Search

OZCIVIT, IPEK BETUL/0000-0002-5645-7064; HAMZAOGLU, KUBRA/0000-0002-7965-8301 WOS:000519990600054 PubMed ID: 32066111 INTRODUCTION: The ultimate treatment approach for cervical ectopic pregnancy remains controversial. Gestational age, serum p-hCG levels, fetal cardiac activity presence and the patient's claim for fertility preservation are the major challenges for method of choice in each individual case. Medical treatment may be a favorable option for the treatment of late diagnosed cases, as well as the early ones. PRESENTATION OF CASE: In this case report, we aim to present a case of 10 4/7 weeks of cervical ectopic pregnancy successfully treated with transvaginal ultrasound-guided local and systemic methotrexate injection. DISCUSSION: The case presented here is exceptional because even though the advanced gestational age, presence of fetal cardiac activity and high serum p-hCG values, the abortion has occurred successfully. Conservative treatment without any need of further surgical intervention was sufficient for full recovery with the preservation of reproductive capacity. CONCLUSION: In conclusion, transvaginal ultrasound guided local and systemic methotrexate injection may be performed successfully for the cases of advanced gestational age with fetal cardiac activity and high serum p-hCG levels. (C) 2020 Published by Elsevier Ltd on behalf of IJS Publishing Group Ltd.

Objective: To evaluate the outcomes of pregnancies with maternal heart disease. Material and Method: the results of 115 patients in our clinic between 2013 and 2018 were retrospectively analyzed. the type of heart disease and functional classification of the New York Heart Association were taken into consideration when evaluating the cases. Results: According to the New York Heart Association classification, the distribution of patients was 67.1% for stage I, 18.2% for stage II, and 14.7% for stage III–IV. There was no maternal or perinatal mortality. the incidence of rheumatic and congenital heart diseases was 51.3% and 27.8%, respectively. Maternal morbidity was observed in 18 cases (15.6%). Mean gestational age and birth weight were significantly higher in the stage I–II functional capacity group (p0.05). Conclusion: It is possible to obtain satisfactory results for both mother and fetus in the majority of pregnant women with heart disease when managed with a multidisciplinary approach. Amaç: Maternal kalp hastalığı bulunan gebeliklerin sonuçlarını değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: 2013-2018 yılları arasında bir kliniğimizdeki 115 maternal kalp hastalığı olan olgunun sonuçları retrospektif olarak incelenmiştir. Olgular değerlendirilirken kalp hastalıklarının türü ve New York Kalp Derneği’nin fonksiyonel sınıflaması göz önünde bulundurulmuştur. Bulgular: New York Kalp Derneği sınıflamasına göre hastaların dağılımı evre I için %67,1, evre II için %18,2, evre III–IV için ise %14,7 idi. Maternal ya da perinatal mortalite saptanmadı. Romatizmal ve konjenital kalp hastalıklarının görülme oranı sırasıyla %51,3 ve %27,8 olarak bulundu. Maternal morbidite 18 olguda (%15,6) gözlendi. Ortalama doğum haftası ve doğum kilosu evre I–II fonksiyonel kapasiteli grupta belirgin yüksekti (p0,05). Sonuç: Multidisipliner bir yaklaşımla yönetildiğinde kalp hastalığı bulunan gebelerin çoğunluğunda hem anne hem fetüs için memnun edici sonuçların alınması mümkündür.

AMAÇ: Erken doğum tehdidi (EDT) olan gebelerde sVCAM-1, sICAM-1, sE-Selektin, pentraxin-3, myometriyal kalınlık, uteroservikal açı ve servikal uzunluğunun erken doğum öngörüsündeki yerini belirlemek.MATERYAL-METOD: 2018-2019 tarihleri arasında erken doğum tehditi nedeniyle yatırılan 46 gebe çalışma grubunu, EDT bulguları olmayan 47 gebe ise kontrol grubunu oluşturdu. Erken doğum tehdidi tanısı alan gebeler sonuçlarına göre iki gruba ayrıldı: 34.gebelik haftasından önce doğuran 16 gebe 'gerçek erken doğum tehdidi grubu', 34.gebelik haftasından sonra doğuran 30 gebe ise 'yalancı erken doğum tehdidi grubu' olarak adlandırıldı. Belirtilen biyokimyasal ve biyofiziksel özelliklerin erken doğum öngörüsündeki etkinlikleri değerlendirildi.BULGULAR: Gerçek EDT ve yalancı EDT gruplarının servikal uzunluk ölçümleri arasında anlamlı fark gözlenmedi (20.6 ±4.2 mm ve 17.3±6.0 mm sırasıyla, p>0.05). Ortalama myometrial kalınlık ölçümü gerçek EDT grubunda (9.3 ±1.7 mm), yalancı EDT (8.5 ±1.9 mm) ve kontrol grubuna göre (7.8 ±2.1 mm) anlamlı olarak daha yüksek saptandı (p= 0.029). s ICAM-1 ve sVCAM-1 ' in ortalama median değerileri EDT grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu ( p 0.05). The mean myometrial thickness was significantly higher in the true-PTL group (9.3 ± 1.7 mm) than the false-PTL (8.5 ± 1.9 mm) and control groups (7.8 ± 2.1 mm) (p = 0.029). The mean median values of sICAM1 and sVCAM1 were notably higher in PTL group than in control group (p