Search

This study focuses on storytelling in activist public relations. Stories emerge as an important "activist public relations" tool in non-governmental organizations' social change and awareness-raising efforts. The research aims to investigate both short and long-term effects of storytelling on emotions, awareness levels, and behavioral changes across different age groups. To illustrate the use of storytelling in activist public relations within the cosmetics industry, the researchers selected the short film "Save Ralph," produced by Humane Society International in 2021. The short film tells in an emotional tone, from the mouth of a rabbit, what happened to him during cosmetic experiments. The research, employing a qualitative research design, comprises three stages. Firstly, a survey was conducted among 30 women from various age groups to gather insights into their definitions of cosmetic products, usage frequency, and factors influencing their preferences. In the second stage, participants were shown the selected short film, followed by in-depth interviews. Lastly, follow-up interviews were conducted with the same group of women three months later. The findings revealed that storytelling had the most significant impact on emotions, awareness levels, and behavioral changes among women aged 18-23. This underscores the effectiveness of storytelling as a strategy for driving social change and raising awareness within activist public relations initiatives.

Background/Aims: There is a significant increase in proinflammatory cytokine levels in severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) patients entering cytokine storm. Neutrophil-to-lymphocyte ratio (NLR) and platelet-to-lymphocyte ratio (PLR), also increase in inflammatory diseases. The aim was to evaluate the NLR and PLR of coronavirus disease 2019 (COVID-19) patients receiving tocilizumab (TCZ) due to cytokine storm. Materials and Methods: In this retrospective, cross-sectional study conducted in between March and December 2020, adult patients with laboratory-confirmed COVID-19 were analyzed Results; The mean age of 519 patients included in the study was 61.6 ± 17.0 years, with male predominance (64.7%). 70.7% of patients had at least one type of comorbidity and the most common comorbid conditions were chronic obstructive pulmonary disease (45.9%) and asthma (28.7%). 399 patients who were given TCZ (group 1) and 120 patients who were not given TCZ (group 2) were evaluated. Compared with group 2, group 1 had more male predominance and they were older (p

The purpose of this study is to analyze how teacher questions were formed and how they are posed depending on their functions in Turkish EFL (English as a foreign language) classrooms. In the current study, the types of teacher questions were classified according to Farrell’s taxonomy involving two main categories entitled as echoic and epistemic along with seven divergent sub-categories named as comprehension checks, clarification requests, confirmation checks, referential, display, expressive and rhetorical. Three EFL teachers’ different types of online EFL lessons such as grammar, reading, listening and speaking were recorded online for data collection. All recordings were turned into written transcripts for data analysis. The transcribed data was analyzed by the content analysis according to Farrell’s taxonomy, which was developed from Ellis (1994), regarding teacher questions. Samples of transcribed lessons were examined by the researcher and the data was qualitatively analyzed accordingly. The findings of the current study revealed that display and referential questions were used more often by the participant EFL teachers among all teacher question types. Although there was a resemblance with previous research regarding the most frequent teacher question types in general, the preference of question types differed from each other when each teacher’s video recordings analyzed separately. In addition, it can also be stated that teachers tended to favor the comprehension check questions intermittently in the instructional phase of lessons by reason of assuring that students perceived what they intended to deliver. The details are further discussed and the implications are made in the article.

Bu çalışma sinema sektörünün sadece bireylerin iyi vakit geçirmesini sağlayan bir kitle iletişim aracı değil aynı zamanda kimliklerin ve imajların inşası, meşruiyeti ve dolaşımı ile birçok farklı ideolojiye hizmet eden bir halkla ilişkiler aracı olduğu iddiası üzerinde yükselmektedir. Dolayısıyla sinema endüstrisi her yeni ürünü ile unutulmaya yüz tutmuş bir fikri canlandırma, olmayan bir fikri hayata geçirme, gerçekliği olduğu gibi resmetme ya da gerçekliği deforme etme gibi işlevlere sahip bulunmaktadır. Çalışmada sinema endüstrisindeki genel üretim kalıplarının dışında ve bu doğrultuda meşru söylem karşıtı anlam inşa eden Shooter (2007) filminden yola çıkılarak milliyetçiliğin hangi durumlarda hangi söylemlerle görünür hale gelerek temsil edildiği sorusuna yanıt aranmaktadır. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde sinema endüstrisinde imaj üretimi, rıza üretimi ve karşı propagandaya yönelik genel bir çerçeve çizilmekte ve bu uygulamaların resmi söylemi dolaşımda tutma pratiklerine yer verilmektedir. Bölümün devamında milliyetçilik ve milliyetçilik türleri hakkında kavramsal tartışmalara yer verilmekte ve sinema endüstrisinde milliyetçilik söyleminin bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak kullanımı örneklerle aktarılmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde araştırmanın örneğini oluşturan Shooter filminde milliyetçilik temelinde aktarılan mesajlar niteliksel yöntemlerden içerik analizi tekniği ile çözümlenmektedir. Araştırma sonucunda, ABD hükümetlerinin sınır ötesi operasyonlarının temelinde ülkenin yayılmacı milliyetçilik anlayışı bulunduğu ve bunun yurttaşların bir kısmı tarafından meşru bulunmadığı anlamının inşa edildiği ortaya çıkmaktadır.

21.yüzyılın önemli sosyologlarından biri olan Zygmunt Bauman, insan hareketlerinin temelinde “ölümden kaçma” ve “ölümsüzlüğe ulaşma” olduğunu söylemektedir. Ona göre, hayvanlardan farklı olarak insanlar ölümlülüklerinin bilincindedir, bu nedenle var oluşlarından itibaren bu olguya baş etmeye çalışırlar. Ancak her dönem kendine özgü baş etme yöntemlerini, Bauman’ın ifadesiyle “yaşam stratejilerini” yaratmıştır. Modern öncesi dönemde din, cenaze ve anma törenleri, tarih yazımı en önemli startejileri oluştururken, modern dönemde bunlara yenileri eklenmiştir. Bunun temel nedeni modern dönemde “aklın” her sorunu çözebileceğine yönelik inanç ve “ölümlülüğün” çözülemeyecek bir sorun olmasıdır. Bu nedenle ölüm yapısöküme uğrayarak “baş edilebilir” parçalara ayrılmıştır. Formda kalmak, egzersiz yapmak, yediklerimize dikkat etmek ölümle baş etmenin yollarına dönüşmüştür. Ölümün yapısöküme uğramasıyla birlikte baş edilmesi gereken alanlardan biri de “yaşlanma”dır. Yaşlanma karşıtı, yaşlanmayı önleyen ya da yaşlanmanın etkilerini azaltan ürünler, büyük bir tüketim alanını oluşturmaktadır. Bauman’ın perspektifinden değerlendirildiğinde, insanlar bu ürünleri tüketerek bir anlamda ölümle baş edebileceklerini düşünmektedirler. Bu çalışmada modernite kapsamında "ölümün habercisi yaşlılığa" karşı koymak için genç, sağlıklı, güzel kalma gerekliği ile medya metinleri aracılığıyla oluşturulmak istenen "wellness kültürü" Hürriyet Gazetesi haberleri üzerinden içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Buna göre anti-aging ürünlerinin sağlık ve estetik nitelikteki araçsallığı ölümsüzlük temalı çok katmanlı eylem anlamları inşa etmektedir.