Search

In the United States, the death penalty has served as a court-sanctioned form of vengeance in the name of justice. Firmly embedded in the American penal code and psyche, it has endured since the execution of Captain George Kendall for theft in 1608. After hearing the arguments and pronouncing the verdict, the court demonstrates the state’s power over marginal others, legitimizing gruesome forms of institutionalized violence and the taking of human lives. The convicted are considered enemies of society or “Others” who can be eliminated without retribution, inasmuch as the courts pass sentences on the guilty or seemingly guilty and merely uphold the law. This actual carrying out of the sentence takes place––apart from a few witnesses––behind closed doors. By covering the death penalty from the courtroom to the electric chair, Ernest J. Gaines seeks to put execution back into the public eye. The primary focus of A Lesson Before Dying is not on the formal presentation of arguments against the death penalty, as in a number of other novels critical of capital punishment, such as Truman Capote’s In Cold Blood (1966) or Helen Prejean’s Dead Man Walking (1993). Instead, Gaines’s novel powerfully shows the effects of the death sentence on the convicted, his loved ones, and a black community in the Jim Crow South. Through minimalist descriptions of death penalty rituals and the execution, Gaines masterfully engages the reader. In this essay, I will position the two main characters’ struggles with legal lynching and the death penalty in the socio-historical context of the late 1940s. I will address the question of how the memory of slavery and black experience in the South factor into individual and collective responses to the denial of justice for blacks. Further interlinking themes, such as human dignity, responsibility, and masculinity, will also be treated. Although A Lesson Before Dying is set during the era of segregation, its relevance has not diminished since it first appeared in 1993.

A significant body of research has begun to explore the association between language and identity, a relationship that becomes more complex when considering multilingual communities. Important for this field, a number of studies have examined the interrelation between language and identity in the Cuban population in the USA, a case in which dominant (English) and minority language (Spanish) interaction has largely resulted in language maintenance and a positive correlation between language use and ethnic identity. While the Cuban population in Russia shares cultural and historical background with the well-studied US Cuban community, key differences allow for the examination of the role of several external factors (e.g. community size, lack of contact with monolingual speakers) on patterns of language use and identity. Employing quantitative survey methods and qualitative sociolinguistic interviews, the present study examines language use and language identity in the Cuban community in Russia, including both first and second-generation speakers. In contrast with the US Cuban community, results illustrate a shift towards the dominant language (Russian). Considering language and identity, results show the development of a dual identity, particularly among the second-generation speakers. The contribution of external factors on patterns of language use and identity is discussed.

Bu çalışma, İzmir'de kendilerini 'ana akım'a karşı 'alternatif' olarak tanımlayan genç bireyler tarafından inşa edilen günümüz gençlik kültürel kimliklerini ve kültürel değerlerini anlamayı amaçlamaktadır. Tez boyunca, gençlik kimliğinin ve kültürel anlamlarının nasıl ve hangi koşullarda inşa edildiğinin araştırılması amaçlandığı için gündelik pratikler, kültürel anlamlar ve kimlik oluşumları ile ilgili ayrıntılı verilerin toplanmasını mümkün kılan nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Nitel araştırma yöntemleri içinde ise katılımcı gözlem, gençlik gruplarıyla yarı yapılandırılmış görüşmeler ve 'alternatif' gençlerin sıklıkla görünür oldukları yerlerin sahipleri ve çalışanları ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın analitik çerçevesi popüler kültür ve kitle kültürü teorileri, kültürel teori, gençlik alt kültür ve post alt kültür teorileri gibi geniş bir yelpazeye yayılan kuramsal tartışmalardan beslenerek oluşturmuştur. İzmir'in Alsancak semtinde gerçekleştirilen ve üç aylık bir süreye yayılan alan çalışmasından toplanan bulgular da bu analitik çerçeve içerisinde değerlendirilmiştir. Tezin alan çalışması verilerinin büyük bir kısmı, 'alternatif' gençlerin odak grup görüşmelerinde vurgu yaptıkları konulara dayanarak oluşturulan temalar üzerinden tartışılmıştır. Genç bireylerin kendi ifadelerinden ortaya çıkan bu temalar üzerinden bir tartışma yürütmenin Türkiye'deki kısıtlı gençlik kültürü literatürüne katkı sağlaması ve yapılacak olan gelecek çalışmalara yol açması hedeflenmiştir. This thesis examines 'alternative' youth cultural identities in Izmir and their meaning making processes by focusing on their own narratives and everyday life experiences. The study favours from qualitative research methods which offer themselves as more suitable research approaches due to the ways in which they make it possible to collect detailed data concerning daily practices, cultural meanings and identity formations. As data gathering techniques, participant observation, semi structured interviews with youth groups and in-depth interviews with the owners and workers of the places where members of 'alternative' youth hang out are used. The analytical framework of this study is built around a broad range of theories including popular culture and mass culture debates, cultural theory, youth subculture and post subculture theories. The field study, which is conducted in Alsancak suburb of Izmir over a period of three months, is than positioned within this theoretical background. This thesis works towards mapping out a general framework to discuss the prevailing themes among the everyday practices of alternative youth in Izmir with the expectation that this will pave the way for further research both in Izmir and in Turkey with regards to the everyday lives of these young individuals. 107

Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli öğrenciler, bir yandan evlerinde ve diasporada Türk kültür ve değerlerinin yoğun olduğu ortamda Türkiye'yi yaşarken, diğer yandan okulda ve sosyal yaşantılarında Alman kültür ve değerleriyle karşılaşmaktalardır. Bu karşılaşmalar, öğrenciler için büyük bir zenginlik olmasının yanı sıra onlar için yük de yaratmaktadır. Bu durum, kimlik inşası, aidiyet gelişimi ve entegrasyon süreçlerinde çeşitli gerilimleri beraberinde getirmektedir. Türkiye'de Almancı, gurbetçi ve Almanya'da, -her ne kadar Alman vatandaşı da olsalar- göçmen kökenli, yabancı olarak anılan Türkiye kökenlilerin, hangi ülkeyi 'ev' olarak gördükleri, Alman kimliğini mi, Türk kimliğini mi benimsedikleri ya da kendilerini her iki kimlikle de mi var ettikleri, yoksa ikisini birden reddederek kendilerini yersiz yurtsuz, köksüz mü hissettikleri, yaşam dünyalarını şekillendirmektedir. Almanya'da diasporik kimlik inşalarının ve aidiyetlerinin nasıl geliştiğinin anlaşılması ve tüm bu inşa sürecine okullarda gördükleri vatandaşlık eğitimi temelli derslerin katkılarının saptanması önem taşımaktadır. Diasporada kimlik, birçok parametreye bağlı olmakla birlikte, bağlamdan bağlama farklı şekillerde inşa edilmektedir. Bu araştırmada, Türkiye kökenli öğrencilerin kimliklerini nasıl anlamlandırdıkları, farklı bağlamlarda nasıl inşa ettikleri, bu inşa sürecinde ve aidiyet gelişimlerinde Almanya'da gördükleri vatandaşlık eğitimi temelli derslerin ne katkılar sunduğuna ilişkin duygu, his ve algılarını, kendi yaşam dünyalarındaki bireysel deneyimlerini derinlemesine ortaya çıkarmak amaçlanmış ve nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya (Nordrhein-Westfalen) eyaletinde, farklı okul türlerinde okuyan 38 Türkiye kökenli öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde veriler, öğrencilerin doğal ortamında, açık uçlu sorulardan oluşan yarı yapılandırılmış, derinlemesine bireysel görüşmeler, öğrenciler arasında etkileşimi sağlamak için grup görüşmeleri ve katılımcı gözlem yoluyla toplanmıştır. Elde edilen veriler, 'MAXQDA 11' nitel veri analizi yazılımı ile içerik analizi yapılarak çözümlenmiş ve kategoriler oluşturulmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde, toplum bilimleri öğrenme alanı kapsamında okutulan tarih, coğrafya ve politik derslerinin katkıları, Türkiye kökenli öğrencilerin kimlikleri ve Alman toplumuna aidiyetleri üzerine farklı bağlamlarda, farklı gerçekliklerde ortaya çıkmaktadır. Coğrafya dersi, üzerinde yaşanılan mekânın coğrafyası olarak, o mekânı tanıtarak, o mekânın bir parçası olduklarını öğrencilere hissettirerek Almanya'yı bir yurt olarak kabul etmelerini sağlayan bir işlev görmektedir. Almanya, onlar için yurttur, Türkiye ise vatandır. Diğer taraftan, ailelerinin vatan kavramı Türkiye'ye ait olduğu için, vatan kavramını informal olarak ailelerinden, kendi sosyal gerçekliklerine taşımaktalardır. Tarih dersi, çoğunlukla, Alman topraklarında yaşanmış geçmişin bilgisini aktarmakta ve o üzerinde yaşanan toprakların, o yurdun geçmişinin bilgisi olarak sunulmaktadır. Tarih dersleri aracılığıyla, Türkiye kökenli öğrencilerin geçmiş algılarına, Almanya ve Avrupa sınırları içindeki toprakların/ mekânın geçmişinin bilgisi kazandırılmaktadır. Türkiye kökenli öğrenciler coğrafya ile mekân, ev ve yurt olarak Almanya'yı inşa etmekte ve tarih ile de Almanya'nın kolektif geçmişini, kendi kolektif geçmişleri olarak inşa etmektelerdir. Politik dersi, Türkiye kökenli öğrencilerin, Almanya'daki değerleri ve normları öğrenmelerinde, Almanya'daki kuralları içselleştirmelerinde en önemli ideolojik aygıttır. Politik dersi, Türkiye kökenli öğrencilerin birer vatandaş olarak Alman toplumuna aktif katılımları, hakları ve sorumlulukları bağlamında, Alman kültürünü aktarma aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Almanya'da vatandaşlık eğitimi temelli dersler, Alman toplumunun biz kategorisinin özelliklerinin Türkiye kökenli öğrenciler tarafından içselleştirilmesine ve Alman toplumuna entegre olarak, Türk kimliğinin yanında Alman kimliğini de inşa etmelerine olanak sağlamaktadır.Anahtar Kelimeler: Vatandaşlık eğitimi, diasporik kimlik, aidiyet, entegrasyon, tarih,coğrafya, politik, Almanya, Türkiye kökenli öğrenciler, fenomenoloji Turkish-origin students who reside in Germany, live Turkey on the one hand at home and in the diaspora where the Turkish culture and values are dominant, while on the other hand encounter German culture and values at school and in their social lives. Although these encounters carry great wealth for students, they also tend to create complications for them. This situation leads to various tensions in the process of identity construction, belonging development and integration. These students are referred to as 'Almancı' and expatriate in Turkey and although they are German citizens, as people with a migrant background and foreign in Germany. The answers to the questions such as which country they accept as their 'home', whether they embrace the German or the Turkish identity or both, or if they reject both identities and therefore feel homeless and rootless, are shaping their lives. It is of great importance to understand how their diasporic identity construction and belonging develops in Germany and to identify the contribution of courses based on citizenship education at schools to this construction process. Identity in diaspora, although depending on various parameters, is constructed in different forms differing by context. In this research, it is aimed to reveal the sentiments, feelings and perceptions of how the Turkish- origin students interpret their identities, how they construct their identities in different contexts, the contribution of the citizenship education based courses to their identity construction and belonging development process as well as their individual experiences, and phenomenology is applied as a qualitative research method. The group of participants of the research is composed of 38 Turkish-origin students studying in different school types in the state of North Rhine-Westphalia of Germany. In the research process, data were collected in the students' natural environment through semi-structured, in-depth individual interviews with open-ended questions, through group interviews to ensure student interaction and via participant observation. The obtained data were analyzed by content analysis with 'MAXQDA 11' qualitative data analysis software and categories were formed. According to the results of the research, in the state of North Rhine-Westphalia, the contributions of history, geography and politics courses which are taught within the learning domain of social sciences emerge in different contexts and different realities on the Turkish- origin students' identities and their belonging to the German society. Geography course, as a geographical area of the space on which they live, introduces that space and makes them feel that they are a part thereof so that they can accept Germany as their country. For them, Germany is their country whereas Turkey is their homeland. On the other hand, as their family's homeland concept is related to Turkey, they informally transmit the concept of homeland from their families to their social realities. History course mostly conveys the information of the past on the German land and is presented as the information of the past of the land on which they live, the past of that country. Through history courses, the past perceptions of Turkish-origin students are enriched with the history of the territories/ places within the borders of Germany and Europe. Turkish-origin students construct Germany as space, home and country through geography courses and construct the collective past of Germany as their own collective past through history courses. Politics course is the most important ideological instrument in learning the German values and norms and internalization of the rules in Germany by Turkish-origin students. Politics course emerges as a means of transferring German culture, in the context of active participation, rights and responsibilities of the Turkish-origin students to the German society as citizens. Citizenship education based courses in Germany enable Turkish-origin students to internalize the national characteristics of the German society and integrate into the German society and allow to construct a German identity besides their Turkish identity.Key words: Citizenship education, diasporic identity, belonging, integration, history,geography, politics, Germany, Turkish- origin students, phenomenology 279

Человек в современном глобальном мире подвержен влиянию разных конкурирующих культур, сопоставляет их, делает выбор между постоянно меняющимися социальными контекстами. Трансформация идентичности идет в направлении мультикультурности – приверженности нескольким культурам. Идентичность имеет важное значение для культурного воспроизводства, для интеграции и достижения общественного согласия разных сосуществующих культур. In the contemporary global world individuals are influenced by different competing cultures. They compare and make choices between the ever-changing social contexts. Identity is transforming towards multiculturalism as a commitment to several cultures. Therefore, identity is essential for the cultural reproduction, integration and to achieve public consensus of different coexisting cultures.

Kırsal mekânlardan kentsel mekânlara çeşitli nedenlerle 1950'lerde başlayan göç, 1980'lerden itibaren hızlanmıştır. Dolayısıyla kentlerde bu göçmenlerle birlikte yeni bir kültür oluşmuştur. Bu çalışmada, ne tam olarak 'kentli' ne de tam olarak 'köylü' olan bu yeni kültürel form içinde yaşayan gençlerin kimlik inşalarını etkileyen değişkenler inceleme konusu yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, göç mekânlarında yaşayan 15 ile 24 yaş arasındaki gençlerin kimlik inşa süreçlerini etkileyen aile, din, arkadaş grupları, eğitim kurumu ve kitle iletişim araçları gibi değişkenlerin etkililik derecelerini incelemektir. Nicel yöntemin kullanıldığı çalışmanın evreni olarak İstanbul ili Sultangazi ilçesi seçilmiş olup, rastlantısal örneklemle seçilen gençlere, hazırlanan anket uygulanmıştır. Anket verileri SPSS istatistik programıyla analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara bakıldığında, göç almış mekânlarda yaşayan 15 ile 24 yaş arasındaki gençlerin kimlik inşalarını etkileyen değişkenlerin etkililik derecelerinin birbirinden farklı olduğu görülmüştür. Gençlerin %60'ının kimliklerini inşa ederken ailesinden etkilendikleri tespit edilmiştir. Yine gençlerin kimlik inşalarında arkadaş grubunun ve okulun önemli bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca bulgular incelendiğinde, gençlerin kimlik oluşturmalarında dinin ve kitle iletişim araçlarının da önemli bir fonksiyona sahip olduğu görülmüştür., Migration from rural to urban areas, which began for various reasons in the 1950s, has been accelerating since the 1980s. This rural immigration has created a new culture in urban areas. This study examines the variables which affect the identity of young people, who are not entirely 'urban' and not entirely 'rural', living within this new cultural form. The purpose of this study is to examine the degree of effectiveness of such variables as family, religion, friend groups, educational institutions and mass media on the identity building processes of young people between the ages of 15 and 24 who live in urban areas mainly populated by immigrants. The Sultangazi district of Istanbul was selected as this quantitative study's target area. The prepared questionnaire was applied to young people selected through accidental sampling. Survey data were analysed with SPSS. The results obtained show that the variables that affect the construction of identity of young people aged 15 to 24 who live in areas which take in immigration carry different degrees of effectiveness. It was determined that 60% of the young people were affected by their families during the development of their identities. Friend groups and educational institutions were also seen to have a significant impact in the identity construction of young people. Religion and mass media were also observed to serve an important function in the development of identity in the young people within the sample set.

Bu araştırmanın amacı, sosyal bilgiler dersinde coğrafya konularının kimlik inşası ve vatandaşlık bilinci kazandırmasına ilişkin, öğretmen görüşlerini belirlemektir. Öğretmenlerin kimlik inşası ve vatandaşlık bilincini geliştirmek için uyguladıkları etkinlikler ve karşılaştıkları sorunların neler olduğunun tespitinin de amaçlandığı bu araştırmada, anket ve yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmada bir karma yöntem olarak tanımlanan paralel desen kullanılmış olup, araştırma verilerinin toplanması nicel ve nitel yöntem bir arada kullanılarak iki aşamada gerçekleştirilmiştir.Araştırmanın verileri 2013-2014 eğitim öğretim yılında Kayseri'deki ortaokullarda görev yapan sosyal bilgiler öğretmenlerinden elde edilmiştir. Araştırmanın birinci aşamasında 286 öğretmene anket çalışması, ikinci aşamasın da ise 15 sosyal bilgiler öğretmeni ile yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Anketle elde edilen verilerin çözümlenmesinde ise, frekans, yüzde, aritmetik ortalama, t testi ve tek yönlü varyans analizinden yararlanılmıştır. Yarı-yapılandırılmış görüşmeler sonucunda elde edilen verilerin çözümlenmesinde ise betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler değerlendirilmiş, bulgular tanımlanmış ve yorumlanmıştır. Araştırmada şu sonuçlara ulaşılmıştır•Öğretmenler, coğrafya konularının kimlik gelişiminde ve vatandaşlık duygularının yerleşmesinde, gerek bireysel gerekse toplumsal olarak, toplumu birleştirici ve bütünleştirici bir yapıya sahip olduğu görüşünde birleşmişlerdir.•Öğretmenler, coğrafya konularının öğretiminde ders kitabının esas alındığı, diğer yardımcı bilimlerle ilişkilendirmeler yapıldığı, görsel ve işitsel gereçlerin kullanıldığı, güncel ve uygulanabilir planlamalarla amaca yönelik etkinlik uygulamaları ve kulüp çalışmaları yapılmaya çalışıldığı, kazanım düzeylerinin tespitinde gözlemlerin, yazılı ve sözlü sınavların önemli bir yerinin olduğu, görüşünde birleşmişlerdir. •Öğretmenler kimlik inşası ve vatandaşlık bilinci düzeyinin artmasında öğrencinin ailesinin, okulunun, kitle iletişim araçlarının ve sivil toplum kuruluşlarının etkili olduğu; ayrıca toplumsal kuralların benimsenmesi ve davranış haline dönüştürülmesinde öğretmenlerin yönlendirmelerinin çok etkili olduğu görüşünde birleşmişlerdir.•Öğretmenler, coğrafya konularının öğretim sürecinde yaşanan sorunlar ve ihtiyaçlara ilişkin olarak ailenin sosyal yapısı, sınav sistemindeki değişiklikler, çevre ve medyadaki olumsuz etkenler ve okul dışı etkinliklerin uygulanmasında yaşanan zorluklar şeklinde değerlendirirken; alana yönelik olarak yapılacak olan eğitim programlarının gerekliliği noktasında da ortak bir görüş belirtmişlerdir.Anahtar kelimeler: Coğrafya öğretimi, kimlik, kimlik inşası, öğretmen görüşleri,sosyal bilimler öğretimi, vatandaşlık bilinci, The aim of this research is to identify teachers' opinions about to building identity and giving citizenship consciousness on geography subjects in social studies lesson. For this purpose, aimed to determine the activities used for building identity and developing citizenship consciousness and the common problems, a questionnaire and semi-structured interview form were used on this research. Parallel pattern, as defined mixed method is used in the research and gathering the research data were done by using the quantitative and qualitative method together.Research data is obtained from the social studies teachers working at secondary schools in Kayseri in 2013-2014 school year. At the first stage, a questionnaire is applied to 286 teachers, at the second stage a semi-structured interview was carried out with 15 social studies teachers. In analyzing the questionnaire data; frequency, percentage and arithmetic mean, t test and variant analyze are used. On solving the datas, which were obtained in consequence of the semi-structured interviews, descriptive analysis technique were used. The data obtained from this study evaluated, findings defined and interpreted.Results of the research are as fallows•Teachers agreed that geography subjects has unifying and holistic structure in identity development and creating a sense of citizenship both individually and socially. •Teachers agreed that course books are taken as a basis, links with other related disciplines were carried out, visual and auditory tools are used, purposive activities and club studies with up-to-date and applicable planning are tried to be done while teaching geography subjects, observation, written and oral exams are important in assessment. •Teachers agreed that student's family, school, mass media and non-governmental organizations are effective in increasing identity building and citizenship consciousness, teachers' guidance is effective in adopting social rules and developing behavior. •Teachers evaluated common problems and needs in the teaching process of geography subjects as families' social structure, changes in exam system, negative effects in environment and media and difficulties in applying extra scholastic activities and stated a common view on necessity of a purposive education program.Key words: Geography teaching, citizenship consciousness, identity, identity building, social science teaching, teacher views 317

Türkiye'deki bloglarda İslami feminist bir yaklaşımla yeni bir kadın kimliğinin inşasını konu alan tezimizin amacı Türkiye'nin Tanzimat döneminden bu yana süregelen modernleşme sürecinde inşa edilen modern kadın kimliğinin çeşitli kültürel, siyasal ve toplumsal dönüşümler neticesinde geçirdiği evrimi analiz etmektir. Cumhuriyet dönemi modernleşme projesinin önemli göstergelerinden biri olan kadın meselesinde idealize edilen seküler, eğitimli ve çağdaş kadın imajı 1940'lardan sonra yükselen muhafazakârlığın, 1980'lerde güçlenen siyasal İslamcılığın ve ona eklemlenen kapitalist değerlerin etkisiyle modern ve muhafazakâr değerleri bir arada buluşturan melez bir kadın kimliği ortaya çıkarmıştır. Bir yandan eğitimli, modern, kamusal görünürlüğü olan, hakları ve özgürlüğü için mücadele eden ve birey olmaya çalışan bu kadınlar öte yandan dini ve geleneksel değerleri muhafaza etmeye çalışmaktadırlar. Ortaya çıkan bu yeni kadın kimliğini incelediğimiz Türkiye'deki muhafazakâr kadın bloglarından biri olan Reçel Blog örneğinde 90'lardan beri İslam ülkelerinde ve Avrupa'da tartışılan İslami feminist söylemin hâkimiyeti görülmektedir. Kadın hakları için mücadele eden ve feminist taleplerini İslami bir paradigma dahilinde dile getiren bu kadınlar, modern ve geleneksel olana karşı çift yönlü sorgulamalarda bulunarak sentez bir kimlik ortaya koymaktadırlar.Anahtar Kelimeler: İslami feminizm, muhafazakârlık, modernlik, gelenek, sekülarizm, This study dealing with construction of a new women identıty within an Islamic feminist perspective in Turkish blogs aims to analyze the evolution of women identity in consequence of various cultural, political and social transformations from the years 1839-1876 in Ottoman history up to now. The image of secular, educated and modern women idealized related to the issue of women which is one of the significant indicator of modernization project of Republic revealed a hybrid women identity meeting modern and conservative values under the influence of rising conservatism after 1940's and the powering political Islamism articulated with capitalist values in 1980's. On one hand those women who wereeducated, modern, publicly visible and struggling for rights and freedom, trying to be an individual; on the other hand they tried to keep religious and traditional values. While examining the revealed new women identity in the case of 'Reçel blog' which is one of the conservative women blogs in Turkey, it has been seen that the discourse of Islamic feminism discussed in Muslim countries and Europe since 1990's has been a dominant component of this blog.Those women struggling for their rights and expressing their feminist requests in the content of Islamic paradigm present a hybrid identity by dual questioning against the things which are modern and traditional.Keywords: Islamic Feminism, Conservatism, Modernism, Tradition,Secularism 200

In questo saggio l’Autore cerca di delineare un concetto di identità adeguato alla varie-tà di significati spesso contrastanti che l’identità ha assunto nel dibattito attuale. A questo scopo l’Autore analizza i contrasti che riguardano il concetto di identità sul piano metodologico, logico e politico-sociologico. Egli esamina una serie di distinzioni tra identità come categoria di analisi e identità come categoria della pratica, tra identità metodologica e identità reale, tra identità come struttura della vita sociale e identità come prodotto della costruzione sociale, allo scopo di definire il problema dell’identità e i suoi molteplici aspetti. About the concept of identity. Traces of reflection. The Author tries to outline a concept of identity appropriate to the variety of often contrasting meanings that identity has as-sumed in the current debate. For this purpose the Author analyses the contrasts that concern the concept of identity on a methodological, logical and political-sociological level. He examines a series of distinctions between identity as a category of analysis and identity as a category of practice, between methodological identity and real identi-ty, between identity as a structure of social life and identity as a product of social con-struction in order to define the problem of identity and its multiple aspects.

According to Riley (2007) the term ‘identity’ can be used to talk about what makes individuals just that, individual, who self-reports using the pronoun ‘I’, which is subjective and private. On the other hand, we can also use ‘identity’ to talk about what makes this individual like other individuals in terms of shared characteristics and memberships, the ‘you’ that others address and construct, report on and to. These two spheres, the collective and individual identities, exist and impact on one another reciprocally. In these circumstances, the construction of self is a continuous process. This paper aims to explore connections between identity construction and language use within the context of English as an international language. More specifically, it focuses on the Portuguese learners’ own perceptions of their language use and on their discursive construction of identities, identifying the negotiations implied in the process of collective and individual identities construction.

The essay represents the projector principle, on which, as the essay’s author believes, the narration of The Summer Lightning and Other Stories by Olive Senior is based. The projector principle illustrates the idea that little details and images in the text serve big purposes, for example, reflect the emotional state of the characters or how the characters construct their identity. The literary analysis of the present essay aims at exploring a complicated identity construction in the context of Jamaica with its half-lost indigenous and half-remained colonial legacies through the identity construction of adolescent Jamaican protagonists of the short stories.

Bu çalışma öncelikle post sömürgeciliğin görünürde zıt kutupları olan ezenezilenini yakın perspektiften değerlendirmeyi amaçlamış, iç içe geçmiş kavramları kendi çelişkili kavramsallaştırmalarıyla birlikte ele almıştır. Birinci bölüm sömürgeci söylemin iç ve dış alanlarıyla birlikte, kültürel pratik ile sömürgeci deneyim arasındaki alanı görmek için onların kapsayıcı politikalarından zorunlu olarak bahsetmiştir. İkinci bölüm sömürgeci temsillerde kültürel kimlik oluşumunun etnik yapı, ırk, dil, sosyal durum ve melez kimlikler üzerinden şekillenen ayrımcı politikalarını çözümlemeye çalışmıştır. Son bölüm sömürgeci süreci alt kimlikler ve güç ilişkilerine odaklanarak deşifre etmeyi amaçlamıştır. Sonuç olarak çalışma tez boyunca `yeni kültürlenme? olarak isimlendirdiğim yeni bir kimlik okumasının gerekliliğini ortaya koymuştur. Çalışma, Batıcı kimlik oluşumunu meşrulaştırma, etiketleme ya da inkar etme niyetinde değildir. Ayrıca yalın bir tarafsızlık da sergilememektedir. Her şeyden öte borçlu olduğumuz insanlığa hizmet etmeyi uman bir anlamlandırma sürecinde olma gayesindedir. This study primarily aimed to analyze post-colonialist seemingly polarized sides of the oppressor/oppressed from close perspectives and discussed related nested concepts with their own paradoxal conceptualizations. The first chapter of the research necessarily mentioned about the internalized areas of interior and exterior colonial discourses, additionally about their inclusive politics to see the space between what was cultural practice and what was colonial experience. The second chapter attempted to analyze schismatic tendencies based on ethnicity, race, language, social status and hybrid identities in colonial representations. The last chapter aimed to decode the colonial process focusing on sub-identities and power relations. Consequentially, it put forth the need of a new reading of identity labeled as `New-Culturalism? (my conceptualization). It doesn?t intent to legalize, label or deny the process of Western identity formation. It also doesn?t reflect a plain objectiveness; above all, it aims to be in the process of sense-making that will hopefully serve to humanity to what we are indebted. 72

Tez, Türkiye'nin farklı kimlik ve kültür yapısının onun AB'ye üye olmasının önünde olumsuz anlamda önemli bir etken olduğunu benimsemektedir. Bu itibarla tez, modern dönem öncesinden günümüze kadarki tarihsel süreç kapsamında, kimlik ve kültür tartışmaları bağlamında ve konstruktivist bakış açısıyla Türkiye?Avrupa ilişkilerini inceleyerek bugünkü Türkiye ? Avrupa Birliği ilişkilerine ve tabii ki, taraflar arasında devam etmekte olan üyelik müzakere sürecine etkilerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Konstrüktivist yaklaşımı temel alan bu tezin bakış açısıyla, kimlik, tamamen toplumsal bir olgudur ve kimlik edinme süreci başkaları ile beraber karşılıklı iletişim ve etkileşim bağlamında ya da başkalarına karşı oluşmaktadır. Bu suretle de, Türk kimliği Avrupa kolektif kimliğinin ve belleğinin oluşumunda bir `oluşturucu öteki' pozisyonunda bulunmuştur.Tez çalışması sırasında, Türkiye ile Avrupa arasındaki kültürel ve dinî farklılıkların kimi Avrupa kamuoyları tarafından birer sorun olarak addedildiği görülmüştür. Hatta bu faktörler, Türkiye'nin AB'ye üye olabilmesi için gerekli tüm kriterleri yerine getirse dahi yine de önüne bir engel olarak çıkabilecek türdendir. Tez bu sonucu da göz önünde bulundurarak Türkiye?AB müzakere sürecinin üyelikle sonuçlanabilmesinin tarafların kendi kimlik ve kültür tanımlarını ortaklaşa yeniden yapılandırmalarıyla aşılabileceğine işaret etmektedir.Bunun yanı sıra konstrüktivist çerçeveyi temel alan bu tez, AB'de kimlik tartışmalarını, bu tartışmalar içerisinde din faktörünün yerini, Türkiye'nin farklı dinî ve kültürel yapısıyla bu tartışmalardaki yerini ve bu tartışmaların Türkiye'nin AB ile yürüttüğü üyelik müzakere sürecine etkileri konularına da cevaplar bulmayı hedeflemektedir. According to thesis, the cultural and religious differences between Turkey and Europe was deemed as a problem by some European public opinions. Therefore this thesis defend that different identity and cultural structure of Turkey is a disadvantage for him to becoming EU member. Also these factors might be an obstacle in front of Turkey even though that fulfilled all the criterias necessary for joining the EU.Also, identity is a social phenomenon completely and the process of obtaining identification consists in the context of mutual communication and interaction with others. In this way, Turkish identity is the outsider builder of the European identity.In addition, this thesis, is based on constructivist framework, examines EU identity debates, replaced by the factor of religion in this debate and Turkey's diverse religious and cultural structure of the place in these discussions. 323

This study is designed to analyze the discursive strategies through which the Islamist dailies (re)construct meaning of natural disasters in Turkey, including two massive earthquakes and a drought. The news narratives and columns were gathered from five Islamist dailies and were textually analyzed. The earthquake in 1999 was represented as a warning against those who did not obey the divine rules, while the earthquake in 1976 and the drought in 2007 were divine judgment. During the drought the national-local governments were Islamist. This has caused a significant (re)turn in the discourses of the dailies. The Islamist press did not represent the drought as an event rooted in cause-effect relation in the social/political sphere, while the 1999 earthquake was represented as a divine 'answer' to the dominant political actors. Although all the Islamist dailies employ a religious frame of reference to explain the natural disasters, the representation strategies vary. Two major factors are vital in diversification of Islamic/Islamist discourses: (1) historical, periodical, and political factors; and (2) heterogeneous-look structure of Islamist press, irrespective of periodical variables. One function of the discursive strategies is to disguise mismanagement which was the principle agent of the loss lives of thousands of people

International audience; 1-« Les marchés de Montréal : entre dynamique urbaine et identité québécoise », dans Villes québécoises et renouvellement urbain depuis la Révolution tranquille, J-P. AUGUSTIN (dir.), Maison des Sciences de l'Homme d'Aquitaine, 2010, pp.73-84 Au cours des années 1960-1970, le monde occidental a connu d'importantes transformations qui ont eu pour conséquence de le faire basculer d'une société industrielle à une société de consommation. La culture, le sens, les valeurs faisaient leur entrée dans l'économie, ils vont influencer et même conditionner les modes de consommation. Au Québec avec la Révolution Tranquille, l'arrivée des nouvelles formes de commerce, les changements familiaux mais aussi des modes de vie ont entraîné le déclin des marchés alimentaires dans les années 1960. Le « rattrapage » moderniste signifiait pour beaucoup une modernisation sans retenue pourchassant tout ce qui pouvait apparaître comme un reliquat du passé. Quarante ans plus tard, ces marchés bénéficient d'un nouveau contexte social et économique dans lequel la recherche de la qualité alimentaire est liée à une nouvelle sensibilité des populations au développement durable combinée à la valorisation d'une qualité de vie de proximité. Cet élan l'entraîne, à l'image de nombreuses villes d'Amérique du Nord, à valoriser le retour à ses marchés agricoles. Le phénomène est d'abord et avant tout nord-américain, mais tout indique que la proximité du passé, si l'on peut dire, et le système national de référence québécois, contribuent à la singularité montréalaise en ce qui a trait à l'alimentaire. C'est ce que nous nous attacherons à montrer dans cet article.

Among the processes cosmopolitan societies undergo at the present moment, is the unprecedented increase in mass migration across cultures. What challenges are faced by both immigrants, who have to settle in novel socio-cultural environments, and by the host populations accepting them? The current qualitative study investigates the nature of identity construction among Russian-speaking immigrants in New Zealand, applying thematic analysis for the interpretation of the data collected via 23 in-depth interviews. Among the most common themes articulated by the participants was the feeling of identity loss. A taken-for-granted sense of identity, brought by the participants from their culture of origin, was not validated by their new society of residence, mostly due to the lack of appropriate cultural resources. The participants were faced with a challenge of re-constructing their old identity, or constructing a new one, utilising the available resources in the community around them. At the same time, there was a sub-group for whom this challenge brought the realisation that the nature of their identity is cosmopolitan, rather than located within any particular culture or geographical space.

Kültürel kimliklerin oluşumunda ?benzerlikler? kadar ?farklılıklar?ın kurgulanması da aynı öneme sahiptir. Bir kültürel grubun diğer gruplar tarafından nasıl tanımlandığı ve bu grubun diğer grupları nasıl tanımladığı kültürel kimliğin oluşumunda önemlidir. Günümüzde söz konusu farklılıkların kurgulanış pratikleri sorunlu bir alan olarak görülmektedir. Farklı olanı ?öteki? olarak tanımlayan ve bu ayrımcılığı ?sınırlar?la pekiştiren kimlik siyaseti, kimlik olgusunun bir sorun olarak karşımıza çıkmasının temel nedenlerinden biridir. Kimlik siyaseti, farklı olanı sınırın öte yanındaki öteki olarak tanımlayarak, farklılıkların bir arada yer alabilme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Öte yandan, ?kültürel yarım? kavramı ?öteki? kavramının yerine kullanılabilmektedir.Geçtiğimiz yüzyılın sonlarına doğru, kültürel kimliklerin gündelik siyasette belirleyici olmaya başladığı görülmektedir. Bu dinamiğin en kanlı süreçlerinden biri de Bosna-Hersek'te yaşanmıştır. Günümüzde de, Bosna-Hersek'te herhangi bir kültürel olgu, kültürel kimliklere, etnik dinamiklere bağlı olarak anlaşılmaya ve açıklanmaya çalışılmaktadır. Fakat, etnik aidiyetler her zaman için toplumdaki kültürel farklılaşma dinamiklerini açıklamaya yetmemektedir. Bu tez de etnik siyasetin gündelik hayatta belirleyici olduğu Bosna toplumu örneğinde, farklı kültürel dinamiklerin de etkin olabileceğini tartışarak, ?kültürel yarım? kavramının geçerliliğini sorgulamaktadır.Tezin çalışma alanı olan Bosna'daki futbol taraftarları arasındaki kültürel farklılaşma üç kategoride incelenebilir: Bunlardan birincisi etnik kimliklerin neden olduğu kültürel farklılaşmadır. Bosna'daki üç etnik grup, Bosnalı Sırplar, Bosnalı Hırvatlar ve Bosnalı Müslümanlar (Boşnaklar) etnik kimlikleriyle Bosna futbolunda, takım ve taraftar düzeyinde temsil edilmektedir. Fakat, Bosna futbolunda kentler arasındaki rekabetin futbola yansıması, kimi zaman etnik gruplar arasındaki rekabetin önüne geçebilmektedir. Bu ise ikinci kategori olarak karşımıza çıkmaktadır. Üçüncü kategori, ister herhangi bir başka kültürel pratiğin yansımasının etkisi olmaksızın varolan rekabettir. Bu tezin inceleme konusu olan ?eljezni?ar ve Sarajevo taraftarları çoğunlukla aynı etnik gruptan (Bosnalı Müslüman ?Boşnak), aynı kentte yaşayan bireylerdir. Fakat bu iki takım arasındaki rekabet Bosna futbolundaki en önemli rekabet olarak bilinmektedir. Bu tez, bu rekabetin kültürel dinamiklerini incelemektedir.Antropolojide ?kültür-aşırı? yaklaşım ilkesi doğrultusunda farklı bir ülkede yapılan araştırmada veriler katılımcı gözlem yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. Şubat 2007 ? Ocak 2008 tarihleri arasında Bosna-Hersek'te yürütülen alan araştırmasında farklı araştırma teknikleri de kullanılmıştır. İki farklı taraftar grubunun üyeleriyle derinlemesine mülâkatlar yapılmıştır. Araştırma evreni sadece futbol taraftarlarıyla sınırlı tutulmamış, araştırma konusu ve alanıyla ilgili olan kişilerle de derinlemesine mülâkatlar gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, futbolla ilişkili olmayan kişilerin de Saraybosna'da futbol taraftarlığı hakkındaki görüşleri alınmıştır. Bazı özel nedenlerden dolayı her iki taraftar grubunun kadın kollarıyla ve taraftar gruplarından bir fraksiyonla da odak grup toplantısı yapılmıştır. Taraftarlar hakkında genel bir profil sunması için de anket uygulaması yapılmıştır.Elde edilen veriler doğrultusunda, taraftarların farklılaştığı ve benzeştikleri alanlar dışında iki farklı kategori daha; taraftarların benzeştikleri fakat her iki tarafından kendisini diğerinden farklı olarak tanımladığı ve her iki taraftar grubunun da diğeriyle rakip olduğu alanlar da dahil olmak üzere veriler dört farklı kategori içinde incelenmiştir. Bu kategoriler incelendiğinde, taraftarlar arasındaki kültürel benzerliklerin baskın olduğu, buna rağmen her iki taraftar grubunun da kendisini diğerinden çok farklı gördüğü belirlenmiştir. Taraftar olmayan kişiler de aynı yargıya sahiptir.Bu veriler doğrultusunda, Saraybosna'daki futbol taraftarlarının, rakip taraftar grubunu ?öteki? mi yoksa ?kültürel yarım? olarak mı gördüğü tartışılmaktadır. Construction of cultural ?similarities? and ?differences? are similarly crucial in formation of cultural identities. How a cultural group is identified by other groups and how that group identifies other groups are important in construction of cultural identities. Today, the practices of construction of cultural differences are seen as a problematic area. Identity politics, which is likely to identify the ?different? as ?the other? and strengthens that discrimination by defining ?borders? is seen as the reason that the concept of identity is recognized as a ?problem?. Locating the ?different? on the other side of the border, identity politics abolishes the possibility of existence of different identities altogether. On the other side, the notion of ?other? has the potential to be replaced with concept of ?cultural half?.Apparently, by the end of the last century, cultural identities began to be determinant in shaping daily politics. Bosnia-Herzegovina is recognized as the country where that kind of social dynamics had experienced a bloody process. Even today, any cultural phenomenon in Bosnia-Herzegovina is likely to be understood or analyzed referring to cultural or ethnic identities. However, ethnic identities are not always sufficient to describe dynamics of cultural differentiation. This study questions the validity of the concept of ?cultural half? and discusses if a variety of cultural dynamics may be effective within the example of Bosnian society where ethnic politics is decisive in daily life.In Bosnia, where the research for this thesis is conducted, three categories may be defined while examining cultural differentiation among football fans: First of all is the cultural differentiation stemming from ethnic differences. Three ethnic groups in Bosnia, namely Bosnian Serbs, Bosnian Croats and Bosnian Muslims (Bosniaks) are represented among football teams and football fans. However, reflection of the rivalry among Bosnian cities may exceed beyond the antagonism between different ethnic groups. This may be recognized as another category while studying the dynamics of cultural differentiation among football fans. A third category of cultural differentiation among football fans can be defined as having exclusive dynamics within the nature of football fandom. Fans of Sarajevo and ?eljezni?ar, the subjects of the research, are comprised of the same ethnic group (Bosnian Muslims ? Bosniaks) and are living in the same city. Despite this fact, the rivalry between those two clubs is recognized as the most notable rivalry in Bosnian football. This thesis focuses on cultural dynamics of the rivalry between those two clubs.According to the principle of ?cross-cultural study? in anthropology, the research was done in a different culture while participant observation is used as the main data gathering technique. However, during the research which was done in time period of February 2007 ? January 2008, different research techniques were also used. Deep interviews were done with the football fans of both teams. Research scope was not only limited with the football fans, but interviews were also done by informants who are related with the research field and research subject. Besides, opinions about football fans in Sarajevo were also gathered from local people who are not associated with the issue. Because of some specific reasons, focus group meetings were done with the female branch of both football fan groups and with a fraction of Sarajevo fans. Questionnaires were done to have a general outlook about the football fans.According to the data gathered during the research, four categories are defined while examining the differences and similarities among two fan groups. Apart from the categories of ?differences? and ?similarities? between the fans, two more categories are drawn. One of them is constitutes those fields where both fan groups declare differences, despite existing similarities. Secondly, we may portray the category which consist fields where both fan groups are similar and have rivalry over them. When those categories are analyzed, it is seen that similarities between both fan groups are more dominant, but on the other side both sides emphasize more on differences. Moreover, it is seen that, those who are not football fans also have the same opinion.Regarding the data required, it is questioned whether if the fan groups in Sarajevo perceive the rival group as ?the other? or ?cultural half?. 408

Kültürel kimlik. ?Ben kimim?? veya ?Biz kimiz?? sorularınına verilecek cevabın ana hatlarını içermektedir. Yani insana ve topluma has, onu öteki ya da ötekilerden ayıran özelliklerin tümüdür.Medyanın kültürel kimliği, duygu, düşünce ve davranış biçimlerini şekillendirdiğinin düşünüldüğü günümüzde Avrupa Birliği'ne aday bir Türkiye'nin kültürel kimliğinin dış basında nasıl değerlendirildiği ve yansıtıldığı oldukça önemlidir.İşte bu çalışma, Avrupa Birliği'nin güçlü bir üyesi ve AB sürecinde ülkemizin önemli bir destekçisi olan İngiltere'de basının nasıl bir Türkiye imajı çizildiği ve sunduğunu belirlemek amacıyla yapılmıştır.Çalışmada ayrıca kimlik ve kültür kavramları detaylı olarak ele alınmış, medya kültür ilişkisi, medyanın bireysel ve toplumsal kimliği nasıl şekillendirdiği teorik temele dayanarak açıklamıştır.Anahtar Sözcükler: Kültür, kimlik, kültürel kimlik, medya, etki, teori Cultural identity includes answers given to some questions, such as ?Who am I ?? or ?Who are we ??. Namely, it is all the characteristics belong to a person, society, and differ him / them from the ?others?.At present it?s believed that the mass media form feelings, ideas and behaviours, it is all-important topic of how the cultural identity of Turkey, an applicant for European Union, is discussed and presented in their media of Westestern world.This study has been carried out to find out about the image of Turkey described and presented in the British media.Additionally, the concepts of culture and identity, how the media shape cultural and social identity, and the relation between media and culture have been discussed in details, according to the media theories.Key Words: Culture, identity, cultural identity, media, effect, theory. 156

Metropolitan areas present opportunities for persons from all over the world to form multicultural relationships and raise their child in a third culture. How do these children make sense of who they are? Multicultural identities have often been described as being in "crisis"—the individual does not feel fully accepted in any culture and is depicted as "on the border" or "an outsider within." While the "identity crisis" should be taken seriously, the ability to create a space in between cultures, to form a novel self-concept is equally, if not more important. Children growing up in London with the immediate influence of more than two cultures—mother and father originating from diverse cultures and raising their child in the third (England)—and how they start to make sense of themselves is analyzed from a social representations perspective that emphasizes the marking of different cultural I-positions within the person's dialogical self-construction. URN: urn:nbn:de:0114-fqs0602183, Forum Qualitative Sozialforschung / Forum: Qualitative Social Research, Vol 7, No 2 (2006): Special Issue: FQS Reviews IV

Tekst se bavi problematizacijom identiteta kao jednim od pitanja koje je osobito aktualizirano u kontekstu postmoderne kulture i općeg globalizacijskog kretanja. To je doduše "staro" zdravorazumsko, filozofsko, kulturno-antropološko i teorijsko-političko pitanje, ali ono je danas uglavnom povezano s poimanjem kulture i analizom pojedinačnog ili kolektivnog sebstva u doba instrumentalne homogenizacije. Zbog toga se pokušavaju ustanoviti i izložiti glavne teorijske struje poimanja identiteta, pri čemu se najviše inzistira na razlici uvrijeđenih esencijalističkih i antiesencijalističkih koncepcija. Ukazujući na njihove jednostranosti, rad zagovara relacionističko poimanje identiteta, koje ne polazi od takozvanih bitnih, bilo biologističkih bilo kulturalističkih fiksnih određenja, nego inzistira na društveno-kulturnim situacijama, okolnostima i instrumentalnim razlozima koji stvarno utječu na ovu ili onu vrstu identifikacije. Identitet, prema tome, nije nikakva apstraktna i metafizička bit nego proizvod društvene konstrukcije aketra, grupa i institucija, konstrukcija koja je ovisna o danoj društvenoj situaciji, o odnosima moći i o strategijama kojima se ti pojedinačni ili grupni akteri služe kako bi potvrdili svoje individualno ili kolektivno sebstvo. Rad, u skladu s većinom relevantnih analitičkih pogleda, počiva na tezi o pluralnosti i društveno promjenjivoj uvjetovanosti konstrukcije identiteta, istovremeno upozoravajući na razloge latentnosti njihove logike, koja je zapravo najveći izazov znanstvenom mišljenju., The paper deals with the concept of identity as one of the issues that have become topical within the framework of postmodern culture and general globalization development. This concept is actually an "old" common-sense, philosophical, cultural anthropological and theoretical political issue, yet it is nowadays for the most part connected with the concept of culture and the analysis of individual or collective self in the era of instrumental homogenisation. Because of this, the author makes an attempt to identify and to present predominant theoretical orientations dealing with identity, instisting especially on the differentiation between traditional essentialist and antiessentalist conceptions. Pointing at the one-sidedness of this conceptions, the author pleads for the relationist identity concept, which does not start from the so-called immanent, either biologist or culturalist, fixed definitions, but insists upon socio-cultural situations, circumstances and instrumental reasons that actually influence this or that kind of identification. As a consequence, identity is under no circumstances an abstract or metaphysical essence, but the product of a social construction of acteurs, groups and institutions - a construction which depends on the given social situation, on the power relations and on the strategies that individual or group acteurs use to affirm their individual or collective selves. This paper, in accordance with the most relevant analytical views, is based on the thesis on plurality and socially variable determination of identity construction. At the same time, it refers to the reasons of latency of their logic, which is actually the greatest challenge to scientific thinking., In diesem Text wird Identität als eine der Fragen problematisiert, die im Kontext der postmodernen Kultur und der allgemeinen Globalisierungsentwicklung aktualisiert werden. Diese Frage ist zwar eine "alte" Frage des gesunden Verstandes sowie eine philosophische, kulturanthropologische und theoretisch-politische Frage, aber heute ist sie hauptsächlich mit der Auffassung der Kultur und der Analyse des individuellen oder kollektiven Selbst im Zeitalter instrumentaler Homogenisierung verbunden. Deshalb wird hier der Versuch unternommen, die grundlegenden theoretischen Richtungen des Identitätsbegriffs festzustellen und darzulegen, wobei vor allem auf dem Unterschied zwischen den eingewurzelten essentialistischen und antiessentialistischen Konzeptionen bestanden wird. Indem auf die Einseitigkeit dieser Konzeptionen hingewiesen wird, setzt sich der Autor für eine relationalistische Auffassung der Identität ein, die nicht von den sogenannten wesentlichen - sei es biologistischen, sei es kulturologischen B festen Definitionen ausgeht, sondern auf den soziokulturellen Gegebenheiten, Umständen und instrumentalen Gründen besteht, die in der Tat diese oder jene Art der Identifizierung bestimmen. Demnach ist Identität kein abstraktes und metaphysisches Wesen, sondern ein Ergebnis sozialer Konstruktion von Akteuren, Gruppen und Institutionen, eine Konstruktion, die von der gegebenen sozialen Situation abhängt sowie von den Machtverhältnissen und Strategien, die von den individuellen und kollektiven Akteuren eingesetzt werden, um ihr individuelles oder kollektives Selbst zu beweisen. Im Einklang mit den meisten relevanten analytischen Sichtweisen beruht auch diese Arbeit auf der These von Pluralismus und der gesellschaftlich veränderlichen Bedingtheit der Konstruktion der Identität. Zugleich wird auch auf die Gründe der Lantez ihrer Logik hingewiesen, die eigentlich die größte Herausforderung für wissenschaftliches Denken darstellt.

391

There is a lacuna in ethnographic research with regards to Muslims’ identity construction and expression from an internal perspective. Eid Al-Adha is an Islam-ic holiday which is rich in symbolism, collective rituals, and spiritual and material abundance. The article will interpret the meanings and values that consumers of Eid Al-Adha construct as parts of their identity, mainly being the religious one. It will discuss how the holiday expresses significant Muslim values like collectiv-ism, submission to God, sacrifice, charity, patience, and sacredness. Moreover, it will explain possible differences in consumption reflecting particularism due to national and/or cultural identities. The paper furthers our understanding of what Muslims do and say during their consumption of the Day rather than referring to scriptures or scholars. It contributes to the body of knowledge of Muslim holidays, the meanings associated with them, and how celebrators utilize the symbolism within them to construct their identities. V etnografskem raziskovanju se na področju študij oblikovanja in izražanja muslimanske identitete z notranjega gledišča kaže vrzel. Kurban bajram je islam-ski praznik, poln simbolike, kolektivnih obredov ter duhovnega in materialnega obilja. V članku so razloženi pomeni in vrednote, ki jih praznovalci kurban baj-rama kot potrošniki kulture oblikujejo kot del svoje, pretežno verske, identitete. Avtor preučuje, na kakšen način se skozi praznik izražajo pomembne muslimanske vrednote, kot so kolektivizem, pokorščina bogu, žrtvovanje, dobrodelnost, potr-pljenje in svetost, in ponudi razlago možnih razlik v potrošnji – partikularnosti, ki izvirajo iz nacionalnih in/ali kulturnih identitet. Članek pomaga bolje razumeti, kaj muslimani počnejo in govorijo med potrošnjo kurban bajrama, medtem ko se s svetimi spisi in učenjaki ne ukvarja. Avtor z njim prispeva k poglabljanju vedenja o muslimanskih praznikih in pomenih, ki so z njimi povezani, ter opisuje, kako praznovalci s pomočjo praznične simbolike izoblikujejo lastno identiteto.