Search

Amaç: Bu çalışmada merkezimizde yatarak tedavi edilmiş hastaların klinik özellikleri ve başvuru semptomları ile prognozları arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Materyal ve Metot: Mart 2020- Ocak 2021 arasında Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde servis ve yoğun bakımlarda COVID-19 tanısıyla takip edilen 499 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların klinik ve demografik verileri hasta dosyaları ve hastane otomasyon sisteminden elde edildi. Elde edilen veriler istatistiksel olarak değerlendirildi.Bulgular: 499 hastanın 171’i serviste, 328’i yoğun bakımda takip edilmiştir. 230 hastanın takibi ölümle sonuçlanırken 269 hasta taburcu edilmiştir. Komorbid hastalıklar mortal grupta anlamlı ölçüde daha sık rastlanmıştır (p0,05).Sonuç: Başvuru esnasında nefes darlığı şikayeti olan hastaların klinik seyrinin daha şiddetli olabileceği ve bu hastaların daha yakından takip edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır., Objective: In this study, it was aimed to reveal the relationship between the clinical features, presenting symptoms, and prognosis of COVID-19 patients who were hospitalized in our center.Materials and Methods: 499 patients with the diagnosis of COVID-19 followed in the service and intensive care units of Sakarya University Training and Research Hospital between March 2020 and January 2021 were included in the study. The clinical and demographical data of the patients were obtained from the patient files and hospital automation system. The obtained data were analyzed statistically.Results: Of 499 patients, 171 were followed up in the ward and 328 in the intensive care unit. Follow-up of 230 patients resulted in death, while 269 patients were discharged. Comorbid diseases were found to be more frequently seen in the mortal group (p0.05).Conclusion: It was concluded that the clinical course of patients with dyspnea at admission may be more severe and these patients should be followed more closely.

Objective: Gastrointestinal symptoms, cardiac arrhythmias, and neurological symptoms may occur with mad honey consumption. In our country, especially in the Eastern Black Sea region, it is often consumed widely, considering that it is traditionally a source of healing. In our study, we tried to analyze mad honey intoxication patients who applied to our hospital considering the reasons for honey consumption.Materials and Methods: Demographics and reasons for honey consumption were recorded in 143 patients who applied to the Fındıklı State Hospital emergency department after mad honey consumption between 2013-2015. In addition to consumption as nutrients, the purposes of use such as lowering blood pressure, lowering and regulating glucose levels, increasing sexual desire, preventing gastrointestinal complaints, and preventing cancer were recorded. Results: 143 patients were included in the study with a mean age of 52±14 (K/E: 31/112). All patients were hypotensive at the time of admission to the hospital, and 139 patients had bradycardia. There was no reported mortality. In addition to consumption as nutrients, blood pressure lowering (18% in 26 patients), lowering and regulating blood glucose levels (0.7% in 1 patient), prevention for gastrointestinal complaints (14.7% in 21 patients) and cancer treatment (0.7% in 1 patient) were detected.Conclusions: There are rare studies in the literature review about the reason for the consumption of mad honey and there is no clear data. In our study, it was determined that the majority of patients used it for an alternative therapy to lowering blood pressure and preventing gastrointestinal complaints. As a result of scientific studies and the results of these data, we think that it would be appropriate to use mad honey. Since serious cardiac and neurological problems can occur in case of intoxication, we believe that it would be only appropriate to use mad honey in alternative treatment as a result of scientific reviews and the results of these data., Amaç: Deli bal tüketiminde; gastrointestinal sistem semptomları, kardiyak aritmiler ve nörolojik belirtiler görülebilir. Ülkemizde özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde sıklıkla geleneksel olarak şifa kaynağı olduğu düşünülerek yaygın bir şekilde tüketilmektedir. Çalışmamızda deli bal tüketimi sonrasında hastanemize başvuruda bulunan hastaların bu balı niçin tükettiklerinin analizi yapılmaya çalışılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Fındıklı Devlet Hastanesi acil servisine 2013-2015 yılları arasında deli bal tüketimi sonrası başvuruda bulunan 143 hastanın demografik özellikleri ve balı tüketim sebepleri dosya taraması yapılarak kaydedildi. Besin olarak tüketim yanında tansiyon düşürücü, kan şekeri düşürücü ve dengeleyici, cinsel istek arttırıcı, mide bağırsak şikayetlerini önleyici ve kanser önleyici gibi kullanım amaçlarına dosya kayıtlarından ulaşıldı.Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 143 hasta, yaş ortalaması 52±14 (K/E: 31/112) idi. Tüm hastalar hastaneye başvuru anında hipotansif olup 139 hasta bradikardik idi. Mortal seyreden hasta olmadı. Besin olarak tüketimi yanında, tansiyon düşürücü (26 hasta, %18), kan şekeri düşürücü ve dengeleyici (1 hasta, %0.7), mide bağırsak şikayetlerini önleyici (21 hasta, %14.7) ve kanser tedavisinde (1 hasta, %0.7) kullandığını belirten hastalar tespit edildi.Sonuçlar: Deli balın tüketim sebebi ile ilgili literatür incelemesinde nadir çalışmalar mevcut olup net veriler yoktur. Çalışmamızda genellikle hastaların alternatif tedavi amacıyla tansiyon düşürmek ve mide bağırsak şikayetlerini önlemek amacıyla kullandıkları tespit edildi. Ciddi kardiyak ve nörolojik problemler oluşabilmesi nedeniyle; deli bal tüketiminin alternatif tedavide kullanımının bilimsel incelemeler ve bu verilerin sonuçları neticesinde yapılmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.

Dünyada ilk SARS-CoV-2 enfeksiyonunun görülmesinden bu yana yapılan araştırmalar, bu enfeksiyonun pulmoner tutulumların yanında ekstrapulmoner tutulumlara da yol açtığını göstermiştir. COVID-19 hastalığı olan kişilerde; pankreas tutulumu olduğunda, akut hiperglisemik krizlere, diyabetik ketoasidoza (DKA) ve hiperosmolar hiperglisemik duruma (HHD), diyabetin ciddi akut metabolik komplikasyonlarına; renal tutulum gerçekleştiğinde ise akut böbrek hasarına ve elektrolit bozukluklarına yol açabildiği saptanmıştır. Bu yazıda; pulmoner tutulum belirtileri olmayan, hipernatremi ve hiperosmolar hiperglisemik durum ile prezente olan COVID-19 olgusu sunulmuştur., Researches since the first SARS-CoV-2 infection in the world have shown that this infection causes extrapulmonary involvement as well as pulmonary involvement.. In people with COVID-19 disease; when pancreatic involvement occurs, acute hyperglycemic crises, diabetic ketoacidosis (DKA) and hyperosmolar hyperglycemic state (HHS), severe acute metabolic complications of diabetes; when renal involvement occurs, it has been found that it can lead to acute kidney damage and electrolyte disturbances. In this article; a COVID-19 case without signs of pulmonary involvement who presented with hypernatremia and hyperosmolar hyperglycemic state is presented.

Although various treatment methods are used with current information in COVID-19 patients, there is no proven cure and the researchs for effective treatment continues worldwide. It has been shown that the effect of the inflammatory storm in the pathogenesis of COVID-19 causes gas exchange dysfunction between the alveoli and blood vessels, which subsequently leads to pulmonary fibrosis and organ failure. Interleukin-6 (IL-6) plays a key role in this pathogenesis. Tocilizumab (TCZ) is a recombinant human monoclonal antibody that acts as an IL-6 receptor antagonist. There are studies on tocilizumab treatment showing that it significantly reduces the cytokine storm in which IL-6 plays an important role and the infiltration of inflammatory cells into the lung. In this article; a case of liver toxicity developed after tocilizumab treatment, who was followed up in the intensive care unit due to severe COVID-19 disease, is presented., COVID-19 hastalarında mevcut bilgilerle çeşitli tedavi yöntemleri uygulansa da, kanıtlanmış kesin bir tedavisi bulunmamakta ve dünya çapında etkin tedavi arayışı devam etmektedir. COVID-19 patogenezinde inflamatuar fırtınanın yarattığı etkinin alveol ile kan damarları arasındaki gaz değişim disfonksiyonuna neden olduğu, sonrasında pulmoner fibrozis ve organ yetmezliğine yol açtığı gösterilmiştir. İnterlökin-6 (IL-6) bu patogenezde anahtar role sahiptir. Tosilizumab (TCZ), IL-6 reseptör antagonisti olarak işlev gören, rekombinant insan monoklonal antikorudur. Tosilizumab tedavisinin; IL-6’nın anahtar rol oynadığı sitokin fırtınasını ve inflamatuar hücrelerin akciğere infiltrasyonunu önemli ölçüde azalttığına dair çalışmalar mevcuttur. Bu yazıda; ağır seyirli COVID-19 hastalığından dolayı yoğun bakım ünitesinde takip edilen, tosilizumab tedavisi sonrasında gelişen karaciğer toksisitesi olgusu sunulmuştur.

Clinical spectrum of COVID-19 disease; it ranges from asymptomatic infection to severe disease with hypoxaemic respiratory failure, septic shock and multi-organ dysfunction requiring invasive mechanical ventilation and other organ support in intensive care units. The presence of hypercoagulation, which is characterized by micro and macro vascular thrombotic angiopathy, has been shown to serious and critical conditions in COVID-19 patients. In this case; lower extremity ischemia due to acute femoral artery occlusion during follow-up in the intensive care unit due to severe COVID-19 disease is presented., COVID-19 hastalığının klinik spektrumu; asemptomatik enfeksiyondan yoğun bakım ünitelerinde invazif mekanik ventilasyon ve diğer organ desteği gerektiren hipoksemik solunum yetmezliği, septik şok ve çoklu organ disfonksiyonu ile seyreden şiddetli hastalığa kadar uzanır. COVID-19 hastalarında gelişen ciddi ve kritik tablolara mikro ve makro vasküler trombotik anjiyopati ile karakterize olan hiperkoagülasyon durumunun varlığı gösterilmiştir. Bu olguda; ağır seyirli COVID-19 hastalığından dolayı yoğun bakım ünitesinde takip edilen, takibi sırasında akut femoral arter tıkanıklığı sonucunda gelişen alt ekstremite iskemisi sunulmuştur.