Batı’nın siyasi, iktisadi ve dini dönüşümünün tezahürü olarak meydana gelen modernite akımı, dinlerin süreç içerisinde hükmünü yitireceğini iddia etmiştir. Bu iddia ve kanı üzerine kurumsallaşan sistemler ve anlayışlar, Batı dışındaki dinlere de bu durumu tatbik etmişler ve dini hareket ve söylemi “gericilik” olarak tanımlamışlardır. Batımerkezci tarih okumasıyla ele alınan İslami hareketlerin, farklı bir açıdan bakıldığında İslami yöntemlerle meydana geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim İslam tarihinde Müslümanların karşılaştıkları kavram ve kurumları (Pers bürokrasisi, Yunan Felsefesi, Moğol Töresi…) dönüştürme tecrübeleri ve kullandıkları yöntemler ele alındığında bu durumun kendisini Oryantalist Batılı devletlere karşı yeniden gösterdiği görülmektedir. İlk olarak Batılı devletlerin işgal girişimlerine karşı koyma adına Müslüman ben idrakinden gelen yöntemlerle hareket eden Müslümanlar, Oryantalist Batı’nın “medenileştirme” siyasetine karşın İslam tarihinden ve köklerinden “İslam Medeniyeti” kavramını türetmişlerdir. 1865-1920 yılları arasında meydana gelen bu hareketler “Medeniyeti İslamlaştırma” olarak kendisini göstermiştir. I. Dünya Savaşı’nın ardından başlayan yenilenme sürecinde Müslümanlar, modern devlet kavramıyla karşılaşmışlar ve bu kavramı İslamileştirme ya da ona karşı koymayı hedeflemişlerdir. Modern devletin unsurları olan “ulus, yurttaş, şiddet tekelini elinde bulundurma, anayasa” gibi kavramlar İslamcıların meşgul olduğu yeni meseleler olmuştur. Bu bağlamda 1923-1979 yılları arasında İslamcılar, modern devlet anlayışına (Kemalizm, Nasırizm, Pehlevi Hanedanı) karşı tepkisel olarak İslam devleti kavramsallaştırmasına girişmişler ve bu süreçte “Modern Devleti İslamlaştırma” gayretleri meydana gelmiştir. Modern devlet sistemi 1979 yılında İran İslam Devrimi ile büyük bir darbe almış; İslami hareketler için ise yeni bir süreç başlamıştır. Arap milliyetçiliğine dayanan anlayışın Camp David Anlaşması ve Afgan Cihadı ile etkisini yitirmesinin ardından İslamiyet yeni bir unsur olarak yeniden yorumlanmıştır. Bu süreçte halktan kopuk surette kurumsallaşan rejimlerin alternatifi olarak yeniden örgütlenen İslami hareketler, demokrasi aracılığıyla iktidarda söz sahibi olmayı hedeflemişlerdir. Bu bağlamda bu sürecin öne çıkan kavramı demokrasi olmuş ve İslamcılar “Demokrasiyi İslamlaştırmak” suretiyle yeni anlayışlar geliştirmişlerdir. 1979’da başlayan süreç, onar yıllık döngü (soğuk savaşın sona ermesi, 11 Eylül saldırıları) ile devam etmiştir. Bu süreçte İslami hareketler, müesses nizamı temsil eden rejimlerle yerel seviyede; ABD’nin İslam dünyasına karşı geliştirdiği siyasete karşı koyma noktasında küresel seviyede kendilerini ve yol haritalarını yeniden tanımlamışlardır. İslamcılık, 2011 senesine gelindiğinde halk ayaklanması sonucunda sistemsel ve zihinsel olarak krize giren rejimlere karşı kendisini değişimin merkezinde bulmuştur. Bu süreçte iktidar kavramları olan demokrasi, çoğulculuk, insan hakları, eşitlik gibi kavramlarla karşı karşıya gelen İslami hareketler, “İktidarı İslamlaştırma” yoluna girmişlerdir. Literatürde Batı karşıtlığı üzerinden ele alınan ve “iflas ettiği” iddia edilen İslamcılık akımı, demokrasi ve insan hakları gibi kavramları yeniden yorumlayarak (Tunus’taki Nahda Partisi) kendisini yeniden tanımlamıştır. Batımerkezci sistem ve anlayışın değiştiği bu süreçte yerelden gelen yorumlamalarla sentezlenen İslamcılık akımı yeni süreçte ılımlılık ve uzlaşı kavramları etrafında yeni bir anlayış inşa etmeyi hedeflemiştir. İslamcılık akımının Batılı değerlerle ancak var olabildiğine karşı argüman üretmeye çalışan bu çalışma, siyasi tarihi dönemlendirmek suretiyle literatüre yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalışmıştır. Çalışmada elde edilen sonuç olarak tepkisel olarak gelişen bu akımın kendisine özgü metotlarla dönemin hâkim cereyanına karşı koyma adına meydana geldiği ve İslamcıların, bu kavramları Müslüman zihin dünyasına uygun hale getirmek için çabaladığı iddia edilmiştir. İddia edilen dönemlendirmeleri kişi ve kurumlarla ele alan bu çalışma, günümüzde tartışılan bir konu olan İslamcılık siyasetine farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır.