Search

Bu çalışmada, Isparta ilinin mevsimsel olarak iç ve dış ortamındaki MP seviyeleri incelenmiştir. Çalışmada; il merkezinde belirlenen 11 noktadan dört mevsim boyunca aktif, kaskad ve kuru çökelme örneklemeleri toplanmış ve ışık mikroskobu ile MP sayımı yapılmıştır. Aktif örnekleme sonuçlarına göre; dış ortamdan toplanan MP konsantrasyonlarının 25 partikül/m3 (yaz mevsimi 8 no'lu ev) ile 394 partikül/m3 (kış mevsimi 11 no'lu ev) arasında değiştiği, iç ortam havasında toplanan partiküllerin konsantrasyonunun ise 45 partikül/m3 (yaz mevsimi 6 no'lu ev) ile 325 partikül/m3 (kış mevsimi 3 no'lu ev) arasında değiştiği görülmektedir. Kaskad örneklemeye göre; en yüksek MP konsantrasyonu 78 partikül/m3 iken (kış, 8 no'lu ev ve 21.3 µm-14.8 µm kesme çapında) en düşük MP konsantrasyonu ise 5 partikül/m3 (yaz, 10 no'lu ev ve >21.3µm kesme çapında) olarak tespit edilmiştir. Genel olarak evlerden toplanan kaskad numunelerindeki MP'ler incelendiğinde, kış mevsiminde her iki kesme çapı için de daha yüksek MP konsantrasyonlarının elde edildiği görülmektedir. Kuru çökelme örneklerindeki; MP'lerin çökelme miktarları incelendiğinde; dış ortamda en yüksek birikim miktarı 150.798 partikül/m2.gün (11 no'lu ev) ile kış mevsiminde, en düşük birikim miktarı ise 4.331 partikül/m2.gün (8 no'lu ev) ile sonbahar mevsiminde tespit edilmiştir. İç ortamdaki en yüksek birikim oranı 55.556 partikül/m2.gün (11 no'lu ev) ile yine kış mevsiminde, en düşük birikim oranı ise 4.884 partikül/m2.gün (8 no'lu ev) ile sonbahar mevsiminde tespit edilmiştir. Sonuç olarak; kış mevsiminde diğer mevsimlere kıyasla hem dış hem de iç ortamda daha fazla MP konsantrasyonunun gözlendiği anlaşılmaktadır. Yaz mevsiminde de MP'lerin parçalanmasından dolayı daha düşük partikül konsantrasyonlarının elde edildiği düşünülmektedir. Bunun yanısıra kış mevsiminde yüksek MP değerlerinin diğer bir nedeni de bu mevsimde yağışın fazla olması sonucu MP birikiminin artması olduğu ön görülmektedir. Anahtar Kelimeler: İç ve dış ortam, Mikroplastik, Işık mikroskobu, Aktif örnekleme, Kuru çökelme, Kaskad örnekleme, In this study, seasonal MP levels in indoor and outdoor environments of Isparta province were investigated. In the study; active, cascade and dry deposition samples were collected for four seasons from 11 points which were previously determined in the city center and MP counts were made with a light microscope. According to the active sampling results; MP concentrations collected from the outdoor environment ranged from 25 particles/m3 (summer season house no.8) to 394 particles/m3 (winter season, house no. 11), while the concentration of particles collected in indoor air was 45 particles/m3 (summer season, house no.6) to 325 particles/m3 (winter season, house no.3). According to cascade sampling; while the highest MP concentration was 78 particles/m3 (winter season, house no. 8 and cut-off diameter of 21.3 µm-14.8 µm), the lowest MP concentration was measured as 5 particles/m3 (summer season, house no. 10 and >21.3µm cut-off diameter). Since MP levels in cascade samples which were collected from houses were examined, it was observed that higher MP levels were obtained for both cutting diameters in winter season. The highest deposition amount in the outdoor environment was determined as 150,798 particles/m2.day (house no. 11) in winter season, and the lowest deposition amount was determined as 4,331 particles/m2.day (house no. 8) in autumn season. The highest deposition amount in the indoor environment was determined as 55,556 particles/m2.day (house no.11) in winter season, and the lowest deposition amount was determined as 4,884 particles/m2.day (house no.8) in autmn season. As a result; It is understood that more MP concentrations were observed in both outdoor and indoor environments in winter season compared to other seasons. It is thought that lower particle concentrations were obtained in the study due to the decomposition of MPs in the summer season. Another reason for the high MP values in the winter season was the increase in MP accumulation as a result of the high precipitation in this season. Keywords: Indoor and outdoor environment, Microplastic, Light microscope, Active sampling, Dry deposition, Cascade sampling, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Ülkemizde enerji ihtiyacının %75'den fazlasını ithalat yoluyla karşılandığından dolayı, maalesef enerji ve ham madde temini açısından dışa bağımlı bir ülkeyiz. Bu yüzden mevcut kaynaklarımızın en iyi şekilde değerlendirilmesi, enerji ihtiyacımızın karşılanması açısından büyük bir önem arz etmektedir. Tez kapsamında belirtilen 2 farklı biyokütle (Yağ Gülü Damıtma Atıkları (YGDA) ve Kızılçam Talaşı ) ile bir çeşit yerli linyit kömürü ağırlıkça farklı yüzdelerde karıştırılarak farklı içeriklere sahip biyopeletler (yakıt topakları) hazırlanmış ve daha sonra bu biyopeletler ısıl işleme tabi tutularak (torefikasyon) elde edilen ısıl işleme maruz kalmış biyopeletler ile ham biyopeletlerin yakıt özellikleri incelenmiştir. Peletlerin kütle, çap, uzunluk, dayanımları incelenip, yaklaşık analizleri yapılmış, kırılma dirençleri ve nem alma dirençleri incelenmiştir. İncelenen veriler ışığında 0-50-50 karışımına ait peletin yüksek kül içeriğine sahip olduğu, standartları aştığı görülmüştür. En düşük dayanım yine 0-50-50 peletine ait olup, 100-0-0 peletine ait dayanım ise en yüksek bulunmuştur. Torefiye edilmiş tüm pelet çeşitlerinin gerilme mukavemetleri incelendiğinde pelet çeşitlerinin ortalama %35 dolayında bir düşüş gözlenmiştir. Bu düşüşün %7,949(0-50-50) ile %51,494 (90-0-10) arasında değiştiği görülmektedir. Pelet çeşitlerinin kütle verimi torefikasyon sırasında kısmi devolatilizasyon ve numunedeki selülozun tahrip olması nedeniyle azalmış ve ağırlıkça %70,69 ile %78,46 arasında değişmiştir. Öte yandan, gül içeriği yüksek olan peletlerin (25-75-0, 0-98-2 ve 0-96-4) enerji verimi diğer pelet çeşitlerine kıyasla en düşük olarak bulunmuştur. Torefiye edilmiş tüm numunelerde enerji yoğunluklarının birden daha büyük olduğu, yani birim kütle başına enerji kazancı olduğu görülmüştür. Depolama sırasında ham peletlere kıyasla torefiye olmuş peletlerde nemlenme probleminin daha az sorun yaratacağı da görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Biyopelet, Biyokütle, Torefikasyon, Yağ Gülü Damıtma Atıkları, Atık, Linyit, Kızılçam Talaşı, Our country is unfortunately outsourced in terms of energy and raw materials since she imports more than 75% of domestic energy demand. To assess our energy resources has great importance with regard to meeting our energy needs. Lignite is one of the most important energy sources of our country. In this thesis, various biopellets using several different blending ratios of 2 types of biomass (Rose Oil Distillation Wastes (RODW) and Calabrian Pine Sawdust) and domestic lignite were prepared and then after the torrefication process the fuel properties of the raw and torrefied biopellets were investigated. The highest strength was observed with 100-0-0 pellets, while the lowest strength was obtained with 0-50-50 mixture. When the strengths of all the samples were investigated, approximately 35% decrease was observed for all pellet types. It is seen that this decrease ranges between 7.47% (0-50-50) and 51.94% (90-0-10). The mass yield of the pellets decreased due to partial devolatilization during torefication and destruction of cellulose in the samples and ranged from 70.69% to 78.46% by weight. On the other hand, energy yield of pellets with high rose content (25-75-0, 0-98-2 and 0-96-4) was found to be the lowest compared to other pellet types. It has been found that the energy densities of all the samples were greater than one, in another words energy was gained per unit mass. It has also been found that the hydration problem of the torrefied pellets is less problematic than that of raw pellets during storage. Keywords: Biopellet, Biomass, Torrefaction, Rose Oil Distillation Wastes, Waste, Lignite, Calabrian Pine Sawdust, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Organoklorlu Pestisit(OCP)’ler doğada kalıcı özelliktedir ve toprakta birikme eğilimi gösterir. Çevreye ve insan sağlığına olan olumsuz etkilerinden dolayı son yıllarda dikkat çekmeye başlamıştır. OCP’lerin besin zincirine katıldığı ilk nokta olan sera yetiştiriciliğinde, seviyelerinin tespit edilmesi son derece önem arz etmektedir. Bu çalışmada 24 Plastik, 24 cam kaplı serada OCP seviyeleri ölçülmüş ve sera sahiplerine uygulanan anketten elde edilen sera özellikleri verileri ile ilişkilendirilmiştir. Bütün seralarda ölçülen toplam OCP (Σ17OCP) ortalama değeri 21,34 ng/g olarak hesaplanmıştır. Seralarda yaz ve kış olmak üzere iki farklı mevsimde alınan örnekler incelendiğinde Σ17OCP Yaz: 12,99 ng/g iken Σ17OCP kış: 33.86 ng/g ölçülmüştür. En yüksek Σ17OCP seviyesi 181,10 ng/g ve en düşük Σ17OCP seviyesi 3,31 ng/g olarak ölçülmüştür. Toplam OCP seviyeleri ile seralarda kullanılan ilaç miktarları, havalandırmanın kıyaslanması sonucunda ilaçlama ve havalandırma kriterlerinin toplam OCP seviyesine doğrudan etkisi tespit edilmiştir. Bu sebeple, ilaç kullanım miktarları konusunda daha bilinçli kullanım için gerekli eğitimlerin verilmesi ve özellikle kış mevsimde, havalandırma miktarının arttırılması önerilmektedir., Organochlorine Pesticides (OCPs) are persistent in nature and tend to accumulate in the soil. It has started to attract attention in recent years due to its negative effects on the environment and human health. In greenhouse cultivation, which is the first point where OCPs join the food chain, it is extremely important to determine their levels. In this study, OCP levels were measured in 24 plastic and 24 glass-covered greenhouses and correlated with greenhouse properties data obtained from the questionnaire applied to greenhouse owners. The mean value of total OCP (Σ17OCP) measured in all greenhouses was calculated as 21.34 ng/g. When the samples taken in greenhouses in two different seasons, summer and winter, were examined, Σ17OCP Summer: 12.99 ng/g, while Σ17OCP winter: 33.86 ng/g. The highest Σ17OCP level was 181.10 ng/g and the lowest Σ17OCP level was 3.31 ng/g. As a result of the comparison of the total OCP levels with the amount of pesticides used in the greenhouses and the ventilation, the direct effect of the spraying and ventilation criteria on the total OCP level was determined. It is recommended to provide necessary training for more conscious use of pesticides and to increase the amount of ventilation, especially in winter.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Mühendislik Fakültesinde, öncedenbelirlenen 23 noktada toz örnekleri 2017 yazı boyunca toplanmış ve örneklerdekiPAH ve PCB’ler solvent ekstraksiyon yöntemi ile ayrılarak, deriştirilmiş,temizleme/ayırma kolonu metoduyla girişim yapan bileşiklerden temizlenerekhazırlanan örnekler Gaz Kromatografisi/ Kütle Spektrometresi (GC/MS) cihazı ileanaliz edilmişlerdir. Çalışmada elde edilen PAH ve PCB konsantrasyonları oldukçadeğişkenlik göstermişlerdir. Toplam PAH konsantrasyonu (Σ16PAH) 247,14 ile14162,65 ng g-1 aralığında (kuru ağırlıkta) değişmektedir (ORT±SS; 2161,27 ± 3118ng g-1). Toplam PCB konsantrasyonu (Σ 41PCB) ise 2,06 ile 495 ng g-1 aralığında(kuru ağırlık) değişmektedir (ORT±SS; 74,72±107,67 ng g-1). Çalışmada ayrıca hedeforganik kirleticilerin kaynaklarını belirlemek amacıyla Faktör Analizi (FA)gerçekleştirilmiş ve PAH’lar için iki PCB’ler içinse üç kaynak elde edilmiştir. FaktörAnalizi sonuçlarına göre SDÜ Mühendislik Fakültesi iç ortam tozundaki PAHlarınana kaynağının trafik ve fakülte içerisindeki aktiviteler olduğu, PCB’lerin ise yinefakülte içerisinde gerçekleştirilen aktiviteler, boyalar ve kullanılan teknik solventlerolduğu görülmüştür. Ayrıca ofislerinde sigara kullanan akademik/idari personelinPCB maruziyeti açısından içmeyenlere kıyasla daha fazla potansiyel bir risktaşıdıkları görülmüştür.&nbsp

Öğrencilerin eğitim gördükleri çevrenin onların tüm davranışlarınıetkilediği hususu bugün bilimsel bir gerçek olarak kabul edilmektedir. Buyüzden etkili ve başarılı eğitim için bu çevrenin düzenlenmesi gereklidir. Bukapsamda, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) dersliklerindeki mevcut iç çevrekalitesinin belirlenebilmesi ve durumun ortaya konulması amacıyla, bu çalışmada SDÜ’nün 3 farklı fakültesinde (Mühendislik, Teknoloji ve HukukFakülteleri) yer alan toplamda 86 dersliğin CO2, sıcaklık, nem,aydınlatma ve gürültü seviyeleri ölçülmüş ve elde edilen değerler mevcutstandartlarla karşılaştırılmıştır. Çalışmada ortalama sıcaklık 18,5 oC (Mühendislik Fak.) ile 29 oC(Hukuk Fak.), nem %16,6 (Mühendislik Fak.) ile %54,4 (Teknoloji Fak.), CO2629 ppm (Mühendislik Fak.) ile 3924 ppm(Mühendislik Fak.), aydınlatma 202 lüx (Mühendislik Fak.) ile 866 lüx(Mühendislik Fak.) ve gürültü değerleri ise 27,4 dBa (Hukuk Fak.) ile 55,3 dBa(Mühendislik Fak.) arasında değişmektedir. Ayrıca, yüksek doluluk oranına sahipolan dersliklerde doğal havalandırmanın yetersiz kaldığı ve oldukça yüksek CO2 değerlerinin elde edildiğigörülmüştür. Genel olarak ölçümlerin gerçekleştirildiği fakülteler göz önünealındığında, mevcut dersliklerde bir aydınlatma, gürültü ve nem problemininolmadığı ancak Mühendislik Fakültesi binasının eski olmasından dolayı binadakibazı dersliklerin yeterince ısıtılamadığı, buna karşın Hukuk Fakültesindekidersliklerin ise aşırı ısıtıldığı yani Fakültelerdeki ısıtma sistemlerininyeterince verimli ve istenilen randımanda çalıştırılamadığı görülmüştür., Today, environment inwhich the students are educated affects all their behaviors are accepted as ascientific fact. Therefore, the environment should be organized in accordancewith successful and effective education. For this purpose, CO2,temperature, humidity, lighting and noise levels were measured and the valuesobtained were compared with the current standards in 86 classrooms located inthe Engineering, Technology and Law Faculties of Suleyman Demirel University(SDU), in order to determine the existing indoor quality of the classrooms inSDU and to reveal the real situation. In the study, the average temperatures variedfrom 18.5 oC (Faculty of Engineering) to 29 oC (Facultyof Law), humidity varied from 16.6% (Faculty of Engineering) to 54.4% (Facultyof Technology), CO2 varied from 629 ppm (Faculty of Engineering) to 3924ppm (Faculty of Engineering), lighting varied from 202 lux (Faculty ofEngineering) to 866 lux (Faculty of Engineering) and noise varied from 27.4 dBa(Faculty of Law) to 55.3 dBa (Faculty of Engineering). Furthermore, it wasobserved that in the classrooms with high occupancy rate, natural ventilationwas insufficient and high CO2 values were obtained. In general, thefaculties in which the measurements were carried out were considered, it wasseen that there was no lighting, noise and humidity problems in the existingclassrooms. However, although some classrooms located in the buildings of theFaculty of Engineering which has the oldest buildings in the campus could notbe heated sufficiently, it was observed that some of the classrooms wereoverheated in Faculty of the Law. Therefore, it has been seen that heatingsystems in faculties cannot be operated efficiently and in desired performance.