Search

Abstract Background Asthma is one of the most common causes of chronic respiratory disease, and countries with low socioeconomic status have both a high prevalence of asthma and asthma‐related death. Objective In this study, we aimed to determine socioeconomic levels of asthmatic patients according to a national database and investigate the effects of social markers on disease control in our region. Methods This is an analysis of data from 2053 adult asthma patients from a multicentre chart study in Turkey. Socioeconomic status (SES) data were collected from questionnaires and this form was sent to the patients via e‐mail. Parameters related to social status and poor disease control were analyzed. Results Illiteracy (OR:2.687 [95% CI: 1.235–5.848]; p = 0.013) and lower household income (OR:1,76 [95% CI: 1.002–3.09]; p = 0.049) were found as independent risk factors for hospitalization in the multivariate logistic regression analysis. Therewithal, being aged between 40 and 60 (OR: 1.435 [95% CI: 1.074–1.917]; p = 0.015), illiteracy (OR: 2.188 [95% CI: 1.262–3.795]; p = 0.005) and being employed (OR: 1.466 [95% CI: 1.085–1.847]; p = 0.011) were considered as independent risk factors for systemic corticosteroid use at least 3 days within last 1 year. Conclusion As a result of our national database, education level, household income and working status briefly socioeconomic status have impacts on asthma control. Identification of social markers in asthma and better recognition of risk factors based on the population gives us clues to provide better asthma control in the future.

Amaç: Erişkin kraniofarengiomaların bilgisayarlı tomografi(BT) ve manyetik rezonans görüntüleme(MRG) bulguları üzerinden, radyolojik özelliklerini ortaya koymak ve sellar – parasellar lezyonlardan ayırıcı tanısına katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: 2005 – 2022 yılları arasında, histopatolojik açıdan “kraniofarengioma” tanısı doğrulanmış, erişkin hastalar merkezimiz veritabanı üzerinden retrospektif olarak taranmıştır. Olguların preoperatif hipofiz/kranial BT ve/veya kontrastlı hipofiz/kranial MRG görüntüleri iki radyolog tarafından değerlendirilmiş olup, araştırmacılar arasındaki uyumu belirlemek adına intraclass correlation coefficient(ICC) değeri hesaplanmıştır. Görüntüleme analizinde tümör boyutu, şekli, kalsifikasyon varlığı ve tipi, topografik ve morfolojik (kistik-solid) özellikleri, kistik ve solid komponentlerinin radyolojik karakteristikleri ve olası hidrosefali varlığı değerlendirilmiştir. Bulgular: 2005 ve 2022 yılları arasında, çalışma kriterlerine uyan 12 olgu tespit edilmiş olup, çalışma grubunda erkek dominansisi (2/1) izlenmiştir. Görüntüleme analizinde, kraniofarengioma lezyonlarının sıklıkla lobüle kontürlü olduğu(%75) ve yüksek oranda kalsifikasyon gösterdiği(%63.6) tespit edilmiştir. Lezyonların topografik değerlendirilmesinde en sık yerleşimin sellar-suprasellar psödo 3V tip(%41.7) olduğu saptanmıştır. Çalışma grubundaki olguların tamamında kistik komponent tespit edilmiş olup; lezyonların kistik komponenti MRG incelemelerinde T1A’da sıklıkla izointens(%41.6), T2A’da ise olguların önemli bir kısmında(%91.7) hiperintens sinyal özelliği gösterirken, lezyonların solid komponenti T1A görüntülerde ağırlıklı olarak izo-hafif hipointens(%83.3), T2A’da ise sıklıkla izo-hafif hiperintens(%66.6) olarak izlenmiştir. Post-kontrast serilerin değerlendirilmesinde tüm olgularda(%100) kontrast tutulumu saptanmıştır. Lezyonların solid komponentlerinde en sık retiküler paternde kontrastlanma izlenirken(%55.6), kistik komponentlerde kapsüler kontrastlanmanın sıklıkla(%72.7) ince düzgün, lineer rim tarzında olduğu dikkati çekmiştir. Ayrıca kraniofarengioma lezyonlarına, olguların %16.7’ sinde nonkominikan hidrosefalinin eşlik ettiği tespit edilmiştir. Sonuç: Erişkin kraniofarengiomaların radyolojik özellikleri lezyonun natürüne göre değişkenlik gösterebilmektedir. Kalsifikasyon varlığı, sellar – parasellar lezyonlar arasında kraniofarengiomayı öne çıkaran değerli bir radyolojik bulgudur.

Background: Asthma can be classified into atopic and non-atopic phenotypes. However, limited data are available on the clinical implications of these two phenotypes in real life. Objective: This study aimed to examine the clinical features as well as control level and disease severity of asthmatic patients with their aeroallergen sensitivity profiles. Methods: Between 2013 and 2020, adult asthmatic patients who had been followed up regularly at our tertiary healthcare institution for at least one year were included in the study. We collected data retrospectively using manually filled patient files. Results: The mean age of 382 asthmatic patients was 46.6 ± 30.0; 77.5% were women and 75.6% had at least one aeroallergen sensitivity. Polysensitized asthmatics had better asthma symptom control and milder asthma severity than monosensitized asthmatics. Asthma symptom control status was well controlled in 67.5% of the patients, and according to asthma severity, 51.3% of the patients were classified as having moderate asthma. There was a negative relation between age (OR:0.95, CI:0.92–0.98) and atopy presence. The presence of atopy was higher in moderate asthmatics than in mild asthmatics (OR:2.02, CI:1.01–4.09). Finally, there was a positive relationship between the percent predicted forced expiratory volume in first second (FEV1%) (OR:1.02, CI:1.009–1.048) and the presence of atopy. The presence of rhinitis (OR:0.44, CI:0.22–0.88) and per 1 unit increase of Tiffeneau index (FEV1/forced vital capacity) (OR:0.94, CI:0.90–0.99) had a negative association, whereas number of medication use for asthma symptoms (OR:1.68, CI:1.18–2.39) and presence of cardiovasculary disease (OR:2.64, CI:1.19–5.84) had a positive association with not well-controlled asthma symptom level. Conclusion: Aeroallergen sensitivity was associated with asthma severity. However, this was not the case with asthma control levels in this adult asthma cohort. Among the atopic asthmatics polysensitized asthmatics had better asthma symptom control level and milder asthma severity level.