9 results on '"Yılmaz, Fahri"'
Search Results
2. Meslek yüksek okulu öğrencilerinin programlama başarısını etkileyen faktörlerin incelenmesi
- Author
-
Yılmaz, Fahri, Çakır, Hasan, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Anabilim Dalı, and Hasan Çakır
- Subjects
Motivation ,Student achievement ,Eğitim ve Öğretim ,Programming ,Education and Training ,Demographic characteristics ,programlama başarısı,meslek yüksek okulu,programlama,programlama eğitimi,the student achievement in computer programming,two-year vocational college,computer programming training ,Vocational high schools ,Computer programming ,Self-efficacy ,Self regulated learning ,University students - Abstract
Bu tez çalışmasının amacı, meslek yüksek okulu öğrencilerinin programlama başarılarını etkileyen faktörleri ortaya çıkarmak ve öğrencilerin programlama başarıları ile demografik bilgileri (cinsiyet, mezun oldukları okul türü, programlamayla ilgili geçmiş deneyimleri, genel akademik not ortalamaları), problem çözme ve analitik düşünme becerisi, kişisel öz yeterlilik ve motivasyonları, öz düzenleyici öğrenme stratejileri (hedef belirleme, içsel hedef, dışsal hedef, öz yeterlilik, öz yansıma, değer verme, üst biliş) arasında anlamlı bir ilişki bulunup bulunmadığını incelemektir. Araştırmada ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni öğrencilerin programlama dersindeki akademik başarısı; bağımsız değişkenleri ise demografik bilgiler, motivasyon, öz yeterlilik, öz düzenleyici öğrenme stratejileridir. Araştırmada veri toplama aracı olarak demografik bilgi anketi, problem çözme envanteri, öz düzenleyici öğrenme stratejileri ölçeği, genel öz yeterlilik ölçeği, güdülenme ve öğrenme stratejileri ölçeği, programlama başarı testi kullanılmıştır.Araştırma, Bozok Üniversitesi Akdağmadeni MYO, Adnan Menderes Üniversitesi Aydın MYO, Ahi Evran Üniversitesi Kaman MYO bilgisayar programcılığı programı 2. sınıf öğrencileri üzerinde uygulanmıştır.Araştırma sonunda, öğrencilerin programlama başarıları ile cinsiyet, okul türü, genel akademik not ortalamaları, motivasyon, öz düzenleyici öğrenme stratejilerinden öz yeterlilik arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Programlama başarısı toplam varyansının %23'ü demografik özellikler, problem çözme ve analitik düşünme becerisi, kişisel öz yeterlilik, motivasyon değişkenleriyle, %18'i öz düzenleyici öğrenme stratejileri ile açıklanabilmektedir. The purpose of this study is to explore the factors that influence two-year vocational college students' achievement in computer programming and to examine whether a relationship exists between students' achievement in computer programming with demographic information (gender , the type of school that they have graduated from , past experience with programming , overall academic grade point averages) , problem-solving and analytical thinking skills , personal self-efficacy and motivation , self-regulated learning strategies , (goal setting , internal target , external target , self-efficacy , self-reflection , valuing , metacognition).Correlational method was utilized for this study . The dependent variable of the research is the academic achievement of students in a computer programming course. The independent variables are demographic information , motivation , self-efficacy , self-regulated learning strategies. Demographic information questionnaire , problem solving inventory , the scale of self-regulated learning strategies , general self-efficacy scale and programming achievement test were used as data collection instruments in the research .The research was conducted in two- year vocational college students of computer programming departments in Bozok University-Akdağmadeni two-year vocational college, Adnan Menderes University-Aydın two-year vocational college, Ahi Evran University- Kaman two-year vocational college.Results showed that a significant relationship exists between the student achievement in computer programming and gender, type of school , overall academic grade point averages , motivation, self-efficacy from self-regulated learning strategies. 23% of the total variance of the student achievement in computer programming can be explained by demographic characteristics , problem-solving and analytical thinking skills , personal self-efficacy , motivational variables and 18% can be explained by self-regulated learning strategies. 84
- Published
- 2013
3. Sjögren Sendromu ile ilişkili ve Atipik Radyolojiyle Seyreden Lenfositik intersitisyel Pnömoni Olgusu.
- Author
-
Yıldız, Tekin, Akyıldız, Levent, Topçu, Füsun, and Yılmaz, Fahri
- Subjects
COUGH ,COMMON cold ,ANTITUSSIVE agents ,BRONCHITIS ,SPUTUM ,SALIVA ,WEIGHT loss ,X-rays ,RADIATION ,PNEUMONIA ,LUNG diseases - Abstract
Copyright of Turkish Thoracic Journal / Turk Toraks Dergisi is the property of Aves Yayincilik Ltd. STI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2008
4. Akrokordon Benzeri Lezyonlarla Giden Gorlin Sendromu.
- Author
-
Polat, MuaIla, Atasoy, Halil İbrahim, Şenen, Dilek, Yıldırım, Yasemin, and Yılmaz, Fahri
- Subjects
BASAL cell nevus syndrome ,SKIN disease genetics ,PRECANCEROUS conditions ,BASAL cell carcinoma ,SKIN abnormalities ,DIAGNOSIS - Abstract
Copyright of Archives of the Turkish Dermatology & Venerology / Turkderm is the property of Galenos Yayinevi Tic. LTD. STI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2010
- Full Text
- View/download PDF
5. İntestinal tip mide adenokarsinomlarında tümör tomurcuklanması ve tümörü infiltre eden lenfositlerin patolojik prognostik faktörlerle ilişkisi
- Author
-
Tezcan, Ebru, Yılmaz, Fahri, and Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Pathology ,Patoloji - Abstract
GİRİŞ VE AMAÇ: Bu çalışmada tümör tomurcuklanması ve tümörü infiltre eden lenfositlerin, prognostik faktörlere etkilerinin ortaya konması amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı'nda intestinal tip mide adenokarsinom tanısı almış, 2010-2019 yılları arasında subtotal ya da total gastrektomi uygulanmış, preoperatif tedavi almamış 152 olgu belirlendi. Tümör tomurcuklanması ve tümörü infiltre eden lenfositler düşük, orta, yüksek olarak gruplandı. Tümör tomurcuklanmasının ve tümörü infiltre eden lenfositlerin derecesinin klinikopatolojik parametrelerle ilişkisi incelendi. BULGULAR: İstatistiksel analiz sonucunda yüksek tümör tomurcuklanma aktivitesi varlığı ile histolojik olarak az diferansiasyon, lenfovasküler ve perinöral invazyon varlığı, ileri pT ve pN evresi, ileri klinik evre ile anlamlı ilişki görüldü (p
- Published
- 2020
6. Renal hücreli karsinomlarda GATA-3, maspin, VEGF ekspresyonlarının klinikopatolojik parametrelerle ilişkisi
- Author
-
Özçelik, Hüsna, Yılmaz, Fahri, and Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Kidney diseases ,Vascular endothelial growth factors ,Neoplasms ,Carcinoma ,Pathology ,Patoloji ,Kidney neoplasms ,Carcinoma-renal cell - Abstract
Renal hücreli karsinom tüm kanserlerin %3'ünü veerişkinlerdeki tüm böbrek kanserlerinin ise %85'ini oluşturmaktadır. Köken aldığı hücre tipine göre: Berrak Hücreli Karsinom, Papiller Karsinom, Kromofob renal Hücreli Karsinom ve Toplayıcı Duktus Karsinomu olarak dört tipe ayrılmaktadır. Kanserden ölümlerin %2-3'ünü oluşturarak 10.sırada yer alır. Renal hücreli karsinomlar tanı anında çoğunlukla metastatik veya invaziv durumdadır. Kemoterapi ve radyoterapi tedavisine dirençli olup günümüzde en iyi tedavi seçeneği nefrektomidir. Bu nedenle mevcut bilgilerışığında GATA-3, Maspin ve VEGF ekspresyonunun Renal hücreli karsinomlarda klinikopatolojik parametreler ile ilişkisini araştırdık. Medikal tedaviye dirençli Renal hücreli karsinomlarda yeni tedavi protokolleri geliştirilmesine katkı sağlamayı amaçladık.Çalışma grubumuz 2002-2015 yılları arasında Abant İzzet Baysal ÜniversitesiTıbbi Patoloji Anabilim Dalı tarafından böbrek karsinomu tanısı almış 61 olgudan oluşmaktadır. Bölümümüz arşivinden hastalara ait uygun bloklar çıkartılarak H&E ve immünohistokimyasal olarak GATA-3, Maspin ve VEGF çalışıldı.Çalışma sonucunda renal hücreli karsinomlarda GATA-3 ekspresyonu azalırken, Maspin ve VEGF ekspresyonunun arttığı görülmüştür.Bununla birlikte, bulgularımızı doğrulamak ve bu belirteçlerin Renal Hücreli Karsinom gelişimindeki rolünü belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır Renal cell carcinomas represents 3 % of all cancers and 85 % of adult's all renal carcinomas.It's classified according to its cell origin as 1- clear cell ca, 2- papiller ca, 3-chromophoberenal cell ca, 4-collective duct ca. In death of carcinomas; it is in the 10 th place and responsible for 2-3 % of all carcinomas. Renal cell carcinomas are usually metastatic andinvasive at the time of diagnosis. They are resistant to chemotherapy and radiotherapy and nowadays the best choice of treatment is nephrectomy. For these reasons, in light of new informations we have studied the relation between GATA-3,Maspin and VEGF expression and clinicopathologic parameters in renal cell catumourogenesis. We aimed to help devoloping new treatment protocols for renal cellcarcinomas which are resistant to medical therapy.We analyses 61 cases, which was diagnosed with Renal Cell Carcinoma between the years of 2002-2015 by the Department of Pathology Abant İzzet Baysal University Medical Faculty. Rotine histologial paraffin sections were obtained and stained with GATA-3, Maspin and VEGF as H&E and immunohistochemically.As a conclusion, decreased GATA-3 expression and increased Maspin and VEGF expression in Renal Cell Carcinoma was observed.However, further studies are needed to approve our findings and to clarify the role of these markers in the development of RCC. 53
- Published
- 2016
7. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim dalı arşivindeki 8 yıllık (2002-2010) tümör olgularının genel değerlendirmesi
- Author
-
Yanik, Serdar, Yılmaz, Fahri, and Patoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Oncology ,Neoplasms ,Onkoloji ,Bolu ,Cyclin ,Statistical distributions - Abstract
GİRİŞ: Kanser çağımızda tüm ülkelerde en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Bu nedenle kanserin önlenmesine yönelik çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Kanserle savaşta öncelikle hastalığın kimliği, boyutları ve yaygınlığının bilinmesi temel noktayı oluşturur. Böylece kanserin özellikleri ve davranışının belirlenebilmesi, koruyucu önlemlerin alınması, erken tanı, tedavi, takip ve araştırmaların planlanmasına ışık tutacaktır.Bu çalışmada kesin tanı almış tümör vakalarının raporları değerlendirilerek Bolu civarındaki tümör sıklığının saptanması, sık görülen kanser tiplerinin belirlenmesi ve bu bulguların Türkiye ve Dünya geneline göre farklılıklarının bulunarak detaylı çalışmaların yapılmasına yardımcı olmak amaçlanmıştır.GEREÇ VE YÖNTEMLER: 20 Aralık 2002 yılı ile 31 Aralık 2010 yılı arası 8 yıllık dönem içerisinde Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda kesin benign veya malign tümör tanısı alan hastalara ait raporların retrospektif olarak incelendiği bir araştırmadır. Bu raporlar yıl, yaş, cinsiyet ve sistemlere göre gruplandırdı, benign ve malign dağılımları incelendi. Veriler Open Office 3.1 programına girilerek aynı isimlere ait benzer sistemlerdeki aynı tümör tipine ait birden fazla veri tek veri haline dönüştürüldü. Sonuçlar sayılar ve yüzde oranları şeklinde verildi.BULGULAR: Toplam 18654 adet biyopsiye ait rapor geriye yönelik olarak tarandı. Benign ve malign tümör tanısı alan 4510 (% 24.18) olgudan 1984'ü (% 43.99) erkek, 2526'sı (%56.01) kadındır. Tümör tanısı alan olguların 1504 (% 33.35) tanesi malign olup, bunların 1020 (% 67.81) `si erkek, 484 (% 32.19) `ü kadındı. Her iki cins birlikte değerlendirildiğinde, tümör olguları en sık; malignlerde 60-69 yaş arasında, benign ve malignlerde ise 50-59 yaş aralığında görülmekteydi. Erkek hastalarda kanserler en sık 60-69 yaş arasında kadınlarda ise en fazla 40-49 yaş aralığında kanser bulundu. Çalışmamızda sistemlere göre benign ve malign tümörlere bakıldığında ilk 3 sırayı deri (%30.15), kadın genital sistem (% 21.57), sindirim sistemi (%12.92) almaktadır. Sadece malign olgularımız dikkate alındığında ise bu sıralama deri (% 21.07), erkek genital sistem (% 17.82), sindirim sistemi (% 14.96) olarak değişmektedir. Erkeklerde 1. deri (% 31.29), 2. sindirim sistemi (% 17.69), 3. erkek genital sistem (% 14.81) tümörleri, kadınlarda ise 1. kadın genital sistem (% 38.50) , 2. deri (% 29.3), 3. sindirim sistemi (% 9.20) tümörleri görülmüştürSONUÇ: Çalışmadan elde ettiğimiz sonuçların, Türkiye ve Dünyadaki benzer çalışmalarla kıyaslandığında benzerlik gösterdiği dikkati çekmektedir. Dünyada ve ülkemizde sık görülen akciğer tümörleri gibi bazı tümörlerin az görülmesi de yeni kurulan tıp fakültesi olmamız ve eleman ile teknik donanım eksikliğine bağlanabilir. INTRODUCTION: Cancer contemporarily constitutes one of the most significant health problems throughout the world. Consequently, a remarkable amount of investigations are performed in terms of preventing the development of cancer. An important aspect of measures against cancer is to determinate the extension and prevalence of cancer. Understanding characteristics and behavior of cancer is the key issue in providing preventive steps and developing proper strategies in the concept of early diagnosis and treatment.The objective of this study was to determine the regional cancer incidence and cancer types based on the pathology records of department of pathology, Medical School, Abant Izzet Baysal University. Secondly, the aim was to discuss the properties of these cases with other similar reports both from Turkey and the world.MATERIALS AND METHODS: A systemic retrospective review of all pathology records of the cases evaluated and diagnosed at the Department of Pathology, Medical School, Abant Izzet Baysal University between December 20, 2002 and December 31, 2010 was carried out. The results were classified based on year, age, sex and organ systems. Statistical analyses were carried out using Open Office version 3.1. The duplication of data was particularly prevented by excluding the multiple records in the case of more than one biopsies of the same cancer in the same patient.RESULTS: A total of 18654 pathology records was retrospectively analyzed. The ratio of positive cases was 24.18% (4510/18654) including all benign and malignant tumors. Among them 1984 (43.99%) were male and 2526 (56.01%) were female. On the other hand, malignant tumors constituted 33.35 % (1504/18654) of all cases and the percentage of male and female patients were 67.81 % (1020/1504) and 32.19 % (484/1504), respectively. The occurrence of malignant tumors was mostly seen between 60 and 69 years of ages, while the predominant age period was between 50 and 59 years of ages when considering both benign and malignant patients. Male patients had cancers mostly after 60 years of age and the predominant period was between 60 and 69 years of ages. Considering the female patients only, they had more cancers between 10 and 60 years of age than males, and the most prevalent period was between 40 and 49 years of ages.The prevalence of both benign and malignant tumors with respect to their origin were cutaneous sites, female genital tract and gastrointestinal system in 30.15%, 21.57% and 12.92 % of cases, respectively. Considering only the malignant tumors, the distribution was as cutaneous sites, male genital tract and gastrointestinal tract in 21.07%, 17.82% and 14.96% of patients, respectively.On the other hand, the order of cancers was cutaneous sites (31.29%), gastrointestinal tract (17.69%), male genital tract (14.81%), in male patients, while it was as female genital tract (38.50 %), cutaneous sites (29.30 %), gastrointestinal tract (9.20 %) for the female patients.CONCLUSION: Due to our datas, our results are similar to the results in Turkey and the World. The reason of the lower incidence of some tumors such as lung tumors which are much higher in Turkey and the World may depend on technical inadequacy due to our faculty's being a newly established one. 72
- Published
- 2012
8. Grading of serous cystadenocarcinoma and relatinship between immünreactivitity of BRCA1 P53
- Author
-
Güneş, Nedim, Yılmaz, Fahri, Patoloji Anabilim Dalı, Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, and Güneş, Nedim
- Subjects
Over kanseri ,Ovarian cancer ,Jinekoloji ,Pathology ,Kadın hastalıkları ,Patoloji - Abstract
VII-OZET Over kanserleri jinekolojik maligniteler içinde en çok ölüme neden olan kanser türüdür. Bunların da en sık görülen tipi over yüzey epitel kökenli karsinomlardır. Bütün over malignitel erinin %40'ını seröz papiller kistadenokarsinomlar oluşturur. Diğer jinekolojik malignitelerin aksine over karsinomlannda üzerinde geniş uzlaşı sağlanmış bir histopatolojik derecelendirme sistemi olmadığından derecenin prognostik önemi iyi tanımlanmamıştır. Bu çalışmadaki amacımız; over seröz karsinomlannda ikili derecelendirme sistemini ve bu derece sistemini kullanılmakta olan diğer derecelendirme sistemleri (FIGO, Shimizu-Silverberg) ile karşılaştırmak ve bu tümörlerde birer tümör baskılayıcı gen olarak kabul edilen BRCA1 ve p53'ü immünohistokimyasal olarak çalışmaktır. Çalışmamız için DÜTF patoloji arşivinden seröz papiller kistadenokarsinom tanısı almış 58 olgu seçildi. Bunların ikili sisteme göre derecelendirmelerinde 12 (%21)'si düşük, 46 (%79)'sı yüksek dereceli, FIGO sistemine göre; 9 (%16)'u derece I, 29 (%50)'u derece II, 20 (%34)'si derece III, Shimizu-Siverberg sistemine göre ise; 11 (%20)'i derece I, 29 (%50)'u derece II, 18 (%30)'i derece III olarak bulunmuştur. P53 olguların %57 (33/58)'inde BRCA1 (GLK2) ise %67 (39/58)'sinde pozitif izlendi. BRCA1 pozitif olanların 24 (%41)'ü nükleer, 10 (%17)'u nükleer+stoplazmik, 5 (%9)'i ise sadece stoplazmik boyandı. p53 ve BRCA1 pozitifliği ile tümürün histolojik derecesi arasındaki ilişkiye bakıldığında p53'ün boyanma oranı yüksek derecelilerde (%65) düşük derecelilere (%25) oranla daha yüksektir. BRCA1 (GLK-2) ikili derecelendirme sistemine göre düşük dereceli dediğimiz olguların %92 (ll/12)'sinde yüksek dereceli dediklerinizin ise %61 (28/46)'inde pozitiftir. Sonuç olarak; ikili derecelendirme sistemi FIGO ve Shimizu-Silverberg sistemleri ile iyi bir uyumluluk göstermektedir. Ayrıca tanımlanması kolay iki kritere göre değerlendirilmesi ve yalnız iki kategoriye (düşük, yüksek) ayrılması nedeniyle, ikili derecelendirme sisteminin over seröz kistadenekarsinomlarında daha verimli olacağını desteklemektedir. P53'ün aksine yüksek dereceli tümörlerin BRC Al ekspresyon oranı düşük (%61), düşük dereceli tümörlerin ise yüksek (%92) olarak bulunmuştur. P53 ile BRCA1 immünreaktivitesi arasında herhangi bir ilişki saptanmamıştır. 38 ABSTRACT Ovarian cancer is the most lethal gynecological malignancy and surface epithelial tumors are the most common type of ovarian cancer. Papillary serous carcinoma is believed to account for 40% of all malignant ovarian tumors. In contrast to other gynecological carcinomas the prognostic relevance of grading is not well established for carcinomas of the ovary, mainly because of the lack of a universally accepted histopathologic grading system. The purpose of this study to evaluate a two-tier grading system and comparison of the usefulness between this new system for ovarian serous carcinomas and the others.(FIGO,Shimizu-Silverberg). And we examined immunohisthochemically the overexpression of BRCA1 and p53 proteins, which are classified in tumor suppressor genes, in these tumors. For this study fifthy eight cases of papillary serous carcinomas of the ovary were selected from archives of Dicle University, Medical Faculty, Department of Pathology. Using two-tier grading system cases were disributed as follows; low grade, 12 (%21) cases, high grade, 46 (%79) cases. Using FIGO grading system grade I, 9 (16%) cases, grade II, 29 (50%) cases, grade III, 20 (34%) cases and using the Shimizu-Silverberg system grade I, 11 (19%) cases, grade II, 29 (50%) cases, grade III, 18 (31%) cases. Positive p53 staining was dedected in 57% (33/58) and BRCA1 was dedected in 67% (39/58) of ovarian serous carcinomas. In 24 (41%) cases BRCA1 was dedected in the nucleus, in 10 (17%) cases was dedected both the nucleus and cytoplasmic, in 5 (%9) cases was dedected only cytoplasmic. The relationship between p53 and BRCA1 proteins and histopathologic grade was analysed. High grade ovarian serous carcinomas had a higher rate of p53 expression (65%) compered to low grade (25%) tumors. BRCA1 immunstaining was dedected in 92% (1 1/12) of low grade and 61% (28/46) of high grade tumors according to two-tier grading system. As a results, there is a good correlation between the two-tier grading system and the FIGO and the Shimizu-Silverberg grading systems. Because this system is based on defined criteria that are easy to follow and because it involves only two diagnostic categories, it should provide better reproducibility in the grading of serous cystadenocarcinomas. In contrast to p53,- high grade tumors had a lower rate of BRCA1 expression (61%) compered to low grade (92%) tumors. And there was not found any relationship between the p53 and BRCA1 immunreactivity. 39 45
- Published
- 2005
9. Güneydoğu Anadoludaki hodgkin hastalığı'nın klinikopatolojik özellikleri
- Author
-
Söğütçü, Nilgün, Yılmaz, Fahri, and Patoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Pathology ,Patoloji - Abstract
ÖZET Hodgkin hastalığı (HH), reaktif yangısal hücrelerden oluşan, fibrozisin eşlik ettiği bir zeminde neoplastik RS hücreleri ve diğer Hodgkin hücreleri ile karakterize malign lenfomadır. HH için geliştirilen Rye sınıflandırması uzun yıllar kullanılmıştır. Lenfomalar için önerilen son REAL ve WHO sınıflandırmaları HH'nı da kapsamaktadır. Bu çalışmadaki amacımız bölgemizdeki HH'nın klinikopatolojik özelliklerini incelemektir. Bu çalışmada, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda 1987- 2003 tarihleri arasında, HH tanısı alan 160 olgu, Rye ve WHO sınıflandırmasına göre yeniden incelenerek subtiplerine ayrıldı. Bu tiplerin yaş, cins, lokalizasyon, evre ve B semptomları gibi parametreler arasındaki ilişki araştırıldı. Olgularımızın 111'i (%69.4) erkek, 49'u (%30.6) kadın olup, erkek/kadın oranı 2.3/1 'idi. En çok olgu (%25.6) 2. dekatta izlendi ve olgularımızın 95 (%59.4)'i ilk üç dekattaydı. Olgularımızın 109 (%68.1)'unda servikal, 14 (%8.8)'ünde aksiller, 13 (%8.1 )'ünde abdominal, 9 (%5.6)'unda supraklavikuler, 9 (%5.6)'unda inguinal ve 6 (%3.7)'sında mediastinal lenf düğümleri tutulmuştu. Rye sınıflamasına göre; 160 olgumuzun 39 (%24.4)'u LZHH, 33 (%20.6)'ü NSHH, 62 (%38.8)`si MSHH ve 26 (%16.2)'sı LFHH idi. MSHH en sık, LFHH ise en az görülen histolojik alttiplerdi. WHO sınıflandırmasına göre olgularımızın -3 (%1.9)'ü NLPHH, 157 (%98.1)'si klasik tip HH idi. 32 olguya immunohistokimyasal boyama yapıldı. Dosyalarına ulaşılan 90 olgunun- 47'sinde B semptomları vardı ve NSHH, MSHH ile LFHH olguları daha ileri evrelerde saptandı. Sonuç olarak; gelişmiş batı ülkelerinin aksine, bulgularımız ülkemiz gibi sosyoekonomik yönden benzer ülkelerin bulguları ile uyumludur. Bununla birlikte, bölgemizde özellikle MSHH başta olmak üzere olgularımızın daha erken yaşlarda görüldüğü izlenmektedir. ¦ >¦ Anahtar kelimeler: Hogkin hastalığı, klasifikasyon, histolojik alttipler 54 SUMMARY Hodgkin's disease (HD) is a malign lymphoma, including characteristic Reed- Sternberg cells and other Hodgkin cells.in reactive inflamatory and fibrotic background. Rye classification was developed for HD and used for a long time. Recently REAL and WHO classifications proposed for lymphomas have included HD, also. The purpose of this study is to investigate the clinicopathologic features of the HD in our region. In this study, 160 cases dignosed as HD was re-classified according to Rye and recent WHO classifications between 1987 to 2003 at Dicle University, Medical Faculty, Department of Pathology. The relationship between the histopathological subtypes and some parameters such as age, sex, localization, stages and B symptoms was investigated. Of our all cases, 1 1 1 (69.4%) men and 49 (30.6%) women, the male to female ratio was 2.3/1. The most of cases (25.6%) were in the second decade and 95 cases (59.4%) were in the first three decades. The 109 cases (68.1%) in cervical, 14 cases (8.8%) in axillar, 13 cases (8.1%) in abdominal, 9 cases (5.6%) in inguinal, 9 cases (5.6%) in supraclavicular and 6 cases (3.7%) in mediastinal lymph nodes were localizated. According to Rye. classification, of 160 cases, 39 cases (24.4%) LPHD, 33 cases (20.6%) NSHD, 62 cases (38.8%) MSHD and 26.cases (16.2%) were LDHD. MCHD were the most common histological subtype and LDHD were the least common histological subtype. According to WHO classifications, 3 (1.9%) of all our cases were NLPHD and 157 cases (98.1%) were classic type of the HD. Immunohistochemical staining applied to only 32 cases. The 47 cases of the 90, reached archive files, had B symptoms and also, NSHD, MCHD and LDHD cases had more advance stages. As a results, in contrast to developed Western countries, our results consistent with developing countries' results, having same socioeconomic condition like our country. However, in our region, HD has been encountered earlier age than the other developing countries, especially MCHD. Key words: Hodgkin disease, classification, histologic subtypes 55 62
- Published
- 2003
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.