12 results on '"laminin"'
Search Results
2. Rat modelinde iskemi reperfüzyon hasarı üzerine trans-cinnamaldehyde'nin etkileri ve ekstraselüler matriks proteini laminin ile ilişkisi
- Author
-
Pekoğlu, Esra, Büyükakıllı, Belgin, and Biyofizik Anabilim Dalı
- Subjects
Reperfusion injury ,Ischemia ,Cinnamon ,Muscles ,Reperfusion ,Biophysics ,Animal experimentation ,Extracellular matrix ,Laminin ,Biyofizik ,Cinnamaldehyde ,Rats - Abstract
İskemi-reperfüzyon (İ-R) hasarı trombolitik tedavi, organ nakli, koroner anjioplasti, kardiyopulmoner bypass, damar yaralanmalı kırıklar, kompartman sendromu ve turnike süresinin uzadığı çeşitli tıbbi ve cerrahi girişimler sırasında görülen ciddi bir sorundur. Yapılan çalışmalarda alt ekstremite İ-R hasarı sonucu iskelet kası fonksiyonunun bozulduğu bildirilmiştir. Fonksiyon kaybının geri dönüşümü için kullanılan tedavi yöntemlerine ilişkin çalışmalar yetersizdir. Bu amaçla bu çalışmada İ-R hasarı sonrası sıçan EDL kasında meydana gelebilecek bozulmalar üzerine Cinnamon (tarçın) bitkisinin yapısındaki uçucu bir yağ olan trans-cinnamaldehyde'nin (TCA) koruyucu etkileri olup olmadığı araştırıldı. Çalışmamızda 200-250 g ağırlığında 24 adet Sprague-Dawley sıçan kullanıldı. Deneyler her grupta 8 sıçan olacak şekilde 3 grup (1. Kontrol grubu, 2. İ-R+SF grubu, 3. İ-R+TCA grubu) halinde yürütüldü. İskemiden 24 saat önce 8 saatte bir 3 kez oral yolla, 2. gruptaki sıçanlara serum fizyolojik çözeltisi, 3. gruptaki sıçanlara ise TCA çözeltisi verildi. 24 saatin sonunda 2. ve 3. gruptaki sıçanlara turnike yöntemiyle oluşturulan 3 saat iskeminin ardından 5 saat reperfüzyon sağlandı. Daha sonra elektrobiyofiziksel yöntemler kullanılarak bütün gruplardaki sıçan EDL kaslarının mekanik ve elektriksel aktivitesi ölçüldü. Buna ek olarak serum ve kas dokusunda malondialdehit ve miyeloperoksidaz düzeyleri ile katalaz aktivitesi saptanırken, EDL kası yapısında meydana gelen ultrastrüktürel değişimler ve ekstraselüler matriks proteini olan laminin düzeylerine bakıldı. Yapılan elektrobiyofiziksel kayıtların analizi sonucu kasta elektriksel ve mekanik aktivitede azalma oluştuğu, bunun da serbest radikal ve nötrofildeki artışa ve laminindeki azalmaya bağlı olduğu bulunmuştur. Yapılan ultrastrüktürel incelemelerde diğer bulgulara paralel olarak İ-R uygulanan kas hücrelerinde SR sisternalarında genişleme ile miyofibrillerde yer yer incelmeler ve ayrılmalar olduğu gözlendi. TCA'nın ise İ-R sonucu meydana gelen bozulmaları tedavi ettiği saptandı. Sonuç olarak İ-R uygulanmış sıçanlarda kas fonksiyonunda ciddi bozulmalar oluştuğu, bunun serbest radikal ve nötrofil artışına ve laminin miktarındaki azalmaya bağlı olabileceği, tedavi amaçlı kullanılan TCA'nın ise antioksidan, antiinflamatuvar ve nöroprotektif etkileri ile kas lifleri üzerinde koruyucu etki oluşturabileceği düşünülmektedir.Anahtar Kelimeler: İskemi-reperfüzyon, EDL kası, Trans-cinnamaldehyde, Laminin, Sıçan. Ischemia-reperfusion (I-R) injury is a serious problem seen during various medical and surgical interventions with thrombolytic therapy, organ transplantation, coronary angioplasty, cardiopulmonary bypass, vascular injuries, compartment syndrome and prolonged tourniquet. Studies have reported that skeletal muscle function is impaired due to lower extremity I-R injury. Studies on treatment methods used for the recovery of loss of function are insufficient. For this purpose, we investigated the protective effects of trans-cinnamaldehyde (TCA), a volatile oil in the structure of cinnamon, on the impairment that may occur in rat EDL after I-R injury in this study. Twenty-four Sprague-Dawley rats weighing 200-250 g were used in our study. The experiments were carried out in 3 groups (1. Control group, 2. I-R+SF group, 3. I-R+TCA group) as 8 rats in each group. Except for the rats in the control group, saline was administered orally to rats in group 2, TCA solution in rats in group 3, orally 3 times in 8 hours 24 hours before ischemia. At the end of 24 hours, the rats in the 2nd and 3rd groups were given 3 hours of ischemia by tourniquet and then 5 hours of reperfusion. Then, the mechanical and electrical activity of rat EDL muscles in all groups was measured using electrobiophysical methods. In addition, malondialdehyde and myeloperoxidase levels and catalase activity were detected in serum and muscle, and the ultrastructural changes of EDL structure and laminin levels of extracellular matrix protein were evaluated. Analysis of the electrobiophysical recordings made revealed that the intentional reduction of electrical and mechanical activity was found to be due to increased in free radical and neutrophil and decreased in laminin. In the ultrastructural examinations, it was observed that, in parallel with other findings, the muscle cells treated with I-R dilated and partially separated in the myofibrils with the expansion of the SR cisternae. TCA has been found to cure the distortions caused by I-R. As a result, it was concluded that severe impairment of muscle function in I-R treated rats, which may be due to increase of free radical and neutrophil and decreased amount of laminin, TCA, which is used for therapeutic purposes, is thought to have a protective effect on muscle fibers with antioxidant, antiinflamatory and neuroprotective effect. Keywords: Ischemia-reperfusion, EDL muscle, Trans-cinnamaldehyde, Laminin, Rat. 96
- Published
- 2018
3. Sıçanlarda mezenşimal kök hücrenin implantasyon bölgesindeki laminin, kalsitonin ve AVβ3 integrine etkisi
- Author
-
Ersoy, Gülfem, Kılıç Eren, Mehtap, and Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Calcitonin ,Integrins ,Histology and Embryology ,Embryo implantation ,Stem cells ,Laminin ,Histoloji ve Embriyoloji ,Immunohistochemistry ,Rats - Abstract
Uterusa embriyonun tutunmasıyla birlikte implantasyon gerçekleşir. İmplantasyon sırasında uterusta yapısal ve morfolojik olarak bir takım olaylar meydana gelir. Bağ dokusu bileşenlerinden olan lamininin, embriyonik gelişim ve plasenta oluşumunda rol oynadığı bilinmektedir. Tiroit bezinden salgılanan kalsitonin hormonunun, implantasyon sırasında uterusta otokrin ve parakrin etki gösterdiği bilinmektedir. Endometriyumun luminal epitelinde en iyi karakterize edilen hücre adezyon molekülü αVβ3 integrindir. Bu verilerden yola çıkarak bu çalışmada sıçanlarda mezenşimal kök hücrenin implantasyon bölgesindeki laminin, kalsitonin ve αVβ3 integrine etkisini immunohistokimyasal yöntemle göstermeyi amaçladık.Çalışmamızda 16 erişkin `Wistar Albino` dişi rat gebeliğin 10. Gününde deney ve kontrol olmak üzere 2 farklı gruba ayrıldı. Sıçan kemik iliğinden elde ettiğimiz MKH'ler 8 sıçana verildi. Kontrol grubunda olan 8 sıçana Phosphate Buffered Saline (PBS) verildi. Aynı işlemler 21 günlük gebe sıçanlar içinde yapıldı. Çalışmaya dahil edilen toplam 32 adet `Wistar Albino` dişi ratın implantasyon bölgeleri ve plasentaları çıkarıldı. Tespit edildikten sonra bu örnekler laminin, kalsitonin ve αvβ3 integrin için immunohistokimyasal yöntemlerle gösterildi.10 günlük gebe sıçanlarda; lamininin immünlokalizasyonunda, deney ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farkın olmadığı görüldü. Kalsitoninin immünlokalizasyonuna bakıldığında, deney grubunda desidual hücrelerin etrafında zayıf immünreaktivite gösterirken, kontrol grubunda orta şiddette immünreaktivite göstermiştir. αVβ3 integrinin immunolokalizasyonunda, damar duvarı ve bez epitelinin etrafında kontrol grubunda orta şiddette immünreaktivite gözlenirken, deney grubunda zayıf şiddette immünreaktivite görüldü.21 günlük gebe sıçanlarda; laminin immünlokalizasyonu deney grubunda bez epitelinde zayıf şiddette immünreaktivite gösterirken, kontrol grubunda orta şiddette immünreaktivite gözlenmiştir. Kalsitonininin ve αVβ3 integrinin immünlokalizsayonunda, deney ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farkın olmadığı gösterilmiştir. Sonuç olarak; 21 günlük gebe sıçanlarda, deney grubunda, laminin immünlokalizsayonunda bez epiteli zayıf şiddette immünreaktivite göstermesine karşın 10 günlük gebe sıçanlarda orta şiddette immünreaktivite göstermiştir. Kalsitonin immünlokalizasyonu gebeliğin 21. gününde stromal hücrelerde orta şiddette immünreaktivite gösterirken, gebeliğin 10. gününde stromal hücrelerde zayıf şiddette immünreaktivite göstermiştir. 21 günlük gebe sıçanlarda, αVβ3 integrinin immünlokalizsayonunda ise, trofoblastik dev hücreler zayıf immünreaktivite göstermiştir. Gebeliğin 10. gününde, αVβ3 integrinin immünlokalizasyonuna bakıldığında, trofoblastik dev hücrelerde orta şiddette immünreaktivite görüldü.Anahtar Kelimeler: İmplantasyon, Mezenşimal Kök Hücre, Laminin, Kalsitonin, αVβ3 integrin Implantation occurs with the attachment of the embryo to uterus. During the implantation, of structural and morphologic events are occurs in uterus. Laminin, a component of connective tissue, is known to play a role in embryonic development and placenta formation. It is known that the hormone of calcitonin secreted from the thyroid gland has autocrine and paracrine effect on the uterus during implantation. The best characterized cell adhesion molecule in the luminal epithelium of the endometrium is αVβ3 integrin. From this data, we aimed to demonstrate the effect of mesenchymal stem cells to laminin, calcitonin and αVβ3 integrin in the implantation region of rats by immunohistochemical method.In our study 16 adult `Wistar Albino` female rats were divided into two different subgroups as control and experiment groups on the 10th day of gestation. The MSCs which were obtained from rat bone marrow were given to 8 rats. Phosphate Buffered Saline (PBS) was given to 8 rats which were in the control group. The same procedures were performed for 21-day-old pregnant rats. A total of 32 `Wistar Albino` female rats were included to the study and their implantation areas and the placentas were taken. Then, these samples were immunohistochemically assayed for laminin, calcitonin and αvβ3 integrin.It is seen that, there is no significant differences in 10 days pregnant rats for Laminin immunolocalization between control and experimental groups. When the calcitonin was examined for immunolocalization, weak immunoreactivity was seen around the decidual cells in the experimental group but moderate-intensity immunoreactivity in the control group. In the immunolocalization of αVβ3 integrin, moderate-intensity immunoreactivity was observed around the vessel wall and gland epithelium in the control group while weak intensity immunoreactivity was seen in the experimental group.In 21 day pregnant rats; weak immunoreactivity was seen for lamin immunolocalization in the gland epithelium of experimental group while control group showed modarete immunoreactivity in the gland epithelium. There was no significant difference no between the control and experimental groups for calcitonin and αVβ3 integrin immunocalization.As a result; In 21-day-old pregnant rats, laminin immunolocalization showed weak immunoreactivity in the glandular epithelium of experimental group but moderate immunoreactivity was seen in 10-day-old pregnant rats. Immunocalization of calcitonin in stromal cells of 21-day-old pregnant rats showed moderate immunoreactivity but weak immunoreactivity in 10-day-old pregnant rats. In 21-day-old pregnant rats, giant trophoblastic cells showed weak immunoreactivity for αVβ3 integrin immunolocalization. On the 10th day of gestation, giant trophoblastic cells showed moderate-intensity of immunoreactivity for αVβ3 integrin immunolocalization.Key Words: Implantation, Mesenchymal Stem Cell, Laminin, Calcitonin, αVβ3 integrin 76
- Published
- 2017
4. Ağız mukozasının kanserleri ve prekanseröz lezyonlarının tanısında IGF-1R, EZH2 ve laminin-5 ekspresyonu
- Author
-
Mutlu Güner, Sevcihan, Alatlı, Fatma Canan, and Klinik Onkoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Mouth ,Oncology ,Precancerous conditions ,Neoplasms ,Diagnosis ,Diagnostic techniques and procedures ,Carcinoma ,Laminin ,Mouth neoplasms ,Onkoloji ,Insulin like growth factor I - Abstract
Çalışmamızın amacı ağız mukozasında skuamöz hücreli karsinom ve prekanseröz lezyonlarından elde edilen yayma ve biyopsi örneklerinde IGF-1R, EZH2 ve Laminin-5 ekspresyonlarının immünhistokimyasal ve immünsitokimyasal yöntemle araştırılmasıdır. Çalışmamızda İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Onkolojik Sitoloji Bilim Dalı ve Tümör Patolojisi Bilim Dalı Laboratuarı'na sitopatolojik ve histopatolojik tanı amacıyla gönderilmiş olan, oral mukozada skuamöz hücreli karsinom, lökoplaki, eritroplaki ve eroziv/atrofik liken planus tanısı olan hastalar çalışma grubunu oluşturmuştur.Çalışma oral skuamöz hücreli karsinom, prekanseröz lezyonlar ve kontrol grubu olmak üzere üç grup içermektedir. Oral skuamöz hücreli karsinom ve prekanseröz grup için 38, kontrol grubu için 15 hastadan elde edilen biyopsi ve sitoloji materyali immünhistokimyasal ve immünsitokimyasal yöntemle, IGF-1R, EZH2 ve Laminin-5 ekspresyonları açısından incelenmiş ve değerlendirilmiştir.Çalışmamızda elde edilen bulgulara göre, IGF-1R, EZH2 ve Laminin-5 antikorlarının skuamöz hücreli karsinom grubunda, kontrol grubu ve prekanseröz lezyon grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak daha fazla boyanma gösterdiği saptanmıştır. Sonuç olarak IGF-1R ve Laminin-5'in tümör gelişiminde, EZH2'nin tümör gelişimi ve prognozda kullanılabilecek markerlar olduğu gösterilmiştir. Aynı antikorlar ile sitolojik preparatlarda çok az olguda pozitif boyanma gözlenmiş ve fırçalama ile elde edilen materyalde bu markerların sağlıklı sonuç vermediği, biyopsi örneklerinin kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır. The aim of our study is to investigate the expressions of IGF-1R, EZH2 and Laminin-5 in smears and biopsy samples of precancerous lesions and squamous cell carcinoma of the oral mucosa, by immunohistochemistry and immunocytochemistry method.The study involved patients with clinical diagnoses of squamous cell carcinoma, leukoplakia, erytroplakia and erosive/atrophic lichen planus of the oral mucosa in the study group. The smears and biopsies sent for cytopathologic and histopathologic diagnosis to the laboratory of Istanbul University, Institute of Oncology, Departments of Oncological Cytology and Tumor Pathology, were evaluated.The study consisted of three groups; oral squamous cell carcinoma, precancerous lesions and control groups. Biopsies and cytological material of 38 patients for each study group with oral cell carcinoma and precancerous lesions and 15 patients for control group were examined and evaluated for IGF-1R, EZH2 and Laminin-5 by immunohistochemistry and immunocytochemistry methods.According to the findings obtained in this study, EZH2, IGF-1R and Laminin-5 antibodies revealed statistically significantly higher staining in the squamous cell carcinoma group, than both precancerous lesions and control groups. In conclusion, it is shown that IGF-1R and Laminin-5 can be used as markers in tumor development and EZH2 is a more efficient marker in tumor development and prognosis. The positive staining of the same antibodies were observed in very few of the cytopathological smears and it is concluded that immunocytostaining of these markers in brush material does not yield sufficient results, therefore biopsy specimens should be used for this procedure. 99
- Published
- 2016
5. Hücre dışı matriks proteinlerinin kültürlerdeki nöronlarda nörit uzaması ve dallanmasına etkileri
- Author
-
Üren, Yavuz, Öztürk, Gürkan, Him, Aydın, and Fizyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Fizyoloji ,Neurons ,Nerve regeneration ,Physiology ,Ganglia ,Collagen ,Laminin ,Fibronectins - Abstract
Üren Y, Hücre Dışı Matriks Proteinlerinin Kültürlerdeki Nöronlarda Nörit Uzaması ve Dallanmasına Etkileri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık bilimleri Enstitüsü Tıbbi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2012. Hücre dışı matriksi hücrelere destek olup onların ortama tutunmalarını sağlarlar. Gelişimin tamamlanmasından sonra periferik sinir sisteminin rejenerasyonu sürecindeki rollerini araştırmak amacıyla bu çalışmada izole nöron kültürlerinde hücre dışı matriks proteinlerinden laminin, kollajen tip-1, kollajen tip-4 ve fibronektinin nörit sayısı, uzunluğu ve dallanmasına olan etkileri incelendi. Bu amaçla ketamin anestezisi altında sakrifiye edilen hayvanlardan arka kök gangliyonları çıkartılarak rutin kültür yöntemleri kullanılarak izole nöron kültürleri hazırlandı. Laminin ve fibronektin hem 24 hem de 48. saatlerde nöronların çıkardıkları nörit sayısını ve toplam nörit uzunluğunu anlamlı olarak artırdı. Kollajen tip-1 ve tip-4 ise 48. saate nörit uzunluklarını artırdı ancak her bir nöronun çıkarttığı nörit sayısını anlamlı olarak etkilemedi. Laminin ve fibronektin hem 24 hem de 48. saatlerde nörit uzatan nöron sayısını artırdı. Bu sonuçlar hücre dışı matriks proteinlerinden laminin ve fibronektinin nöronlarda nörit gelişimini kollajene göre daha etkili bir şekilde teşvik ettiğini ve nörorejeneratif amaçlı olarak akson uzamasını artırmada etikili olabileceğini göstermektedir. Üren Y, The Effects Of Extra-Cellular Matrix Proteins On Neurite Extension In Cultured Neurons, University of YuzuncuYil, Institute of Health Sciences Master Thesis in Department of Medical Physiology, Van, 2012. Extracellular matrix provides structural support to the cells. In this thesis, to study their roles in mature peripheric nervous system regeneration, the effects of collagen type 1 and 4, laminin and fibronectin on neurite number, neurite length and branching were investigated in isolated neuronal cultures. Dorsal root ganglia were removed from the animals sacrificed under ketain anaesthesia and isolated neuronal cultures were prepared using routine methods. Laminin and fibronectin significantly increased the neurite number and neurite length both at 24th and 48th hours. Collagen type 1 and 4 increased the neurite length at 48th hour while it did not affect the neurite number. Laminin and fibronectin increased the number of the neurons extending neuritis both at 24th and 48th hours. The findings suggest that extracellular matrix proteins laminin and fibronectin promote neurite extension more effectively than collagen and can be used to help neuroregeneration by encouraging axonal elongation. 51
- Published
- 2013
6. Diyabetin, implantasyon penceresi dönemindeki fare endometriyumunda laminin ekspresyonuna ve ince yapıya etkisi
- Author
-
Yetkin, Derya, Coşkun Yılmaz, Banu, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Basement membrane ,Endometrium ,Diabetes mellitus ,Histology and Embryology ,Laminin ,Microscopy-electron ,Histoloji ve Embriyoloji - Abstract
Bazal membran, epitel doku ile bağ dokusu arasında bulunan ve kas ve yağ hücreleri ile periferik sinir liflerini çevreleyen, yüksek derecede özelleşmiş ekstrasellüler matriksten olusan, ince bir tabakadır. Tüm bazal membranlar, glikoproteinlerden (laminin, nidojen-1 vb.) proteoglikanlardan (heparan sülfat vb.) ve bağ dokusu liflerinden (tip IV, XV ve XVIII kollajen) oluşur. Çok fonksiyonlu bir bazal membran glikoproteini olan laminin; hücre adezyonu, migrasyonu, differansiyasyonu, proliferasyonu gibi çeşitli biyolojik aktiviteler ile ilişkilidir. Laminin-1, alfa-1, beta-1, gama-1 zincirinden oluşur, embriyonun gelişmesinde ve plasenta oluşumunda rol oynar. Diyabet; protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasını etkileyen metabolik bir hastalıktır. Bu çalışmada; implantasyon döneminde fare endometriyumunun ince yapısının, ve diyabetin gebe fare endometriyumunda laminin ekspresyonuna etkisinin incelenmesi amaçlandı.Çalışmada 36 adet, 8-10 haftalık dişi Balb/C fareleri kullanıldı. Fareler kontrol (n=18) ve diyabetik (n=18) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Her iki grup ta kendi içinde 2., 4. ve 6. gebelik gününde ötenazi yapılmak üzere 3 alt gruba bölündü. Hayvanlarda diyabet oluşturmak için streptozotosin (200 mg/kg) uygulandı. Elde edilen uterus dokuları ışık mikroskobik immunohistokimyasal yöntemle ve elektron mikroskobik yöntemle incelendi. İmmunohistokimyasal işaretlemede gruplar karşılaştırıldığında, 2. ve 4. günlerde fark görülmezken, diyabet grubunda laminin ekspresyonunda sadece 6. günde ekspresyon artışı saptandı. Elektron mikroskobik incelemelerde diyabetik grupta, luminal epitel hasarı, epitel hücre apikal yüzeyinde pinopodlarda bozulma, mikrovilluslarda kısalma ve kayıp, retiküler laminada artış, bazal laminada kesintiler olduğu gözlendi.Bu veriler doğrultusunda, diyabetin gebelik sürecinde laminin ekspresyonunu etkilediği, endometriyumun ve bazal membranın yapısında değişikliklere neden olduğu ve bunun da implantasyon sürecini bozabileceği görüşüne varıldı.Anahtar Sözcükler: Bazal membran, laminin, diyabet, endometriyum, elektron mikroskopi. The basal membrane is a highly specialized thin layer composed of extracellular matrix that located between the mesenchymal and epithelium tissues around the muscle, pheripheral nevre. All of the basal membranes contains glicoproteins (laminins, such as Nidogen-1 (N/E-1) known as Entaktin-1), proteoglycans (heparan sulfate) and conective tissue fibers (type IV, XV ve XVIII collagens).Laminin, a multi-functional basal membrane glicoprotein, is associated with several biological activities such as cell adhesion, migration and differentiation. Laminin-1 is composed by alpha-1, beta-1 and gamma-1 chains and takes a role at the embryonic development and placental formation. Diabetes is a metabolic disease which effects protein, adipose and carbohydrate metabolism in the body. In the current study, it is aimed to investigate the endometrium at the implantation window at the ultrastructural level and effects of diabetes on the laminin expression at the endometrium tissue of pregnant mice.At this study, 36 Balb/C mice (8-10 weeks old age) are used. Mice are separated in two groups as control (n=18) and diabetes (n=18). Both main groups are also formed by 3 different sub-groups sacrificed at the 2th, 4th and 6th gestational days. In order to form the diabetes model, a dose of 200 mg/kg body weight streptozotosin is used for each mice. Uterine tissues obtained from light microscopic and electron microscopic methods are used for immunohistochemical analysis.At the immunohistochemical labeling, despite there isn't any difference at the 2th and 4th gestational days, laminin expression has increased only at the 6th day of the gestation in the diabetes group comparing to control. Additionally, luminal epithelial damage, degradation of the pinopods on the apical surface of the epithelial tissue, loss and shortage of the microvilli, thickening of the reticular lamina and interruptions of the basal membrane are observed by ultrastructural examination.Since diabetes effects the laminin expression and causes structural changes on endometrium and basal membrane during pregnancy seen as the results of this study, it is postulated that these changes might impair the implantation period.Key words: Basal membrane, laminin, diabetes mellitus, endometrium, electron microscopy 68
- Published
- 2011
7. Mesane ürotelyal karsinomlarında laminin-5, matriks metlloproteinaz 9, E-kaderin, beta katenin, VEGF ekspresyonunun invazyon ile ilişkisi
- Author
-
Yüksel, Özlem, Aktepe, Fatma, and Patoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Catenin ,Vascular endothelial growth factors ,Urinary bladder diseases ,Urinary bladder neoplasms ,Neoplasms ,Carcinoma ,Pathology ,Matrix metalloproteinase 9 ,Laminin ,Patoloji ,Cadherins ,Urinary bladder - Abstract
Amaç: Mesane karsinomları tüm malign tümörler arasında %3-7 oranında görülmektedir ve üriner sistemde en sık izlenen tümörlerdir. Mesane ürotelyal karsinomlarında kas invazyonu yapma olasılığı yüksek tümörlerin önceden saptanması hastaya uygulanacak tedavi yaklaşımında, takip sürelerinin belirlenmesinde ve hasta yaşam sürelerinin tahmininde büyük önem taşımaktadır. Mesane ürotelyal karsinomlarının tedavi planında grade (tümör derecesi), önemli bir gösterge olmasına rağmen tümör progresyon olasılığı ve prognozu saptamada kesin bir prognostik gösterge bugün için yoktur. Çalışmamızda, mesane tümörlerinde laminin-5, matriks metalloproteinaz 9, E-kaderin, ß katenin, VEGF immünreaktivitesinin tümörde invazyona progresyon ile ilişkisinin ortaya konması amaçlanmıştır.Gereç ve yöntem: Çalışmamızda Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 2000-2008 yılları arasında ürotelyal karsinom tanısı alan 86 ürotelyal karsinom olgusu ve 15 otopsiye ait normal histomorfolojiye sahip mesane doku örneği kullanıldı. Hastaların yaşı, cinsiyeti, nüks varlığı ve nüks sayısı patoloji rapor kayıtlarından retrospektif olarak elde edildi. Olgulara ait arşivden çıkarılan HE boyalı preparatlar tekrar incelenerek tümörde invazyon olup olmadığı, varsa invazyon derinliği, lenfatik vasküler invazyon, komşu mukoza değişikliği değerlendirildi. Tüm olgular Dünya Sağlık Örgütü'nün 1973, 1998 ve 1999 yıllarında yaptığı derecelendirme sistemlerine göre tekrar derecelendirildi. Olgulara ait parafin bloklardan yapılan kesitlere immünohistokimyasal olarak beta katenin, E- kaderin, laminin-5, MMP-9, VEGF uygulandı. Boyanma bulguları yaygınlık ve yoğunluğa göre skorlanarak değerlendirildi.Bulgular: Tümör derecesi arttıkça invazyon ve lenfatik vasküler invazyonun arttığı ve invaziv tümörlerde lenfatik vasküler invazyon olasılığının daha fazla olduğu görüldü.İnvazyon gösteren tümörlerde beta katenin ekspresyon kaybı ve invazyon derinliği arttıkça ekspresyon kaybının arttığı görüldü.Yüksek dereceli ve lenfatik vasküler invazyon gösteren tümörlerde beta katenin ekspresyon kaybı mevcuttu.İnvazyon gösteren tümörlerde beta katenin ile benzer şekilde E-kaderin ekspresyon kaybı ve invazyon derinliği arttıkça ekspresyon kaybının arttığı görüldü.Yüksek dereceli ve lenfatik vasküler invazyon gösteren tümörlerde E-kaderin ekspresyon kaybı mevcuttu.İnvazyon, invazyon derinliği ve tümör derecesi ile laminin boyanması arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Laminin boyanma skoru yüksek olan tümörlerin daha fazla lenfatik vasküler invazyon yaptığı görüldü.İnvazyon gösteren ve yüksek dereceli tümörlerde VEGF ekspresyonun arttığı görüldü. VEGF boyanma skoru ile invazyon derinliği ve lenfatik vasküler invazyon arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.İnvazyon ve invazyon derinliği ile MMP-9 boyanma skoru arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı,ancak yüksek dereceli ve lenfatik vasküler invazyon gösteren tümörlerde MMP-9 ekspresyon kaybı görüldü.Sonuç: E-kaderin, beta katenin ekspresyon kaybı olan, VEGF ekspresyonu yüksek olan tümörlerde invazyona progresyon olasılığının daha fazla olabileceğini düşündük. Laminin 5 gama 2 zinciri ekspresyonu invaziv olan tümörlerde artmış olmasına karşın invazyon göstermeyen tümörlerle arasındaki ilişki anlamlı bulunmadı ancak artış lenfatik vasküler invazyon ile ilişkili bulundu. Laminin 5 gama 2 zinciri ve MMP-9' un invazyon ile ilişkisini ortaya koymada daha çok sayıda ve daha fazla olgunun ele alındığı çalışmalara gereksinim olduğu sonucuna varıldı.ÖZETAmaç: Mesane karsinomları tüm malign tümörler arasında %3-7 oranında görülmektedir ve üriner sistemde en sık izlenen tümörlerdir. Mesane ürotelyal karsinomlarında kas invazyonu yapma olasılığı yüksek tümörlerin önceden saptanması hastaya uygulanacak tedavi yaklaşımında, takip sürelerinin belirlenmesinde ve hasta yaşam sürelerinin tahmininde büyük önem taşımaktadır. Mesane ürotelyal karsinomlarının tedavi planında grade (tümör derecesi), önemli bir gösterge olmasına rağmen tümör progresyon olasılığı ve prognozu saptamada kesin bir prognostik gösterge bugün için yoktur. Çalışmamızda, mesane tümörlerinde laminin-5, matriks metalloproteinaz 9, E-kaderin, ß katenin, VEGF immünreaktivitesinin tümörde invazyona progresyon ile ilişkisinin ortaya konması amaçlanmıştır.Gereç ve yöntem: Çalışmamızda Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 2000-2008 yılları arasında ürotelyal karsinom tanısı alan 86 ürotelyal karsinom olgusu ve 15 otopsiye ait normal histomorfolojiye sahip mesane doku örneği kullanıldı. Hastaların yaşı, cinsiyeti, nüks varlığı ve nüks sayısı patoloji rapor kayıtlarından retrospektif olarak elde edildi. Olgulara ait arşivden çıkarılan HE boyalı preparatlar tekrar incelenerek tümörde invazyon olup olmadığı, varsa invazyon derinliği, lenfatik vasküler invazyon, komşu mukoza değişikliği değerlendirildi. Tüm olgular Dünya Sağlık Örgütü'nün 1973, 1998 ve 1999 yıllarında yaptığı derecelendirme sistemlerine göre tekrar derecelendirildi. Olgulara ait parafin bloklardan yapılan kesitlere immünohistokimyasal olarak beta katenin, E- kaderin, laminin-5, MMP-9, VEGF uygulandı. Boyanma bulguları yaygınlık ve yoğunluğa göre skorlanarak değerlendirildi.Bulgular: Tümör derecesi arttıkça invazyon ve lenfatik vasküler invazyonun arttığı ve invaziv tümörlerde lenfatik vasküler invazyon olasılığının daha fazla olduğu görüldü.İnvazyon gösteren tümörlerde beta katenin ekspresyon kaybı ve invazyon derinliği arttıkça ekspresyon kaybının arttığı görüldü.Yüksek dereceli ve lenfatik vasküler invazyon gösteren tümörlerde beta katenin ekspresyon kaybı mevcuttu.İnvazyon gösteren tümörlerde beta katenin ile benzer şekilde E-kaderin ekspresyon kaybı ve invazyon derinliği arttıkça ekspresyon kaybının arttığı görüldü.Yüksek dereceli ve lenfatik vasküler invazyon gösteren tümörlerde E-kaderin ekspresyon kaybı mevcuttu.İnvazyon, invazyon derinliği ve tümör derecesi ile laminin boyanması arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Laminin boyanma skoru yüksek olan tümörlerin daha fazla lenfatik vasküler invazyon yaptığı görüldü.İnvazyon gösteren ve yüksek dereceli tümörlerde VEGF ekspresyonun arttığı görüldü. VEGF boyanma skoru ile invazyon derinliği ve lenfatik vasküler invazyon arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.İnvazyon ve invazyon derinliği ile MMP-9 boyanma skoru arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı,ancak yüksek dereceli ve lenfatik vasküler invazyon gösteren tümörlerde MMP-9 ekspresyon kaybı görüldü.Sonuç: E-kaderin, beta katenin ekspresyon kaybı olan, VEGF ekspresyonu yüksek olan tümörlerde invazyona progresyon olasılığının daha fazla olabileceğini düşündük. Laminin 5 gama 2 zinciri ekspresyonu invaziv olan tümörlerde artmış olmasına karşın invazyon göstermeyen tümörlerle arasındaki ilişki anlamlı bulunmadı ancak artış lenfatik vasküler invazyon ile ilişkili bulundu. Laminin 5 gama 2 zinciri ve MMP-9' un invazyon ile ilişkisini ortaya koymada daha çok sayıda ve daha fazla olgunun ele alındığı çalışmalara gereksinim olduğu sonucuna varıldı.SUMMARYPurpose: Bladder carcinomas are seen at 3-7 % of all malign tumors and constitute the most frequently observed tumors in urinary system. It is critical to diagnose early those urinary bladder carcinomas that have got a high risk of muscle invasion in determining treatment methods, and life expectancy. Although degree of tumors is an important indicator for the treatment , there is no certain prognostic indicator to determine the probability of tumor progression and prognosis. Given these facts, the present study aims to display the relationship between the immunoreactivity of Laminin-5, matrix metalloproteinase 9 (MMP- 9), E-cadherin, ß catenin, and VEGF at bladder tumors and invasion progression.Material and Method: Our study has used samples of bladder tissue derived from 86 cases diagnosed as urinary carcinoma and samples of bladder tissue with normal histomorphology derived from 15 autopsies made at the Hospital of Medicine Faculty, Afyon Kocatepe University, Turkey, for the period of 2000 ? 2008. The following variables are determined through the retrospective examination of pathology reports: age and gender of the patients, availability and number of relapse. By re-examination of the related preparations taken from the archive, stained with hematoxylin - eosin, the following points are evaluated: presence of invasion at the tumor, if so, depth of invasion, lenfovascular invasion, and mucosal change. All samples are re-graded in accordance with the grading systems used by the World Health Organization in 1973, 1998 and 1999. Laminin-5, matrix metalloproteinase 9, E-cadherin, ß catenin, and VEGF are stained as immunocytochemical to the sections. The findings as a result of the immünohistochemical stain are evaluated on the basis of scores given according to prevalence and intensity.Results: It is seen that invasion, lenfovascular invasion, and the probability of lenfovascular invasion at invasive tumors increase as the grading of tumor. Loss of ß catenin expression is seen at invasive tumors, whose amount increases in parallel to invasion depth. Loss of ß catenin expression also exists at lenfovascular invasive tumors with high grade. Similarly, loss of E-cadherin expression is seen at invasive tumors, whose amount increases in parallel to invasion depth. Loss of E-cadherin expression also exists at lenfovascular invasive tumors with high grade.On the other hand, there is no statistically significant relationship between the laminin staining and invasion, depth of invasion, and grade of tumor. However, it is seen that tumors with a high score of laminin staining make more lenfovascular invasion.As regards VEGF expression, it increases at invasive tumors with high grade, but there is no statistically significant relationship between the score of VEGF staining and depth of invasion as well as presence of lenfovascular invasion.Similarly, there is no statistically significant relationship between the score of MMP-9 staining and invasion as well as depth of invasion. However, loss of MMP-9 expression is found at lenfovascular invasive tumors with high grade.Conclusion: In the light of above given findings, it may be possible to think a higher probability of invasion progression at tumors with loss of E-cadherin expression and of ß catenin expression but with high VEGF expression. Although an increase is found in Laminin 5 gamma 2 chain expression at invasive tumors, this is not statistically significant at noninvasive tumors. However, the increase is found to be in relation with lenfovascular invasion. The study comes to the conclusion that we need further studies with more samples to display the relationship between invasion on the one hand and Laminin 5 gamma 2 chain and MMP-9 on the other.SUMMARYPurpose: Bladder carcinomas are seen at 3-7 % of all malign tumors and constitute the most frequently observed tumors in urinary system. It is critical to diagnose early those urinary bladder carcinomas that have got a high risk of muscle invasion in determining treatment methods, and life expectancy. Although degree of tumors is an important indicator for the treatment , there is no certain prognostic indicator to determine the probability of tumor progression and prognosis. Given these facts, the present study aims to display the relationship between the immunoreactivity of Laminin-5, matrix metalloproteinase 9 (MMP- 9), E-cadherin, ß catenin, and VEGF at bladder tumors and invasion progression.Material and Method: Our study has used samples of bladder tissue derived from 86 cases diagnosed as urinary carcinoma and samples of bladder tissue with normal histomorphology derived from 15 autopsies made at the Hospital of Medicine Faculty, Afyon Kocatepe University, Turkey, for the period of 2000 ? 2008. The following variables are determined through the retrospective examination of pathology reports: age and gender of the patients, availability and number of relapse. By re-examination of the related preparations taken from the archive, stained with hematoxylin - eosin, the following points are evaluated: presence of invasion at the tumor, if so, depth of invasion, lenfovascular invasion, and mucosal change. All samples are re-graded in accordance with the grading systems used by the World Health Organization in 1973, 1998 and 1999. Laminin-5, matrix metalloproteinase 9, E-cadherin, ß catenin, and VEGF are stained as immunocytochemical to the sections. The findings as a result of the immünohistochemical stain are evaluated on the basis of scores given according to prevalence and intensity.Results: It is seen that invasion, lenfovascular invasion, and the probability of lenfovascular invasion at invasive tumors increase as the grading of tumor. Loss of ß catenin expression is seen at invasive tumors, whose amount increases in parallel to invasion depth. Loss of ß catenin expression also exists at lenfovascular invasive tumors with high grade. Similarly, loss of E-cadherin expression is seen at invasive tumors, whose amount increases in parallel to invasion depth. Loss of E-cadherin expression also exists at lenfovascular invasive tumors with high grade.On the other hand, there is no statistically significant relationship between the laminin staining and invasion, depth of invasion, and grade of tumor. However, it is seen that tumors with a high score of laminin staining make more lenfovascular invasion.As regards VEGF expression, it increases at invasive tumors with high grade, but there is no statistically significant relationship between the score of VEGF staining and depth of invasion as well as presence of lenfovascular invasion.Similarly, there is no statistically significant relationship between the score of MMP-9 staining and invasion as well as depth of invasion. However, loss of MMP-9 expression is found at lenfovascular invasive tumors with high grade.Conclusion: In the light of above given findings, it may be possible to think a higher probability of invasion progression at tumors with loss of E-cadherin expression and of ß catenin expression but with high VEGF expression. Although an increase is found in Laminin 5 gamma 2 chain expression at invasive tumors, this is not statistically significant at noninvasive tumors. However, the increase is found to be in relation with lenfovascular invasion. The study comes to the conclusion that we need further studies with more samples to display the relationship between invasion on the one hand and Laminin 5 gamma 2 chain and MMP-9 on the other. Purpose: Bladder carcinomas are seen at 3-7 % of all malign tumors and constitute the most frequently observed tumors in urinary system. It is critical to diagnose early those urinary bladder carcinomas that have got a high risk of muscle invasion in determining treatment methods, and life expectancy. Although degree of tumors is an important indicator for the treatment , there is no certain prognostic indicator to determine the probability of tumor progression and prognosis. Given these facts, the present study aims to display the relationship between the immunoreactivity of Laminin-5, matrix metalloproteinase 9 (MMP- 9), E-cadherin, ß catenin, and VEGF at bladder tumors and invasion progression.Material and Method: Our study has used samples of bladder tissue derived from 86 cases diagnosed as urinary carcinoma and samples of bladder tissue with normal histomorphology derived from 15 autopsies made at the Hospital of Medicine Faculty, Afyon Kocatepe University, Turkey, for the period of 2000 ? 2008. The following variables are determined through the retrospective examination of pathology reports: age and gender of the patients, availability and number of relapse. By re-examination of the related preparations taken from the archive, stained with hematoxylin - eosin, the following points are evaluated: presence of invasion at the tumor, if so, depth of invasion, lenfovascular invasion, and mucosal change. All samples are re-graded in accordance with the grading systems used by the World Health Organization in 1973, 1998 and 1999. Laminin-5, matrix metalloproteinase 9, E-cadherin, ß catenin, and VEGF are stained as immunocytochemical to the sections. The findings as a result of the immünohistochemical stain are evaluated on the basis of scores given according to prevalence and intensity.Results: It is seen that invasion, lenfovascular invasion, and the probability of lenfovascular invasion at invasive tumors increase as the grading of tumor. Loss of ß catenin expression is seen at invasive tumors, whose amount increases in parallel to invasion depth. Loss of ß catenin expression also exists at lenfovascular invasive tumors with high grade. Similarly, loss of E-cadherin expression is seen at invasive tumors, whose amount increases in parallel to invasion depth. Loss of E-cadherin expression also exists at lenfovascular invasive tumors with high grade.On the other hand, there is no statistically significant relationship between the laminin staining and invasion, depth of invasion, and grade of tumor. However, it is seen that tumors with a high score of laminin staining make more lenfovascular invasion.As regards VEGF expression, it increases at invasive tumors with high grade, but there is no statistically significant relationship between the score of VEGF staining and depth of invasion as well as presence of lenfovascular invasion.Similarly, there is no statistically significant relationship between the score of MMP-9 staining and invasion as well as depth of invasion. However, loss of MMP-9 expression is found at lenfovascular invasive tumors with high grade.Conclusion: In the light of above given findings, it may be possible to think a higher probability of invasion progression at tumors with loss of E-cadherin expression and of ß catenin expression but with high VEGF expression. Although an increase is found in Laminin 5 gamma 2 chain expression at invasive tumors, this is not statistically significant at noninvasive tumors. However, the increase is found to be in relation with lenfovascular invasion. The study comes to the conclusion that we need further studies with more samples to display the relationship between invasion on the one hand and Laminin 5 gamma 2 chain and MMP-9 on the other. 93
- Published
- 2009
8. Erken gebelik döneminde sıçan endometriyumunda Laminin, Desmin ve Vimentin'in dağılımı
- Author
-
Korgun, Emin Türkay, Asar, Mevlüt, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Morphology ,Endometrium ,Pregnancy ,Embryo implantation ,Laminin ,Morfoloji ,Intermediate filament proteins ,Desmin - Abstract
ÖZET Erken gebelik döneminde ESM ve ara filament protemlerinin uterusdaki dağılımları; bu proteinlerin desidualizasyonla ve implantasyonla ne derecede ilişkili olabileciğinin bir göstergesi sayılabilir. Bu çalışmada erken gebelik döneminde, sıçan uterasunda, laminin, vimentin ve desmin proteinlerinin dağılımlarının immunohistokimyasal olarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için bu çalışmada; gebeliğin 1., 2.,3.,4.,5.,6.,7. ve 8.günlerinde olmak üzere toplam 64 adet dişi sıçan kullanıldı. Uterus dokusu örneklerinden alman parafin kesitler immunohistokimyasal yöntemlerle boyandı ve ışık mikroskopunda değerlendirildi. Laminin, erken gebelik döneminde miyometriyumda, endometriyal bezlerde, desidual ve desidualize olmamış endometriyal stroma hücrelerinde, damar duvarlarında ve blastosist trofoblast hücrelerinde immunoreaktivite gösterdi. Vimentin, desidual ve non-desidual endometriyal stroma hücrelerinde gebeliğin her evresinde mevcuttu. Desmin, miyometriyal düz kas hücrelerinde, damar duvarlarında ve desidual endometriyal hücrelerde belirgindi. Bu proteinlerin desidualizasyonla ilişkili olmalarına rağmen, desminin bu olayda primer olarak, lamininin implantasyonun invazyon mekanizmasında ve vimentinin desidualizasyondan çok hücre bütünlüğünin korunmasıyla ilişkili olabileciği sonucuna varıldı. 38 SUMMARY Distribution of ECM and intermediate filament proteins in uterus during early pregnancy; may be regarded as an indication of these proteins in decidualization and implantation. In the present study immunohistochemical distribution of laminin, vimentin and desmin proteins during early pregnancy in rat uterus was aimed. For this purpose totally 64 female rats of pregnancy days 1,-8, were used. Paraffin sections obtained from uterus tissues were stained by immunohistochemical techniquies and were observed by light microscope. Laminin immunoreactivity was observed in early pregnancy myometrium, endometrial glands, decidual and non-decidualezed endometrial stroma cells, vessel walls and blastocyst trophoblast cells. Vimentin was present in decidual and non-decidual endometrial stroma cells of every stage of pregnancy. Desmin was distinct in myometrial smooth muscle cells, vessel walls and decidual endometrial cells. Regarding all of these proteins as crucial in decidualization, on the other hand during this process desmin is primary, larriinin is associated with invasion mechanism of implantation and vimentin with cellular integration other than decidualization, was concluded. 39 77
- Published
- 1997
9. Sıçanlarda implantasyon evresinde blastosist trofoblastı ile uterus etkileşmesinin immunohistokimyasal tekniklerle belirlenmesi
- Author
-
Kayişli, Ümit Ali, Asar, Mevlüt, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Morphology ,Integrins ,Embryo implantation ,Laminin ,Morfoloji ,Fibronectins - Abstract
Özet İmplantasyon döneminde, blastosist-uterus arasındaki sinyalizasyona ve endometriyumdaki stromal hücrelerin desidualizasyonuna bağlı olarak birçok fizyolojik, biyokimyasal olaylar sonunda yapısal değişiklikler gerçekleşir. Bu iki farklı dokudan blastos istin endometriyuma invazyonu sürecinde birçok moleküler mekanizma rol alır. Bu çalışmada, sıçanlarda implantasyon döneminde, immunohistokimyasal tekniklerle endometriyal ekstrasellüler matriks proteinlerinden laminin ve fibronektin ile bunlarm blastosist üzerindeki adhezyon reseptörleri (34 ve a5 integrin proteinlerinin durumu araştırıldı. Çalışmamızda gebeliğin 4.,5.,6.,7. ve 8. günlerinde disseke edilmek üzere 5 deney grubu oluşturuldu. Her grup için 8'er denek incelenlemeye alındı. Bu çalışmada, desidual reaksiyona ilk olarak gebeliğin 4. gününde rastlandı. Desidual reaksiyon alanlarında fibronektin ve integrin oc5 yoğun olarak gözlendi. Aynı alanlarda laminin ve integrin (34 immunoreaktivitesinin gebeliğin 7. ve 8. günlerinde oldukça arttığı görüldü. Blastosist ile uterus epiteli arasmdaki ilk kontağın 6. günde kurulduğu ve bu dönemlerde trofoblast üzerinde yoğun olarak laminin, lümen epitelinin apikal kutbunda ise yoğun olarak integrin (34 gözlendi. Trofoblastik dev hücrelerin integrin (34 ve integrin oc5 immunoreaktivitesine sahip oldukları belirlendi. Gebeliğin 5. gününden itibaren başlıyan lümen daralmasının, gebeliğin 8. gününde tamamen ortadan kalktığı ve aynı dönemde uterusun anti-mezometriyalinde lümen epitelin ve lümenin yeniden oluştuğu görüldü. Sonuç olarak gebeliğin 4. gününde desidualizasyonun henüz başlamış olabileceği ve bu alanlarda 4.,5. ve 6. günlerde yoğun olarak gözlenen fibronektin ve integrin a5'in bu hücrelerin çoğalması, farklılaşması ve göçü için uyaran olabileceği, desidual hücrelerin perisellüler bazal laminalarına integrin (34 aracılığı ile tutunabileceği, trofoblastın uterus epiteline tutunmasmda laminin ve integrin (34'ün önemli bir rol oynayabileceği ve trofoblastik dev hücrelerin endometriyuma invazyonu sürecinde ve ektoplasental koninin gelişiminde hem integrin (34'ü hem de integrin oc5'i kullanabileceği kanısına varılmıştır. II Summary Through implantation, many structural differences occur as a result of various physiological, biochemical processes depending on signalization between blastocyst-uterus and decidualization of stromal cells in the endometrium. During invasion of blastocyst into the endometrium of those two different tissues many molecular mechanisms play role. In this study, appearance of endometrial extracellular matrix proteins, laminin and fibronectin; and their adhesion receptors on the blastocyst which are integrin [34 and a5 proteins were investigated by immunohistochemical techniques, during implantation period of rats. For our study, five experimental groups were set up, consisting of pregnancy days between 4-8, each including 8 rats. The first decidual reaction was observed on the fourth pregnancy day. We have seen that fibronectin and integrin cc5 were stained densely in the regions of decidualization. Also laminin and integrin [34 immunore activity were increased in the same regions but on seventh and eighth pregnancy days. The first contact established between blastocyst and luminal epithelia of the uterus was observed on the sixth day of pregnancy that trophoblastic cells containing laminin and luminal epithelia containing integrin [34 intensively. Integrin [34 and oc5 immunore activity were seen in both of the trophoblastic giant cells which are primary and secondary. Mesometrially directed occlusion of the lumen begining by the fifth day, disappeared but however reformed antimesometrially on the eighth day. As a result, we could say that decidualization seen on the fourth day could be considered as have just started, fibronectin and integrin oc5 might be a signalling factor for differentiation, migration and proliferation of decidual cells; on the other hand these cells might use integrin [34 to attach to pericellular basal laminae characteristic of decidual cells; integrin [34 and also laminin might play a role in attachment of trophoblast to the epithelium; and in the ectoplacental cone development and invasion of the trophoblastic giant cells to endometrium not only integrin oc5 but also 04 might be used. Ill 88
- Published
- 1997
10. Distribution of transforming growth factor-alpha (TGFa), laminin, desmin and fibronectin in pre-and thru-gestational periods of rat ovary
- Author
-
Akkoyunlu, Gökhan, Demir, Ramazan, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Morphology ,stomatognathic diseases ,Transforming growth factor-alpha ,Ovary ,Laminin ,Morfoloji ,Desmin ,Fibronectins - Abstract
ÖZET Transforme edici gelişim faktörü alfanın (TGFa) saf olarak elde edilmesinden bu yana, çeşitli dokulardaki yerleşimi belirlenmesine çalışılmıştır. Deney modelinde siklik dönemlerin karmaşıklığı sonucu TGFa'nın sistemdeki dağılımını belirlemek kolay olmamaktadır. Özellikle sıçan ovaryumdaki yerleşiminin gebelik öncesi ve gebelik süreci boyunca durumu tam belirlenememiştir. Ayrıca değişik ara fîlaman proteinlerinden lamininin, fibronektin ve hücre-içi desminin bu süreç içinde TGFa ile herhangi bir etkileşime girip girmediği hakkında kaynak kıtlığı, konuyu tartışmaya açık tutmaktadır. Bu proteinlere özgü monoklonal/polMonal antikorlar kullanılarak farklı eşeysel dönemlerde sıçan ovaryal dokularında varlıklarını ve hücresel dağılımım açıklığa kavuşturmak için immünositokimyasal teknikler uygulandı. Sonuçlarımız, ovaryal dokunun hem TGFa hem de ara fîlaman proteinleri için immüno-boyandığını göstermektedir. TGFa primordiyaldan Graaf folikülüne kadar tüm aşamalarda immünoreaktivite göstermesine karşın stromal elemanlarda bu reaksiyon yoktu. Desmin, seyrek olarak bazı stromal hücrelerde, kan damarları duvarlarında ve ondokuz günlük gebe ovaryumunda gelişmekte olan foliküllerin çevresinde belirlendi. Laminin, teka hücreleri ve damar endoteli bazal laminalarında yerleşikti. Fibronektin immünoreaktivitesi, luteal hücrelerin çevresinde yaygın olarak bulundu. Bu çalışmanın sonuçlan sıçan ovaryal dokusunda menstrual döngünün değişik fazlarında TGFa ve ara fîlaman proteMerinin immüno-yerleşimini, bu dokudaki yaygın varlıklarını ve sıçan ovaryal fonksiyonunda önemli roUerinin olduğunu destekler niteliktedir. Anahtar kelimeler: Sıçan, ovaryum, transforme-edici gelişim faktörü alfa (TGFa), laminin, desmin, fibronektin, immünohistokimya. u Since the pure synthesis of transforming growth factor alpha (TGFa) many attemps has been carried out in order to determine its distribution in various tissues. As a result of the complexitiy of the cyclic periods through experimental models, it is not easy to determine the distribution of TGFa in the system. Especially pre- and through-gestational pattern of TGFa in rat ovary has not been reported fully. Besides, shortage of literature about intracellular desmin and larninin, fibronectin of different intermediate filaments whether they have any interaction with TGFa through this period, renders the subject for discussion. Immunocytochemical techniques were utilized in order to elucidate the presence and cellular distribution of TGFa, desmin, type IV collagen, fibronectin and larninin in rat ovarian tissues in different reproductive stages using monoclonal/polyclonal antibodies to these proteins. Our results indicate that the rat ovarial tissue immunostained for both TGFa and intermediate filaments. Although TGFa was immunoreactive for all stages from primordial to Graafian follicles, this reaction was not present through stromal elements. Desmin was localized sparsely through some stromal cells, blood vessel walls and around developing follicles of day nineteen pregnant rat ovary. Larninin was localized at the basal laminae of thecal cells and blood vessel endothelia. Fibronectin immunoreactivity was observed commonly around the luteal cells. Results of this study support evidence for the immunolocalization of TGFa and intermediate filaments in rat ovarian tissue in various phases of the menstrual cycle which indicate their presence in this tissue and suggest a role in rat ovarian function. Key words: Rat, ovary, transforming growth factor alpha (TGFa), larninin, desmin, fibronectin, immunohistochemistry. m 76
- Published
- 1997
11. Ekstrasellüler matriks proteinleri : Nidogen ve fibronektin. moleküler yapılarının biyolojik fonksiyonlar üzerine etkileri
- Author
-
Baskin, Yasemin, Sessiz, Hüseyin T., and Diğer
- Subjects
Keratinocytes ,Biyokimya ,Electrophoresis-gel-two dimensional ,Proteins ,Laminin ,Extracellular matrix ,Nidogen ,Fibroblasts ,Biochemistry ,Glycoproteins ,Fibronectins - Abstract
1. ÖZETLER 1. 1. Özet Anahtar Kelimeler: Rekombinant protein ekspresyonu, Nidogen, Fibronektin, Ekstrasellüler matriks, Keratinosit, Fibroblast, İki yönlü jel elektroforezi, Malign transformasyon, Terminal diferansiyasyon. Başlık: Ekstrasellüler matriks proteinleri: Nidogen ve fibronektin. Moleküler yapılarının biyolojik fonksiyonlar üzerine etkileri. Araştırmacı: Dr. Yasemin BASKIN ECM proteinleri, dokularda yapısal fonksiyonları yanında, gen aktivitesinde ve protein ekspresyonunda değişikliklere neden olarak hücre yaşamının düzenlenmesinde aktif rol oynarlar. Etkilerini integrinlerle hücre iskeletini ve sinyal aktarım yollarını etkileyerek gösterirler. Çalışmamızda, ECM proteinlerinden fibronektin ve nidogenin fonksiyonlarını araştırdık. pFN' ni afinite kromatografisi ile saflaştırdık. Nidogen ve fragmanlarını, E. coli ' de pGEX vektör sistemiyle eksprese ederek, HPLC, afinite kromatografisi, vb. ile saflaştırdık. Deney modelini insan derisinin temel hücreleri olan keratinosit ve fibroblastlarda oluşturduk. Dermal fibroblast, epidermal keratinosit, MRC5, HaCat serileri normal hücre fonksiyonlarını, SVK14, MRC5SV40 malign hücre fonksiyonlarını araştırmak için kullanıldı. GST gen füzyon sistemi, nidogen için modifiye edildi. Normal keratinositlerin kültüre edilebilmeleri ve yaşayıp çoğalabilmeleri için ECM proteinlerinin gerekliliği, protein miktarı ile tutunmanın arttığı, aktin ve vimentin liflerinin organize olmasını sağladığı gösterildi.FN ve nidogen tek olarak hücre proliferasyonunu uyarırken dermal ekstrakt daha kontrollü bir büyüme sağlamaktadır. Keratinositlerde proliferasyon göstergesi olan psöriasin mRNA' sında görülen benzer artış da bulgumuzu desteklemektedir. Divalent katyonlar doza bağımlı olarak ECM proteinleri ile integrin bağlanmasını düzenlemektedirler. Yüksek kalsiyum oranlarında en fazla inhibisyon dermal ekstrakta tutunma sırasında gözlenmiştir. Keratinositlerde, erken dönemde, terminal diferansiyasyonun ECM proteinlerince geciktirildiği gösterilmiştir. Malign transformasyonda, hücrenin protein içeriği değişmektedir. Immun aktivasyona yanıt olarak artan psöriasinin transforme hücrede azalması, malign hücrelerin immun sistemden korunabildikleri yönündeki hipotezi destekler görünmektedir. Bu çalışma, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü, Araştırma Fon Saymanlığı ( proje no: 0923 94 01 02) ve TÜBİTAK- BAYG (Nato Science Fellowship Programı, burs no: B 02 1 Bak 0 09 00 00 94-3680) tarafından desteklenmiştir. 1. 2. Summary Key Words: Recombinant proteins, Nidogen, Fibronectins, Extracellular matrix, Keratinocytes, Fibroblast, 2 D Gel Electrophoresis, Malignant transformation, Terminal differentiation. Title: Extracellular matrix proteins: Nidogen and fibronectin. Effects of molecular structures on biological functions. Research Fellow: Dr. Yasemin BASKIN Extracellular matrix (ECM) proteins play an active role in regulation of cell life by changing protein expression, gene activity, and structural functions in tissues. ECM proteins show their effects via integrins by affecting cell skeleton and signal transporting pathways inside cells. Fibronectin (FN) and nidogen functions were studied as the members of ECM proteins. pFN was purified by affinity chromotography. Nidogen and fragments were expressed by pGEX vectors in E. coli and purified by HPLC and affinity chromotography etc.. Experimental model was prepared with keratinocytes and fibroblasts that are basic cells of human skin. Dermal fibroblasts, epidermal keratinocytes, MRC5 and HaCat cell lines were used in studying normal cell functions, SVK14, MRC5SV40 malignant cell functions. GST gene fusion system was modified for nidogen. We showed the necessity of ECM proteins in normal keratinocyte cultures; increasing the protein amount increases the attachment, and the protein amount makes sure the organization of actin and vimentin fibers. We showed FN and nidogen stimulates cell proliferation in their own, at the same time dermal extract makes sure the growth in a controlled manner.Similar increase in psoriasin mRNA which is a sign of proliferation in keratinocytes supports our findings We showed that divalent cations regulate the binding of ECM proteins and integrins in a dose dependent manner. We found that in high calcium concentrations the highest inhibition was during attachment on dermal extract. And also we showed that in early stage, ECM proteins can inhibit terminal differentiation of keratinocytes. As a result, in malignant transformation the protein content of cells can change. The psoriasin upregulates in immune activation, on the contrary downregulates in transformed cells. This result seems to support the hypothesis which explains the defence system of malignant cells against immune system. This work was supported by University of Dokuz Eylül, Scientific Grant ( 0923 94 01 02) and a NATO-Science fellowship to Dr. Yasemin Baskın from the TUBİTAK-BAYG ( B. 02. 1. Bak. 0.09.00 00. 94-3680). 86
- Published
- 1995
12. Mesanenin değişici epitel karsinomunda serum laminin P1'in prognostik değeri
- Author
-
Mungan, Mehmet Uğur, Kırkalı, Ziya, and Üroloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Urology ,Urinary bladder neoplasms ,Üroloji ,Carcinoma ,Laminin ,Epithelium - Abstract
ÖZET Bu çalışmada Mart 1993 ile Haziran 1994 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim dalında tedavi edilen değişici epitel karsinomlu 38 hasta ve 35 tümörsüz birey değerlendirildi. Olgularda serum laminin P[ düzeyleri preoperatif,postoperatif 1,15 ve 90. günlerde RİA ile saptandı. Değişici epitel karsinomlu hastaların serum laminin Pı düzeyleri kontrol grubuna göre farklı bulundu ( p= 1.3 x 10 ). T[ ve T2 evresindeki hastaların serum laminin Pdüzeylerinin Ta evresindekilere göre yüksek olduğu saptandı ( p= 2.3 x 10`^ ). Serum laminin Pfin 2 cm'den büyük ve çok tümörü olan hastalarda anlamlı düzeyde yüksek bulunması nedeniyle de neoplazinin kitlesiyle pozitif ilişki içinde olabileceği düşünüldü. Ta evresindeki karsinomun bazal membranı ve kas dokusunu invaze etmesi ve Tj-T2 evresine geçmesiyle serum laminin Pj düzeylerinde % 31.6'dan % 78.9'lara ulaşan duyarlılık ile anlamlı bir artışın izlenmesi nedeniyle, serum laminin P/ Ölçümünün mesanenin değişici epitel karsinomunda tümörün progresif özelliğini yansıtabilecek bir değerlendirme olduğu sonucuna varıldı. 31 47
- Published
- 1994
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.