175 results on '"Ottoman architecture"'
Search Results
2. Ölümünün Yüzüncü Yıldönümünde İlk Kez Yayımlanan Fotoğraflarla Mimar Alexandre Vallaury’nin Mezarı ve Bu Konudaki Düşünceler.
- Author
-
Özkurt, Mehmet Çağlayan
- Subjects
SCHOOL buildings ,SCHOOLS of architecture ,SCHOOL year ,ARCHITECTURAL history ,SECONDARY education ,FAMILIES - Abstract
Copyright of Electronic Turkish Studies is the property of Electronic Turkish Studies and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
3. Tunceli-Hozat Merkezinde Bulunan Osmanlı Dönemine Ait Tarihi Eserler
- Author
-
Korkmaz Şen and Kudret Sezgin
- Subjects
hozat ,history of art ,archaeology ,ottoman architecture ,mosque ,turkish bath and fountain ,sanat tarihi ,arkeoloji ,osmanlı mimarisi ,cami ,hamam ve çeşme ,History of the arts ,NX440-632 - Abstract
Bu makalede, Tunceli ili, Hozat ilçe merkezinde bulunan Osmanlı Dönemi’ne ait mimari eserler ele alınmıştır. Tunceli ili, Arkeoloji ve Sanat Tarihi araştırmaları yönüyle eksik çalışılmış bir yerdir. Bölgedeki çalışmalar, 1970 yıllarında Keban Barajı Kurtarma Kazıları kapsamında yoğunluk kazanmıştır. Sanat Tarihi yönüyle ele alındığında ise özellikle anıtsal mimari ve birkaç ilçe merkezi (Çemişgezek, Pertek ve Mazgirt) ile sınırlı kalmıştır. Çalışmaların belli bir süre sonra kesintiye uğradığı anlaşılmaktadır. Son yıllarda az da olsa konuyla ilgili bilimsel faaliyetlerin yapıldığı söylenebilir. Hozat ilçe merkezinde yapılan çalışmada Osmanlı Dönemi’ne ait 1 cami, 1 hamam, 5 çeşme, 1 köprü, sokak dokusu ve sivil konut örnekleri tespit edilmiştir. Bu makaleyle birlikte, arşiv belgeleri ışığında Hozat ilçe merkezinin Osmanlı Dönemi’ndeki kuruluşu hakkında bilgi verilmiş ve ilçe merkezinde bulunan Osmanlı Dönemi’ne ait tarihi eserlerin ilk defa bilim dünyasına tanıtılması, Sanat Tarihi içerisindeki yeri ve önemi vurgulanmaya çalışılmıştır.
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
4. Edirne Sarây-ı Cedîd-i Âmire’de IV. Mehmed Kasrı (Dolmabahçe Kasrı).
- Author
-
Kocaaslan, Murat
- Subjects
OFFICE buildings ,MOTHERS ,SEVENTEENTH century ,BUILDING design & construction ,ARCHITECTURAL acoustics ,RESTROOMS - Abstract
Copyright of Electronic Turkish Studies is the property of Electronic Turkish Studies and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
5. Mimar Sinan’in Dörtlü Baldaken Sistemli Tek Kubbeli Camilerinde Görülen Farklı Mekan Kurguları.
- Author
-
Erarslan, Alev
- Subjects
ARCHITECTURAL style ,OUTER space ,SPACE frame structures ,STRUCTURAL frames ,MOSQUES ,SILHOUETTES ,LODGES (Architecture) - Abstract
Copyright of Electronic Turkish Studies is the property of Electronic Turkish Studies and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
6. Mimarbaşı Mehmed Tahir Ağa'nın İstanbul'daki eserleri
- Author
-
Demircioğlu, Yasemin, Başkan, Seyfi, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Architects ,Art History ,Architecture ,18. century ,Sanat Tarihi ,Ottoman State ,Ottoman architecture ,Architectural ,Mehmed Tahir Agha ,Istanbul ,Westernization ,Turkish-Islamic architecture - Abstract
18. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nda mimari de dâhil olmak üzere her alanda Batılı etkilerin artarak görülmeye başlandığı bir dönem olmuştur. Bu yüzyılda mimaride Batılılaşma, kendisini inşa edilen eserlerdeki barok ve rokoko ögelerle göstermiştir. Batılılaşma etkisine gelen tepkiler sonucunda yüzyılın ortalarından itibaren klasik mimari unsurların barok ve rokoko üslupla harmanlandığı yapıların sayısında artış yaşanmıştır. Mehmed Tahir Ağa'nın mimarbaşılığı yaptığı dönem de bu zamana rastlamaktadır. Mehmed Tahir Ağa'nın mimarbaşı olduğu yıllar aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş ve doğal afetlerden yıpranmış bir şekilde çıktığı bir devirdir. Bu açıdan Mehmed Tahir Ağa yalnızca başkent İstanbul'da sanatsal değer taşıyan özgün eserleri inşa eden bir mimar olarak değil tüm imparatorluk coğrafyasını askeri ve kentleşme bağlamlarında yeniden imar eden bir mimar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tezde Batılılaşma'ya geçiş safhasında Osmanlı mimarisinin yaşadığı dönüşüm ışığında Mehmed Tahir Ağa'nın İstanbul'daki sanatsal değer taşıyan eserleri incelenmiştir. Ayrıca Mehmed Tahir Ağa'nın hayatına, İstanbul'da dâhil olduğu sanatsal değer taşımayan inşa faaliyetlerine de değinilmiştir. Çalışmada 18. yüzyılda başkent İstanbul özelinde Osmanlı coğrafyasının siyasal, ekonomik ve sosyolojik durumu, söz konusu yüzyılda mimarinin genel özellikleri, mimaride Batılılaşma'nın seyri ile birlikte gerçekleşen üslup değişiklikleri üzerinde de durulmuştur. In the 18th century, Westernization influences began to be seen in all areas, including architecture in the Ottoman Empire. In this century, Westernization in architecture showed itself with the baroque and rococo elements in the built structures. As a result of the reactions to the Westernization effect, the number of buildings that classical architectural elements were blended with baroque and rococo styles has increased since the middle of the century. This period coincides with the time when Mehmed Tahir Agha was the chief architect. The years when Mehmed Tahir Agha was the chief architect was also a period in which the Ottoman Empire emerged from war and natural disasters. In this respect, Mehmed Tahir Agha is not only an architect who builds original structures of artistic value in the capital, but also an architect who reconstructs the entire region of the empire in the context of military and urbanization. In this thesis, in the light of the transformation of Ottoman architecture in the transition stage to Westernization, the artworks of Mehmed Tahir Agha in Istanbul were examined. In addition, Mehmed Tahir Agha's life, construction in Istanbul was mentioned. In the study, the political, economic and sociological status of the Ottoman geography in the 18th century, the general characteristics of architecture in the century, the style changes in the architecture along with the course of Westernization were also emphasized. 267
- Published
- 2020
7. The portals in the eighteenth century İstanbul structures
- Author
-
Ekmekci, Mustafa, İnce, Kasım, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Ottoman Architecture ,Architecture ,18. Yüzyıl ,Osmanlı Mimarisi ,Sanat Tarihi ,The Portals ,Mimarlık ,İstanbul ,18 century ,Istanbul ,Taçkapılar - Abstract
Anadolu Türk Mimarisi'nde önemli bir yere sahip olan taçkapılar, özellikle Anadolu Selçuklu devrinde yapıların en fazla vurgulanan öğeleri olmuşlardır. Anadolu Selçuklu devrine göre Erken Dönem Osmanlı mimarisindeki farklı uygulamalar ise taçkapılardaki değişime dikkat çekmektedir. Bu dönemde bilhassa camilerde son cemaat yeri olgusunun yapı bünyelerinde yer almasıyla taçkapıların boyutları küçülmüş, ilk başta göze çarpan unsur olmaktan çıkarak varlıklarını devam ettirmişlerdir. Bu değişim Mimar Sinan'la birlikte anılan Osmanlı Klasik Dönem Mimarisi içinde kendine bir kalıp bularak, çağın mimari özelliklerini yansıtan birer mimari öğe olarak yapılarda yerlerini almış ve Sinan sonrasında da bu mimari form devam etmiştir. 18. yüzyılda ise Osmanlı'nın Avrupa ile olan ilişkileri siyasi olduğu kadar mimariyi de etkileyecektir. Bu etkileşim süresince ortaya konan eserler üzerinden taçkapılardaki farklılaşmalar bu çalışma sonunda ortaya konulacaktır. Portals which have a significant place in the Anatolian Turkish architecture had been the most highlighted elements of the structures in the Anatolian Seljuk era. Different applications in the early Ottoman architecture with regard to Anatolian Seljuk era point out the changes in portals. In this era, the dimensions of portals became smaller, especially with the appearence of the phenomenon of area for late comers (porticoes) in mosques; even though they were no longer a remarkable element, they subsisted. This change had a pattern for itself in the era of classical Ottoman Architecture, remembered with Mimar Sinan; it takes part as an architectural element, represents architectural features of the period in the structures and this architectural form continues after Sinan as well. In the eighteenth century, Ottoman State's relationship with Europe affected architecture as much as it affected politics. This study aims to present the differentiation in portals through the structures constructed during this era of interaction. 747
- Published
- 2020
8. Erken Osmanlı Dönemi cami ve mescitlerinin cephelerinde tuğla kullanımı
- Author
-
Demir, Soner, Tay, Lokman, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Sanat Tarihi, Lokman Tay, and Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Art History ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture - Abstract
Bu çalışmada, erken Osmanlı dönemi cami ve mescitlerinin cephelerinde tuğlakullanımı incelenmiştir. Orhan Gazi döneminden (1324-1362) II. Murad döneminin (1421-1444, 1446-1451) sonuna kadar olan tarih içerisinde Bursa ve Edirne'de inşa edilmiş 34 camive mescit kataloğumuz içerisinde yer almaktadır.İncelediğimiz 34 cami ve mescidin cephelerinde bulunan tuğlaların örgü ve süslemeamaçlı kullanımı, fiziksel özellikleri ve tuğla kullanımı açısından çağdaşı olan çevre kültürlerile ilişkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapıların iç mekânı boyalı olduğu içinincelenememiştir. Bundan dolayı yapıların dış cepheleri incelenmiştir.Erken dönem Osmanlı cami ve mescitlerinin cephelerinde kullanılan tuğlalar standartbir ölçüye sahip değildir. Duvarlarda kullanılan tuğla genelde dikdörtgen biçimdedir. Süslemeamaçlı kullanılan tuğlalar kesme tuğlalardır. Kesme tuğlalar geometrik biçimli ve şerit biçimlişekilde üretilmiştir. Tuğla cami ve mescitlerin cephelerinde taş ile birlikte almaşık tekniktekullanılmıştır. Tuğlalar yatay, dikey ve eğik olarak istiflenmiştir This thesis aims at evaluating the usage of bricks at Early Ottoman mosques andmasjids. Totally 34 mosques and masjids which were built in Bursa and Edirne in the courseof historical process from the reign of Orhan Gazi (1324-1362) to the end of Murad II period(first 1421-1444, and the last 1446-1451) are included in the catalogue.The physical characteristics and usage method of brick masonry – both for technicaland decorative aims – at the examined 34 mosques and masjids have been determined incomparison with those at the contemporary cultures in their vicinity. The inner surfaces of thewalls of the buildings in question could not be examined as they are totally dyed. Thus, thefacades has been taken into consideration in assessment.Any Standard measure is not available at the bricks used on the facades at EaryOttoman mosques and masjids. The bricks on the walls are generally in rectangle. Thoseemployed for decoration are cut-bricks. The cut-bricks have been produced in variousgeometric shape and band. The brick has been utilized with stone in alternating bands at thefacades of mosques and masjids. They are placed in horizontal, vertical and inclined. 233
- Published
- 2019
9. Edirne'de geç dönem Osmanlı eğitim yapıları
- Author
-
Toprak, Nurcan, Apa Kurtişoğlu, Gülay, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Edirne ,Art History ,Architectural characteristics ,Educational buildings ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Education establishments ,Ottoman Period - Abstract
Eğitim ve öğretim, bir bütün halinde insanlığın varoluşundan beri yer, zaman ve mekân değiştirerek devam etmiştir. İlerleyen dönemlerde çağın gerekleri ve toplumun ihtiyaçlarıyla birlikte yeni yöntem ve metotlarla gelişimini sürdürmüştür. Osmanlı Devleti, Tanzimat'ın getirdiği yeni sisteme paralel olarak gelişen eğitimde yenilik faaliyetleri sonucu Osmanlı merkezinde ve eyaletlerinde birçok eğitim binası inşa ettirmiştir. Edirne, tarihsel süreç içerisinde sürekli iskân edilmiş bir şehirdir. Gerek Bizans gerekse Osmanlı idaresi altında da yoğun imar faaliyetlerinin gerçekleştiği bir şehir olmuştur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik ettiği yıllarda oldukça fazla yapı çeşitliliğine sahip bir şehir haline gelmiştir. Osmanlı Devleti, Payitahtını Edirne'den İstanbul'a taşımasına rağmen, Edirne önemini korumaya devam eden bir şehir olmuştur. Tez kapsamında ele alınan Edirne'deki Geç Dönem Osmanlı Eğitim Yapıları da Osmanlı'nın son döneminin eğitim faaliyetlerindeki gelişimi ve bu amaçla inşa edilen yapıları içermektedir. Bu kapsamda daha önce bu yapıları tüm yönleri ile ele alan bir çalışma yapılmadığı için Edirne Merkez ilçesinde, başlangıçta okul olarak inşa edilmiş ilerleyen dönemlerde fonksiyonel değişikliklere uğramasına rağmen, günümüze ulaşan bu tarihi eğitim yapıları, harita üzerinden kent içindeki konumları belirlenerek, tarihçe, plan, cephe ve süsleme düzeni yönünden incelenmiştir. Education and training has continuing since the existance of makind such as whole even changing time, place. Education and traning is progressing depend on age requirents and needs of society. Tanzimat period brought new education system, so loads of education buildings have been built in Edirne and the other state of Ottoman by Ottoman goverment. Edirne has always been atractive fort he set up new architecture everytime during the history, both in Byzantium and Ottoman periods. Edirne has been a city that has quite different structure buildings in especially when capital of Ottoman Empire. When Ottoman Empire's capital change from Edirne to Istanbul, Edirne still kept its reputation. Subject of this thesis is recent history of Ottoman education buildings that including progress of education and buildings' structure during last period of Ottoman. In this context, this subject has not been examind so far. Most of these historical schoals reaching today but their function have changed during history. Firstly were determind on the map and then was examined their histoy, techinal drawings, front an ornament. 263
- Published
- 2019
10. Bosna Hersek'teki Osmanlı türbe mimarisi
- Author
-
Tokuz, Hatice, Çuhadar, Nuriye Özlem, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Architectural characteristics ,Graves ,Ottoman art ,Ornamentations ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Tombs ,Turkish-Islamic architecture ,Bosnia-Herzegovina ,Ottoman Period - Abstract
Bosna Hersek, 1463 yılındaki fethinden, 1908 tarihinde resmi olarak Avusturya-Macaristan toprağı ilan edilene kadarki, yaklaşık 450 sene boyunca Osmanlı toprağı olmuştur. Bu süreç boyunca dini, sivil ve askeri mimari alanında pek çok eser verilmiştir. Bosna Hersek'teki Türbe Mimarisi konulu tez çalışması, bölgedeki türbe yapılarının tipolojisi ve özelliklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bosna Hersek'teki yaklaşık 50 şehir yahut kasabada, 15. yy'dan, 20. yy'a kadar olan süreçte, geniş bir coğrafya ve zaman dilimine yayılan ve pek çok üslubu bir arada barındıran 125 tane türbe yapısı tespit edilmiştir. Plan tipine göre çokgen planlı, çardak biçimli, kare-dikdörtgen planlı olmak üzere üç gruba ayırarak incelediğimiz bu türbelerde, Klasik Osmanlı mimari üslubuyla birlikte; yerel işçilik, malzeme ve teknik unsurlara da rastlanılmıştır. Bu türbelerin büyük çoğunluğunu, tarihi yahut manevi önemlerinden dolayı inşa edilmiş olan kare-dikdörtgen planlı türbeler oluşturmakta olup; bu yapılar, mimari özelliklerini kısmen yahut tamamen yitirmişlerdir. İkinci büyük çoğunluğu, yazılı kaynaklardan hareketle varlıklarından haberdar olduğumuz türbeler oluşturmaktadır. Bu iki grup dışında kalan çokgen planlı ve çardak biçimli türbe yapılarının pek çoğu ise 1992-1995 Bosna Savaşı sırasında yıkılmış yahut ağır derecede zarar görmüştür. Bu sebeple bütüncül bir bakış açısıyla, günümüzde mevcut olan yahut olmayan tüm türbelerin incelenmesi ve değerlendirilmesi büyük öneme sahiptir. Çalışmamızda bahsi geçen tüm türbeler; mevcut kaynaklardan hareketle ve geniş bir saha çalışmasına tabii tutularak; kitabe, tarihçe, mimari ve süsleme özellikleri ve mevcut durumları baz alınarak yerinde derinlemesine incelenmiştir. Bosnia and Herzegovina had been Ottoman land about 450 years, from its conquest in 1463 to 1908 when it was officially declared as Austrian-Hungarian territory. During this process, several works were generated in the areas of religion, civil, and military architecture. This thesis aims to reveal the typology and characteristics of the tomb architecture in Bosnia and Herzegovina. In about 50 cities or towns in Bosnia and Herzegovina, a total of 125 tombs, ranging from the 15th century to the 20th century, that spread over a wide geographical area and time span and embody a number of styles together have been detected. In these tombs, that were categorized into polygon, çardak (baldachin), square-rectangular with respect to their plan types during the analyses, local techniques that pertain to local masons and local architectural elements and materials can be seen clearly as well as the classical Ottoman Architecture. Square-rectangular planned tombs that were built due to their historical or spiritual importance constitute the majority of the tombs examined, yet these structures have lost their architectural features partially or completely. The tombs that we became aware of thanks to written references are in the second group in terms of number. Most of the polygonal and baldachin planned tomb structures, that are not included in these two groups, were destroyed or severely damaged during the 1992-1995 Bosnian War. For this reason, it is of great importance to examine and evaluate all tombs, whether they have survived or not today, with a holistic perspective. All the tombs mentioned in our study have been examined in depth based on their inscriptions, histories, architectural features, ornamental features and current states. 422
- Published
- 2019
11. Seyahatnâmeler ışığında Mekke'de Osmanlı mîmârî eserleri
- Author
-
Kararmaz, Sevde, Numan, İbrahim, and Mimarlık Anabilim Dalı
- Subjects
Saudi Arabia-Mecca ,Urban architecture ,Military architecture ,Mimarlık ,Turkish-Islamic architecture ,Turkish architecture ,Art History ,Islamic architecture ,Ottoman art ,Architecture ,Turkish-Islam architectures ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Architectural works - Abstract
`Seyahatnâmeler Işığında Mekke'de Osmanlı Mîmârî Eserleri` başlıklı bu çalışma, Mekke'de Osmanlı Devleti tarafından inşâ edilen ve Osmanlı tâmirinden geçmiş mîmârî eserleri ele alıp bu eserlerin seyyahlar üzerinden incelenip yorumlanmasıyla oluşturulan bir çalışma olmuştur. Çalışmanın ilk kısımlarında Mekke şehri tüm yönleriyle ve özel olarak Osmanlı'nın mîmârî bakış açısı altında değerlendirilirken, teze ismini veren kısımda öncelikle şehrin bir haritasına ve seyyah-eser tablosuna yer verilmiştir. Haritadaki tüm mîmârî eserler, aynı zamanda bu bölümün devamında da işlenmiş olan eserlerden ibâret tutulmuştur. Seyyah-eser tablosunda ise hangi seyyahın hangi mîmârî eseri ziyâret edip bahsettiği basitçe belli edilmiştir. Bu sâyede çalışmaya kronolojik bir zemin hazırlanmıştır.Son olarak yapılan bu çalışmanın genel çıkarımını özetleyecek olursak hem İslâmiyet öncesi hem de İslâmiyetin ilk yıllarından itibâren kıymetli olduğu bilinen bu şehre, Osmanlı Devleti gerek vakıflarla, gerek surre ile ve gerekse de inşâ ettiği mîmârî eserlerle verdiği değeri kanıtlamıştır. Osmanlı Devleti bu şehirde bulunduğu ortamın coğrafî ve kültürel yapısına uyumlu eserler üretmiştir. Bu durumu hem kendi inşâ ettiği eserlerde hem de tâmirinden geçen eserlerde gözlemlemek mümkün olmuştur. Zamanla farklı devletlerin farklı icrâatlarıyla beraber çok katmanlı bir mîmârî görünüm sergileyen şehirde, idârenin değişimiyle birlikte eserlerin birer birer ortadan kaldırıldığı ve günümüzde de bu eserlerin bulundukları bölgelere farklı amaçlara hizmet eden mîmârî tasarımlar yerleştirildiği müşâhede edilmiştir.Anahtar Kelimeler : Mekke, Surre, Vakıf, Arabistan'da Osmanlı Mîmârîsi, Seyyah, Seyahatnâme, Koruma, Tâmir (Restorasyon). The study of `Ottoman Architectural Works in Mecca Under The Lights of Travelogues` is representing about builds built by Ottoman Empire in Mecca and the architectural works which are repaired by the Ottoman Empire. Furthermore, it is including the evaluation of this works thanks to travelers.While the first part of the study evaluates the city of Mecca in every different way and especially the architectural perspective of Ottomans, the map of the city and traveler-architectural build relation table are given primarily in the part which gives the name of this thesis. Exact locations of every work that explained in the next parts are specified in the map given in this part. In the table of traveler-architectural build, the information of which traveler writes about which work is simply explained. Owing to this, the fundamentals of a chronological study were prepared.If we explain the summary of general inference of this study, Ottomans are proved their respect for this city, which is valuable ever since the beginning of Islam. This is proved via foundations, donations given by Sultans or architectural builds built by them. Ottomans built works which are convenient for the culture and geography of this region. This situation can be viewed on the works built or repaired by them. In time, the city began to show multi-layer architecture due to the other works of other countries. With the change of the administration from time to time, the architectural works began to disappear one by one, and today it is observed that these works have been changed for different structures used for different purposes.Keywords : Mekka, Surra, Foundation, Ottoman Architecture in Arabia, Traveler, Travelogue, Conservation, Repair (Restoration). 183
- Published
- 2019
12. Klasik dönem İstanbul camilerinde müezzin mahfilleri
- Author
-
İnanç Kavak, Elif, Doğanay, Aziz, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Religious architecture ,Islamic art ,Art History ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture - Abstract
İstanbul'da Sultan II. Bayezid Külliyesi'nin yapımıyla başlayıp, yaklaşık iki yüzyıl süren Osmanlı Mimarisi'nin Klasik Devri, devletin siyasi- askeri alanda olduğu gibi kültürel ve sanatsal alanlarda da en olgun dönemini ifade eder. Osmanlı Devleti'nin ulaştığı maddî- manevî seviyenin ve estetik zevkinin göstergesi olan bu eserlerin her birini tüm detaylarıyla inceleyerek, sadece niceliksel bir tarama ile değil, o dönemi ruhuyla anlamaya çalışmak, günümüzde bize ışık tutacak önemli adımlardandır. Bu devrin en önemli eserlerinin çoğu Mimar Sinan'a ait eserlerdir ve ekserisi İstanbul'da yer almaktadır. Osmanlı dönemi camilerinde müezzin mahfillerine genel bir bakış atmak istediğimizde, incelememiz gereken eserler, sütunlar üzerinde yükselen müstakil mahfillerin çokça harem içinde yer almaya başladığı, mimaride klasik dönemi ifade eden tarih aralığında inşa edilmiş mahfillerdir. Bu sebeple çalışmanın kapsamı İstanbul'da yer alan klasik dönem müezzin mahfilleri ile sınırlı tutulmuştur. Osmanlı Dönemi'ne ait olgun mimari eserlerde mekan tasarımında denge, fonksiyonellik ve İslam'ın temel prensiplerinden `tevhid` fikrini vurgularcasına bütüncül bir tasarım görürüz. Harem içinde bu bütünlük ve ahengi bozmayacak şekilde yerleştirilen müezzin mahfillerinin tezyinatında da oldukça sade tasarımlar uygulanmıştır. Bu çalışmada, ayaklı müezzin mahfili bulunan eserler tesbit edilerek yerinde incelenmiş, lazermetre yardımıyla mahfillerin ölçüleri alınmış ve mahfiller fotoğraflanmıştır. Planlar bilgisayar ortamında çizilerek çalışmaya alınmış, planları görsel olarak desteklemek için mahfillerin fotoğraflarına da yer verilmiştir. Araştırmamızın kapsamına girmeyen fakat bu alanda önemi haiz müezzin mahfilleri ile karşılaştırmalar yapılarak çalışmamız tamamlanmıştır. İlk müezzin Bilâl-i Habeşi'nin mirası olan müezzinlik makamı, Müslüman halkın her zaman hürmet gösterdiği bir vazife olmuştur. Bu çalışmada hem fonksiyonu hem manevi değeri itibariyle ibadethanelerde müstakil bir yere sahip müezzin mahfilleri incelenmiş ve bugüne kadar detaylı incelenmeyen bu mahfillerin dini mimarideki yerinin anlaşılmasına katkıda bulunmak amaçlanmıştır. The Classical Period of Ottoman Architecture, which began with the construction of the Sultan II. Bayezid Complex and lasted for almost two centuries, represents the most mature period of the state in political and military fields as well as in cultural and artistic fields. Examining every detail of these works, which are indicative of the material, moral level and aesthetic taste reached by The Ottoman Empire, and trying to understand the period not only with a quantitative survey but with its spirit, are important steps that will shed light on us today.Most important works of this period belong to Mimar Sinan and most of them are in Istanbul. When we want to give an overview of the muezzin loges in the Ottoman mosques, the works that we should examine are the loges built in the range of history which expresses the classical period in architecture. For this reason, the scope of the study was limited to the muezzin loges in the Classical Period in Istanbul.In the mature architectural works of The Ottoman Period, we see a place design, emphasizing the idea of balance, functionality and a holistic design emphasizing the idea of 'tawhid' which is one of the basic principles of Islam. Very simple designs were applied in the decoration of muezzin loges placed in mosque in such a way that this integrity and harmony were not disturbed. In this study, the works with muezzin's loge were determined and examined on site, the measurements of the loges were taken with the help of laser distance meter and the loges were photographed. The plans were drawn on the computer and the photographs of the loges were included to support the plans visually. Edirne Selimiye Mosque's muezzin loge and Bursa Grand Mosque's muezzin loge, which are considered to be the summit of the classical period, which we do not include in our study because they are not in Istanbul, and Istanbul loges were compared.The office of muezzin, which was the legacy of Bilâl al-Habashi, was a duty that was respected by the Muslim people. In this study, muezzin loges, which have a separate place in places of worship both in terms of their function and moral value, were examined and it was aimed to contribute to the understanding of the place of these loges in religious architecture which has not been studied in detail. 221
- Published
- 2019
13. Kastamonu çeşmeleri
- Author
-
Gür, Fatma, Mutlu, Mehmet, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Kastamonu ,Art History ,Artistic works ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Fountains ,Aqua architecture - Abstract
Türkler Anadoluya ayak bastıktan sonra bir taraftan bu toprakları yurt edinme çabalarını sürdürürken diğer taraftan da oldukça yoğun bir biçimde imar faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Bu imar faaliyetlerinin içinde bazı yapılar, inançlarının da etkisiyle özellikle ön plana çıkmıştır. Bu grupta sayılabilecek yapılardan bazıları, camiler, medreseler, hanlar, hamamlar ve çeşmelerdir.Çeşme yapıları, Türk kültürünün etkisinin görüldüğü her coğrafyada öncelikle dikkat çeken yapı türlerindendir. Gerek canlılara su sağlamanın kutsal bir iş olarak görülmesi ve gerekse çeşme inşa etmenin öldükten sonra da devam edecek bir sevap olarak nitelendirilmesi, bu yapıları değerli hale getirmiştir. Türklerin hakimiyetine geçtikten sonra, kesintisiz olarak bu kültürün etkisi altında kalan Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Kastamonu ilinde de, yapı dağılımı açısından bakıldığında, çeşme yapılarının önemi anlaşılabilmektedir. Çalışmamızda, Kastamonu ve ilçelerindeki Osmanlı döneminden başlayarak 1950 yılına kadar olan çeşmeler incelenmiştir. Kastamonu merkez başta olmak üzere, Abana, Araç, Cide, Daday, İhsangazi, İnebolu, Küre ve Taşköprü ilçelerindeki 73 çeşme incelenmiş, tipolojileri yapılmış, fotoğrafları çekilerek çizimleri yapılmış, kitabelerin metni, okunuşu ve anlamları verilmiştir. Kitabesi günümüze ulaşmamış çeşmelerin ise tarihlendirmeleri yapılmıştır. Günümüze ulaşamayan, değişime uğramış ya da sadece kitabeleri bulunan 18 çeşme ise, ayrı bir başlıkta incelenmiştir. Çalışmamızın bir bölümünde de bu çeşmeleri besleyen su kaynakları hakkında bilgi verilmiştir.Değerlendirmede Kastamonu çeşmelerinin tipolojisi, malzeme ve teknik özellikleri, yapı elemanları, süsleme çeşitleri, kitabeleri, baniler ve sanatkârları ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise çalışma kapsamında elde edilen veriler ve değerlendirmeler toplu olarak sunulmuş, değerlendirme kapsamındaki bilgiler sonuca bağlanılmıştır.Kastamonu çeşmelerinin büyük bir bölümü tipolojik olarak tek cepheli, hazneli ve bağımsız çeşme grubundadır. Tek cepheli çeşmelerin dışında iki, üç, dört ve beş cepheli örnekler de mevcuttur. Çeşmelerde yoğun olarak teğet kemer ve sivri kemer kullanılmıştır. Kemerli çeşmelerin dışında, düz cepheli çeşmeler de Kastamonu'da yaygın olarak inşa edilmiştir. Çeşmelerin inşasında genellikle taş malzemenin yanı sıra, tuğla malzeme de kullanılmıştır. Kastamonu çeşmelerinde bitkisel, geometrik ve nesneli süslemeler görülmektedir. In our study, the fountains of the Ottoman period and the Republican period until 1950 were examined in Kastamonu that is located in the Western Black Sea region. The fountains in all the districts and villages of Kastamonu and especially the central district of it were examined and water sources were determined that nourish the fountains. In our study, total 73 fountains in Kastamonu Center, Abana, Arac, Cide, Daday, Ihsangazi, Inebolu, Küre and Taşköprü has been examined, the typologies were made, photographs were taken and drawings were presented, the text of the inscription, the reading and their meanings were given. The fountains which their inscription has not reached to today were dated. 18 fountains that were not able to reach the present, were transformed, or only had an inscription, were examined in a separate title.In the evaluation, the typology, materials and technical features, construction elements, decoration varieties, inscription, patronage and craftsmen of Kastamonu fountains were examined under separate headings. In the result section, the data and assessments obtained within the scope of the study were presented collectively and the information covered by the evaluation was linked to the conclusion.A large part of the Kastamonu fountains is one-facade, water chamber and independent. There are two, three, four, and five faceded samples outside the one-facade fountains. The fountains were heavily tangent belts and pointed arches. It is widely built in fountains with flat fronts outside the arched fountains in Kastamonu. As a cover system in the fountains, flat cover, cradle cover, crushing roof and gable roof were used. The fountains are built with cut-stone, block stone, rough stones and rubble stone material. Only in two examples brick are used brick material. There are herbal, geometric and object decorations in Kastamonu fountains. 503
- Published
- 2019
14. Arşiv belgelerinde Zeyneb Sultan Külliyesi
- Author
-
Çoban Seymen, Hanife, Memiş, Mehmet, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Complexes ,Archives ,Zeyneb Sultan Complex ,Ottoman archive ,18. century ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Turkish-Islamic architecture ,Architectural archive ,Archive documents - Abstract
Osmanlı mimarisi, 18. yüzyılda batılı unsurları klasik anlayış içinde harmanlayarak güzide eserler vermeye devam etmiştir. Bu eserlerden biri de III. Ahmed'in kızı olan Zeyneb Sultan'ın, 1769'da dönemin Hassa Başmimarı Mehmed Tahir Ağa'ya inşa ettirdiği kendi adıyla anılan külliyesidir. Pek çok tarihi eser gibi bu külliye de günümüze gelene kadar çeşitli sebeplerle değişikliğe uğramış; türbe ve sebil yok olurken 20. yüzyıl başında avluya bir medrese inşa edilmiştir.Külliye, bu zamana kadar yapılan araştırmalarda bir bütün olarak ele alınmamış; yalnızca cami ve haziresi müstakil çalışmalara konu olmuştur. Ancak yapılan bu çalışmalarda da arşiv belgeleri kullanılmamıştır. Bu tezde, mevcut literatür, Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Vakıflar I. Bölge Müdürlüğü ve İstanbul IV Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından tutulan kayıtlar, kütüphane arşivleri ve farklı tarihli İstanbul haritaları incelenip mümkün olduğunca birincil kaynaklara erişilmeye çalışılarak külliyenin tarihi süreci işlenmiştir. Giriş bölümünde, konunun amacı, kapsamı, önemi ve takip edilen yöntem sunulmuştur. Birinci bölümde, konunun daha iyi anlaşılması için Zeyneb Sultan'ın hayatına, dönemin mimari eğilimlerine ve külliyenin haritalardan faydalanılarak hazırlanmış kısa tarihçesine yer verilmiştir. İkinci bölümde, külliyenin elemanları ayrı başlıklar halinde işlenerek eldeki veriler çerçevesinde yapıların geçirdiği onarımlardan bahsedilmiş; ayrıca mimari ve süsleme özeliklerine değinilerek güncel durumları kaydedilmiştir. Hazire ve burada medfun önemli şahsiyetlere ait mezar taşları çalışılırken, hazire hakkında hazırlanmış iki katalog eser esas alınarak karşılaştırma yapılmış ve bunlarda görülen bazı eksikler giderilmiştir. Külliye hakkında yapılan genel değerlendirmeye ve ulaşılan yeni bilgilerin özetine sonuç bölümünde yer verilmiştir. Önemli görülen plan, çizim, belge ve transliterasyonlar ekler bölümüne konmuştur. Ottoman architecture continued to produce outstanding works in the 18th century by blending western elements in classical understanding. One of those works was the complex in 1769 which was named after Zeyneb Sultan, who was the daughter of Ahmed's, and which she had had it built to Mehmed Tahir Aga, the chief architect of that period. Like many historical artifacts, this complex got changed due to various reasons; A madrasah was added to the courtyard in early 20th century while the mausoleum and a public fountain were destroyed. The complex has not been approached as a whole in conducted researches until today: only the mosque and the burial area. However, archive documents were never been used in those studies. In this thesis, the current literature, the Prime Ministry Ottoman and Republican Archive, the General Directorate of Foundations, the Istanbul Regional Foundations I. Regional Directorate and the records kept by the Directorate of Cultural Heritage Preservation Regional Directorate of Istanbul IV, the library archives and different historical Istanbul maps were examined and the he historical process of the complex has been studied by trying to reach the primary sources as far as possible. In the introduction section, the aim, the scope, the importance of the subject and the followed method were presented. In the first chapter, to better understand the subject, the life of Zeyneb Sultan, architectural tendencies of the period and a brief history of the complex which prepared using the historical maps, were included. In the second chapter, the elements of the complex were processed separately and the restorations of the structures were mentioned within the framework of the available data; in addition, the architectural and decorative features of the complex were mentioned, and the current conditions of those were recorded. The burial area and the tombstones of the important people were studied, a comparison made based on two catalogue work prepared for the burial area and some deficiencies were corrected. The general evaluation of the complex and the summary of the new information obtained are included in the conclusion section. Plans, drawings, documents, and transliterations, which have been considered significant, are included in the appendix. 174
- Published
- 2019
15. Erken Osmanlı mimarisinde mukarnas (İznik, Bursa, Edirne)
- Author
-
Dallal, Yasser, Yaman, Bahattin, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Edirne ,Art History ,Mukarnas ,Ottoman art ,Bursa-İznik ,Architecture ,Islamic history ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Mimarlık ,Ottoman Period ,Architectural works - Abstract
Mukarnas, sanatsal ve manevi değeri nedeniyle İslam mimarisinin en önemli dekoratif unsurlarından biridir. Birçok sanat ve mimarlık tarihçisinin dikkatini çekmiştir. Ancak, halktan uygun ilgi görmemiştir. Bu tez, İslam mimarisinde mukarnas'ın önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.Osmanlı mukarnası, üç boyutlu motiflerin zirvesi olarak düşünülebilmektedir. Osmanlı mukarnası, beş yüzyılı geçen birçok gelişme evresinin ardından, mukarnas evriminin son evresini temsil etmektedir. Osmanlı mukarnasının yapısal ve dekoratif bir unsur olarak tanımlanması büyük önem taşımaktadır.Bu tez, erken Osmanlı mukarnasının sıfatlarını ve özelliklerini tanımlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca imalatında kullanılan malzemeler ve tekniklerin yanı sıra kullanım yerlerine ve çizimlerine göre bir sınıflandırma yapılmıştır.Hem dini hem de sivil binalar dikkate alınarak yapılan bu tezde, zaman dilimi olarak Erken Osmanlı dönemiyle (1299-1453) sınırlandırılmış ve bu dönemin üç büyük sivil merkezi olan, İznik, Bursa ve Edirne'deki Osmanlı yapılar seçilmiştir.Çalışmada öncelikle mukarnasın tanımıyla, tasarımıyla ve tarihi ile ilgili önceki çalışmalar ve makaleler gözden geçirilerek ilgili kaynaklar incelenmiş, konu ile ilgili özet bilgiler verilmiştir. Sonrasında İznik, Bursa ve Edirne şehirlerindeki Erken Osmanlı mimarisinde görülen mukarnasların yerinde incelenmesi yapılarak katalog oluşturulmuştur. Materyal, teknik, çizimler, kullanımlar ve elemanlar tasarımı gibi çeşitli düzeylerdeki vaka çalışmasını analiz ederek sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır. Muqarnas is one of the most important decorative elements of Islamic architecture because of its artistic and spiritual value. It has attracted the attention of many art and architecture historians. However, it has not received the proper attention from the public. This thesis aims to highlight the importance of muqarnas in Islamic Architecture.The Ottoman muqarnas can be considered the zenith of this type of 3D motifs. The Ottoman muqarnas represent the last phase of muqarnas evolution after many development phases which lasted around five centuries. Identifying the Ottoman muqarnas as a structural and/or decorative element is therefore of great importance.This thesis aims to define the early Ottoman muqarnas its features and characteristics. In addition to the material and techniques used in manufacturing it, a classification according to Muqarnas place of use and plans has been carried out.Taking into consideration both the religious and civil buildings, this thesis was limited to examine the early Ottoman period (1299-1453) and it focused on the three major urban centers of Ottoman buildings at that time (İznik - Bursa -Edirne). This thesis includes a review of previous studies and reports about the definition, design and history of muqarnas. As a case study, a catalogue of muqarnases has been prepared to define an in-depth study of muqarnas from the early Ottoman building in Bursa, İznik and Edirne cities. This thesis will come to conclusions by analysing of the case study on several levels of materials, techniques, plans, uses, and design of elements. 280
- Published
- 2019
16. Kuruluşundan Tanzimat'a Osmanlı başkent mimarisinde eğitim yapılarının külliye kuruluşları içindeki yeri ve önemi
- Author
-
Özyürek, Kenan, Sönmezer, Şükrü, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Ottoman libraries ,Ottoman art ,Educational buildings ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Turkish-Islamic architecture ,Traditional architecture - Abstract
ÖZETMimaride ibadet, konut, mezar, ticaret, sosyal ve eğitim yapıları kategorizasyonu: yapısal, biçimsel ve strüktürel tipolojilerden farklı olarak, temel parametresi işlevsellik olan bir tipolojik sınıflandırmayı ifade eder. İşlevsel tipolojik bir grup olarak eğitim yapıları, verilen eğitimin niteliğine ve düzeyine bağlı olarak bir alt gruba ayrılmış, her bir alt grup ise morfolojik özelliklerine göre ayrıca sınıflandırılmalara tabi tutulmuştur.Osmanlı mimarisinin temel işlevi eğitim olan yapıları: genel medreseler, ihtisas medreseleri (Darülhadisler, darülkurralar, tıp medreseleri), ve sıbyan mektepleridir. Asıl fonksiyonu ilgili kimselere kitap hizmeti sunmak olan kütüphaneler birincil işlevlerinin yanında eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü yerler olarak bilindiğinden birer eğitim yapısı olarak değerlendirilmişlerdir. Osmanlı mimarisinin başlangıcından itibaren yapı üretimindeki genel eğilimi, farklı fonksiyonel yapıların bir külliye oluşturacak şekilde bir arada tasarlanması yönünde olmuştur. Bu eğilimin bir sonucu olarak külliye kuruluşlarının işlevleri açısından dini, sosyal, ticari ve kültürel birer merkez; tasarımları açısından ise olgun mimari kompleksler haline gelmesi Osmanlılar döneminde olmuştur. Dini ve simgesel anlamlarına koşut olarak çoğunlukla külliyelerin merkezlerini teşkil eden camileri saymazsak, Osmanlı külliye mimarisinin en önemli ögeleri başta medreseler olmak üzere eğitim yapıları olmuştur. Bazıları günümüze ulaşmamış olsa da çoğu külliyede bir veya daha fazla eğitim yapısı mutlaka inşa edilmiştir. Öyle ki Fatih ve Süleymaniye gibi Osmanlı mimarisinin ikonları sayılan iki sultani külliye, öğretimin son derece planlı ve kademeli yapıldığı birer eğitim kampüsü olarak tasarlanmışlardır. XVI. Yüzyılın sonlarında başlayarak merkezini eğitim yapılarının teşkil ettiği külliyelerin inşa edilmesi ise bir gelenek halini almış, bu gelenek yaklaşık iki yüzyıl boyunca sürdürülmüştür.Geleneksel Osmanlı eğitim yapıları, Sanat Tarihi ve Mimarlık Tarihi alanlarında daha çok tekil yapılar olarak ele alınmış; plan, strüktür ve diğer yapısal özellikleri bakımından birçok araştırmacı tarafından çalışma konusu edilmişlerdir. Bu çalışmalarda Osmanlı eğitim yapıları plan şemaları, mekân düzenlemeleri, strüktürleri, dış kütle biçimlenişleri, inşa malzemesi ve teknikleri açısından irdelenmiş, gelişim süreçleri yorumlanmıştır. Bu tez çalışmasında ise Osmanlı başkentlerinde inşa edilen ve bir külliyenin fiziki bütünlüğü içinde yer alan eğitim yapılarının, bir bütünün parçaları olmaları durumları göz önüne alınarak incelenmiştir. Yapılan çalışmayla söz konusu yapıların, bütün içindeki mimari fonksiyonlarının neler olduğu, parça-parça, parça-bütün ilişkilerinin nasıl kurulduğu, bu ilişkilerin eğitim yapılarının mimari tasarımlarına nasıl etki ettiği sorularına cevap aranmıştır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Mimarisi, Eğitim Yapıları, Külliye, Medrese, Darülhadis, Darülkurra, Tıp Medresesi, Sıbyan Mektebi, Kütüphane SUMMARYIn architecture, the categorization of religious buildings, domestic buildings, tombs, commercial buildings, social structures and educational buildings, different than formal and structural typologies, indicates a typological classification with its main parameter functionality. As a group of functional typology, educational buildings are also divided in sub-groups according to quality and the level of the education and each subgroup is also classified by structural specialities.The educational buildings of the Ottoman Architecture are: General Madrasah, Specialty Madrasah (Darülhadis, Darülkurra, Medical Madrasah) and Sıbyan Mektebi (Primary School). Although the libriraries are for providing books, as it is known that they also kept educational activities other than their primary mission, they are also considered as educational buildings.From the beginning of Ottoman Architecture general aim of architectural planning has been placing buildings with different functionality as building complexes (külliye) As a result of this aim in Ottoman architecture These fuctional buildings became religious, social, commercial and cultural centers and with the same reason they became developed architectural complexes.Other than the mosques which comprise the religious and symbolic centers- of a Külliye, the most important elements of külliye architecture are madrasah and other educational buildings. Although some of these educational buildings did not survive it is known from the sources that one or more educational buildings always existed as a part of Külliye. Two imperial complexes, Fatih and Süleymaniye which are counted as the icons of Ottoman architecture were even designed like educational complexes where the education is held gradually and integrated. From the end of the XVI Century it was started to build educational structures as central units of Külliye, this bacame a tradition and continued during two centuries.Traditional Ottoman educational structres were mostly studied as single units in art history and history of architecture. They have been subject of studies of many scholars by their plans, structures and other structural specialties. In these studies Ottoman educational structures were investigated by schema planning, space arrangment, structures, outer mass forms, construction materials and construction technics and their development process was discussedThe goal of this thesis is to investigate the educational structures built in Ottoman capitals as a part of building complexes, by focusing on their position as a part of whole Külliye. The thesis searches what these structures's architectural functions in Külliye were, how they were connected and related to other units of the building complexes, end how these fuctional specialities and connections with other units had an affect on the architectural design of educational structures.Keywords: Ottoman Architecture, Educational Buildings, Complex, Madrasah, Darülhadis, Darülkurra, Medical Madrasah, Sıbyan Mektebi, Library 685
- Published
- 2019
17. Osmanlı câmi mimârisinde mükebbire
- Author
-
Eser, Betül, Doğanay, Aziz, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı
- Subjects
Mimari, Osmanlı ,Religious buildings ,Turkey ,Architecture, Ottoman ,İslam mimarisi ,Courtyard ,Türkiye ,Art History ,Mükebbire ,Architectural characteristics ,Islamic architecture ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Camiler ,Ottoman Period ,Mosques - Abstract
Mükebbire cami mimarisinde cemaate sesi ulaştırmak için inşa edilmiş bir birimdir. 17. yüzyılın başından itibaren inşa edilmeye başlanmıştır. Revaklı avlusu olan ve cemaatin avluda da namaz kıldığı camilerde namaz vakitlerinde avludaki cemaatin imama uyabilmesi için bu balkonlarda mükebbir dediğimiz kişiler yer alır ve imamın tekbirlerini tekrarlar.Mükebbireler başlangıçta revaklı avlusu olan camilerde inşa edilmiştir. İlerleyen zamanda ise revaklı avlusu olmayan camilerde özellikle Batı Anadolu’da mükebbireleri yoğunlukla görüyoruz. Anadolu toprakları ve Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklar üzerinde bulunan camilerden bizim tespit edebildiğimiz mükebbireli cami sayısı 72 dir. Bu camilerin mükebbireleri dönemine, inşa malzemesine, şekline, konumuna göre farklılık göstermektedir. Biz de çalışmamızda mükebbiresi olan camileri tespit ettik, bir mükebbire tipolojiisi oluşturduk ve sınıflandırdık.--------------------Mükebbire is a unit built to convey the voice to the community in the mosque architecture. Mükebbire was started to be built since the beginning of the 17th century. Mükebbir stays in the balcony in the mosques where there is a courtyard with portico and the people pray in the courtyard on the time of prayer. The mükebbir repeats tekbirs during the prayer.Mükebbire was built in mosques with courtyard with portico at first. Subsequently, mükebbire was built as well in mosques without a courtyard with revak especially mosques in West Anatolia.During our research, we located seventy two mosques with mükebbire in lands of Anatolia by Ottoman Empire. These mükebbires were different depending on to their time of construction, building material, form and location. We have determinated mosques with mükebbire and made up a typology for mükebbires and put them in different categories.
- Published
- 2019
18. Bursa'da erken dönem Osmanlı Mimarisi'nde Kemer
- Author
-
Durmuş, Esra, Gündoğdu, Hamza, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Belts ,Madrasahs ,Art History ,Bursa ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Tombs ,Ottoman Period ,Architectural works ,Mosques - Abstract
Bursa'da 1326-1500 yıllarına tarihlenen yapıların (cami, mescit, türbe, medrese, hamam, han, bedesten, darüşşifa ve çeşme) kemerleri, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu dönemde yukarıda bahsedilen yapıların kemerlerini bir bütün halinde inceleyen ilk çalışma olması bakımından önemlidir. Türk-İslam mimarisi kapsamında; Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklu, Atabeylikler, Anadolu Selçuklu ve Beylikler devri mimarisinde kemerlerin gelişimi incelenerek, bunların erken Osmanlı dönemindeki yapıların kemerlerine etkisi üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte bu dönemde Bursa'da çok sayıda benzer yapı olmasından dolayı, katalogda yalnızca 59 adet yapının kemerleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve bu kemerler, kataloğa dâhil edilmeyen Bursa'daki ve İznik, Edirne, İstanbul, Manisa, Tokat, Amasya, Afyon, Ankara gibi şehirlerdeki erken Osmanlı dönemi yapılarının kemerleriyle malzeme, teknik ve süsleme bakımından karşılaştırılıp değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme neticesinde, kemerlerde kültürel etkileşimler ve yeni denemelerle şekillenen bir erken Osmanlı dönemi mimari üslubunun oluştuğu görülmüştür. Klasik Osmanlı mimarisinin temellerinin atıldığı bu dönem, yapıların kemerlerinin şekillenmesine de kaynaklık etmiştir. The arches of the structures dated to 1326-1500 in Bursa ( Mosque, masjid, tomb, madrasah, hammam, han, bedesten, darüşşifa and fountain) constitute the subject of this study. This study is important as it is the first examine the arches as a whole, of the above mentioned structures dated to mentioned time period.The development arches in Karahanlı, Ghazni, Great Seljucks, Atabeyliks, Anatolian Seljuks and Principalities period architecture was examined in the context of Turkish- İslamic Architecture. And, their effects on the arches of structures in the Early Ottoman Period were tried to be emphasized. Since there many similar structures in Bursa in mentioned time period, only the arches of 59 buildings were examined in details and this arches, were compared and evaluated with respect to material, tecnique and decoration in the arches of the Early Ottoman Period structures in Bursa and İznik, İnegöl, Edirne, İstanbul, Manisa, Tokat, Amasya, Afyon and Ankara. As a result of evaluation, it was seen that Early Ottoman Period architectural style formed by cultural interactions and new experiments in the arches. This period, were the foundations of Classical Ottoman Architecture were laid, has also been the source of the arches of structures. 359
- Published
- 2019
19. Imagery of pool in classical Ottoman miniature painting
- Author
-
Şimşek, Fatih, Kök, Elif, and Türk Sanatı Anabilim Dalı
- Subjects
16. century ,Handicrafts ,Art History ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Turkish gardens ,Ottoman architecture ,Minyatür resim, Türk ,Crafts ,Minyature ,Ponds ,Gardens ,Ottoman Period ,El Sanatları ,Miniature painting, Turkish - Abstract
Tarihsel süreçte medeniyetlerin gelişiminde büyük bir rol oynayan su, havuz mimarisinin gelişimindeki önemli etmenlerden biri olmuştur. Eski çağlardan itibaren Yakın Doğu'da havuzlar ile birlikte bahçe mimarisinin de bir atılım gösterdiği anlaşılmaktadır. İslâm mimarisinde, önceki medeniyetlerin de etkisiyle varlık gösteren ve giderek bir cennet tasavvuru halini alan bahçeler Osmanlı mimarisinde de çeşitli şekillerde imar edilmiştir. Bu çalışmada, Osmanlı minyatürünün klasik üslup özelliklerinin ortaya çıktığı dönemde üretilmiş yazmalarda görülen havuz tasvirleri; mekân, plan, tipoloji ve su ile ilişkileri yönünden değerlendirilmiş ve farklı üsluplar ile karşılaştırılmıştır. Böylece Osmanlı nakkaşlarının havuz formlarında kendilerine özgü tercihleri olduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Mimari, Bahçe, Havuz, Minyatür Water, which played a major role in the development of civilizations throughout history, has been one of the important factors in the development of pool architecture. In the Near East, it is understood that the elements of the garden architecture with the pools has shown a breakthrough since ancient times.The gardens, which emerged with the influence of previous civilizations in the Islamic architecture and gradually became a vision of heaven, were built in various ways in Ottoman architechture.In this study, pool depictions seen the manuscripts produced in the classical style of Ottoman miniature are evaluated in terms of space, plan, typology and relations with water and compared with different regional styles. Thus, the preferences of the Ottoman painters in the pool forms are examined.Key Words: Architecture, Garden, Pool, Miniature 190
- Published
- 2019
20. Bursa Kestel Geyikli Baba (Baba Sultan) külliyesi
- Author
-
Gürevin, Münevver, Gülgen, Hicabi, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı/Türk-İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı.
- Subjects
Religious architecture ,Art History ,Dini mimari ,Erken devir ,Ottoman architecture ,Sanat Tarihi ,Geyikli baba ,Osmanlı mimarisi ,Türk mimarisi ,Orhan Gazi ,Turkish architecture ,Early period - Abstract
Orhan Gazi, gazi-derviş kimliği ile öne çıkan Geyikli Baba için İnegöl civarında Uludağ eteklerinde bir köy vakfeder ve O'nun adına cami, tekke, türbe ve hamam inşa ettirir. Bu araştırmada bahsi geçen külliye dini mimari özellikleriyle araştırmaya, dönemin benzer örnekleriyle ilişkilendirmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda külliye; malzeme, teknik özellikler, mimari elemanlar ve süsleme bakımından incelenmiştir. Ulaşılan literatür çalışması ve alan araştırmalarıyla külliyenin geçmişteki ve günümüzdeki durumları tespit edilmiş ve bir sonuca ulaşılmıştır. Orhan Gazi dedicates a village for Geyikli Baba who is one of the prominent figures with the identity of veteran-dervish on the outskirts of Uludag around Inegol and he has a mosque, a (dervish)lodge, a mausoleum and baths built on behalf of Geyikli Baba. This study consists of researching aforesaid complexes and complexes with their religious architectural features, reaching a conclusion by associating them with similar features of the period. In this context, these architectural elements have been examined in detail in terms of materials, technical features, architectural components and ornamentation. With the literature studies and field researches, the past and present conditions of the complex have been determined and a conclusion has been reached. 181
- Published
- 2019
21. II. Bayezid Dönemi cami ve mescidlerinde (Tokat-Amasya-Edirne ve İstanbul) mimari süsleme programı
- Author
-
Atakan, Sibel, Seçgin, Nuri, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Architectural decorations ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Masjids ,Bayezid II ,Mosques - Abstract
Bu çalışmada Osmanlı Devletinin imparatorluğa dönüşüm aşamasında erken dönemden klasik döneme önemli bir köprü oluşturan Sultan II. Bayezid dönemi mimarisinin, bazı cami ve mescid yapılarındaki süsleme programı incelenmeye çalışılmıştır. Sultan II Bayezid'in başkent İstanbul'da yaptırdığı büyük külliyesiyle birlikte Tokat, Amasya ve Edirne'de yaptırdığı külliyeler ve camilerle Osmanlı mimarlık tarihine önemli katkıları olmuştur. Plan ve süsleme özellikleri yönünden dönemin mimari eğilimlerini yansıtan bu yapılar mimari tasarımlarının yanı sıra sosyal yaşamdaki işlevleriyle de önem kazanmaktadırlar. Dönem bütünlüğünde mimari gelişim izlenirken süsleme programı da çeşitlilik kazanarak ilerlemiştir. II. Bayezid döneminin gerek cami gerekse diğer dini ve sivil yapılarında plan şeması belirgin bir şekilde farklılaşırken süsleme programının da özellikle taş ve ahşap malzemeye dayalı uygulamalarda büyük bir gelişme kaydettiği görülür. II. Bayezid döneminin imar faaliyetleri çok geniş bir coğrafyayı kapsamakla birlikte, bu çalışma Tokat, Amasya, Edirne ve İstanbul örnekleriyle sınırlı kalmıştır. Birçok yangın, deprem, sel baskını gibi afetlere maruz kalan dönem yapılarında büyük hasarlar meydana gelmiş olsa da, söz konusu yapıların bazıları çeşitli dönemlerde gerçekleşen onarımlarla özgün niteliklerini kısmi olarak günümüze taşıyabilmişlerdir. Yapıların günümüze ulaşan fonksiyonel öğelerinde yer alan süsleme unsurları, taş, ahşap, alçı, maden, çini, kalemişi ve hat sanatı detaylarıyla incelenmiştir. Döneme Sultan Bayezid'in banisi olduğu yapılar damgasını vursa da dönemin devlet adamları da bahse konu şehirlerde önemli ibadet yapıları inşa ettirmişlerdir. Ayrıca İstanbul'un fethiyle birçok kilise de dönemin devlet adamları tarafından cami veya mescide dönüştürülmüştür. Dolayısıyla kiliseden camiye dönüştürülen bu yapılarda da dönemin özellikle süsleme anlayışına paralel bazı uygulamalara rastlanabilmektedir. Bu tezin amacı Tokat, Amasya, Edirne ve İstanbul'da bulunan II. Bayezid döneminin başlıca ibadet yapılarındaki süsleme programlarını inceleyerek dönemin mimari süsleme tercihlerini ve üslup özelliklerini ortaya koymaktır. This study investigates the decoration programs of places of worship during the reign of Sultan Bayezid II, which marked an era that bridged the early period and the classical period in architecture during the formative years of the Ottoman Empire. Sultan Bayezid II made significant contributions to the history of Ottoman architecture with the large social complex (külliye) he had built in the capital Istanbul as well as the social complexes and mosques in Tokat, Amasya and Edirne. These buildings are important not only because they reflect the architectural tendencies of the period with regard to planning and decoration but also because of their function in public life. It is of notice that as the period progresses, the decoration programs diversify in line with architectural developments. During the reign of Bayezid II, as the plans of the mosques and other religious buildings as well as public buildings change significantly, the decoration programs develop especially with the application of stone- and woodwork. Although the reconstruction activities of the period span a very wide geography, this study is limited to examples from Tokat, Amasya, Edirne and Istanbul. Despite major damages in the buildings of the period due to many disasters such as fires, earthquakes and floods, it has been possible to preserve some of the original characteristics of these buildings, thanks to repairs and conservation work carried out in various periods. The following ornamental features, which survived as part of the functional elements of the buildings, have been examined in detail: stonework, woodwork, plasters, metalwork, tiles and calligraphy. Although the period is marked by structures of which Bayezid II was the patron, the statesmen of the period also built important places of worship in the cities under consideration in this study. Furthermore, following the conquest of Istanbul, many churches were converted into mosques and Islamic prayer rooms. Therefore, these converted buildings also have certain applications that parallel 351
- Published
- 2019
22. Osmanlı mimari süsleme ve el sanatlarında kutsal mekânlar
- Author
-
Aytaç, Sakine, Göktaş Kaya, Lütfiye, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Turkish art ,Religious buildings ,Architectural decorations ,Saudi Arabia-Mecca ,Palestine-Jerusalem ,Turkish-Islamic architecture ,Handicrafts ,Art History ,Ottoman art ,Ornamentations ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Crafts ,El Sanatları - Abstract
İslamiyet, 7. yüzyılda Hz. Muhammed'in elçiliği ile Arabistan Yarımadası'nda doğup kısa sürede Dünya'nın birçok ülkesine yayılmıştır. Müslüman toplumlarda dönemin coğrafi, sosyal, ekonomik ve siyasi etkisi altında yetişen sanatçıların ortaya koyduğu eserler, İslam dininin genel karakteri ve felsefesi doğrultusunda gelişmiştir. İslam inancında var olan ahiret hayatı, Cennet ve Cehennem gibi olgular ile müslümanların yerine getirmekle yükümlü oldukları ibadetler, Osmanlı sanatçılarına ilham kaynağı olmuştur. Osmanlı padişahlarının kutsal topraklara verdikleri önem ile bölgeye yaptıkları hizmetler sonucunda Osmanlı sanatında İslamiyet'te kutsal kabul edilen kent ve mekânlar farklı malzemeler üstünde farklı tekniklerde betimlenmeye başlanmıştır. `Osmanlı Mimari Süsleme ve El Sanatlarında Kutsal Mekânlar` konulu tez çalışmamızda; taş işçiliği, çini ve seramik, kalem işi, ahşap işçiliği, fildişi işçiliği, maden işçiliği, dokuma, kitap resmi, tezhip ve hat örnekleri üzerinde, müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen Mekke, Kâbe, Medine, Mescid-i Nebevi, Kudüs, Mescid-i Aksa, Kubbet'üs Sahra, Cennet, Cehennem ve Cami betimlemeleri ele alınmıştır.Çalışmaya söz konusu kutsal mekânların betimlendiği 243 örnek dahil edilmiştir. Bunlardan; 24 tanesi taş işçiliği örneği olup üzerinde Cami betimlemesi yer almaktadır. 17 çini örneği üzerinde 16 Mekke, 1 Medine anlatımı varken 8 seramik örneği üzerinde Cami anlatımı bulunmaktadır. 55 kalem işi örneğinde 12 Mekke, 5 Medine, 3 Cennet, 4 Cennet ve Cehennem, 31 Cami betimlemesi vardır. 3 ahşap üstünde 3 Mekke betimlemesi varken 2 tane fildişi örnekte Mekke ve Medine yer almaktadır. Maden sanatı örneği olan 3 eser üzerinde 1 Mekke, 1 Kudüs ve 1 Cami betimlenmesi bulunurken, 21 tane dokuma örneği üzerinde; 3 Mekke, 5 Kâbe, 13 Cami anlatımı yer almaktadır. 97 kitap resminde; 22 Mekke, 23 Medine, 12 Kâbe, 3 Kudüs, 23 Cennet, 8 Cehennem, 3 Cennet ve Cehennem, 3 Cami betimlemesi vardır. 4 tezhip örneğinde; 2 Mekke, 2 Medine anlatımı ile karşılaşılırken 9 hat örneğinin tamamında Cami ile karşılaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı mimari süsleme ve el sanatları, kutsal mekânlar, Mekke, Medine, Kudüs, Kâbe, Cennet ve Cehennem. Islam was born in the seventh century on the Arabian Peninsula and through the Prophet Muhammad spread to many countries of the world in a short period of time. The works produced by artists who grew up under the influence of geographical, social, economic and political effects of the era in Muslim societies, have been developed in accordance with the general character and philosophy of Islamic religion. The concepts of afterlife, Heaven and Hell which exists in the faith of Islam, as well as the worship rituals which Muslims are obliged to perform, are an inspiration to the Ottoman artists. The cities and the places that considered sacred in Islam have started to be depicted in different techniques on different materials. As a result of the importance given to the holy land by the Ottoman sultans and the services they made to the region, cities and places that were considered sacred in Islam in the Ottoman art began to be depicted in different techniques on different materials. In our thesis on `Holy Places In Ottoman Architecture Ornamentation And Handicrafts`; the descriptions of the Mecca, Kaaba, Medina, Masjid-i Nebiye, Jerusalem, Masjid-i Aksa, Kubbet'ü Sahara, Heaven, Hell and mosques, which are accepted as sacred by Muslims, on the samples of stone workmanship, tile and ceramic, hand-carved, woodwork, ivory working, mining, weaving, book painting, illumination and hat were discussed. The study included 248 examples depicting the holy places in this subject. 24 of them are examples of stone craftsmanship and there are a mosque depictions on them. While there are 16 Mecca and one Medina expressions on 17 tile samples, there are mosque expressions on 8 ceramic samples. There are 12 Mecca, 5 Medina, 3 Paradise, 4 Paradise and hell, 31 mosques expressions in the samples of 55 hand-carved. While there are 3 Mecca expressions on 3 woodwork samples, there are Mecca and Medina expressions on 2 samples of ivory working. On three works of mine art, one Mecca, one Jerusalem and one mosque are depicted. There are 21 examples of weaving which include 3 Mecca, 5 Kaaba and 13 expressions of mosques. In the example of 101 book paintings, there are 24 Mecca, 23 Medina, 13 Kaaba, 4 Jerusalem, 23 Paradise, 8 Hell, 3 Paradise and hell, 3 mosques are depicted. While there are 2 Mecca and 2 Medina expressions on 4 illumination samples, the entire 10 hat examples show a mosque. Keywords: Ottoman architecture ornament and handcrafts, holy places, Mecca, Medina, Jerusalem, Kaaba, Heaven and Hell. 548
- Published
- 2019
23. Yüzyıl dönümünde bir Valide Sultan: Safiye Sultan'ın hayatı ve eserleri
- Author
-
Altun, Mustafa, Bilgin, Arif, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Art History ,Ottoman art ,"null" ,Sanat Tarihi ,Ottoman history ,Ottoman State ,Ottoman architecture ,Harem ,Ottoman Dynasty - Abstract
III. Mehmed'in 1595 yılında tahta çıkmasıyla Valide Sultan olan Safiye Sultan, dönemin en önemli karakterlerinden biri olmuştur. III. Mehmed'in validesine olan bağlılığının fazla olması Safiye Sultan'ı padişah ve onun kararları üzerinde etkin bir hale getirmiştir. Sarayda nüfuzunu artıran Valide Safiye Sultan İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth ile yakın bir dostluk kurarak ve Venedik ile temaslarda bulunarak Osmanlı sınırları dışında da etkin bir figür olmuştur. Özellikle oğlu üzerindeki etkisi sayesinde devlet kadrolarındaki azil ve tayinlerde son sözü söyleyen kişi konumuna gelmiştir. 16. yüzyılda Hürrem Sultan ile başlayan 17. yüzyılda Valide Hatice Turhan Sultan ile sona eren, kadınların yönetimde ağırlığının olduğu dönem, Valide Safiye Sultan'ı da kapsamaktadır. Hürrem Sultan, Nurbanu Sultan, Kösem Sultan ve Hatice Turhan Sultan hakkında belirli sayıda araştırma olmasına karşın, Safiye Sultan için neredeyse hiçbir müstakil araştırma yoktur. Önemli bir Valide Sultan olmasına rağmen yeterli düzeyde araştırmanın bulunmaması, bizi bu hanım sultanın hayatını çalışmaya yönlendirmiştir. Safiye Sultan çeşitli vakıflar kurmuş, camiler ve çeşitli hayır eserleri yaptırmış bir Valide Sultan'dır. Kanuni Sultan Süleyman'ın son yıllarına, Sultan II. Selim zamanına, Sultan III. Murad ve Sultan III. Mehmed'in saltanatlarına tanık olan Safiye Sultan, torunu Sultan I. Ahmed'in, Sultan I. Mustafa ve Sultan II. Osman'ın da saltanatlarına tanık olarak, takriben yarım asır sarayda bulunmuş ve döneme etki etmiştir. Şüphesiz Safiye Sultan edindiği tecrübelerle ve yaşantısıyla kudretli bir Valide Sultan olarak anılmıştır. Çalışmamızla mevcut harem literatürüne, Safiye Sultan'ın hayatı ve Valide Sultanlık dönemine ilişkin literatüre yeni bilgiler katılacağı umulmaktadır. Safiye Sultan, who became the Valide Sultan after his son Mehmed III ascended the throne in 1595, became one of the most important characters of the period. The great devotion Mehmed had for his mother made Safiye Sultan very effective on the Sultan and his decisions. Increasing her influence in the Palace, Valide Safiye Sultan also became an active figure outside the Ottoman borders by establishing a close friendship with Queen Elizabeth I of England and having contacts with Venice. Due to her influence on her son, she reached the position where she had the last word on dismissals and appointments in state cadres. This era, when women had weight in the state governance began in the 16th century with Hürrem Sultan and ended in the 17th century with Valide Hatice Turhan Sultan, included Valide Safiye Sultan as well. Although there's a noteworthy number of researches about Hürrem Sultan, Nurbanu Sultan, Kösem Sultan and Hatice Turhan Sultan, there is almost no independent research on Safiye Sultan. This lack of adequate research on her directed us to study the life and works of Safiye Sultan.Safiye Sultan established various charitable foundations and financed many mosques and buildings around the mosques. Witnessing the last years of Kanuni Sultan Süleyman and the first years of her grandchild Sultan Ahmed I's reign in additions to the whole reigns of Sultan Selim II, Sultan Murad III, Sultan Mehmed III, Safiye Sultan was residents in the palace for almost half a century. Safiye Sultan has been remembered as a mighty Valide Sultan thanks to her palace experience. With this study, it is expected that valuable new information will be added to Harem literature and to the literature related to the life and the era of Safiye Sultan. 112
- Published
- 2019
24. Bursa merkezdeki Osmanlı dönemine ait şadırvan ve çeşmelerdeki süsleme unsurları
- Author
-
Tunaboylu, Betül, Akdağ, Hasan, and Geleneksel Türk El Sanatları Ana Bilim Dalı
- Subjects
Art History ,Bursa ,Architectural characteristics ,Architectural decorations ,Water structures ,Ornamentations ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Architectural elements ,Crafts ,Fountains ,El Sanatları - Abstract
Osmanlı kültüründe İslam inancı ile hayır için yapılan su yapılarının önemi büyüktür. Suyun bol oluşu Bursa'da bu yapıların inşasında avantaj sağlamıştır. Mimarisi ve süsleme unsurları ile çeşmeler ve şadırvanlar bize o dönem ile ilgili ışık tutmaktadır. Bu yapılar işlevsellikten öte şehirlerimizi süsleyen, bizleri estetik zevkin doruğuna ulaştıran birer sanat eseridir. Ancak kitabeleri ve tarihi belli olanları sayılıdır. Çoğu ortadan kaldırılmış, yerleri değiştirilmiş, bazı parçaları başka bir yere eklenmiş, bazıları da aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Halbuki Bursa'da neredeyse her camide, meydanlarda şadırvan bulunmaktaydı. Ne yazık ki Bursa'daki Osmanlı dönemine ait şadırvanlar ve çeşmeler hakkında yeterince araştırma yapılmamıştır. Bu yapıların tespit edilmesi tarihimize ve sanata ışık tutacaktır..Bu çalışmada Bursa merkezdeki toplam 65 adet şadırvan ve çeşmenin; bulunduğu yer, mimari özellikleri, yapım yılı, korunma durumu ve özellikle çalışmanın başlıca amacını oluşturan süsleme unsurları incelenmiştir. Mihrap görünümlü mermer pano, Stilize bitki motifleri ve geometrik şekil görülen şadırvan ve çeşmeler süsleme unsurlarına ve yüzyıllarına göre gruplandırılıp değerlendirilmiştir. 14. yy-20. yy. arasında süsleme unsurlarından stilize bitki motifleri her yüzyılda görülmüştür. Bitki kaynaklı motiflerin diğerlerinden daha fazla rağbet gördüğü gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bursa, Şadırvan, Çeşme, Süsleme Unsurları Water structures made for charity in relation with the islamic belief are very important in Ottoman culture. The abundance of water provided an advantage in the construction of these structures in Bursa. With their architecture and decoration elements; fountains and water tanks with a fountain shed light on that period. These structures are works of art that embellish our cities beyond functionality and make us reach to peak of aesthetic pleasure. However, the ones whose inscriptions and the numbers are definite are fewer. Most of them were removed, relocated, some parts added to another location, and some were rebuilt in accordance with the original. In Bursa, however, there were fountains in almost every mosque. Unfortunately, there has not been enough research about water tanks with a fountain and fountains belonging to the Ottoman period in Bursa. The identification of these structures will shed light on our history and art.In this study, a total of 65 water tanks with a fountain and fountains in the center of Bursa were examined in terms of their places, architectural features, years of construction, protection status and especially the elements of decoration. Marble panel with mihrab appearance, stylized plant motifs and water tanks with a fountain and fountains with geometrical shape were grouped and evaluated according to ornamental elements and centuries. Among 14th-20th century; stylized plant motifs of the ornamental elements have been seen every century. It has been observed that plant-derived motifs are more popular than others.Key Words: Bursa, Water tank with a fountain, Fountain, Decoration elements 202
- Published
- 2019
25. İstanbul'da camiye tahvil edilen kiliselere yapılan ekler
- Author
-
Günbeyi, Zehra, Doğanay, Aziz, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Religious architecture ,Art History ,Islamic architecture ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Byzantine architecture ,Turkish-Islamic architecture - Abstract
İstanbul'un Osmanlı Devleti tarafından fethedilmesiyle beraber başlayan süreçte; öncelikle Ayasofya olmak üzere, şehirde bulunan kiliselerden bazıları, muhtelif sebeplerden ötürü cami yâhut mescide tahvil edilmiş ve mezkûr işlemin akabinde de kazanmış oldukları yeni hüviyetlerinin gerekliliklerine uygun şekilde düzenlenerek, her birinin gerek iç mekânlarına gerekse de dış kısımları ile çevrelerine birtakım ekler yapılmıştır. Çalışmamız kapsamında; uzun ömürleri boyunca uğradıkları değişiklikler ve müdahaleler sonucunda, oldukça fazla katmanlı ve karmaşık bir hale gelen söz konusu mâbedlerin tamamı tespit edilerek; zaman içerisinde geçirdikleri değişimler ve bunlara ilave edilen unsurlar incelenmiştir. In the process that started with the conquest of Istanbul by the Ottoman Empire; some of the churches in the city, including Hagia Sophia as a prime example, have been turned into mosques after which they have been redesigned in harmony with the requirements of their new identity and some internal and external additions have been made. Also those which are large enough to serve as mosque have been transformed into complexes by building various additional structures around. Within the scope of our study; these religious structures which have become substantially complex as a result of the changes and interventions they have undergone during their long life; have been determined and the elements added to them over time have been examined. 1451
- Published
- 2019
26. Erken Osmanlı mimarlığında sütun kullanımı (1299-1453)
- Author
-
Uzun, Güllü, Uysal, Ali Osman, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Art History ,Columns ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Architectural ,Ottoman Period ,Architectural works - Abstract
Bu araştırmanın konusunu Erken Osmanlı Mimarisi'nde sütun kullanımıdır. Bu çerçeveye muhtelif yapılarda kullanılan sütunlar, malzeme-bezeme ve biçim özellikleri bakımından incelenmiştir. Erken Osmanlı dönemi siyasi ve sosyal ortamın dışında mimari olarak da oldukça hareketli bir dönem olmuştur.Çalışmamızda Erken Osmanlı Dönemi'ne ait sütun kullanımına rastladığımız cami-zaviye-medrese-türbe- han ve hamam olmak üzere, bütün yapı grupları kendi içerisinde kronolojik sırası ile aktarılmış ve toplamda 105 adet sütun mimari özellikleri ile incelenmiştir.Erken Osmanlı Dönemi'nde çeşitli nedenlere bağlı olarak devşirme malzeme kullanımına sıkça rastlanmaktadır. Erken Osmanlı Mimarisi'nde kullanılan sütun başlıkları ve sütun gövdelerinin devşirme malzeme olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Erken Dönem'in sonlarına gelindiğinde, devşirme sütun başlıklarının yerini mukarnas bezemeli sütun başlıkları almış, sütun gövdeleri yine yapılardan devşirilerek kullanılmıştır. Nitekim Dönemin sonlarına gelindiğinde mukarnas bezemeli sütun başlıklarının yapılarda kullanıldığı görülmektedir. Çalışmamızda sütunlar-sütun başlıkları-kaideler detaylı olarak incelenmiştir. Çeşitli örnekler eşliğinde devşirme sütunların hangi döneme ait olduğu hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra ise geneli mukarnas bezemeli olan sütun başlıklarının sınıflandırılması ve adlandırılması çalışmamızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Tespiti yapılan sütun başlıkları süsleme kompozisyonu dikkate alınarak iki ana başlık altında incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Erken Osmanlı, Sütun, Sütun Başlığı, Mukarnas Bezemeli Sütun Başlığı The subject of this study is where and how the columns used in the Early Ottoman Architecture. The columns used in this structure are examined together with material-decoration and form characteristics. Early Ottoman period was a very active period in terms of not only political and social environment but also architecture. In our study, all the building groups, including the mosque-zawiya-madrese-tombah and baths, which we encountered in the use of columns belonging to the Early Ottoman Period, were transferred in chronological order and examined with a total of 105 columns architectural features. In the early Ottoman period, the use of spolia material is frequently encountered due to various reasons. It is understood that the column headings and column bodies used in the Early Ottoman Architecture were spolia However, at the end of the Early Period, column headings were replaced with muqarnas decorated column capitals, column bodies were taken from structures. Also, when the end of the period Mukarnas decorated column heads are used in buildings. In our study columns-column headings-pedestals were examined in detail. In addition to various examples, information is given about which period the reamed columns belong to. Then, the classification and nomenclature of the column capitals, which are generally decorated with muqarnas, constitute an important part of our study. The determined column capitals were examined under two main titles considering the decoration composition. Keywords: Early Ottoman, Column, Column Capital, Mukarnas Decorated Column Capital 300
- Published
- 2019
27. Osmanlı mimarlığında Bir Bani: Çorlulu Ali Paşa ve eserleri
- Author
-
Özhasta, Selin, Çetinaslan, Mustafa, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, and Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
- Subjects
Ottoman Architecture ,Çorlulu Ali Pasha ,Architects ,Art History ,Ottoman Art ,Ottoman art ,Architectural structure ,Çorlulu Ali Paşa ,Osmanlı Mimarisi ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Patronage ,Osmanlı Sanatı ,Ottoman Period ,Architectural works - Abstract
Bu yüksek lisans tezinde ele alınan mimari yapı grubunun banisi XVIII. yüzyıl Osmanlı Devlet adamlarından Çorlulu Ali Paşa (1670-1711)'dır. Devletin çeşitli kademelerinde önemli görevler üstlenen Ali Paşa'nın son görevi sadrazamlık olmuştur. Bir sanat tarihi çalışması olarak hazırlanan bu tezde Çorlulu Ali Paşa'nın Osmanlı Devletindeki yeri ve siyasi kimliği hakkında da bilgilere yer verilmiştir. Ancak konunun ağırlığını onun tarafından inşa ettirilen ve geç dönem Osmanlı mimarisi ve sosyal yaşantısı için büyük bir öneme sahip olan yapılar oluşturmaktadır. Çorlulu Ali Paşa İstanbul Eminönü'nde camii, tekke, medrese, iki şadırvan ve iki ayrı hazire alanından oluşan bir külliye, yine Eminönü'nde bir han ve Beyoğlu Kasımpaşa'da bir cami ve bir hamam ile İstanbul'un çeşitli semtlerinde çok sayıda çeşme inşa ettirmiştir. Bu yapılar yalnızca geçmişte değil günümüzde de şehir içerisinde yaşama dokunmakta ve bulundukları semtlere de ayrı birer değer katmaktadırlar. Bu yüksek lisans tezinde Çorlulu Ali Paşa'nın banisi olduğu yapılar sanat tarihi yöntemlerine göre ayrıntılı olarak tanıtılmış, bu yapıların estetik değerleri, uğradıkları değişiklikler kronolojik bir sırayla ele alınmış ve bu yapıların Osmanlı sanatı içerisindeki yerleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bugün Eminönü'nde çok işlek bir caddede yer alan külliye cadde için ticari ve tarihi bir öneme sahiptir. Eminönü Çorlulu Ali Paşa Külliyesi iki ayrı avlu çevresine yerleştirilen mekânlardan oluşmaktadır. Tek kubbeli kare planlı cami, bu caminin şadırvanı ve kare planlı tekke hücreleri bir avluda yer alırken; diğer avluyu yine kare planlı medrese hücreleri, bu medresenin şadırvanı ve çokgen planlı dershane yer almaktadır. Külliyenin önünde ise iki ayrı hazire alanı oluşmuştur. Külliye'den bağımsız olarak yine Eminönü'nde yapılmış olan han çitf katlı, tek avlulu bir şehir hanıdır. Beyoğlunda eski bir tersane içerisinde kalan Çorlulu Ali Paşa Camii, eski tersane binaları arasına cemaat çekecek kadar görkemli ve hala hayat doludur. Beyoğlunda yer alan cami ise kare planlı bir sahil camisidir ve küçük bir mahalle hamamı ile birlikte inşa edilmiştir. Çeşmeler sokak aralarında kullanılmaz halde bulunsalar da gerek kitabeleriyle, gerek kırık sekileriyle hala kendi hikâyelerini, tarihlerini ziyaretçileriyle paylaşabilecek durumdadırlar. İstanbul'un çeşitli semtlerine dağılan beş adet çeşme mahalle meydan çeşmesi tipolojisi içerisinde yöre halkının istifadesine sunulmuştur. Bu çalışmamızda Çorlulu Ali Paşa'nın Arnavutköy'de ikamet ettiği yalı, İstanbul da inşa ettirdiği düşünülen ancak günümüze ulaşamamış 13 adet çeşme de ayrı bir başlık altında incelenmiştir. Mevcut belgelerden yararlanılarak bu yapılar hakkında da bilgi verilmiştir. Bir Osmanlı devlet adamının edindiği serveti halk katmanlarına dağıtmak için inşa ettirdiği yapıların tanıtılması aynı zamanda dönemin tarihi ve sosyo-ekonomik yapısına da ışık tutmaktadır. Böylece toplumu oluşturan birliktelik bilincinin de anlaşılabilmesine imkan sağlanacaktır., The constructor of the architectural building group introduced in this higher education thesis is Çorlulu Ali Pasha, a state personage of 18. Century Ottoman Empire. Having assumed important duties in different state positions, Çorlulu Ali Pasha's final duty was the viziership. In this thesis prepared as a study of Art History information about Çorlulu Ali Pasha's value in the Ottoman Empire and his political identity is shared. However, the buildings which were constructed by him and which bear great impotance for final era Ottoman architecture and social life form the core of the subject. Çorlulu Ali Pasha constructed a mosque, a temple, a madrasa (religion school) , two shadarvans (fountains for taking ablution) and a site with two separate graveyards in Eminönü and also an inn in Eminönü, a mosque and a Turkish bath in Kasımpaşa Beyoğlu and different types of fountains in several districts of İstanbul. As well as maintaining their lives not only in the past but also at present, these building also add value to the districts where they are. In this higher education thesis, the buildings the constructor of which is Çorlulu Ali Paşha are introduced in details according to the methods of Art History choronologically and the position of these buildings in Ottoman art has been tried to be put forward. They have been examined in terms of the value of their constructor to Ottoman and Islam. The Site and the construction elements inside are, now, in a high street in Eminonu and bear financial and historical importance for the street. Çorlulu Ali Pasha Mosque in an old shipyard in Beyoglu is gorgeous enough to attract the congregation among the old shipyard buildings and still, full of life. Though being unusable in the streets, the fountains, yet, exist in a state to be able to share their own stories and histories with the visitors both through their scripts and broken stone bases. Eminönü Çorlulu Ali Pasha site is made up of places positioned around two separate yards. One is a square-planned, single domed mosque. While Its ablution place and square-planned lodge cells are in a court, a square-planned madrasa, the ablution place of this madrasa, and a polygonal classroom are in the other court. There are two graveyards in the front side of the Site. Another place in Eminonu like the Site is the Inn which is a single-courted, two storey city inn The mosque in Beyoğlu is a square planned coast mosque and was constructed together with a small neighborhood bath. five fountains constructed in different districts of Istanbul are assessed within the classification of neighborhood square fountain. In this research, the mansion in Arnavutkoy in which Çorlulu Ali Paşa resided and 13 fountains which are thought to have been constructed in Istanbul but, could not exist to our time are studied under separate titles. Information about these buildings has been provided by benefiting from the present documents. The introduction of the buildings an Ottoman state personage constructed in order to donate the fortune he earned to the layers of public, also enlightens the historical and socio-economic structure of the era. So, an opportunity will be rendered for the unity-awareness builging a society to be understood.
- Published
- 2019
28. Topkapı Sarayı Enderun Kütüphanesi yapılışı, tamirleri ve kullanımı
- Author
-
SERHAN ŞALK, Tarım, Zeynep, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Art History ,Ottoman libraries ,Ottoman art ,Architectural material ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture - Abstract
Topkapı Sarayı'nın Enderun Meydanı adıyla da anılan üçüncü avlusunda yer alan Enderun Kütüphanesi, inşâ edilişine vesile olan III. Ahmed'e isnaden III. Ahmed Kütüphanesi adıyla da isimlendirilmiştir. Yeni Saray'ın kütüphanesi II. Mehmed döneminden itibaren oluşmaya başlamış ve kitap sayıları daima artmıştır. 1719 senesinde kütüphanenin yapılışına kadar saray kitapları, Topkapı Sarayı'nın farklı hazine birimleri ve bölümlerinde bulunmaktadır. Koleksiyonların bu dağınıklık arz eden durumu zaman içerisinde kitapları hazinede saklanan nesneler haline getirmiş ve istifade edilmesini zorlaştırmıştır. Enderun Kütüphanesi, bu duruma bir çözüm olarak özellikle Enderun halkının faydalanması amacıyla III. Ahmed tarafından inşa ettirilmiştir.Bu çalışmada III. Ahmed dönemi Osmanlı kültürel çevresinin kütüphane fikrine etkileri, Topkapı Sarayı'nda bir yapı meydana getirilişinin yapı malzemeleri ve inşa esnafı açısından detaylı takibi gibi hususları incelemek mümkün olmuştur. İnşa ardından ortaya çıkan binanın mekan özellikleri, bu mekanın zaman içerisinde gördüğü tamirat ve tadilat ile kütüphanenin teşkilatı da çalışmanın kapsamı içerisindedir.Anahtar Kelimeler: 18. yüzyıl, Kitap, Kütüphane, Topkapı Sarayı, Enderun, III. Ahmed The Enderun Library also called Ahmed the Third's Library is named through Sultan Ahmed's initiation for construction of the library, is located in the third courtyard which is also known as Enderun Square of the Topkapı Palace. Since Mehmed the Second's reign, the Topkapı Palace library has begun to take a shape and the number of books is increased consistently. Until the construction of the Library in 1719, the Palace's books were separated into different treasure units and sections of Topkapı Palace. After the construction of the `Enderun Library`, this situation ended and the book collections were united in a single location.In this thesis, the effects of the Ottoman cultural environment on the idea of building a library during the reign of Ahmed the Third were explained. In addition, the construction of a `building` in Topkapı Palace was explained in terms of building materials and construction craftsmen. Within the scope of the study, the space features of the `Enderun Library` have been explained and the repairs it has seen over time have been examinedKeywords: 18th century, Book, Library, Topkapi Palace, Enderun, Ahmed the Third 207
- Published
- 2019
29. The masjids which were converted into mosques later by adding minbars in İstanbul
- Author
-
Kaya, Maşide Betül, Doğanay, Aziz, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Türk İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Religious architecture ,History ,Turkish-Islamic architecture ,Islam ,Art History ,İslam ,Islamic architecture ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Masjids ,Istanbul ,Cuma masjid ,Minbar ,Mosques ,Traditional architecture - Abstract
Müslümanların ibâdet mekânlarından minbersiz ve içinde hutbe okunmayan ve Cuma namazı kılınmayanlarına mescid, minberi olan hutbe okunup Cuma namazı kılınanlarına da cami denilmiştir. Mescidlerde ibâdet fonksiyonu daha ön plana çıkarken, camiler, içinde irad edilen hutbe ile İslam devlet geleneğinde devlet yönetimin meşruluğuna delalet etmektedir. Bu sebeple herhangi bir mescidde hutbe okutmak gücün ve bağlılığın simgesi olmuştur. Bu da yine İslam geleneğinde minberde temsil edilmiştir. Diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de mescid ve cami geleneği devam etmiştir. İstanbul’da başlangıçta minbersiz olarak inşâ edilen mescidler, ilerleyen zamanlarda minber vaz’ edilerek camiye çevrilmişlerdir. Mescidden camiye dönüşümün tarihi planda bir takım sebepleri bulunmaktadır. İstanbul’da Sonradan Minber Konularak Camiye Çevrilen Mescidler konulu tez çalışmamızda bu sebepler, fıkhî, siyasî ve sosyal boyutuyla irdelenmiştir. Belirli bir döneme ait olmaksızın Osmanlı Dönemi’nde İstanbul’da camiye çevrilen mescidler, mescidlere minber vaz’ eden kişiler ve hangi tarihlerde minber vaz’ edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Belgelerden de faydalanılarak mescidlerin camiye dönüşümü sonucunda vakıf görevlilerine yapılan tevcihatlar ve bu mescidlere konulan son döneme ait minberler üslûp bakımdan incelenmiştir.--------------------Those praying houses which do not pulpit, Friday prayings are not fullfilled and sermons are not delivered after it are called masjids on the other hand, the ones which have pulpits, Friday prayings are fullfilled and sermons are delivered after then are called mosques. While functions of praying is always more important, in masjids, by the sermons delivered in the mosques, it is shown that administration of dynasty is legal in the Islamic state traditions. For this reason, to get delivered a sermon in a mosques became the sembol of power and devation. It was represented on a pulpit in Islamic tradition in this way. Just like in the other Islamic state, tradition of mosque and masjid tradition were carried on.The masjids which were built without pulpit before, were altered in a mosque by fixing pulpit later on in the meantime. Alteration of mosques from masjids have a number of reasons. In our study of thesis entitled The Masjids Which Were Converted into Mosques Later by Adding Pulpit in İstanbul later “those reasons were examined with in the dimensional canonical/fıkhî, political and social views. Without focusing on a certain period, we tried to determine who did what dates, delivered sermons in the masjids which were altered into mosques in Istanbul during the whole Ottoman Era. By getting used of some documents, as a result of alteration of masjids into mosques, it was also examined from the view of appointments to the foundation authorities in charge and the pulpits which were fixed in those mosques were examined from the view of style.Those praying houses which do not pulpit, Friday prayings are not fullfilled and sermons are not delivered after it are called masjids on the other hand, the ones which have pulpits, Friday prayings are fullfilled and sermons are delivered after then are called mosques. While functions of praying is always more important, in masjids, by the sermons delivered in the mosques, it is shown that administration of dynasty is legal in the Islamic state traditions. For this reason, to get delivered a sermon in a mosques became the sembol of power and devation. It was represented on a pulpit in Islamic tradition in this way. Just like in the other Islamic state, tradition of mosque and masjid tradition were carried on.The masjids which were built without pulpit before, were altered in a mosque by fixing pulpit later on in the meantime. Alteration of mosques from masjids have a number of reasons. In our study of thesis entitled The Masjids Which Were Converted into Mosques Later by Adding Pulpit in İstanbul later “those reasons were examined with in the dimensional canonical/fıkhî, political and social views. Without focusing on a certain period, we tried to determine who did what dates, delivered sermons in the masjids which were altered into mosques in Istanbul during the whole Ottoman Era. By getting used of some documents, as a result of alteration of masjids into mosques, it was also examined from the view of appointments to the foundation authorities in charge and the pulpits which were fixed in those mosques were examined from the view of style.Those praying houses which do not pulpit, Friday prayings are not fullfilled and sermons are not delivered after it are called masjids on the other hand, the ones which have pulpits, Friday prayings are fullfilled and sermons are delivered after then are called mosques. While functions of praying is always more important, in masjids, by the sermons delivered in the mosques, it is shown that administration of dynasty is legal in the Islamic state traditions. For this reason, to get delivered a sermon in a mosques became the sembol of power and devation. It was represented on a pulpit in Islamic tradition in this way. Just like in the other Islamic state, tradition of mosque and masjid tradition were carried on.The masjids which were built without pulpit before, were altered in a mosque by fixing pulpit later on in the meantime. Alteration of mosques from masjids have a number of reasons. In our study of thesis entitled The Masjids Which Were Converted into Mosques Later by Adding Pulpit in İstanbul later “those reasons were examined with in the dimensional canonical/fıkhî, political and social views. Without focusing on a certain period, we tried to determine who did what dates, delivered sermons in the masjids which were altered into mosques in Istanbul during the whole Ottoman Era. By getting used of some documents, as a result of alteration of masjids into mosques, it was also examined from the view of appointments to the foundation authorities in charge and the pulpits which were fixed in those mosques were examined from the view of style.
- Published
- 2019
30. Rusların Erzurum ve Kars'taki dini mimarisi
- Author
-
Akkurt, Muazez, Korkut, Tahsin, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Baltic States ,Russian Period ,Religious architecture ,Art History ,Ottoman art ,Russians ,Kars ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Ottoman State ,Erzurum ,Architectural works - Abstract
Toplumlar arası iletişimde, sanat ve kültür alanındaki etkileşimler son derece olağandır. Kültür tarihi araştırmalarındaki yoğunluk arttıkça, coğrafi konumları farklı doğu ile batının ayrı kültürlerle kendilerini ifade ettikleri bilinmekle birlikte; her iki toplumun bir sentez içerisinde birbirlerini etkilemiş olmaları da kabul görmektedir. Rus tarihinde modernleşme çabalarının öncüsü olan I. Petro zamanında, yüzyıllara dayalı geleneği ve dinsel havası olan Moskova'nın yerine; 1703 yılında, Baltık Denizi kıyısında yeni bir şehir kurarak orayı başkent yapma arzusu ile 'Petersburg' adında, tamamen Avrupai bir kent kurulmaya başlanmıştır. Bu kentin planlanması baştan sona İngiltere, Fransa, Hollanda ve İtalya'dan getirilen yabancı mimar ve mühendislerce gerçekleştirilmiştir. Tezimizde Anadolu'da ilk imar gören şehirlerimizden Kars ve Erzurum'un 1878 Rus işgali ile benzer bir süreci yaşadığını görmekteyiz. Rusya'da egemen olan batılılaşma ve modernleşme anlayışının bir uzantısı olarak burada kurulan yeni şehirler, geçmiş Rus şehirlerini andıran eski Osmanlı şehrinin üzerine kurulmamıştır. Esas Rus topraklarından uzakta bir koloni şeklindeki bu bölge, yeni anlayışa uygun olarak Avrupai tarzda ızgara planına sahip olarak kurulmaya çalışılmış ve bu amaçla yine yabancı mimarlardan faydalanılmıştır.Rusların Anadolu'ya getirdiği Baltık Mimarisi birçok medeniyetin sentezi olarak harmanlanmıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde; Rus dönemi yapılarının cephe biçimlendirmelerinde, zengin duran görselliğe önem verilerek plasterler, kornişler, bordürlerle bezeli, kütlesel hareketlenmelere pek fazla yer verilmediği; cepheye hareket kazandırmak ve monotonluğu bozmak için belirli bir düzene göre yerleştirilen cephe elemanlarının kullanıldığı ve yoğun taş işçiliği ile de bu durumun desteklendiği dikkat çekmektedir. Bunların yanı sıra; Baltık mimarisi yapılarında görülen duvarlarda yapı malzemesi olarak çoğunlukla andezit ve bazalt taşı kullanılmış olması, kalın duvarlı, dikdörtgen planda, genellikle tek veya iki katlı inşa edilen yapılar olması, giriş hollerinin ve bu hole açılan odaların ve camekanlı bölümlerinin olması gibi özellikler Kars ve Erzurum'da bulunan Rus dönemi yapılarında da öne çıkan detaylardandır. Artistic and cultural interraction is extremely usual in communication between the societies. Whenden sity of cultural researches increase, it is known that the different geographic locations which are west and east can define themselves in different cultures and also it is accepted that both of these two societes have affected themselves in the same syntheses. During the I. Petro time who is the leader of modernization efforts in Russion history, a European city is started to be established in 1703, on the margin of Baltic Sea which name is 'Petersburg' for the sake of making there the capital city instead of Moscow which have based on traditional and religious style during many centuries. The planning of whole of this city has been realized by foreign architectures and engineers who have come from England, France, Holland and Italy. In our thesis we see the similar process with 1878 Russian Invasion from the cities of Kars and Erzurum which have seen reconstruction first in Anatolia. By continuation of Westernization and modernization comprehension which is dominant in Russia, new established cities that looks like old Russian cities have not been established on Ottoman cities. This region which is like a colony far from main Russion country, has been established suitable to new comprehensive like a European style of grate planning and for this porpose foreign architectures have been used. Baltic Architecture that has came by Russions to Anatolia has been blended from many cultural syntheses. If it has been generally evaluated, frontal stylying of Russian period constructions which looks like rich and give value to visual quality by using plasters, cornices, covered with borders are not seen; only the challence is for making a movement on frontal font and break uniformity it has been orderly used frontal elements and this has been supported by intensive Stone work. Besides of these; In Baltic Architecture mostly andesite and basalt Stone is being used as construction elements of walls, thick walls, rectangle plans and generally they are constructed as one roof or dublex, and also they have glass case entrances and doors of the rooms are opening to the entrances. These details are outcoming properties of Russian period constructions in Kars and Erzurum. 200
- Published
- 2019
31. Muğla çeşmeleri
- Author
-
Kakiz, Yasin, Dündar, Mesut, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Art History ,Ottoman art ,Water structures ,Architecture ,Muğla ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Mimarlık ,Fountains ,Turkish-Islamic architecture ,Ottoman Period ,Aqua architecture - Abstract
Bu araştırma kapsamı içerisinde, Muğla İli'nin merkezi ve tüm ilçelerindeki mahallelerinde tespit edilen 51 adet çeşme yapısı incelenmiştir. Bunlardan 20 tanesi Bodrum, 4 tanesi Datça, 2 tanesi Fethiye, 3 tanesi Merkez (Menteşe), 20 tanesi Milas ve 2 tanesi de Yatağan ilçelerinde yer almaktadır. Tarihi bilinen veya tarihlendirilebilen çeşmelerin hemen hepsi Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. Sadece 2 çeşmenin, Menteşe Beyliği'nin politik egemenliği zamanında yapıldığı sanılmaktadır.Muğla çeşmelerinin fiziksel biçimlenişleri farklılık arz etmekte olup, tek cepheli, iki cepheli, üç cepheli olarak inşa edildikleri görülür. Tek cepheli çeşmeler, tek kemerli, yan yana iki kemerli, yan yana üç kemerli, iç içe iki kemerli ve kemersiz biçimde karşımıza çıkmaktadırlar. Tek cepheli yapıların ön cepheleri genellikle, biçimleniş ve malzeme bakımından, diğer cephelere göre farklılık göstermektedir.Tespit edilen çeşmelerin malzemesi genel olarak taştır. Bu malzeme, kesme, kabayonu ve moloz taş şeklinde uygulanmıştır. Taş ile birlikte bazen mermer ve tuğlanın da kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanı sıra, nadir olarak, devşirme malzeme, ahşap ve demir kullanılmıştır.Çeşme nişlerinde genellikle sivri ve beşik kemer kullanılmakla birlikte, yer yer kaş kemerin de tercih edildiği görülür.Çeşmelerde iki çeşit örtü karşımıza çıkmaktadır. En sık kullanılan örtü tipi, arkaya doğru hafif eğimli düz damdır. Diğer örtü şekli ise tonozdur. Tonozlar, yapıların su haznelerini örtmektedirler.Muğla çeşmeleri süsleme bakımından oldukça sadedirler. Yapılarda süsleme motifi olarak genellikle, servi ağacı, lale, stilize bitkisel ve geometrik motifler kullanılmıştır. Bunların dışında çeşmeler, kemerler, silmeler, pilastrlar, saçaklar ve alınlıklar ile hareketlendirilmeye çalışılmıştır. In this study, constructions of 51 fountains in central all district neighborhoods located in Muğla has examined. 20 of them are in Bodrum, 4 of them are in Datça, 2 of them are in Fethiye, 3 of them are in central district (Menteşe), 20 of them are in Milas, and 2 of them are located in Yatağan. Most of them which are known or can be dated are built in Ottoman period. It is supposed that only two of them are built during the reign of Menteşe Principality.The architectural features of Muğla fountains have differences in form. It is seen that they were constructed as single, two and three sides. These fountains are appear in different forms such as single sided, one-arched, two side by side-arched, three side by side-arched, and two intimated with arched and unarched. The front side of the single-sided structures are generally different in shape and material compored to other sides.Material of the located fountains is generally stone. This material applied in the form of cutting, pitch-faced and rubble stone. Besides the stone brick and marble are sometimes used. In addition to this, spolia (reused material), wooden and iron are rarely used.In the fountain niches, lancet arch and semicircular arch are generally used, on the other hand it is seen seen that ogive is partly preferred.There are two kinds cover in the fountains. The most commonly used cover type is a slightly inclined flat roof to the rear. The other cover form is the vault. The vaults cover the water reservoirs of buildings.Muğla fountains are quite plain in terms of ornamentation. In general, cypress trees, tulips, stylized plants and geometric motifs were used as ornament motifs in buildings. Apart from these, fountains were decorated with arches, mouldings, pilasters, eaves and pediments. 290
- Published
- 2019
32. Isparta Turkish Islamic period architectural elements: Carrier elements
- Author
-
Kepezkaya, Hümeyra, Yaman, Bahattin, and İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Seljuks architecture ,Seljukid art ,Seljukids Period ,Principality Period ,Architectural structure ,Isparta ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Supporting system elements ,Ottoman Period ,Conveyors - Abstract
Isparta; Tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşımaktadır. Konumu, tarihi ve kültürel özellikleri ile farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Anadolu'nun kapılarının Türklere açılmasıyla Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı Dönemi'nde Isparta ve çevresinde mimaride önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemlerde farklı mimari yapılar inşa edilmiş, yapıların planı ve büyüklüklerine göre farklı taşıyıcılar kullanılmıştır. Bu kapsamda Isparta merkez ve ilçelerde yer alan Türk-İslam Dönemi'ne ait camiler, medreseler ve sosyal yapılar incelenmiştir. Bunun sonucunda 21 cami 2 sosyal yapı, 3 medrese olmak üzere çalışma konusu kapsamında toplamda 26 yapıda taşıyıcı kullanımı tespit edilmiştir.Isparta merkez ve ilçelerde bulunan Türk-İslam Dönemi yapıları olan, camiler, medreseler ve sosyal yapıların genel yapısı ile ilgili bilgiler verilmiştir. Mimari yapılarda destek elemanı olarak kullanılan, çalışma kapsamında incelenen taşıyıcılar; biçimsel özellikleri, kullanılan malzemeler ve süsleme özellikleri açısından detaylandırılarak anlatılmıştır. Sütunların kaide, gövde ve başlıklarında Türk-İslam Dönemi'ne ait bölgesel üsluptaki parçalara ve bunun yanısıra devşirme parçalara rastlanmıştır. Bu kapsamda Türk-İslam Dönemi'ne özgü parçalar ve olasılıkla Yunan, Roma ve Bizans Dönemleri'ne tarihlendirilen mimari plastik parçalar da çalışma kapsamında değerlendirilmiştir. Isparta has traces of many civilizations throughout history. It has hosted different cultures with its location, historical and cultural features. With the opening of gates of Anatolia for Turks, significant developments were experienced in the Anatolian Seljuks, Beyliks and the Ottoman Period in Isparta and its surroundings. Different architectural structures were constructed in these periods and different shaped carriers were used according to the plan and the size of buildings. In this context, mosques, madrashs and social structures of the Turkish-Islamic Period in Isparta city center and districts were examined. Within the scope of the study, a total of 26 carriers were identified. The buildings consist of 21 mosques, 2 social buildings and 3 madrasahs.Information about the general structure of mosques, madrasahs and social structures of the Turkish-Islamic Period buildings in Isparta city center and districts is given. Element used as a support in architectural structures, carriers examined within the scope of the study are explained in detail in terms of morphological properties, materials used and ornamental characteristics. Among the carriers, regional-style pieces belonging to the Turkish-Islamic Period and spolia fragments were also found. In this context, the pieces belonging to the Turkish-Islamic Period and the architectural plastic pieces dating back to the Greek, Roman and Byzantine periods were evaluated. 216
- Published
- 2019
33. Tasavvufun tasarıma etkisi: Osmanlı tasarım düşüncesinin bazı boyutları ve rönesans italyasıyla mukayesesi
- Author
-
Yilmaz, Nazende, Bedirhan, Muhammed, and Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Anabilim Dalı
- Subjects
Religious philosophy ,Religious architecture ,Traditional design ,Din ,Renaissance Period ,European architecture ,Religion ,Islamic philosophy ,Art History ,Ottoman art ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Art philosophy ,Western architecture - Abstract
'İlahi Yaratılış' ve 'sanatçının yaratıcılığı' kavramları birbiriyle ilişkili kavramlardır. Yaratılış anlatımını dinî metinlerde bulabiliriz. Bu çalışmada incelenecek örnekler Rönesans İtalyası'ndaki Hıristiyan eserleri için Kutsal Kitap'a ve Hermetik kaynaklara göre yaratılış kavramı, Klasik Osmanlı Dönemi için de İslamî ve tasavvufî yaratılış anlayışı olacaktır. Bu iki çağdaş ama farklı kültür karşılaştırıldığında, tasarım süreci boyunca kullandıkları yöntemler, kendi dinlerine göre yaratılışın anlatımıyla yakından ilişkilidir. Rönesans İtalyası'nda yaradılış anlayışı Hıristiyan Kutsal Kitap'ına ve Yeni Platoncu kaynaklara göre incelenebilir. Tasarım kavramı, İtalyan Rönesans'ındaki `disegno` sözcüğüne tekabül eder. Yaratılmış olduğunu bildiği dünyada kendini bir çeşit tanrı olarak gören prometeyen insan, Rönesans sanatçısına da model olmuştur. Böyle bir hümanizm anlayışı ile dönemin sanatçısı, insan figürünü güçlü biçimde ön plana yerleştirecek resim ve heykel tasvirleri üretmiştir. Klasik Osmanlı Dönemi İslâmî yaradılış anlayışı ise başta Kur'an-ı Kerim ve Hadisler, ikincil olarak da bu ikisinin şerhlerini içeren edebî eserler vasıtasıyla anlaşılabilir. İslâm'a göre insan, yaratıcılık vazifesine soyunmaz, ancak hilafeti yüklenir. Halife insanın, Yaratıcı ve yaratılanlar arasında bir çeşit arabulucu pozisyonu vardır. Dolayısıyla Osmanlı sanatkârı da bu hilâfeti model alan bir tavırla hareket ederek, yaradılış sürecinin bir arabulucusu gibi, tasavvuf literatüründe karşılaştığımız, misal/melekût âlemi ile mülk âlemi arasında bir samimiyet kurma işini üstlenir. `Divine Creation` and `creativity` in the artist are interrelated concepts. We may find the expression of creation in religious texts. The examples to be examined in this research will be the Christian concept of creation according to the Holy Bible and Hermetic sources during the Italian Renaissance and the Islamic Sufi concept of creation during the Classical Ottoman period. When these two contemporary but disparate cultures are compared, the methods they used during their design processes are closely related to their own concept of creation according to their religion. Creation in the Christian literature is found in the Genesis of the Old Testament and in Neo-Platonic sources. Humanly creation/design corresponds to the word `disegno` in Italian Renaissance. The understanding of Islamic creation during the Classical Ottoman Period may be understood through the Qur'an and Hadiths, and secondarily the Sufi commentaries on these two sources. The promethean man who saw himself as a kind of god in the created world was also a model for the Renaissance artist. With such a sense of humanism, the artist of the day produced paintings and sculptures dominating the human figure. According to Islam, man does not impersonate God for the duty of creativity, but he undertakes the `caliphate`. The `Caliph` human has a kind of an intermediary position between the Creator and creation. Therefore, the Ottoman artisan undertakes the task of establishing a sincerity between the Mithal Realm and the Mulk realm (World), which we encounter in the Sufi literature, as a mediator of the creation process, by acting in a manner that models this caliphate. 82
- Published
- 2019
34. Kütahya'daki Tren İstasyonları
- Author
-
Göktaş, Anil, İnce, Kasım, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Kütahya ,Architecture ,Sanat Tarihi ,Transportation ,Ottoman architecture ,Urban architecture ,Mimarlık ,Ulaşım ,Civilian architecture - Abstract
Sanayi devrimiyle birlikte gelişen endüstrileşme sonucunda, Avrupalı devletlerin hammadde açığını kapatmak ve ulaşılan hammaddeyi hızlıca getirebilmek amacıyla daha hızlı, daha güvenli ve az maliyetli ulaşım yollarını aramaya başlarlar. Bu durum 19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere'de demiryollarının inşa edilmesiyle hız kazanmıştır. İngiltere'de başlayan demiryolu inşa faaliyetleri kısa bir süre içinde bütün Avrupa ve Amerika'ya yayılmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarında inşa edilen demiryolları, genellikle yabancı şirketler tarafından yapılmıştır. Osmanlı Devleti'nin kötü mali durumu şirketlere verilen imtiyazlara yansımış, inşa edilen hatlar tarımsal üretimin yapıldığı verimli iç bölgelerden limanlara taşınması amacıyla şekillenmiştir. Avrupalı devletler imtiyaz hakkını elde edebilmek için adeta diplomatik mücadele içerisine girmişlerdir. Bu durum yapılan hatların birbirlerine entegre olmayan, inşasını yapan ülkenin çıkarları doğrultusunda gelişen güzergahlarda kendini göstermektedir. Bu çalışmada Kütahya ili sınırları içerisinde yer alan istasyon binaları incelenmiştir. Ele alınan dokuz adet istasyon binası genel olarak plan ve mekan anlayışı, yapı malzemesi ve tekniği, yapı elemanları ve süsleme açısından birbirlerine benzer özellik göstermektedir. Tip proje olarak inşa edilen yapılar genellikle dikdörtgen planlı ve iki katlıdır. İstasyon binalarında yapı malzemesi olarak taş, tuğla ve ahşap bir arada kullanılmıştır. Yapıların örtü sistemleri ahşap konstrüksiyonlu beşik veya kırma çatı olup, üzerleri Marsilya tipi kiremitle kaplıdır. Sade ve basit olan yapılarda süsleme unsurları azdır. İnşa edildikleri bölgede çekim merkezi haline gelen istasyon binaları plan ve mekan özellikleri, yapı elemanları, yapı malzemesi ve tekniği açısından incelenmiş, Anadolu'daki benzer örneklerle karşılaştırılarak Sanat Tarihi içindeki yeri ve önemi vurgulanmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kütahya, Demiryolu, Ulaşım, İstasyon Binası, Mimari, Sanat Tarihi. As a result of the industrialization that developed with the industrial revolution, European states started to search for faster, safer and less costly transportation ways in order to close the raw material deficit and bring the raw material reached quickly. This situation accelerated in the first half of the 19th century with the construction of railways in England. The railway construction activities, that started in England spread to Europe and America in a short time. In the second half of the 19th century, the majority of the railways that came to Ottoman territory were built by foreign companies. The bad financial situation of the Ottoman Empire was reflected in the privileges given to the companies, and the lines built were shaped in order to move them from the productive inner regions where agricultural production was made to the ports. European states have entered into a diplomatic struggle in order to obtain the right to privilege. This situation manifests itself on routes that do not integrate the lines constructed and develop in line with the interests of the country. In this study, station buildings within the borders of Kütahya province were examined. The nine station buildings discussed generally show similar characteristics in terms of plan and place understanding, building material and technique, building elements and decoration. The buildings built as a type project are generally rectangular and have two floors. Stone, brick and wood were used together as building materials in the station buildings. The covering systems of the structures are wooden cradles or hipped roofs and they are covered with Marseille tiles. Decoration elements are few in simple and simple structures. The station buildings, which became the center of attraction in the region where they were built, were examined in terms of plan and place features, building elements, building material and technique and their place and importance in Art History were tried to be emphasized by comparing them with similar examples in Anatolia. Keywords: Kütahya, Railway, Transportation, Station Building, Architectural, History of Art. 330
- Published
- 2018
35. Kayrevan şehrinin Osmanlılaştırılması ve tarihi eserleri (1557 - 1735)
- Author
-
Mnari, Mouayed, Tanman, Mehmet Baha, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Madrasahs ,Art History ,Complexes ,Ottoman art ,Ornamentations ,Sanat Tarihi ,Ottoman State ,Ottoman architecture ,Tunisia-Kayrevan ,Ottoman Period ,Historic buildings ,Lodges - Abstract
Bu çalışma günümüzde Tunus'ta bulunan Kayrevan şehrinin Osmanlı döneminde oynadığı önemli rolü belirtmek ve şehirde mevcut olan Osmanlı'ya ait eserler hakkında bilgi vermek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada, Osmanlı Devleti'ne bağlı denizcilerin Tunus'u fethetmek için İspanyollara karşı Kayrevan'da verdiği mücadele ile denizcilerin Kayrevan şehrinde yaşayan sufî şeyhleriyle kurdukları derin ilişki şehrin önemi çerçevesinde açıklanmıştır. Araştırmamızda Kayrevan şehrinin kent dokusu özellikleri ile Osmanlı döneminde geçirdiği değişimler ve gelişmeler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca, XVII. ve XVIII. yüzyıl arasında şehirde inşa edilen külliye, cami, zaviye-medreselerin işlevleri üzerinde detaylı bir inceleme yapılmıştır. Yapıların mimari özellikleri ve bunların içinde bulunan süsleme motifleri incelenerek Kayrevan şehrinde ortaya çıkan ve `Osmanlı` denilen inşa ve süsleme üslubu imparatorluğun payitaht üslubuyla karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, Tunus vilayetinin Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetine girmesinde, Kayrevan şehrinin büyük önemi vardır. Kayrevan'da ortaya çıkan kendisine özgü mimari ve süsleme tarzı, gerek Hafsî gerekse Osmanlı ve Endülüs sanatlarından etkilenerek ortaya çıkan bir sentez halinde yapılarda uygulanmıştır. Zaman tahribatına, ayrıca kötü veya yanlış restorasyonlara maruz kalan yapılar, günümüze ulaşabilen ahşap, çini, alçı, mermer ve taş üzerine işlenen (bazıları çok yüksek tavanlarda ve ulaşılması güç konumda bulunan) süsleme motiflerinin fotoğrafları çekilerek bu çalışmada dokümantasyon ve görsel malzeme olarak katkı sağlamasına önem verilmiştir. Based on archival documents, published for the first time, this thesis aims at high lighting the major role that the city of Kairouan played since the mid-16th century in the Ottoman conquest of Tunis. It reveals the strong relationship between the Turkish Beylerbeyliks and the sheikhs of the city, as well as their alliance against the Spanish, the remnant of Hafsids and the Sufi groups. We also carried out an elaborate and detailed study of the city's monuments, namely its mausoleums, cemeteries, mosques and schools that were built in the 17th and 18th centuries. This study intends to show how the architectural Hafsid style continued to be used in building. That consists of preserving some architectural elements such as the vestibules and porches in the twisting hall entrances along with the uncovered courtyard at the centre of the monument; around which the remaining components of the building are established. As for ornamentation, it combines Hafsid local ornamental forms and models, and other decorative forms and models stemming from different artistic trends. Those trends were mainly and predominantly Ottoman like roses and plant ornamentation; Andalusian-Moroccan like interlacing architectural ornaments, tiles and crowns; and to a lesser extent Italian, such as, crowns, wall tiles and some building materials like the Italian white marble. The present thesis includes a significant number of rare pictures exhibiting the architecture and ornamentation of Ottoman monuments in the city of Kairouan. These could become an essential reference for the studies of the establishment and development of the Ottoman architecture in the Maghreb provinces. 427
- Published
- 2018
36. 1600-1699 yılları İstanbul kadı sicillerinde yer alan satış işlemlerine göre konutların morfolojik özellikleri & konut fiyatlarının bağımlı olduğu değişkenler
- Author
-
Şengil, Ayşe Tuğba, Ertekin, Özhan, and Gayrimenkul Geliştirme Ana Bilim Dalı
- Subjects
Urbanization ,Mimarlık ,17. century ,Art History ,Şehircilik ve Bölge Planlama ,Real estate for sale ,Urban history ,"null" ,Architecture ,Urban and Regional Planning ,Statistics tests ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Housing prices ,Istanbul ,İstanbul-Fatih - Abstract
Gayrimenkul fiyatlarının geçmişe yönelik olarak uzun dönemli incelenmesi araştırmaları bir şehrin fiziksel, ekonomik ve sosyolojik tarihine dair önemli bilgileri ortaya koymasının yanında, bizi bugüne getiren dinamikleri daha iyi anlamamıza ve geleceğe dair daha sağlıklı öngörülerde bulunmamıza yardımcı olacaktır. Dünyada geçmiş yüzyıllara yönelik uzun dönemli fiyat analizlerine dair akademik çalışmalar artmaktadır. Ancak köklü tarihine rağmen Türkiye'deki şehirler için böyle araştırmalar şimdiye kadar yapılmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde gayrimenkullerin el değiştirme işlemleri aynı zamanda noter vazifesi de gören kadılar tarafından tescil edilmekteydi. Bu bağlamda kadılar tarafından tutulan kadı sicilleri (mahkeme kayıtları), 600 yılllık sürece yayılan geniş kapsamı göz önüne alındığında araştırmacılara çok yönlü çalışma alanları sunmaktadır. On yedinci yüzyıl İstanbul'unda 100 yıllık dönemde, satış verilerinde belirtilen konutların nitelikleri (oda sayısı, kat sayısı v.b.), bulundukları konumları, satışın gerçekleştiği tarih gibi parametrelerin satış değerleri ile olan ilişkileri ve fiyatlara olan etkilerinin incelenmesi bu tezin ana çalışma konusunu oluşturmaktadır.Belirtilen konu, amaç ve kapsamda hazırlanan araştırma sekiz bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın konusunun, sınırlıklarının, amacının, beş araştırma probleminin ve benzer çalışmaların bulgularının açıklanıp anlatıldığı giriş bölümünden sonra, ikinci bölümde, verilerin bulunması, tarihlerin düzenlenmesi, konumların belirlenmesi, satış fiyatlarının anlamlı tek bir birime dönüştürülmesi ve analizlerin yapılması ve değerlendirilmesi olarak beş aşamadan oluşan çalışmanın metodu detaylı bir şekilde anlatılmıştır.Üçüncü bölümde satış işlemlerinin gerçekleştiği dönemin yapısını ve söz konusu taşınmazların konumlanmış olduğu mekanı daha iyi anlayabilmek adına, İstanbul örneği üzerinden klasik Türk şehirlerinin yapısı ve dinamikleri incelenmiştir. Klasik Türk Şehirlerinin özellikleri (demografik, idari ve fiziksel yapısı), ulaşım sistemi, şehir merkezleri, ekonomik ve mesleki örgütlenmeler ve mahalleler olarak örgütlenmiş konut alanları incelenmiştir. Dördüncü bölümde mahkeme kayıtlarını daha iyi anlayabilmek için gayrimenkullerin özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Taşınmazların mülkiyet durumuna göre nasıl farklılıklar gösterebileceği, satış verilerinde ne tür el değiştirme yöntemlerine rastlandığı ve tez hazırlanırken bunlardan hangilerinin kullanılıp, hangilerinin neden kullanılmadığı ve söz konusu dönemde İstanbul'da yer alan konut tiplerinin neler olduğu açıklanmıştır. Beşinci bölümde ise satış verilerinde rastlanan değişik para birimlerini anlayabilmek, tek bir dile çevirebilmek ve yorumlayabilmek için, Osmanlı ekonomisinin temel para politikalarından kısaca bahsedilmiştir. Son olarak araştırma sorularının herbirine sırasıyla cevaplar aranmış, bu bağlamda sicillerden elde edilen 268 satış tescilinden oluşan veri setinin nitel ve nicel incelemeleri yapılmıştır. Öncelikle on yedinci yüzyıl konutlarının morfolojik özelliklerinden dönemin yaşam alışkanlıklarına dair çıkarımlar yapılmıştır. Bir sonraki adımda en yüksek satış değerine sahip konutlar nitel olarak incelenmiş, daha sonra ise konut fiyatlarının bağımlı olduğu değişkenler araştırılmıştır. Buna göre satış değerlerinin gayrimenkullerin oda sayısı, kat sayısı, suya erişiminin, mutfağının, banyosunun olup olmaması gibi mimari özelliklere ve taşınmazların konumlarına göre değişiklik gösterdiği ortaya çıkmıştır. On yedinci yüzyılda İstanbul Tarihi Yarımada'da yer alan on üç semtten on ikisinde konut nitelikli gayrimenkullerin rayiç değerlerine dair bilgiler bulunmuştur. Taşınmaz fiyatlarının yüzyıllık süreç içerisinde gösterdiği değişim yirmibeş yıllık periodlar halinde incelenmiş olup, bazı çıkarımlar yapılmış ancak kesin bir kanıya varmak için daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmıştır.Sonuç olarak bu çalışmanın bir sonraki aşamasında veri setine daha fazla tescil ekleyerek konut fiyat endeksi oluşturulabilineceği öngörülmektedir. Ayrıca tezin benzer konularda yapılabilecek yeni çalışmalarda kaynak olarak kullanılabilineceği değerlendirilmesi yapılmaktadır. Long-term studies of real estate prices for the past will not only reveal important knowledge about the physical, economic and sociological history of a city, but will also help us to gain better understanding of the dynamics that has brought us the present and to make more accurate predictions for the future. Academic studies around the world on long-term price analysis for the past centuries have been increasing. However, such researches for the urban areas in Turkey has not been made so far, despite the long background of them.In the times of Ottoman Empire, transactions of real estates were registered by the Islamic Judges (kadı) who also acted as notary public. The Ottoman court records provide multidimensional fields of study to researchers, considering the wide scope of the six centuries period. The study of the prices of residential properties of seventeeth century Istanbul in the axis of different variables is the main subject of this thesis. The relationships with the sale values and the effects on the prices were examined with the parameters such as characteristics of the dwellings (number of rooms, number of floors etc.), their locations and dates of the sales.In this context, boundaries of the research regarding which time period will be used, what kind of real estates will be researched on and which location will be chosen as study area were decided. Therefore, scope of the research determined as hundred years of period, seventeenth century (years between 1600-16999), residential real estates and Historic Peninsula of Istanbul.Five research problems were identified. One, what are the morphological features of the houses in the seventeenth century Istanbul? How does these archeological features change depending on the life habits of the period? Two, what are the characteristics of the real estate of the highest sales value in the seventeenth century Istanbul and which features have increased the real estate value? Three, what were the morphological features that the prices of residential real estates in Istanbul in the seventeenth century depend on? Four, after inflation-adjusted, has there been a real change in real estate prices over the course of a century? Five, in the seventeenth century Istanbul, do the values of residential real estates vary according to the place they are located?The research which had been specified subject, purpose and scope is composed of eight chapters. After the introduction chapter which contained topic of the research, its boundaries, purpose, five research problems and the findings of similar studies, in the second part, the method of the study, which had five sections of finding the datas, converting dates, locating the locations, converting the sales prices into a single unit and analyzing, described in detail.The data set consisted of 268 residential real estate transactions which taken from eleven court record books of seventeenth century Istanbul which already have translated from Ottoman Alphabet to Turkish Alphabet. Dates in court records had to be converted to Gregorian Calender as Moon (Hijri) Calendar was used in Ottoman Empire in the seventeenth century. Ideally 2,7 registers were supposed to be for each year however those records had distributed unevenly to fourteen years. That's why house sales were grouped into 25 years intervals and they were analyzed as first, second, third and fourth quarters of the century. The comparison of sales prices by location was made over the districts that located in Istanbul in the specified period. Ottoman Istanbul had 13 districts in historical peninsula in seventeenth century. In this context neighbourhoods of the houses for sale which were recorded in the transactions were divided according to historic districts of Ottoman Istanbul.Different currency units of Ottoman Empire such as Akce and Sultani which made of precious metals like silver and gold and foreign currencies such as Dutch Thaler and Venetian Duke were used in transactions. That's why they were all converted first into Ottoman silver akce, then in order to comprehend them , converted into currency of USA Dollars of 2018.In the third chapter, the structure and dynamics of classical Turkish cities were examined through the Istanbul example in order to better understand the period which the sale transactions took place and the locations where the immovable properties were located.The characteristics of the classical Turkish cities (demographic, administrative and physical structure), transportation system, city centers, economic and professional organizations and residential areas that organized as neighborhoods were examined. In the fourth chapter, information was given about the properties of real estates in order to better understand the court records. It is explained how the real properties can vary according to the ownership status, what kind of hand exchange methods are found in the sales data and which ones are used and which ones are not used during the preparation of the thesis, and what types of housing types were happened to be found in Istanbul in the said period are mentioned. In the fifth chapter, the basic monetary policies of the Ottoman economy are briefly mentioned in order to understand and interpret the different currencies encountered in the sales data.Finally, each of the research questions were searched for answers, and in this context, qualitative and quantitative analyzes of the data set consisting of 268 sale registries obtained from court records were made. First of all, inferences about the life habits of the period were made from the morphological features of the seventeenth century houses. According to results %75 of the houses were consisted of two floors detached houses and %87 of them had a private outer space such as garden or courtyard.In the next step, the houses with the highest sales value were examined qualitatively and then the variables that dependent on the housing prices were investigated. It is revealed that the sales values vary according to architectural features such as the number of rooms, number of floors, whether there was a bath, kitchen or an access to water and location of real estates. Information on the fair values of residential real estates was found for twelve districts out of thirteen of the seventeeth century Istanbul Historical Peninsula. According to that highest value districts were Sultan Bayezid and Ebul Vefa which followed by Ibrahim Pasha. Those three districts were the closest ones to Grand Bazaar, the commercial center of Istanbul. in the prices of the immovable property over the course of a century has been examined in a twenty five years period and some inferences have been made but it is concluded that more data are needed to reach a definitive opinion.As a result, it is envisaged that the housing price index could be created by adding more registrations to the data set in the next stage of this study. Furthermore, it is evaluated that the thesis can be used as a resource in further studies that can be done in similar subjects. 139
- Published
- 2018
37. Batılılaşma dönemi Osmanlı mimarisinde İstanbul minareleri (1703-1922)
- Author
-
Özkan Tekneci, Zeynep, Ersoy, Bozkurt, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Religious architecture ,Batılılaşma Dönemi ,Ottoman Architecture ,Period of Westernization ,Ottoman State ,Westernization ,Turkish architecture ,Art History ,Architectural characteristics ,Minaret ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Osmanlı Mimarisi ,İstanbul ,Minare ,Ottoman Period - Abstract
Bu tez çalışması Lale Devri ile başladığı kabul edilen Osmanlı Batılılaşma Dönemi mimari üslubu ve 20. yüzyılda etkili olan Birinci Ulusal Mimarlık Akımı ile İstanbul'da inşa edilen minareleri konu almaktadır. Osmanlı Batılılaşma Dönemi mimarisinde Batı'dan alınan yeni yapı türleri ve mimari süsleme öğeleri bu dönem mimarisini şekillendiren başlıca unsurlardır. Avrupa etkili mimari akımlar Osmanlı mimarisini kronolojik bir sıra ile etkilemiştir. 18. yüzyılın ilk yarısından itibaren etkisini gördüğümüz Barok üslup ile ince, uzun ve süslü minareler inşa edilmeye başlanmıştır. Kaideler uzun formda ve süslemelerin yer aldığı bir bölüm olmuştur. Pabuç mimari bir gereksinimi karşılamaktan çok, süslemelerin yer aldığı bir unsur haline gelmiştir. Minare şerefelerindeki mukarnasaların yerine bilezikler, konsollar ve nadiren istiridye kabuğu biçiminde silmeler kullanılmaya başlanmıştır. Pek çok farklı tipte taş külah inşa edilmiştir. 19 yüzyıl mimarisinde, Batı etkili Barok ve Rokoko üsluplarının yanı sıra, Ampir, Neoklasik, Art Nouveau ve Oryantalizm gibi farklı akımlar da etkin rol oynamıştır. Bu üsluplar tek tek veya eklektik tarzda bir arada kullanılmıştır. Batılı etkiler 20. yüzyılda gelişen Birinci Ulusal Mimarlık Akımı ile etkisini kaybetmeye başlamıştır. Bu dönem mimarisinde Osmanlı Klasik Dönemi'nin mimari form ve özellikleri örnek alınmıştır. Tez çalışması kapsamında 69 caminin minaresi ele alınmıştır. Bu minarelerin fotoğrafları çekilip, çizimleri yapılarak bir katalog bölümü oluşturulmuştur. Değerlendirme ve Sonuç bölümünde, ele alınan minareler konum, form, malzeme ve süsleme özellikleri açısından incelenmiştir. Ele alınan örnekler hem kendi içinde değerlendirilmiş hem de önceki dönem örnekleri ile kıyaslanarak minarelerin bu döneme özgü özelliklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır., This thesis focuses on the minarets built in Istanbul under the influence of the Ottoman westernization period, which is considered to have begun with the tulip revolution, and the First National Architecture Movement, which is effective in the 20th century. Though not mentioned in the Ottoman westernization architecture with a specific meaning of westernization, new types of buildings and architectural ornamentation items taken from the West are the elements that shaped this period architecture. European influential architectural movements influenced Ottoman architecture in a chronological order. Starting from the first half of the 18th century, the Baroque style, which was influenced, was started to be built with thin, long and decorated minarets. The bases were a long form and a part of the ornamentation. The pabuc has become an element where the ornamentation takes place rather than an architectural necessity. Instead of muqarnas, bracelets, consoles and occasionally stripes in the form of oyster shell have begun to be used in the balconies of minarets. Many different types of stone roofs were built. In the 19th century architecture, various influences such as Ampir, Neoclassic, Art Nouveau and Orientalism played an active role as well as Western influential Baroque and Rococo styles. These styles have been used one by one or in an eclectic style. Western influences began to lose their effect with the First National Architecture Movement that developed in the 20th century. Architectural forms and features of the Ottoman Classical period were taken as examples in this period architecture. In this thesis, the minaret of 69 mosques were handled. A catalog section was created by photographing and drawing these minarets. In the evaluation and conclusion section, the minarets were examined in terms of location, form, material and ornamentation characteristics. The minarets were evaluated both in themselves and compared with the samples of the previous period, aiming to reveal these peculiar features of the minarets.
- Published
- 2018
38. Uşak Ulubey'de Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi dükkanları
- Author
-
Şahan, Zeynep, İnce, Kasım, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Architectural characteristics ,Shops ,Architectural structure ,Historic structures ,Uşak-Ulubey ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Architectural ,Turkish architecture - Abstract
Dükkanlar ticaretin yoğun olarak görüldüğü yerlerdir. Uşak ili sınırları içerisinde yer alan Ulubey'de incelenen 19 adet dükkan halkın yoğun olarak alışveriş için gittiği Çarşı Mevkiinde yer almaktadır. Bu dükkanlardan 11. Dükkan (H. 1340 / M. 1921-1922) - (R. 1340 / M. 1924) ve 18. Dükkan (H. 1321 / M. 1903) hariç diğerlerinde kitabe bulunmamakla beraber genel olarak plan, mekan, yapı malzemesi-tekniği, yapı elemanları ve süsleme özellikleri birbirine benzerlikler göstermektedir. Uşak'taki yapılarla çok yakın benzerlik gösteren bu dükkanların genel olarak 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başına tarihlendirilmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir. Yapılarda taş, tuğla, metal ve ahşap malzemelerin, örtü sistemlerinde putrel (U) demir ve tuğlanın, alınlık kısımlarında da basık kemer formunun ya da üçgen alınlığın tercih edildiği görülmüştür. Süsleme olarak sade sayılabilecek olan yapılar, dış cepheden tek katlı olarak algılansa da çoğunda bodrum kata yer verilmiştir.Ulubey'deki incelenen dükkanlarda daha önceden detaylı bir çalışma yapılmamıştır. Tespit edilen 19 dükkanın bu sebeple tanıtılarak, Türk mimarisindeki yeri ortaya konmaya ve yok olmaya yüz tutan bazı dükkanların sosyal hayata kazandırılmaya çalışılması amaçlanmıştır. Shops are places where commerce is seen intensely. Located in the Uşak province, Ulubey is located in the bazaar where 19 shops are visited for shopping. The plan features, site characteristics, building material-technique, building elements and decoration characteristics are similar to each other except that there are no inscriptions in these stores except 11 Number (Exilic 1340 / Christian Era 1921-22)-(Julian Calendar 1340 / Christian Era 1924) and 18 Number Shop (1321 Exilic / 1903 Christian era) characteristics. It is thought that it is possible to date these shops, which closely resemble structures in Uşak, generally in the late 19th and early 20th centuries. It has been seen that stone, brick, metal and wooden materials are used in the buildings, iron (U Type) iron and brick in the cover systems, and athatressetarch the tres arcch depressed arch form or triangular pediment is preferred in the pediment parts. The constructions which can be regarded as simple as ornamentation are perceived as single storey from the exterior, but many basements are included.No detailed work has been done before in Ulubey. It is aimed to present the place in Turkish Architecture and to try to gain the social life of some of the shops which are disappearing. 202
- Published
- 2018
39. Interpretation of the architectural representation and implementation processes of international exhibitions through Ottoman-Egyptian rivalry (1851-1915 )
- Author
-
Yarar, Sibel, Sanat Tarihi, Yıldıray Özbek, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özbek, Yıldıray, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Art History ,Competition ,Architectural representation ,Exhibitions ,Sanat Tarihi ,Egypt ,Ottoman architecture ,Ottoman State ,Representation - Abstract
18.yüzyıl sonlarında Avrupa'da endüstri ürünlerinin sergilendiği ulusal sergilerin mirasçısı olarak ortaya çıkan uluslararası sergiler 19.yüzyılın ortalarından 1920'lere kadar ülkelerin uluslararası ortamdaki temsilleri bakımından belirleyici etkinlikler olmuş ve zamanla dönüşerek günümüze kadar sürdürülmüştür. Küreselleşme çağında sergiler, ekonomik, entelektüel, kültürel ve sanatsal bakımlardan farklı ülkeler ve kıtalar arasındaki etkileşimde önemli rol oynamıştır. Bu çalışmanın amacı, uluslararası sergilerde ülkelerin mimari temsil yöntemlerini ve uygulama süreçlerini Osmanlı İmparatorluğu ile Mısır arasında rekabet kapsamında değerlendirmektedir. Mısır, Osmanlı İmparatorluğuna bağlı yapısına rağmen uluslararası sergilere başından itibaren Osmanlı'dan bağımsız bir şekilde ve güçlü bir katılım sağlamış, döneme özgü koşullar nedeniyle Batılı devletlerin sağladıkları desteklerden de istifade ederek Osmanlı katılımının karşısında güçlü bir şekilde durmuştur. Bu yönüyle Mısır, Osmanlı İmparatorluğu'nun sergileme standartlarının gelişiminde ve uluslararası sergilere katılımının sürekliliğinde önemli, bir rol oynamıştır. Bu çalışmada Osmanlı ve Mısır'ın uluslararası sergilere katılım süreçleri, ülkelerin mimari temsiliyetleri, sergilere hazırlık, tasarım ve uygulama aşamalarında rol alan aktörler açısından kronolojik ve karşılaştırmalı olarak açıklanmakta ve ilgili dönem boyunca devam eden uluslararası sergilerdeki Osmanlı - Mısır rekabetinin sergileme süreçlerindeki rolü değerlendirilmektedir. International Exhibitions, Which were heirs of the national exhibitions of industrial product that appeared in the late 18th century Europe, had been significant organization in terms of the representations of the states in an international medium between the mid-19th century and the 1920's and by being transformed in time, these exhibitions have continued until today. During the era of globalization, exhibitions have played a significant role within the economic, intellectual, cultural and artistic interactions between different states and continents. The objective of this studyis to interpret the architectural representation methods and implementation processes of the states during the international exhibitions within the scope of rivalry between the Ottoman Empire end Egypt. Although Egypt was subject to the Ottoman Empire, since the beginning of the exhibitions there had been an independent and powerful Egyptian participation standing strongly against that of Ottoman and this participation was supported by Western states due to contextual reasons. In this respect, Egypt played an important role during the devolopment of the Ottoman exhibition standards and the contuniation of Ottoman participation to the International exhibitions. This study undertakes chronological and comparative analysis of the Ottoman and Egyptian participation processes to the international exhibitions in terms of the architectural representations of the states, their representations and actors taking place in the design and implementation stages and interprets the role of the Ottoman - Egyptian rivalry during the international exhibitions continuing during the selected period. 260
- Published
- 2018
40. II. Abdülhamid Dönemi camileri
- Author
-
Eryilmaz, Halil İbrahim, Özgür Yıldız, Şenay, and İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı
- Subjects
Religious architecture ,Art History ,Architectural characteristics ,Sanat Tarihi ,Ottoman State ,Ottoman architecture ,Abdülhamid II ,Turkish-Islamic architecture ,Ottoman Period ,Mosques - Abstract
Hz. Muhammed (sav) ve sahabe dönemlerinden günümüze kadar cami ve mescitlerin inşasına bütün İslâm âleminde büyük önem verilmiş, İslâm'ın yayıldığı her yer, zamanın ve günün şartlarına göre çeşitli mimari ve sanatsal özelliklere sahip muhteşem camilerle donatılmıştır. Sultan II. Abdülhamid de kendi bütçesinden camilerin inşa ve onarımlarına büyük paralar harcamıştır. Önceki padişahlardan farklı olarak başkent İstanbul'da ihtişamlı, anıtsal camiler inşa ettirmek yerine Anadolu'nun kalkınmasına ve imarına özel bir hassasiyet göstermiştir. Bu amaçla mahalle içlerine, kasabalara hatta en ücra köylere varıncaya kadar Osmanlı coğrafyasının dört bir tarafında yoğun inşa faaliyetleri yürütülmüş, çok sayıda eserle olabildiğince en geniş kitleye ulaşılmaya çalışılmıştır.Sultan Abdülhamid, günümüz Türkiye sınırları içerisinde, arşiv belgeleri ve diğer kaynaklara göre masraflarını bizzat kendi hazinesi olan Hazine-i Hassa'dan karşılamak suretiyle 125 adet cami inşa ettirmiştir. Bilinçsiz imar ve onarım faaliyetleri yüzünden Abdülhamid'in inşa ettirdiği bu camilerden sadece 49 tanesi ayakta kalabilmiştir.Osmanlı Devleti'nin ekonomisinin kötü durumu imar faaliyetlerini doğal olarak olumsuz etkilemiş, önceki dönemlerden farklı olarak ihtiyaç duyulmadıkça maliyetli inşaat faaliyetlerinden uzak durulmuştur. Artık önceki yüzyıllarda olduğu gibi şehre egemen selatin cami geleneği terkedilerek ihtiyaca binaen daha küçük ölçülerde dini yapılar inşa edilir olmuştur. 19. yüzyıldan itibaren başkent İstanbul'da artık şehre damgasını vuran büyük anıtsal camiler yerine Batılı tarzda inşa edilmiş kışla binaları, yeni saray yapıları, okul binaları, tren garları, saat kuleleri ve yeni ticaret yapıları şehrin siluetinde ağırlık kazanmaya başlamıştır. Yoğun Batılılaşma etkilerinin görüldüğü son dönemde camilerin mevcut plan ve kuruluş özellikleri temelde aynı kalmış; fakat süsleme unsurlarında Batı'ya özgü Türk Barok, Rokoko, Gotik, Ampir ve Oryantalist unsurların bir arada kullanıldığı seçmeci üslubun hâkim olduğu bir bezeme programı uygulanmıştır. Avrupa etkisi İstanbul'daki camilerde oldukça yoğun hissedilmektedir. İstanbul kadar yoğun olmamakla birlikte taşrada inşa edilen camilerde de Batı etkisini görmek mümkündür. Ancak Batılı ya da eklektik etkiler Anadolu camilerinde yöresel yorumlarla birlikte ele alınmıştır. Ayrıca taşrada inşa edilen camiler İstanbul'a oranla daha mütevazıdır.Müslüman halkın ibadet ihtiyacını gidermesine yardımcı olmak, misyonerlik faaliyetlerinin zararlı etkilerine karşı kendi halkını korumak II. Abdülhamid'in memleketin dört bir yanına cami inşa ettirmesinin önemli sebeplerindendir. Bu hususların yanında Yezidilik, Şiilik ve Nusayrilik gibi akımları Sünniliğe kazandırarak bu kişilerin halifeye bağlılıklarını sağlayıp hilafet merkezli inanç birliği oluşturma nihai hedeftir. Sultan Abdülhamid böylelikle Osmanlı coğrafyasının her tarafında ortaya çıkan ulusçuluk hareketlerinin giderek gelişmesi ve büyük devletlerin Osmanlı Devleti'ni parçalama ve paylaşma arayışlarıyla dağılmanın eşiğine gelen devleti ayakta tutabilmeyi ve toplumsal bütünlüğü sağlamayı hedef edinmişti. Sultan Abdülhamid bu amacı gerçekleştirebilmek için imar faaliyetlerini de imkânlarının sonuna kadar kullanmaktan kaçınmamıştır.Anahtar Kelimeler: Cami, II. Abdülhamid, Son Dönem Cami Mimarisi From the periods of Hz. Muhammad (sav) and his companies until today, great importance has been given to the construction of mosques and masjids throughout the whole Islamic world, every place where Islam spreads is equipped with magnificient mosques having various architectural and artistic characteristics according to circumstances of the time and the conditions of the day.Sultan Abdulhamid II spent a lot of money on building and repairs of the mosques from his own budget. Unlike the previous sultans, instead of having magnificent monumental mosques built in the capital city, Istanbul, he showed special sensitivity to the development and public improvements of Anatolia. For that reason, intensive construction activities were carried out on all four sides of the Ottoman geography, from the neighbourhoods, towns to even the most remote villages, the widest mass as possible as were tried to reach with a great number of works.Sultan Abdulhamid, within the borders of present day Turkey, according to the archival documents and the other sources, had 125 mosques built by covering the cost from Hazine-i Hassa his own treasury. Only 49 of the mosques Abdulhamid had those built have survived because of unconscious reconstruction activities and repairment activities.The poor condition of the Ottoman Empire's economy naturally affected the construction activities negatively, unlike the previous periods expensive construction activities were avoided. The tradition of imperial mosque, like the one of the previous centuries, was avoided, smaller religious structures to meet the need were constructed. From 19th century, quarters, new palace, structures, school buildings, terminals, clock towers and new trade structures in Western style instead of grand monumental mosques marking to the capital city, Istanbul started to again importance in the shadows of the city. In the recent period that intense westernization effects have been seen, the current plan and establishment characteristics of the mosques have remained basically the same; but a decoration program in which Western Turkish Baroque, Rococo, Gothic, Ampiri and Orientalist elements were used together in decoration elements, eclectic style dominated was applied. The European influence is felt quite intense in the mosques in Istanbul. Although not as intense as in Istanbul, it is possible to see the influence of the West in the mosques built in the countryside. However, Western or eclectic influences have been handled with local interpretations on Anatolian mosques. In addition, the mosques built in the countryside is more modest than the ones in Istanbul.One of the most important reasons why Abdulhamid II had mosques built around the country is to help the Muslim people to worship and protect his own people against the harmful effects of missionary activities. In addition to these issues, to create a unity of faith caliphate centered by bringing the currents such as Yezidism, Shiism and Nusayriya in Sunnism, providing those people's loyalty to the caliph is the ultimate goal. Sultan Abdülhamid thus aimed to maintain the state which was at the threshold of the dispersion with the increasing nationalist movements that emerged all over the Ottoman geography and with the attempts of the great states to break up and share the Ottoman Empire and he aimed to provide social integrity. Sultan Abdülhamid didn't avoid from using zoning activities to the end of his possibilities in order to realize this purpose.Keywords: Mosque, Abdülhamid II, The Last Period Mosque Architecture 802
- Published
- 2018
41. Osmanlı mimari yapılarında Mescid-i Haram ve Kâbe tasvirleri
- Author
-
Sezgin, Ayşenur, Top, Mehmet, and Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Art History ,Pilgrimage ,Ottoman art ,Architectural structure ,Description ,Religion forbidden ,Sanat Tarihi ,Ottoman State ,Ottoman architecture ,Turkish-Islamic architecture ,Kaaba ,Ottoman Period - Abstract
İslam dünyasınca senenin belli zamanlarında Müslümanların toplanarak Kâbe-i Muazzama'yı ziyaret etmeleri asırlar boyunca devam etmiştir. Müslümanların kutsal yerlere yapmış oldukları bu ziyaretlere hac denilmektedir. Gerek İslamiyet'te gerekse başka dinlerde yapılan bu ziyaretleri birtakım sözlü ve yazılı ifadeler yansıtmaktadır. Bu ifadeler bize kutsal kent ve yörelerin tasvir edilerek yansıtılmış halini göstermektedir.Osmanlı sanatında görülen kutsal kent ve yöre tasvirlerinden en dikkat çekici olanı Mescid-i Haram ve Kâbe tasvirleridir. Amaç; Osmanlı döneminde yapılmış olan bu tasvirler ve resimlerin daha detaylı incelenip yorumlanması; o dönemin neyi nasıl yansıttığını, Osmanlı'nın Kâbe'ye olan sevgisini, önemini belirtmektir. Üslup açısından ve estetik açıdan Kâbe tasvirlerinin neyi ifade ettiğini araştırıp analiz ederek yorum yapmaktır. Birkaç özellik ve teknikle yapılmış olan bu tasvirlerin gerçekten hangi amaçla, ne için sadece belirli dönemlerde ele alındığı henüz tam olarak bilinmemektedir. İstanbul başta olmak üzere Bursa, Kütahya, Kastamonu, Bilecik gibi illerde çini tekniğinde yapılmış 17. yy Kâbe tasvirleri daha çok görülmektedir. Batılılaşma hareketleriyle birlikte Kâbe ve Mescid-i Haram tasvirleri Batı Anadolu başta olmak üzere Tokat, Bursa illerinde 18. yy ve 19. yy' da duvar resmi tekniğinde mimari yapılarda görülmektedir. Ele alınarak incelenen Mescid-i Haram ve Kâbe tasvirlerinin farklı dönemlerde, farklı tekniklerde yapılmış olmalarının sebebini araştırdık. Osmanlı Dönemi Kâbe'nin öneminin sanata yansımış halini görsel ve edebi açıdan ele alarak; teknik, üslup, estetik ve mimari unsurlarına göre değerlendirdik. Böyle kutsal ve önemli bir kent olan Kâbe'nin süsleme ve sanata farklı bakış açılarıyla yansımış halini ele alarak başka çalışmalara yardımcı olması ve kaynak olması amaçlanmıştır.Anahtar Kelimeler:Mescid-i Haram, Kâbe, Osmanlı Sanatı, Tasvirler, Hac, Kutsallık, AnalizSayfa Adedi:Tez Danışmanı:Dr. Öğr. Üyesi Mehmet TOP Throughoutcenturies, muslims have continued togather for the purpose of visiting the Great Kaaba at certain times of the year. The visits the muslims made to those sacred places are called 'hadj'. The visits made to this holy place are expressed orally and verbally in Islam and other religions.The most remarkable figurations of holy cities and regions seen in Ottoman Art are those of Grand Mosque and the Great Kaaba.The objectives are to further analyze and interpret these figurations and pictures made in Ottoman period in order to understand what that period tried to depict and how, and to determine the love and the importance of the Ottoman to the Great Kaabah. It is not known for what purpose precisely and why only in some certain periods of the Ottomans these figurations of various features and techniques were made. Cities like Bursa, Kütahya, Kastamonu, Bilecik and particularly İstanbul host more of 17 th Century Kaaba figurations. Due to the influence of westernization, the Great Kaaba and the Grand Mosque figurations on architectural strcutures were started to be seen in fresco technique in Tokat, Bursa and particulary in Western Anatolian cities in 18 th-19 th Centuries. In this study, we analyze the reason why the Grand Mosque and the Great Kaaba figurations were made in various periods and techniques. We go around the Ottoman Era Kaaba's importance to the art visually and in a literary sense, in this way we interpret the figurations in terms of technique, style, aesthetics, andarchitecture. This study aims to be a source of and help other similar works by handling a sacred and important site, the Great Kaaba's various aspects depicted in art and decoration.KeyWords:Grand Mosque, Kaaba, Ottoman Art, Figurations, Hadj, Holiness, AnalysisQuantify of Page:ScientificDirector:Dr. Öğr. Üyesi Mehmet TOP 147
- Published
- 2018
42. Sivrihisar ilçe merkezin'de Türk Mimarisi (1988 sonrası onarımları)
- Author
-
Ünal, Sinan, Altınsapan, Mehmet Erol, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Seljuks architecture ,Eskişehir-Sivrihisar ,Sanat Tarihi ,Baths ,Ottoman architecture ,Tombs ,Fountains ,Repair ,Turkish architecture ,Mosques ,Civilian architecture - Abstract
Sivrihisar ilçesi batısında Eskişehir'e 85 km. doğusunda Ankara'ya 135 km. güneyinde Afyon'a 123 km mesafede yer almakta olup Sivrihisar Hititler,Frigler,Roma,Bizans,Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış ilçeler arasında yer almaktadır. Selçuklu döneminde bir uç şehir olan Sivrihisar bu konumunu ,Osmanlı dönemine kadar sürdürmüştür. Beyazid ve Kanuni döneminde Vilayet merkezi olarak Bursa sancağına,H.1265/M.1848 yılında Ankara vilayetine,1914 yılında , Eskişehir sancağına ve son olarak ise Cumhuriyetin ilanından sonra ise Eskişehir iline bağlı bir ilçedir. (1925) Osmanlıların son dönemlerinden itibaren siyasi ve sosyal yönden özelliklerini kaybeden Sivrihisar günümüzde Ankara'ya çok yakın bir konumda olması ve Ankara-Eskişehir-Afyon karayollarının kesişim noktasında yer almasına karşın çok fazla bir gelişim gösterememiş ilçeler arasında yer almaktadır. Bu çalışma kapsamında Türk mimari yapı unsurlarının 1988 yıllarından sonra yapılmış olan onarımların değerlendirilmesi ve yapıların fiziksel müdahaleler sonucunda ne kadar korunduğu ve gelecek nesillere hangi bir düzlemde yansıtıldığı hedeflenmekte olup yapıların yakın çevresi ve bugünkü durumları incelenerek yapılar üzerindeki tahribatları ve ekleri tespit edilmiş ,1988 yıllına ait fotoğraflar ile karşılaştırmalı bir çalışma yapılarak fiziksel ve işlevsel müdahaleleride kapsayacak bir şekilde bu tez çalışması hazırlanmıştır. Bu çalışmalar dışında ayrıca cami,türbe,hamam,çeşme ve sivil mimari unsurların tip,plan,mekan düzenlemeleri ile süsleme özelliklerinin incelendiği ve 1988 yıllarından önce yapılan onarımlar hakkında bilgiler verildiği görülmektedir. Sivrihisar district is located 85 kms. to the west of Eskişehir,135 kms. to Ankara to the east and 123 kms. to Afyon to the South,Sivrihisar district is home to many civilizations,including Hitites,Frigs,Rome,Byzantium,Sejuks,Ottomens nd Rebublic of Turkey.During the Bayezid and Kanuni periods,the provincial governorate was bound to Bursa sanjak until the 17th century,to the Ankara province with the establishmet of the Ottoman provincial organization in 1848,to the sanjak of Eskişehir in 1914,and finally to the province of Eskişehir after republic was declared. Sivrihisar has lost its political and social features since the last period of the Ottomans and is located in a very close location to Ankara and has not devoloped much in spite of being at the intersection of Ankara-Eskişehir-Afyon highways.Within the scape of this study,it is aimed to evaluate the restoration of Turkish architectural building elements after 1988 and how much the buildigs are protected as a result of physical interventions and on what level the futuıre generations are reflected and damages and additions on the constructions are determined by examining the immediate surroundigs and present conditions of the buildigs.This thesis study was prepared in an comperative study with pysical and functional interventions. In addition to these studiaes ,it is seen that the type,plan,sacepe arrangements and decoration features of mosque,tomb,bath,fountain and civil architectural elements are examined and informations about repairs made before 1988 are given. 562
- Published
- 2018
43. İstanbul'da Beykoz kasrı ve Maslak kasırları
- Author
-
Aygül, Güney, Şahin Tekinalp, Ayşe Pelin, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
İstanbul-Maslak ,Art History ,Architectural characteristics ,Sanat Tarihi ,Ottoman State ,Ottoman architecture ,Summer palaces ,19. century ,İstanbul-Beykoz - Abstract
Çağdaşlaşma sürecinin en hareketli olduğu 19. yüzyılda hem Osmanlı hanedan üyelerinin inşa alanındaki talepleri hem de yapı üreticilerinin tasarım şablonları belirgin bir şekilde farklılaşmaktadır. Bu dönemde Avrupa etkili form ve üslup alıntılarını taşıyan birçok farklı tipte bina inşa edilir. Özellikle Osmanlı hanedan üyeleri finansörlüğünde sarayla ilişkili yapı üretici kadroları aracılığıyla İstanbul'da inşa edilen azametli saraylar, sosyal yaşamın kodlarındaki gelişimi simgeleyen kasırlar ve köşkler değişen mimari anlayışın, üslup farklılaşmasının ve beğeni çeşitliliğinin öncü örneklerini sunmaktadır. Tezin asıl odağını oluşturan Beykoz Kasrı ve Maslak Kasırları da mimarideki üslup farklılaşmasını ve dekorasyondaki beğeni çeşitliliğini örnekler nitetiktedir. Tezde 18.- 19. yüzyıl süresince değişen sosyal olgular, kültür ve sanat ortamını tetikleyen dinamikler kronolojik olarak aktarılarak Beykoz Kasrı ve Maslak Kasırları özelindeki yansımalarına değinilmiştir. Avrupa üslup şablonlarının Osmanlı mimarisine sıçramaya başlamasıyla birlikte, değişen kütle, hacim, biçim, dekorasyon, süsleme ve bahçe düzenlemeleri Beykoz Kasrı ve Maslak Kasırları bağlamındaki etkileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu çalışmada, Beykoz Kasrı ve Maslak Kasırlarının işlevsel özellikleri, inşasını üstlenen yapı üreticileri, cephe tasarımı, süsleme programı, malzeme detayları, dekoratif objeler ve peyzaj tasarımı bütünsel bir yaklaşımla değerlendirmiştir. Çıkan sonuçlar bağlantı kurularak yorumlanmıştır. In the 19th century, during which the modernization period was most active, both the demand for construction of the Ottoman dynasty and the design patterns of construction producers varied markedly. In this period, many different types of buildings bearing European influential forms and styles are being built. Especially the Ottoman dynasties, the palace-related building desingn of the palaces, the kiosks and pavilions that symbolize the development of the social life codes provide, the changing architectural mentality, stylistic differentiation and pioneering examples of a variety of likes. Beykoz Pavilion and Maslak Pavilions, which constitute the main focus of the thesis, exemplify the style differentiation in architecture and the variety of likes in decoration. In the thesis, the dynamics that triggered the changing social phenomena, culture and art atmosphere during the 18th and 19th centuries were transferred in chronological order and the reflections of Beykoz Pavilion and Maslak Pavilions were mentioned. As European style patterns began to leap to Ottoman architecture, the changing mass, volume, form, decoration, ornamental and garden arrangements have been focused on the effects of Beykoz Pavilion and Maslak Pavilions. In this study, Beykoz Pavilion and Maslak Pavilions evaluated the functional features, the building producers undertaking the construction, the facade design, the decoration program, the material details, the decorative objects and the landscape design with a holistic approach. The results are interpreted by connection. 542
- Published
- 2018
44. From imperial palace to museum: The Topkapı Palace during the long Nineteenth Century
- Author
-
Özlü, Nilay, Eldem, Edhem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Müzecilik ,Topkapı Palace Museum ,Museums ,Museology ,Ottoman State ,Architectural ,National palaces ,Art History ,Topkapı Palace ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Istanbul ,19. century - Abstract
Bu tez, Topkapı Sarayı tarihinde çok az çalışılmış bir döneme, sarayın son yüzyılına ışık tutma iddiasındadır. II. Mahmud'un tahta çıkışından, Cumhuriyet'in ilanına ve Topkapı Sarayı'nın resmen müze ilan edilmesine kadar geçen bir yüzyılı aşkın süre zarfında (1808-1924), Topkapı Sarayı'nın geçirmiş olduğu fiziksel, mimari, kurumsal, sembolik ve ideolojik dönüşümleri ve üstendiği yeni fonksiyonları kronolojik olarak ortaya koymakta ve kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Osmanlı hanedanı için mesken olma vasfını on dokuzuncu yüzyıl zarfında yitiren Topkapı Sarayı'nın Osmanlı modernleşmesi bağlamında uğradığı değişim ve dönüşümlerin yanı sıra sembolik, törensel ve mimari süreklilikler bu tezin kavramsal çerçevesini oluşturmaktadır. Bu çalışma uzun on dokuzuncu yüzyılda gerçekleşen askeri, idari, ekonomik ve sosyal reformların yansımalarını saray üzerinden okurken, aynı zamanda saray kompleksine eklenen, yenilenen, kaldırılan ve dönüştürülen yapıların da izini sürer ve sarayın edindiği yeni rolleri ve anlamları irdeler. Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nda müzeciliğin doğuşu ve gelişimi bağlamında da kritik bir yere ve önemde sahiptir. Bu tez, Topkapı Sarayı'nın on dokuzuncu yüzyıl süresince gerçekleşen müzeleşmesine ışık tutarken, aynı zamanda Osmanlı müzeciliği alanında yerleşmiş olan söylemleri de eleştirel bir şekilde sorgular ve yeni bir perspektif önerir. Bu dönemde sarayın iç avluları, saltanat koleksiyonları, hazineleri, ve sultan kasırları de yabancı misafirlerin ziyaretine açılmış ve saray koleksiyonları ilhamını eski saray geleneklerinden alan belirli bir törensellik gözetilerek, performatif bir şekilde sergilenmiştir. Aynı dönemde, Avrupa'daki muadillerinden ilhamla, imparatorluğun ilk modern arkeoloji müzesi ve güzel sanatlar okulu da sarayın dış bahçelerinde kurulmuştur. Bu bağlamda Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun kendini farklı şekillerde temsilinin de mecrası ve mekanı olmuştur. This dissertation focuses on the last century of the Topkapı Palace, which is mostly overlooked. Focusing on the period beginning with the accession of Mahmud II until the foundation of the Republic and official declaration of the Topkapı Palace as a museum (1808-1924), this research chronologically investigates the physical, architectural, institutional, symbolic, and ideological transformations of the palace and documents the new functions it adopted. The Topkapı Palace was transformed with respect to Ottoman modernization that was shaped by the military, institutional, economical, and social reforms of the long nineteenth century, gradually losing its role as an imperial residence. However, the palace also sustained its ceremonial, architectural, and symbolic configuration and significance. This tension between continuity and change underpins the theoretical framework of this dissertation. The Topkapı Palace holds a significant place in the formation of museums in the Ottoman empire and modern Turkey. The dissertation offers a new, yet critical perspective on the established narratives of Ottoman museology, highlighting the role of the Topkapı Palace and scrutinizing its museumification during the course of the long nineteenth century. The royal collections, treasuries, and sultanic pavilions located in the inner courts of the imperial palace were opened for touristic visits and were performatively displayed to the foreign gaze. During the same era, a modern archeological museum and a school of fine arts emulating the Western model were also established in the outer gardens of the palace. In this respect, the Topkapı Palace became a venue and a medium for Ottoman self-representation. 718
- Published
- 2018
45. Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunun dönüşümü ve kayıp mekanları
- Author
-
Sağdiç, Elif, Diker, Hasan Fırat, and Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Subjects
Yeni Saray ,Art History ,Topkapı Palace ,Architecture ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Mimarlık ,Byzantine architecture - Abstract
İstanbul'un fethinden sonra Osmanlı sultanları Eski Saray'da ikamet etmişlerdir. Yeni Saray (Topkapı Sarayı)'ın inşasıyla birlikte yaklaşık dört yüzyıl konut ve devletin yönetim merkezi olarak kullanılmıştır. Topkapı Sarayı, tarihi yarımadanın Marmara, Boğaziçi ve Haliç'e hâkim olan burnunda konumlandırılmış olup, dönemlerine göre çeşitli mimari değişiklikler geçirerek günümüze ulaşmıştır. Sarayın idari merkezi ve hizmet avlularının bulunduğu ikinci avlu, Babu's-selâm ile Babu'ssaâde arasında konumlandırılmıştır. Günümüzde ikinci avluda; Divanhane (Kubbealtı ile Divân-ı Hümayun), Dış Hazine, Adalet Kulesi, Zülüflü Baltacılar Koğuşu, Has Ahırlar avlusu ile mutfak avlusu bulunmaktadır.Çalışmada, fetih öncesinden başlanarak kronolojik olarak günümüze kadar İkinci Avluda bulunan yapıların geçirdiği dönüşümler sunulmuştur. Yazılı ve görsel kaynaklardan anlaşıldığı üzere avlunun geçirdiği tarihsel değişimde yıktırılan ya da bakımsız kalması dolayısıyla yıkılan tarihi mekanlar kayıp değerler olarak belgelenmiş ve araştırma kapsamında özel olarak ele alınmıştır.Anahtar Kelimeler: Topkapı Sarayı, İstanbul, Osmanlı, Bizans, Kayıp Mekanlar. The Ottoman sultans had used `the Old Palace (Eski Saray)` as their home after the conquest of Constantinople. When New Palace (Topkapi Palace) was built, they started using it as their home and the headquarters of their sultanate for four hundred years. Topkapi Palace which is located at the historical peninsula, overlooking the Marmara Sea, Bosphorus and Golden Horn, has been improved/regenerated in various architectural ways during the reigns of each of the sultans. The Second Courtyard of the Topkapi palace (where all bureaucratic offices and service offices are located) was in between the Bâb al-Salam and Bâb al-Saade gates. A present time, at the Second Courtyard there are palace kitchens, Dîvanhane (Kubbealti and Dîvân-i Humayun), an outer treasury (Dış Hazine), a Tower of Justice (Adalet Kulesi), the Dormitories of the Halberdiers with Tresses (Zülüflü Baltacilar Koğuşu), imperial stables (Has Ahırlar) and Beşir Agha Mosque.In this study, the transformations of structures of the buildings in the second courtyard have been chronologically presented, as from pre-conquest period until today. When we have focused on written documents and photos, we have recognised that some buildings which were ignored and demolished/collapsed were registered as lost values in the second courtyard which has transformed through the centuries. Key Words: Topkapı Palace, İstanbul, Ottoman, Byzantine, Lost Places. 209
- Published
- 2018
46. Saraybosna ve Amasya örnekleri üzerinden Osmanlı Dönemi Anadolu ve Rumeli şehirciliği
- Author
-
Kurahuviç, Zeynep, Seçkin, Selçuk, and Türk-İslam Sanatı Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Architectural characteristics ,Urbanization ,Sanat Tarihi ,Bosnia-Herzegovina-Sarajevo ,Urban architecture ,Ottoman architecture ,Ottoman State ,Ottoman Period ,Amasya - Abstract
Saraybosna'nın Osmanlılar tarafından 1463'te fethedilmesinden sonraki şehirleşme süreci iki kısımda ele alınmıştır: Bunlardan ilki; şehri ikiye ayıran Miljacka Nehri'nin güneyindeki bölgede İsa Bey tarafından gerçekleştirilen imar faaliyetleri, diğeri ise nehrin diğer yakasında bulunan ve günümüzde 'Başçarşı' olarak adlandırılan bölgenin Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılan külliyeyle şehrin çekirdeğinin oluşturulmasıdır. Amasya, farklı kültürlere mensup devletlere ev sahipliği yapmış olmasının bir getirisi olarak fazla sayıda yapım etkinliğine şahit olmuş bir yerleşim yeridir. Türklerin bölgeyi keşfetmelerinden önce Pagan ve Hristiyan kültür izlerini taşıyan yapılarla kentin fiziksel görünümü belirlenmiş ardından 14. yy.'da fetihle birlikte kısa süre içerisinde Türk-İslam kimliğine dönüştürülmüştür. İlk olarak Amasya ve Saraybosna'nın topografik benzerliğiyle yakınlık kurulsa da asıl vurgulanması gereken ortak nokta; her iki kentin de yaklaşık yüzyıl boyunca devam eden mimari etkinlikleridir. Öncesinde Osmanlı kenti görünümünde olan Amasya ile kasaba statüsünde olan Saraybosna'nın imar süreci aynı hızla başlamış, bu sürecin bitiminde seçilen kentlerin görünümleri birbirlerine benzer olmuştur. Bu çalışma, Saraybosna ve Amasya kentlerini Osmanlı şehircilik kapsamında inceleyerek Anadolu ve Rumeli şehirciliği hakkında bir fikir sunmaktadır. Saraybosna ve Amasya'nın kentleşme sürecinin açıklanması adına 15. ve 16. yüzyıllarda kent çekirdeğini oluşturan bölgede inşa edilen ve günümüze gelen tüm yapılar üzerinden değerlendirme yapılarak genel çerçevenin verilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Saraybosna, Amasya, Osmanlı şehirciliği, Osmanlı dönemi mimarisi. The urbanization period of Sarajevo after conquered by Ottomans in 1463 has handled two parts: The first one is construction activities were made by Isa Bey, at the south region of the Miljacka River which has divided in two the city. Another one is to be formed to city's nucleus with the kulliye which was called nowadays as 'Başçarşı' and has been at the other side of the river and was built by Gazi Husrev Bey. Amasya is a residential area that has witnessed many construction activities as a result of its host to many different cultures. Before the Turks discovered the region, had determined to the physical appearance with structures tracing of the Pagan and Christian cultures. Along with conquest of the Turks in the 14th century has been transformed into Islamic identity in a short period of time. Even if at the beginning both cities were correlated with similarity topographical features, as a common point is an important working structure that continues throughout the century as an issue. Priorly, with Amasya has been the appearance of Turkish city and development process of the Sarajevo which has been the status of a small town, has started at an equal rate and at the end of its were conspicuous by reached the similar appearance and Turkish city. On behalf of explanation of Sarajevo and Amasya's urbanization period was studied to all the structures built in the region that make up the core of the city. General view has been presented by evaluating. Keywords: Sarajevo, Amasya, the urbanism of the Ottoman, the architecture of the Ottoman period. 310
- Published
- 2018
47. Tire'de erken dönem Osmanlı mimarisinin analizi
- Author
-
Yalçin, Görkem, Çakmak, Şakir, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Architectural characteristics ,İzmir-Tire ,Architectural history ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,West Anatolia ,Ottoman State ,Architectural ,Ottoman Period - Abstract
Anadolu'nun tarihi kentlerinden biri olan Tire, geçmişi Antik Çağ'a kadar uzanan zengin bir mimari mirasa ev sahipliği yapmaktadır. XIV. yüzyılın başlarında Türk hakimiyetine giren kent, gerek Aydınoğulları gerekse de takip eden Osmanlı dönemindeki inşa faaliyetleriyle zenginleşerek Aydın Sancağı'nın merkezi ve Batı Anadolu'nun en önemli kentlerinden biri durumuna gelmiştir. Türk dönemindeki mimari zenginliğe karşılık, XIV.-XVI. yüzyıllar arasına tarihlendirilen Tire yapılarından pek çoğunun kitabe ve vakfiyesinin bulunmayışı, önemli tarihlendirme sorunlarına neden olmaktadır. Bu çalışma kapsamında, öncelikle yapıların mimari özellikleri ve kentsel konumları ile tarihi kayıtlar dikkate alınarak tarihlendirme sorunları çözülmeye çalışılmış; Erken Osmanlı döneminde inşa edildiği tespit edilen yapıların da bir bütün halinde incelenerek niteliğinin analiz edilmesi ve gerek Tire'nin, gerekse de dönemin mimari gelişimi içerisinde değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Erken Osmanlı döneminde inşa edilen yapılar, Tire'nin mimari ve kentsel gelişiminde önemli bir yer teşkil etmektedir. Özellikle, kentin Osmanlılaşma sürecinde Halil Yahşi Bey tarafından gerçekleştirilen imar faaliyetleri, kentin günümüze de ulaşan ana kurgusunu oluşturmaktadır. Erken Osmanlı dönemine ait dokuz cami, iki medrese, yedi türbe, iki hamam, bir bedesten ve iki han, malzeme kullanımından ziyade mekân tasarımları ve süsleme özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Bu yapılar, dönemin mimarisiyle karşılaştırıldığında ise kentin mimari kimliğine ve yaşanan değişime dair önemli veriler sunmaktadır., Tire, one of Anatolia's historical towns, is home to a rich architectural inheritance that goes back as far as ancient times. At the beginning of the 14th Century the town came under Turkish rule and enriched by the construction activities during the periods of the Aydınoğulları followed by that of the Ottomans, the town became the centre of the district of Aydın and one of the most important towns in Anatolia. In contrast to the architectural richness during the Turkish period, the fact that a large number of the Tire buildings dating between the 14th and 16th Centuries have no epigraphs and deeds poses considerable dating problems. In this study, an attempt has been made to resolve the problems of dating firstly by taking into account the architectural specifications of the buildings, the urban location and historical records. By examining as a whole the buildings that have been determined as having been constructed in the early Ottoman period, the aim has been to analyse the character thereof and to assess the architectural development in both Tire and in the period. The buildings constructed in the early Ottoman period constitute an important place in Tire's architectural and urban development. In particular, during the period of the town succumbing to Ottoman influence, the town planning activities carried out by Halil Yahşi Bey form the town's main structure that has endured to the present day. Nine mosques, two madrasas, seven mausoleums, two bathhouses, one covered bazaar and two inns all belonging to the early Ottoman period are prominent, not for the materials used but for their design and decorative specifications. But when these buildings are compared with the architecture of the period they provide important data pertaining to the town's architectural identity and the change that took place.
- Published
- 2018
48. Çorum çeşmeleri
- Author
-
Okumuş, Erdal, Gündoğdu, Hamza, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Stone decoration ,Fountains ,Aqua architecture ,Turkish architecture ,Çorum - Abstract
Çorum, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bunun sonucu olarak da bu topraklar üzerinde sayısız kültür mirası bırakılmıştır. Bunlardan kimi günümüze gelebilmiş, kimi de yok olup gitmiştir. Bu mirasın bir parçası olan ve günümüze az da olsa ulaşabilen çeşmeler, tezimizin ana temasını oluşturmaktadır. XVIII., XIX. ve XX. yüzyıllara ait Geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yapılan çeşmelerden Merkez'de 7, İskilip'te 20, Osmancık'ta 3 ve son olarak da Mecitözü'nde 2 çeşme tez kapsamına alınmıştır.Tez kapsamına aldığımız 32 çeşmeden 23'ünde toplam 29 kitabe bulunmaktadır. Kitabeler genel özellikleriyle, alçak kabartma yöntemi ile beyaz mermer üzerine işlenmiştir.İncelenen eserlerden Merkez'de sadece Müftü Pınarı Çeşmesi, Osmancık'ta ise Baltacı Mehmet Paşa Çeşmesi II'nin suyu akmaktadır. İskilip ve Mecitözü'ndeki çeşmelerin tamamının suyu akmaktadır.Ele alınan çeşmelerden Çorum'da bulunanlar sade görünümleriyle dikkat çekmektedir. Fakat İskilip'teki çeşmeler diğer örneklere göre cephe düzenlemeleri bakımından biraz daha hareketli tutulmuş, bunlarda ikili ve üçlü kemer dizilimlerine yer verilmiştir. Çeşmelerin büyük bir kısmı kesme taş malzeme ile yapılmış iken Çorum Merkez'de yer alan çeşmelerde tuğla malzemenin de kullanıldığı görülmektedir.Katalogda çeşmelerin detaylı tanıtımları yapılmış, değerlendirme ve karşılaştırma bölümünde ise bunların ortak özellikleri ve yakın örneklerle mukayeseleri yapılarak sonuca ulaşılmıştır. Corum has hosted so many important civilizations through the history. As a result of this, myriad cultural heritage has been left on these lands. Some of them could remain today but some already got destroyed. The fountains being the part of this heritage, that could reach today even though not many of them, are the main theme of this thesis.The fountains belonging to XVIII. XIX. XX. , that were built in late Ottoman and Republic periods, 7 of them in the centre, 20 in Iskilip, 3 in Osmancik and finally 2 in Mecitozu , were included in the content of thesis.There are overall of 29 inscriptions in the 23 out of 32 fountains around Corum and its surroundings. These inscriptions are mostly built through low raising method which are carved over white marbles.From these fountains, there is only one in the centre called Muftu Pinari Fountain and one in Osmancik, called Baltaci Mehmet Pasa Fountain II that are still flowing water. In Iskilip and Mecitozu, all the fountains are running the water.The Corum Fountains are significant due to their simplistic forms. However, comparing other ones, the fountains in Iskilip are built with more details, and they consisted of double and triple archway arrays. Most of the fountains have been built with stoneware, but it can be seen that brick materials also have been used in some fountains in centre of Corum. 244
- Published
- 2017
49. Ramazanoğlu Pîrî Mehmed Paşa'nın bânî kişiliği
- Author
-
Argunşah, İsmail, Aydın, Remzi, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Madrasahs ,Piri Mehmed Pasha ,Art History ,Architectural structure ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Baths ,Adana ,Architectural ,Patronage ,Architectural works ,Mosques - Abstract
Bu çalışmada, `Ramazanoğlu Pîrî Mehmed Paşa'nın Bânî Kişiliği` tez konumuz olarak seçilmiştir. Pîrî Mehmed Paşa'nın Bânî kişiliği, hayatı, yaptırmış ve tamamlatmış olduğu eserler ele alınmıştır. Günümüze ulaşan üç adet cami, iki adet medrese, bir adet hamam tespit edilmiştir. Tüm yönleriyle incelenen bu eserlerin Türk mimarisi içerisindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır. Günümüze ulaşamayan yapılar hakkında birincil kaynaklardan, daha sonra konumuz ile ilgili araştırma ve yayınlardan faydalanılarak bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Yapılar hakkında bulgular ortaya konulduktan sonra değerlendirme safhasına geçilmiştir.İncelenen eserlerin büyük bir bölümü Osmanlı mimari etkilerini yansıtmaktadır. Pîrî Mehmed Paşa'nın babası Halil Bey'in eserlerinde Memlük etkisi görülmektedir. Pîrî Mehmed Paşa'nın yapılarında bu etkilere rastlanılmamaktadır. Pîrî Mehmed Paşa'nın yaptırmış olduğu eserler ise Osmanlı üslubunu yansıtmaktadır. Özellikle taçkapı ve minare tasarımlarındaki farklar, bu etkileri açıkça göstermektedir.Çalışmamız beş ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar; `Giriş`, `Pîrî Mehmed Paşa'nın Hayatı`, `Katalog`, `Değerlendirme` ve `Sonuç` bölümleridir.Birinci bölümde; konunun tanımı, sınırı, önemi, araştırma yöntemleri, konu ile ilgili kaynaklar ele alınmıştır.İkinci bölümde; Pîrî Paşa'nın hayatı ve tarihi serüveni hakkında detaylı bilgiler verilmeye çalışılmıştır.Üçüncü bölüm; tezin kataloğunu oluşturmaktadır. Katalog bölümü camiler, medreseler ve hamamlar olmak üzere üç ana başlık altında incelenmiştir.Dördüncü bölümde; `değerlendirme` başlığı altında `plan özellikleri ve mekân anlayışı`, `malzeme ve teknik`, `yapısal elemanlar`, `mimari öğeler`, `süsleme` ve `kitabeler` alt başlıkları ile değerlendirilmiştir.Beşinci bölüm; `sonuç` kısmını oluşturmaktadır. Bu bölüm içerisinde incelenen tüm yapılar hakkında tespit edilen bulgular ortaya konularak temenniler dile getirilmiştir.Anahtar Kelimeler; Adana, Ramazanoğulları, Pîrî Mehmed Paşa, Cami, Medrese, Hamam. In this study, named `The Patronage of Ramazanoğlu Pîrî Mehmed Paşa`, the personality of Pîrî Mehmed Paşa as a patron, his life and the monuments built or completed by him are discussed. As a result of literature research and field survey, it has been determined that three mosques, two madrasas and a hammam are extant today. The importance and place of these monuments examined in detail are determined in Turkish architecture. The non-existent monuments of Pîrî Mehmed Paşa are also introduced by means of primary sources and other researches. It is understood that much of the buildings, examined in this study, reflect the effects of the Ottoman architecture. On the monuments of Halil Bey, the father of Pîrî Mehmed Paşa, Mameluke influences are seen. But these influences do not seem on the monuments of Pîrî Mehmed Paşa. His monuments reflect the Ottoman style. Especially the differences in the designs of the portals and minarets evince these effects.This study comprises the parts of `Introduction`, `The Life of Pîrî Mehmed Paşa`, `Catalogue`, `Evaluation` and `Conclusion`.In the `Introduction` part; the definition, limitation, method and sources of the subject have been discussed. In the second part; the life of Pîrî Mehmed Paşa is introduced in detail. The `Catalogue` part consists of three main titles as mosques, madrasas and hammams. In the fourth part buildings are evaluated according to `plan layouts`, `material properties and techniques`, `structural and architectural elements`, `ornamentation` and `inscription panels`. In the `Conclusion` part, the findings about all the buildings examined in this study are introduced and wishes are expressed.Keywords: Adana, Ramazanoğulları, Pîrî Mehmed Paşa, Mosque, Madrasa, Hammam 158
- Published
- 2017
50. İstanbul'da Mimar Sinan camilerinde sivri kemer biçimlenişleri
- Author
-
Özyalvaç, Ali Naci, Akdeniz, Müşfika Gül, and Mimarlık Anabilim Dalı
- Subjects
Art History ,Architecture ,Sanat Tarihi ,Ottoman architecture ,Mimarlık - Abstract
Geleneksel strüktür sistemlerinin önemli bir mimari elemanı olan kemer'in Mimar Sinan dönemi İstanbul camilerinde kullanımını ele aldığımız çalışmamız, özellikle iki merkezli sivri kemerlerin biçimlenişleri üzerine yapılan analitik bir incelemedir. Sayısal rölöveler ve yerinde yapılan ölçümler üzerinden 19 eserin incelendiği metinde sivri kemerler, bulundukları yere göre; iç mekanda, son cemaat yerinde, avluda ve cephede kullanılanlar olarak gruplandırılmıştır. Geometrik kuruluş ilkelerinin anlaşılması bakımından açıklık, yükseklik, karın yaylarının merkezleri gibi ölçülebilir niceliklerin yanında, kullanıldıkları yerler, bir araya geliş kuralları, tercih edilen tiplerin tespiti gibi kategorik sınıflandırmanın ortaya çıkardığı veriler birlikte yorumlanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak şimdiye kadar bildiğimiz 1:5 (merkezler arası uzaklık / açıklık) oranına sahip pencî kemer tipine benzer birkaç tip dışında 1:7, 1:9, 1:11 gibi farklı oranlara sahip sivri kemerlerin de yapılarda kullanılmış olduğu anlaşılmış, bu tiplerin hangi oranlarda tercih edildiği, hangi açıklıklarda ve hangi yapılarda rastlanıldığı gösterilmişir. Yapıların biçim repertuarlarını oluşturan kemer tiplerinin neler olduğu, bu kemerlerin kullanıldıkları yerler bakımından diğer yapılar ile karşılaştırılması mümkün olmuştur. Geçiş elemanı, eğri örtülerin kurucu ögesi ve dekoratif kullanımı ile görünüme egemen bir üslup belirleyici olan kemerin, tasarım ve inşa sürecinde hız ve kolaylık sağlamak üzere tasnif ve tertip edildiği ortaya çıkmıştır This study is an analytical review of arches as the key architectural element in traditional structures specically pointed arches in Mimar Sinan mosques in İstanbul. 19 mosques have been examined using architectural surveys, onsite measurements. Arches are classified per their locations; interior, narthex, court and facades. The categorical properties like preferred types, places of use and grouping features are discussed and considered together with quantities like span, height, centers of intrados for understanding geometric formation principles of arches. Thus, new types were found like 1:7, 1:9, 1:11 beside known types like (1:5) pencî arches and statistics like where and which conditions they were shown has been revelaled. It has also been possible to compare buildings over used arch types that make up the form repertoires of the designer in selected works. It has been revealed that pointed arches has been classified and arranged to provide speed and convenience in design and construction process as dominant stylistic determinant and founder of traditional construction systems. 580
- Published
- 2017
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.