16 results on '"Akçin, Abdulkadir"'
Search Results
2. Tükiye'nin üniter yapısı bakımından organize suç örgütleri ve stratejik çözüm hedefleri
- Author
-
Candan, Ömer, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration - Abstract
Çağımızda ulusal ve uluslar arası bağlantılı özellikle uyuşturucu ve psikotrop maddeler, mali suçlar ile silah kaçakçılığı başta olmak üzere, yüksek kazanç sağlayan ve genelde organizasyon meydana getirmek suretiyle işlenen suçlar, toplumun barış ve sükununu esaslı biçimde ihlal etmekte, kamu otoritesini çok yakından meşgul etmektedir. Bu suç türleri `Organize Suçlar` başlığı altında incelenmektedir.Ulusal ve uluslar arası düzeyde organizasyon oluşturarak, yasalara aykırı biçimde, haksız menfaat veya yüksek kazanç sağlamak amacıyla, ekonomik veya idari yapıyı doğrudan veya dolaylı olarak kontrol eden, ele geçiren ve deşifrasyonu için uzun süreli hassas çalışma gerektiren suçlar ORGANİZE SUÇLAR olarak adlandırılmaktadır.Kriminoloji açıdan diğer suç konularından karmaşık ve çözülmesi güç bir yapılanma gösteren organize suçlar aynı zamanda koruyucu ve yardımcı roller ile organizasyona karışan adli, idari ve politik unsurları da çok iyi kullanmaktadır. Bir çok suç türünü bünyesinde barındıran ve bunu meslek haline getiren kriminal bir husustur. Başta iktisadi unsurlara yönelmek şartı ile sosyal ve siyasi yapı içerisinde kendisini kamufle etmiştir.Kesin hedef; dolaylı ve dolaysız haksız kazançtır. Organize Suçlar konularına göre değerlendirildiğinde; yurt içini temel almak kaydı ile yurt dışında da yapılanma ve irtibat söz konusudur. Bilhassa adli mekanizmanın zaafından, yargılama sürecinin uzunluğundan, genel anlamda hukuki tedbirlerin yetersizliğinden ve suç psikolojisinden hareketle yapılanmasını tamamlamaktadır. In our time, the national and international related crimes particularly drugs and psikotrop materials trafficking, financial crimes and arms smuggling, which have high profit gaining and are committed in a organised manner, profoundly violate the peace and ordinary living of the society and have become one of the most serious problems of the public authority. This type of crime is examined under the title of ?Organised Crime?The crimes needing a long and delicate study to be revealed out which directly or indirectly control or overpower the economical and administrative structure with the goal of obtaining unjustifiable benefits and high profit in a way against the laws by founding national and international organisation are named as ?organised crimes?In the scope of criminilogy, organised crimes having a more complex and difficult structure to figure out, highly benefit from the administrative, judicial and political elements who also have taken part at the organisation by protective and assisting roles. This crime is a criminal subject which involves many other types of crime and is acknowledged as an occupation. It has disguised itself in the social and political structure primarily influencing the financial matters.The main goal is to gain directly or indirectly unjustifiable benefits. Organised crime has primarily national then international structures and contacts. It complements its structure owing to the deficiencies of the judicial mechanism, so long periods of the trials, insufficiency of the legal precautions and its massive criminal psychology. 301
- Published
- 2009
3. Türkiye, Yunanistan ve Arnavutluk'un Balkan ülkeleri ve etnik yapısı üzerine stratejik hedefleri
- Author
-
Akman, Halil, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
ivÖZETTEZ BAŞLIĞI: Türkiye, Yunanistan Ve Arnavutluk'un Balkan Ülkeleri veEtnik Yapısı Üzerine Stratejik HedefleriYAZAR ADI: Halil AKMANBalkanlar, Avrupa'ya açılan kapı ve Avrupa ile kuzey Afrika, Ortadoğu ve Asyaarasında stratejik öneme sahip bir bölgedir. Bu özelliğindendir ki tarihin her devrindebirçok kez istilalara uğramış, birçok millet bölgeye damgasını vurmuş, eserlerini,kültürlerini ve medeniyetlerini bırakmışlardır. Üç Büyük semavi dinin mevcutolduğu, 19 ırkın yaşadığı, 16 dilin konuşulduğu, medeniyetler mozaiği olan butopraklarda huzuru korumak, her zaman çok zor olmuştur. Bölge insanları hiçbirzaman kendi kaderlerine bırakılmamışlar, büyük devletlerin, bölge devletlerinin vestratejik taktiklerin arasında kalmışlardır. Bu sebeple bölgeyi iyi anlayabilmek,dünyayı, stratejik güçleri, hedefleri ve taktikleri iyi analiz etmeyi getirir.Bu çalışmada, Balkan Tarihi ve ülkeleri genel olarak incelendikten sonra,özelde, etkili bölge güçleri olan Yunanistan, Türkiye ve Arnavutluğun Balkanpolitikaları incelenmiştir. Soğuk savaş sonrasında, Sovyetler sonrasında oluşan yenidengelere bu üç devlet açısından bakılmıştır. Yunanistan, özellikle Avrupa Birliğinegirdikten sonra, bölgede aktif rol oynamaya başlamıştır. Avrupa Birliğinin deimkânlarını ardına alan Yunanistan, tüm Balkan ülkelerine yatırımlar yaparakekonomi-politik anlayışla nüfuzunu arttırma amacındadır. Türkiye'nin bölgeye ilgisi,özellikle komünist blok dağıldıktan sonra artmıştır. Tarihi bağları bulunan,Arnavutluk ve Bosna Hersek'le ilişkilerini geliştirmiş, Makedonya'yı desteklemiştir.Bir başka önemli Balkan ülkesi olan Arnavutluk için diğer ülkelerde yaşayanArnavutların durumu önemlidir. 6 milyon Arnavut'tan sadece 3,4 milyonunuArnavutlukta yaşamakta ve geri kalanının komşu ülkelerde, özellikle de sorunluMakedonya ve Kosova'da olduğu düşünülürse, durumun hassasiyeti daha iyi anlaşılır.Bu bağlamda bu tez, etkili bölge güçlerinin balkan politikalarını, hassasiyetlerini vehedeflerini anlatma yoluna gitmiştir.Anahtar Sözcükler: Balkanlar, Türkiye, Arnavutluk, Yunanistan, GüneydoğuAvrupa vSUMMARYTITLE OF THE THESIS: Stratejıcal Aıms Of Turkey, Greece And Albanıa OnBalkan States And Theır Etnıcal StructureAUTHOR: Halil AKMANBalkans is a door to Europe and a strategically important place between Europeand north Africa, Middle East and Asia. For this reason, it has been invaded for manytimes throughout the history, several nations have stamped the place by leaving theirwork of arts cultures and civilizations. It has always been very dificult to keep thepeace in the place, the harmony of civilizations, where three great sacred religion and19 races have lived and 16 languages have been spoken. People of this lands hasnever been left to their own fate but have always been between the great states, thestates of the land and the strategic tactics. So to underestand the region better, it takesa very good analysis of the world, strategic powers, goals and tactics.In this work, after having examined the Balkan History and countries ingeneral, the Balkan politics of particularliy effective powers of the land; Greece,Turkey and Albania. After the cold war, it has been looked to the new balances whichcame out after Soviet Union from the point of these three countries. Greece,especially after having been accepted to the EU, started to play an active role in theland, and looked for ways of increasing its power there economically and politicallyby making investment in Balkan Countries. Turkey, had its interest to the land afterthe communist block has split, developed its relations with Albania and BosniaHerzegovina and supported Makedonia. For Albenia, which is another importantBalkan country, it is is important the well being of the Albanians living in othercountries. It would be better of us to understand the sensisitivity of the situation if wethink only 3.4 of the 6 million of Albanians live in Albania and the rest live inneighbour countries, especially problematic Kosova and Makedonia. In this aspectthis thesis is on telling the Balkan politics of the effective countries in particular, theirsensitiveness and goals.Key Words: Balkans, Turkey, Albenia, Greece, South Europe 293
- Published
- 2006
4. Hizbullah, as a religously motivated terrörist organization in Turkey
- Author
-
Yurtseven, Ömer Alper, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
ivÖZETTEZ BAŞLIĞI: Türkiye'de Faaliyet Gösteren Dini Bir Terör Örgütü OlarakHizbullah.YAZAR ADI: Ömer Alper YURTSEVENDin duygusu kendi başına şiddet ve terör içermese de bazılarınca sosyalyapıya saldırganlık olarak yorumlanabilmektedir. Aslında İslam politik olmayan,manevi ve ahlaki gelişimle alakalı bir din olmasına rağmen, politik ve siyasi bir araçolarak kullanılmaktadır. Hatta politik İslam, İslam'ın tarihsel olarak oturduğu alanıngayri meşru yorumlanmasıdır. Özellikle son yıllarda daha önce görülmemiş birşekilde İslam'ın dini ve ahlaki değerleri politik İslam'ın gölgesinde bırakılarakolumsuz politik oyunların, kavga ve çatışmaların dayanağı durumuna getirilmiştir.Şunu da vurgulamak gerekir ki, her ne kadar Politik İslam şiddet içerse de bu yargıtüm politik İslam söylemcileri için geçerli değildir.Türkiye'nin konumu itibariyle Asya ile Avrupa arasında bir köprü olması,onun yüzyıllar boyunca çok çeşitli tarihi, etnik ve kültürel oluşumlardanetkilenmesine ve maruz kalmasına sebep olmuştur. Bu farklılıklar günümüzTürkiyesinin bir mührü olsa da süratle modernleşen bu ülke, İslam ile demokrasininnasıl bütünleştirileceğinin bir örneği olma yolundadır. Türkiye İslamcı seslerikabullenerek ve katılımlarının sınırlarını genişleterek sivil demokrasisini koruyupgüçlendirmektedir.Bununla birlikte Türkiye'de fundamentalist terörizm ve Hizbullah gibi radikalterör örgütleri varlıklarını devam ettirmektedirler. Ancak genelde bu gruplarideolojilerinde ve eylemlerinde halkın çoğunluğunun tepkisine maruzdurlar. Ülkeyimeşgul eden büyük problemlerin ana sebepleri radikalizm, ayrımcılık ve terörizmolagelmiştir.Güneydoğu Anadolu orijinli olan Türk Hizbullah'ı genel olarak Diyarbakır,Van, Batman ve Mardin'de üstlenmiştir. İlk zamanlarda Hizbullah terör örgütüvüyeleri kendi fikirlerini yaydıkları kitapevleri çevresinde toplanmışlardır. Zamanlafikri olarak genişlemeye ve açılıma çalışmışlardır.Hizbullah olgusu ilk olarak Vahdet Kitapevi etrafında oluşmuşsa da dahasonraları İlimciler ve Menzilciler olarak fikri ve operasyonel dağılmalar veayrılmalar olmuştur. İlimciler Hüseyin Velioğlu liderliğinde İlim Kitapevini,Menzilciler de Fidan Güngör liderliğinde Menzil kitapevini kurmuşlar veyapılanmalarını bu yönde sürdürmüşlerdir.Bu iki grup lider kavgasının yanı sıra terörist taktik ve stratejilerinde de birbirlerine ters düşmüşlerdir. İlim grubu silahlı mücadeleye başlanılması gerektiğigörüşünde olmalarına rağmen, Menzil grubu henüz silahlı mücadelenin erken olduğugörüşündedirler. İlimciler ilk olarak PKK- KONGRA GEL militanları ile silahlımücadeleye başlamışlar, daha sonra da menzilciler başta olmak üzere diğer İslamioluşum ve gruplarla mücadele etmişlerdir. Bu silahlı mücadelelerde her iki taraftanda pek çok insan ölmüştür. Söz konusu mücadele Hizbullah'ın dışa (Anadolu veİstanbul'a) açılma aşamasında 2001 yılındaki Beykoz operasyonu ile sonaerdirilmiştir.Türkiye Cumhuriyeti bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik konumununüstünlüğü ve tarihsel ve kültürel birikimi nedeniyle yıllardır tüm dış ve iç odaklı şergüçlerin hedefinde olagelmiştir. Onlarca yıldır tüm savaşımlarında sürekli olarakbaşarılı olan Türkiye Hizbullah Terör örgütü ile olan mücadelesinde de tüm iç ve dışolumsuzluklara rağmen bu başarısını sürdürmüştür. viSUMMARYTITLE OF THESIS: Hizbullah; as a religously motivated terrorist organizationin TurkeyNAME OF AUTHER: Omer Alper YURTSEVENAlthough religious faith itself cannot produce violence and terrorist behavior,it may be interpreted to justify an attack on social structure. Essentially, Islam is anapolitical religion concerned solely with spiritual and ethical guidance and usingIslam as both a religion and a state or global political structure may be perceived as adeviation from and a perversion of that true conception. Furthermore, political Islammay be construed as an illegitimate extension of the Islamic tradition outside of theproperly religious domain it has historically occupied. In recent years, the phrasepolitical Islam has been used to refer to 'the seemingly unprecedented irruption ofIslamic religion into the secular domain of politics' as 'Islam has become a centralpoint of reference for a wide range of political activities, arguments and oppositionmovements'. Nevertheless, even though Muslim activists often use Islam for politicalpurposes, it is important to note that not 'all forms of contemporary Islamic activisminvolve trying to `capture the state`.Owing to its unique location between Europe and Asia, Turkey has beencomposed of and influenced by a variety of cultural, ethnical and historical entitiesfor centuries. Diversity is still a hallmark of contemporary Turkey and the rapidlymodernizing country has seemingly set an example of what is possible in integratingIslamic movements into its relatively democratic political system. Byaccommodating Islamic voices and expanding the boundaries of participation,Turkey has preserved and consolidated its democracy and civil society.Nonetheless, fundamentalist terrorism is still a reality and such radicalterrorist groups as Turkish Hizballah are active in Turkey today. Overall, theactivities and ideologies of these groups have been met with much resistance by themainstream society. Major issues have been revived and causing growing concernthroughout the country, including radicalism, integrism, separatism and terrorism.viiBased in southeastern Anatolia, Turkish Hizballah originally operated mainlyin the cities of Diyarbakir, Van, Batman and Mardin. Members of the terrorist grouphabitually gathered in and around bookstores, where they discussed their ideologiesand spread their propaganda. According to official reports, the founding members ofTurkish Hizballah initially gathered at one bookstore, Vahdet, but they were neverable to form a homogenous group.Due to ideological divergences and leadership disputes, Turkish Hizballahseparated into two major groups: Ilimciler (Scientists) and Menzilciler (Rangers).The Ilimciler, led by Huseyin Velioglu, met at the Ilim Bookstore, whereas theMenzilciler, led by Fidan Gungor, congregated at the Menzil bookstore. Besideleadership struggle, the two factions were opposed in the tactics they used toaccomplish the goal of the terrorist organization. While the Ilimciler defended armedstruggle and comprised Hizballah's most brutal factions, the Menzilciler believed itwas too early for such radical action and opposed, for instance, attacks on suspectedPKK-KONGRA GEL members. An intra-group struggle stemmed from the battle forleadership and caused the death of over a hundred people on both sides. In 1994, theassassination of Menzilciler leader Fidan Gungor by Ilimciler members almostobliterated the dispute between Ilimciler and Menzilciler, but the truce was short-lived and the factions remain opposed to this day.In the late 1990s, Hizballah attempted to widen its area of operation to citiesin the western part of Turkey, especially Istanbul. The ongoing conflict betweenHizballah and PKK-KONGRA GEL in southeastern Turkey was the major impetusfor the shift. Still, western cities like Istanbul did not prove to be as favorable anenvironment as southeastern cities had been (e.g., Diyarbakir, Van, or Mardin) forthe development of Hizballah. The efforts of the group were seriously curbed asmajor operations were carried out against Hizballah cells in and around Istanbul inearly 2000, one of which led to the killing of Huseyin Velioglu, the Ilimciler groupleader, and the arrest of his two top lieutenants, Edip Gumus and Cemal Tutar. 207
- Published
- 2006
5. İran'ın etnik, siyasi, ekonomik yapısı ve komşu devletlerle ilgili stratejik yaklaşımlar
- Author
-
Sürücü, Bülent, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
ÖZET Iran 1979'dan sonra İslam rejimini dünyaya yaymaya çalışmış ve Ortadoğu'nun bugünkü profilinin çizilmesinde önemli bir rolü olmuştur, özellikle ABD'nin, 11 Eylül sonrası uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya denilen Büyük Ortadoğu'yu 'demokratikleştirme' ve buna bağlı olarak da bu bölgedeki stratejik noktaları ele geçirme politikası, bölgede İran'ın rolünü daha da arttırmıştır. Fakat bu rolün anlaşılması için İran'ın sosyo-ekonomik-politik yapısı ve tarihinin bilinmesi gerekmektedir.. Bu çalışmanın amacı 1979 sonrası İran'ın sosyo-ekonomik ve politik yapısını ve bunlara bağlı olarak da komşu devletlerle ilişkilerini analiz etmektir. Bu yüzden bu çalışma iki soruya cevap aramaktadır: Bunlardan ilki, iran'ın sosyo-politik ve ekonomik yapısı İran'ın uluslararası ilişkilerine nasıl bir etki yapmaktadır? İkincisi ise, İran'ın uluslararası ilişkiler politikasını etkileyen global dinamikler nelerdir? sorularıdır. Çalışma da kalitatif (qualitative) yöntem kullanılmıştır. Konuyu açarsak, bu çalışmada İran'ın dış aktörlere etkisini ve dış aktörlerinde İran'ın sosyo- politik, ekonomik ve uluslararası ilişkiler politikasına etkileri incelenmiştir. Bu bağlamda da tarama metodu kullanılarak, birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılarak bir literatür taraması yapılmış ve konuyla ilgili olaylar ve olgular analiz edilmiştir. Çalışma çerçevesinde, birincil kaynak olarak gazete haberleri kullanılırken, İkincil kaynak olarak kitaplar, dergiler ve Internet kaynakları kullanılmıştır. Çalışma beş ana bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın ilk bölümünde teorik bilgiler verilmekte, ikinci ve üçüncü bölümlerde ise iran'ın sosyo-politik, ekonomik, etnik yapısı ve tarihi incelenecektir. Bu bölüm okuyucuya İran'ın sosyo, ekonomik ve politik yapısını analiz etmede ve diğer iki bölümü anlamada yardımcı olacaktır. Dördüncü bölüm ise ilk bölüme referansla, İran'ın komşularıyla ilişkilerini ve Tahran'ın uluslararası ilişkiler politikasını analiz edecektir.Bu bağlamdaİran'ın Türkiye, ABD, AB, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya ile politikaları incelenecektir. Beşinci bölümde ise ikinci bölümde anlatılanlar ışığında 11 Eylül sonrasında İran'ın başına gelebilecek muhtemel gelişmeler senaryo halinde analiz edilecektir. Bu senaryolarda da Türkiye'nin muhtemel rolü ve ne yapması gerektiği vurgulanacaktır. SUMMARY After the 1979, Iran has used to diffuse Its Islamic ideology to the world,` and it has had a great role to shape the current profile of the Middleeast. Especially, the current geo-political strategy of the USA implemented for democratising the Middle East, the Caucauses, and the Central Asia, and for capturing the strategical points in these places in the context of the 'Greater Middle Easter Project1 has increased the importance of Iran. However, in order to understand Iran's role in this issue, the history and the socio-political and the socio-economic structure of Iran should be known. In this context, the focal point of this research is to analyse the socio economic and political structure of the post-1979 Iran, and its relationship with its neighbors Therefore, this study aims to answer to two questions: a) How does socio-economic and political structure of Iran affect the international relations of Tehran? b) What are the global dynamics affecting the international relations policies of İran? The qualitative method is used in this study in which the research focuses on the impact of Iran on external actors, and of external actors on Iran's socio-economic, political structure and international relations policies. To analyse the literature, and to it constitute the backbone of the research. This study consists of both primary and secondary resources. Newspapers are used as a primary resource and books, articles, journals and internet are used as seconday resources. The research is formed from five section. The first part gives the theoretical informations. The second and the third parts evaluate the socio economic, political, historical and ethnic structure of Iran. This part helps us to analyse the socio-economic and political structure of Iran, and to understand the rest of the study. The forth chapter analyses thes. relationship of Iran with its neighbours and its effects on the international relations policies of Tehran. Therefore, theresearch evaluates the relationship of Iran with the USA, the Middl p til »A `**?-?'* Central Asia, the Caucausas and Turkey. / w $ Av/1vv' f % The fifth chapter analyses the probable scenerios which can happâp to ; /-^ Iran after the 11th September in the light of the preliminary chapters. The probable policies of Turkey which can be implemented against the developments in this region. 264
- Published
- 2005
6. Yıkıcı ve bölücü örgütleri barındıran ve destekleyen İsveç devletine karşı Türkiye'nin stratejik yaklaşımları
- Author
-
Kiliçkap, Tolga Bariş, Akçin, Abdülkadir, Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı, and Akçin, Abdulkadir
- Subjects
Defense and Defense Technologies ,Savunma ve Savunma Teknolojileri - Abstract
ÖZET Vikingler Avrupa nehirlerinden geçerek İstanbul'a ilk kez tüccar olarak, bunda başarısızlığa uğrayınca baskıncı olarak, daha sonra da paralı asker sıfatıyla gelmişledir. Bizans ordusundaki İsveçliler bin yıl kadar önce doğudan Anadolu'ya gelen Türklerle ilk karşılaşanlar arasındadır. Viking askerleri, imparator Romanos Diogenes'in 1071'de Malazgirt'te yapılan ve sonucunda Bizans'ın bütün doğu eyaletlerini kaybettiği, tarihin en önemli savaşlarından birinde Selçuklular tarafından mağlup edilen ordusunun bir kısmını oluşturmaktaydı. XII. Karl'ın Moskova'ya yürümesi, 27 Haziran 1709'da Poltova'daki yenilgisine ve bundan üç gün sonra da Perevolaçna'da kıstırılan İsveç ana ordusunun kaybına yol açmıştır. Yaralı kral için tek açık yol, güneye doğruydu. Yaklaşık bin kişilik bir güçle kral, Osmanlı imparatorluğu' na sığınmıştır. İsveçli gezginler, yazarlar ve diplomatlar Türklerin egemenliğindeki bu topraklardan Osmanlı İmparatorluğu olarak değil, Türkiye diye sözederlerdi. İsveç ile Türkiye 18. yüzyılda yalnızca ticari anlaşmalar yapmakla kalmamış, iki ülke o sıralarda, İsveç'e Türkiye'nin en eski dostu şeref payesini kazandıran ikili askeri ittifaklara da girmişlerdir. SUMMARY Vikings first came along the European rivers to Istanbul as traders, when that failed, as raiders, and later as soldiers of fortune. Swedes in Byzantine army were indeed among the first to meet the Turkish peoples coming from the east into Anatolia around one thousand years ago. Viking troops formed part of Emperor Romanus Diogenus'army that was defeated by the Seljuks at Mantzikert in 1071, one of the great momentous battles of history, after which the eastern provinces were forever lost for Byzantium. XII. Karl's march to Moskow ended in his defeat at Poltova on 27 June 1709 and the subsequent loss three days later of the Swedish main army trapped at Perevolotjna. The only way that was open for the wounded King was towards the South. With a small force ofaround one thousand men, the King,sought refuge in the Otoman Empire. Swedish travellers, writers and diplomats referred to lands which under the Turkish sovereignity, not as the Otoman Empire but as Turkey. Not only did Swedes and Turkey conclude commercial agreements in the 18 th century, but they also entered bilateral military alliances at that time, which earned Sweden the honorofic title of Turkey's oldest friend. 510
- Published
- 2005
7. Bağımsızlıktan sonra Kırgız Cumhuriyetinin üye olduğu uluslararası örgütler
- Author
-
Mullacanova, Ziyada, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
Bu tez çalışması beş bölümden ibaret olup, aşağıda gösterildiği gibiyapılmaktadır.İlk bölümde, uluslararası örgütün tanımı açıklanarak, örgütlerin tarihi gelişimihakkında bilgi verilmektedir. Uluslararası Örgütlerin kuruluş amacı, yapısı, organlarıdetaylı bir şekilde açıklanmakla bereber, uluslar arası örgütlerin özellikleri sözkonusudur.İkinci bölümde, Kırgızistan'ın Sovyetler dönemi öncesi ve Sovyetlerdönemindeki tarihi hakkında söz edilerek Birliğin dağılması ve Kırgızistan'ınbağımsızlığı sureci anlatılmaktadır.Üçüncü bölümde Kırgızistan bağımsızlığı ardından uluslararası, siyasi ilişkilerive bölgesel entegrasyon adımları detaylı bir şekilde açıklanarak, Kırgızistan'ın üyeolduğu uluslararası örgütlerin tarihi gelişimi, kuruluşu, amacı ve Kırgızistan'ın buörgütlere üyeliği söz konusudur.Çalışmanın dördüncü bölümünde ise Kırgızistan'ın üye olduğu BağımsızDevletler Topluluğu açıklanmaktadır. Bağımsız Devletler Topluluğu'nun kuruluştarihi, beyanname ve anlaşmaları, yapısı, organları ve askeri yönü detaylı bir şekildeverilerektedir. Bağımsız Devletler Topluluğu'nun Kırgızistan için önemi sözkonusudur.Son bölümde ise, Kırgızistan'ın üye olduğu ikinci bir Şanghay İşbirliği Örgütügenel olarak tanımlanarak, örgütün tarihi, kuruluş nedeni, anlaşmaları, organları,şartları, yapısı, toplantıları ve stratejik sonuçları detaylı bir şekilde açıklanmayaçalışılmıştır. In the first part there given the definition of an international organization andthe information about historical development of such organizations. Here we explainin details the purposes of establishment, the structures and the bodies of InternationalOrganizations and discuss their specific features.The second part treats of the history of Kyrgyzstan before the Soviet period andduring it, and of the collapse of the Soviet Union and the independence process ofKyrgyzstan.In the third part, giving detailed explanations about the international and politicrelations and steps in regional integration of Kyrgyzstan after independence, wediscuss the historical development, establishment and purposes of the internationalorganizations of which Kyrgyzstan is a member and the membership of Kyrgyzstanin these organizations.The forth part of this work treats of the Commonwealth of Independent Statesof which Kyrgyzstan is a member. Here the history of establishment, the declarationand the agreements, the structure, the bodies and the military aspect of theCommonwealth of Independent States are given in details. We discuss theimportance of the Commonwealth of Independent States for Kyrgyzstan.And in the final part we tried to characterize in general the second ShanghaiCooperation Organization, of which Kyrgyzstan is a member, and to explain indetails its history, reason of its establishment, agreements, bodies, terms, structure,meetings and the strategic results of this organization. 118
- Published
- 2005
8. Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye ve komşu ülkeler üzerindeki stratejileri
- Author
-
Akca, İbrahim Erhan, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hegemony ,Middle East policy ,Iraq War ,Major Middle East Project ,Turkey ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Balkans ,United States of America ,Turkish-American relations ,International strategy ,International policy - Abstract
iv--.-.- ¦; % ÖZET it », SUMMARY The near land, near sea and near continental regions which surround` Turkey, geographically contain the center of the main world continent areas and historically contain the areas which shapes the main vein of the human history. After the Second World War, according to the `Surrounding` politics, USA has been processing Foreign diplomacy by the axis of Europe and Pacific and had built tight relationships with Turkey. The main parts of this tight relationship between Turkey and USA are the Korea War, Cuba Crisis, incidents after and before the, Cyprus War Operation, Iraq Gulf War and Iraq problems which still continues. The Cold War between Soviet Russia and USA which occurred because of the dunning incidents, ended and one of these ruler powers is removed. After this Cold War, USA became the only Hegemon power in the world. After this Cold War, It's decided to be a single pole management which is at America hegemony. According to this new strategic, USA can destroy the potential threatening by the `Preemptive Strike` which is accepted according to the self-defense politics. In the new National security strategy, firstly it's aimed to block the threatening and if it's not successful it's aimed to destroy the enemies. In this new politics, the basic rule is not to accept the opposite decisions of the international foundations like UN and NATO, against USA strategy. USA describes itself as the unique power of the world and declares that USA hegemony is going to be found in 21st century. Because of this, USA expresses that the foundation of global equilibriums are their responsibility. This strategy says to dominate on the world energy resources, to replace the energy resources which are becoming less or expensive by new j» 1 i* i0 * * t> and cheap ones, also to control the powerful and energy addicted counties /, by these resources. The first move of this strategy was Iraq Gulf War, and it, continued with the operations in the Balkans and Afghanistan arid it's -- expressed openly to the world by the Iraq War. This hegemony struggle which continues in the global and regional scales affected a lot of countries badly and Turkey is one of the most effected countries. Turkey which has had more relationships with America after the Second Cold War, realized painfully that the `Strategic Partnerships` would end, if the benefits of the countries conflict, after the last Iraq War. 370
- Published
- 2004
9. Rhodobacter Capsulatus bakterisinde ubikinol oksidazın inaktivasyonu
- Author
-
Akkaya, Özlem, Akçin, Abdulkadir, Mandacı, Sevnur, and Biyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Biology ,Biyoloji - Abstract
ÖZET Gram-negatif fakültatif fotosentetik bakteri Rhodobacter capsuîatus ki&ojı^ havuzundan sonra dallanan iki farklı metabolik yolu kullanarak solunumla büyüyebilmektedir. Temel metabolik solunum yolunda elektronlar sitokrom bc/ kompleksi, sitokrom C2İ£y ve son elektron alıcısı olarak sitokrom cbb3 oksidaza iletilmektedir. Diğer metabolik yol ise elektronların kinon havuzundan sonra herhangi bir aracı olmaksızın ubikinol oksidaza (Qox) transfer edildiği alternatif solunum yoludur. Bu çalışmada alternatif ubikinol oksidaz solunum yolunun işlevselliği bozulduğunda; yeni tipteki elektron taşıyıcılarının sitokrom cbb$ oksidaz solunum yolundaki işlevselliğinin incelenebileceği, farklı Qox kromozomal knockout mutant soyları elde edildi. Bu kromozomal knockout mutantlann eldesi, ubikinol oksidazı kodlayan cydAB yapısal genlerinin inaktivasyonu ile başarıldı. Ubikinol oksidaz yapısal genlerinin (cydAB) inaktivasyonunda gentamisin markırından yaralanıldı. Oluşan inaktif cydAB genini içeren pOZİ plazmitinden 2.7-kb büyüklüğündeki cydAB SUMMARY Gram-negative facultative photosynthetic bacterium Rhodobacter capsulatus* can grow through respiration using two different metabolic pathways that are branched after the quinon pool. In the main respiratory chain, electrons are first transported to cytochrome bc/ complex, then to cytochrome c2/cy and finally to cytochrome cbfa oxidase, the last electron acceptor. The other metabolic pathway is an alternative respiration pathway in which electrons are transported from the quinon pool to the ubiquinol oxidase (Qox) irrespective of any electron carrier. In order to characterize respiratory function of the novel electron carriers, several chromosomal knockout Qox` mutants which eliminated the alternative respiratory pathway were obtained in this bacterium. To construct ubiquinol oxidase chromosomal knockout mutants, inactivation of cydAB genes encoding ubiquinol oxidase was achieved. Structural cydAB genes were inactivated using a gentamicin marker. Cloning 2.7-kb cydAB 129
- Published
- 2003
10. Göğüs ağrısı şikayeti ile gelen hastaları takip ederek CK-MB ve troponin-T enzim seviyelerinin karşılaştırılması
- Author
-
Kurum, Hulusi, Akçin, Abdulkadir, and Diğer
- Subjects
Myocardial infarction ,Creatine kinase ,Biology ,Biyoloji ,Troponin ,Enzymes - Abstract
IV OZET İV Bu çalışmada S.S.K Afyon Hastanesinin Acil ve Kardiyoloji Polikliniğine Mart- 2002 ile Şubat 2003 tarihleri arasında Göğüs ağrısı şikayeti ile başvurarak Akut Miyokard Infaktüsü (AMI) tanısı konan ve Kardiyoloji servisine yatan 33 hastanın serum Troponin T ile CK-MB aktiviteleri karşılaştırıldı. Geleneksel olarak AMI'nün teşhisi EKG bulguları ve serum enzim tayinlarine dayanır. AMI'nün erken ve güvenilir teşhisi tedaviye karar vermede önemlidir. Son yıllarda iskeminin başlangıcındaki ilk saatlerde uygulandıklarında Miyokard hasarını azaltmadaki etkinlikleri sebebiyle trombolitik ajanlarının kullanımı artmıştır. Trombolitik tedaviyi pik düzeylerine ulaşmalarının geç olması sebebiyle sadece Kreatinin kinaz (CK) ve izo enzimi olan ck-mb ölçümleri ile karar verilemez. Çünkü trombolitik tedaviden maksimum fayda sağlamak için tedaviye infarktüsten sonraki 4-ile 6 saat içinde başlanması gerekir. Bu nedenle Troponin T ve Troponin I' in AMI'nün daha erken göstergeleri olduğu ileri sürülmüştür. Bu amaçla göğüs ağrısı ile başvuran hastaların ilk göğüs ağrısının başlangıcından itibaren 0, 2, 4, 12 ve 24 saatlerde kan örnekleri alınarak çalışıldı ve 10 sağlıklı kişinin sonuçlarıyla da mukayese edildi. Serum Troponin T düzeylerinin CK- MB aktivitelerininkine göre daha anlamlı bulundu. Serum Troponin T ile yüksek kardiospesifite ve sensitivite gösteren bulgular elde edildi. Bu sonuçlar doğrultusunda AMI'nün tanısında serum Troponin T'nin değerlerinin önemli bir yer taşıdığı kanısına varıldı. SUMMARY In this study, 33 patients, who came to Afyon SSK hospital with the Complaint of chest pain between March 2002 and February 2003 and showed the sings of AMI have been searched and their serum Troponin T and CK-MB have compared. Diagnosis of AMI is based on EKG findings Early diagnosis of AMI is important to decide the treatment way. Recently trombolitik factors have increased because of the fact that they are so important to indicate the destruction of miyocard at the inception of ischemia. Due to the fact that they reach the pic level late, it is not decided just by considering the measurement of Kreatinin kinaz and isoenzym. In order to get the best result, treatment should be started just after 4-6 hours of infarctions. With this purpose, patients blood samples were examined after the first chest pain started 0-2-4-12 and 24 hours. The results are compared with the ten healthy people. Serum Troponin T and high cardiospesifite and sensivity findings have found by taking into considiretion these results, it is understood that in determination of AMI serum Troponin T is very important finding. 50
- Published
- 2003
11. Balarısı kolonilerinde (Apis mellifera L. ) farklı besleme programlarının koloni gelişimi ve bal verimine olan etkilerinin araştırılması
- Author
-
Okur, Servet, Akçin, Abdulkadir, and Diğer
- Subjects
Yield ,Feeding ,Honey bee colonies ,Biology ,Biyoloji - Abstract
ÖZET Bu araştırma, 09/05- 22/08/2000 tarihleri arasında Sivas ili Zara ilçesinde yürütülmüştür. Bu çalışmanın amacı, Zara yöresinde nektar akımı dönemi Öncesinde uygulanacak olan farklı besleme programlarının bal ansı ( Apis mellifera L.) kolonilerinin performansı ve bal üretimi üzerine olan etkilerinin araştırılmasıdır. Araştırmada kullanılan koloniler, araştırma öncesinde an populasyonu ve yavru bakımından eşit üç gruba ayrıldı; birinci grup bal şurubuyla, ikinci grup şeker şurubuyla beslendi ve üçüncü grup kontrol grubu olarak kullanıldı. Besleme yöntemleri, tesadüf parselleri deneme plânına göre test edilerek varyans analizi yapıldı. Araştırma sonucunda, koloni popülasyonlarında ve! bal veriminde özellikle bal şurubuyla besleme yapılan kolonilerde önemli artışların olduğu saptandı. Besleme yöntemlerinin en önemli etkisi bal veriminde gözlendi. Bal şurubuyla besleme yapılan kolonilerde verim artışının; şeker şurubuyla besleme yapılanlara göre %50, kontrol kolonilerine göre ise %125 daha fazla olduğu belirlendi. Sonuç olarak, uygun zamanda yapılacak besleme yönteminin, verimi artırıcı yönde etkili olduğu v,e aynı zamanda koloni popülasyonu gelişimini olumlu yönde etkilediği belirlendi. summary iti m pi « This study was carried out in Zara district, Sivas between May 9 angÇ A^ğı^t4^ 22 2000. The performance and honey production of the bee colonies (Apis mellifeera L.) before nectar season in Zara district. The bee colonies used for the research were divided equally into three groups in numbers of adult and larvaes; the first one was fed with honey syrup, the second one was fed sugar syrup and the third was used as a control group. The feeding programs were analyzed with varians analysis method acording to random parcellation test. The results show that there were significant increases in the colony populations and honey production of particularly the group that were fed with honey syrup. The most important effects of feeding programs were observed in the honey production. In the colonies that were fed with honey syrup, the yield increase were 50 % and 125 % more than in the group that were fed with sugar syrup and control respectively. In conclusion, it was found that well timed feeding programs may increase the production and affects positively the bee populations. 61
- Published
- 2002
12. Türk boğazları üzerine stratejik yaklaşımlar
- Author
-
Emanet, Hakan, Akçin, Abdulkadir, and Strateji Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Straits ,Turkey ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Strategy ,Straits problem - Abstract
V. `^ ^V.-*.- ^*^; ^','.'' Bu çalışmanın amacı; yaklaşık 6 yü2yıldır Türklerin egemenliğinde bulunan ve Türk Boğazlar'ı olarak adlandırılan bölgenin, geçmişten bugüne sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik önemini gözler önüne serip gelecekte Türkiye'nin bu bölgeden nasıl faydalanabileceğinin stratejik yaklaşımlarla açıklanmasıdır. Stratejik yaklaşımların (öngörülerin) sağlıklı olabilmesi stratejik çalışmalardan ?beklenen -sonuçtur. -Bu -nedenle konu; tarihsel, hukuksal, politik, ekonomik, jeostratejik bütün yönleriyle incelenmiştir. Yeri geldikçe de örneklerle desteklenmiştir. Bugün gelinen aşamada. Boğazlar' m öneminden hiçbir şey kaybetmediği, bilakis Türkiye için her zamankinden daha fazla öneme sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak iki kutuplu dünyada ulusal ve uluslararası bütün politikalar ve stratejiler, güvenlik boyutlu iken son yıllarda ekonomik yani refah boyutuna kaymaya başlamıştır. Türk Boğazlar'ı da aynı şekilde geçmişte güvenlik boyutu ile gündeme gelirken, bugün ekonomik boyutu ile tekrar gündemdedir. Geçmişte güvenlik boyutu ile gündeme gelen Boğazlar' dan ulusal çıkarları doğrultusunda faydalar sağlayabilen Türkiye, bugün ekonomik boyutundan yeterince faydalanamamaktadır. Bugün ve yakın gelecekte yapılması gereken, bu kez bizzat Boğazlar' in güvenliğini öne sürerek Monterux Sözleşmesi ve diğer uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde hukuksal argümanlar üretmek ve bunun doğal sonucu olarak ulusal çıkarlar doğrultusunda ekonomik (refah) boyutlu faydalar elde etmektir. Geliştirilecek stratejilerin amacı bu kez bölgenin ya da ülkenin genel güvenliği değil Boğazlar` m kendi güvenliğidir. Enerji vanalarının kontrolü peşinden gelecektir..>**` SUMMARY v
- Published
- 2001
13. Farklı yapay atmosfer ve atık kirliliği seviyelerinin fasulye (Phaseolus vulgaris L. ssp. oblangus savi) ve mısır (Zea mays everta sturt) çeşitlerinin amilasyon alanları ve fotosentez hızları üzerine etkileri
- Author
-
Gül, Mine, Akçin, Abdulkadir, and Biyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Air contamination ,Artificial atmosphere ,Bean ,Biology ,Biyoloji ,Maize - Abstract
Bu araştırma, 1997 yılında Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarlalarında denemey e alınan, fasulye ve mısır bitkilerine yapay atmosfer koşullarında uygulanan çeşitli gaz (CO, CO2, SO2, Egzoz), Çimento Tozu ve bunların kombinasyonlarının, ortalama bitki, meyve ve koçan boyu, bitki başına meyve, koçan, koçanda dane, yaprak ve dal sayısı, yaprak alanı, koçan çapı, yüz dane ağırlığın etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. `Tesadüf Parselleri` deneme desenine göre, iki tekerrürlü olarak otuzdört alt parsele ayrılan bu denemede ana parseller, Atık ve Temiz Su ile sulanmak üzere iki alt gruba ayrılmıştır. Yapay atmosfer koşullarında yetiştirilen fasulye ve mısır çeşitlerinde ölçülen ortalama bitki, meyve ve koçan boyu, bitki başına meyve, koçan, koçanda dane, yaprak ve dal sayısı, yaprak alanı, koçan çapı, yüz dane ağırlığının uygulanan gaz (CO, CO2, SO25 Egzoz) ve toz kirleticilerden (Çimento Tozu) etkilendikleri tespit edilmiştir. Bu etki SO2 ve Egzoz için, genelde verimi düşürmek suretiyle, Atık Su, CO ve CO2 için ise genelde verimi arttırmak suretiyle gerçekleşmiştir. Egzoz ve SO2 ayrı ayrı uygulandığında verimi önemli ölçüde düşürmesine rağmen, SO2 Çimento Tozu ile uygulandığında, verim unsurları üzerindeki zararlı etkilerinin arttığı, CO2 ise yine Çimento Tozu ile birlikte uygulandığında, verim unsurları üzerinde yararlı etkilerinin azaldığı görülmüştür. Bunlara ek olarak, evsel atıkları taşıyan dere suyundan temin edilen Atık Suyun taşıdığı deterjan nedeniyle, özellikle mısır üzerinde verimi artırmak suretiyle etki ettiği ve verim unsurlarından daha çok bitki boyu, meyve ve koçan boyu, meyve ve koçanda dane sayısı, yaprak sayısı, yaprak alanı ve yüz dane ağırlığı üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca çeşitli gaz (CO, CO2, SO2, Egzoz), Çimento Tozu ve bunların kombinasyonlarının, mısır ve fasulye çeşitlerinin, bitki boyu, koçan ve meyve sayısı, koçan ve meyve boyu, koçanda dane sayısı, yaprak sayısı, dal sayısı, yaprak alanı ve yüz dane ağırlığı üzerinde istatistiki olarak etkileri önemli olmuştur. This study was performed in the fields of Gebze Institute of Thecnology to determine the effects of different gases (CO, CO2, SO2, exhaust), cement powder and their combinations on the length of plant, legume and cob, the number of legume and cob, of grains on cob, of leaf, and of branch per plant, the area of leaf per plant, the diameter of cob and the weight of hundred grains on dry beans and corn varieties in 1997. This research was arranged in the `Randomized Plot` with two replications and main parcels were divided into thirty four subareas and into two subgroups to be irrigated with waste and fresh water. For dry bean (Phaseolus vulgaris L. ssp. Oblongus Savı) and corn varieties {Zea mays everta Start.) under artificial atmospheric conditions, the average on the length of plant, legume and cob, the number of legume and cob, of grains on cob, of leaf, and of branch per plant, the area of leaf per plant, the diameter of cob and the weight of hundred grains were found to be affected by the gases (CO, CO2, SO2, exhaust), cement powder and their combinations. This effect was accomplished by decreasing yield components for SO2 and exhaust and by increasing the same for waste water, CO and CO2. Although the yield was decreased by exhaust and SO2 by itself, the harmful effects of SO2 on yield components were increased when it was applied with cement powder. However the beneficial effects of CO2 were decreased when it was applied with cement powder. Owing to domestic waste water containing detergent, the yield was affected due to increment of the lenght of plant, legume and cob, the number of grains on cob, of leaf, the area of leaf per plant, and the weight of hundred grains on dry beans and corn. In addition, the effects of different gasses (CO, CO2, SO2, exhaust) and cement powder and their combination for dry bean and corn varieties on the lenght of plant, cob, the number of cob, legume, leaf and branch, of grains on cob, the area of leaf and weight of hundred grains were found significant statistically. 137
- Published
- 1998
14. İzmit Körfezi'nin doğusunda fitoplankton kompozisyon ve yoğunluğunun mevsimsel değişimi
- Author
-
Açikalin, Filiz, Akçin, Abdulkadir, and Biyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
İzmit Bay ,Seasonal variation ,Phytoplanktons ,Biology ,Biyoloji - Abstract
IV ÖZET Marmara Bölgesi'nin en önemli yerleşim yerlerinden olan Değirmendere'nin Yüzbaşılar (1 nolu istasyon: kıyıdan 556 m uzaklıkta) Gölcük'ün Kavaklı (2 nolu istasyon: kıyıdan 278 m uzaklıkta) mevkiilerinden 0.5, 5, 10 m derinliklerden alınan örneklerde fitoplanktonun kalitatif ve kantitatif dağılımları incelenerek, mevsimsel değişimlerin, ortamın fiziko-kimyasal (ekolojik) faktörlerinin fitoplankton dağılımına etkisi araştırılmıştır. Araştırma 22.09.1996 tarihinde başlayıp 26.08.1997 tarihinde sona ermiştir. Fitoplankton miktar ve çeşitlilik açısından incelendiğinde, 0,5 m derinlikte 1 nolu istasyondan 2 nolu istasyona doğru miktar ve tür çeşitliliği yönünden bir azalma söz konusudur. 5 m ve 10 m derinliklerde ise fitoplankton miktarı azalırken, tür çeşitliliğinde artış görülmüştür. Her iki istasyon da fitoplankton karakteri yönünden birbirinden farklılık arzetmiştir. 1 nolu istasyonda diatomeler ve dinoflagellatalar dağılım gösterirken, 2 nolu istasyonda dinoflagellatalar yoğunluk kazanmıştır. Vertikal olarakta her iki istasyon genelinde diatomeler hakim duruma geçmektedir. Mevsimsel olarak normal koşullarda ortaya çıkan ilkbahar patlaması Mart 1997 de gerçekleşmiştir. Her iki istasyon genelinde bu ayda baskın olan tür diatomelerden Skeletonema costatum olmuştur. Ekim 1996'da meydana gelen sonbahar patlaması 2 nolu istasyonda 5 m derinlikte ortaya çıkmış ve baskın olan tür dinoflagellatalardan Peridinium spp. olmuştur. Normal döngünün dışında bir fitoplankton patlaması da Ağustos 1997'de gerçekleşmiştir. 1 nolu istasyon 0,5 m de metreküpte 80.440.000 hücre olarak ortaya çıkan bu değer yılın en önemli sayı değeri olmuştur. Yaz döneminde ortaya çıkan bu patlama bazı fiziko-kimyasal faktörlerin alıcı ortama etkisi sonucu oluşmuştur. Ağustos 1997'de diatomelerden Skeletonema costatum baskın tür iken, 2 nolu istasyonda Ceratiumfusus baskın tür olarak karşımıza çıkmıştır. SUMMARY In this study, qualitative and quantitative dispersions of phytoplanktons on Yüzbaşılar/Değirmendere (station no 1) and Kavaklı/Gölcük (station no 2) which are the most important settlement areas of Marmara Region have been examined, and it is focused on the effects of seasonel changes and physico-chemical (ecological) factors of the environment on phytoplankton dispersion. Research started on 22.09.1996 and ended on 26.08.1997. According to the examination of phytoplankton in terms of quantity and variety, it is observed that quantity and species variety decrease from station No 1 to station no 2 in 0,5m depth. Both station differ from eachother with regard to phytoplankton characteristics. In station no 1, phytoplankton shows a diatomes and dinoflagellates dispersion while it is gaininig dinoflagellates density in station no 2. Vertically, diatomes dispersion dominates in both stations. Fall blooming experienced in October 1996 has arised in 5 m depth in station no 2 and dominant species has become Peridinium spp. from dinoflagellates. Spring blooming experienced under normal conditions seasonally has arised in March 1997. In both stations, the dominant species in this month has become Skeletonema costatum from diatomes. Apart from normal circle, an other pytoplankton blooming has arised in August 1997. The value arised as 80.440.000 cells per cubicmeter in 0,5 m depth in station nol is the most important number value of the year. This blooming experienced in the summer period has arised as a result of average effect of some physico-chemical factors. In August 1997 Skeletonema costatum from diatomes was dominant species in station no 1, while Ceratium fusus from dinoflagellates has become dominant species in station no 2. 149
- Published
- 1998
15. Haliç çamurlarının verimsiz tarım alanlarında değerlendirilmesi
- Author
-
Dinçer, Bilge, Akçin, Abdulkadir, and Diğer
- Subjects
Agricultural lands ,İstanbul-Haliç ,Biology ,Sludge ,Biyoloji - Abstract
İV ÖZET Bu çalışma İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Geliştirme Daire Başkanlığı ve Çevre Koruma Kontrol Müdürlüğü kararıyla hazırlanan Haliç Islah Projesi çerçevesince Haliç körfezinden tarama yöntemiyle çıkarılacak çamur formundaki atık maddelerin verimsiz tarım alanlarında kullanılmasının mümkün olup olmayacağını denemek amacıyla yapılmıştır. Projede, Haliç körfezinin Ayvansaray-Hasköy, Kasımpaşa-Cibali ve Eyüp-Sütlüce arasında kalan bölgelerin 5m derinliğinden çamur örnekleri alınmıştır. Çıkarılan çamur materyali çalışmada kullanılacak kültür bitkilerinin yetiştirilebileceği toprak formuna getirebilmek için kurutulmuştur. Bu işlem sonrasında topaç haline gelen çamurlar dövülerek toprak formuna getirilmiştir. Bu topraklar 25 cm çapındaki saksılara kontrol, hayvan gübresi, fosfor, potasyum, azot ve kum katkı maddelerinin farklı kombinasyonları olacak şekilde doldurulmuştur. Bu karışımları içeren 96 saksının, 48'ine Dermason fasulyesi (Phaseolus vulgaris L. Subcompressus form albus), diğer 48'ine ise Şeker mısın (Zea mays saccharata Sturt) tohumlan atılmıştır. Bitki örneklerinden alınan numunelerde, yaprak sayılan ve yaprak alanlan ölçülerek varyans analizine tabi tutulmuşlar, verim unsurlan arasındaki önem kontrolleri ise Duncan metoduna göre hesaplanmıştır. Aynca bitki örneklerinden toplanan yapraklar kurutulmuştur. Kurutulan numuneler öğütülüp tekrar kurutulduktan sonra, asitlerle yaş yakma metodu uygulanarak yakılmıştır. Bu işlem sonrasında asitlerle çözülen numunelerde Atomik AbsorbsiyonSpektrofbtometri cihazı (AAS'de) kullanılarak Cr, Cd, Pb, Zn ve Cu ağır ipetal konsantrasyonlan tayin edilmiştir. Haliç'in farklı bölgelerinden alınıp çeşitli katkı maddeleri ilave edilerek hazırlanan çamur ve onun değişik kombinasyonlarının, mısır ve fasulye bitkilerinin yaprak sayısı üzerine etkileri mısır bitkisi için, istatistiki olarak önemsiz olurken, fasulye bitkisi için istatistiki etkileri önemli olmuştur. Uygulanan muamelelerin, hazırlanan karışımların fasulye ve mısır bitkilerinde yaprak alanı üzerine etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. Bu araştırmada üzerinde çalışılan bitkilerde tespit edilen ağır metal konsantrasyonlarının, haliç çamurunda daha önce ağır metaller ile ilgili çalışmalarda kültür bitkileri için belirlenen alt ve üst limitlerin altında olduğu, ölçülen değerlerin canlılar üzerinde olumsuz bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. SUMMARY The presented is developed around the final feasibility report on the Golden Horn Treatment Project which is prepared by the city of Istanbul. It aims to test the possibility of utilizing the muddy waste scanned out of the Golden Horn, at unfertile agricultural lands. The mud sample that is taken from Ayvansaray-Hasköy, Kasimpasa-Cibali and Eyüp-Sütlüce regions at depth of 5 meters, forms the main material of this work. The sample is dried up in order to bring the watery mud into the form of soil where the culture plants will be grown up, then the lumps of dry mud are hammered. Some of the soil prepared from the mud taken from the three different regions of the Golden Horn, is directly put into pots while the rest is combined in varying manners with manure, phosphorus-potassium-nitrogen artificial fertilizers and sand adtitives. At the 48 of 96 pots that contain the soil mixtures Dermason beans (JPhaseolus vulgaris L. Subcompressus form albus) and at the other 48 pots Sweet Corns (Zea mays saccharata Sturt) are grown. The leaf areas and the leaf numbers of the grown plant samples are measured and statistical values are calculated according to Duncan Method. Morever the leaves collected from the grown plant samples are dried and after they are grinded and redried, the leaves are burned up by using `wet ashing` method with acids. In the leaves dissolved wiht acids the Cr, Cd, Pb, Zn and Cu heavy metal concentrations are detected by the Atomic Absorbtion Spectrophotometer (AAS)./?.
- Published
- 1998
16. İzmit Körfezi'nde deniz kirlenmesine sebep olan E. coli varlığı ve körfezden izole edilen E. coli'lerde R plazmidlerine bağlı 'bulaşıcı tipte antibiyotik direnç' özelliğinin aranması
- Author
-
Cingilli, Hasibe, Akçin, Abdulkadir, and Biyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
İzmit Bay ,Antibiotics ,Escherichia coli ,Marine pollution ,Biology ,Biyoloji - Abstract
Bu çalışmada İzmit Körfezi'ndeki 9 istasyondan alman 23 deniz suyu örneğinden izole edilen ve körfezde kirliliğe neden olan koliformlardan 8 Exoli susu antibiyotiklere karşı çoklu dirençlilik ve bulaşıcı tipte plazmid `R faktörü` taşıma özellikleri yönünden incelenmiştir. Patojen Exoli suşlarının örneklerden izolasyonu ve identifikasyonu klasik metodlarla yapılmıştır. Antibiyotik duyarlılık testleri Kirby-Bauer Disk Difuzyon Metoduna göre gerçekleştirilmiştir. İzole edilen patojen Exoli suşlannın antibiyotiklere dirençlilikleri Tetraeylin için %50, Sulbactam/Ampicittin için %62.5, Penicillin için %62.5, Gentamicin için %50, Amikacin için %12.5, Chloramphenicol için %37.5, Cefoperozone için %25, Kanamycine için %37.5, Trimethoprim* Sulphametoxozale için %62.5 olarak tesbit edilmiştir. Bu çalışma, İzmit Körfezi'ndeki kirlenmenin ve kirlilik indikatörü olan koliform varlığının önemli boyutlarda olduğunu göstermektedir. Ayrıca su kaynaklı ve patojen olan Exoli suşlarının en az 2 antibiyotiğe birden çoklu direnç taşıdıkları ve bu dirençlilik durumlarını R plazmidleri ile aktarabilme yeteneğinde oldukları isbat edilmiştir. Koliform bakterilerde çoklu dirençliliği sağlayan R plazrmdlerinin varlığı da saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, günümüzde hekimleri en çok düşündüren sorunlardan biri haline gelen İzmit Körfezi'ndeki Exoli suşlarının direnç modelinin tanıtılmasında etkili olabilecektir. In this study, the samples which were isolated from the twenty-three seawater samples taken from 9 chosen sites in the Gulf of İzmit, and 8 Exoli conforms which is one of the pollutants of the Gulf, have been studied with respect to their resistance to antibiotics and their carrier properties of Contagious Type Plasmids `R` factor. The pathojenic Exoli samples were isolated and identified by use of classic methods. Senstivity tests for antibiotics were conducted according to the Kirby-Bauer Disc Diffusion Method. The Exoli which were isolated were tested for resistance to antibiotics and the following resistance rates were seen: %50 resistance to Tetracyline, %62.5 for Sulbactam/Ampicillin, %62.5 for Penicillin, %50 for Gentamicin, %12.5 for Amikacin, %37.5 for Chloramphenicol, %25 for Cefoperozone, %37.5 for Kanamycin, %62.5 for Trimethoprim + Sulphamethoxozale. This study demonstrates the great dimensions of water pollution in the Gulf of İzmit by these pollution indicators, the presence of coliforms. Furthermore, Exoli which is water based, has been proven to be highly resistant to at least 2 antibiotics and to be able to transfer this resistance to R plasmids. İn coliform bacteria the presence of high resistance provider R plasmids have been found. This study will effectively and the understanding of the resistance models of the Exoli found at the Gulf of İzmit, which is one the major concerns of medical scientists today. 58
- Published
- 1997
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.