Search

Amaç: Bu çalışmada, transkültürel bakım dersi alan ve almayan öğrencilerin zorunlu göçle gelen bireylere yönelik düşüncelerindeki değişimin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Araştırma, eğitim müdahale çalışmasıdır. Transkültürel bakım dersi kapsamında transkültürel sağlık kavramları, kültürlerarası ebelik kavramı ve ebelik eğitiminde transkültürel yaklaşımlar, etik karar verme ve transkültürel değerler gibi konular öğrenciye verilmektedir. Online olarak haftada 2 saat, dönem boyunca toplamda 14 hafta bu ders aktarımı yapılmıştır. Çalışmanın verileri, araştırmacılar tarafından oluşturulan “Sosyodemografik Bilgi Formu ve Eleştirel Düşünme Eğilim Ölçeği” kullanılarak Google form aracılığı ile toplanılmıştır. Verilerin tanımlayıcı analizleri Kolmogorov Smirnov, ortalama ± standart sapma, Mann-Whitney U testi ile yapılmış, anlamlılık düzeyi p, Aim: In this study, it was aimed to evaluate the change in the thoughts of the students who took and did not take transcultural care course towards the individuals who came with forced migration.Method: The research is an education intervention study. Within the scope of transcultural care course, subjects such as transcultural health concepts, intercultural midwifery concept and transcultural approaches in midwifery education, ethical decision making and transcultural values are given to the student. This course was transferred online for 2 hours a week, 14 weeks in total during the semester. The data of the study were collected through the Google form using the "Sociodemographic Information Form and Critical Thinking Tendency Scale" created by the researchers. Descriptive analyzes of the data were made with Kolmogorov Smirnov, mean ± standard deviation, Mann-Whitney U test, and the level of significance was accepted as p

Objective: The aim of this study was to determine the thoughts of women who applied to the gynecology outpatient clinic of a university hospital.Methods: This study included a total of 192 women, who sought medical treatment at gynecology outpatient clinic in Marmara Region a training and research hospital. Relationship seeker descriptive model was used as the method of the study. The data were collected through face-to-face interviews with a 25-item questionnaire prepared by the researchers in line with the literature. These were entered into IBM SPSS program and the results were obtained in percentages.Results: In this study, it was determined that 38.5% of women had abortions, 52.9% of them had an abortion due to unplanned pregnancy, and 47.1% had an abortion due to medical needs. 67.1% of the women stated that they felt psychologically bad after abortion and 86.5% of the women who had an abortion stated that they should get psychological support. When the obstacles in front of women's abortion decision are examined, it was seen that religious beliefs (23.8%), economic situation (18.5%), spouse (12.5%) and families (5.3%) were effective. While 40% of women wanted abortion to be banned, 37.5% of them were found to oppose this ban.Conclusion: It is seen that half of the women did not agree on the prohibition of abortion, while similar proportion of women opposed this ban. It was determined that the emotions experienced after the abortion threaten the physical and psychological health of women. It is recommended that midwives and nurses focus on the psychological needs of women as well as their physical needs in counseling services for women who will have abortion., Amaç: Bu çalışmanın amacı, bir üniversite hastanesinin jinekoloji polikliniğine başvuran kadınların küretaj hakkında düşüncelerini belirlemek için yapıldı.Yöntemler: Bu çalışmaya Marmara Bölgesinde yer alan bir eğitim ve araştırma hastanesinin jinekoloji polikliniğine başvuran toplam 192 kadın dahil edildi. Araştırmanın yöntemi olarak ilişki arayan tanımlayıcı model kullanıldı. Veriler literatür doğrultusunda araştırmacılar tarafından hazırlanan 25 soruluk anket ile yüz yüze görüşmelerle toplandı. Elde edilen veriler IBM SPSS 23 analiz programına girilerek sonuçlar yüzdelik ve tanımlayıcı istatistik ile değerlendirildi.Bulgular: Kadınların %38,5'inin küretaj olduğunu, kadınların %52,9'unun plansız gebelik nedeniyle, %47,1’inin ise tıbbi gereksinimler nedeniyle küretaj yaptırdığı belirlendi. Kadınların %67,1'i küretaj sonrası psikolojik olarak kötü hissettiğini ve küretaj yaptıran kadınların %86,5’i psikolojik destek alması gerektiğini bildirdi. Kadınların küretaj kararının önündeki engeller incelendiğinde, dini inançların (%23,8), ekonomik durumun (%18,5), eşin (%12,5) ve ailelerin (%5,3) etkili olduğu görüldü. Kadınların %40'ı küretajın yasaklanmasını isterken, %37,5'inin bu yasağa karşı çıktığı saptandı.Sonuç: Küretajın yasaklanması konusunda kadınların da hemfikir olmadığı yaklaşık yarısının yasaklanmasını isterken benzer oranda kadının bu yasağa karşı çıktığı görülmektedir. Küretaj sonrasında yaşanan duyguların kadınların fiziksel ve psikolojik sağlığını tehdit ettiği saptandı. Ebe ve hemşirelerin küretaj olacak kadınlara yönelik verilecek danışmanlık hizmetinde kadınların fiziksel gereksinimleri kadar psikolojik gereksinimlerine de odaklanmaları önerilmektedir.

Bu çalışmanın amacı Türkiye’deki web sitelerinde doğuma hazırlık eğitiminin içeriğini değerlendirmektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Web sitelerinin bireyleri etkileme/ikna edebilmesine ilişkin 3 temel temaya ulaşılmıştır. Bunlar; web sitelerinin kendi sunumları, verilen hizmetin gösterimi ve güvenilirliğini ortaya koyma amaçlı göstergelerdir. Web sayfaları incelendiğinde doğuma hazırlık eğitimine ilişkin bilgi veren sitelerin %15.9’unda eğiticilerin mesleklerini belirtmediği saptanırken, %28.9’unun multidisipliner ekip, %55.2’sinin ise tek eğitimci olduğu bulunmuştur. Multidisipliner ekipteki eğitimcilerin de %80’i doktor, %40’ı ebe, %35’i doğum koçu/doula, %25’i psikolog, %20’si pilates/yoga uzmanı, %15’i hemşire/akademisyen, %15’i fizyoterapist ve %15’i diyetisyen ağırlıklı olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak; eğitimlerin sağlık haricinde meslek grupları tarafından da yapıldığı görülmüştür. Sağlık Bakanlığı tarafından gebeler için hazırlanan “Uzaktan Gebe Okulu” programının daha fazla duyurulması, resmi sağlık kurumlarının antenatal eğitim için güvenilir web sitelerini geliştirmeleri; bireylerin doğru eğitim kaynaklarını seçmeleri yönünde oldukça önemlidir.

Birth pain, which is acute pain, is one of the most severe types of pain known. However, this pain differs from other types of pain in that it is a part of a natural process, it occurs within a limited period time, and the mother's willingness to endure these painfully for her baby. Birth pain also adversely affects the woman's perception of labor. Failure to control birth pain causes pregnant women to perceive birth negatively, have negative experiences about birth, and decrease their satisfaction. Nonpharmacological methods affect the cognitive, emotional, behavioral, and sociocultural dimensions of the pain and lead the woman to perceive the pain at the lowest level by providing relaxation. The purpose of the methods used to relieve pain at birth is to directly reduce or regulate birth pain without any negative effects on the mother and baby. They do not slow down labor, there have no risk of side effects or allergies, they are very economical, comfortable, reliable, and easy to use., Akut bir ağrı olan doğum ağrısı, bilinen en şiddetli ağrı türlerinden biridir. Bununla birlikte, bu ağrı, doğal bir sürecin bir parçası olması, sınırlı bir süre içinde ortaya çıkması ve annenin bu acıya bebeği için katlanmaya istekli olması nedeniyle diğer ağrı türlerinden farklıdır. Doğum ağrısı kadının doğum algısını olumsuz etkiler. Doğum ağrısının kontrol altına alınmaması hamile kadınların doğumu olumsuz algılamasına, doğumla ilgili olumsuz deneyimlere ve memnuniyetlerini azaltmasına neden olur. Farmakolojik olmayan yöntemler ağrının bilişsel, duygusal, davranışsal ve sosyokültürel boyutlarını etkiler ve gevşeme sağlayarak kadının ağrıyı en düşük seviyede algılamasına yol açar. Doğumda ağrıyı hafifletmek için kullanılan yöntemlerin amacı, anne ve bebek üzerinde herhangi bir olumsuz etki yaratmadan doğum ağrısını doğrudan azaltmak veya düzenlemektir. Doğum sürecini yavaşlatmazlar, yan etki veya alerji riski yoktur, çok ekonomik, konforlu, güvenilir ve kullanımı kolaydır.

Aim: This study wasconducted to examine the nature of domestic violence in pregnancy. Material and Methods: This study in the phenomenology pattern of qualitative research methodwas conducted with 16 women who were exposed to any type of domestic violenceduring pregnancy between September 15th, 2017 and December 30th, 2017. Datawere collected by using sociodemographic data form and semi-structuredinterview form and in-depth interview method. The data were analyzed usingcontent analysis and comments were expressed descriptively.Results: Amongthe causes of domestic violence during pregnancy, alcohol and substance use,unemployment, male domination, femininity related causes, physiological andpsychological effects of pregnancy were found. Pregnant women experience fear,loneliness, anger and shame in the face of violence they are exposed to. It wasdetermined that both the problem-oriented and emotionally focused copingstrategies of pregnant women such as confrontation, avoidance, family support,submission, normalization, fatalism and religious approach were used. It wasdetermined that some of the pregnant women did not seek individual /institutional support for various reasons.Conclusion: It is importantto determine the violence experienced during pregnancy, to manage the emotionsexperienced by pregnant women, to use their coping mechanisms and legal rights. Therefore, midwives / nurses should carefully observe signs and symptoms that may be related to violence,such as irregular appointments, anxiety, depression, and history of injury topregnant women at risk of abuse. In this way, early intervention in violencewill be ensured through accurate and timely diagnosis, thus preventing negativesituations that may pose a threat to maternal and fetal health., Amaç: Bu çalışmagebelikte yaşanan aile içi şiddetin doğasını incelemek amacıyla yapılmıştır. Gereç veYöntemler:Nitel araştırma yönteminin fenomenoloji deseninde yapılan bu çalışma 15 Eylül2017 ve 30 Aralık 2017 tarihleri arasında gebelik süresince aile içi şiddetinherhangi bir türüne maruz kalan 16 kadın ile gerçekleştirilmiştir. Verilersosyo-demografik veri formu ve yarı yapılandırılmış görüşme formu ilederinlemesine görüşme yöntemi kullanılarak toplanmıştır. Veriler içerik analizikullanılarak analiz edilmiş, yorumlar betimsel olarak ifade edilmiştir. Bulgular: Gebelikte aileiçi şiddetin ortaya çıkış nedenleri arasında, alkol ve madde kullanımı,işsizlik, erkek egemenliği, kadınlık ile ilgili nedenler, gebeliğin fizyolojikve psikolojik etkilerinin yer aldığı görülmüştür. Gebe kadınlar maruzkaldıkları şiddet karşısında korku, yalnızlık, öfke ve utanç yaşadıkları,gebelerin problemle yüzleşme, kaçınma, aile desteği, boyun eğme,normalleştirme, kadercilik ve dinsel yaklaşım gibi hem problem odaklı hem deduygusal odaklı baş etme stratejilerini kullandıkları belirlenmiştir. Gebekadınların bir kısmının çeşitli nedenlerden dolayı bireysel/kurumsal destekarayışında bulunmadıkları belirlenmiştir. Sonuç: Gebelik döneminde yaşananşiddetin tespit edilmesi, gebelerin şiddete uğradıkları dönemde yaşadıklarıduyguları yönetmesinde, şiddetle başa çıkma mekanizmalarını ve yasal haklarınıkullanmalarında oldukça önemlidir. Bu nedenle, ebe/hemşireler istismara uğramariski olan gebe kadınların randevularına düzensiz gelmesi, anksiyete,depresyon, yaralanma öyküsü gibi şiddetle ilişkilendirilebilecek belirti vebulguları dikkatlice gözlemlemelidir. Böylece doğru ve zamanında tanılama ileşiddete erken dönemde müdahale edilmesi sağlanarak anne ve fetüs sağlığı içintehdit oluşturabilecek olumsuz durumların önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.

Introduction-Purpose: The study was conducted to evaluate the attitudes of nursing and midwives interns towards their holistic complementary and alternative medicine.Method: It is a descriptive study. The universe consists of nursing (n = 92) and midwifery (n = 64) intern students studying at the Faculty of Health Sciences of an University. Sampling was not selected in the study; who were in the school (156) and accepted to work at the data collection dates (02.03.2018- 09.03.2018). The data were collected by using the sociodemographic characteristics of the students and using Holistic Complementary and Alternative Medicine Questionnaire (HCAMQ). Data obtained from the study were evaluated using IBM SPSS V23. In the analysis of the data; parametric and nonparametric tests were used.Findings: The mean HCAMQ score of the students was 28.43 ± 5.05 (min 16- max 43). The most commonly known method; Among the exercises based on mind-body were breathing exercises (94.9%), and exercise (94.2%) between manipulative and body-based exercises. It was determined that TAT methods were mostly used (66.7%) and were most preferred to reduce the pain (63.5%). The students' attitude towards TAT was found to be more positive (p

Giving birth is a natural process. Some faulty or unnecessary practices during this process may spoil the naturalness of birth and cause some complications to develop both in the mother and in the fetus. To ensure a natural birth and to let it proceed in a healthy process, it is necessary that health services are standardized in line with results from evidence based practices.Many countries follow different policies in the meeting of the energy needed by women while giving birth. While oral nutrition is not limited during birth in certain countries, some countries, including ours, restrict oral nutrition and women’s energy need is met via parenteral nutrition. This paper evaluates the prevalent restriction in the oral administration of liquids and food in our country in terms of the mother and the baby and inspect evidence based practices in this issue as well as the nourishment requirements of women during child birth. In addition, it aims to raise awareness in support and care providers to women and guide the practices., Doğum eylemi doğal bir süreçtir. Bu süreçte yapılan yanlış veya gereksiz uygulamalar doğumun doğallığını bozabilmekte, annede ketosiz, ketosiz ile ilişkili uzamış eylem, dehidratasyon, müdahaleli doğum ve doğum sonu kanamaya neden olurken, fetüste hipogilisemi, hiponatremi gibi bazı komplikasyonların gelişmesine neden olabilmektedir. Doğum eyleminin doğallığının korunup sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için kanıt temelli çalışma sonuçları ile sağlık hizmetlerinin standartlaşmasına ihtiyaç duyulmaktadır.Kadının doğum eylemi sırasında gereksinimi olan enerjinin karşılanması konusunda da birçok ülkede farklı politikalar uygulanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere, Avustralya ve birçok Avrupa ülkelerinin çeşitli merkezlerinde doğum eylemi sırasında oral beslenme kısıtlanmazken, ülkemizde oral beslenme kısıtlanıp, kadının enerji ihtiyacı parenteral yolla karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu derlemede; ülkemizde yaygın olarak uygulanan ağızdan sıvı ve besin alımının sınırlandırılmasının anne ve bebek açısından değerlendirilmesi, bu konuda kanıta dayalı tıp uygulamaları ve doğum eyleminde kadının beslenme gereksinimleri incelenecektir. Bununla birlikte; doğum eyleminde destek ve bakım sağlayıcılarda farkındalık sağlanması ve uygulamalara yol göstermesi hedeflenmektedir.

İnfertilite; tıbbi, psikolojik ve sosyal sorunları beraberinde getirerek çiftler için yaşam krizine dönüşebilir. Bu çiftlerin çoğu infertilite nedeniyle bir bebeğe sahip olabilmek için tedaviye başvurmaktadırlar. Uzun süre bekleyişten sonra ani oluşan bir gebelikle; anne baba kimliğine birden bürünebilmek kolay olmayabilir ve çiftlerin sık sık danışmanlık almaya gereksinimi olabilir. Özellikle anne; gebeliği kabullenememe, bebeğini kaybetme korkusu, anksiyete, bulantı kusma gibi sorunlarla karşılaşmaktadır. Ayrıca bu annelerin çoğu; ileri yaşın getirdiği riskler, çoğul gebelikten kaynaklanan komplikasyonlar, multifetal redüksiyona karar verme durumuyla da yüzleşebilmektedir. Bu nedenle, bu çiftler daha fazla danışmanlığa gereksinim duyabilmektedirler. Hemşireler; bu çiftlere danışmanlık hizmeti vermek için ideal pozisyondadır. Bu çiftlerin karşılaşabileceği sorunları bilmek ve hemşirelerin bu konuda verebileceği danışmanlık hizmetini bilmesi; bu çiftlerin yaşayacağı sıkıntıların en aza indirgenmesi açısından oldukça önemlidir. Bu derleme; tedavi sonrası gebe kalan kadınların spontan gebelere göre yaşadığı problemleri ve bu gebelere verilecek danışmanlık hizmetlerini tanımlamayı amaçlamıştır., Infertility brings medical, psychological, and social problems along with it and it may turn into a life crisis for couples. Most of these couples are applied to infertility treatment to be having a baby. The sudden occurrence of pregnancy after a long wait may find the couple unprepared for parenthood, and require the couples to receive frequent consultancy services. Particularly, the mother is faced with problems such as inability to accept the pregnancy, fear of losing the baby, anxiety, sickness and emesis. Most of these mothers are further faced with risks of elder age, complications resulting from multiple pregnancy, and decisions of multifetal pregnancy reduction. Therefore, these couples require more consultancy services. Nurses are in an ideal position to provide consultancy to these couples. To minimize problems of these couples, it is very important that nurses have knowledge about the problems that the couples may face and the extent of consultancy that they may provide. This review aims to define the problems experienced by as well as counseling services to be given to women who conceived after treatment compared to spontaneously conceived women.