Roy Uyum Modeli, hemşirelikte yaygın olarak kullanılan modellerden olup bireylerin uyum gereksinimlerinin belirlenmesini temel alarak insanın uyum sisteminde ve çevresinde meydana gelen değişimlere odaklanmaktadır. Amaç: Canlıdan karaciğer transplantasyonu sonrası alıcıların Roy Uyum Modeline göre deneyimlerini açıklamaktır. Yöntem: Araştırmada tanımlayıcı niteliksel araştırma tasarımı kullanılmış, etik kuruldan onay, kurumdan ve hastalardan yazılı izin alınmıştır. Örneklemi; ilk kez ve canlıdan karaciğer transplantasyonu yapılan alıcılar (n:10) oluşturmuştur. Veriler, "hasta tanılama formu ve yarı yapılandırılmış görüşme formu" kullanılarak "derinlemesine görüşme" yöntemiyle toplanmış ve "içerik analizi" ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Canlıdan karaciğer transplantasyonu sonrası alıcılar Roy Uyum Modeli'nin Fizyolojik alanında uyumlu davranışları; enfeksiyondan korunma, ilaç kullanımına özen gösterme, uyumsuz davranışları; diyete uymama, unutkanlık olarak açıklamışlardır. Benlik kavramı alanında uyumlu davranışlar; geleceğe umutla bakma, dünyaya yeniden gelme düşüncesi, uyumsuz davranışlarda; vericiye zarar verme korkusu, suçluluk duygusu olarak ifade edilmiştir. Rol fonksiyon alanında uyumlu davranışlar; ebeveyn rolüne odaklanma ve öz bakımını sürdürme, uyumsuz davranışlar; anne rolünün sürdürülmesindeki sorunlar, iş yaşamının olumsuz etkilenmesi olarak açıklanmıştır. Karşılıklı bağlılık alanında uyumlu davranış; aile içi ilişkilerin düzelmesi, uyumsuz davranış; sosyal izolasyon olarak açıklanmıştır. Sonuç: Karaciğer transplantasyonu sonrası alıcılar, uyum modelinin dört alanında, uyumlu ve uyumsuz davranışlar deneyimlediklerini açıklamışlardır. Alıcıların, uyumsuz davranışların geliştirilerek uyumlu davranışa dönüştürülmesinde etkili hemşirelik girişimlerinin uygulanması önerilmektedir. Intraduction: Roy’s adaptation model is one of the most frequently used models in nursing. It requires determination of individuals’ adaptation needs and focuses on changes which appear around individuals and in their adaptation systems. Objective: To reveal experiences of recipients of liver transplantations from live donors based on Roy’s adaptation model. Methods: A descriptive, qualitative research design was used, approval was obtained from the ethical committee and the institution where the study was conducted and informed consent was obtained from the patients included in the study. The sample included ten patients receiving liver transplants from live donors. Data were collected with a descriptive characteristics form and a semi-structured interview form at in-depth interviews and analyzed with the content analysis. Results: The patients reported adaptive behavior in the physiological mode of Roy’s adaptation model, prevention of infections and taking care of using medications and non-adaptive behavior, not complying with diet and forgetfulness. They also reported adaptive behavior in the self-concept mode being hopeful about the future and thinking of being born again and non-adaptive behavior fear of giving harm to the donor and feeling of guilt. In addition, they mentioned adaptive behavior in the role-function mode focusing on parental roles and maintaining self-care and non-adaptive behavior problems with maintaining motherhood roles and negative effects on work life. Finally, the patients mentioned adaptive behavior in the interdependence mode arrangement of relationships between family members and non-adaptive behavior social isolation. Conclusion: The liver transplant recipients reported to experience adaptive and non-adaptive behavior in four modes of Roy’s adaptation model. It can be recommended that effective nursing interventions should be implemented to change non-adaptive behavior into adaptive ones