43 results on '"Önen Ünsalver, Barış"'
Search Results
2. A case of myocarditis and isolated hypopotassemia after Biontech-Pfizer vaccine for Covid-19
- Author
-
Ceylan, Mehmet Emin, primary, Önen Ünsalver, Barış, additional, Dönmez, Aslıhan, additional, Kaya Yertutanol, Fatma Duygu, additional, Evrensel, Alper, additional, and Ceylan, Hatice Zeynep, additional
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
3. The relationship between smartphone using style and sleep quality and psychiatric symptoms among a foundation university students
- Author
-
YÜCEL, Emin Erinç, primary and ÖNEN ÜNSALVER, Barış, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
4. Aspects of cognitive performance relating to Theory of Mind (ToM) among people diagnosed with Post-Traumatic Stress Disorder (PTSD)
- Author
-
Altunbaş, Fatma Dilara, primary, Önen Ünsalver, Barış, additional, and Yaşar, Alişan Burak, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
5. The psycho-periodic cube
- Author
-
Ceylan, Mehmet Emin, primary, Evrensel, Alper, additional, Dönmez, Aslıhan, additional, Önen Ünsalver, Barış, additional, Kaya Yertutanol, Fatma Duygu, additional, and Çom, Ahmet Mete, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
6. Tingling in tongue due to alprazolam and paroxetine-induced hypergabaergic activity
- Author
-
Önen Ünsalver, Barış, primary, EVRENSEL, Alper, additional, and CEYLAN, Mehmet Emin, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
7. Therapeutic Potential of the Microbiome in the Treatment of Neuropsychiatric Disorders
- Author
-
Evrensel, Alper, primary, Önen Ünsalver, Barış, additional, and Ceylan, Mehmet Emin, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
8. Sjogren's Syndrome In A Patient Previously Diagnosed As Seasonal Affective Disorder
- Author
-
Önen Ünsalver, Barış, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
9. Group Art Therapy For The Management of Fear of Giving Birth
- Author
-
Önen Ünsalver, Barış, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
10. Posttraumatic Stress Disorder Screening Among Syrian War Victims
- Author
-
Önen Ünsalver, Barış, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
11. Internet Addiction And Impulsivity Among University Students
- Author
-
Önen Ünsalver, Barış, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
12. Early Maladaptive Schema Domains In The First Day of Menses and 15 Days After The Menses In Healthy Volunteers
- Author
-
Önen Ünsalver, Barış, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
13. Major depressive disorder with religious struggle and completed suicide after hair transplantation
- Author
-
Ceylan, Mehmet Emin, primary, Önen Ünsalver, Barış, additional, and Evrensel, Alper, additional
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
14. A case of galactorrhea during paroxetine treatment
- Author
-
Evrensel, Alper, primary, Önen Ünsalver, Barış, additional, Akyol, Aslı, additional, and Ceylan, Mehmet Emin, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
15. Long-Term Use of Escitalopram and a High Level of Carcinoembryonic Antigen
- Author
-
Ceylan, Mehmet Emin, primary, Evrensel, Alper, additional, and Önen Ünsalver, Barış, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
16. Hyperamylasemia Related to Sertraline
- Author
-
Ceylan, Mehmet Emin, primary, Evrensel, Alper, additional, and Önen Ünsalver, Barış, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
17. Combining transcranial magnetic stimulation and cognitive-behavioral therapy in treatment resistant obsessive-compulsive disorder.
- Author
-
TAN, Oğuz, HIZLI SAYAR, Gökben, ÖNEN ÜNSALVER, Barış, ARAT, Mustafa Murat, and KARAMUSTAFALIOĞLU, Oğuz
- Subjects
MENTAL health services ,OBSESSIVE-compulsive disorder ,TRANSCRANIAL magnetic stimulation ,BEHAVIOR therapy ,DRUG therapy ,HAMILTON Depression Inventory - Abstract
Copyright of Anatolian Journal of Psychiatry / Anadolu Psikiyatri Dergisi is the property of Anatolian Journal of Psychiatry and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
18. Türkiye genel nüfusunda alzheimer hastalığı'na yönelik bilgi ve farkındalık düzeyleri
- Author
-
Aydin, Ezgi, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Knowledge ,Sociology ,Patients ,Psychology ,Dementia ,Social awareness ,Alzheimer disease ,Awareness ,Metacognitive ,Sosyoloji ,Mindfulness ,Information structure - Abstract
Alzheimer Hastalığı beyin dokusunun primer bir nörodejeneratif hastalığı olmakla beraber demansın en sık nedeni ve 21. yüzyılın büyük sağlık sorunlarından biridir. Alzheimer Hastalığı (AH) dünya nüfusunun yaşlanmasıyla giderek artan sıklıkta tanı konulan ve toplumsal sağlık sorunu haline gelen bir hastalıktır. Bilişsel fonksiyonlarda ilerleyici azalma ile karakterize AH, yaşlılarda demans türleri arasında en sık (%70) görülenidir. Düşük doğum hızı ve daha önce ölümcül olan bir dizi hastalığın etkili bir şekilde tedavi edilmesi, ileri yaş grubunun oluşturduğu nüfus oranında çok büyük artışlara yol açmıştır. Bireysel farklılık göstermekle birlikte, 65 yaş 1982 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yaşlılığın başlangıç yaşı olarak belirlenmiştir.Araştırmaya Türkiye Genel Nüfusu'nda bulunan akıllı telefon, bilgisayar ya da diğer online platformları kullanma becerisine sahip olan 18 yaş üstü %57,2'si kadın ve %47,8'i erkek olmak üzere 477 (273 kadın ve 204 erkek) gönüllü dahil edilmiştir. Tüm katılımcılara çalışma ile ilgili bilgi verilerek izinleri alınmıştır. Hazırlanan online anket Facebook ve Twitter sosyal medya platformları aracılığıyla haftada iki kere olmak üzere bir ay süre ile tekrarlayacak şekilde paylaşılmıştır. Bu araştırma erken tanının önemi, Alzheimer Hastalığı'nın farklarını açıklamak ve farkındalık düzeylerini ölçmek amacıyla yapılmıştır.Anket sonunda alınan kişisel yorumlar bölümünde Alzheimer Hastalığı'nın adını herkesin biliyor oluşu fakat kimde olur, nasıl başlar, kimler risk altındadır gibi soruların cevabının olmadığı ya da ortak cevabın yaşlılığa bağlandığı görülmektedir. Verilen cevaplar ise tablolar ile açıklanmıştır.Araştırmanın sonucunda Alzheimer ile ilgili farkındalık düzeyinin demografik farklılıklar ile beraber kültürel düşünce kalıpları ile de değişkenlik gösterdiği fark edilmektedir. Alzheimer Hastalığı farkındalığını arttırmak için meslek elemanları, basın yayın organları ve devlet kuruluşları eşliğinde daha çok bilgilendirme çalışmaları yapılması gerekmektedir. Bu eğitimlerle toplum kültüründe yerleşmiş bazı kalıpların değiştirilmesi, hastalıktan korunma ve hastalık sürecinde yapılması gerekenlere dair daha çok bilgilendirme yapılmalı ve toplumda tabu olarak görülen ve hastalığın tanı ve tedavi sürecini olumsuz etkileyebilecek düşünce kalıplarını değiştirmek hedeflenmelidir. Böylece hem erken tanı hem de tedavi sürecinde daha sağlıklı sonuçlar alınacak ve Alzheimer Hastalığı'na ayrılan bütçe ile ilgili faydalı düzenlemeler yapılabilecektir. Anahtar Kelimeler: Demans, Alzheimer Hastalığı. A primary neurodegenerative disease of the brain tissue, Alzheimer's is the most common cause of dementia and one of the major health problems of the 21st century. Today, more and more people are diagnosed with Alzheimer's Disease (AD) as the world population gets older, which has made it a social health problem. AD, characterized by a progressive decrease in cognitive function, is the most common type of dementia among the elderly (70%). Declining birth rate and effective treatment of a number of diseases that were considered as terminal in the past led to a great increase in the elderly population. Though varying person to person, World Health Organization (WHO) set 65 years as the beginning of old age in 1982. With females forming 57,2% and males forming 47,8% of the study, a total of 477 volunteers (273 females and 204 males) from general population of Turkey who are over 18 years old and able to use smart phones, computer and other online platforms were included. All participants were informed on the study and their permission was obtained. The online survey was shared twice a week for a month through social media platforms Facebook and Twitter. This study has been conducted to emphasise the importance of early diagnosis, to explain the differences of Alzheimer's disease and to measure the level of awareness. Personal comments section at the end of the survey shows that everyone participated in the survey knows Alzheimer's disease but do not have answers about who may develop it, how it starts and who is at risk, and they commonly attribute the possible cause of the disease to age. Answers given were explained with the tables. The result of the study shows that awareness of Alzheimer's disease varies by demographical differences and cultural mindscapes. More information studies should be carried out with related occupational members, media organs and governmental institutions in order to raise awareness of Alzheimer's disease. With these studies to be carried out, stereotypes inherent in the culture of society should be changed, more information on how to avoid the disease and what to do for it should be given. Moreover, it should be targeted to change taboos that can affect diagnosis and treatment of the disease. Thus, it can be possible to get healthier results in diagnosis and treatment, and useful arrangements can be made in terms of the budget allocated to Alzheimer's disease. Keywords: Dementia, Alzheimer's disease 112
- Published
- 2019
19. 4. sınıf öğrencilerinde mobil cihaz kullanımı ve annelerin çocuklarının mobil cihaz kullanımını kontrolünün çocukların davranışları üzerine etkisi
- Author
-
Tütüncü, Ahsen, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu araştırmada 4. sınıf öğrencilerinin mobil cihazları kullanım amaçları, kullanım süreleri, mobil cihaz kullanımının öğrencilerin gelişimlerini hangi yönlerden etkilediği, öğrencilerin karşı karşıya kaldığı tehlikeler, mobil cihazların bilinçli/bilinçsiz kullanımı, annelerin çocuklarının mobil cihaz kullanımı konusundaki farkındalıkları, çocuklarına yaptıkları bilgilendirmeler ve yönlendirmeler, aldıkları önlemler ve kontrollü kullanım için takip ettikleri yöntemler incelenmiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden çoklu durum deseni kullanılmıştır. Veri toplamak için görüşme tekniği takip edilmiş ve konular derinlemesine incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu İstanbul'da bulunan Kalem Vakfı Okullarının 4. sınıfında okumakta olan 18 öğrencisi ve bu öğrencilerin anneleri oluşturmaktadır. Araştırmada 4. sınıf öğrencilerinin mobil cihaz kullanımları, bu konuda yaşadıkları tecrübeler, annelerin mobil cihaz kullanımı ve çocuklarının mobil cihaz kullanımını takip ve kontrol etme yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak için öğrenci ve öğrencilerin anneleriyle birebir görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde önceden hazırlanan öğrenci görüşme formu ve anne görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre: Mobil cihaz kullanımı konusunda, annesi tarafından gerekli bilgilendirmeler yapılan ve bilinçli bir şekilde kontrol edilen öğrencilerin, mobil cihaz kullanımının daha kısa süreli olduğu ve mobil cihaz kullanım amaçlarının daha faydalı alanlar olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte, annesi tarafından gerekli bilgilendirmeler yapılmayan ve bilinçli olarak kontrol edilmeyen öğrencilerin, mobil cihaz kullanım sürelerinin çok uzun olabildiği ve mobil cihaz kullanım amaçlarının çoğunlukla, video seyretme ve oyun oynama olduğu görülmüştür. Bazı annelerin, çocuklarının mobil cihaz kullanımını ciddi bir şekilde takip ettiği, bazılarının takip edememekten rahatsız olduğu ve çaresizlik hissettiği, bir bölümünün ise bunu hiç önemsemediği, her gün aynı şekilde çocuklarını mobil cihazlarla baş başa bıraktıkları, bu durumu değiştirmek için aile düzenlemesi yapılmadığı ya da çocuğun hayatı adına hiçbir plânlama yapmadıkları saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Mobil cihaz kullanımı, 4. sınıf öğrencileri, anne takibi, kontrollü mobil cihaz kullanımı, kontrolsüz mobil cihaz kullanımı, bilinçli mobil cihaz kullanımı, bilinçsiz mobil cihaz kullanımı In this research, 4th grade students' purposes of using mobile devices and their usage periods, how the use of mobile devices affects students' development, the dangers faced by students, conscious / unconscious use of mobile devices, awareness of mothers about their children's use of mobile devices, information and guidance provided by mothers to their children, the measures they take and the methods they follow for controlled use are examined. Multiple case design, one of the qualitative research methods, was used in the study. Interview technique was used to collect data and subjects were examined in depth. The study group consisted of 18 students who were studying in the 4th grade of Kalem Foundation Schools in Istanbul and their mothers.In the research, one-on-one interviews were conducted with the students and their mothers in order to have information about the use of mobile devices of 4th grade students, their experiences on this subject, the mothers' use of mobile devices and the methods of monitoring and controlling their children's use of mobile devices. In these interviews, the student interview form and the mother interview form which were prepared in advance were used.According to the findings of the research:It was found out that the students who were informed and controlled consciously by their mothers about the use of mobile devices uses them shorter time and in more useful areas. However, it was seen that the students who did not receive the necessary information by their mothers and who could not be controlled consciously could use the mobile devices very long time and they mostly use mobile devices for watching videos and playing games.It was revealed that many mothers were aware of the dangers that their children might experience as a result of using mobile devices, but did not adequately inform and follow their children about conscious and controlled use of mobile devices. It was found that uncontrolled use of mobile devices adversely affected family communication and caused family conflicts and disagreements.It was determined that some mothers were seriously monitoring the use of their children's mobile devices, some were uncomfortable because of being unable to follow, some of them did not care at all, they left their children with mobile devices in the same way every day and in order to change this situation they did not make family arrangements or planning on behalf of the child.Keywords: Mobile device use, 4th grade students, maternal follow-up, controlled use, uncontrolled use, conscious use, unconscious use 184
- Published
- 2019
20. Şizofreni spektrumuna sahip hastalarda sanat terapisi uygulamasının kendilik algısına etkisi
- Author
-
Pekcan, Gökçe, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu çalışmada amaç, şizofreni spektrumu ve kendilik algısı arasındaki ilişkiyi anlamak, anlamlandırmak ve hastaların kendilik algısındaki bozulmaların yapılandırılmış sanat terapisi uygulaması ile geliştirmektir. Araştırma örneklemi, Pendik Toplum Ruh Sağlığı Merkezi'nde tedavi gören 8 kontrol 8 deney grubu olmak üzere toplam 16 şizofreni spektrumuna sahip hastadan oluşmuştur. Deney grubundaki grup, 10 hafta süre ile haftada 1, 1 buçuk saat sanat terapisi uygulaması almıştır. Kontrol grubuna ise değerlendirmeler aynı zamanda yapılmış ve başka hiçbir uygulama almamıştır. Veri toplama aracı olarak, Sosyal demografik bilgi formu, Kişisel gözlemler, Pozitif ve Negatif Sendrom (PANNS) Ölçeği ve Sosyal Karşılaştırma Ölçeği(SKÖ) kullanılmıştır. Bütün katılımcılara çalışma öncesi ve sonrası PANNS ve SKO ölçekleri ön-test ve son-test olarak uygulanmıştır. Ölçümlerin farklılığını incelemek için Mann Whitney U Testi ve Wilcoxon Sıra Toplam Testi uygulanmıştır. Bulgulara göre, sanat terapisi uygulamasının, Sosyal Karşılaştırma Ölçeğinde anlamlı bir etkisi olmadığı tespit edilmiştir. Deney ve kontrol grubunun pozitif-negatif semptomlar ve sosyal karşılaştırma puanlarının son-test ve ön-test farklarını incelemek için yapılan Wilcoxon Sıra Toplam Testi bulgularına göre tüm katılımcıların pozitif belirtiler son-test ve ön-test puan farklılığının anlamlı düzeyde değişim gösterdiği saptanmıştır (Z=-1,864; p
- Published
- 2019
21. ERİŞKİN KADINLARDA DUYGUSAL YEME, SIKINTIYA KATLANMA VE DUYGU DURUM DÜZENLEME BECERİLERİ İLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ
- Author
-
Toparlak Kasar, Meri, Önen Ünsalver, Barış, and Diğer
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu çalışma, 18-65 yaş arası kadınlarda duygusal yeme, sıkıntıya katlanma ve duygu düzenleme becerilerinin arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmaya, gönüllü olarak 436 kişi katılmıştır. Katılımcılara Sosyodemografik Bilgi Formu, Duygusal Yeme Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Kısa Formu ve Sıkıntıya Katlanma ölçeği uygulanmıştır. Araştırmada, karşılaştırmalı ve ilişkisel analiz yöntemleri kullanılmıştır.Araştırmada elde edilen bulgulara göre, demografik değişkenler (gelir düzeyi, medeni durum, eğitim, diyet öyküsü gibi) bakımından duygusal yeme ve duygu düzenleme güçlükleri alt boyutlarının ve sıkıntıya katlanma toplam puanlarının anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Korelasyon bulgularına göre, erişkin kadınlarda duygusal yeme alt boyutlarının duygu düzenleme güçlüğü ve sıkıntıya katlanma düzeyleri ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Duygusal yeme ile duygu düzenleme güçlükleri pozitif ilişkili; sıkıntıya katlanma düzeyi ile duygu düzenleme güçlüğü ve duygusal yeme negatif ilişkili bulunmuştur. Aynı zamanda, duygusal yeme alt boyutlarından gerginlik durumunda yeme ve duygularla başa çıkmak için yeme puan ortalamalarının duygu düzenleme güçlüğü alt boyutlarından dürtü kontrol güçlüğü tarafından açıklanmaktadır. Duygusal yeme alt boyutlarından uyaran karşısında kontrol ise, duygu düzenleme güçlüğü hedef belirlemede güçlük alt boyutu tarafından anlamlı düzeyde yordanmaktadır. Araştırmada elde edilen bulguların, yeme psikopatolojisine ilişkin önemli bilgiler sunabilecek duygusal yeme davranışının klinik olmayan grupta incelenmesi ve duygu düzenleme ile ilişkisinin ele alınması bakımından önemli sonuçlar verdiği düşünülmektedir. Ayrıca hem uygulama hem de araştırmalar bakımından ilerleyen dönemlerde yapılacak çalışmalarla desteklenebileceği düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Duygusal Yeme, Duygu Durum Düzenleme, Sıkıntıya Katlanma. In this study, the relationship between emotional eating, distress tolerance and emotional regulation skills in women aged 18-65 was investigated. 436 people participated in the study voluntarily. Sociodemographic Information Form, Emotional Eating Scale, Difficulty in Emotion Regulation Scale – Short Form, and Distress Tolerance Scale were applied to the participants. Comparative and relational analysis methods were used in the study.According to the findings of the study, it was observed that emotional eating and emotion regulation difficulties subscales and total distress tolerance score were significantly different in terms of demographic variables (such as income level, marital status, education, diet history). According to the correlation findings, it was found that emotional eating subscales in adult women were associated with difficulty in emotional regulation and the level of distress intolerance. Emotional eating was positively associated with difficulties in emotional regulation; Difficulty in emotion al regulation and emotional eating were found to be negatively related to the level of distress intolerance. At the same time, eating in the event of tension subscale of emotional eating and eating to cope with emotions subscale were explained by difficulties in controlling impulses. Emotional stimulation subscale was predicted significantly by the difficulty in determining the difficulty in goal-directed behavior.It can be considered that the findings obtained in the study gave important results in terms of examining the emotional eating behavior which may provide important information about psychopathology of eating in the nonclinical group and its relationship with emotional regulation difficulties. In addition, it is thought that it can be supported with the studies to be carried out in the future in terms of both clinical practice and research.Keywords: Distress Tolerance, Emotional Eating, Emotion Regulation 89
- Published
- 2019
22. Ergenlerde ve ergen ebeveynlerinde problemli telefon kullanımını yordayan etmenler
- Author
-
Berkil, Şeyma, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Parents ,Technology utilization ,Psikoloji ,"null" ,Psychology ,Parenting behaviors ,Adolescents ,Problem behavior ,Mobile phone ,Telephone - Abstract
Bu çalışmada akıllı telefon kullanımının sürekli artış göstermesiyle, problemli telefon kullanımının ergenlerde ve ebeveynlerinde kullanımı arasında ilişki olup olmadığı, model alma öğrenmesinin insan hayatındaki önemli yeri düşünülerek merak edilmiştir. Bu araştırmanın iki farklı ayağı bulunmaktadır; birincisi ergenlerdeki problemli telefon kullanımının aynı ergen grubunun ebeveynlerinin problemli telefon kullanımı arasında her hangi bir ilişki olup olmadığının araştırılması ve ebeveyn tutumlarından; `aşırı koruyuculuk` ve `demokratik ve eşitlik` alt boyutlarının, ebeveynlerdeki problemli telefon kullanımını yordayıp yordamadığına bakılmıştır. Bu doğrultuda; Aile Hayatı Ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (PARI) ebeveynlere ` demokratik ve eşitlik` ile ` aşırı koruyuculuk` alt boyutları ile problemli telefon kullanım ölçeği, demografik bilgi formu ile bir batarya haline getirilerek, ergenlerin ebeveynlerine uygulanmıştır. Bu ebeveynlerin, çocukları olan ergenlere de uygulanmak üzere; problemli telefon kullanım ölçeği ve demografik bilgi formu batarya haline getirilerek, uygulanmıştır. Verilerin analizi için Kruskal Wallis H testi ve Mann Whitney U testi uygulanmıştır. Ayrıca demografik değişkenlerinin problemli telefon kullanımını yordayıcı etkisine bakmak amacıyla, Kruskal Wallis H ve Mann Whitney U testinde anlamlı çıkan değişkenler için regresyon analizi yapılmıştır.Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; ergenlerin ve ebeveynlerin akıllı telefon kullanım süresi arttıkça problemli telefon kullanımının artmakta olduğu, ebeveynlerdeki problemli telefon kullanımının sosyal medya kullananlarda sosyal medya kullanmayanlara göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Ergenlerde problemli telefon kullanımı ile ebeveynlerdeki problemli telefon kullanımı arasında bir ilişkinin olmadığı, aile hayatı ve çocuk yetiştirme tutumu ile ergenlerdeki problemli telefon kullanımının arasında bir ilişki olmadığı, ebeveynlerdeki problemli telefon kullanımı ile aile hayatı ve çocuk yetiştirme tutumu arasında bir ilişkinin olmadığı, ebeveynlerdeki problemli telefon kullanımı ile aile hayatı ve çocuk yetiştirme tutumunun alt boyutları olan aşırı korumacılık ve demokratiklik ve eşitlik arasında bir ilişkinin olmadığı, ergenlerdeki problemli telefon kullanımı ile aile hayatı ve çocuk yetiştirme tutumunun alt boyutları olan aşırı korumacılık ve demokratiklik ve eşitlik arasında bir ilişkinin olmadığı gibi sonuçlara ulaşılmıştır.Ergenler ve ergen ebeveynleri ile ilgili yapılan araştırmalar için sosyo ekonomik seviyesi farklı olan örneklem grupları ile çalışılması bunun gibi araştırmaların daha sağlıklı olarak geniş bir örneklemi açıklamasında daha verimli olabilir.Anahtar Kelimeler: Ergenlik, Problemli Telefon Kullanımı, Ebeveyn Tutumları In this study, with the continuous increase in smartphone usage, it's wondered whether there is a relationship between the usage of problematic telephone in adolescents and their parents, thinking about the important place of learning with modelling in human life. There are two different pillars of this research. First of them investigates if there is any relationship between the problematic phone usage in adolescents and in the parents of the same adolescent group. Second one looks for the sub-dimensions of the parent attitudes `overprotection` and `democratic and equality` predicting the phone usage in parents. In this respect, Family Life and Parenting Attitude Scale (PARI) was applied to the parents of adolescents by converting them into a battery with the problematic phone use scale with the sub dimensions of `democratic and equality`,`overprotection` and a demographic information form. The problematic phone usage scale and demographic information form were applied as a battery to these parents' adolescent children. Kruskal Wallis H test and Mann Whitney U test were used for data analysis. In addition, in order to determine the predictor effect of demographic variables on problematic telephone use, regression analysis was done for the variables that were significant in Kruskal Wallis H test and Mann Whitney U test. According to the socio-demographic characteristics of the study, it was found that the use of problematic phones was higher in social media users than in non-social media as the duration of smartphone usage of adolescents and parents increased. It is concluded that there is no relationship between problem phone use in adolescents and problematic phone use in parents, there is no relationship between family life and child bringing up behavior and problematic telephone use in adolescents, there is no relationship between the problematic phone use in the parents and family life and child bringing up behavior, there is no relationship between excessive protectionism, democracy and equality which are the sub-dimensions of the problematic phone use in the parents, family life and child bringing up manner, there is no excessive protectionism, democracy and equality which are the sub-dimensions of family life and child bringing up manner with problematic telephone use in adolescents. At the end of the research, the discussion section is given for the researchers based on the findingsKey words: Problematic Usage Of Mobile Phone, Adolescence, Parental Attitude 93
- Published
- 2019
23. Obez bireylerin bağlanma stilleri ile yeme tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Ağaç, Feyza, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Eating attitudes ,Psikoloji ,Psychology ,Attachment ,Attachment styles ,Obesity - Abstract
Bu çalışmanın amacı obez bireylerin bağlanma stilleri ile yeme tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Ek olarak, araştırmada bireylerin cinsiyeti ve yaş değişkenlerinin bağlanma stilleri ile yeme tutumları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmanın evreni İstanbul içerisinde yaşayan obez bireylerden oluşmaktadır. Aynı zamanda bireylerin demografik özelliklerini öğrenmek adına Kişisel Bilgi Formu ve değişkenleri ölçmek adına da Yakın İlişkiler Yaşantı Ölçeği ve Yeme Tutum Ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde Mann Whitney U, Kruskal Wallis H ve Spearman Korelasyon Testleri kullanılmıştır. Araştırmaya toplamda 100 obezite cerrahisi hasta katılmıştır. Araştırmaya katılan hastaların %57.0'si (n=57) erkeklerden ve %43.0'ü (n=43) kadınlardan oluştuğu ve yaş ortalamasının 30.13±9.20 olduğu görülmüştür. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; kadınların yeme tutum ölçeğinden aldıkları puanların erkeklerin yeme tutumu ölçeğinden aldıkları puanlara oranla daha yüksek olduğu ve bireylerin yaşları arttıkça bireylerin yeme tutumu ölçeğinden aldıkları puanlarda artmakta olduğu saptanmıştır. Araştırmada yer alan cinsiyet ve yaş değişkenine göre bireylerin bağlanma stilleri ölçeğinden aldıkları puanlar arasında anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Ayrıca; bireylerin bağlanma stillerinden kaçınma ve kaygı boyutları ile yeme tutumu ölçeğinden aldığı puanlar arasında da anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür. Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara ve alanda çalışan psikolojik danışmanlara yönelik olarak ilkokuldan itibaren öğrenci velilerine abur cubur yiyeceklerin ve hazır fast food yiyeceklerin zararları bu tür beslenmelerin ileriye dönük obeziteye yol açtığı hakkında sık sık bilgilendirici seminerlerin yapılması ve okul çağı çocuklarla ilgili beden kitle endekslerini ölçerek risk grubunda olan öğrencileri tespit edip gerekli önemlerle alınmasına yönelik olarak çalışmalar sürdürülmesi önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Obez, Bağlanma ve Yeme Tutumu This study's aim is to examine the relationship between attachment styles and eating attitudes for obese individuals. Besides, the effects of variables such as individuals' sex and age on attachment styles and eating attitudes are examined. The population of the study is obese individuals who are living in Istanbul. Also, according to identify demographic characteristics of individuals, Personal Information Form, and to evaluate variables, Experiences in Close Relationships and Eating Attitude scales are applied by researcher. Independent Samples T, Anova and Pearson Correlation Tests are used in the analysis of data.100 bariatric surgery patient are participated to the research. It is seen that participants' 57.0% (n=57) was male, 43.0% (n=43) was female and the age average was 30.13±9.20. When the socio-demographic characteristics analyzed, it is found out that women have higher scores on eating attitudes scale than men, and as individuals' age increase, their scores on eating attitudes scale increase too. There was no meaningful results for sex and age variables on individuals' scores for attachment styles scale that took a part in the research. In addition, it is seen that there was also no meaningful relationship between individuals' scores on attachment styles scale and eating attitude scale. Besides, it is found out that there is no meaningful relationship between the scores for avoidance of attachment styles, anxiety dimension and eating attitude scales. In the discussion section, at the end of the research, suggestions for researchers, psychological consultants working on this field had been proposed. It is suggested that informative seminars should be done frequently about fast foods' harms and such nourishments' consequence as obesity, and studies on measuring school-age children's body-mass indexes, determining students in the risk group and taking necessary precautions should be maintained. Key Words: Obese, Attachment and Eating Attitude 71
- Published
- 2018
24. Kanser hastalarına bakım veren bireylerde ölüm korkusu, kansere yakalanma korkusu ve sağlık anksiyetesi düzeyleri
- Author
-
Kabakaş, Kübra, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Anxiety level ,Death anxiety ,Psychology ,Cancer patients ,Patient care ,Anxiety ,Fear of death - Abstract
Kanser günümüzde hızla yayılan, ülkemizde ve dünyada sağlığı ciddi ölçüde tehdit edip ölümlere sebebiyet veren kronik bir hastalıktır. Bu kronik ve ciddi hastalık insan yaşamını büyük ölçüde etkileyen fiziksel belirtilerin yanında psikolojik güçlüklere de yol açabilen bir hastalıktır. Kanserin hastalara üzüntü, öfke, çaresizlik, depresyon, anksiyete, ölüm korkusu, beden imaj algısında değişiklik, sosyal rollerde değişiklik ve rol kaybı gibi pek çok psikolojik sorunu da beraberinde getirdiği bilimsel çalışmalarla desteklenmiştir Kanserle mücadele süreci yalnızca hastayı değil aynı zamanda bakım veren kişileri de benzer biçimde etkilediği bilinmektedir. Hastalık süreci, tedavi yöntemleri kanserli bireyleri ve ailenin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.Çalışmanın amacı: Kanser hastalarına bakım veren bireylerde ölüm korkusu, kansere yakalanma korkusu ve sağlık anksiyetesi düzeylerinin belirlenmesi ve katılımcıların sosyo-demografik özelliklerinin ölçeklere verilen cevaplar üzerinde etkisinin olup olmadığının incelenmesidir. Daha sonra oluşturulan kontrol grubuyla ana grup olan kanserli hasta yakınlarının verdikleri cevapların karşılaştırılmasıdır. Çalışma Dr.Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yürültülmüştür. Araştırma sonunda kanserli hastalara bakım veren hasta yakınlarında ki ölüm korkusu, kansere yakalanma korkusu ve sağlık anksiyetesi düzeyleri anlamlı olarak kontrol grubundan yüksek bulunmuştur ve katılımcıların sosyo-demografik özellikleri ile ölçeklere verilen cevaplar arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.Anahtar Kelimeler: Kanser, Bakım, Sağlık Anksiyetesi, Ölüm Korkusu, Anksiyete. Cancer which is substantially spreading in today's world is a chronic disease which threatens health and causes deaths all over the world. This chronic and serious disease can lead to psychological problems besides symptoms which affect negatively people's lives and health. Scientific studies support that cancer causes many psychological problems and changes in people's lives like sadness, anger, despair, depression, anxiety, death anxiety and fear, change in perception of body image, change of social roles and losing roles in social life. It's known that cancer may affect not only patients but also their family caregivers to the same degree. Disease process, treatment methods like chemotherapy affect both patients' and family caregivers' life quality in an important way.The aim of this study is measurement of degree of death anxiety, fear of getting cancer and health anxiety in caregivers of cancer patients then identifying the effect of socio-demographic characteristics of participants on the scales .In order to support results of the study, a control group (people who don't have cancer patients and who have never cared for a cancer patient before) which consists of 70 participants who were chosen randomly was constituted. This study was conducted at Dr.Sadi Konuk Training and Research Hospital and Cerrahpaşa Medical Faculty Hospital. The result is that cancer caregivers have more fear of death, fear of getting cancer and health anxiety than the control group. There was not any significant relation between socio-demographic characteristic of participants with regard to the relevant scale scores.Key Words: Cancer, Caregiver, Health Anxiety, Fear of death, Anxiety 74
- Published
- 2018
25. Üniversite öğrencilerinin psikoterapi hakkındaki düşüncelerinin sosyal damgalanma ve cinsiyet ile ilişkisi
- Author
-
Çayir, Elifnur, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psychotherapy ,Psikoloji ,Psychology ,Gender ,Sex ,Stigmatization ,University students - Abstract
Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinin psikoterapi hakkındaki düşüncelerinin sosyal damgalanma ve cinsiyet ile ilişkisinin araştırılmasıdır. Araştırmanın örneklemini lisans ve yüksek lisans programlarının farklı bölümlerinde öğrenim gören, araştırmacının ulaşabildiği ve katılmaya gönüllü 246 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışmada kişisel bilgiler için `Kişisel Bilgi Formu`, psikoterapi hakkındaki düşünceleri belirlemek için `Psikoterapi Hakkındaki Düşünceler Ölçeği`, sosyal damgalanma algısını ölçmek `Sosyal Damgalanma Ölçeği` uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde bağımsız iki örneklem t testi, ANOVA testi ve Pearson korelasyon tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, katılımcıların psikoterapi hakkındaki kaygıları ve psikolojik yardım alma nedeniyle sosyal damgalanma algıları düşük düzeydedir. Psikoterapi ve psikolojik yardım alma nedeniyle sosyal damgalanma kaygısı cinsiyet, yaş, medeni durum, ailenin gelir düzeyi, birlikte yaşadığı kişiler, yaşamın çoğunun geçtiği yer, daha önce psikoterapi alma durumuna göre anlamlı farklılık göstermemekte; okuduğu bölüm, daha önce psikiyatrik tedavi görme durumu ve çekirdek ailede psikiyatrik hastalığı bulunan bireyin olması durumuna göre anlamlı farklılık göstermektedir.Sosyal damgalanma kaygısı yüksek olduğunda psikoterapiye yönelik olumlu tutumları düşük; sosyal damgalanma kaygısı düşük olduğunda ise psikoterapiye yönelik olumlu tutumlar yüksek düzeyde tespit edilmiş olup elde edilen bulguların literatür ile paralellik gösterdiği sonuçlarına ulaşılmıştır.Anahtar Sözcükler: Psikoterapi Hakkındaki Düşünceler, Sosyal Damgalanma. The purpose of this study is to investigate relationship between thoughts about psychotherapy, social stigmatization and gender of college students. The sample of the research consists 246 college students which was reached by random sampling, studying in different parts of the undergraduate and graduate programs who volunteered to participate to the study. In the study was used `Personal Information Form` for personal information, `Scale of Thoughts about Psychotherapy` for determine the thoughts about psychotherapy and `Scale of Social Stigma Perception Scale` for measure social stigma perception. Two independent t test, ANOVA and Pearson's correlation techniques were used for the analysis of the obtained data. According to the findings obtained in this study, level of thoughts about psychotherapy and social stigma perception of the participants are low. Psychotherapy and social stigma concerns do not show any significant difference according to gender, age, marital status, income level of the family, the people living together, the place where the majority of life passes, and previously the situation of taking psychotherapy; there was a significant difference according to the reading section, previously psychiatric treatment and the presence of an individual with a psychiatric disorder in the nuclear family. Positive attitudes towards psychotherapy are low when social stigma concerns are high; positive attitudes towards psychotherapy are high when social stigma concerns are low. And finally, it was determined this study findings are show similarity to literatureKeywords: Thoughts about Psychotherapy, Social Stigma. 75
- Published
- 2018
26. Zihin kuramı becerisi ve yalnızlık arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Emek, Hatice, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Theory of mind ,Loneliness ,Psychology ,Scales ,Mind-reading ,University students - Abstract
Bu çalışmanın amacı, zihin kuramı becerisi ile yalnızlık arasında anlamlı bir ilişki bir ilişki olup olmadığını, deneysel bir yolla gözlemlemek ve yorumlamaktır. Araştırmanın örneklemini İstanbul'da bir özel üniversitede 29 kadın ve 21 erkek olmak üzere 50 gönüllü üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışmada kişisel bilgiler için `Sosyo-Demografik Bilgi Formu`, `Kısa Semptom Envanteri (KSE) `, `UCLA Yalnızlık Ölçeği` ve `Gözlerden Zihin Okuma Testi (RMET)` uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde bağımsız iki örneklem t testi ve Pearson korelasyon tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmada, gözlerden zihin okuma becerisi ile yalnızlık arasında anlamlı ilişki olmadığı ancak erkek öğrencilerin zihin okuma becerisi ile yalnızlığı arasında negatif yönlü ilişki olduğu; yalnızlık ve zihin okuma becerisinin yaş, medeni durum ve öğrenim görülen bölüme göre anlamlı farklılık göstermediği; kadın öğrencilerin zihin okuma becerisinin erkek öğrencilere göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu ve çalışma bulguları ile literatür bulgularının paralellik gösterdiği sonuçlarına ulaşılmıştır.Anahtar Sözcükler: Zihin Kuramı, Zihin Kuramı Becerisi, Yalnızlık. The aim of this study is to observe and interpret an experimental way whether a significant relationship between theory of mind skills and loneliness. The sample of the research consists of 50 volunteer university students including 29 women and 21 men, in a private university in Istanbul. In the study was applied `Socio-Demographic Information Form` for personal information; `Brief Symptom Inventory (BSI) `, `UCLA Loneliness Scale` for level of loneliness; `Reading the Mind in the Eyes Test (RMET)` for mind reading skills. Two samples independent t-tests and Pearson correlation techniques were used in the analysis of the obtained data. According to the results obtained there is no significant relationship between mind reading skills and loneliness but there is a negative relationship between loneliness and mental reading skills in only male students. According to the other results obtained, loneliness and the mind reading skills do not differ significantly according to age, marital status and department of education; the mind reading skills of female students are significantly higher than male students and the findings of the study are consistent with those of the literature. 90
- Published
- 2018
27. Diyaliz hastalarının eşlerinin empatik eğilim ve empatik becerisi ile diyaliz hastalarının hayat kalitesi arasındaki ilişki
- Author
-
Işildar, Ayşenur, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Patient nearness ,Psikoloji ,Depression ,Dialysis patients ,Psychology ,Anxiety ,Empathic skill ,Empathic inclination - Abstract
Böbrek yetmezliği hastalığı son dönemlerde artmakta olan bir hastalık türüdür. Tedavi süreci ise hastalar ve hasta yakınları için psikolojik, psikososyal, ekonomik ve fiziksel anlamda çok yıpratıcıdır. Hasta yakınlarının davranışları bu dönemde hastaları doğrudan etkileyebilmektedir. Buna uygun olarak araştırmanın amacı, diyaliz hastalarının eşlerinin empatik beceri ve empatik eğilim düzeylerinin diyaliz hastalarının hayat kalitesi, depresyon ve anksiyete düzeylerini ne derecede etkilediğini görebilmektir. Araştırmaya İstanbul ilinde bulunan izin alınmış olan diyaliz merkezlerinde tedavi gören 30 hasta ve bu hastaların eşleri katılmıştır. Araştırmada veri toplamak amacı ile diyaliz hastalarının hayat kalitelerini belirlemek için Short Form-36 (SF-36) Yaşam Kalitesi ölçeği; anksiyete ve depresyon düzeylerini belirlemek için Hastane Anksiyete ve Depresyon (HAD) ölçeği; diyaliz hastalarının eşlerinin empatik beceri ve empatik eğilim düzeylerini belirlemek için Empatik Beceri ölçeği ve Empatik Eğilim ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, diyaliz hastalarının hayat kalitesi, anksiyete ve depresyon düzeyleri ile diyaliz hastalarının eşlerinin empatik beceri ve empatik eğilim düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Empatik eğilim ile SF-36 yaşam kalitesi alt boyutlarından enerji alanı arasında anlamlı ilişki; genel sağlık ile zayıf ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Fiziksel rol güçlüğü ile empatik beceri arasında zayıf ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Hastaların anksiyete ve depresyon düzeyleri ile empatik beceri ve empatik eğilim düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. In recent years, renal failure is a common disease. The process of treatment is psychologically, psychosocially, physically and economically very difficult for patients and their family. The behaviors of the patients' family may directly affect the patients in this period. The aim of the research is to determine whether the empathic skill and empathic tendency levels of the patients' partners affect the quality of life, anxiety and depression levels of the patients. The research was done in certified dialysis center in İstanbul. Thirty patients on dialysis treatment and their partners participated for the research. Short Form-36 (SF-36) Quality of Life scale and Hospital Anxiety and Depression (HAD) scale used in order to determine quality of life, anxiety, depression levels of the patients; Empathic Skill scale and Empathic Tendency scale used for the patients' partners in the research. In conclusion of the research, there is no statistically significant relationship between levels of empathic skills and empathic tendency of patients' partners and levels of quality of life, anxiety and depression of patients. There is a significant relationship between vitality which sub-dimension of SF-36 scale and empathic tendency. There is a weak and significant relationship between general health and empathic tendency. There is a weak and significant relationship between role-physical and empathic skills. There is no significant relationship between levels of anxiety and depression of the patients and the levels of empathic skills and empathic tendency. 105
- Published
- 2018
28. Kemik iliği nakli yapılmış hastalarda psikolojik desteğin posttravmatik büyüme üzerindeki etkisi
- Author
-
Kaplan, Begüm, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Bone marrow diseases ,Psikoloji ,Bone marrow transplantation ,Post-traumatic growth ,Psychology ,Patient psychology ,Psychological support - Abstract
Bu araştırmanın amacı, kemik iliği nakli yapılmış hastalarda psikolojik desteğin posttravmatik büyüme üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Bu amaçla araştırmaya gönüllü olarak katılan 60 kemik iliği nakli yapılmış hastanın 30'una psikolojik destek verilmiş, diğer 30'una ise psikolojik destek verilmemiştir. Psikolojik destek sonrası hastalara Beck Depresyon Envanteri ve Travma Sonrası Büyüme Envanteri uygulanmıştır. İstatistiksel analizler sonucunda, psikolojik destek alan hastaların `benlik algısında değişim` düzeyleri psikolojik destek almayan hastaların `benlik algısında değişim` düzeylerinden yüksek bulunmuştur. Ancak iki grupta da travma sonrası büyümenin yaşam felsefesinde değişim ve başkalarıyla iletişimde değişim düzeylerinde farklılaşma ortaya çıkmamıştır. İki grubun depresyon düzeyleri arasında da anlamlı fark bulunmamıştır. Araştırmada ayrıca, kemik iliği nakli hastalarının travma sonrası büyüme düzeyleri ile depresyon düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Hastaların travma sonrası büyüme düzeyleri yükseldikçe depresyon düzeylerinin düştüğü bulunmuştur. Literatürde buna benzer bir çalışma bulunamadığından çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Anahtar Kelimeler: kemik iliği nakli, psikolojik destek, travma sonrası büyüme, depresyon The purpose of this study was to examine the effect of psychological support on posttraumatic growth in bone marrow transplant patients. For this study, 60 bone marrow transplant patients voluntarily participated in the study. 30 patients were provided psychological support while the other 30 patients did not receive any psychological support. Patients completed the Beck Depression Inventory and Post Traumatic Growth Inventory after receiving psychological support. As a result of the statistical analysis, the levels of `change in self-perception` of psychologically supported patients were found to be higher than the `change in self-perception` levels of patients who did not receive psychological support. In both groups, however, there was no change in the level of change in life philosophy and in the level of communication with others in post-traumatized life. There was no significant difference between depression levels of the two groups. The research also examined the relationship between post-traumatic growth levels and depression levels of bone marrow transplant patients. Depression levels were found to decrease as the post-traumatic growth levels of the patients increased. Since a similar study was not found in literature, it is expected that the study will likely contribute to literature.Key words: bone marrow transplantation, psychological support, post-traumatic growth, depression 71
- Published
- 2018
29. Evli çiftlerde facebook ve akıllı telefon bağımlılığı ile çatışma çözüm stilleri ve evlilik uyumu arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Toprak Derici, Hilal, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Facebook ,Married couples ,Marital adjustment ,Psychology ,Dependency ,Marriage ,Mobile phone ,Social networks ,Conflict resolution - Abstract
Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte artan Facebook ve akıllı telefon kullanımı bualanda yapılan çalışmaların yoğunlaşmasına sebep olmuştur. Geçmiş araştırmalarabakıldığında, Facebook ve akıllı telefon bağımlılığının genellikle evli olmayan kişilereetkisi üzerine yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bu tez çalışmasında; evli çiftlerdeFacebook ve akıllı telefon bağımlılığının çatışma çözüm stillerini ve evlilik uyumununasıl etkilediği ve aralarında anlamlı bir ilişki olup olmadığını belirlemekamaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi, İzmir ilinde yaşayan en az 1 yıllık evli,Facebook kullanan ve akıllı telefona sahip olan 100'ü kadın 100'ü erkek toplamda 200katılımcıdan oluşmaktadır. Verilerin toplanmasında katılımcılara, `Kişisel BilgiFormu`, `Bergen Facebook Kullanım Bozukluğu Ölçeği Kısa Formu`, `Akıllı TelefonBağımlılığı Ölçeğinin Kısa Formu`, `Çatışma Çözüm Stilleri Ölçeği` ve `EvlilikteUyum Ölçeği` uygulanmıştır.Araştırmanın sonucunda geri çekilme çatışma çözüm stili cinsiyete ve gelire göreanlamlı farklılık göstermiştir. Facebook kullanım bozukluğu, akıllı telefon bağımlılığı,çatışma çözüm stilleri ve evlilik uyumu yaşa, eğitim durumuna ve evlilik süresine göredeğerlendirildiğinde aralarında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılıkbulunmamıştır. Görücü usulü evlenen kişilerin olumsuz çatışma çözüm stili puanları,severek evlenenlere göre daha yüksektir. Olumlu çatışma çözüm stili çocuk sayısınagöre istatistiksel olarak farklılık göstermektedir. Cinsiyet ile Facebook ve akıllı telefonbağımlılığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Görücü usulüevlenenlerin evlilik uyumlarının severek evlenenlere göre daha düşük olduğubulunmuştur fakat t testi sonucuna göre aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıçıkmamıştır. Görücü usulü evlenenlerde en sık görülen çatışma çözüm stili olumlu veboyun eğmedir. Evlilik süresi ile evlilik uyumu arasındaki ilişkiye bakıldığındaaralarında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür. Katılımcılardan hiç çocuğuolmayanların evlilik uyumları daha yüksektir. Facebook ile akıllı telefon bağımlılığıarasında pozitif yönlü orta kuvvetli ilişki bulunmuştur. Facebook ve akıllı telefonbağımlılığının, olumlu, olumsuz, boyun eğme, ve geri çekilme çatışma çözüm stilleri ilearasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Facebook ve akıllı telefonbağımlılığının evlilik uyumuyla arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkiolmadığı tespit edilmiştir. Evlilik uyumu ile olumlu çatışma çözüm stili arasında pozitifyönlü orta kuvvetli, olumsuz çalışma çözüm stili arasında negatif yönlü zayıf ve boyuneğme ile arasında pozitif yönlü çok zayıf bir ilişki bulunurken geri çekilme arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Facebook kullanım bozukluğu veakıllı telefon bağımlılığı internete girme sıklığına göre istatistiksel olarak anlamlıfarklılık göstermemektedir. Kısacası araştırmaya göre, evli çiftlerin Facebook ve akıllıtelefon bağımlısı olması kullandıkları çatışma çözüm stillerini ve evlilik uyumlarınıetkilememektedir. Facebook bağımlılığı yüksek olan kişilerin akıllı telefon bağımlılığıivda yüksektir. Evlilik uyumu yüksek bireyler olumlu çatışma çözüm stilini daha çok,olumsuz çatışma çözüm stilini ise daha az kullanmaktadır.Anahtar Kelimeler: Bağımlılık, Facebook Bağımlılığı, Akıllı Telefon Bağımlılığı,Çatışma, Çatışma Çözüm Stilleri, Evlilik, Evlilik Uyumu In recent years, developing technology and increasing use of Facebook andsmartphone escalate the studies about these topics. While looking for the previousstudies, there were some researches generally about Facebook and smartphoneaddiction effects on unmarried people. This thesis study was planned to determinethat how married couples' Facebook and smart phone addiction affect conflictresolution styles and marital adjustment, also whether there is a meaningful relationwith these things. Furthermore, the other aim of this study is to examine that conflictresolution styles predict marital adjustment or not. The sample of this study comprise of100 women and 100 men, so totally it incudes 200 people, who have Facebook accountand smart phone, also these people should be married at least 1 year. `PersonalInformation Form`, `Bergen Facebook Addiction Scale's Short Form`, `SmartphoneAddiction Scale's Short Form` `Conflict Resolution Styles Scale`, and lastly `MaritalAdjustment Test` were praticed to participants to obtain the datas.Obtaning findings demonstrate that withdrawal conflict resolution style showssignificant difference as regard as gender and income. Facebook use disorder,smartphone addiction, conflict resolution styles, and marital adjustment were evaluated,so there were no statistically siginificant difference between these things and age, periodof study, and educational background. Arranged marriage people's negative conflictresolution score were more than people, who have companionate marriage. Positiveconflict resolution style demonstrates statistically difference according to number ofchildren. There were no statistically significant relationship beween gender, Facebookand smartphone addiction. Marital adjustment scrore of people, who have arragedmarriage, were less than people, who have companionate marriage, but there were nostatistically meaningful relation between them on t test score. Positive andsubordination are the most seen conflict resolution styles in arraged marriages.There isno relation between marital adjustment and marriage duration. Participant, who have nochildren, have higher scores on marital adjustment. Positive oriented mid force relationwas founded in Facebook and smartphone addiction. There were no statisticallysignificant relation between Facebook and smartphone addiction with 4 conflictresolution styles and marital adjustment. There were a positive oriented mid forcerealation between positive conflict resolution style and marital adjustment. Also therewas a negative oriented weak relation between negative conflict resolution style andmarital adjsutment while there was no statistically significant relation betweenwithrawal and marrital adjustment. According to the internet using frequency, there arenot significantly difference on Facebook and smartphone addiction. To sum up, asviregards to the research, being a dependent on Facebook and smartphone, do not affectwhich conflict resolution styles are used in marriages and marital adjustment, People,whose Facebook addiction level are high even smartphone addiction level are high.People, whose marital ajustment are high, use positive conflict resolution style morethan negative conflict resolution style.Key Words: Addiction, Facebook Addiction, Smart Phone Addiction, Conflict,Conflict Resolution Styles, Marriage, Marital Adjustment 125
- Published
- 2018
30. Tetrapleji, hemipleji hastalarında benlik saygısı ve benlik saygısına beden imajının etkisi
- Author
-
Uzun, Merve, Önen Ünsalver, Barış, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Body image ,Patients ,Psychology ,Hemiplegia ,Self esteem ,Tetraplegic - Abstract
Bu araştırma; tetrapleji, hemipleji hastalarının beden imajının nasıl etkilendiğini ve sonuçlarınbenlik saygısında meydana getirdiği değişikliklerin araştırılması amacıyla planlandı. Buaraştırmaya katılmış olan sağlıklı bireyler bu araştırmanın kontrol grubu içinde yer almaktadır.Bu araştırma İstanbul ili kapsamında gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler, çalışmanın diğersağlıklı grubundan elde edilen verilerle karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılmıştır.Araştırmada travmatik beyin hasarı olan hastalar ,18 yaşını doldurmamış kişiler, psikiyatriktanı almış kişiler çalışma dışı bırakıldı.Verileri elde etmek amacıyla Rosenberg benlik saygısı ölçeği, Hastane anksiyete ve depresyonölçeği , Vücut algısı ölçeği ve Sosyodemoğrafik Bilgi Formu uygulanmıştır.Bu araştımanın örneklemini 30 tetrapleji , 33 hemipleji hastası ve 102 kişilik saglıklı kontrolgrubu oluşturmuştur. 165 toplam katılımcı olup 85 i kadın 80 ni erkektir.Araştırmada elde edilen sonuçlara göre tetrapleji ve hemipleji hastalarının benlik saygısı vebeden imajı düzeyi kontrol grubuna göre daha düşük bulunmuştur. Tetrapleji ve Hemiplejihastalarıyla yapılan çalışmaların yetersiz olduğu ve bu hastaların sadece fiziksel açıdan değilpsikolojik açıdan da destek gereksinimleri olduğu saptandı.Anahtar Kelimeler : Tetrapleji, Hemipleji ,Beden İmajı , Benlik Saygısı We planned to investigate the effect of tetraplegia and hemiplegia on body image and explorethe differences in self esteem.This research was conducted in Istanbul City. 30 tetraplegic and 33 hemiplegic subjects werecompared to a control group of a 102 healthy subjects. Of all 165 subjects, 85 were female and80 were male. The exclusion criteria were age younger than 18 years, history of traumatic braininjury and diagnosis of psychiatric illness.The Rosenberg Self-Esteem Scale, the Hospital Anxiety and Depression Scale, the Body ImageScale and the Sociodemographic Questionnaire were administered to collect data. Thecomparison of data obtained from tetraplegic group, hemiplegic group and control grouprevealed some differences between these groups. According to the results, the levels of selfesteemand body image were lower in tetraplegic and hemiplegic subjects compared to healthysubjects.We determined that tetraplegic and hemiplegic patients are in need of psychological support aswell as physical support. The number of studies examining tetraplegia and hemiplegia patientsis limited and there is a need to improve awareness about psychologic aspects of tetraplegia andhemiplegia.Keywords: Tetraplegia, Hemiplegia, Body İmage, Self Esteem 90
- Published
- 2018
31. 45 yaş üstü bireylerdeki internet bağımlılığının beş faktör kişilik özelliklerinden nörotizm ile korelasyonunun araştırılması ve bazı sosyo-demografik özelliklere göre incelenmesi
- Author
-
Duruk, Sena, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Social media ,Internet ,Psikoloji ,Facebook ,Internet addiction ,Five factor personality model ,Internet use ,Socio-demographic characteristics ,Psychology ,Adults ,Dependency ,Scales - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı 45 yaş üstü bireylerdeki internet bağımlılığının Beş Faktör Kişilik özelliklerinden nörotizm ile korelasyonunun araştırılması ve bazı sosyo-demografik özelliklere göre incelenmesidir.Araştırmanın örneklemini İstanbul sınırları içinde bulunan 45 yaş üstü 120 kadın ve 120 erkek, toplamda 240 birey oluşturmaktadır. Katılımcılara araştırmacı tarafından oluşturulan Kişisel Bilgi Formu, Beş Faktör Kişilik Envanteri, İnternet Bağımlılığı Ölçeği ve Bergen Facebook Bağımlılığı Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda 45 yaş üstü bireylerin nörotizm ve cinsiyet değişkeni ile internet ve Facebook bağımlılığı düzeyleri arasında pozitif korelasyon bulunmuştur. Araştırmada elde edilen bulgulara göre iş durumu değişkeni internet bağımlılığı düzeyi ile, gelir durumu değişkeni ise Facebook bağımlılık düzeyi ile negatif ilişkilidir. Ayrıca katılımcıların bağımlılık düzeyleri cinsiyet değişkenine göre farklılık gösterirken, eğitim düzeyi, medeni durum, yaş, sigara kullanımı ve iş durumu değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir.Anahtar Kelimeler: Beş Faktör Kişilik, İnternet Bağımlılığı, Facebook Bağımlılığı The main purpose of this study is to investigate the correlation between internet addiction of individuals over 45 years old and the neuroticism from Five Factor Personality Traits and to examine them according to some socio-demographic characteristics.The sample of the study consisted of 240 individuals, 120 women and 120 men, over the age of 45, located in the borders of Istanbul. Socio-demographic Information Form, Five Factor Personality Inventory, Internet Addiction Scale and Bergen Facebook Addiction Scale were applied.As a result of the research, positive correlations were found between neuroticism and gender variables and the internet and Facebook addiction levels of individuals over 45 years old. According to the findings obtained in the research, job status is negatively related to the level of internet addiction and the level of income is negatively related to Facebook dependency level. Moreover, while the addiction level of the participants varies according to the gender variable, the level of education, marital status, age, smoking and employment status do not show any significant difference.Keywords: Five Factor Personality, Internet Addiction, Facebook Addiction 93
- Published
- 2018
32. Müslümanlarda bağlanma ve tanrı algısı
- Author
-
Kiş, Betül, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Muslimism ,God understanding ,Psikoloji ,Muslims ,God ,Psychology ,Attachment ,Scales ,Perception ,Attachment styles ,Islam - Abstract
Bağlanma, bireyin dünyaya gözlerini açtığı ilk anda bakım vereni ile kurduğu ilk ilişki biçimidir. Birey, bakım vereni ile nasıl bir ilişki biçimi oluşturmuşsa, hayatı boyunca karşısına çıkan ve yakın ilişkide bulunduğu herkesle aynı şekilde ilişki kurmaya eğilimlidir. Bağlanma ilişkisi ile ilgili önceki araştırmalara bakıldığında araştırmacılar daha çok çocukluk dönemini ele almışlardır. Günümüzde, daha çok batı toplumunu ele alan yetişkinlik dönemi bağlanma stilleri üzerine birçok araştırma yapılmaya başlanmıştır. Bu tez çalışmasıyla Türkiye toplumunun yetişkin bağlanma biçimi ve bunun Tanrı algısı üzerine etkisi ele alınmıştır. Amaç Müslüman bireylerin bağlanma stillerini ve Tanrı algılarını ele almaktır. Araştırmanın örneklemini 20-60 yaş arasındaki 384 yetişkin birey oluşturmuştur. Araştırmada katılımcılara sosyo-demografik veri formu, Erişkin Bağlanma Biçimi Ölçeği (EBBÖ) ve Tanrı Algısı ölçeği (TA) uygulanmıştır. Araştırma sonucunda bireylerin bağlanma stilleri ve Tanrı algıları arasında çok zayıf da olsa anlamlı bir korelasyon bulunmuştur. Güvenli bağlanma stiline sahip Müslüman bireylerde olumlu bir Tanrı algısı çıkmıştır. Bireyler güvenli bağlandıkları için Tanrıyı olumlu algılayabilecekleri gibi, olumlu bir Tanrı algısı da güvensiz olan bağlanmayı güvenli bir bağlanmaya çevirebilir. Psikiyatrik rahatsızlıkları olan bazı bireylerin dini uğraşlara yönelmesi ve iyilik hislerinin artması olumlu Tanrı algısının öne çıkmasıyla ilişkili olabilir.Gelecek çalışmalarda psikiyatrik rahatsızlıklarda Tanrı algısı ve bağlanma stilleri arasındaki ilişki ve güvenli bağlanmayı tesis eden psikoterapi sonrası Tanrı algısı araştırılmalıdır. Anahtar Sözcükler: Bağlanma stilleri, Tanrı algısı, Müslüman bireyler Attachment can be defined as the first bond between an infant and its primary caregiver. As the person grows, he/she tend to establish relationships with people they encounter and whom they feel close to in the same way they had with their primary caregiver. When we look at previous research about attachment relationships, researchers have conducted more studies on childhood than any other period. Nowadays, a lot of research has been done about adulthood attachment styles, which dealt mostly with western societies. In this study, we examined, the adult attachment style of Turkish people and its influence on the perception of God. The aim is to analyze the attachment styles of Muslim individuals and their perception of God. The sample of this study consists of 384 adults between the ages of 20-60. In this study, the socio-demographic data form Adult Attachment Style Scale and the God Perception Scale were used. As a result of the research, there was a slight but significant correlation between the attachment styles of the individuals and their God perception. Muslim individuals who have secure attachment styles have positive God perception. Individuals who have a secure attachment style tend to have a more positive God perception, and positive God perception can change insecure attachment into a secure one. Individuals who have psychiatric disorders gravitate towards religious occupation and an increased sense of well-being which may be associated with prominence positive God perception. Future studies should investigate the relationship between God perception and attachment styles in psychiatric disorders and God perception after secure-attachment psychotherapy Keywords: Attachment styles, God perception, Muslim individual 65
- Published
- 2018
33. Investigation of death anxiety prevalence of anxiety disorders case
- Author
-
Yildirim, Esra Afra, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Death ,Psikoloji ,Death anxiety ,Psychology ,Anxiety ,Anxiety disorders - Abstract
Bu araştırmaya konu olan `Anksiyete Bozukluğu Olgularında Ölüm Anksiyetesi Sıklığının İncelenmesi` adlı bu çalışma 2018 yılında Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Anabilim Dalı yüksek lisans tez çalışması olarak yürütülmüştür. Araştırma iki gruptan oluşmaktadır. Birinci grup hasta gurubu (anksiyete bozukluğu tanısı almış grup), ikinci grup ise kontrol grubudur. İlk grubun örneklem seçilimi, tedavi için psikiyatri kliniğine başvuran ve anksiyete bozukluğu tanısı alan hastalardan oluşmaktadır. İkinci grup ise 18 yaş üstünde olan ve kontrol grubuna dâhil olma kriterlerini karşılayan kişilerden oluşmaktadır. Bu grubun örneklem seçimi ise random olarak seçilmiştir. Bu kapsamda çalışmaya hasta grubundan 60 kişi, kontrol grubundan ise 105 sağlıklı gönüllü katılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik veri formu, Türkçe Ölüm Kaygısı Ölçeği, Yaşamda Amaçlar Testi ve STAI-I ve II uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 21 kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın bazı sonuçlarına göre Anksiyete bozukluğu tanısı alan bireylerin durumluk kaygı ve sürekli kaygı ölçeklerinden aldıkları puanların anksiyete bozukluğu tanısı almayan sağlıklı bireylerin durumluk kaygı ve sürekli kaygı ölçeklerinden aldıkları puanlara oranla daha yüksek olduğu saptanmıştır. Anksiyete bozukluğu tanısı almayan kadınların ölümün belirsizliği ve ölüm kaygısı ölçeklerinden aldıkları puanların anksiyete bozukluğu tanısı almayan erkeklerin ölümün belirsizliği ve ölüm kaygısı ölçeklerinden aldıkları puanlara oranla daha yüksek olduğu; ailesinde psikiyatrik hastalık öyküsü olan ve anksiyete bozukluğu tanısı alan bireylerin sürekli kaygı, ölümün belirsizliği, maruz kalma, acı çekme ve ölüm kaygısı ölçeklerinden aldıkları puanların ailesinde psikiyatrik hastalık öyküsü olan ve anksiyete bozukluğu tanısı alan bireylerin sürekli kaygı, ölümün belirsizliği, maruz kalma, acı çekme ve ölüm kaygısı ölçeklerinden aldıkları puanlara oranla daha yüksek olduğu saptanmıştır. This study, entitled `Investigation of the Anxiety Disorder in Anxiety Disorder Cases`, was conducted in 2018 as a master thesis study at Uskudar University, Institute of Social Sciences, Department of Clinical Psychology. The study consists of two groups. The first group is the patient group (anxiety disorder diagnosis group) and the second group is the control group. The first group consists of sample selection, psychiatric clinic consultation and anxiety disorder diagnosis. The second group consists of people who are over 18 years old and meet the criteria of inclusion in the control group. The sample selection for this group was random. In this context, 60 patients from the patient group and 105 healthy volunteers from the control group participated in the study. Participants were administered sociodemographic data form, Turkish Death Anxiety Scale, Living Aims Test and STAI-I and II. The obtained data were evaluated using SPSS 21. According to some results of the research, it was determined that the scores of the anxiety disorder individuals who got anxiety disorder were higher than the scores of state anxiety and trait anxiety scales of the healthy anxiety disorder. Anxiety disorder scores were higher for women who did not have anxiety and death anxiety scores than women who did not have anxiety disorder scores compared to scores for death anxiety and anxiety scales. individuals who have psychiatric disease history and family history of anxiety disorder who have psychiatric disease history and anxiety disorder in the family of scores of continuous anxiety, death uncertainty, exposure to suffering, and anxiety for death scales, and death anxiety scales. 104
- Published
- 2018
34. Üniversite öğrencilerinde akıllı telefon kullanım sıklığı ile uyku kalitesinin incelenmesi
- Author
-
Yücel, Emin Erinç, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Quality of life ,Technology utilization ,Psikoloji ,Psychology ,Students ,Sleep ,Mobile phone ,Quality ,Psikiyatri ,University students ,Telephone ,Measurement and evaluation - Abstract
Uyku genel bir dinlenmişlik ve bilincin rahatlaması için gerekli bir aktivitedir. Son yıllarda gelişen teknoloji ve akıllı telefonlardaki yenilikler bireylerin uyku kalitesini düşürmektedir. Bu çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinde akıllı telefon kullanım sıklığı ile uyku kalitesi arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Bu amaçla yapılan çalışmaya Üsküdar Üniversitesi'ndeki yaş ortalaması 24,85±7,14 olan 242'si kadın 120'si erkek olmak üzere 362 kişi katılmıştır. Katılımcılara içinde demografik veri formu, Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeği, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), Epworth Uykululuk Ölçeği (EUÖ) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) bulunan anket formu uygulanmıştır. Elde edilen veriler p=0,05 ve p=0,01 anlamlılık düzeyine göre incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda akıllı telefon bağımlılığı, uykululuk, uyku kalitesi ve Kısa Semptom Envanteri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Katılımcıların akıllı telefon kullanımı düzeylerine göre uykululuk, uyku kalitesi ve Kısa Semptom Envanteri puan ortalamaları arasında farklılık bulunmuştur. Akıllı telefon bağımlılığını yordayıcısı olarak telefonla uğraşma sıklığı, uykululuk ve Kısa Semptom Envanteri toplam puanı bulunmuştur. Araştırmacı tarafından seçilen demografik değişkenlere göre katılımcıların akıllı telefon bağımlılığı, uykululuk, uyku kalitesi ve Kısa Semptom Envanteri toplam puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Sleep is an essential activity for general rest and conscious relaxation. Innovations in technology and smart phones in recent years have reduced the sleep quality of individuals. The aim of this study is to examine the relationship between smart phone use frequency and sleep quality in university students. For this purpose, 362 people including Üsküdar University's average age of 24,85 ± 7,14 those whom 242 women and 120 men participated. Participants were administered a questionnaire consisting of demographic data form, Smart Phone Addiction Scale, Pittsburgh Sleep Quality Index (PUKI), Epworth Sleepiness Scale (ESS) and Brief Symptom Inventory (BSI). The obtained data were analyzed according to significance level p = 0,05 and p = 0,01. Statistical analysis revealed that there was a statistically significant relationship between smart phone addiction, sleepiness, sleep quality and Brief Symptom Inventory. The level of sleepiness, sleep quality and Brief Symptom Inventory scores were differed according to participants' levels of smart phone use. Frequency of telephone attention, sleepiness and Brief Symptom Inventory total score was found as a predictor of smart phone addiction. According to the demographic variables selected by the researcher, the mean scores of participants' smart phone addiction, sleepiness, sleep quality and Brief Symptom Inventory were found statistically significant. 99
- Published
- 2017
35. Evli kadınlarda ayrılma anksiyetesi sıklığı
- Author
-
Usta, Özlem, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Divorce ,Difference ,"null" ,Psychology ,Separation anxiety disorder ,Women ,Married women ,Measurement and evaluation - Abstract
Bu tez, evli kadınların sorunlarından biri olan ayrılma anksiyetesini ele almaktadır. Tezin adı: `Evli Kadınlarda Ayrılma Anksiyetesi Sıklığı`dır. Bu tez, evli kadınların eşlerine fazla bağlanmalarından ve toplumsal cinsiyet hatalarından kaynaklı olarak yaşadıkları ayrılma anksiyetesinin sıklığını ele almaktadır. Tez, yazılış amacı ile hem kadın çalışmaları hem de psikoloji çalışmalarına ışık tutmayı hedeflemektedir. This thesis contains the separation anxiety which is one of the problems of married women. Name of the thesis is `Seperation Anxiety Frequency in Married Women` This thesis deals with the frequency of married women's seperation anxiety due to their spouses and their experience on gender issues. The thesis aims to shed light on both women's studies and psychological studies with the aim of writing 131
- Published
- 2017
36. Plazada çalışan yetişkinlerin gelecek kaygıları ve bağlanma stillerinin bazı değişkenler açısından incelenmesi
- Author
-
Aydin, Büşra, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Shopping centers ,Psychology ,Adults ,Attachment ,Attachment styles ,Anxiety ,Future ,Future anxiety ,Workers - Abstract
Bu araştırmada, plazalarda çalışan yetişkin bireylerin geleceğe yönelik kaygı düzeyleri ve bağlanma stillerinin çeşitli sosyodemografik değişkenlere göre incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini 18-65 yaş arası, plazalarda çalışan 383 birey oluşturmaktadır. 18 yaş altı ve 65 yaş üstü, mevcut işinde 6 aydan daha az bir süredir çalışan bireyler araştırma kapsamına dahil edilmemiştir. Araştırmada araştırmacı tarafından hazırlanan 'Kişisel Bilgi Formu', Derogatis tarafından geliştirilen 'Kısa Semptom Envanteri', Spielberger ve Gorsuch tarafından geliştirilen 'Durumluluk-Sürekli Kaygı Ölçeği', Brennan ve arkadaşları tarafından geliştirilen 'Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri' ve Morris Rosenberg tarafından geliştirilen 'Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği' kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, plazada çalışan yetişkin bireylerden kadın çalışanların kaygı düzeylerinin, erkek çalışanlardan daha yüksek olduğu bulunmuştur.Araştırmada sendika üyesi olmayan çalışanların kaygı düzeylerinin sendika üyesi olan bireylere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Sendika üyesi olan çalışanların benlik düzeylerinin olmayan çalışanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.Mesleki kıdemi 0-5 yıl olan çalışanların, mesleki kıdemi 6-10 yıl ile 16 ve üstü yıl olan plazada çalışan yetişkinlere göre kaygılı bağlanma düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir.41 ve üstü yaşında olan plazada çalışan yetişkinlerin kaygılı bağlanma düzeyleri 20-30 ve 31-40 yaş çalışanlarına göre yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca 20-30 yaş olan çalışanların ise 31-40 ve 41 ve üstü yaş olan çalışanlara göre kaçınma stili bağlanma düzeyi yüksek olduğu bulunmuştur.Çocuk sayısı 3 ile 4 ve üstü olan plazada çalışan yetişkinlerin kaygılı bağlanma düzeyleri çocuğu olmayan plaza çalışanlarına göre yüksek olduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan çocuğu olmayan plaza çalışanların kaçınma stili bağlanma düzeyinin yüksek olduğu saptanmıştır. In this study, it was aimed to examine the future anxiety levels and attachment styles of the adult individuals working in the plazas according to various sociodemographic variables.The sample of the study consisted of 383 individuals aged 18-65 years working in the plazas. Individuals under the age of 18 and over 65 years old who work less than 6 months in their current job have not been included in the survey. 'Brief Symptom Inventory' developed by Derogatis, 'Situational-Trait Anxiety Scale' developed by Spielberger and Gorsuch, 'Experiences of Nearby Relations' developed by Brennan et al. 'Rosenberg' developed by Morris Rosenberg, developed by Brennan et al. Self Respect Scale 'was used.As a result of the research, it was found that the level of anxiety of female the employees who are adults working in plaza was higher than that of male workers.In the survey, it was seen that the level of anxiety of the employees who were not union members was higher than that of union members. The union members were found to have a higher self-esteem than the non-union members. Workers with vocational seniority of 0 to 5 years were found to have higher levels of anxious attachment than adults working in the plaza with occupational ages which have 6-10 years and 16 years and older.Adults working in plazas aged 41 and over were found to have higher levels of anxious attachment than those aged 20-30 and 31-40 years of age. In addition, the employees who are 20-30 years of age have higher levels of avoidance style attachment than workers who are 31-40 years old and older.It has been determined that the anxious attachment levels of adults working in plazas and who have 3 to 4 or higher children are higher than those without in plazas. On the other hand, plaza workers who did not have children were found to have a high level of avoidance style attachment. 103
- Published
- 2017
37. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tanılı hastalarda zihin kuramı performansı ve atıfsal yanlılığın incelenmesi
- Author
-
Altunbaş, Fatma Dilara, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Psikoloji ,Patients ,Theory of mind ,Performance ,Performance evaluation ,Psychology ,Trauma ,Psikiyatri ,Stress disorders-post traumatic ,Stress disorder ,Measurement and evaluation - Abstract
Amaç: Mevcut çalışmanın amacı, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tanısı alan hastalarda bilişsel bir beceri olan Zihin Kuramı (ZK) performansının nasıl etkilendiğini ve atıfsal yanlılığın ne şekilde olduğunu değerlendirmektir. Travmaya maruz kalan bireylerin sosyal ilişkilerinin zarar gördüğüne karşın güçlü kanıtlar olmasına rağmen literatürde bireylerin sosyal bilişlerini analiz etmeye yönelik az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu bakımdan TSSB tanılı bireylerde Zihin Teorisi performansının incelenmesi ve atıfsal yanlılığın belirlenmesi ile literatürdeki boşluğun kapatılmasına yönelik veriler elde edilmesine çalışılmıştır.Yöntem: Çalışma, 30 TSSB tanısı almış ve 30 sağlıklı birey olmak üzere toplam 60 kişilik örneklem kullanılarak yapıldı. Örnekleme, araştırmacı tarafından demografik formun yanısıra Gözlerden Zihin Okuma Testi (RMET), İçsel-Dışsal-Durumsal Atıf Stilleri Ölçeği (IPSAQ), Klinisyen Trafaından Uygulanan TSSB Ölçeği (CAPS), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Çocukluk Çağı Travmaları Envanteri (CTQ) ve İma Görevi (Hinting Task) uygulanmıştır.Bulgular: Yapılan Mann Withney U Test analiz sonuçlarına göre TSSB tanısı almış deney grubu ile sağlıklı kontrol grubu arasında ZK beceri performanslarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p
- Published
- 2017
38. Menstruasyon döngüsü ve şema özellikleri ilişkisi
- Author
-
Ulu, Alev, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Early maladaptive schemas ,Schema ,Psychology ,Premenstrual syndrome ,Menstruation - Abstract
Literatürde şema özellikleri ile ilgili çalışmalar azdır. Şema özellikleri ve menstrüasyon ilişkisi bildiğimiz kadarıyla ülkemizde daha önce araştırılmamıştır. Özellikle premenstrüel sendromu olan kadınların adetlerinin ilk günü ve 15 gün sonra şema özelliklerinin değişip değişmediğine bakılması açısından bu çalışmanın yürütülmesinin faydalı olacağı öngörülmüştür. Benzer çalışmalarda bağlanma, erken döneme yönelik şemalar, psikolojik belirtiler gibi etkenlerden yola çıkılarak 110 kişi üzerinden yürütülmüştür.Sonuç olarak,Menstrüasyon öncesi ve menstrüasyondan 15 gün sonra şemaların anlamlı olarak değiştiği söylenebilir.Ayrıca premenstrüel sendrom ölçeğine göre değerler incelendiğinde 15. Günde anlamlı düzeyde bir azalma görülmüştür. In the literature, few studies about the schema properties. country as we know it in our schema properties and menstruation relationship has not been studied before. Especially on the first day of menstruation women with premenstrual syndrome, and 15 days after the scheme has changed in terms of the features to be seen whether it would be useful to conduct this study was provided. Connecting in similar studies, schemes for the early period , starting from factors such as psychological symptoms was carried out on 110 people . As a result, when the menses, menstruation before and 15 days after the scheme was significantly changed by belirtilir.ayrı examined the value scale according to premenstrual syndrome showed a significant reduction of 15 per day . 121
- Published
- 2016
39. Bir üniversite psikiyatri polikliniğine başvuranlarda kompulsif satın alma komorbiditesi
- Author
-
Koç, Sedef, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Psychiatric patients ,Psikoloji ,Epidemiology ,Psychology ,Comorbidity ,Psychiatry clinics ,Sociodemographic variables ,Compulsive buying disorder ,Affective disorders - Abstract
Bu çalışmada Türk toplumunda kompulsif satın alma davranışı epidemiyolojik açıdan ele alınarak, bu davranış eğiliminin klinik ortamda görülen ayrı bir sendrom veya mevcut psikopatolojiye eşlik eden semptom olduğunun araştırılması amaçlanmıştır. Bununla birlikte kompulsif satın alma davranışının, psikiyatri polikliniğine başvuranların psikiyatrik hastalık tanılarına eşlik etme sıklığı ve sosyodemografik değişkenlerle ilişkisi değerlendirilecektir. Kesitsel yöntem ile yürütülen çalışmada psikiyatri polikliniğine dışarıdan başvuran 196 kişiye Sosyodemografik Veri Formu, Kompulsif Satın Alma Soru Ölçeği ve Kompulsif Satın Alma Soru Anketi uygulanmıştır. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi yapılarak söz konusu davranışın örnekleme ilişkin yorumlarına yer verilmiştir. Ölçüm araçları doğrultusunda kompulsif satın alma bozukluğuna yetişkin kadınlarda daha sık rastlanılmaktadır. Eğitim seviyesine göre KSAB görülen kadınlar ilkokul ve lise mezunu iken erkekler lise ve lisans mezunudur. KSAB orta ve yüksek gelir düzeyinde daha yaygın gözlenmiştir. Aslen Marmara Bölgesinden olan bireylerde KSAB bulguları sıklık göstermiştir. Katılımcıların büyüdükleri yere göre KSAB görülme sıklığına bakıldığında şehirde büyümüş olanlarda bu sıklık daha fazladır. Kompulsif satın alma bozukluğu görülen bireylerin önemli bir bölümünün (%58.8) duygudurum bozukluğu tanısı aldığı görülmektedir. Araştırma sonucunda bir üniversite psikiyatri polikliniğine dışarıdan başvuran hastalardan KSAB olanlarda duygudurum bozukluğu sıklığı daha yüksek çıkmıştır.Anahtar Kelimeler: Kompulsif satın alma, duygudurum bozukluğu, komorbidite, sosyodemografik değişken, epidemiyoloji, sıklık The goal of this study is to approach compulsive buying behaviour in Turkish society in terms of epidemiology and examine these behavior tendencies whether it is a syndrome itself or an existing symptom of psychiatric comorbidity. In this study, Socio-demographic Variables Data Form, Compulsive Buying Scale and Questionnaire About Buying Behavior were administered to 196 out-patient applicants by using the cross-sectional method. The obtained data was analyzed statistically in order to interpret the sampling. The results from this study show that compulsive buying disorder is seen more frequently in adult females. Compulsive buying is more common in women graduated from primary and high schools while more common in men graduated from high schools and college. Compulsive buying is observed more in local people of the Marmara Region. Based on the hometowns of the participants, ones who have grown in cities tend to have compulsive buying disorder compare to the others. Majority of the patients with compulsive buying disorder (%58.8) is also diagnosed with mood disorder. As a conclusion, the prevalance of mood disorders in a group of patients presenting to a university psychiatric out-patient clinic is higher in patients who suffer compulsive buying disorder.Key Words: Compulsive buying disorder, mood disorder, comorbidity, socio-demographic variables, epidemiology, prevalence 90
- Published
- 2016
40. Sanat terapisinin doğum yapma korkusu üzerindeki etkisi
- Author
-
Sezen, Ceren, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Art therapy ,Psychotherapy ,Psikoloji ,Psychology ,Scales ,Fear ,Therapy ,Delivery - Abstract
Bu çalışmanın amacı, grupla sanat terapisi çalışmasının gebelerin doğum korkusu düzeylerinin iyileştirilmesindeki etkisini incelemektir.Araştırma örneklemi, Zeynep Kamil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gebe Eğitim Bölümü' ne başvuran 15çalışma grubu 15 kontrol grubu olmak üzere toplam 30 gebeden oluşturulmuştur. Çalışma grubuna 6 haftalık sanat terapisi çalışması, kontrol grubuna yalnızca anlatım tekniği uygulanmıştır.Veri toplama aracı olarak; Kişisel Bilgi Formu, Öznel Rahatsızlık Birimi Ölçeği (SUD), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Wijma Doğum Beklentisi/Deneyimi Ölçeği A Versiyonu kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Ki Kare, Fisher, Mann Witney U ve Kruskal Wallis, Friedman 2 way ANOVA, Spearmen testleri kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p
- Published
- 2016
41. Evli bireylerin algıladıkları stres düzeyi ve sosyal destek düzeylerinin evlilik uyumlarına etkisi
- Author
-
Çelik, Bahar, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Social support ,Psikoloji ,Married couples ,Marital adjustment ,Psychology ,Marriage ,Stress - Abstract
Bu çalışmada, evli bireylerin algıladıkları stres düzeyi ve algıladıkları sosyal destek düzeylerinin evlilik uyumlarına etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma 50 kadın 50 erkek olmak üzere 100 evli gönüllü katılımcı üzerinde yapılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formu ile birlikte evlilik uyum ölçeği, algılanan stres ölçeği, algılanan sosyal destek ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 22.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemleri olarak sayı, yüzde, ortalama, standart sapma kullanılmıştır. İki bağımsız grup arasında niceliksel sürekli verilerin karşılaştırılmasında t-testi, ikiden fazla bağımsız grup arasında niceliksel sürekli verilerin karşılaştırılmasında Tek yönlü (One way) Anova testi kullanılmıştır. Anova testi sonrasında farklılıkları belirlemek üzere tamamlayıcı post-hoc analizi olarak Scheffe testi kullanılmıştır. Araştırmanın değişkenleri arasında ilişkileri belirlemek üzere pearson korelasyon, etki düzeylerini belirlemek üzere regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda algılanan stres düzeyi, algıladıkları sosyal destek ve evlilik uyumu arasında ilişki olduğu tespit edilmiştir. Algılanan stresin evlilik uyumunu azaltan, algılanan sosyal desteğin evlilik uyumunu arttıran değişken olduğu belirlenmiştir. In this study, the level of perceived stress and social support of married individuals perceived aimed to determine the effect of marital harmony. Research was conducted on 100 married women 50 volunteers, including 50 women. Research on the data collection form with personal information as marital adjustment scale, perceived stress scale, perceived social support scale was used. The data obtained in this study using SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) were analyzed using 22.0 for Windows program. number of descriptive statistical methods in the evaluation of the data, percentage, mean, standard deviation is used. the continuous quantitative comparison of data between two independent samples t-test was used to compare continuous quantitative data between more than two independent groups Unidirectional (One way) ANOVA test was used. Anova as a complementary post-hoc analysis to determine differences in the post-test Scheffe test. Pearson's correlation to determine the relationship between the variables of the study, regression analysis was applied to determine the level of impact. perceived stress level in the survey, it was found that the relationship between perceived social support and marital adjustment. reduces the perceived stress of marital harmony, it was determined that perceived social support variables that increase the marital harmony. 70
- Published
- 2016
42. Evli bireylerin bağlanma stillerinin, bireylerin umutsuzluk düzeyi ve evlilik uyumu üzerindeki etkisi
- Author
-
Yilmaz, Merve, Önen Ünsalver, Barış, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Marital relationship ,Psikoloji ,Married couples ,Marital adjustment ,Psychology ,Hopelessness ,Attachment ,Attachment styles ,Measurement and evaluation - Abstract
İnsanın, doğumundan itibaren çocuklukta bakım veren ile yetişkinlikte ise romantik ilişkide bulunduğu eşi, bireyin davranış örüntülerinin, ruh sağlığının oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Yaşamın ilk yıllarında bireyin bakım veren kişi ile olan ilişkisinin niteliği ise aynı zamanda karakterini ve kişilerle olan iletişimini de etkiler. Bireyin bağlanma tarzı eşiyle uyumunu, iletişimini ve davranış örüntülerini etkiler.Bu çalışmanın amacı, evli bireylerin, bebekliklerinde kendilerine bakım veren kişiye nasıl bağlandıkları ile bu bağın yetişkinlikte umutsuzluk düzeyi ve evlilik uyumu üzerindeki etkisinin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyleri açısından farklılıkların incelenmiştir. Bu sayede bu konuda evlilikte problem yaşayan bireyler için uygun tedavi yöntemlerine destek sağlanarak psikolojik rehabilitasyon süreçlerine olumlu katkılar sunulacaktır.Araştırma Maltepe ilçesindeki ikamet eden 147 evli birey ile bizzat araştırmacı tarafından uygulanan ölçeklerle gerçekleştirilmiştir. Evli bireylerin bağlanma stillerinin, bireylerin umutsuzluk düzeyi ve evlilik uyumu üzerindeki etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiş olan bu araştırmada veriler Beck Umutsuzluk Düzeyi ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri ve Evlilik Uyum Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Evli bireylerin bağlanma stillerinin, bireylerin umutsuzluk düzeyi ve evlilik uyumu üzerindeki etkisini incelerken ise bireylerin, yaş, cinsiyet, eğitim düzeyleri, evlilik durumları gibi değişkenler incelenerek çalışma yürütülecektir. Araştırmanın sonucuna göre elde edilen sonuçlara göre de kaygılı ve kaçınmalı bağlanma düzeyleri umutsuzluk düzeyini artırırken evlilik uyumunu düşürmektedir. Katılımcıların yaşları, cinsiyetleri, aile durumu, eğitim düzeyi, engellilik düzeyi ve çocuklara ait yaş, cinsiyet ve engellilik düzeyleri arasındaki ilişkilere bakıldığında anlamlı sonuçlar ortaya çıktığı görülmektedir.Anahtar Kelimeler: Bağlanma, evlilikte bağlanma, evlilik uyumu, umutsuzluk düzeyi. Since human birth with caregivers in childhood, with partner in romantic relationships plays an important role in the development of mental health, patterns of individual behavior. The nature of the relationship with caregivers of individuals in the first year of life also affects the communication with people and character at the same time. The attachment style of the individual affects harmony with his wife and communication and behavioral patterns.The purpose of this study, how married individuals connect with their caregivers in infancy and the influence of this bond on marital harmony and hopelessness levels in adulthood in terms of, to investigate the differences in the age, gender, marital status, education levels.When examining the impact of attachment styles of married individuals on marital harmony and the level of despair, the variables such as ages, gender, education level, marrital status will be carried out by examining.Research was conducted with 147 married individuals who residing in the Maltepe district and who are between 18 to 65 years old. In the current study, the researcher is applied a scale to married individuals to measure their level of hopelessness, marital adjustment and experiences in close relationships. According to the results of the study, the level of avoid and anxious attachment styles reduce the compliance marriage while increasing the level of hopelessness. When we look at the relationship between gender and disability level hand the age of participants, gender, family status, level of education, level of disability and age of the children are seen to occur meaningful results.Key words: Attachment, attachment in marriage, harmony of marriage, level of hopelessness. 96
- Published
- 2015
43. Bağlanma stillerinin kıskançlık ve anksiyete üzerindeki etkisi
- Author
-
Taşin, Başak, Önen Ünsalver, Barış, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Jealousy ,Psychology ,Attachment ,Attachment styles ,Anxiety - Abstract
Bu araştırmada amaç ,erken çocukluk döneminde geliştirmiş olduğumuz bağlanmanın, ileriki yaşantımızda sahip olacağımız ikili ilişkilerimizdeki kıskançlık durumunu ne yönde etkilediğini ve bağlanmanın aksiyete ile olan ilişkisini belirlemektir. Farklı bağlanma stillerinin kıskançlık ve anksiyete ile ilişkisini karşılaştırmalı olarak değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem : Çalışmanın örneklemi 200 kişiden oluşturulmuştur. Bu kişiler 18-60 yaş arasında olup, evli ve en az 1 yıldır eşleri ile birlikte yaşayan bireylerdir. Katılımcıların tamamı evli olmakla birlikte, çalışmaya çift olarak katılmaları zorunlu tutulmamıştır. Katılımcılar toplumdan olup, gönüllülük esasına göre, ölçekleri cevaplandırmışlardır . Gönüllü olan katılımcılara Sosyodemografik Form, Çok Boyutlu Kıskançlık ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II, Durumluk –sürekli Kaygı Envanterinin uygulanması ve elde edilen verilerin, istatistiksel olarak değerlendirilmesi planlanmıştır. Bireylerin bağlanma stillerinin kıskançlık ve anksiyete ile olan ilişkisinin korelasyonuna bakılmıştır..Bulgular : Çalışma örneklemi 18-65 yaş arası 200 evli kadın/erkek katılımcıdan oluşturulmuştur. Çalışma grubunun yaş ortalaması 36,03 (sd=9,23)'tür. Kadın katılımcıların oranı %50,5 (n=101) ve erkeklerin oranı %49,5'tür (n=99). Durumluk-Sürekli Kaygı ölçeğinin alt başlığı olan sürekli kaygı cinsiyet değişkenine göre farklılık göstermektedir. Kadınların Sürekli Kaygı puan ortalamalarının ,erkeklerin puan ortalamalarından daha yüksek olduğu bulunmuştur. Katılımcıların duygusal kıskançlık puan ortalamalarına bakıldığında erkeklerin ortalaması, kadınların ortalamasından anlamlı derecede daha yüksek çıkmıştır. Gelir değişkeninin de sürekli kaygı ve Çok boyutlu kıskançlık ölçeğinin alt başlığı olan Duygusal Kıskançlık ölçeği için anlamlı bir farklılığa yol açtığı görülmüştür. Eğitim değişkenine göre ise Davranışsal Kıskançlık alt ölçeği puanı istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır. Uygulanan ölçeklerin birbirleri ile korelasyonuna bakıldığında durumluk kaygı , sürekli kaygı , çok boyutlu kıskançlık ,davranışsal kıskançlık, bilişsel kıskançlık , kaygılı ve kaçıngan bağlanmanın birbirleri ile aralarında pozitif bir ilişki bulunduğu, güvenli bağlanma ile ise negatif bir ilişki bulunduğu saptanmıştır. Ölçekler arası kadın ve erkek korelasyonuna bakıldığında ise erkekler için aralarında pozitif bir korelasyon bulunmasına rağmen kadınlar için durumluk kaygı ile sürekli kaygı, çok boyutlu kıskançlık toplam, davranışsal kıskançlık, bilişsel kıskançlık ve kaygılı bağlanma arasında bir ilişki olmadığı görülmektedir. Ayrıca kadınların sürekli kaygı puanları ile bilişsel kıskançlık puanları arasında ve bilişsel kıskançlık ile güvenli bağlanma puanları arasında bir ilişki saptanmamıştır. Diğer bir yandan, erkeklerin duygusal kıskançlık ve davranışsal kıskançlık arasında bir ilişki görülmezken, kadınların duygusal kıskançlık ve davranışsal kıskançlık puanları arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmektedir.Sonuç : Araştırmanın sonunda elde edilen bilgilere göre bağlanma stillerinin kıskançlık ve anksiyete ile olan ilişkisinin kişilere ait, eğitim , gelir düzeyi ve cinsiyet değişkenine göre anlamlı farklılıklar gösterdiği bulunmuştur. Farklı bağlanma stillerinin kıskançlık ve anksiyete ile korelasyonundan elde edilen sonuçlara göre ise anlamlı farklılar bulunmuştur. Anahtar Kelimeler : Bağlanma Stilleri ,Kıskançlık , Anksiyete Introduction and purpose : The aim of the study is to examine the ınfluence of attachment styles on level of jealousy and anxiety. Also the purpose is to evaluate relationship different attacahment styles between jealousy and anxiety as a comparative.Instruments and procedure : The study sample consists of 200 people.These individuals are between the ages of 18-60, married and living with their spouses at least 1 years. All the participants were married, but they are required to attend as a couple to work. Participants are from the community,and according to principle of volunteering they answered the scales. For searching these concepts, 200 participants completed the Demographic Information Form, Multidimensional Jealousy Scale, Experiences in Close Relationships Questionnaire, , and State-Trait Anxiety Inventory. The obtained data are planned to be evaluated statistically. Attachment styles of the individuals was examined the relationship between jealousy and anxiety correlations.Findings : The study sample consisted of 200 people who are married and their ages between 18-65. The mean age of the study group is 36,03 (sd=9,23). Participant of women's rate is 50.5% (n=101) and the rate of males is %49,5 (n=99). According to gender variable , trait anxitey shows statically significant difference. Women's trait anxiety scores were found to be higher than the mean score of males. Looking at the average of emotional jealousy of participant, it shows that the average of emotional jealousy of males is higher than the average of women. Income variable has been shown to lead to significant differences in trait anxiety and emotional jealousy to scale the subtitle of multidimensional jealousy scale. According to education variable subscale of behavioral jealousy score is statically significant difference. Pearson correlational analyses were performed in order to investigate the relationships between variables. The significant result was the positive relation between state anxiety, trait anxiety , multidimensional jealousy, behavioral jealousy , cognitive jealousy, anxious attachment and avoidant attachment, but there is a negative relation between secure attachment. Regarding the differences between two sexes , although there is statically difference for men participants, there is no statically difference between state anxiety, trait anxiety, multidimensional jealousy, behavioral jealousy , cognitive jealousy and anxious attachment for women participants. In addition , there is no relations between the points of state anxiety and cognitive jealousy for women , also there is no relations between cognitive jealousy and secure attachment for women. Although there is no correlation between emotional jealousy and behavioral jealousy for men , there is a positive correlation for women.Result : According to obtained data at the end of the study, there is statistically significant difference between attachment styles ,jealousy and anxiety with regard to education, income level and gender of people. Also according to the results of obtained data there is statically significat difference between attachment styles , jealousy and anxiety correlations. Key Words : Attachment Styles, Jealousy , Anxiety 93
- Published
- 2015
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.