaris, mikozis fungoides ve alopesi totalis için hastalığın aktivasyonunu gösteren bir kriter olarak kullanılabilirler. Serum bakır seviyesi psoriasis vulgarism aktivasyonunu takip için bir kriter olarak kullanılabilir. Mikozis fungoidesli hastaların klinik olarak düzelmesine rağmen serum çinko seviyelerinin tam olarak normale dönmemesi hastalığın aktivasyonunun tamamen kaybolmadığım gösterebilir. Bu da PUVA tedavisi gören mikozis fungoidesli hastalarda görülen sık rekürrensi açıklayabilir. Hastalık süresi ve yaş ile serum bakır ve çinko düzeyleri arasında korelasyon gözlenmedi. Erkeklerde bakır/çinko oram bayanlara göre daha yüksek bulundu. 85
- Published
- 1997
15. PUVA ile PUVA ve kalsipotriyol kombine sağaltım etkinliğinin psoriaz alan şiddet indeksi ile değerlendirilmesi
- Author
-
Ok (Umaç), Çiğdem, Güneş, Ali Tahsin, and Diğer
- Subjects
Skin diseases ,Calcitriol ,PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Vitamin D ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Çalışmamızda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Genel Polikliniği ve Psoriyaz Tedavi Takip Polikliniğine başvuran olgular arasından seçilen 20 olguya PUVA (Psoralen + UVA) ile beraber topikal olarak kalsipotriyol pomad uygulanarak kombine sağaltımın etkinliği araştırılmıştır. Kontrol kümesini oluşturan 20 olguya ise sadece PUVA uygulanmıştır. PUVA sağaltımı Avrupa Fototemoterapi Protokolüne uygun olarak yürütülmüştür. 50 uglg konsantrasyonunda pomad bazındaki kalsipotriyol günde iki kez topikal olarak uygulanmıştır. Sağaltım etkinliği her iki kümedede haftalık PAŞİ (Psoriyaz Alan Şiddet İndeksi) skoru izlemleriyle değerlendirilmiştir. Sağaltımın başlangıcında ve I., II., III., IV., V., VI., VII. ve VIII. hafta sonundaki ortalama PAŞİ skorları araştırma kümesinde sırasıyla 11.1, 5.9, 3.3, 2.0, 1.1, 0.7, 0.4, 0.2 ve 0, kontrol kümesinde ise 11.5, 7.9, 4.2, 3.0, 2.6, 1.7, 1.1, 0.7 ve 0 olarak belirlenmiştir. İki kümenin ortalama PAŞİ değerleri karşılaştırıldığında PUVA ile kalsipotriyol kombinasyonu uygulanan kümede kontrol kümesine göre daha düşük değerler saptanmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Yine her iki kümedeki olguların toplam UVA dozları ortalamaları ve iyileşme için gereken ortalama süre de istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu çalışmada PUVA + kalsipotriyol kombinasyonunun antipsoriyatik etkinliği yalnızca PUVA uygulanan küme ile karşılaştırılarak araştırılmış, kombine sağaltımın iyileşmeyi hızlandırıcı ve iyileşme için gerekli toplam UVA dozunu azaltıcı etkisinin olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır. PUVA ile kalsipotriyol kombine sağaltım etkinliğinin daha geniş olgu sayıları ve değişik uygulama protokolleri ile denenmesinin yararlı olabileceği düşünülmüştür. 97
- Published
- 1996
16. Kalsipotriyol ile puva ve kalsipotriyol kombine sağaltım etkinliğinin psoriyaz alan şiddet indeksi ile değerlendirilmesi
- Author
-
Ergül, Selma, Güneş, Ali Tahsin, and Diğer
- Subjects
Skin diseases ,Calcitriol ,PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Çalışmamızda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Genel Polikliniği ve Psoriyaz İzlem Polikliniğine başvuran olgular arasından seçilen 20 olguya topikal olarak kalsipotriyol pomad uygulanarak etkinliği araştırılmıştır. Kontrol kümesini oluşturan 20 olguya ise PUVA + kalsipotriyol kombine sağaltımı uygulanmıştır. Kalsipotriyol pomad (50^g/g) günde 2 defa topikal olarak uygulanmıştır. Sağaltım etkinliği her iki kümede haftalık PAŞİ (Psoriasis Alan Şiddet İndeksi) skoru izlemleriyle değerlendirilmiştir. Sağaltımın başlangıcında ve 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 hafta sonundaki ortalama PAŞİ skorları araştırma kümesinde sırasıyla 11, 6.3, 3.8, 2.6, 1.5, 0.9, 0.6, 0.4, 0.3 kontrol kümesinde ise 11.1, 5.9, 3.3, 2, 1.1, 0.7, 0.4, 0.2, 0 olarak hesaplanmıştır. İki kümenin ortalama PAŞİ değerleri karşılaştırıldığında kalsipotriyol uygulanan kümenin PAŞİ değerleri daha yüksek olmasına karşın istatiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. 56 71
- Published
- 1996
17. Kronik idyopatik ürtikerde PUVA tedavisi
- Author
-
Peşkircioğlu, Sim and Diğer
- Subjects
Skin diseases ,Urticaria ,PUVA therapy ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Çalışmamız, Aralık 93-Kasım 94 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı'na başvuran 11 'i kadın 4'ü erkek 15 kronik idyopatik ürtikerli hasta ile sağlıklı 10'u kadın 5'i erkek 15 kişinin oluşturduğu kontrol grubu üzerinde gerçekleştirildi. Çalışmada psoriazis, vitilgo, m.fungoides gibi dermatolojik hastalıkların tedavisinde etkinliği kanıtlanmış olan PUVA'nın kronik idyopatik ürtikerli hastaların tedavisinde de faydalı olup olamayacağının gösterilmesi amaçlanmıştır. Kontrol grubundaki, daha önceden antihistaminik tedavi almamış 15 kişinin kan histamin düzeyleri saptandı. Daha sonra hastalar 16 seans, toplam 8 J/cm2 PUVA tedavisi aldılar. PUVA tedavisi tamamlanan hastaların tekrar kan histamin düzeylerine bakıldı. Tedavi öncesinde kendilerine verilen izlem formlan yeniden hastalara verilerek hastalar birer ay daha takip programına alındı. Bu süre sonunda bulgu ve belirtilere verilen yanıtlar tekrar skorlanarak kaydedildi. PUVA tedavisi öncesine göre tedavi sonrasında kronik ürtiker bulgu ve belirtilerine yönelik tüm parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı azalma veya kaybolma gözlendi. Kan histamin düzeylerinde ise kontrol grubuyla32 karşılaştırıldığında başlangıçta anlamlı fark olmadığı gibi PUVA tedavisi öncesi ve sonrası arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı bulundu. Hastalarda PUVA tedavisi ile belirgin bir yan etki izlenmedi. Tüm hastalar tedaviyi iyi tolere ettiler ve sübjektif olarak tedaviden memnun kaldılar. Bu sonuçlara dayanarak kronik ürtikerli hastalarda PUVA tedavisi ile kan histamin değerlerinde anlamlı bir düşüş sağlanamamış olsa da bulgu ve belirtilerdeki anlamlı azalma bu tedavinin daha geniş gruplarda ve çift kör kontrollü çalışmalarla ileride umut verici sonuçlar yaratabileceğini düşündürmektedir. 37
- Published
- 1995
18. PUVA ve PUVA+galvanoterapi sağaltımları etkinliğinin paşi kullanılarak psoryaz hasta kümelerinde karşılaştırılmalı araştırımı
- Author
-
Bozkurt, Ekin, Güneş, Ali Tahsin, and Diğer
- Subjects
Skin diseases ,PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Psoryaz sık görülen ancak etyopatogenezi tam olarak aydınlatamadığı için kesin sağaltımı da henüz mümkün olmayan bir dermatozdur. Özellikle son yıllarda pek çok sağaltım seçeneği ortaya çıkmıştır. En etkili, en güvenilir, uygulaması kolay, yan etkileri olabildiğince az bir sağaltım şemasının geliştirilebilmesi için sayısız klinik ve laboratuar araştırma yapılmaktadır. Bu çalışmada da güçlü bir sağaltım yöntemi olan PUVA (Psoralen + UVA) ile henüz iyi bilinmeyen ancak uygulaması kolay, güvenilir ve yan etkisi olmayan bir antipsoryatik yöntem olan galvanoterapi ilk kez birlikte uygulanarak bu kombinasyonun etkinliği araştırılmıştır. Araştırma grubundaki 20 olguya PUVA + galvanoterapi, kontrol grubundaki 20 olguya ise yalnızca PUVA uygulanmıştır. PUVA, Avrupa fotokemoterapi protokolüne uygun olarak yürütülmüştür. Galvanoterapi, Galvani 4 kap yöntemi ile sürekli akım verilerek sağaltımın ilk 4 haftasında uygulanmıştır. Değerlendirme haftalık PAŞİ (Psoryaz Alan Şiddet İndeksi) skorları aracılığı ile yapılmıştır. Sağaltım başlangıcında ve 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8. hafta sonundaki ortalama PAŞİ skorları araştırma grubu için sırasıyla 1 0.9, 6.6, 4.2, 2.5, 1.4, 0.8, 0.5, 0.1, kontrol grubu için 11, 6.1, 3.8, 2.5, 1.4, 0.8, 0.4, 0.2, 0'dır. İki grubun PAŞİ değerlerinin karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Yine her iki gruptaki olguların iyileşmeleri için gereken ortalama süre ile toplam UVA değerleri arasında da istatistiksel fark yoktur. Ancak galvanoterapinin etki mekanizmasının açıklığa kavuşmasını ve daha etkili uygulama şekillerinin geliştirilmesini takiben PUVA + galvanoterapi kombine sağaltımının değişik protokoller ile ve daha uzun süreli olarak denenmesinin yararlı olabileceği düşünülmüştür. Psoryaz sağaltımında galvanoterapi + fotokemoterapi kombinasyonunun etkinliğinin ilk kez araştırıldığı bu çalışmada kombine sağaltımın iyileşmeyi hızlandırıcı ve iyileşme için gerekli toplam ışın dozunu azaltıcı etkisinin olup olmadığının saptanması amaçlanmıştır. Objektif ve duyarlı bir yöntem olan PAŞİ kullanılarak yapılan değerlendirme sonucunda 4 hafta süreyle uygulanan PUVA + galvanoterapi kombine sağaltımının iyileşmeyi hızlandırmadığı saptandığı gibi bu kombinasyonun PUVA ile karşılaştırıldığında iyileşme için gerekli toplam ışın dozunu azaltıcı etkisinin de olmadığı görülmüştür. -74- 91
- Published
- 1994
19. Psöriasisli hastalarda PUVA, PUVA+UVB, UVB tedavilerinin karşılaştırılması
- Author
-
Erinç, Ersan and Diğer
- Subjects
Ultraviolet therapy ,PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
31 ÖZET Çalışmamız Mart 1992 - Nisan 1994 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi Dermatoloji Polikliniğine baş vuran 27 Psöriasisli hasta üzerinde yapıldı 11 hastaya PUVA,8hastaya PUVA + UVB uygulandı. Tedaviler klinik başarılan yan etkileri ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunamadı. Elde edilen veriler ışığında tedaviye PUVA yada UVB ile başlanması, sonuç alınamazsa kombine tedaviye geçilmesi uygun olur kanaatindeyiz. SUMMARY We have studied on 27 patients with psoriasis applied to Atatürk Un. Clinic of Dermatology between March, 1992- April, 1994. Patients were exposed with PUVA (11 patients), UV-B (eight patients) and PUVA+UV3 (eight patients). We compared to treatments groups according to their clinical efficacy, side-effects and recurrences. Any statistically significant differences among treaments groups was not found. We think that initial therapy has to be PUVA or UV-B. If can't provide enough imporevement,we advice their combination. `.* 31 ÖZET Çalışmamız Mart 1992 - Nisan 1994 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi Dermatoloji Polikliniğine baş vuran 27 Psöriasisli hasta üzerinde yapıldı 11 hastaya PUVA,8hastaya PUVA + UVB uygulandı. Tedaviler klinik başarılan yan etkileri ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunamadı. Elde edilen veriler ışığında tedaviye PUVA yada UVB ile başlanması, sonuç alınamazsa kombine tedaviye geçilmesi uygun olur kanaatindeyiz. SUMMARY We have studied on 27 patients with psoriasis applied to Atatürk Un. Clinic of Dermatology between March, 1992- April, 1994. Patients were exposed with PUVA (11 patients), UV-B (eight patients) and PUVA+UV3 (eight patients). We compared to treatments groups according to their clinical efficacy, side-effects and recurrences. Any statistically significant differences among treaments groups was not found. We think that initial therapy has to be PUVA or UV-B. If can't provide enough imporevement,we advice their combination. `.* 41
- Published
- 1994
20. PUVA ile anthralin ve galvanoterapi kombine sağaltım etkinliğinin psoriasis alan şiddet indeksi değerlendirilmesi
- Author
-
Arda (Özşahin), Füsun, Güneş, Ali Tahsin, and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Anthralin ,Electric stimulation therapy ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Çalışmamızda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Genel Polikliğine ve Psoryaz Tedavi Takip Polikliğine baş vuran değişik klinik formlarda 20 psoryaz olgusuna fotokemoterapi (PUVA) uygulamış ve ilk kez kliniğimizde uygulanan anthralin galvanoterapi kom bine sağaltım yöntemi ile sağaltımın etkinliği yönünden karşılaştırılmıştır. Sağaltım etkinliğinin izlemi, her iki kümede de PAŞİ skoru kul lanılarak belirlenmiştir. PUVA kümesinde PAŞl skoru ortalaması sağaltımdan önce 10.9, sağaltımın birinci haftası sonunda 6.0, ikinci haftası sonunda 3.8, üçüncü haftası sonunda 2.5, dördüncü haftası sonunda 1.4 olarak belirlenmiştir. Anthralin galvanoterapi kombinasyonu uygulanan kontrol kümesinde PAŞI ortalaması sağaltımdan önce 10.9, birinci hafta sonunda 4.2, ikinci hafta sonunda 2.4 üçüncü hafta sonunda 1.1, dördüncü hafta sonunda 0.6 ola rak belirlenmiştir. Sonuçta PUVA sağaltımı uygulanan kümenin PAŞl skoru or talamalarının birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü hafta sonunda anthralin gal- varoterapi uygulanan kontrol kümesine göre yüksek olmasına rağmen bu fark istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. 110
- Published
- 1994
21. Psöriazis tedavisinde topikal clobetazol propionate ile antralin dakika tedavisinin etkinliğinin karşılaştırılması
- Author
-
Akyar, Nevzat, Kökçam, İbrahim, and Diğer
- Subjects
Skin diseases ,Clobetasol ,PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Anthralin ,Dermatoloji - Abstract
olarak düşünülmesi ve topikal kortikosteroidlere tercih edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. ÖZET Çalışmamızda 27 psöriazisîi hastanın vücutları sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrılarak, sağ tarafa Antralin Dakika Tedavisi, sol tarafa dobetazoi propionate merhem uygulanarak, her iki uygulamanın etkinli^ araştırıldı Dört haftalık tedavi sonunda, her iki grupta başlangıca göre lezyonlarda anlamlı bir iyileşme sağlandı. Gobetazol propionat uygulanan tarafta iyileşme, Antralin Dakika Tedavisine göre anlamlı biçimde fazla ve daha erken bulundu. Tedavi süresince dobetazoi propionata bağlı yan etki görülmezken, Antralin Dakika Tedavisi uygulanan tarafta; %26 hafif irritasyon, %15 şiddetti irritasyon ve köbnerizasyon ve %100 oranında perilezyonei deride geçici elbiselerde ise kalıcı, değişik derecelerde menekşevi renklenme görüldü. Sonuç olarak, her ne kadar dobetazoî propionat ile iyileşme oranı daha çok ve daha hızlı olup, yan etki görülmemişse de hiçbir topikal kortikosteroidin, plak psoriazis tedavisinde ilk seçenek olmaması gereğini düşünüyoruz. Son 15 yıldır, Dakika Tedavisi adıyla eski popülaritesine kavuşan, doktorun uygun hasta secimi ve hastanın dikkatli uygulamasıyla hiçbir lokal ve sistemik yan etkiye yol açmayan, uzun nükssüz dönemler sağlayan Antralirtm, uygun psoriazis vakalarının tedavisinde ilk seçenek olması gereğini düşünüyoruz. 57 64
- Published
- 1994
22. Psoriasis vulgarisde puva tedavisi öncesi ve sonrası nötrofil fonksiyonlarının değerlendirilmesi
- Author
-
Menteşoğlu (Torin), Gamze and Diğer
- Subjects
Neutrophils ,PUVA therapy ,Chemotaxis ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Psoriasis, oldukça sık görülen, eritemli, sedef rengi skuamlı pla- darla karakterize, kronik inflamatuar bir deri hastalığıdır. Etyopatoge- rıezi üzerinde yoğun çalışmalar yapılmasına rağmen halen kesin sonuca varılmamıştır. Son zamanlarda araştırmalar, psoriasisde erken histopatolojik bulgulardan biri olan nötrofil kemotaksisi üzerinde yoğunlaşmakla birlikte görüşler daha çok hastalığın aktif döneminde nötrofil kemotaksisinde anlamlı bir artışın olduğunu desteklemektedir. Psoriasisin etyopatogenezi tam açıklığa kavuşmadığı için tedavide farklı mekanizmalarla etki gösteren değişik prosedürler kullanılmaktadır. Yay gın kullanım alanı bulan ve etkili bir tedavi yöntemi olan PUVA foto- kemoterapisi, temel olarak DNA sentezini inhibe ederek etki gösterir. Ancak etyopatogenezde rolü bilinen nötrofil kemotaksisine etkisi konu sunda açıklık yoktur. Bu amaçla tedavi görmemiş aktif dönemdeki 10 hasta ve stabil dönemdeki 10 hasta ile PUVA tedavisi alan 20 kişilik hasta grubunda nötrofil fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla nötrofil kemotaksisi, random migrasyon ve kemotaktik indeks gibi nötrofil fonksiyon parametreleri modifiye Boyden Chamber metoduyla değer lendirildi. Stabil dönemdeki olgularda nötrofil fonksiyonlarında herhangi bir değişiklik saptanmazken aktif dönemdeki olgularda nötrofil kemotaksi sinde artış saptandı. PUVA tedavisi ile hastalığın kontrol altına alındığı olgularda ise; nötrofil fonksiyonlarında aktif olgulara göre değişiklik bu lunmazken, stabil dönemdeki olgulara göre nötrofil kemotaksisinde ar tış saptandı. Sonuçlarımız nötrofil kemotaksisinin bir aktivasyon parametresi olarak göz önüne alınabileceğini, PUVA tedavisinin ise inf- lamasyon mediatörleri üzerine olan muhtemel etkisi ile nötrofil fonksi yonlarını değiştirebileceğini düşündürmüştür. - 36 SUMMARY Psoriasis, is a quite frequently seen, chronic inflamatory skin di sease, characterized by erythema and silvery colored scaly plaques. Al though several studies subjected on the etiopathogenesis of the disease were carried out, there has been no conclusion yet. Recently, researches were focused on intraepidermal accumulation of polymor phonuclear leucocytes which was one of the earliest histological char acteristic feature of psoriasis lesions. Besides, it's of interest that the highest chemotactic values have been noted in patients in the activa ted state of the disease. Because of the etiopathogenesis of the di sease was still not clear, several therapy procedures that effects with different mechanisms were used. PUVA photochemotherapy, by having a worldwide distribution and effecting basically by inhibiting DNA syn thesis is a very effective therapy method. However, the mechanism that PUVA acts on neutrophil chemotaxis is not known. On this pur pose, the neutrophil chemotaxis, random migration and chemotactic index were studied with modified Boyden Chamber method on 10 pa tients in the activated state, 10 patients in the stabilised state and 20 patients who have taken PUVA therapy. There is no statistically significant difference in neutrophil func tions of the patients in the stabilized state, while a significant in crease in the neutrophil chemotaxis of the patients in the activated state is observed. The patients that has taken PUVA therapy showed a sufficient clinical inprovement. There is no significant difference in neutrophil functions between the patients in the activated state and the patients that has taken PUVA therapy. On the other hand, a significant in crease in neutrophil chemotaxis is observed between the patients in the stabilized state and the patients after PUVA therapy. Our results, give rise to thought that neutrophil chemotaxis can be accepted as an activation parameter, however PUVA therapy, with exerting a possible effect on inflammation mediators, may lead to alte rations in the neutrophil functions. - 37 - 42
- Published
- 1993
23. Palmoplantar psöriaziste 'banyo puva' tedavisi
- Author
-
Karaoğlu, Sema, Aşçıoğlu, Özcan, and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
38 ÖZET Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine başvuran ve palmoplanar psöriazis tanısı alan kırk hasta rastgele iki eşit gruba ayrıldı. Birinci gruptaki hastalara 4 mg/L oranında 8-MOP içeren banyo suyunda 20 dakika el ve/veya ayak banyosu yaptırıldıktan sonra Waldmann PUVA 200 fotokemoterapi cihazı ile UVA uygulandı. İkinci gruptaki hastalara ise sadece musluk suyu içeren banyo suyunda 20 dakika el ve/veya ayak banyosu yaptırıldıktan sonra aynı şekilde UVA uygulandı. `Banyo PUVA` tedavisi birinci hafta hergOn daha sonra haftada üç kez uygulandı. Birinci ve ikinci grupta tedavi öncesi ve tedavi sonrası PASI skorları karşılaştırıldığında her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı bir düzelme tesbit edildi (p
- Published
- 1993
24. Psöriazisli hastaların kan lenfositlerinde 8-metoksipsoralen ve UV-A'nın klastojenik etkisinin araştırılması
- Author
-
Karahalil, Bensu, Şardaş, Semra, and Diğer
- Subjects
Photochemotherapy ,Pharmacy and Pharmacology ,PUVA therapy ,Methoxsalen ,Psoriasis ,Lymphocytes ,Eczacılık ve Farmakoloji - Abstract
VI. ÖZET Psöriazis, alopesi ve vitiligolu hastaların tedavisinde günümüzde 8-MOP (8-Metoksipsoralen) ve UV-A fotokemoterapisi birarada kullanılmaktadır ve hastalığın şiddetine göre PUVA dozu ayarlanmaktadır. PUVA tedavisinin DNA'da hasar oluşturacağı düşünülmektedir. Bu nedenle tedavi altında olan hastalar risk içinde olabilirler. Bu araştırmada 8-MOP ve UV etkinliği son derece hassas ve güncel bir klastojenik yöntem olan kardeş kromatid yöntemi (Sister Chromatid Exchange=SCE) ile tedavi altındaki hastalarda DNA'daki potansiyel riski belirlemek için periferal kanda SCE tayin edilmiştir. SCE, DNA'da hasar oluşturduğu düşünülen kimyasal ajanlara maruz kalan populasyonlardaki genotoksik riski değerlendirmede kullanılan bir yöntemdi r. Çalışmamızda PUVA f otokemoterapisinin SCE sıklığına olan etkisini araştırmak amacıyla, PUVA tedavi öncesi 46 (bunlardan sadece 32 birey tedaviye devam etmiştir) ve araştırmaya başladığımızda klinikte PUVA tedavisi almakta olan 15 bireyden kan örnekleri alınmış ve kısa süreli kan doku kültürleri hazırlanarak SCE/hücre değerleri saptanmıştır. PUVA kombine tedavisini almayan 32 bireyin ortalama SCE değeri 4,81±0,99, fotokemoterapi alan yani PUVA tedavi sonrası grubun ortalama SCE değeri ise 6, 84±0, 95 ' di r. PUVA tedavi sonrası grubun ortalama SCE değeri, PUVA tedavi öncesi gruptan önemli derece yüksek bulunmuştur (p0,05). Ayrıca sigara içme alışkanlığı olan ve PUVA fotokemoterapisi almış bireyler sigara içme alışkanlığı olmayan bireylerle kıyaslandığında sigaranın SCE sıklığını arttırdığı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p0,05). Also, PUVA treated smoker subjects were compared by PUVA treated non-smoker subjects and the effect of smoking has been showed istatistical 1 y 62;o increased the SCE frequency (p
- Published
- 1992
25. Psoriasisde puva tedavisinin etkinliği
- Author
-
Denli, Y.Gül and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Psoriasis ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Bu çalışmada, remisyon ve ataklarla bazan hayat boyu sürebilen psoriasisde, 1974*lerden beri yurt dışında uygulanan PUVA yönteminin; Çukurova Bölgesindeki psoriasisli olgularda da etkinliğini araştırmak amaçlandı. Bu amaçla, Haziran 1989-Mayıs 1990 tarihleri arasında Çukurova üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalına başvuran 50 psoriasisli olgu çalışma kapsamına alındı. Olguların idame tedavileri halen devam etmektedir. Yaşları 18 ile 65 arasında değişen olguların 28' i kadın, 22 'si erkek idi. Ortalama vücud yüzeylerinin % 42.23'ü tutulmuş olup toplam 32 seansda ve total UVA dozu 112.13 J/cm'z ile tedavi edilmişlerdi. Tedaviye alınan olgulara PUVA yöntemi Avrupa protokolüne göre uygulandı. Yöntemin % 88 başarılı olduğu gözlendi. özet olarak; bu çalışma PüVA'nın psoriasisde uygulanan diğer tedavi yöntemleri arasında önemli bir yeri olduğunu ve hastalarda başarıyla kullanılabileceğini göstermektedir. Çalışmamız; literatürdeki, bu yönde yapılan araştırmalara katkısı yanında, psoriasisli olgularda uygulanan uzun süreli PUVA tedavisinin, deri üzerindeki etki ve yan etkilerinin araştırılarak ortaya çıkarılmasında yapılacak benzer çalışmalara yol gösterici olabilir. 51 SUMMARY In this study, we investigated the effects of PUVA in psoriasis in Çukurova region, which sometimes continued with remission and attacks through the life. PUVA has been performed on the world since 1974. For this purpose, 50 cases with psoriasis, which admitted to Department of Dermatology Medical School of Çukurova University from June 1989 to May 1990 were studied. The maintenance of these cases has still been continued. 50 patients (28 female and 22 male) were between 18-65 of years. The patients had 42.23 percent of total body surface involvement and they treated with total UVA dose 112.13 J/cm* in 32 session. PUVA was performed on the patients with psoriasis in according to European Treatment Protocol. The ratio of this method's success was 88 percent. In summary, this study suggested that PUVA was more important in psoriatic cases than the other treatment protocols. Our study may contribute to the other studies regarding psoriasis treatment and it may lead to studies concerning the effects and side effects of long term application of PUVA on patients with psoriasis. 52 59
- Published
- 1991
26. Mikozis fungoideste PUVA tedavisi
- Author
-
Akin, Mehtap and Diğer
- Subjects
Photochemotherapy ,PUVA therapy ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Çalışmamız, Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı 'na Şubat 1987 - Aralık 1989 tarihleri arasında tedavi için başvuran 31 mikozis fungoidesli hasta üzerinde gerçekleşti. Hastalarımızın 15'i kadın, 16'sı erkekti. Yaş dağılımı 17-71, hasta lık süreleri 1 ay - 21 yıl arasında değişmekte idi. Hastalarımıza mikozis fungoides tanısı klinik ve dermatopatolojik bulgulara dayanarak konuldu. Hasta seçiminde PUVA tedavisinin kontrendi- kasyonları gözö'nüne alındı. Çalışmamıza aldığımız hastaların 7 'si evre I, 24'ü evre II de idi. Hastalara 8-MOP oral olarak 0.6 mg/kg şeklinde verildi ve iki saat sonra UVA ışınlamasına alındı. Tedavi klinik ve dermatopatolojik remisyon meydana gelene kadar haftada üç gün uygulandı, daha sonra idame tedavisine 2 ? geçildi. UVA dozu 0.5 j/cm ile başlanıp, 3:5 j/cm ye kadar artırıldı. Evre I 'deki hastalar, evre H'dekilere göre klinik ve dermatopatolo jik olarak daha iyi cevap vermişlerdir. I. evredeki hastalarda lezyonlarm iyileşmesi 2.5-13 ay, II. evredeki hastalarda ise 1.5-31 ay arasında değiş mektedir. Vücut yüzeyinin % 10'undan geniş yüzeyini tutan lezyonlar tedavi ye daha geç cevap vermişlerdir. Hastalardan 5'inde idame tedavisine geçildikten sonra nüksler görülmüştür. Hastaların bir kısmında akut yan etkiler gelişmiş, ancak bu yan etkiler tedavinin devamını engellememiştir. Bunun dışında tedaviyi olumsuz etkileyecek herhangi bir sistemik yan etki gözlenmemiştir. Sonuç olarak erken dönem (evre I ve evre II) mikozis fungoideste, PUVA tedavisinin önemli bir yan etki göstermeyen, etkili bir tedavi yönte mi olduğu belirlendi. Mikozis fungoides gibi yaşamı tehdit eden bir hastalıkta, hayatın niteliğini bozmadan tedavi etmesi önemli bir avantaj olarak kabul edildi. Uzun süreli olması tedavinin dezavantajıdır. Uzun vadede çıkabilecek komplikasyonları nedeni ile hasta seçimi ve takibinde çok dikkatli olunmalıdır. 45
- Published
- 1990
27. Vitiligoda PUVA tedavisi
- Author
-
Çolakoğlu, Ümit and Diğer
- Subjects
PUVA therapy ,Vitiligo ,Dermatology ,Dermatoloji - Abstract
ÖZET Çalışmamız, Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabil im Dalı'na, Eylül 1986 - Kasım 1988 arasında tedavi için başvuran 40 vitili- golu hasta üzerinde gerçekleştirildi. Hastaların 27'si kadın, 13 'ü erkek ti. Yaş dağılımı 14-60, hastalık süreleri 1-27 yıl arasında idi. Hastalarımıza vitiligo tanısı klinik olarak konuldu. Çalışmamıza 33 generalize, 5 lokalize, 2 segmental vitiligolu hasta alındı. Hasta se çiminde PUVA tedavisinin kontrendikasyonlan dikkate alındı. Tedaviden önce ve her altı ayda bir göz muayeneleri, tam kan, sedi mantasyon, tam idrar, karaciğer ve böbrek fonksiyonları total lipid, kolesterol, trigliserid, total protein, albumin ve açlık kan şekeri tet kikleri yaptırıldı. Hastalara 0.6 mg/kg olacak şekilde 8-MOP oral yoldan verildi ve iki saat sonra UVA ışınlamasına alındı. Tedavi haftada 2-3 gün olacak şe- 2 kilde uygulandı. UVA uygulama dozu 0.5 J/cm ile başlanıp maksimum 8.5 2 J/cm 'e kadar çıkıldı. Tedavi başladıktan 1 - 3.5 ay sonra (8-30 PUVA) perifolliküller ma kûller halinde repigmantasyonlar ortaya çıktı. Tam ve tama yakın düzelme 12-24 aydan sonra gözlendi. Tedaviye öncelikle cevap veren bölgeler gövde, yüz, kollar ve bacak lar oldu. El ve ayak sırtları, parmak uçları, avuç içleri, topuklar,34 - genital bölge tedaviye daha geç cevap veren bölgeler olarak belirlendi. Vitiligonun klinik tipleri ve hastalık süreleri ile tedaviye alı nan cevaplar arasında belirgin bir fark gözlenmedi. Hastaların bir kısmında akut yan etkiler ortaya çıktı. 2 hastamız da konjonktivit oluştu. Bu yan etkilerin hiçbiri tedavinin devamına engel olmadı. Tedavi süresince hastaların hiçbirinde sistemik yan etki ortaya çık madı. Sonuç olarak, vitiligoda PUVA tedavisi etkili, uzun süreli, yan et kileri tolere edilebilen bir tedavi metodu olarak belirlendi. Uzun süreli olması tedavinin dezavantajıdır. Ayrıca, uzun vadede ortaya çıkabilecek komplikasyonlann bir kısmı tartışmalı olduğundan has ta seçimi ve takibi titizlikle yapılmalıdır. 38
- Published
- 1989
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.