45 results on '"Özdemir, Hatice"'
Search Results
2. Evaluation of the anxiety level of pregnant earthquake victims.
- Author
-
Karagün, Şebnem, Dal, Yusuf, Akkuş, Fatih, Özdemir, Hatice Nur, and Coşkun, Ayhan
- Subjects
ANXIETY ,EARTHQUAKES ,PREGNANT women ,MENTAL health ,OBSTETRICS - Abstract
Objective: The study aims to assess anxiety levels among pregnant women affected by the 2023 Kahramanmaraş earthquake and investigate social factors contributing to anxiety, considering factors such as residential instability, financial strain, and bereavement. Methods: This cross-sectional study was conducted between May 1, 2023, and June 1, 2023 with a total of 171 pregnant women, 107 earthquake victims and 66 non-earthquake victims, during their routine antenatal visits. The exclusion criteria for participation in the study are pregnant women who present with obstetric problems or mental diseases. The socio-demographic information of these pregnant women was recorded, and the Beck Anxiety Inventory (BAI) was used to assess anxiety levels. Results: Anxiety levels were significantly higher among those who experienced earthquakes, with moderate and severe levels. The study also found that the loss of a relative during an earthquake would significantly increase the level of severe anxiety among pregnant earthquake victims. The study revealed that obstetric characteristics did not have a significant impact on the BAI score. Similarly, the financial position and employment status of the pregnant woman were also found to have no significant effect on the BAI score. Conclusion: This study illustrated that regardless of financial situation, employment status, or obstetric characteristics, being an earthquake victim causes anxiety, and losing a relative will exacerbate this anxiety. Understanding the correlation between anxiety and bereavement due to an earthquake may provide valuable guidance for healthcare practitioners. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. Studying Level of Awareness of Teachers in Terms of their Lifelong Learning Skills
- Author
-
Çelebi, Nurhayat, Özdemir, Hatice, and Eliçin, Özge
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
4. Bazı Tungsten İçerikli Minerallerin Gama Zırhlama Özelliklerinin Geniş Enerji Aralığında İncelenmesi
- Author
-
ÖZDEMİR, Hatice Gürel, DEMİRKOL, İskender, ERKOYUNCU, İlhami, YILMAZ, Meryem, KAÇAL, Mustafa Recep, and AKMAN, Ferdi
- Subjects
Tungsten minerali ,gama zırhlama ,WinXCOM ,GEANT4 ,FLUKA ,Tungsten mineral ,gamma shielding ,Fizik, Uygulamalı ,Physics, Applied - Abstract
Tungsten is a metal with high density, durable, good in terms of hardness and strength compared to lead. In this study, gamma shielding parameters such as mass attenuation coefficient, linear attenuation coefficient, half value layer, tenth value layer, mean free path, effective atomic number and effective atomic density for some tungsten-containing minerals (tungstibite, tungstenite, hubrenite, russellite, anthoinite) in the energy range of 0.060 MeV to 2.614 MeV were investigated with the help of WinXCOM program, GEANT4 and FLUKA simulation codes and the obtained results were compared with each other. It has been observed that tungstenite may be a better gamma shielding material around the K shell absorption edge energy (0.0695 MeV) of tungsten, while russellite may be a better gamma shielding material in other energy regions., Tungsten, yoğunluğu kurşuna göre yüksek, dayanıklı, sertlik ve mukavemet bakımından iyi bir metaldir. Bu çalışmada 0.060 MeV ila 2.614 MeV enerji aralığında bazı tungsten içerikli minerallerin (tungstibit, tungstenit, hubrenit, russelit, antonit) kütle azaltma katsayısı, lineer azaltma katsayısı, yarı kalınlık değeri, onda bir kalınlık değeri, ortalama serbest yol, etkin atom numarası ve etkin elektron yoğunluğu gibi gama radyasyonu zırhlama parametreleri WinXCOM programı, GEANT4 ve FLUKA simülasyon kodları yardımıyla incelenmiş ve elde edilen sonuçlar birbirleri ile karşılaştırılmıştır. Tungstenin K tabakası soğurma kıyısı enerjisi (0.0695 MeV) çevresinde tungstenit mineralinin daha iyi bir gama zırh malzemesi olabileceği gözlemlenirken, diğer enerji bölgelerinde russelit mineralinin daha iyi bir gama zırh malzemesi olabileceği gözlemlenmiştir.
- Published
- 2022
5. İnvestigation of the effect of myofascial release applied to thoracolumbal fascia on flexbility, muscular endurance and balance in healthy young adults: A pilot study
- Author
-
Özdemir, Hatice and Baş Aslan, Ummuhan
- Subjects
Fasya ,exercise ,egzersiz ,miyofasyal gevşetme ,traning ,myofascial release ,Fascia ,eğitim - Abstract
Bu çalışmanın amacı sağlıklı genç yetişkinlerde egzersiz eğitimine ek olarak torakolumbal fasyaya uygulanan miyofasyal gevşetmenin denge, alt ekstremite esneklik ve kassal enduransına uzak etkisini incelemektir. Çalışmaya 18-35 yaş aralığında 36 sağlıklı birey katılmıştır. Katılımcılar rastgele Miyofasyal Gevşetme ve Egzersiz grubu (Grup 1, n=12), Egzersiz grubu (Grup 2, n=12) ve Kontrol grubu (Grup 3, n=12) olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Grup 1, haftada 3 gün 4 hafta süreyle ısınma, kassal endurans, denge ve germe egzersiz programıyla birlikte torakolumbal fasyaya Foam roller masajı uygulamıştır. Grup 2, Foam roller masajı haricinde aynı egzersiz programını uygulamıştır. Grup 3’e ise herhangi bir müdahale uygulanmamıştır. Katılımcılar başlangıçta ve 4 hafta sonra değerlendirilmiştir. Esneklik Otur-Uzan ve Aktif Diz Ekstansiyon testleri ile, kassal endurans Bir Dakikalık Otur-Kalk testi ile denge Tek Ayak Üzerinde Durma testi ve Yıldız Denge testi ile değerlendirilmiştir. Esneklik ve kassal endurans değerleri Grup 1 ve 2’de eğitim öncesi ölçümlere göre anlamlı düzeyde artmıştır (p
- Published
- 2022
6. Üniversitelerin İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulama ve Araştırma Merkezleri Üzerine Bir İçerik Analizi
- Author
-
ÖZDEMİR, Hatice and KAYABAŞI, Ramazan
- Subjects
İş Sağlığı ve Güvenliği,Üniversitelerde İSG Organizasyonu,Uygulama ve Araştırma Merkezi,Yükseköğretim Kurumları ,Social Sciences, Interdisciplinary ,Sosyal Bilimler, Disiplinler Arası - Abstract
Üniversitelerdeki araştırma ve uygulama merkezleri, farklı disiplinlerle çalışmanın biranlamda kaçınılmaz olduğu bilim dalları için buluşma noktasıdır. İş sağlığı ve güvenliğialanında faaliyet yürüten 30 merkez genel tanımlayıcı özelliklerinin yanı sırayönetmeliklerinde yer alan “faaliyet alanları” maddesi içerik analizi yöntemi ileincelenmiştir. İlk merkez 2009 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından kurulmuştur.Merkezlerin %83,3’ü 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yayınlanmasınınardından kurulmuştur. Merkezi olan üniversitelerin sadece %16,7’sinde iş sağlığı vegüvenliği alanında doktora programı mevcutken %26,7’sinde idari yapılanmalarında işsağlığı ve güvenliği koordinatörlüğü bulunmaktadır. İçerik analizinde yapılankodlamalar için Maxqda 2022 nitel veri analizi programı kullanılmıştır. Çalışmasonucunda en yüksek kodlamaya sahip ana kod “Araştırma Faaliyetleri” (f=172), alt kod“diğer kişi, kurum ve kuruluşlarla iş birliği” (f=81)'dir. Bir “işyeri” olan kabul edilenüniversitelerin, iş sağlığı ve güvenliği merkezleri ile yürütebileceği iş sağlığı vegüvenliği hizmetleri her açıdan tartışılmıştır. Research and application centers in universities are meeting points for disciplines whereworking with different disciplines is inevitable. In addition to the general descriptivefeatures of 30 centers operating in the field of occupational health and safety, the "activityareas" item in their regulations were analyzed by content analysis method. The firstcenter was established in 2009 by Dokuz Eylül University. 83.3% of the centers wereestablished after the publication of the Occupational Health and Safety Law No. 6331.While only 16.7% of universities with a center have a doctoral program in the field ofoccupational health and safety, 26.7% have occupational health and safety coordinatorsin their administrative structures. Maxqda 2022 qualitative data analysis program wasused for the coding made in the content analysis. As a result of the study, the main codewith the highest coding is “Research Activities” (f=172), the lower code is “cooperationwith other people, institutions and organizations” (f=81). Occupational health and safetyservices that universities, which are accepted as a "workplace", can provide with theiroccupational health and safety centers are discussed in every aspect.
- Published
- 2022
7. Relationship between antibody levels and SARS-Cov-2 reinfection
- Author
-
İslamoğlu, Mehmet Sami, Cengiz, Mahir, Börkü Uysal, Betül, İkitimur, Hande, Özdemir, Zeynep, Karamehmetoğlu, Ahsen, Akbulut, Ayşe Ezgi, Bakdur, Ayşe Nur, Özdemir, Azize, Kayıkçıoğlu, Habibe, Özdemir, Hatice, Üçeş, Rümeysa, Ersoy, Sema, Yavuzer, Serap, and Tıp Fakültesi
- Subjects
COVID-19 Reinfection ,Immunity ,COVID-19 ,SARS-Cov-2 Antibody - Abstract
Objective: In this period when mutant strains are increasing all over the world, studies on how much humoral immunity will protect against the Severe Acute Respiratory Syndrome 2 (SARS-CoV-2) are quite limited. The aim of our study is to investigate the positivity and antibody levels of the COVID-19 reverse transcription polymerase chain reaction (RT-PCR) test, the frequency of SARS-CoV-2 re-infection, and the protective antibody level against re-infection. Methods: Patients who were positive for COVID-19 IgG antibody between 1 July and 31 August were included in our study. The COVID-19 RT-PCR test positivity, age, gender and comorbidities of these patients were recorded before this date. The COVID-19 RT-PCR test positivity of these patients was followed from the National COVID-19 Database between September 1, 2020 and February 28, 2021. Results: 1665 patients (female: male 683: 982, mean age 40.6±13.4 years). Among all patients, 14 patients had reinfection and the frequency of reinfection was 0.8%. It was observed that the frequency of reinfection was more frequent in patients with PCR negative (p
- Published
- 2022
8. Occupational Balance, Fear and Agoraphobia in the Covid-19 Pandemic
- Author
-
Özdemir, Hatice Deniz, İnal, Özgü, and Turan, Fatma Nesrin
- Subjects
Mental Health ,Fear ,Agoraphobia ,Occupational Balance ,Psychosocial - Abstract
Objectives: The occupational preferences and occupational balance of individuals have changed during the Covid-19 Pandemic period. This study aims to evaluate occupational balance, fear of Covid-19 and agoraphobia in adults during the Covid-19 pandemic. Materials and Methods: Six hundred ninety-nine individuals were included in this study. Occupational Balance Questionnaire, Fear of Covid-19 Scale and DSM-5 Agoraphobia Scale were used in the study. Results: A statistically significant moderate correlation was found between the Covid-19 Fear Scale and the DSM-5 Agoraphobia Scale (p
- Published
- 2022
9. Content analysis of the occupational health and safety practice guide in public universities
- Author
-
Cündübeyoğlu, İbrahim, Özdemir, Hatice, and Kayabaşı, Ramazan
- Subjects
Health,Safety,Legislation,Occupational Health and Safety in Universities ,Beşeri Bilimler, Ortak Disiplinler ,Humanities, Multidisciplinary ,Sağlık,Güvenlik,Mevzuat,Üniversitelerde İş Sağlığı ve Güvenliği - Abstract
Üniversiteler eğitim ve araştırma faaliyetlerini yürüten kurumlar olmanın yanı sıra aynı zamanda işyerleridir. Dolayısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) mevzuatı açısından yükümlülükleri bulunmaktadır. Üniversitelerde 6331 sayılı İSG Kanunun uygulanmasında farklılıklar oluşmakta ve uygulamada zorluklar yaşanmaktadır. Kamu Üniversitelerinde İSG Uygulama Rehberi, çalışanların farklı statüye sahip olması, teşkilat yapısının farklı olması ve birimlerinin farklı yerleşkelerde bulunması sebebiyle üniversitelere yol göstermek amacıyla yayınlanmıştır. Kamu kurumları ve özel işletmeler için yayınlanan uygulama rehberlerinin mevzuatla uyumlu olması beklenmektedir. Bu çalışmada Kamu Üniversitelerinde İSG Uygulama Rehberi yasal mevzuatla ilişkisi içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir. Analiz için 2 ana kod ve 6 alt koddan oluşan bir kodlama sistemi kullanılmıştır. “Yasal mevzuata göre fazla içerik bulunan ifade” en fazla kodlamanın (f=40) yapıldığı ifadedir. Yasal mevzuata göre güncel olmayan hiçbir ifadeye rastlanmazken 18 ifade “yasal boşluk içeren ifade” olarak kodlanmıştır. Yasal boşluk içeren ifadelerin; İSG kurulları ile yönetimin İSG taahhütü başlıkları altında kümelendiği görülmüştür. Çalışmada rehberin üniversitelere sağlayacağı katkılar değerlendirilmiş; rehberin dışında kalan veya rehberde tam olarak cevabı bulunmayan maddeler tartışmaya açılmıştır., Universities are not only institutions that carry out education and research activities, but also workplaces. Therefore, they have obligations in terms of Occupational Health and Safety (OHS) legislation. There are differences in the implementation of the OHS Law No. 6331 in universities and there are difficulties in implementation. The OHS Practice Guide in Public Universities has been published to guide universities due to the different status of their employees, the different organizational structure, and the fact that their units are located in different campuses. It is expected that the implementation guides published for public institutions and private enterprises will be in compliance with the legislation. In this study, the relationship between the OHS Practice Guide in Public Universities and the legal legislation was examined by content analysis method. A coding system consisting of 2 main codes and 6 subcodes was used for analysis. “Expression with too much content according to the legal regulations” is the expression with the most coding (f=40). While no outdated expressions were found according to the legal legislation, 18 expressions were coded as "expressions containing legal gaps". Statements containing legal spaces; It has been observed that the OHS boards and the management are clustered under the headings of OHS commitment. In the study, the contributions of the guide to the universities were evaluated; Items that are out of the guideline or that do not have a complete answer in the guideline were opened for discussion.
- Published
- 2021
10. Optical dispersion and dielectric properties of rubrene organic semiconductor thin film
- Author
-
Barış, Behzad, Özdemir, Hatice Gürel, Tuğluoğlu, Nihat, Karadeniz, Serdar, Yüksel, Ömer Faruk, and Kişnişci, Zeynep
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
11. Mektep müzesi dergisinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi
- Author
-
Özdemir, Hatice Kübra, Özdemir, Serdar, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Gazetecilik ,Journalism - Abstract
Bu çalışmada 14 Mayıs 1913 (1 Mayıs 1329) - 14 Mart 1914 (1 Mart 1330) tarihleri arasında yayınlanan Mektep Müzesi dergisinin transkript metnine ve değerlendirilmesine yer verilmiştir. Osmanlı Devleti , yayın hayatına Kahire topraklarında basılan Vakʻa-i Mısriyye (1828) gazetesiyle başlamıştır. Mektep Müzesi'ne kadar geçen 85 yıl içerisinde her çeşit alanda farklı periyotlarla ve muhtelif sayfa sayılarına sahip pek çok dergi ve gazete yayınlanmıştır. Dergi ve gazete gibi basın-yayın organları; döneminin kültürünün incelenmesi, değerlendirilmesi ve araştırılmasında birinci dereceden kaynaklardır. Özellikle geçiş dönemlerinde meydana gelen fikri değişimlerin izleri bu mecralarda açığa çıkar. Bu sebeple bu kaynaklar araştırmacılar tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş ve üzerine çalışmalar yapılmıştır.Mektep Müzesi, II. Meşrutiyet'in son dönemleri ve I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesi olan çok önemli bir tarihte yayın hayatında yer almıştır. On beş günlük periyotlarla on iki sayı olarak yayınlanmıştır. Ahmet Edip tarafından çıkarılmış, Halide Edip ve Nakiye Elgün gibi dönemin meşhur isimlerine sayfalarında yer vermiştir. Siyaset dışında durarak ilmî ve fennî konulara değinmiş, Batı'daki çalışmalardan ve gelişmelerden haberler vermiş, kadınlara yönelik meseleleri işlemiş ve genel anlamda herkese hitap eden bir dergi olmayı amaçlamıştır. Amacımız böyle bir derginin varlığından haberdar etmek, tanıtmak, Latin harflerine çevirmek suretiyle kendisinden daha fazla istifade edilmesini sağlamak ve dergi hakkında elde ettiğimiz bilgileri sunmaktır. In this study, the transcript and evaluation of the Mektep Müzesi magazine published between 14 May 1913 (1 May 1329) and 14 March 1914 (1 March 1330) were included. The Ottoman Empire began its publication life with the newspaper Vakʻa-i Mısriyye (1828), which was published in Cairo. During the 85 years up to the Mektep Müzesi, many magazines and newspapers have been published in different periods with varying number of pages. Media sources such as magazines and newspapers are the primary resources to research, investigate and evaluate the culture of their own era. Traces of intellectual changes that occur especially in transition periods reveal in these channels. For this reason, these sources have been translated into contemporary Turkish by researchers and studies have been made on them.Mektep Müzesi, took place in a very important date range that is the last period of the Constitutional Monarchy and just before the First World War. It has been published as twelve issues with fifteen day periods. It was published by Ahmet Edip and included the famous names of that era such as Halide Edip and Nakiye Elgün in their pages. The magazine has stood out of politics, included scientific topics, gave news about the studies and developments in the West, handled issues intended for women and aimed to be a magazine appealing to everyone in general. Our aim in this study is to inform the existence of such a magazine, to introduce it, to make more use of it by translating it into Latin and to present the information we have obtained about it. 525
- Published
- 2020
12. Bağlanma stilleri ile partner şiddeti arasındaki ilişkide öz-anlayışın ve boyun eğici davranışın aracılık rolü
- Author
-
Özdemir, Hatice Deniz, Deniz, Mehmet Engin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Submissive ,Psychology ,Attachment styles ,Structural Equation Model - Abstract
Bu çalışmanın temel amacı bağlanma stilleri ile partner şiddeti arasındaki ilişkide öz-anlayışın, boyun eğici davranışın aracılık rolünü incelemektir.Partner/eş şiddetini ölçmek için Türkiye'de kullanılan ölçekler iki boyutlu ya da tek boyutlu olduğu için yeterli olmadığı düşünülmüş partner/eş şiddetini çok boyutlu olarak ölçen Composite Abuse Scale'nın geçerlilik güvenirlilik çalışması yapılmıştır. Composite Abuse Scale ve Partner Abuse Scalası'nın (PAS) toplam şiddet skala puanları arasındaki ilişki; r =.93; p= .001 olduğu görülürken, yapılan t testinde toplam puanlar arasındaki fark; z = -.738; p=0.461 şeklinde bulunmuştur. Partner Abuse Scalasının ölçüt bağıntılı geçerlilik çalışmasında PAS ile ilişki doyumu arasındaki ilişki; -.70; bulunurken, depresyon düzeyleri arasındaki ilişki .58 bulunmuştur (sırasıyla p
- Published
- 2020
13. Manyetik eğrilerinin Fermi-Walker türevinin enerjisi
- Author
-
Özdemir, Hatice
- Subjects
Bishop çatı ,Tip-2 Bishop çatı ,Lorentz kuvveti ,Manyetik eğriler ,Fermi-Walker türevi ,Enerji - Abstract
Bu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çalışmanın giriş kısmı verilmiştir. İkinci bölümde, konu hakkında kaynak araştırması yapılmıştır. Üçüncü bölümde, konu ile ilgili temel tanım ve kavramlar ifade edilip, 3-boyutlu Öklid uzayındaki manyetik eğriler ile ilgili tanım ve teoremlere yer verilmiştir. Dördüncü bölümde, manyetik eğrilerin Fermi-Walker türevlerinin enerjileri hesaplanmıştır. Son bölümde ise sonuçlar verilmiştir.
- Published
- 2020
14. Hasak Koyunlarında Broncho-Pulmonar Segmentasyon Üzerine Makroanatomik Bir Çalışma
- Author
-
Özüdoğru, Zekeriya, primary and Özdemir, Hatice, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
15. Hasak koyunlarının akciğer damarları üzerine makroanatomik bir çalışma
- Author
-
Özüdoǧru, Zekeriya, Özdemir, Hatice, and Veteriner Fakültesi
- Subjects
Gemi ,Hasak Sheep ,Vessel ,Health Care Sciences and Services ,Akciğer ,Anatomy,Hasak sheep,Lung,Vessels ,Anatomi ,Anatomy ,respiratory system ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri ,Lung ,Hasak Koyun ,Akciğer,Anatomi,Damar,Hasak koyunu - Abstract
Çalışmada, hasak koyunlarında akciğer damarlarının makroanatomik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Deney Hayvanları Ünitesi Birimi’nden temin edilen ortalama 43-62 kg. ağırlığında 8 adet Hasak koyun akciğeri kullanıldı. Materyallere korozyon kast ve latex enjeksiyon metodu uygulandı. Kastları çıkarılan ve diseke edilen akciğerler fotoğraflanarak çalışmada sunuldu. Akciğerler cavum thoracis içinde pleura visceralis (pleura pulmonalis) ile sarılmış olarak bulundu. Temiz kanı kalbe taşıyan venae pulmonales, akciğerin ilgili loplarını terkettikten kısa bir mesafe sonra v. pulmonalis lobi cranialis dextri ve v. pulmonalis lobi medii’nin birleşmesiyle cranial kökü, v. pulmonalis lobi caudalis dextri, ramus lobi accessorii, v. pulmonalis lobi cranialis sinistri ve v. pulmonalis lobi caudalis sinistri’nin birleşmesiylede caudal kökün oluştuğu ve bu iki kökün atrium sinistere açıldığı tespit edildi. Truncus pulmonalis’in (arteria pulmonalis) sağ ventriküldeki venöz kanı akciğerlere taşıyan bir damar olduğu ve orijininde 3 adet semilunar kapak bulunduğu gözlendi. Damar orijininden hemen sonra sinüs trunci pulmonalis denilen bir şişkinlik yaptı ve bifurcatio trachea düzeyinde a. pulmonalis dextra ve a. pulmonalis sinistra’ya ayrılarak sonlandı. Yapılan çalışmada hasak koyunlarının akciğer damarlarının anatomik özellikleri ve diğer türler ile benzerlik ve farklılıkları ortaya konmuştur, The aim of this study was to investigate the macroanatomical examination of lung vessels in Hasak sheep. In this study, 8 Hasak sheep lungs from Konya Bahri Dağdaş International Agricultural Research Institute, Unit of Experimental Animals Unit were used. Corrosion casting technique and latex injection were applied to the materials. Corrosion casting technique and latex injection materials were photographed and presented in the study. The lungs were found to be wrapped with pleura visceralis (pleura pulmonalis) in the cavum thoracis. The venae pulmonales, carrying the clean blood to the heart, left the lobes of the lung. Later, cranial root was formed by the merger of the v. pulmonalis lobi cranialis dextri ve v. pulmonalis lobi medii and also caudal root was formed by the merger of the v. pulmonalis lobi caudalis dextri, ramus lobi accessorii, v. pulmonalis lobi cranialis sinistri and v. pulmonalis lobi caudalis sinistri. These two roots were opened to the atrium sinister. It was observed that truncus pulmonalis (arteria pulmonalis) was a vessel that carries the venous blood in the right ventricle to the lungs and 3 semilunar valvula found in its origin. Truncus pulmonalis ended with divided of a. pulmonalis dextra ve a. pulmonalis sinistra at the level of bifurcatio trachea. In this study, anatomical features of lung vessels and similarities and differences with other species were revealed.
- Published
- 2019
16. Sistemik lupus eritematozuslu hastalarda kalp fonksiyonlarının değerlendirilmesi
- Author
-
Özdemir, Hatice Ayşe, Yılmaz, Erdal, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Rheumatic diseases ,Heart diseases ,Echocardiography ,Ultrasonography-doppler ,Heart function tests ,Lupus erythematosus-systemic ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
Sistemik lupus eritematozus (SLE) cilt, böbrekler, akciğerler, eklemler, sinir sistemi, seröz membranlar ve diğer organ ve dokuları etkileyebilen, sebebi bilinmeyen kronik inflamatuvar bir hastalıktır. SLE'li çocuklarda en sık görülen kardiyak problem perikardittir. Perikardit dışında miyokardit, kapak hastalıkları ve koroner arter hastalığı gelişebilir. Kardiyak anomaliler genelde klinik bulgu vermezler. Subklinik vakaların tespit edilenden daha yüksek oranda olduğu düşünülmektedir. Sistolik ve diyastolik bozuklukları genellikle birlikte görülmelerine rağmen, sistolik ve diyastolik ölçümleri birleştiren çok az doppler ekokardiyografik değişken vardır. Son zamanlarda sistolik ve diyastolik perfomansı birleştiren yeni bir doppler ekokardiyografik indeks üzerinde durulmuştur. Bu indeks ilk defa Tei ve ark. tarafından kullanılmış, sol ventrikülün sistolik ve diyastolik fonksiyonları noninvaziv olarak tahmin edilmeye çalışılmıştır. Miyokard performans indeksi, izovolümetrik kontraksiyon zamanı ve izovolümetrik relaksasyon zamanı toplamının ejeksiyon zamanına oranı olarak tanımlanmıştır. Çalışmamızın amacı sistemik lupus eritematozuslu çocuk hastaların kardiyak fonksiyonlarını değerlendirilip, asemptomatik oldukları dönemdeki erken fonksiyon bozuklarının saptanmasıdır. Bu çalışmaya 2015-2018 yılları arasında Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Romatoloji Polikliniğine başvuran 20 tane sistemik lupus eritematozusu olan çocuk dahil edilmiştir. Kontrol grubu olarak Çocuk Kardiyoloji Polikliniğine başvuran 36 tane sağlıklı çocuk alınmıştır. Hasta grupta 5 erkek hasta, 15 kız hasta bulunurken kontrol gurubu 13 erkek 23 kız hastadan oluşmaktadır. Kontrol grubu ile SLE'li grup arasında demografik özellikler olan boy, kilo, vücut kütle indeksi arasında anlamlı bir fark yoktu. Hasta grupta 5 adet SLE nefriti, 1 adet hemolitik anemi ve 1 adet hipertansiyonun eşlik ettiği sol ventrikül hipertrofisi bulundu. Yapılan konvansiyonel ekokardiyografideki gruplar arasında ejeksiyon fraksiyonu değeri arasında anlamlı fark yokken (p>0,05), kardiyak doku Doppler ile bakılan miyokard performans indeksi SLE'li grupta anlamlı olarak artmıştı (p 0.05). Myocardial perfusion index with cardiac tissue Doppler was significantly increased in SLE group (p
- Published
- 2019
17. Antalya ili mobilya satış mağazalarının sorunları
- Author
-
Özdemir, Hatice, Serin, Hasan, and Orman Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Forestry and Forest Engineering ,Ormancılık ve Orman Mühendisliği - Abstract
Endüstrinin gelişmesiyle birlikte sanayi devrimine kadar uygulanan ve el üretim yöntemi kullanılan mobilya üretiminde yeni bir süreç başlamıştır. Seri üretimin tasarım anlayışını değiştirmesi; hızlı üretim, kolay ulaşım ve mobilyanın toplum hayatında daha fazla yer tutmasıyla birlikte farklı sorunları beraberinde getirmiştir.Bu çalışmada Antalya da rastgele seçilen dört ilçede bulunan mobilya mağazalarında yaşanan sorunların araştırılması amaçlanmıştır. Araştırma esnasında, 150 mobilya mağazası çalışanları ile yüz yüze anket yöntemi uygulanarak elde edilen veriler istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda, yaşanan sorunlara birçok faktörlerin etki ettiği tespit edilmiştir. Ayrıca mobilya mağazalarında yaşanan sorunlara ilişkin cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ile ilgili hipotezler oluşturulmuş, test edilmiş ve hipotezlerin sonuçları değerlendirilmiştir.Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, cinsiyet dağılımına bakıldığında genel olarak çalışanlar erkektir. Ayrıca işletme sahipleri de erkektir. Şirketler büyüdükçe kadın çalışan sayısı artmaktadır. Çalışanların genel ortalaması lise mezunudur. Şirketler büyüdükçe daha deneyimli ve eğitim seviyesi yüksek insanlara yer verilmesi gerekirken bu durum lise mezunu olarak tespit edilmiştir. With the development of the industry, a new process started in the furniture production which was applied until the industrial revolution and which used hand production method. community life. The changing the design concept of mass production has brought different problems with rapid production, easy transportation and furniture taking more space in society.In this study, it was aimed to research the problems experienced in furniture stores located in four randomly selected province in Antalya. During the research, the data obtained by using face to face survey method with the employees of 150 furniture stores were evaluated statistically. As a result of this evaluation, it was determined that various factors have an effect on the problems experienced. İn addition, hypothesis about gender, age, level of education related to the problems experienced in furniture stores were formed, tested and the results of hypothesis were evaluated.According to the results of the study made, when looking at gender distribution, the employees are male in general. Business owners(employers) are also male. As companies grow, the number of female working increases. The general average of employees is high school graduates. As companies grow, while more experienced and highly educated people should be given place, this situation was determined as high school graduates. 81
- Published
- 2019
18. İstanbul’da geçici koruma altındaki Suriyelilere yönelik sağlık hizmetleri
- Author
-
Turnalıgil, Verda, Tüzgen, İsmail Erkam, Özdemir, Hatice, Albayrak, Selami, and Tüzgen, İsmail Erkam
- Subjects
Halk Sağlığı ,Emergency and Disaster Medical Services ,International Health Care Management ,Uluslararası Göç ,Humanitarian Assistance ,International Migration ,İnsani Yardım ,Uluslararası Sağlık Yönetimi ,Public Health ,Acil Durum ve Afet Sağlık Hizmetleri - Abstract
Turkey has historically been a country of origin, transit and destination for migrants. Following the first entry to Turkey in 2011, the Syrian "influx" arrived in unexpected masses and individually. In June of 2019, Turkey continues to host 3,613,644 registered Syrians under temporary protection, of which 546,296 reside in Istanbul. Turkey is the country with the world’s largest population and Istanbul is the city with the highest numbers of Syrians. During a time of unprecedented international migration and unparalleled human suffering, health care administrators of Istanbul as torchbearers, present experiences which will help lead the future of international migration. In this manuscript-effort they present lessons learned for the world to benefit from. The transformation from “emigration” to “immigration” may transform the host country's demographic structure, from the standpoint that “emigration” defines departing from one’s natural home; whereas, “immigration” implies permanent residence. Authors draw attention to policy considerations for integration. The major concern that “universal responsibility should spread more evenly across countries in times of global humanitarian need” is emphasized. Keywords: International migration, public health, international health care management, humanitarian assistance, emergency and disaster medical services. Göç hareketlerinde başlangıç, geçiş ve varış noktası olan Türkiye tarihsel olarak, göç alan, veren ve geçiş sağlayan bir ülke konumunda yer almıştır. Türkiye’ye 2011’de giriş yapan ilk Suriyeli sığınmacı kafilesinin ardından bölge, hem bireysel hem de kitleler halinde beklenmedik yoğunlukta insani “akın” ile karşılaşılmıştır. Haziran 2019 tarihinde, geçici koruma altında bulunan 3.613.644 kayıtlı Suriyeli’nin, 546.296’sı halen İstanbul’da ikamet etmektedir. Küresel boyutta en yüksek Suriyeli sığınmacı nüfus Türkiye’de yaşamaktadır. İstanbul ise en fazla Suriyelinin barınmakta olduğu ildir. İstanbul'un sağlık yöneticileri, il genelindeki sorumlulukları dolayısıyla, eşi görülmemiş boyutlarda bir uluslararası göçe şahitlik etmiş olup, dünya genelinde uluslararası göç konularının geleceğine ışık tutabilecek deneyimlerini ve benzersiz acıların çekildiği bu dönemde öğrenilen dersleri, bu özgün makalede, insanlık yararına sunmaktadırlar. Geçici korumayı izleyen dönemden, bundan böyle, kalıcı yerleşime geçiş söz konusu olabilir. Kütlesel boyuttaki “sığınmadan-göçe" geçiş, ev sahibi ülkenin demografik yapısını dönüştürebilir. Öngörüler çerçevesinde, entegrasyonu mümkün kılacak, uyum ve bütünleşmeye imkân sağlayacak sağlık politikaları değerlendirilmektedir. Küresel çapta insani ihtiyaçlar belirdiğinde, evrensel sorumluluklar ülkeler arasında daha adil şekilde paylaştırılmalıdır. Bu temel kaygı vurgulanmaktadır.
- Published
- 2019
19. Evaluation of the effect of storage time and disinfectant solutions on the dimensional accuracy of impression materials with digital radiography
- Author
-
ÖZDEMİR, Hatice, primary and Azlağ Pekince, Kader, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
20. The effect of laboratory procedures and repeated-glazing on color of metal-ceramic restoration
- Author
-
Özdemir, Hatice, primary and Duymus, ZeynepYesil, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
21. Yaşlıların belediyelerce verilen hizmetlere bakış açısı: Etimesgut Belediyesi örneği
- Author
-
Özdemir, Hatice, İçağasıoğlu Çoban, Münire Arzu, and Sosyal Hizmet Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration ,Aged care services ,Social services ,Local administrations ,Sosyal Hizmetler ,Ankara-Etimesgut ,Municipalities ,Municipal services ,Social Services ,Aged - Abstract
Bugün yaşlı nüfusun hızla artması yaşlılığın 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri haline gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, yaşlılık hizmetleri tüm dünyada gündemde olan bir konudur. İnsanlar yaşlandıkça çeşitli problemlerle yüz yüze kalmaktadırlar. Bunlardan bazılarını sağlık problemleri, bakım sorunu, yalnızlık, ihmal, istismar vb. olarak belirtmek mümkündür. Dolayısıyla yaşlanmanın içerdiği fiziksel, psikolojik ve toplumsal değişimler söz konusudur. Bu nedenle yaşlı bireylere sunulacak hizmetlerin yaşlı odaklı olması önem taşımaktadır. Günümüzde yaşlılara yönelik hizmetler kamu yerel yönetim ve sivil toplum örgütleri ile yürütülmektedir.Bu hizmetlerin yaşlının ihtiyacını karşılayacak biçimde olabilmesi için yaşlının hizmete ilişkin değerlendirmeleri önem taşımaktadır. Buradan hareketle bu çalışmanın temel amacı, Ankara'da Etimesgut Belediyesi tarafından yaşlılara yönelik verilen hizmetlerin yaşlılar tarafından nasıl görüldüğünün belirlenmesidir. Çalışmadan elde edilen verilerin hizmetlerin geliştirilmesinde etkili olacağı umulmaktadır.Araştırmanın çalışma evreni olarak Etimesgut Belediyesi seçilmiştir. Araştırmanın örneklemini ise Etimesgut İlçesi sınırları içinde bulunan Pembe Köşk, Eryaman ve Etimesgut Emekli Konaklarından hizmet alan yaşlılar oluşturulmuştur. Araştırmanın modeli tarama modelidir. Araştırmanın verileri Mayıs-Haziran 2017 tarihleri arasında Konaklardan hizmet alan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 164 yaşlı birey oluşturmuştur. Çalışmada, demografik özellikler, psiko-sosyal sorunlar ve bu sorunlar arası ilişkiye bakılmıştır.Araştırmanın verileri,görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın sonunda katılımcıların tamamının 65-74 yaş arasında olduğu, yarısından fazlasının evli olduğu, %41,4'nün lise düzeyine kadar eğitim aldığı %80,5'nin emekli maaşına sahip olduğu, %40,2'sinin gelirini az bulduğu, yarıdan fazlasının kendi evinde yaşadığı, arkadaş ilişkilerinin önemli olduğu, tamamına yakınının kendini mutlu hissettiği bulunmuştur. Yaşlılar belediye hizmetlerinden genel olarak memnun olduklarını ifade etmişlerdir. Memnun olmayanlar ise yaşlılara yönelik hizmetlere ulaşımın zor olması nedeniyle memnun olmadıklarını belirtmişlerdir. Yaşlıların mutluluk düzeyleriyle sosyo-demografik özellikleri karşılaştırıldığında ise kadınların, evlilerin, gelir durumunu az yeterli olarak belirtenlerin ve eğitim durumu yüksek olan yaşlıların daha mutlu oldukları görülmüştür. Ayrıca, yaşlıların mutluluk düzeyleri ile belediyeden alınan hizmet arasındaki ilişki incelendiğinde orta düzeyde pozitif bir ilişki olduğu görülmüştür. Yani, belediyeden alınan hizmetlerdeki memnuniyet arttıkça mutluluk oranı artış göstermektedir.Anahtar Kelimeler: Yaşlılık, Yerel Yönetim, Sosyal Hizmet. Nowadays the rapid growth of the elderly population has become one of the most important problems in the 21st century. For this reason, elderliness services are a topic that is on the agenda all over the world. When the people get older, they experience various problems. Some of them are health problems, maintenance problems, neglect and abuse and loneliness so on. Hence, the elderliness involves physical, psychological, and social changes. So the services which will be offered should be aged-focused. Today, services for elderly people are carried out with public local governments and non-governmental organizations. In order for these services to be able to meet their needs, elderly people's evaluations are important. From this point of view, the main purpose of this study is determine to how the services which are provided by Etimesgut Municipality evaluated by the elderly people. It is hoped that the data obtained from the research will be effective in improving the services. The universe of the study consisted of elderly people residing in the Etimesgut district. 164 people from 60 years of age who are receiving services in the Municipality of Etimesgut. . The model of the research is the descriptive model. The survey's data were collected from May to June 2017 and consisted of 164 elderly individuals who were receiving services from retirement homes and agree to participate in the survey. In this study, demographic characteristics, psycho-social problems and the relationship between these problems were examined. The data of the study were obtained using the interview form. At the end of the research, it was found that all the participants were between 65 and 74 years of age, more than half of them are married, 41.4% received education up to high school level, 80.5% have a pension, 40.2% of them having income less, where more than half of them live in their own home, friend relationships are important, almost all of them are feeling. Generally elders expressed satisfaction with municipal services. Those who are not satisfied have indicated that they are not satisfied of the transportation services. When socio-demographic characteristics of the elderly are compared with their happiness level, it is seen that women, marriages, those who declare low income and seniors with high education status are happier.Furthermore, when the relationship between the happiness of the elderly and the service received from the municipality is examined, a positive relationship was found .That is, the happiness rate increases as the satisfaction of the services received from the municipality increases.Keywords: Aging, Municipal Government, Social work. 77
- Published
- 2017
22. 'El-Kitâb fî Te'allümi'l-Arabiyye' adlı serinin Arapça öğretimi açısından değerlendirilmesi
- Author
-
Özdemir, Hatice Kübra, Bakkaloğlu, Mehmet Kasım Abdussamet, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Bakkaloğlu, M. K. Abdussamet, and Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Arap Dili ve Belagatı Bilim Dalı
- Subjects
Foreign language teaching ,Textbooks ,Arabic ,Yabancı dil eğitimi ,Teaching ,Books ,Eğitim ve Öğretim ,Teaching aids ,Doğu Dilleri ve Edebiyatı ,Foreign language ,Eastern Linguistics and Literature ,El-Kitab fi Te'allümi'l-Arabiyye ,Arapça ,Education and Training ,Ders kitapları ,Arap dili ,Eğitim ve öğretim - Abstract
Giriş, sonuç, üç bölümden oluşan bu çalışma, genelde yabancı dil öğretiminde takip edilen yaklaşım, yöntem, teknik ve önemli bir yere sahip olan ders kitapları ile destekleyici-tamamlayıcı materyallerin dil öğretimindeki işlevine açıklık getirmektedir. Özelde ise Kristen Brustad, Mahmud el-Batal ve Abbas el-Tunsî tarafından kaleme alınan ve Georgetown Üniversitesinin basımı yapılan `el-Kitâb fî te'allümi'l-Arabiyye` adlı ders kitabı serisinin Arapça öğretimine katkılarını belirlemekle beraber söz konusu ders kitabının destekleyici-tamamlayıcı materyallerinin yapısını ve özelliklerini inceleyip gerekli görülen yerlerde önerilerde bulunmayı amaçlamaktadır.`el-Kitâb fî te'allümi'l-Arabiyye` adlı seri, Arapça eğitiminde öğrenciyi ilk, orta ve ileri derece dil yeterliliğine ulaştırmayı isterken dilin gerçeğine yönelerek kültür ağırlıklı bir Arapça eğitimi hedeflemektedir. Batı kökenli öğrencilere Orta Doğu'nun kültür, coğrafya ve siyasetini tanıtmayı merkez almıştır. Dilbilgisi anlatımında takip ettiği Spiral prensip ile İntergrammer teorisinin yanı sıra anlatımdaki samimi ve sade yapı dikkat çeker. el-Kitâb, hitap ettiği kitlenin öğretmen ihtiyacını en aza indirerek onlara dil öğrenim tecrübelerinin her sahasında en iyi rehber olmayı hedeflemektedir. Recent years have seen major developments in the teaching and learning of Arabic as a foreign language. As a result of the surge in interest in learning Arabic, Arabic practitioners have attempted to adapt or to implement new theoretical approaches. This study, which consists of an introduction, a conclusion and three chapters, aims at finding out contributions of `al-Kitaab fii Ta'allum al-'Arabiyya`. Written by Kristen Brustad, Mahmoud al-Batal and Abbas al-Tonsi, and published by Georgetown University Press, This text book is designed for beginning, intermediate, and advanced proficiency language levels. It claims to cover the four language skills equally; listening, speaking, writing and reading in addition to culture. And also, al-Kitaab aims at guide westerner students for their works relevant to the region in terms of its politics, cultures and geography and history. These materials rely on a theory of intergrammar and the principle of spiralling in grammar presentation and the explanations are brief and simple. It is the goal of this approach to help students in all areas of language learning experience. 556
- Published
- 2017
23. Genotype and Allele Frequency of CYP3A4 -392A>G in Turkish Patients with Major Depressive Disorder
- Author
-
UÇKUN, Zuhal, primary, BASKAK, Bora, additional, ÖZDEMİR, Hatice, additional, ÖZEL-KIZIL, Erguvan Tuğba, additional, DEVRİMCİ-ÖZGÜVEN, Halise, additional, and SÜZEN, Halit Sinan, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
24. The Patient Safety Culture Perception of Surgery Nurses and Its Relationship with Sociodemographic Characteristics
- Author
-
CİĞERCİ, Yeliz, ÖZDEMİR, Hatice, and KILIÇ, İbrahim
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,Hasta güvenliği,hasta güvenliği kültürü,cerrahi hemşiresi ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri ,Patient safety,patient safety culture,surgery nurse - Abstract
Bu çalışmada, Afyonkarahisar il merkezinde faaliyet gösteren hastanelerde görev yapan cerrahi hemşirelerinin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algılarının belirlenerek, hemşirelerin sosyodemografik özellikleri ile ilişkisinin ortaya konması amaçlanmıştır. Toplam 121 cerrahi hemşireden elde edilen anketler değerlendirmeye alınmıştır. Araştırma hasta güvenliği kültürüne ilişkin mevcut durumu ortaya koyması bakımından betimsel (descriptive) bir çalışma niteliğindedir. Veri toplama yöntemi olarak anket tekniği kullanılmış olup, bu çalışmada Hasta Güvenliği Kültürü Hastane “Hospital Survey on Patient Safety Culture” anketi kullanılmıştır. Verilerin analizinde ortalama ± standart sapma, frekans, yüzde, t testi ve varyans analizi kullanılmıştır. Çalışmada, hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin her bir boyuttaki genel algılarının orta düzeyde olduğu saptanmıştır. Bunun yanında devlete bağlı hastanelerde görev yapan hemşirelerin, özel hastanelerde çalışanlara göre daha olumsuz bir algı içerisinde oldukları tespit edilmiştir. 20 yaş ve altındaki hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin çalışılan birim, iletişim ve raporlama ile ilgili algısının diğer gruplardan yüksek olduğu belirlenmiştir. Araştırmada, cerrahi hemşirelerin hasta güvenliği kültürü algısının orta düzeyde olduğu sonucuna varıldı., The aim of this study was to determine the Patient Safety Culture Perception (PSCP) of the surgery nurses working in the hospitals in Afyonkarahisar and to examine of relationship between PSCP and sociodemographic characteristics. Total of 121 nurses working in the surgery units of the hospitals in Afyonkarahisar participated in this survey. This study, may be defined as a descriptive study by revealing the current status about patient safety culture. “Hospital Survey on Patient Safety Culture” questionnaire is used to collect data. In the study, frequency, percentage mean, standard deviation, independent samples t test and one way ANOVA were used for data analysis. It was found that the general perception of the nurses on all the subscales of the Patient Safety Culture (PSC) was at medium level. However in all other subscales, nurses in government hospitals and University graduated nurses have more negative perception than nurses working in private hospitals and high school graduated nurses accordingly. It was defined that the understanding and perception of the nurses for reporting, communication and your work area/unit who are 20 years old or younger was relatively higher than the others. In conclusion, the PSCP levels of surgery nurses were at medium levels according to this study.
- Published
- 2016
25. Effect of different surface treatments on bond strength of different resin cements to lithium disilicate glass ceramic: an in vitro study
- Author
-
Özdemir, Hatice, primary and Aladağ, Lütfü İhsan, additional
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
26. SABİT PROTETİK RESTORASYONLARIN SÖKÜM NEDENLERİNİN ARAŞTIRILMASI VE GELENEKSEL SÖKÜM YÖNTEMLERİ İLE KaVo CORONAflex RESTORASYON SÖKÜCÜSÜNÜN KARŞILAŞTIRILMASI
- Author
-
POLAT SAĞSÖZ, Nurdan, YANIKOĞLU, Nuran, ALADAĞ, Lütfü, ÖZDEMİR, Hatice, and ÇİFTÇİ, Hilal
- Subjects
Dentistry, Oral Surgery and Medicine ,Diş Hekimliği ,Sabit protetik restorasyon,kuronköprü sökümü,restorasyon materyalleri ,Fixed prosthetic restorations,Removal of crown and bridge,Restoration materials - Abstract
Purpose: Removal of fixed prosthetic restorations on the supported tooth is required due to pain, apical pathology, facet fractures, cavities, and renovation. This study aims to find out especially the reasons for removal of fixed prosthetic restorations that have removal indications; to observe their state of occlusion with the opposite jaw; and to assess the periodontal state and to compare removal methods (between traditional removal methods and using KaVo CORONAflex method). Material and method: This study was carried on 160 patients who age ranged between 19 and 75 (94 women, 66 men). Totally, 815 units of prtotheses (800 bridge and 15 crowns) are evaluated. 6 of them (%3,8) had full metal restorations, 27 of them (%16,9) had metal-acrylic, 111 of them (%69,4)had metal-ceramic and 16 of them (%10) had all ceramic crown and bridge restorations. In addition to the personal informations of the patients; the type of restorations, the number of units, the presence of wings, the material of restoration was made of, the time duration of use, reasons for removal, the periodontal state, the state of occlusion with the opposite jaw, and removal method of the fixed prosthtic restorations that have removal indications were recorded on previously prepared forms. Mann-Whitney U, Ki Kare test was applied to compare groups (α=0,05). Results: The time duration of use of bridge and crown restorations was between 0 and 28 years, and it was 6.18 years in average. The relations between the reasons for removal and duration of use, the type prosthetic restorations materials and duration of use (p, Amaç: Destek dişte ağrı, apikal patoloji, faset kırığı, çürük ve yenileme nedeniyle sabit protetik restoras- yonların sökümü gerekmektedir. Bu çalışmada söküm endikasyonu konulan sabit protetik restorasyonların özellikle söküm nedeni, periodontal durumun değer- lendirilmesi ve söküm yöntemlerinin karşılaştırılması (geleneksel söküm yöntemleri ile KaVo CORONAflex kullanılan yöntem) amaçlanmıştır.Gereç ve yöntem: Çalışma yaşları 19 ve 75 arasında değişen 160 kişi (94 kadın; 66 erkek) üzerinde yapıldı. 800’ü köprü protezi, 15’i kuron protezi olmak üzere toplam 815 üye restorasyon söküldü. Bu restorasyonların 6’sı (%3,8) tam metal kuron, 27’si (%16,9) metal-akrilik, 111’i (%69,4) metal-seramik ve 16’sı (%10) tam seramik kuron ve köprü protezleridir. Hastaların kişisel bilgileriyle birlikte, söküm endikasyonu konulan sabit protetik restorasyonların, üye sayısı, kanatlı olup olmadığı, yapıldığı materyal, kullanım süresi, söküm nedenleri, periodontal durum ve söküm yöntemi hazırlanan formlara kaydedildi. İkili karşılaş- tırmalar için Mann-Whitney U, Ki Kare testinden yararlanıldı (α=0,05).Bulgular: Köprü ve kuron restorasyonları için kullanım süresi 0-28 yıl arasında değişmekle birlikte ortalama kullanım süresi 6,18 yıldır. Restorasyonun söküm nedeni ile kullanım süresi, protezin yapıldığı materyal ile kullanım süresi (p
- Published
- 2015
27. Kadın yöneticilerin demografik özellikleri açısından liderlik tarzlarının analizi: İstanbul ilinde bir araştırma
- Author
-
Özdemir, Hatice, Kayabaşı, Aydın, and İşletme Ana Bilim Dalı
- Subjects
Leadership ,İşletme ,Women managers ,Demographic characteristics ,Women ,Leadership models ,Istanbul ,Managers ,Business Administration - Abstract
Yönetim bilimi alanınında, liderlik kavramı, üzerinde bir çok araştırma yapılmış konuların başında gelmektedir. Yapılan araştırmalara bakıldığında genel olarak hepsinde liderliğin zaman, işletme koşulları ve cinsiyete bağlı olarak farklılık gösterdiği sonucuna varılmıştır. Çalışma yaşamında, en üst yönetim kademelerine yükselen kadın yöneticilerle ilgili her türlü yönetim alanıyla ilgili araştırmalar yapılmakta ve kadının iş dünyasındaki yeri birçok araştırmaya ilham kaynağı olmaktadır. İş hayatında kadın çalışanların ve yöneticilerin giderek artan popülasyonu ve ağırlığı kadınların liderlik özelliklerindeki karakter farklılıkları bu tez çalışmasında çıkış noktası olmuştur.Literatür taraması yapılmış ve liderlik alanında Daniel Goleman tarafından belirlenen liderlik stilleri ile ilgili `Kadın Yöneticilerin Demografik Özellikleri Açısından Liderlik Tarzlarının Analizi: İstanbul İlinde Bir Araştırma` başlığı altında tez çalışması ile liderlik konusunun akademik olarak farklı bir açıdan ele alınması hedeflenmiştir. Bu araştırma temel olarak kadın yöneticilerin liderlik stillerinindemografik farklılıklara ve iş hayatı koşullarına göre değişim gösterip göstermediğini istatistiki yöntemlerle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmanın ilk iki bölümünde yönetim kavramı, kadın yönetici profili, kadın yöneticilerin özellikleri ile liderlik özellikleri, liderlik fonksiyonları, liderliği belirleyen faktörler, liderlik davranışlarını açıklayan teorilergeniş bir şekilde açıklanmıştır. Daha sonra İstanbul İlinde Kadın Yöneticilerin Liderlik Özelliklerini Belirlemeye yönelik 350 orta ve üst düzey kadın yöneticiye anket çalışması gönderilmiş ve yapılan anketten elde edilen veriler çerçevesinde analiz yapılarak yorumlanmıştır.Anahtar Kelimeler: Yönetim, Kadın Yöneticiler, Liderlik, Liderlik Teorileri In the field of management, there are a lot of researches made about leadership that is one of hot topic issues. There searches about leadership show that leadership characteristics generally vary on time, business conditions and gender. A lot of researches at different areas of management science have been made about women managers that are rising to the top management level at working life. The place of women in the business world is a source of inspiration to many studies. The growing population of women employees and managers at business life and the differences of leadership characteristics of women has been the starting point of this study.The literature has reviewed and has been decided to write the thesis under the title of `The Analysis of Leadership Styles of Female Managers in Terms of Demographic Properties and Research at The City of İstanbul`. The main purpose of this study whether the leadership characteristics of female managers changes according to demographic conditions and business life conditions. In the first two chapters of this study, management and leadership concept, the profile of female managers, the properties of female managers, the properties and functions of leadership, the factors that determine leadership style and leadership theories are widely explained with convenient substructure to the literature. In the last part, the datas upon to the surveys made with mid-level and top-level female managers in Turkey's heart of business, İstanbul, have analysed and interpreted. Keywords: Management, Female Managers, Leadership, Leadership Theories 167
- Published
- 2015
28. Depresyon Hastalarında Endotel Fonksiyonları, Ekokardiyografik Parametreler ve Damar Sertliğine Antidepresan Tedavinin Etkisi
- Author
-
Tulmaç, Murat, Özdemir, Hatice, Şahin, Ömer, POYRAZ, Fatih, ŞİMŞEK, Vedat, CANLI, Derya, and EBİNÇ, Haksun
- Subjects
Depression,endothelial function,srterial stiffness,echocardiography ,Depresyon,endotel fonksiyonları,damar sertliği,ekokardiyografi - Abstract
Increasing evidence reveals that depression is emerging as an independent cardiovascular disease (CVD) risk factor. We investigated whether treating depression with seratonin reuptake inhibitors (SSRI) would effect echocardiographic systolic and diastolic functions, in addition endothelial function and arterial stiffnes indexes which are known CVD risk factors Fourtyone patients who were prescribed SSRI therapy for the first time due to major depression without known CVD and between 16-65 years of age were included. At the beginning of the study and after 8 weeks of SSRI therapy patients were underwent echocardiographic analysis of systolic and diastolic parameters, myocardial performance index (MPI) and aortic strain (Ao strain). Also by finger plethysmography with the aid of an auto-analyser pulse wave analysis were done and pulse propagation time (PPT), stiffness index (SI) and reflection index (RI) were measured. Endothelial functions were estimated with flow mediated dilatation method. Nineteen patients (46.3%) came to control visit after 8 weeks of therapy and the final analysis was done with their results. Compared to beginning, 8 weeks of therapy with SSRI resulted in an increase in systolic ejection fraction (%64,83±4,54 vs %66,80±3,3, p=0,020) and fractional shortening (%35,39±3,53 vs %37,11±2,49, p=0,013) and decrease in MPI (0,60±0,21 vs 0,45±0,15, p=0,004). The other parameters including left ventricular diastolic functions, aortic strain, endothelial function and aortic stiffness parameters were not significantly effected. Our results imply that short term therapy with SSRI in patients with newly diagnosed depression might favorably effect the left ventricular systolic functions whereas left ventricular diastolic functions, endothelial functions and aortic stifness parameters remain unchanged., Giderek artan bilgiler depresyonun bağımsız bir kardiyovasküler hastalık (KVH) risk faktörü olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmamızda seratonin geri alım inhibitörleri (SSRI) ile tedavinin kalbin sistolik ve diyastolik fonksiyonları ve kardiyovasküler hastalık gelişimi için bağımsız öngördürücüler olan aortik sertlik ve endotel fonksiyon parametreleri üzerine etkisini araştırdık. Çalışmaya 16-65 yaş arası bilinen KVH öyküsü olmayan ve major depresyon nedeni ile ilk defa SSRI tedavisi başlanan 41 hasta dâhil edildi. Tedavi başlangıcında ve 8 haftalık tedavi sonunda hastaların ekokardiyografik olarak sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri, miyokard performans indeksi (MPI) ve aortikgerilim (Ao strain) değerlendirildi. Otomatik analizör ile parmaktan pletismografik yöntemle yapılan nabız dalga analizi ile belirlenen nabız ilerleme zamanı (PPT), sertlik indeksi (SI) ve Refleksiyon indeksi (RI) hesaplandı. Endotel fonksiyonları akıma bağlı dilatasyon yöntemi ile değerlendirildi. Sekiz haftalık tedavi sonunda 19 hasta kontrole geldi (%46,3) ve nihai değerlendirmeye bu hastaların sonuçları dâhil edildi. Analiz yapılan hastaların tedavi öncesine göre tedavi sonunda sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun (%64,83±4,54 vs %66,80±3,3, p=0,020) ve fraksiyonel kısalmasının arttığı (%35,39±3,53 vs %37,11±2,49, p=0,013), MPI değerinin düştüğü gözlendi (0,60±0,21 vs 0,45±0,15, p=0,004). Bunun dışında diyastolik fonksiyon parametreleri,aortik strain, endotel fonksiyon ve aortik sertlik parametreleri açısından tedavi sonrasında anlamlı farklılık izlenmedi. Çalışmamız yeni tanı konmuş depresyonlu hastaların SSRI inhibitörü ile kısa dönem tedavilerinin sol ventrikül sistolik fonksiyonlarını olumlu yönde etkileyebileceğini, diyastolik fonksiyonlarda, endotel fonksiyonlarında ve büyük arter sertliğinde ise değişiklik yapmadığını gösterdi.
- Published
- 2014
29. Spin kaplama yöntemiyle rubrene ince filmlerinin hazırlanması ve optiksel özelliklerinin incelenmesi
- Author
-
Gürel Özdemir, Hatice, Barış, Behzad, Tuğluoğlu, Nihat, and Fizik Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering - Abstract
Bu tez çalışmasında, Rubrene organik yarıiletken ince filmlerin döndürme ile kaplama tekniği ile hazırlanması ve optik karakterizasyonu amaçlanmıştır. Rubrene ince filmin optik özellikleri 200-700 nm dalga boyu aralığında ışığın normal durumunda, geçirgenlik ve yansıma spektrofotometrik ölçümler kullanılarak incelenmiştir. Filmin görünür bölgede optiksel geçirgenliği %90-96 aralığında elde edilmiştir. Optik soğurma ölçümlerinden bant aralığı kenarı civarında optiksel geçiş tipinin dolaylı izinli geçiş olduğu bulunmuştur. Başlangıç optik ve nakil enerji aralıkları sırasıyla 2.31 ve 2.93 eV olduğu tespit edildi. Wemple-DiDomenico tek osilatör modeli ve tek terim Sellmeier dağılım ilişkisi optiksel dağılım parametrelerini analiz etmek için kullanıldı. Optik dielektrik sabitlerin analizlerinden, kayıp tanjant, elektrik modülü, optik iletkenlik, hacim ve yüzey enerji kayıp fonksiyonları ve durulma zamanı ayrıca tartışılmıştır. Üçüncü mertebeden doğrusal olmayan kutuplanma parametresi 10-12 akb olarak bulunmuştur. Ayrıca, taramalı elektron mikroskobu (SEM) hazırlanan rubrene ince filmin yüzey morfolojisini görüntülemek için kullanılmıştır.Anahtar Kelimeler: Organik yarıiletkenler, rubrene ince film, geçirgenlik, soğurma, yansıma spektrumu, soğurma katsayısı, dağılım parametreleri, dielektrik özellikler In this thesis study, rubrene organic semiconductor thin films preparation by spin coating technique and optical characterization were aimed. The optical properties of rubrene thin film were investigated using a spectrophotometric measurement of transmittance and reflectance at normal incidence of light in the wavelength range 200?700 nm. The optical transmittance of the film was obtained ranging of 90?96% in the visible region. The type of optical transition near the edge of the band gap from optical absorption measurements is found to be indirect allowed transition. The onset optical and transport energy gaps were found to be 2.31 and 2.93 eV, respectively. Wemple-DiDomenico single oscillator model and single term Sellmeier dispersion relation were used to analyze the optical dispersion parameters. From the optical dielectric constants analysis, the loss tangent, the electric modulus, the optical conductivity, the volume and surface energy loss functions, and the relaxation time were also discussed. The third order of nonlinear polarizability parameter is found to be of the order 10-12 esu. Scanning electron microscopy (SEM) was also used to image the surface morphology of the prepared rubrene thin film.Key Words: Organic Semiconductors, Rubrene Thin Film, Transmittance, Absorption, Reflection Spectrum, Absorption Coefficient, Dipersion Parameters, Dielectric Properties. 101
- Published
- 2014
30. Cerrahi hemşirelerinde hasta güvenliği kültürü algılarının belirlenmesi: Afyonkarahisar' da bir uygulama
- Author
-
Özdemir, Hatice, Ciğerci, Yeliz, and Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Patient safety ,Nurses ,Nursing care ,Nursing ,Nursing research ,Hemşirelik ,Perioperative nursing ,Nursing services ,Afyonkarahisar - Abstract
Hasta güvenliği, sağlık hizmetine bağlı hataların önlenmesi ve bu hataların neden olduğu yaralanma ve ölümlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalardır. Hasta güvenliği kültürü de, hasta güvenliğinin kurumun en öncelikli konusu ve ortak değeri olarak kabullenilmesidir.Bu araştırmanın amacı, Afyonkarahisar İl merkezinde faaliyet gösteren hastanelerde görev yapan cerrahi hemşirelerinin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algılarının belirlenmesidir. Araştırmanın evreni, Afyonkarahisar İl merkezindeki hastanelerde görev yapan cerrahi hemşirelerinden oluşmaktadır. Araştırmada örneklem alınma yoluna gidilmemiş olup, hastanelerin cerrahi servislerinde görev yapan tüm hemşirelere ulaşılarak `tam sayım` yapılmıştır. Buna göre, toplam 121 cerrahi hemşireden elde edilen anketler değerlendirmeye alınmıştır. Araştırma hasta güvenliği kültürüne ilişkin mevcut durumu ortaya koyması bakımından betimsel (descriptive) bir çalışma niteliğindedir. Veri toplama yöntemi olarak anket tekniği kullanılmış olup bu çalışmada da Hasta Güvenliği Kültürü Hastane `Hospital Survey on Patient Safety Culture` anketi kullanılmıştır. Verilerin SPSS for Windows paket programında değerlendirildiği çalışmada, hemşirelerin bireysel özellikleri frekans ve yüzde dağılımları ile sunulmuş olup, hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algıları ise frekans ve yüzde dağılımlarının yanı sıra aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri ile betimlenmiştir. Bununla birlikte, hemşirelerin hasta güvenliği kültürü algısının bireysel özelliklere göre karşılaştırılmasında iki grup için t testi ve ikiden fazla grup için varyans analizi gibi parametrik testlerden yararlanılmıştır.Çalışmada, hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algıları beş boyutta (çalışılan birim, yönetici, iletişim, raporlama ve genel hasta güvenliği) incelenmiş olup, her bir boyuttaki genel algılarının orta düzeyde olduğu saptanmıştır.Bunun yanında devlete bağlı hastanelerde görev yapan hemşirelerin özel hastanelerde çalışanlara göre daha olumsuz bir algı içerisinde oldukları tespit edilmiştir. Araştırmada, 20 yaş ve altındaki hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin çalışılan birim, iletişim ve raporlama ile ilgili algısının diğer gruplardan yüksek olduğu belirlenmiştir. Aynı zamanda bekar ve kırsal bölgede hayatını geçirenlerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin çalışılan birim ve raporlamaya yönelik algısı daha olumludur. Yoğun bakım ünitelerinde görev yapan hemşirelerin hasta güvenliği konusunda yöneticilere yönelik algıları genel cerrahi ve ameliyathanede görev yapan hemşirelere göre daha olumsuzdur.Sağlık kurumlarımızda çalışan hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algılarının saptanması, konu hakkında bilinçsel düzeyde bir betimleme yapabilmesine olanak sağlayacaktır.Anahtar Sözcükler: Cerrahi hemşireleri; hasta güvenliği; hasta güvenliği kültürü. Patient safety is known as a practice towards preventing errors, elimination of the injuries and death caused by health care itself. Patient safety culture as well, is the acceptance of making patient safety a top priority and a common value among the institution.The purpose of this study is to detect the perseption of the surgical nurses operating in the province of Afyonkarahisar over patient safety culture. Surgical nurses operating in the province of Afyonkarahisar are forming the population of our research. Sampling was not taken as our method but also a full census was conducted by reaching entire surgical nurses working in the surgical wing. According to this, questionnaires collected from 121 surgical nurses were assessed.Our research may be defined as a descriptive study by revealing the current status about patient safety culture. `Hospital Survey on Patient Safety Culture` questionnaire is used to collect data. The data is analyzed within SPSS for Windows software programme and individual spresifications of the nurses are submitted with frequency and percent distribution but also described with arithmetic avarage and standard deviation rates. Comparision for the patient safety culture perseptions affected by the individuality of the nurses, t-test is chosen for two groups and for over two groups analyses of variency method is chosen.In this study, the perceptions of nurses over patient safety culture is overviewed in five dimensions (working unit, administration, communication, reporting and general patient safety); overall perception within each dimension is detected to be in moderate level. At the same time, nurses working in state hospitals are found in a more negative perception other than nurses working in private hospitals. On the other side, nurses under the age of 20 are determined to have higher perception including the dimensions of working unit, communication and reporting on patient safety culture. Also nurses single and from the countryside are found to be more positive in the dimensions of working unit and reporting on patient safety culture. ICU (intensive care unit) nurses are found to have a more negative perseption than nurses in general surgery and operating rooms.In conclusion, detection of the perseptions on patient safety culture from nurses working in our medical agencies would allow a description on a cognitive level for the subject.Key words: Surgical nurses, patient safety;patient safety culture
- Published
- 2014
31. Erkeğin kullandığı aile planlaması yöntemlerinin kadın cinsel yaşamına etkisi
- Author
-
Özdemir, Hatice, Balkaya, Nevin Akdolun, Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doğum ve Kadın Hastalıkları ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Akdolun Balkaya, Nevin, and Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Sexual behavior ,Kontraseptif Ajanlar ,Cinsel Birleşme ,Cinsel Doyum ,Contraceptive Agents ,Family Planning ,Cinsel Davranış ,Contraceptive agents ,Cinsellik ,Women ,Family planning ,Kontraseptif Cihazlar-Erkek ,Orgasm ,Contraceptive devices ,Coitus ,Obstetrics and Gynecology ,Men ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Kontraseptif Cihazlar ,Sex Behaviour ,Contraceptive devices-male ,Contraceptive Devices ,Kadınlar ,Sexuality ,Aile Planlaması ,Erkekler ,Contraceptive Devices-Male - Abstract
Özdemir H. Erkeğin Kullandığı Aile Planlaması Yöntemlerinin Kadın Cinsel Yaşamına EtkisiAraştırma, erkeğin kullandığı AP yöntemlerinin kadın cinsel yaşamına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Kesitsel tipteki çalışma Aydın il merkezindeki 2 ve 12 No'lu ASM'de kondom ve GÇ yöntemi ile korunan 15-49 yaş evli kadınlarda yapılmıştır. Örneklemi; menopoza girmemiş, aktif cinsel yaşamı olan, eşi ya da kendisinde tanı konmuş herhangi bir psikiyatrik hastalığı ve CFB olmayan ve evrenden ulaşılan 518 kadın oluşturmuştur (K:%58.1, GÇ: %41.8). Veri toplamada, soru formu ve geçerlik-güvenirliği Ayseçkin Yılmaz ve Yıldız Eryılmaz (2004) tarafından yapılan CFİ (IFSF) kullanılmıştır. Veriler, kurum izinleri ve etik kurul onayıyla araştırmacının kadınları evlerinde ziyaret etmesi, bilgilendirilmiş onamlarının alınması ve öz bildirimleri yoluyla toplanmıştır. Değerlendirme, Mann Whitney U, Kruskall Wallis H ve çoklu regresyon analizi ile 0.05 anlamlılık düzeyinde yapılmıştır. Ortalama 34.97±6.49 yaşında olan kadınlar çekirdek aile özelliğinde (%82.6) ve lise ve üzeri eğitimlidir (%58.3). Yönteme özel danışmanlık kondomda biraz yüksektir (%23.3~13.4, p
- Published
- 2014
32. Determining of Patient Safety Culture Perception of Surgeon Nurses: An Application in Afyonkarahisar
- Author
-
Özdemir, Hatice, Ciğerci, Yeliz, and Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Bölümü
- Subjects
hasta güvenliği ,Cerrahi hemşireleri ,hasta güvenliği kültürü - Abstract
Hasta güvenliği, sağlık hizmetine bağlı hataların önlenmesi ve bu hataların neden olduğu yaralanma ve ölümlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalardır. Hasta güvenliği kültürü de, hasta güvenliğinin kurumun en öncelikli konusu ve ortak değeri olarak kabullenilmesidir. Bu araştırmanın amacı, Afyonkarahisar İl merkezinde faaliyet gösteren hastanelerde görev yapan cerrahi hemşirelerinin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algılarının belirlenmesidir. Araştırmanın evreni, Afyonkarahisar İl merkezindeki hastanelerde görev yapan cerrahi hemşirelerinden oluşmaktadır. Araştırmada örneklem alınma yoluna gidilmemiş olup, hastanelerin cerrahi servislerinde görev yapan tüm hemşirelere ulaşılarak “tam sayım” yapılmıştır. Buna göre, toplam 121 cerrahi hemşireden elde edilen anketler değerlendirmeye alınmıştır. Araştırma hasta güvenliği kültürüne ilişkin mevcut durumu ortaya koyması bakımından betimsel (descriptive) bir çalışma niteliğindedir. Veri toplama yöntemi olarak anket tekniği kullanılmış olup bu çalışmada da Hasta Güvenliği Kültürü Hastane “Hospital Survey on Patient Safety Culture” anketi kullanılmıştır. Verilerin SPSS for Windows paket programında değerlendirildiği çalışmada, hemşirelerin bireysel özellikleri frekans ve yüzde dağılımları ile sunulmuş olup, hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algıları ise frekans ve yüzde dağılımlarının yanı sıra aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri ile betimlenmiştir. Bununla birlikte, hemşirelerin hasta güvenliği kültürü algısının bireysel özelliklere göre karşılaştırılmasında iki grup için t testi ve ikiden fazla grup için varyans analizi gibi parametrik testlerden yararlanılmıştır. Çalışmada, hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algıları beş boyutta (çalışılan birim, yönetici, iletişim, raporlama ve genel hasta güvenliği) incelenmiş olup, her bir boyuttaki genel algılarının orta düzeyde olduğu saptanmıştır.Bunun yanında devlete bağlı hastanelerde görev yapan hemşirelerin özel hastanelerde çalışanlara göre daha olumsuz bir algı içerisinde oldukları tespit edilmiştir. Araştırmada, 20 yaş ve altındaki hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin çalışılan birim, iletişim ve raporlama ile ilgili algısının diğer gruplardan yüksek olduğu belirlenmiştir. Aynı zamanda bekar ve kırsal bölgede hayatını geçirenlerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin çalışılan birim ve raporlamaya yönelik algısı daha olumludur. Yoğun bakım ünitelerinde görev yapan hemşirelerin hasta güvenliği konusunda yöneticilere yönelik algıları genel cerrahi ve ameliyathanede görev yapan hemşirelere göre daha olumsuzdur.Sağlık kurumlarımızda çalışan hemşirelerin hasta güvenliği kültürüne ilişkin algılarının saptanması, konu hakkında bilinçsel düzeyde bir betimleme yapabilmesine olanak sağlayacaktır Patient safety is known as a practice towards preventing errors, elimination of the injuries and death caused by health care itself. Patient safety culture as well, is the acceptance of making patient safety a top priority and a common value among the institution. The purpose of this study is to detect the perseption of the surgical nurses operating in the province of Afyonkarahisar over patient safety culture. Surgical nurses operating in the province of Afyonkarahisar are forming the population of our research. Sampling was not taken as our method but also a full census was conducted by reaching entire surgical nurses working in the surgical wing. According to this, questionnaires collected from 121 surgical nurses were assessed. Our research may be defined as a descriptive study by revealing the current status about patient safety culture. “Hospital Survey on Patient Safety Culture” questionnaire is used to collect data. The data is analyzed within SPSS for Windows software programme and individual spresifications of the nurses are submitted with frequency and percent distribution but also described with arithmetic avarage and standard deviation rates. Comparision for the patient safety culture perseptions affected by the individuality of the nurses, t-test is chosen for two groups and for over two groups analyses of variency method is chosen. In this study, the perceptions of nurses over patient safety culture is overviewed in five dimensions (working unit, administration, communication, reporting and general patient safety); overall perception within each dimension is detected to be in moderate level. At the same time, nurses working in state hospitals are found in a more negative perception other than nurses working in private hospitals. On the other side, nurses under the age of 20 are determined to have higher perception including the dimensions of working unit, communication and reporting on patient safety culture. Also nurses single and from the countryside are found to be more positive in the dimensions of working unit and reporting on patient safety culture. ICU (intensive care unit) nurses are found to have a more negative perseption than nurses in general surgery and operating rooms. In conclusion, detection of the perseptions on patient safety culture from nurses working in our medical agencies would allow a description on a cognitive level for the subject.
- Published
- 2014
33. TÜMOROGENEZDE P53 GENİ VE GENETİK TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
- Author
-
GÜLSAR, Melis Gül, primary, ÖZDEMİR, Hatice Nur, additional, ÇEVİKER, Kadir, additional, BAĞCI, Özkan, additional, TATAR, Burak, additional, YAZKAN, Rasih, additional, and ERDEMOĞLU, Evrim, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
34. Association Between The 5-HTTLPR Polymorphism and Response to Citalopram in Turkish Patients With Major Depressive Disorder
- Author
-
Uçkun, Zuhal, primary, Başkak, Bora, additional, Özdemir, Hatice, additional, Ozel-kızıl, Erguvan Tuğba, additional, Ozguven, Halise Devrimci, additional, and Süzen, Halit Sinan, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
35. Primary school teachers' workaholic tendencies
- Author
-
Özdemir, Hatice, Deniz, Levent, Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalı, and Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Sınıf Öğretmenleri ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Eğitim, İlk ,İş Değerlendirmesi ,Öğretmenler, Yetiştirilmesi ,Güdüleme, Eğitimde - Abstract
ÖZETSINIF ÖĞRETMENLERİNİN İŞKOLİKLİK EĞİLİMLERİNİN İNCELENMESİBu araştırma, ilkokullarda görev yapmakta olan sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimlerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Tarama modeline uygun olarak düzenlenen bu araştırmada, özel ve devlet ilkokullarında görev yapmakta olan sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimlerinin cinsiyet, medeni durum, yaş, okul çeşidi, kıdem yılı, eğitim durumu, bir ayda ortalama eve iş götürme sıklığı, işe devam durumu, iş dışında kalan vakitlerini değerlendirme, psikolojik anlamda kendilerini kötü hissettikleri zamanlarda nasıl davrandıkları ve bir işi bitirme hakkındaki düşüncelerine bağlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir.Araştırmanın çalışma evrenini, 2012 – 2013 eğitim ve öğretim yılında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı devlet ve özel ilkokullarında görev yapan öğretmenler oluşturmaktadır. Araştırmada kolay ulaşılabilir örnekleme kullanılmıştır. Ataşehir, Kadıköy, Tuzla ve Üsküdar ilçelerinde bulunan devlet ve özel ilkokullarından, araştırmacı tarafından seçilen, 16’sı devlet ve 10’u özel ilkokul olmak üzere toplamda 26 ilkokulda görev yapan 352 sınıf öğretmeni bu araştırmanın örneklemini oluşmaktadır ( MEBBİS, 2013).Araştırmada, sınıf öğretmenlerine, araştırmacı tarafından geliştirilen demografik bilgilerin yanı sıra işlerine yönelik düşüncelerini de belirtebilecekleri bir anket ve işkoliklik eğilimlerini belirlemek için Spence ve Robbins (1992) tarafından geliştirilen ve Kart (2005) tarafından Türkçe’ye uyarlanması yapılan “İşkoliklik Envanteri” ölçeği uygulanmıştır. Ölçek 5’ li Likert tipinde olup “İşe Güdülenme” ve “İşten Zevk Alma” alt boyutlardan oluşmaktadır.Araştırmada elde edilen veriler SPSS 15,0 programı ile analiz edilmiştir. Sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimlerini belirlemek amacı ile öncelikle “İşkoliklik Envanteri” ve alt boyutlarından alınan puanların betimsel dağılımı yapılmıştır. Daha sonra “İşkoliklik Envanteri” ve alt boyutlarından aldıkları puanların cinsiyet, medeni durum, okul çeşidi, işe devam durumu, iş dışında kalan vakitleri değerlendirme, psikolojik durum ve bir işi bitirme, değişkenleri açısından karşılaştırılması için “Bağımsız Gruplar t-Testi”, sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimlerinin yaş, kıdem yılı, eğitim durumu, bir ay süresince ortalama eve iş götürme sıklığı, değişkenleri ile karşılaştırılması için “Tek Yönlü Varyans Analizi”, “Tek Yönlü Varyans Analizi- ANOVA” sonucunda ortaya çıkan anlamlı farklılığın hangi alt gruplar arasında olduğunu belirlemek için ise “Post-Hoc LSD Testi” analizleri kullanılmıştır.Araştırmada elde edilen bulgular şu şekilde özetlenebilir;İlkokul sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimleri yüksek bulunmuştur. Alt boyutlarda incelendiğinde ise hem işlerine güdülenmelerinin fazla olduğunu hem de işten zevk alarak çalıştıklarını söylemek mümkündür. Bu iki alt boyutun aldığı değerlerin birbirine yakın olmalarını ise sınıf öğretmenleri, küçük yaş grubu çocuklar ile çalışmanın hem onlara heyecan verdiğini hem de eğlenceli bir çalışma ortamı sağladığını yapılan görüşmelerde belirtmişlerdir. Cinsiyet değişkeni açısından değerlendirildiğinde ise kadın sınıf öğretmenlerinin erkek sınıf öğretmenlerine göre daha fazla işkoliklik eğilimi gösterdiği sonucuna varılmıştır. İlkokul sınıf öğretmenlerinin medeni durumlarının işkoliklik eğilimleri açısından anlamlı bir farklılık yaratmadığı sadece işe güdülenme alt boyutunda bekâr sınıf öğretmenlerinin evli olan sınıf öğretmenlerine göre işe daha fazla güdülendikleri sonucuna ulaşılmıştır. Yaş değişkeni açısından değerlendirildiğinde ise 20-30 yaş grubu aralığında görev yapmakta olan ilkokul sınıf öğretmenlerinin işten zevk alma, işe güdülenme ve işkoliklik eğilimlerinin diğer yaş gruplarına göre yüksek çıktığı sonucuna varılmıştır. Bu durumun ilerleyen yaş aralıklarında düşmeye başladığı görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimlerinin okul çeşidine göre değerlendirmesi yapıldığında ise özel ilkokullarda görev yapan sınıf öğretmenlerinin, devlet ilkokullarında görev yapan sınıf öğretmenlerine göre daha fazla işkoliklik eğilimi gösterdikleri, işlerine daha fazla güdülenerek ve daha fazla işlerinden zevk alarak çalıştıkları sonuçlarına ulaşılmıştır. İlkokul sınıf öğretmenlerinin işten zevk alma eğilimlerinin kıdemlerine göre farklılaştığı söylenebilir. Bu bulgudan hareket ile 10 yıl ve altında kıdeme sahip olan sınıf öğretmenlerinin 11 yıl ve üzeri kıdeme sahip olan sınıf öğretmenlerine göre işlerinden daha fazla zevk alarak çalıştıkları, işlerinde daha fazla güdülendikleri ve işkoliklik eğilimlerinin daha fazla olduğu görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinin işkoliklik eğilimleri eğitim durumu açısından incelendiğinde ise lisansüstü mezuniyet derecesine sahip olan sınıf öğretmenlerinin, lisans ve yüksek okul (eğitim enstitüsü, yüksek öğretmen okulu vb.) mezuniyet derecesine sahip olan sınıf öğretmenlerinden daha fazla işlerinden zevk alarak çalıştıkları daha fazla işkoliklik eğilimi gösterdikleri ve işlerine güdülenmelerinin daha fazla olduğu görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinden bir ay süresince evlerine ortalama 5-8 defa arasında iş götüren sınıf öğretmenleri ile 9 defa ve üzeri iş götüren sınıf öğretmenlerinin 4 defa ve altında eve iş götürenlere göre işlerinden daha fazla zevk aldıkları, 9 defa ve üzeri evlerine iş götüren sınıf öğretmenlerinin ise diğer sınıf öğretmenlerine göre işe güdülenmelerinin yüksek olduğu ve daha fazla işkoliklik eğilimi gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır. İşlerinde devamsızlık yapmayan sınıf öğretmenlerinin, devamsızlık yapanlara göre daha fazla işkoliklik eğilimi gösterdikleri anlaşılmaktadır. İş dışında kalan vakitleri değerlendirme açısından, sınıf öğretmenlerinin iş dışında kalan vakitlerinde de sadece işi ile ilgilenenlerin daha fazla işe güdülendikleri, işlerinden zevk aldıkları ve işkoliklik eğilimlerinin daha fazla olduğu sonucuna varılmıştır. Bunun yanında iş dışında kalan vakitlerinde ailesi, hobileri ve sosyal çevresine vakit ayıran sınıf öğretmenlerinde bu durumun tam tersi olduğu görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinden psikolojik anlamda kendilerini kötü hissettikleri zamanlarda nasıl davrandıklarına yönelik yapılan araştırmada ise iş yerinde çözüm arayacağını ve sadece iş yerlerinde mutlu oldukları için iş yerlerinde rahatlayacaklarını belirten sınıf öğretmenlerinin işe güdülenme, işten zevk alma ve işkoliklik eğilimlerinin, çözüm odaklı olduklarını ve yardıma ihtiyacı olduğunda mutlaka çevresinden yardım alacaklarını belirten sınıf öğretmenlerine oranla daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Bir işi bitirme konusunda işini en iyi kendisinin yaptığını ve sorumluluklarını başka sınıf öğretmenleri ile paylaşmadığını belirten sınıf öğretmenlerinin, takım çalışması gerektiren işlerde takım çalışmasının daha verimli olduğunu düşünen sınıf öğretmenlerine oranla istatistiksel açıdan anlamlı derecede daha fazla işkoliklik eğilimi gösterdikleri, işten zevk alarak çalıştıkları ve işlerinde güdülenme oranının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. ABSTRACTPRIMARY SCHOOL TEACHERS’ WORKAHOLIC TENDENCIESThis research aims to examine the workaholic tendencies of primary school teachers. In this research, which is implemented according to a survey it’s examined whether it differentiates or not on workaholic tendencies of public and private primary schools’ teachers according to gender, marital status, age, type of school, duration of work, educational status, frequency of working at home, continuation at work place, activities during non-working hours, behaviour pattern during negative psychological condition and opinions on completion of a work.This research was conducted with 352 teachers from 26 primary schools (16 public and 10 private) in Ataşehir, Kadıköy, Tuzla and Üsküdar of Istanbul in 2012-2013 education period (MEBBIS, 2013). In the research, a questionnaire for expressing the attitude towards work and “workaholism inventory”, which was developed by Spence and Robbins (1992) and adopted to Turkish by Kart (2005), for identifying workaholic tendencies was applied to primary school teachers in addition to demographic information paper develeoped by researcher. The scale is 5-point Likert-type with two subscales: “feeling driven to work” and “work enjoyment”.Findings of the research was analysed by SPSS 15,0 program. In the research, in order to compare independent variables, “One-Way ANOVA” is used and “Post-Hoc LSD Test” is applied to determine the subscales of concrete differences of the results.Findings of the research can be summarized as follows:Workaholic tendencies of primary school teachers is high. On gender basis, workaholic tendencies of women primary school teachers is higher than the men. There is no substantial relation between marital status and workaholic tendencies of primary school teacher. However the only outcome on marital status is single primary school teachers have higher “feeling driven to work” comparing married ones.When it is analyzed on age variable, workaholic tendencies of primary school teachers between 20-30 age group is higher than the other age groups. When workaholic tendencies of primary school teachers is evaluated on school type, the outcome is as follows: workaholic tendencies of primary school teachers working in private schools is higher than working in public schools. Workaholic tendencies of primary school teachers whose seniority is 10 years or less is higher.It is evaluated that primary school teachers with graduate degree have higher workaholic tendencies comparing those with undergraduate or vocational school degree. Primary school teachers who work at home 5-8 times in a month have higher workaholic tendencies. Primary school teachers with no absence have higher workaholic tendencies compared to those with absence. It is concluded that primary school teachers who are only busy with their work during non-working hours (spare time) have higher workaholic tendencies.Primary school teachers who expressed that when they are psychologically bad mood, they look for solutions at work and relaxed if they are happy at work have higher workaholic tendencies. It is evaluated that primary school teachers who believe their work is the best and who do not share responsibilities have higher workaholic tendencies.
- Published
- 2013
36. Lityum disilikat seramiklerde rezin siman bağlantısı ve baskı dayanımının in vitro olarak değerlendirilmesi
- Author
-
Özdemir, Hatice, Aladağ, Lütfü İhsan, and Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
- Subjects
Diş Hekimliği ,Acrylic resins ,Dental materials ,In vitro ,Dental cements ,Dentistry ,Dental stress analysis ,Dental restoration ,Composite resins ,Dental bonding ,Dental porcelain - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı, farklı yüzey işlemleri uygulanan lityum disilikat cam seramiklerde rezin simanların bağlanma dayanımlarını ve farklı basamak tipi ve taper açısının lityum disilikat cam seramiklerin baskı dayanımına olan etkisini değerlendirmektir.Materyal ve Metod: Bu çalışmada bağlanma dayanımı testi için 120 adet IPS e.max Press örnek hazırlandı. Örnekler rastgele 6 gruba ayrıdı. Seramik yüzeylerine şu işlemler uygulandı: 1. Kontrol, 2. HF asit, 3. Kumlama (Al2O3 tozu), 4. Co-Jet (Silika kaplı Al2O3 tozu), 5. Er:YAG lazer ve 6. Nd:YAG lazer. Yüzey işlemlerinden sonra örneklerin yarısının üzerine dual-cure, diğer yarısının üzerine de self-cure rezin siman yapıştırıldı ve kopma olana kadar makaslama kuvveti uygulandı. Baskı dayanıklılığı testi içinde farklı basamak tipi (chamfer ve shoulder) ve 2 farklı taper açısında (6° ve 12°) 40 adet metal day hazırlandı. Metal day üzerine IPS e.max Press örnekler simante edildikten sonra baskı testi uygulandı.Bulgular: Veriler iki-yönlü Varyans analizi (ANOVA) ile değerledirildi ve her iki test içinde sonuçlar istatistiksel olarak önemli bulundu. (p
- Published
- 2013
37. Bir şizofreni modelinde klozapin ve haloperidolün hipokampus ve frontal korteks üzerine etkilerinin davranışsal ve moleküler yöntemlerle incelenmesi
- Author
-
Özdemir, Hatice, Saka Topçuoğlu, Esen, and Temel Nörolojik Bilimler Anabilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Fizyopatoloji ,Memory ,Physiopathology ,Schizophrenia ,Haloperidol ,Clozapine ,Psikiyatri - Abstract
Çok sayıda çalışma bulgusu, SNARE proteinlerini şizofrenideki sinaptik hipotezin merkezine koymaktadır. Ölümardı çalışmalarında, şizofreni hastalarının hipokampus ve frontal bölgelerinde değişmiş SNAP-25 ve sinaptofizin düzeyleri bildirilmektedir. Klozapinin sinaptik proteinlerin ekspresyon paternini değiştirdiği ve plastik değişikliklere neden olduğunu gösteren bilgiler vardır. Antipsikotik ajanların etkisine aracılık eden mekanizmaların ayırt edilmesi, şizofreni fizyopatolojisinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu tez çalışmasının amacı, subkronik MK-801 uygulaması ile oluşturulan bir şizofreni modelinde kısa süreli bellek ve SNAP-25, sinaptofizin ifade farklılıkları, haloperidol ve klozapinin subkronik uygulanmasının bu sinaptik belirteçler üzerine etkisi ve bunun davranışsal degisikliklerle ilişkisinin incelenmesidir. Kompetetif olmayan NMDAR antagonisti MK-801 5 ardışık gün boyunca, ardından haloperidol veya klozapin de 14 gün boyunca uygulanmıştır. Şizofreninin pozitif psikotik belirtisi olarak kabul edilen lokomosyon artışı lokomosyon testi ile, kısa süreli bellek ise yeni nesne tanıma testi ile değerlendirilmiştir. Sinaptofizin ve SNAP-25 miktarları, hipokampus ve frontal bölgelerde Western Blotlama yöntemi ile ölçülmüştür. MK-801 uygulamasının akut döneminde (6. gün) ve uzun dönemde (19. gün) değerlendirilen lokomosyon testinde, MK-801'in lokomosyon arttırcı etkisi gösterilmiştir. Her iki antipsikotik uygulaması bu etkiyi geri çevirmiştir. Kısa süreli belleğin MK-801 ve haloperidol gruplarında bozulduğu, klozapinin bellek performansını olumsuz etkilemediği ve MK-801'in olumsuz etkisini düzeltmediği görülmüştür. MK-801'in SNAP-25 ve sinaptofizin miktarını frontal ve hipokampal bölgede değiştirmediği, klozapinin tek başına uygulanmasının hipokampal sinaptofizin miktarını azalttığı, hipokampal SNAP-25 miktarını ise arttırdığı bulunmuştur. Klozapinin frontal SNAP-25 ve sinaptofizin miktarına, haloperidolün de hipokampal ve frontal SNAP-25 ve sinaptofizin miktarlarına etkisi olmamıştır. MK-801 uygulaması ile sinaptik protein ekspresyonunda değişiklik bulunmaması, sinaptik belirteç patolojisinin nörogelişimsel bozukluk ile beraber değerlendirilmesi gerektiği görüşünü desteklemektedir. Klozapinin sinaptik protein ekspresyonuna olan etkisi hipokampal sinaptik yeniden düzenlenmenin şizofreni tedavisinde kilit rol oynadığını düşündürmektedir. An increasing body of evidence has placed the SNARE proteins at the centre of the synaptic hypothesis of schizophrenia. Postmortem studies have revealed changes in the expression of presynaptic proteins in schizophrenia, such as altered levels of SNAP-25 and synaptophysin in the hippocampus and frontal cortex. Clozapine has been shown to induce plastic changes and alter the expression of synaptic proteins. A better understanding of the mechanisms of antipsychotic effects would help to unravel the pathogenesis of schizophrenia. The aim of the study was to determine the changes of SNAP-25, synaptophysin and memory, and to explore the effects of clozapine and haloperidol on the presynaptic proteins and memory in an animal model of schizophrenia. A noncompetitive NMDAR antagonist MK-801 was administered for five consecutive days and haloperidol or clozapine for another 14 days (i.p.). Locomotor activity was measured by the locomotion test as a behavioral model of the positive symptoms of schizophrenia. Short-term memory function was assessed by new object recognition test. Western Blotting technique was used to determine SNAP-25 and synaptophysin expressions in the hippocampus and frontal cortex. MK-801 administration induced hyperlocomotion, assessed on day 6 for acute effects of MK-801 and on day 19 for long-term effects of MK-801. Both antipsychotics reversed the enhanced locomotion effects of MK-801. MK-801 and haloperidol decreased short-term memory performance, on the other hand, clozapine did not compromise short-term memory. It also did not reverse the negative effects of MK-801 on memory performance. MK-801 did not change SNAP-25 and synaptophysin expressions in the hippocampus and frontal cortex. Clozapine increased hippocampal SNAP-25, decreased hippocampal synaptophysin expression, while frontal SNAP-25 and synaptophysin expressions remained unchanged. Haloperidol had no effects on levels of SNAP-25 and synaptophysin in the frontal cortex and hippocampus. The findings support the idea that synaptic pathology in schizophrenia is part of the `neurodevelopmental? process and that the differential effects of clozapine might be related to the plastic effects and synaptic reorganisation on the hippocampus. 89
- Published
- 2010
38. Tutuklu ve hükümlülerin anksiyete ve depresyon düzeylerinin incelenmesi
- Author
-
Deniz Özdemir, Hatice, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Adli Tıp ,Depression ,"null" ,Prisoners ,Forensic Medicine ,Anxiety - Abstract
120 7. ÖZET Bu çalışmada, cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerde anksiyete ve depresyon düzeyleri araştırılmıştır. Buna ek olarak sosyo-demografik ve krimtnolojik özellikleri değerlendirilmiştir. Sivas Binde bulunan iki farklı cezaeviden 25 kadın, 50 erkek hükümlü ve 25 erkek tutuklu deney grubunu oluşturmuştur, kontrol grubu ise daha önceden cezaevine girmemiş 25 kadın, 25 erkek bireyden oluşturulmuştur. Bu çalışmada, Durumluluk ve Süreklilik Anksiyete Envanteri, Beck Depresyon ve Hamilton Depresyon değerlendirme ölçekleri ile sosyo- demografik ve kriminolojik özelikleri kapsayan kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Deney gruplarının anksiyete ve depresyon test sonuçları hem denek grupları kendi aralarında olmak üzere hem de kontrol grupları ile karşüaştirümıştır. Deney grupları anksiyete ve depresyon test sonuçları ile kontrol grupları anksiyete ve depresyon test sonuçları arasında istatistiksel anlamda belirgin farklılık bulunmuştur, özellikle erkek tutuklu grubunun Durumluluk Anksiyete Envanteri puanları ile bütün erkek hükümlü grupların Durumluluk Anksiyete Envanteri puanları arasında istatistiksel anlamda belirgin farklılık bulunmuştur. 121 8. SUMMARY In this study we investigated the levels of anxiety and depression in arrestees and convicts. In addition, to this their socio- demographic and criminologic features were evaluated. 25 female convicts, 50 male convicts and 25 male arrestees who were in two different prisoners in Sivas formed the experiment group, and also a control group was involved 25 females and 25 males who have not been sentenced before. In this study State-Trait Anxiety Inventory, Beck Depression Inventory, Hamilton Depression Rating Scale and also personal information questionnaire including demographic and criminologic features were used. The results of the anxiety and depression test of the group were compared both between themselves and with the control group. A statistically significant difference has been found between the results of anxiety and depression test of the experiment group and the control group. Especially a significant difference has been found between the State Anxiety Inventory scores of males arrestee and all male convict groups. 146
- Published
- 1999
39. Doğrudan uygulanan kuralların yabancılık unsuru taşıyan sözleşmeler üzerinde etkileri
- Author
-
Özdemir, Hatice, Sakmar, Ata, and Özel Hukuk Anabilim Dalı
- Subjects
ÖZEL HUKUK - Published
- 1998
40. Çamlıhemşin-Kale-Ayder yaylalarında floristik bir çalışma
- Author
-
Özdemir, Hatice, Anşin, Rahim, and Orman Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Flora ,Rize-Çamlıhemşin-Kale ,Forestry and Forest Engineering ,Ormancılık ve Orman Mühendisliği ,Rize-Çamlıhemşin-Ayder ,Plateaus ,Taxonomy - Abstract
ÖZET Doğu Karadeniz Bölümü'nde bulunan çalışma alanı; bitki coğrafyası yönünden Holarktik Bölgenin Euro-Siberian flora alanının Colchis provensinde kalmaktadır. Bu araştırmada, Ayder-Kale yaylası bitki taksonlan saptanmıştır. Çalışma alanında 288 adet bitki taksonu saptanmış, bunlardan eğreltiler ve açık tohumlu bitkilerin Engler ve Davis, kapalı tohumlu bitkilerin ise, Cronquist (1968) yöntemine göre, sistematik dizinleri yapılmıştır. Bu taksonlarda Floristik bölgeleri saptananların %84.1 Euro-Siberian, %7.2 Hyrcano-Eux, %4.1 Irano-Turanian, %2.5 Kozmopolit, %2. 1 Mediterranean elementi olup, bunlardan 1 1 adetinin endemik olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Flora, Euro-Sib, Çamlıhemşin-Ayder-Kale IV SUMMARY The area under review is located in the East Black Sea region, and placed in colchis province of (he Euro-Siberian area of (he Holarctic region. In this study, plant taxa of Kale-Ayder highland were determined. 288 plants taxa were determined in the study area. Ferns and Gymnosperms were listed systematically according to Engler and Davis. Angiosperms were ordered botanically according to Cronquist's method. Eleven of the 288 taxa were found to he endemic. The taxa of Florislie regions determined were consisted of 84.1 % Euro-Siberian, 7.2 % Myrcano-Euxine, 4.1 % Irano-Turanian, 2.5 %Cosmopolil, 2.1 % Mediterranean Floras. Keywords: Flora, Euro-Siberian, Çamhhemşin-Ayder-Kale 90
- Published
- 1997
41. Kambiyo senetlerine ilişkin kanunlar ihtilafı kuralları
- Author
-
Özdemir, Hatice, Akmar, Ata, Diğer, Sakmar, Ata, and Özel Hukuk Anabilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,KAMBİYO ,Laws conflict ,DEVLETLER HUKUKU ,KAMBİYO SENETLERİ ,ÖZEL HUKUK ,Bill of exchange ,Law - Abstract
171
- Published
- 1993
42. Tiyoürenin değişik korozif ortamlarda demirli malzemelere inhibitör etkisinin araştırılması
- Author
-
Özdemir, Hatice, Yazıcı, Birgül, Kimya Anabilim Dalı, and Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Anabilim Dalı
- Subjects
Corrosion ,Solutions ,Chemistry ,Inhibitor ,Iron ,Thiourea ,Kimya - Abstract
ÖZETKorozyonu önlemek yada kontrol etmek amacıyla kullanılan en yaygın yöntemlerden biri de inhibitor kullanımıdır. Kapalı devre çalışan sulu sistemlerde inhlbitörlerle koruma yapılabileceği gibi sulu olmayan ortamlarda da inhibitor kullanılabilir. Bir maddenin inhibitor etkinliği moleküllerin metalle olan etkileşmesine bağlıdır. Asitli çözeltilerde (1 M HCI, 1 M H2SO4) demirli malzemelerin korozyonu önlemede tiyoüre ve onun türevleri inhibitor olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Tiyourenin inhibitor olarak kullanılmasında karşılaşılan en önemli sorun tiyoüre derişimidir. pH'a bağımlılık ise belirsizdir. Asitli ortamlarda ve düşük derişmekle tiyourenin demirli malzemelerde korozyonu önlediği ileri sürülmektedir. Bu amaçla yapılan çalışmada, saf demirin başlangıç pH'ı 4 olan, Üyoüre içeren ve içermeyen 0,1 M Na25C>4, 0,1 M Na2SÛ4 + 0,01 M Ftalik asit 0,1 M Na2S04 + 0,01 M Ftalik asit + % 3,5 NaCI, 0,01 M Ftalik asit + % 3,5 NaCI, %3,5 NaCI çözeltilerinde korozyon davranışları; kütle kayıpları, korozyon potansiyelleri (H^ct), polarizasyon dirençleri (Rp-1) ve akım-potansiyel eğrileri yardımıyla araştırılmıştır. Başlangıç pH'ı 3 olan 0,1 M NagSC^ çözeltisinde değişik derişimlerde (5, 15, 50 mM) tiyourenin demirli malzemelerin korozyonunu azalttığı elde edilen sonuçlardan görülmektedir. Bu ortamlarda tiyoüre derişimi arttıkça korozyon hızının da arttığı saptanmıştır. Ortam pH'ı 3'e ftalik asitle tamponlandığı 04 M Nag504 + 0.01 M ftalik asit ortamında 5, 15 ve 50 mM derişimlerde tiyoüre çözeltisinde demirli m 1rgrn**lftHT* korozyon hıya oldukça dfopr^kt^İr- Burada ftalik asitteki aromatik halkanın, karboksil gruplarının ve tiyourenin II. bağlarının etkisi ile oluşan yüzeydeki koruyucu tabakası kuroayu hızını azaltmaktadır. Verilere göre tiyourenin yüksek derişimlerinde bu koruyucu5? 0,1 M Na2S04 + 0,01 M ftalik asit çözeltisine (pH - 3) % 3,5 NaCI eklendiğinde korozyon hızının yükseldiği saptanmıyor. CI` iyonlarının yüzeye saldırgan tavırları yüzeyde oluşan Üyoüre kritik bir derişimde (5 mMM - 15 mM) arasında korozyon hızının düşmesinde etkin olmaktadır. Ortamdan SO4`1 fonlarının uzaklaştırılması durumunda yani 0,01 M İtalik asit + % 3,5 NaCI çözeltisinde (pH - 3) demirin korozyon hızı yükselmektedir. SQ4T iyonları, Cr iyonlarının yüzeye saldırısını kısmen önlediği bu ortamda elde edilen sonuçlardan anlaşılmaktadır. 0,01 M ftalik asit + % 3,5 NaCI çözeltesinde (pH « 3) Üyoürenin yüksek derişimlerinde azalmaktadır. % 3,5 NaCI çözültesinde (başlangıç pH'ı 3 olan) üyoürenin yüksek derişimleri demirin korozyon hızını çok az azaltmaktadır. 58 SU&İMARY Inhibitors are applied that corrosion is prevented or to be controlled. Inhibitors are applied at closed period systems in aqueous and nonaqueous mediums. Inhibition activity of a chemical compound depends on its molecules between metal interaction. Thiourea and its derivates are applied as inhibitor for corrosion of iron in acidic solutions (1 M HCI, 1 M Na2SÛ4). Thiourea concentration is a problem during it is used as inhibitor. There is uncertainty depence pH. At low concentrations of thiourea and acidic mediums thiourea is prevented corrosion of iron is put forward. In this study, the corrosion behavior of iron has been investigated in solutions of 0,1 M Na^SK>4, 0,1 M NagSC^ + 0,01 M phthalic acid, 0,1 M Na2S04 + 0,01 M phthalic add 3,5 % NaCI, 0,01 m phthalic acid + 3,5, % NaCI and 3,5 % NaCI at pH 3 which is contained thiourea (5, 15, 50 mM) and not contained. For this purpose weight loss, corrosion potential (Ecorr)' polarisation resistance (Rp-1) and current potential curves has been measured. Results obtained indicate that different concentration thiourea (5, 15; 50 mM) decrease corrosion of iron in solution of 0, 1 M Na^04 at pH 3. In this medium, concentration of thiourea increase as rate of corrosion increase. The corrosion of iron rather decrease in solution of 0,1 M NegSOj 0,01 M phthalic acid + XmM thiourea (X ; 0,5, 15, 50 mM) which is buffered with phthalic add. In this case, protective layer decrease rate of corrosionhy arommatic rings and carboxyl groups. According to data* this protective layer is stronger at Ugh concentration of thiourea. The rate of corrosion had increased in in solution (pH« 3) of 0,1 M Ma2S04 + 0,01 M phthalic add + 3,5 % NaCI. The protective layer is break59 down by attractive CI' ions. In this medium, critic concentration of thiourea (5 mM -l- 15 mM) is effective for rate of corrosion decreasing. If SO^ ions is not contained in solution, corrosion of iron increase in solution, (pH « 3) of 0,01 M phthalic acid + 3,5 % NaCI. SQ4` ions partly prevent attraction of CI- ions. At high concentration of thiourea, corrosion of iron decrease in solution (pH = 3) of 0,01 M phthalic acid + 3,5 % NaCI. At high concentration of thiourea, corrosion of iron some dicrease in solution (pH - 3) of 3,5 % NaCI. 72
- Published
- 1993
43. Doğu Karadeniz bölgesinde yayılış gösteren Rhododendron türlerinin karşılaştırmalı anatomisi
- Author
-
Özdemir, Hatice, Beyazoğlu, Osman, and Diğer
- Subjects
Black Sea region ,Rhododendron ,Botany ,Botanik ,Anatomy ,Ornamental plants - Abstract
Bu çalışmada Karadeniz Bölgesinde yayılış gösteren KJhodoaeadro türleri anatomik bakımdan incelenmiş ve karşılaştırılmıştır. Türkiye'deki Rfeodcdendrca türlerinin tamamı bu bölgede mevcuttur. Bu türler Rhododendron lutecs., R` snixaoTrii. » R.-sragsraii, R. ca»casic«E., E, poafcicraa dur. Bunların gövde ve yapraklarından enine kesitleri alınmış ve preparatiarı hazırlanmıştır. Kesitler mikrctomla ve el ile alınmıştır. Bunların anatomik şekilleri çizim ataşraanlı mikroskop altında çizilmiştir. İncelenen türlerin gövde ve yapraklarının anatomik özellikleri ortaya çıkarılmış ve karşılaştırmaları yapılmıştır. Türler arasında bazı önemli anatomik farklılıklar görülmüştür In this study, Rhododendron species distributed in Black Sea Region were investigated and compared as anatomically. The whole of Rhododendron, species in Turkey are present in this region. These species are Rhododendron Xsiteoass, R- saainacviij, R` aageraii,, R« csxtcasiaa and R. ponticraa. Cross-sections were taken from their stems and leaves, and were prepared. The sections -were taken by aiicrotose and hand. The anatomical shapes of the steics and leaves were drawn nnder the microscope with drawing attachment. The anatomical features of stems and leaves of investigated species have been proved and compared. Among the species seise important anatomical differences were observed. 30
- Published
- 1991
44. The assessment of emotion recognition, working memory and other cognitive functions in schizotypy
- Author
-
Canlı, Derya, Özdemir Rezaki, Hatice, Psikiyatri Anabilim Dalı, Özdemir, Hatice, and Kırıkkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Emotion ,N-geri ,Şizotipal ,Yüz ve duygu tanıma ,Şizotipi ,Psikiyatri ,Schizotypal ,Schizotypy ,Cognition ,Neurobiology ,Memory ,Nörokognisyon ,N-back ,Schizophrenia ,Schizotypal personality disorder ,Cognitive function ,Face and emotion recognition ,Face recognition ,Neurocognition ,U-TIP/625 - Abstract
Bu çalışmada şizotipi tarama ölçekleri ile belirlenen, şizofreni aile yükü olmayan, klinik dışı bir grup adolesanda, yüz ve duygu tanıma süreçlerini, işlem belleği- dikkat performansları, zihin kuramı ve empati kurabilme yeteneklerini değerlendirmek ve bu bilişsel işlev performanslarının klinik değişkenlerle ilişkisini irdelemek amaçlanmıştır.Çalışmaya Büyüsel Düşünce Ölçeği ile taranan 250 kişi arasından Büyüsel Düşünce Ölçek kesme puanını geçen 22 kişi ve kontrol grubu olarak ise Büyüsel Düşünce Ölçeği'nden en düşük puan alan 22 kişi alınmıştır. Deneklere Yüz ve Duygu Tanıma N-geri Testi, Sözel Akıcılık Testleri, Sayı Menzili Testleri, İz Sürme Testi A ve B, Stroop Renk Kelime Testi ve Zihin Kuramı Testleri'nden oluşan bir nörokognitif değerlendirme bataryası uygulanmıştır. Ayrıca katılımcıların empati yeteneğini değerlendirmek için Cambridge Davranış Ölçeği, depresif belirtilerini değerlendirmek için Beck Depresyon Envanteri ve anksiyete belirtilerini değerlendirmek için Beck Anksiyete Envanteri de kullanılmıştır. Şizotipal özellikler ise Büyüsel Düşünce Ölçeği ve Fiziksel Anhedoni Ölçeği ile değerlendirilmiştir.Duygu tanıma n-geri uygulamasında şizotipi grubunun kontrol grubuna göre doğru sayılarının daha az olduğu ve daha yavaş oldukları saptanmıştır. Tüm deneklerin mutluluk duygusuna doğru yanıtının en az, üzüntü duygusuna doğru yanıt zamanlarının ise en yavaş olduğu saptanmıştır. Yüz tanıma n-geri uygulamasında şizotipi grubunun daha az doğru yaptığı, tüm deneklerin 2-geride 1-geriye göre anlamlı olarak daha az doğru yaptıkları ve her iki grubun da 2-geride 1-geriye göre daha yavaş olduğu saptanmıştır. Şizotipi grubu ve kontroller arasında İz Sürme Testi-B dışındaki diğer tüm nörokognitif testler açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Ölçek puanları açısından şizotipi grubunun Beck Depresyon Envanteri, Beck Anksiyete Envanteri ve Fiziksel Anhedoni Ölçek puanları kontrollere göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Cambridge Davranış Ölçeği açısından ise gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Ayrıca Zihin Kuramı Testleri açısından da gruplar arasında farklılık gözlenmemiştir. Beck Depresyon ve Beck Anksiyete Envanter puanları ile gruplar arasında farklılık saptanan İz Sürme Test-B süresi arasında anlamlı korelasyon saptanmamıştır.Bulgularımız, şizotipide gözlenen yüz ve duygu tanıma ile ilgili sorunun duygusal süreçlerle ilgili bir bozulmadan çok bellek yükü artışından kaynaklanabileceğini, dikkat, bellek ve yürütücü işlevler açısından yaygın bir bozulma gözlenmeyebildiğini, depresyon ve anksiyete belirtilerinin nörokognitif işlevleri etkileyebileceğini öngörmemize neden olmuştur. The aim of our this study was to assess face and emotion recognition, working memory- attention performances, theory of mind and empathy abilities and compare these cognitive performances and clinical variables in a non-clinical adolescents group without familial schizophrenia load detected with schizotypy detection scales.22 subject who have scores above cut off scores of Magical İdeation Scale and 22 controls with lowest scores from 250 people detected with this scale were included in the study. A neuropsychological test battery comprising of Face and Emotion Recognition N-Back Test, Verbal Fluency Tests, Digit Span Tests, Trail Making Test A and B, Stroop Colour Word Test and Theory oh Mind Tests was administered to the subjects. Cambridge Behaviour Scale for assessing empathy ability, Beck Depression Inventory for depressive symptoms and Beck Anxiety Inventory for anxiety symptoms were also used. The schizotypal traits were assessed by using Magical Ideation Scale and Physical Anhedonia Scale.Schizotypy group performed significantly worse than controls for accuracy and reaction time on Emotion Recognition N-Back Task. The accuracy for happiness was lowest and accuracy reaction time for sadness was slowest in all subjects. Schizotypy group performed worse for accuracy on Face Recognition N-Back Task and lower accuracy and slower reaction time was found in 2-back. No significant differences between schizotypy and controls were found on neurocognitive tests except Trail Making Test-B. Beck Depression Inventory, Beck Anxiety Inventory nad Physical Anhedonia Scale scores were significantly higher in schizotypy group. There were no significant differences between groups for Cambridge Behaviour Scale and also for Theory of Mind Tests. No significant correlations between Beck Depression and Anxiety Scores and Trail Making Test-B times were found. In conclusion, our findings suggest that the deficits in face and emotion recognition can be drived from memory load, the impairment in attention, memory and executive functions can be nonglobal, depression and anxiety symptoms can effect the neuro cognitive functions. 111
- Published
- 2011
45. The Bond Strength of Nanohybrid and Nanoceramic Composites to Feldspathic Porcelain.
- Author
-
Özdemir H and Yanikoglu ND
- Abstract
Background: Porcelain fracture is the most important problem in fixed prosthetic restorations. The replacement of fractured restoraions isn't often prefer by patients and dentists. Intraoral repair of fractured porcelain is a big alternative for patient and dentist. For this reason, dentists try to improve different surface treatments to increase the bond strength between porcelain and repair materials such as composite resins., Aims: The aim of this study was to evaluate the shear bond strength (SBS) of nano-hybrid (Nh.com) and nano-ceramic composite resins (Nc.com) to this feldspathic porcelains (Vita and Ivoclar)., Settings and Design: 120 ceramic disc were fabricated from feldspathic porcelain., Materials and Methods: The following surface treatment was applied on the ceramic surface: 1) Hydrofluoric acid+silane, 2) Air-abrasion+silane, 3) Air-abrasion=Control group. Nh.com and Nc.com was placed on the porcelain surface. Half of the specimens were stored in 37 ± 2oC distilled water and another half were subjected to thermocycling before SBS. The samples placed in an universal testing machine and applied shear force until seperation occured., Statistical Analysis Used: The data were analyzed by multi-way analysis of variance (ANOVA) and Duncan test ( P <0.05)., Results: The results show that Ivoclar and Vita had almost equal fracture values. Nh.com showed high bond strength than Nc.com. In the Ivoclar porcelain, hydrofluoric acid etching had highest fracture values than other surface treatments, and in the vita porcelain air-abrasion had a little difference from hydrofluoric acid etching., Conclusions: Different surface treatments show different effect on SBS between feldspathic porcelain and composite resins., Competing Interests: There are no conflicts of interest.
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.