17 results on '"Özcan, Ceylin"'
Search Results
2. A Study of Anxiety Neurosis in the Framework of Psychoanalytic Theory: A Case Study
- Author
-
KAKIRMAN MOROĞLU, Aygül, primary and ÖZCAN, Ceylin, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. HAMLET’İN UFKUNDAKİ GÖLGE
- Author
-
ÖZCAN, Ceylin
- Subjects
Lacan,özne,kaygı,arzu,bilinçdışı - Abstract
Bu makale, günümüz öznesinin sorunsalını araştırırken, Shakespeare’in Hamlet tragedyasının yerini yeniden belirlemeyi ve ortaya koyduğu soruları psikanalitik bir okumayla yeniden tartışmayı amaçlamaktadır. Freud ve Lacan’ın yaklaşımlarından hareketle, insanın arzusunun bilinçdışı yapısı üzerinden, Hamlet’te arzunun nasıl eklemlendiği araştırılmıştır. Bu eksende kaygının işlevi tartışılmış ve yapısının temelleri incelenmiştir.
- Published
- 2014
4. Teresa olmos de paz
- Author
-
Özcan, Ceylin
- Abstract
nofulltext#, …
- Published
- 2012
5. Introduction to the theory of the real
- Author
-
Özcan, Ceylin
- Abstract
…
- Published
- 2012
6. Meme kanseri teşhisi almış kadınların ruhsal işleyişlerinin projektif testlerle değerlendirilmesi
- Author
-
Kantarci, Seda, Özcan, Ceylin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu çalışmanın amacı meme kanseri tanısı almış kadın hastaların zihinsel süreci hakkında bilgi edinmek ve ruhsal işleyiş biçimlerinin dürtüsel ve duygulanımsal boyutuyla projektif testlerle ortaya koymaktır. Çalışmanın kuramsal çerçeve ve yöntemini psikanalitik yaklaşım oluşturmaktadır. Araştırma sırasında yarı-yapılandırılmış klinik görüşme, Rorschach Testi ve Tematik Algı Testi (TAT) kullanılmıştır. Test protokolleri Fransız Okulu'na özgü içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bu araştırmada, Paris Psikosomatik Okulu'nun önerdiği psikosomatik kuram ışığında, meme kanseri olgularında bedensel süreçlere etki ettiği düşünülen zihinselleştirme ile ilgili zorluklar, travma ve erken dönem anne-çocuk ilişkisinin etkilerinin incelenmesi planlanmaktadır. Araştırma meme kanseri tanısı almış olan 6 olgu üzerinden yürütülmüştür. Bu kadınlar ile 3 görüşme yapılmıştır. Demografik bilgiler ve yaşam öyküsünün alınmış ve Rorschach Testi ve Tematik Algı Testi (TAT) uygulaması yapılmıştır.Araştırma yaşları 31 ile 48 arasında değişen meme kanseri tanısı almış olan 6 olgu üzerinden yürütülmüştür. Bu kadınlar ile 3 görüşme yapılmıştır. Demografik bilgiler ve yaşam öyküsünün alınmış ve Rorschach Testi ve Tematik Algı Testi (TAT) uygulaması yapılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre meme kanseri tanısı almış kadın hastalarının dürtü ve duygulanımlarını işlemekte zorlandıkları görülmüştür. Farklı savunma mekanizmaları kullanılsa da afektif olarak depresif oldukları ve yaşam öykülerinde travmatik olayların varlığı bulgulanmıştır. The subject of this study is to psychologically evaluate six women who are associated with breast cancer. The object of the study is to examine the metalization of cases, how drives and affects are shown in projective tests. The theoretical framework of the study is determined by psychoanalytic psychosomatic theory. The projective methods are preferred. In this study, it is planned to study the psychosomatic features arising from mentalization problems, traumatic events and early period mother-child relationship which are thought to affect physical processes in the light of the psychosomatic theory proposed by Paris Psychosomatic School as a theoretical perspective on breast cancer disease. The participants were 6 adult women volunteers between the ages of 31 and 48. Semi-structured clinical interviews, Rorschach Test and Thematic Apperception Test are used respectively. The results are evaluated according to the French School. The results show that the women who are diagnosed with breast cancer have difficulty in processing drives and affects in their psyche. Although they used different defense mechanisms, they are found to be affectively depressive and traumatic events, are observed in life history. 182
- Published
- 2019
7. Madde bağımlılığında nesne kavramının psikanalitik kuramla incelenmesi: Bir olgu sunumu
- Author
-
Türkal, Handan, Özcan, Ceylin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu çalışma, madde bağımlılık öyküsü bulunan bireylerin ilk bakım veren kişiler/nesnelerle kurdukları ilişki üzerinden ruhsallıklarında oluşan nesne kavramını incelemeyi amaçlamıştır. Bağımlı bireyin hem kendisini algılama biçimi hem de çevresiyle kurduğu ilişkiden hareketle maddenin ruhsallığında nasıl bir yeri olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. Bağımlılıkla ilgili sorunsallar psikanalitik kuramın nesne ilişkileri ve nesne kavramına dair görüşlerinden yararlanılarak ele alınmıştır. Çalışma, 18 yaş üstü, madde kullanımını bırakmış ve tedavi aşamasında olan bir katılımcı ile yapılan klinik görüşmeler şeklinde gerçekleşmiştir. Ekim 2018-Şubat 2019 tarihleri arasında toplamda dokuz görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşme içerikleri tematik söylem analizi ile incelenmiştir. Görüşmeler sonucu yapılan analiz doğrultusunda vakanın aile ile ilişkilerinin yeterli ruhsal dinginliği sağlayacak nitelikte olmadığı, anne ve babasının kendisine dair duygularını olumsuz değerlendirdiği görülmüştür. Anne babanın ilgi ve müdahale alanı dışında kalan arkadaş çevresi aracılığı ile başladığı madde ise bir nesne olarak vakanın ruhsallığında bir yeri olması gereken eksikliğin üstünü örtme işlevini gördüğü düşünülmüştür. Vakanın daha çok eşiyle kurduğu ilişkiyi dayanak alarak kendi hayatında olumlu adımlar attığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Madde Bağımlılığı, Nesne, Nesne İlişkileri, Psikanaliz, Lacan, Söylem Analizi The aim of this study is to examine the concept of the object formed in the spirituality of the individuals with a history of substance addiction based on the relationship they have with the first caregivers/objects. It is tried to be understood the place of the substance in the psychoanalytic structure by considering both addicted individual's relationship with his environment and the way they perceive themselves. The problems related to addiction are discussed by making benefit of psychoanalytic theory's views on object relations and object concept. The study was conducted in the form of clinical interviews with a participant who is over 18, had stopped using substance, and is in the treatment phase now. A total of nine interviews were conducted between October 2018 and February 2019. The contents of the interviews were examined by thematic discourse analysis.As a result of the analysis performed after interviews, it was seen that the relationship between the case and the family was not sufficient to provide enough mental tranquility and that their parents evaluated his feelings towards them negatively. It was thought that the substance, which was started to be used through the social circle outside of the parents' interest and intervention, is served as an object to cover the deficiency that should have a place in the case's spirituality. It was seen that the case had taken positive steps in his own life based on the relationship he had established with his wife.Keywords: Substance Addicted, Object, Object Relations, Psychoanalysis, Lacan, Discourse Analysis 97
- Published
- 2019
8. Riskli gebelik grubundaki kadınların annelik kaygısı üzerine psikanalitik bir bakış
- Author
-
Akin, Cansu, Özcan, Ceylin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu çalışmada riskli gebelik grubundaki kadınların annelik kaygılarının incelenmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla, 35 yaş üstü, gebeliğinin en az dördüncü ayında bulunan, biri tıbbi destek almadan, doğal yollarla, diğeri ise tüp bebek tedavisi görerek riskli gebelik sürecinde bulunan iki gönüllü örneklem olarak çalışmaya alınmıştır.Katılımcılarla biri dört hafta, diğeri ise altı hafta süren psikanalitik yönelimli yarı yapılandırılmış klinik gözlem ve görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerden elde edilen veriler tematik söylem analizi tekniği kullanılarak, annelik, kadınsılık, beden algısı, kayıp ve kaygı temaları etrafında analiz edilmiştir.Çalışmadan elde edilen verilere bakıldığında, otuz beş yaşından sonra gebelik sürecinde bulunan her iki katılımcının da anne olacak olmanın kendi öznelliklerinde farklılıkları olsa da gebeliklerini geç kalınan bir deneyim olarak gördükleri ve yaşa ilişkin pek çok kaygıları olduğu gözlemlenmiştir.Tıbbi destek sürecinde yapılan testlerin, yaşa bağımlı olarak sınır seviyelerde çıkmasının, bebeğin engelli olmasına ilişkin kaygı yarattığını göstermiştir. İlk defa çocuk sahibi olacak olmanın, bebeğin cinsiyetine ve bakım vermeye dair oldukça yoğun kaygılar doğurduğu gözlemlenmiştir. Gebelik sürecinde beden imajının değişmesinin de eş tarafından beğenilmeme endişesi yarattığı görülmüştür.Anahtar Kelimeler: Riskli Gebelik, Annelik, Kadınsılık, Kaygı The aim of this study is to investigate the maternal anxiety of women in the high-risk pregnancy group. For this purpose; two volunteers who are over 35, at least four months of gestation, one without medical support, the other with in vitro fertilization, were included in the study as samples. Two psychoanalytically oriented semi-structured clinical observations, which last four and six weeks, and interviews were conducted with participants. The data obtained from the interviews were analyzed by using thematic discourse analysis technique around the themes of motherhood, feminine, body perception, loss and anxiety. When the data obtained from the study were examined, it was observed that both participants who were in the process of pregnancy after the age of thirty-five, although having differences in their own subjectivity of being a mother, perceived their pregnancy as a late experience and had many concerns about age. It has been observed that the age-dependent limitation of the tests performed during the medical support process causes anxiety about the disability of the baby. It was observed that having a child for the first time raises intense concerns about the sex and care of the baby. It was also observed that the change in body image during pregnancy also caused anxiety not to be liked by the spouse.Keywords: Risky Pregnancy, Motherhood, Feminine, Anxiet 117
- Published
- 2019
9. Opiyat bağımlılığı olan bireylerin nesne ilişkilerinin Rorschach Testi ile incelenmesi
- Author
-
Kuşaklioğ Bağriyanik, Ruhsar Nur, Özcan, Ceylin, Bozkurt, Müge, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Heroin dependence ,Psychology - Abstract
Bu çalışmada, opiyat bağımlılığı olan bireylerin erken dönem nesne ilişkilerinin Rorschach Testi ile incelenmesi hedeflenmiştir. Çalışmanın örneklemini, Sağlık Bakanlığı Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, AMATEM Kliniği'nde tedavi gören Opiyat Kullanım Bozukluğu tanısı almış, yaşları 21–35 arasında değişen 20 gönüllü katılımcı oluşturmaktadır. Tercih maddesi eroin olan katılımcılar ile psikanalitik yönelimli ön görüşmenin ardından Rorschach Testi uygulanmıştır. Rorschach testi sonuçları Fransız Okulu'na göre analiz edilmiş ve değerlendirilmiş, psikanalitik ve nesne ilişkileri kuramına göre yorumlanmıştır. Rorschach testi sonuçları katılımcıların erken dönem nesne ilişkilerine ışık tutan testin dünyayla ve ilkel annesel figürle kurulan ilişki kartları olarak bilinen I., VII. ve IX. kartlarına verdikleri yanıtlar ile nesne ilişkilerine libidinal yatırımın ve dürtüsel örgütlenmenin niteliğini ortaya koyan testin II. ve III. kartları değerlendirilmiştir.Bulgularda, içerik analizinden ve ön görüşmelerden elde edilen nitel verilerin değerlendirilmesinden yola çıkılarak, annesel figürün kapsayıcı, tutan ve bakım verici işlevlerindeki yetersizlikler nedeniyle erken dönemde onunla ve dünyayla yatıştırıcı, güvenilir bir anne-bebek ilişkisi kurulamadığı ve kişilerin ayrılma-bireyleşme süreçlerinde bir aksaklık yaşandığı görülmektedir. Bununla birlikte katılımcıların dürtülerini temsil etmekte ve duygulanımlarını işlemekte zorlandığı, nesne ilişkilerine dürtüsel yatırım yapmakta güçlükleri olduğu ve dürtüsel yatırım yapılabilen nesneler ile kurulan ilişkinin ise agresif bir nitelik taşıdığı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Opiyat, madde kullanım bozuklukları, eroin bağımlılığı, nesne ilişkileri, Rorschach Testi The aim of this study is to examine the early-stage object relations of individuals with opiate dependence by Rorschach test. Sample of the study, Ministry of Health Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Mental Health and Nervous Diseases education and Research Hospital, AMATEM clinic, treated at the diagnosis of opiate use disorder, ages 21-35 between 20 volunteer participants. The Rorschach test was performed after a psychoanalytic-oriented preliminary interview with participants whose preferred substance was heroin. The results of the Rorschach test were analyzed and evaluated according to the French school and interpreted according to psychoanalytic and object relations theory. The results of the Rorschach test shed light on the early object relationships of the participants., VII. and IX. II of the test, which reveals the nature of libidinal investment and impulsive organization in object relations with their responses to their cards. and III. cards evaluated. Content analysis and preliminary findings based on the evaluation of qualitative data obtained from the interviews, the maternal figure of the container, due to deficiencies in maintenance and transmitter functions with him holding and soothing in the early period of the world, a reliable mother-infant relationship cannot be established in the separation-individuation process that is experiencing a glitch is observed. However, it was found that participants had difficulty representing their impulses and processing their emotions, had difficulties in impulsively investing in object relationships, and that the relationship with objects that can be impulsively invested was of an aggressive nature. Key Words: Opioid, heroin addiction, substance use disorders, object relations, Rorschach Test 109
- Published
- 2019
10. Anoreksiya Nervoza tanısı alan kadınlarda beden imgesi ve çocukluk çağı travmasının incelenmesi
- Author
-
Coşkun, Kübra Zeynep, Özcan, Ceylin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı anoreksiya nervoza tanısı alan kadınlarda beden imgesi ve çocukluk çağı travması arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının incelenmesidir. İkinci amacı ise sosyo-demografik değişkenler ile çocukluk çağı travması ve beden imgesi arasındaki ilişkilerin araştırılmasıdır. Araştırmaya anoreksiya nervoza tanı grubunu oluşturan 30 kadın hasta ile sağlıklı kontrol grubunu oluşturan 30 kadın olmak üzere toplam 60 kişi katılmıştır. Araştırmada kişisel bilgileri belirlemek için araştırmacı tarafından geliştirilen Demografik Bilgi Formu, kişinin kilosunun boyuna oranını tanımlamak için Beden Kitle İndeksi (BKİ), bedenlerini algılama düzeylerini belirlemek amacıyla `Çok Yönlü Beden-Kendilik (Self) İlişkileri Ölçeği (ÇYBKİÖ)` ve çocukluk çağında yaşanmış ihmal ve istismar durumunu belirlemek için de ` Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (CTQ-28)` kullanılmıştır. Veriler SPSS 22.0 programı kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre anoreksiya nervoza ile beden imgesi bozukluğu ve çocukluk çağı travması arasında anlamlı ve güçlü bir ilişki saptanmıştır. Sosyo-demografik değişkenler ile çocukluk çağı travması ve beden imgesi bozukluğu arasında olan ilişkilere bakıldığında; 25 yaş üstü grupta cinsel istismar faktör puanı 25 yaş altı gruptan anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Önlisans ve altı eğitimli grupta fiziksel ihmal faktör puanı lisans ve üstü eğitimli gruptan anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Çocuk sahip olma ile kilo memnuniyet durumunun çocukluk çağı travması ve beden imgesi bozukluğu ile anlamlı ilişki göstermediği bulunmuştur. Beden imgesi bozukluğu ile çocukluk çağı travması arasında olan ilişkilere bakıldığında; beden imgesi bozukluğu ile ile duygusal ihmal faktörü puanı arasında anlamlı düzeyde ilişkili olduğu bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Anoreksiya Nervoza, Beden İmgesi, Çocukluk Çağı Travmaları, Kadın The main purpose of this study is to investigate whether there is a meaningful relation between body image and childhood trauma on women received anorexia nervosa. The other purpose is to investigate the relation between socio-demographic factor and childhood trauma with body image. 60 women were participated for this study, 30 of those are of anorexia nervosa diagnosis group and the other 30 of those are of healthy control group. In this research, methods used are listed as follows Personal Information Form for stating personal information developed by the researcher, Body Mass Index (BMI) for obtaining mass-height ratio, `Multidimensional Body-Self Relations Questionnaire (MBSRQ)` for determining the level of perceiving their body and `Childhood Trauma Questionnaire (CTQ-28) for determining the situation of being neglected and abused in childhood. Data is obtained by SPSS 22.0. According to the result of this research, a strong and meaningful link is found between body image disorder and childhood trauma. In the consideration of relation between socio-demographic factors and childhood trauma with body image disorder; in the group of over the age of 25, sexual abuse factor score is found to be meaningfully greater than the group of under the age of 25. In the group of associate degree or lower level educated people, physical neglect factor score is found meaningfully greater than undergraduate and upper level of education. It is found that having a child and weight satisfaction show no meaningful relations with childhood trauma and body image. In the consideration of relation between body image disorder and childhood trauma; it is found that there is meaningful relation between body image disorder and emotional neglect factor score.Key Words: Anorexia Nervosa, Body Image, Childhood Traumas, Woman 82
- Published
- 2019
11. Özel eğitim merkezlerinde çalışan çeşitli meslek gruplarının bilişsel esneklik ve psikolojik dayanıklılık düzeylerinin incelenmesi
- Author
-
Kaya, Tuğçe, Özcan, Ceylin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychologists ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Psychology ,Special education institutions ,Scales ,Hardiness on psychological ,Cognitive flexibility ,Education psychology ,Special education teachers ,Physical therapists - Abstract
Bu araştırmanın amacı, özel eğitim merkezlerinde görev yapan özel eğitim öğretmenlerinin, fizyoterapistlerin ve psikologların gösterdikleri bilişsel esneklik ve psikolojik dayanıklılık düzeylerinin bazı değişkenler açısından incelenmesidir. Bu araştırmanın örneklem grubunu 2017-2018 İstanbul İli Avrupa yakasında bulunan MEB' e bağlı özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışan özel eğitim öğretmenleri, fizyoterapistler ve psikologlar olmak üzere 116 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada veriler, Demografik Bilgi Formu, Bilişsel Esneklik Ölçeği ve Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ile elde edilmiştir. Verilerin analizinde normal dağılmayan veriler için Kruskal Wallis H, Mann Whitney U ve Spearman Sıralama Korelasyon Katsayısı, normal dağılım gösteren veriler için T testi ve One Way Anova analizleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; katılımcılardan özel eğitim öğretmenleri ve psikologların bilişsel esneklik düzeylerinin fizyoterapistlerden anlamlı derecede daha yüksek olduğu bulunmuştur. Katılımcılardan özel eğitim öğretmenleri ve psikologların psikolojik dayanıklılık düzeylerinin fizyoterapistlerden daha yüksek olduğu saptanmıştır. Son olarak bilişsel esneklik ölçeği puanları ile psikolojik dayanıklılık ölçeği puanları arasında pozitif yönde ve zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. The aim of this research is to analyze cognitive flexibility and psychological resilience levels of special education teachers, physiotherapists and psychologists working in special education centers in terms of different variables. The study group of the research is consist of 116 people who are working as special education teachers, physiotherapists and psychologists at special education and rehabilitation centers guaranteed by the national ministry of education in the european side of istanbul during the 2017-2018 academic years. Data were obtained by Demographic Information Form, Cognitive Flexibility Scale and Psychological Resilience Scale for Adults in the study. In data analysis, for normal non-scattering data Mann Whitney-U Test, Kruskal Wallis H-Test, Spearman Correlation, for normal scattering data T test and One Way Anova analysis were used. As a result of the research; Participants were found to have significantly higher levels of cognitive flexibility than physiotherapists of special education teachers and psychologists. Psychological resilience levels of special education teachers and psychologists were found to be significantly higher than physiotherapists. Finally were found significant that there is positive and low level relation between cognitive flexibility scale scores and psychological resilience scale scores of special education workers. 107
- Published
- 2018
12. Yakın ilişkide olduğu kişiye karşı ölümcül eyleme geçen yetişkin kadınların ruhsallıklarının ilk nesneyle kurdukları ilişki bağlamında Rorschach testi ile incelenmesi
- Author
-
Aydin Türkmen, Tülay, Özcan, Ceylin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Murder ,Intimate relationship ,Object relations ,Psychology ,Scales ,Women ,Emotion dysregulation ,Psychoanalytic Criticism Theory ,Rorschach test ,Negative mood ,Psychoanalysis - Abstract
Bu araştırmanın amacı yakınına karşı ölümcül eyleme geçen yetişkin kadınların ilk nesneyle kurdukları ilişkinin yol açtığı psikopatolojik yapılanmanın, bu ölümcül eylemi gerçekleştirmeleriyle bir ilişkisi olup olmadığı, ilişkisi varsa da erken dönem ilişkide yaşanan problemlerin yol açtığı hangi özellikler sebebiyle kişinin bu ölümcül eylemi gerçekleştirdiğinin incelenmesidir. Araştırmanın evrenini Bakırköy, Gebze, Sincan ve İzmir ceza infaz kurumlarında 18-65 yaş arasında; eşini, partnerini, çocuğunu, annesini, babasını ya da kardeşini öldürmek suçundan bulunan 68 kadın oluşturmaktadır. Katılımcıların erken dönem nesne ilişkilerine dair verileri nitel ve nicel yöntemler birlikte kullanılarak toplanmış olup; kişilerin psikopatolojik yapılanmaları ve nesne ilişkileri hakkında fikir veren Psikanalitik Yönelimli Ön Görüşme Formu, Rorschach ve Tematik Algı Testi gibi nitel yöntemlerin yanı sıra yine nesneyle ilişkilenme türü ve buna bağlı olarak gerçekliği değerlendirmedeki zorluğu hakkında bilgi veren Bell Nesne İlişkileri ve Gerçeği Değerlendirme Ölçeği; psikopatolojik yapılanması hakkında bilgi veren Borderline Kişilik Envanteri ve duygu regülâsyonundaki zorlanmaları hakkında fikir veren Duygu Düzenleme Güçlükleri Ölçeği gibi nicel veri toplama yöntemleri kullanılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre; yakına karşı ölümcül eyleme geçen yetişkin kadınların erken dönem nesne ilişkilerinde yaşadıkları bir takım problemler nedeniyle öznellik kurulumlarında sakatlanmalar olduğu, bu sakatlanmalar sebebiyle de düşünce gelişimlerinin aksadığı, duygulanımlarının düşünceler tarafından kapsanmakta zorlanıldığı ve tüm bunların simgesel yoldan ifadeye izin veren sembolizasyon kapasitelerinin gelişemeyerek, yetersiz kalmasına yol açtığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda kişinin yıkıcı dürtülerinin etkisi altında gelişemeyen düşünce aygıtının yoğun duygulanımsal uyarım karşısında yetersiz kaldığı ve simgesel yolla sembolize etme yetisini yerini daha ilkel olan eylem yoluyla sembolize etmeye bıraktığı düşünülmektedir. The aim of the study is to determine if there is a relationship between the adult womens' first object relations' structure who have been to the fatal action against a close person, and the fatal action. If there's any, to determine which early childhood object relations specifications' are caused to this lethal action is the main purpose of this study. The population of the research is women between the 18-65 ages who have been to fatal action against her spouse, partner, own child, mother, father, brother and stay in the Bakırköy, Gebze, Sincan and İzmir penitentiary institutions. The data for participants' early object relations were collected using qualitative and quantitative methods together. Psychoanalytic Oriented Pre-interview Form, Rorschach and Thematic Perception Test, which give an idea about the psychopathological structures and object relations of the persons, The Bell Object Relations and Reality Assessment Scale to understand type of relation with the object and the difficulty in assessing reality; Borderline Personality Inventory which gives information about the psychopathological structure and Emotional Regulation Difficulty Scale which gives an idea about the difficulties in the regulation of emotion, have been used. According to the results of the research; adult women who have been to fatal action to a close person have number of problems with early childhood object relations caused disruptions in the establishment of subjectivity, and these distruptions lead to lack of thought development, inability of the emotions to be encompassed by the minds which end up to the inability of symbolic capacities to evolve. In this context, it is thought that the device of thought, which is not able to developed under the influence of the destructive forces of the person, is insufficient in the face of intense emotional stimulation and left the symbolizing ability to symbolize itself through more primitive action. 321
- Published
- 2018
13. Heteroseksüel çift ilişkisi içindeki kadınlarda çocukluk çağı travmalarının ve semptomlarının ilişki istikrarı ile arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Mamati, Gökçe, Özcan, Ceylin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Adolescence Psychology ,Heterosexsüality ,Psikoloji ,Relationship ,BF 724/.M36 ,Depression ,Ergenlik Psikolojisi ,Childhood traumas ,Psychology ,Scales ,Women ,Anxiety - Abstract
Yüksek lisans tezi., Bu araştırmanın amacı heteroseksüel ilişki içindeki kadınların, çocukluk çağı travmaları ve semptomları ile ilişki istikrarı arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının incelenmesidir. Araştırmanın evrenini kolaydan örneklem yöntemiyle seçilmiş Türkiye'de yaşayan, 18-62 yaş arası 317 katılımcı oluşturmaktadır. Kadınların çocukluk çağı travmalarına ait veriler "Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği", semptoma ait veriler "Kısa Semptom Envanteri", ilişkilerine dair veriler "İlişki İstikrarı Ölçeği" ve demografik değişkenlere ilişkin veriler araştırmacı tarafından hazırlanan "Demografik Form" kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmanın sonucuna göre çalışma durumuna göre seçeneklerin niteliğinin değerlendirilmesi ve çocukluk çağı travması arasında istatistiksel açısından anlamlı bir fark göstermektedir. Medeni duruma göre çocukluk çağı travması, seçeneklerin niteliğinin değerlendirilmesi ve bağlılık arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu bulunmuştur. İlişki süresi ile ilişki yatırımı ve bağlılık puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermektedir. Birlikte yaşadığı kişiye göre seçeneklerin niteliğinin değerlendirilmesi ve bağlılık istatistiksel açıdan anlamlı bir fark göstermektedir. Çocuk sahibi olma ile ilişki doyumu ortalamalarının arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. Semptomun varlığına göre çocukluk çağı travmaları, ilişki doyumu, seçeneklerin niteliğinin değerlendirilmesi ve bağlılık arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. Cinsel istismar ile ilişki doyumu, seçeneklerin niteliğinin değerlendirilmesi ve bağlılık arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Duygusal ihmal, depresyon ve olumsuz benlik ile ilişki doyumu ve bağlılık arasında da negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Anksiyete, olumsuz benlik, somatizasyon ve hostilite ile fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, duygusal ihmal ve fiziksel ihmal arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Anksiyete, somatizasyon ve hostilite ile ilişki doyumu arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulunurken; depresyon ile seçeneklerin niteliğinin değerlendirilmesi, fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, duygusal ihmal ve fiziksel ihmal arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
- Published
- 2018
14. Meme kanseri hastalarında cerrahi müdahele öncesi ve sonrası evrede gestalt temas biçimlerinin başa çıkma biçimlerine etkisi
- Author
-
Özdem, Gözdem, Özcan, Ceylin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Gestalt Psikolojisi ,Gestalt Psychology ,Gestalt approach ,Psychology ,Cancer patients ,Breast neoplasms ,Coping ,BF 311/.O93 - Abstract
Yüksek lisans tezi., Meme kanseri hastalarında kullanılan Gestalt terapi, diğer hümanistik terapi türlerinde olduğu gibi yalnızca hastalık kavramı üzerinde yoğunlaşmak yerine bireyin sahip olduğu potansiyeli kullanarak sağlığı yani bedensel ve ruhsal iyilik halini ortaya çıkarmak ister. Çevre ile temasa geçerken ortaya çıkan ilişki çarpıtmaları veya temasın yön değiştirmesi temas engellemeleri olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmada, Gestalt temas biçimleri ve engelleri kapsamında meme kanseri tanısı almış kadınların, tedavi süreci boyunca üç farklı dönemde kullandıkları temas engellerine dair dönüşümlerinin saptanması amaçlanmıştır.
- Published
- 2018
15. Duygu rehberi ebeveynlik eğitiminin annelerin ebeveynlik tutumları üzerindeki etkisinin incelenmesi
- Author
-
Kiziltan Ütkü, Ayşe, Özcan, Ceylin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Emotional attitude ,Parents-child relation ,Eğitim ve Öğretim ,Emotion coaching ,Parents education ,Family attitude ,Parents attitude ,Psikoloji ,Emotional training ,Education and Training ,Psychology ,Family education ,Child rearing ,Emotional expression education program - Abstract
Bu çalışmanın amacı, Duygu Koçu Ebeveynlik Eğitimi'nin, annelerin ebeveynlik tutumları üzerindeki etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem; ön test son test kontrol gruplu araştırma yöntemi olarak belirlenmiştir. Bağımsız değişken; Duygu Koçu Ebeveynlik Eğitimi (DKEE), bağımlı değişken; ebeveynlik tutumlarıdır. Veri toplama araçları; demografik bilgi formu, Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETÖ), (Demir ve Şendil, 2007) ve Duygu Stili Ebeveynlik Ölçeği'dir (Lagacé-Séguin, 2005). Katılımcılar; İstanbul, Büyükçekmece ilçesi Akçansa Fatih Sultan Mehmet Ortaokulundaki öğrencilerin anneleri arasından, gönüllülük ilkesine bağlı olarak belirlenmiştir. Örneklem, deney grubunda 43 kişi ve kontrol grubunda 41 kişi olmak üzere 84 kişiden oluşmaktadır. Deney grubuna ön test, DKEE ve son test uygulanmıştır. Kontrol grubuna yalnızca ön test ve son test uygulanmış, başka bir çalışma yapılmamıştır. Deney ve kontrol gruplarının ebeveynlik tutumlarının son test puanları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını araştırmak için, tek yönlü kovaryans analizi (One-way ANCOVA) yapılmış, veriler .05 istatistiksel anlamlılık seviyesi üzerinden değerlendirilmiştir. Analiz sonuçlarına göre; Duygu Koçu Ebeveynlik Eğitimi'ne katılan deney grubundaki annelerin demokratik ebeveyn tutumu puanları ve duygu koçu ebeveyn puanları, kontrol grubundaki annelere göre anlamlı biçimde artmıştır. Deney grubundaki annelerin otoriter ebeveyn tutumu puanları, duyguyu dikkate almayan ebeveyn tutumu puanları ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumu puanları kontrol grubundaki annelerin puanlarına göre anlamlı biçimde azalmıştır. Analiz sonucunda, deney grubundaki annelerin, izin verici ebeveyn tutum puanlarında kontrol grubundaki annelere göre anlamlı bir değişikliğe rastlanmamıştır. Elde edilen bulgular literatür ışığında tartışılmıştır. This study aims to explore the effects of The Heart of Parenting - Emotion Coaching Programme on mothers' attitudes. The research method is determined as pretest posttest experimental control group design. The independent variable is The Heart of Parenting – Emotion Coaching Programme and the dependent variable is the mothers' attitudes. The measurements are the demographic information form, Parent Attitute Scale (Demir ve Şendil, 2007) and Maternal Emotional Style Questionaire (EDSÖ) (Lagacé-Séguin, 2005). The voluntary participants consist of Istanbul, Büyükçekmece, Akçansa Fatih Sultan Mehmet Elementary School students' mothers. The sample includes 84 mothers. There are 43 mothers in experimental group and 41 mothers in control group. The experimental group is applied, pretest, DKEE and posttest. The control group is applied only pretest and posttest. One way analysis of covariance (One way ANCOVA) is used to examine assumptions and to determine whether there are significantly difference between experimental and control groups' posttest scores. The significant value of analysis is .005. The analysis shows that, there is significant difference between the groups. The scores of mothers' on democratic parenting and emotion coaching parenting attitude are significantly increased in experimental group. The authoritative parenting attitude scores, over protective parenting scores and emotion dismissive parenting scores are significantly decreased in experimental group. There is no significant difference between the permissive parenting scores of experimental and control groups. The results are discussed and in reference to literature. 90
- Published
- 2018
16. Alopesi areata hastalarının zihinselleştirme yetilerinin dil üzerindeki etkilerinin incelenmesi
- Author
-
Uncu, Şeyda, Özcan, Ceylin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Patients ,Psychology ,Alopecia areata ,Alopecia ,Dermatology ,Language interaction ,Language problems ,Psychoanalysis ,Dermatoloji - Abstract
Bu çalışmada, Alopesi Areata tanısı almak dermatolojik hastaların zihinselleştirme yetilerinin psikanalitik yönelimli klinik gözlem ve görüşme ile değerlendirilmesi hedeflenerek nitel bir çalışma yapılmıştır. Çalışma teorik ve klinik bölümden oluşmaktadır. Yapılan literatür taramasında elde edilen bilgilere göre; zihinselleştirme yetisi psikosomatik hastalıklarda önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada deri ve zührevi hastalıklar arasında bulunan Alopesi Areata hastalarının zihinselleştirme yetileri psikoterapi aracılığı ile incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda ise nesne ilişkileri ile birlikte ruhsal yapılanmasına yönelik de bilgiler elde edilmiştir. Çalışmaya katılan bireylerin yaş aralığı 18 ila 36 arasında olmakla birlikte 3 kadın katılımcı bulunmaktadır. Bu katılımcılarla her hafta haftada bir gün olmak üzere psikanalitik yönelimli seanslar planlanmıştır. Her biriyle seans sayısı farklılık göstermiştir. Yapılan seanslar Fransız psikosomatik okulu ve psikanalitik kurama göre değerlendrilerek analiz edilmiştir. Vakaların analizinden elde edilen bilgilere göre Alopesi areata hastalığını kendi öznelliği içerisinde farklı bir noktaya işaret etmesine rağmen kayıp etrafında belirdiğini görebilmek mümkün. Kayıp gerçek ve sembolik düzlemde yaşanmaktadır. Bu doğrultuda hastaların dil içerisinde var olamamaları, arzulayan özne olarak kendilerini konumlama zorlukları, zihinselleştirme yetilerinin sınırlı kaldığını düşündürmüştür. 4 ila 7 ay arasında değişen psikanalitik yönelimli klinik görüşmelerin bu hastalarda zihinselleştirme yetisini desteklediğini söylemek mümkündür. Anahtar Kelimeler: Alopesi areata, psikosomatik, zihinselleştirme, psikanaliz İn this article, a qualitative study is aimes at evaluating the mental ability of dermatolohic patients with alopecia areata by psychoanalytically oriented clinical observation and interview. This study consists of two sections: (1) theoric section, (2) clinical section. According to the information obtained from literature research; mental ability plays an importans role in psychosomatic diseases. Because of that, in this study, the mental abilities of alopecia areata patients among skin and veneral diseases were examined through psychotherapy. As a result of the research, informations about psychological structuring were obtained besides object relations. The age range of individuals participating in the study is between 18 and 36 years. Also 3 of these participants are women. On behalf of evaluation of the mental abilitiy and to observe the effect of psychotherapy, psychoanalytically oriented sessions have been plannes for these participants. The sessions whith each patient were plannes once a week for 45 minutes but the number of sessions with each patient varied. The sessions were analyzed according to French psychosomatic school and psychoanalytic theory.When the information obtained from the analyzes of the cases is evaluated, it is possible to see that each case occurs around a loss although the alopecia areata disease ponints to a different point within its own subjectivity. Thiss loss ise experienced on the real and symbolic plane. The clinical study gave rise to the thought, that patients can not exist in discourse, that they have difficulty in positioning themselves as a desirable subject, and that their mental ability is limited. İt is possible to say that psychoanalytically oriented clinical interviews ranging form 4 to 7 months support mental ability in these patients.Key Words: Alopecia areata, psychosomatic, mentalization, psychoanalysis 209
- Published
- 2017
17. Etik kurallar doğrultusunda karar alma
- Author
-
Linden, Wolfgang, Hewitt, Paul L., Şahin, Muzaffer, and Özcan, Ceylin
- Abstract
nofulltext# -- Özcan, Ceylin (Arel Author) Kitapta bölüm çevirisi., …
- Published
- 2013
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.