Yüksek Lisans Tezi, Bu tez çalışmasında, geçmişten günümüze coğrafî, tarihî, kültürel, sosyolojik ve en önemlisi teolojik anlamda birbirleriyle yakın temas halinde olan Yahudilik ve Hıristiyanlık arasındaki ilişkilerin tarihî seyri incelenmiştir. Hıristiyan kaynaklarına göre, Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altındaki Filistin bölgesinde dünyaya gelen İsa doğumu, öğretileri ve ölümü ile Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinin merkezinde yer almaktadır. Filistin’de Yahudilere yönelik tebliğ faaliyetinde bulunan İsa’yı beklenen Mesih olarak kabul eden ilk inananların aksine, bazı Yahudi ileri gelenleri İsa’nın Mesihliğini kabul etmemekle kalmayıp, öldürülmesi için de ciddî çaba sarf etmişlerdir. Kendisine çeşitli suçlamalar yöneltilen ve yargılanması için Roma yönetimine teslim edilen İsa, Yahudilerin istekleri ve ısrarları doğrultusunda çarmıha gerilerek idam edilmiştir. Çarmıh hadisesinden itibaren İsa’nın öğretileri etrafında toplanan, bu öğretileri yaymaya devam eden ve kendilerine daha sonra Hıristiyan ismi verilen İsa takipçileri, yüzyıllarca Yahudileri “Tanrı katili” ve baş düşman olarak görmüşlerdir. Hıristiyan dininin ve inanışının temeline yerleştirilen ve sıklıkla dillendirilen bu suçlama, XX. yüzyıla kadar devam etmiş ve iki din arasındaki ilişkiler daima çatışma ve düşmanlık temelinde sürdürülmüştür. II. Dünya Savaşı esnasında birçok Yahudinin katledildiği Holokost ve savaş sonrasında İsrail Devleti’nin kurulması, Hıristiyanları, Yahudiler konusunda yeniden düşünmeye zorlamıştır. 1962-1965 yılları arasında gerçekleştirilen II. Vatikan Konsili’nde alınan kararlar, Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinde bir devrim yaratmıştır. Yüzyıllarca çatışma ve düşmanlık temelinde sürdürülen ilişkiler, bu tarihten itibaren, karşılıklı anlayış, uzlaşı ve dostluk kavramları etrafında yeniden şekillendirilmeye başlamıştır., In this thesis, the historical course of the between Judaism and Christianity, which have been in close contact with each other in geographical, historical, cultural, sociological and most importantly theological terms, have been examined from past to present. According to Christian sources, Jesus, who was born in Palestine under the rule of the Roman Empire, is at the center of Jewish-Christian Relations with his birth, teachings and death. Unlike the first believers who accepted Jesus as the expected Messiah, who preached to the Jews in Palestine, some Jewish notables not only did not accept the Messiahship of Jesus, but also made serious efforts to have killed. Jesus, who was charged with various accsations and handed over to the Roman administration for trial, was executed by crucifixion in line with the wishes and insistence of the Jews. The followers of Jesus, who gathered around the teachings of Jesus since the crucifixion, continued to spread these teachings and were later called Christians, have seen the Jews as “deicide” and the main enemy for centuries. This accusation, which is placed on the basis of the Christian religion and belief and is frequently voiced, until the XX. century and the relations between the two religions have always been maintained on the basis of conflict and enmity. The Holocaust, in which many Jews were massacred during World War II, and the establishment of the State of Israel after the war, forced Christians to rethink about the Jews. The decisions taken at the Vatican Council between 1962 and 1965 revolutionized Jewish-Christian relations. Relationships, which have been maintained for centuries on the basis of conflict and enmity, have started to be reshaped around the concepts of mutual understanding, reconciliation and friendship since this date.