125 results on '"Akın, Selçuk"'
Search Results
2. SERBEST DOKU NAKLİNDE ARTERİOVENÖZ LOOP KULLANIMININ RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRMESİ
- Author
-
Çeçen, Süleyman, primary, Biner, Murat Muhammed, additional, İçel, Duhan, additional, and Akın, Selçuk, additional
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. Educational Sciences Research- IV
- Author
-
Gencer, Semra; Milli Eğitim Bakanlığı, Tulunay Ateş, Öznur; Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Gönen, Akın; Selçuk Üniversitesi, Özel, Özge; Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Yay, Seden; Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Baltacı, Önder; Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Turp, Hurizat Hande; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Gülaçtı, Fikret; Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Çiftci, Zeynep; Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Demirel, Esra; Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Bay Dönertaş, Aysun; Milli Eğitim Bakanlığı, Sevgi, Mizgin; Kastamonu Üniversitesi, Ayyıldız, Pınar; Ankara Medipol Üniversitesi, Yılmaz, Adem; Kastamonu Üniversitesi, Ulaş, Sümeyye; Atatürk Üniversitesi, Gencer, Semra; Milli Eğitim Bakanlığı, Tulunay Ateş, Öznur; Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Gönen, Akın; Selçuk Üniversitesi, Özel, Özge; Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Yay, Seden; Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Baltacı, Önder; Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Turp, Hurizat Hande; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Gülaçtı, Fikret; Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Çiftci, Zeynep; Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Demirel, Esra; Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Bay Dönertaş, Aysun; Milli Eğitim Bakanlığı, Sevgi, Mizgin; Kastamonu Üniversitesi, Ayyıldız, Pınar; Ankara Medipol Üniversitesi, Yılmaz, Adem; Kastamonu Üniversitesi, and Ulaş, Sümeyye; Atatürk Üniversitesi
- Abstract
Bu kitap, eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme temel alanına özgü alt disiplin alanları ile ilgili çalışmaları bir araya getirerek, bilim insanlarının güncel araştırmalarını sunmayı amaçlamaktadır. Bu alanın akademisyenleri tarafından gelen yoğun talebi doğrultusunda bir seri şekline dönüşmüştür. Kitabımız, özellikle eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanında araştırma yapmak isteyen akademisyenlere ilham kaynağı olmayı hedeflemektedir. Ayrıca, okurlar için faydalı bir kaynak olarak da kullanılabileceğini düşünüyoruz. Kitabın ortaya çıkmasında yazılarıyla katkı sunan yazarlara ve hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederiz., This book aims to present the current research of scientists by bringing together studies related to sub-disciplinary areas specific to the basic field of educational sciences and teacher training. It has turned into a series in line with the intense demand from the academicians of this field. Our book aims to be a source of inspiration especially for academicians who want to conduct research in the field of educational sciences and teacher training. We also think that it can be used as a useful resource for readers. We would like to thank the authors and everyone who contributed to book's preparation.
- Published
- 2023
4. Role of ultrasonographic chronic kidney disease score in the assessment of chronic kidney disease
- Author
-
Yaprak, Mustafa, Çakır, Özgür, Turan, Mehmet Nuri, Dayanan, Ramazan, Akın, Selçuk, Değirmen, Elif, Yıldırım, Mustafa, and Turgut, Faruk
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
5. Platelet-to-lymphocyte ratio predicts mortality better than neutrophil-to-lymphocyte ratio in hemodialysis patients
- Author
-
Yaprak, Mustafa, Turan, Mehmet Nuri, Dayanan, Ramazan, Akın, Selçuk, Değirmen, Elif, Yıldırım, Mustafa, and Turgut, Faruk
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
6. Treatment of Recurrent Temporomandibular Joint Dislocation
- Author
-
Kahveci, Ramazan, Simsek, M. Eren, Akın, Selçuk, Özbek, Serhat, Özgenel, Güzin Yeşim, and Gökmen, Zeynep Gül
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
7. Çocukluk çağı Brusellozunda Hematolojik Bulgular: Türkiye’nin Güneydoğusundan bir analiz.
- Author
-
Sal, Ertan and Akın, Selçuk
- Abstract
Objective: Brucellosis is an endemic zoonosis in Turkey. There are limited studies on the haematological findings of brucellosis in children. This study aimed to evaluate the haematological findings of childhood brucellosis. Methods: The patients' medical records referred to the paediatric haematology outpatient clinic of a hospital in Southeast Turkey due to cytopenia and diagnosed with brucellosis were reviewed retrospectively. Results: Seventeen patients with a mean age of 9.2±3.7 years (range: 3-14) were included in this study. Patients were mostly male (n=11; 64.7%). Fever and arthralgia were the most frequent clinical signs reported (n=9, 52.9% and n=6, 35.3%, respectively). The most common haematological finding was anemia in 11 patients (64.7%), followed by thrombocytopenia in 10 patients (58.8%) and leukopenia in five patients (29.4%). Pancytopenia was found in three patients (17.6%). The median haemoglobin level, platelet and leukocyte count were 10.8 g/dL (IQR 9.5-12.8), 148×109/L (IQR 117-167) and 5.4×109/L (IQR 3.9-7.2), respectively. C-reactive protein (CRP) was high in six patients (6/9; 66.6%), and ferritin was elevated in five (5/14; 35.7%) patients. Elevation of alanine transaminase (ALT) was found in only two patients (2/16; 12.5%). The patients' median serum Brucella agglutination titre was 1:1280 (IQR 320-1280). None of the patients had a complication requiring hospitalization, and all patients received a combined antibiotic therapy for six weeks. Haematological abnormalities improved four weeks after initial treatment. Results: Haematological findings associated with brucellosis are generally not serious, and complete recovery can be achieved with antibiotic treatment for brucellosis alone. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
8. Associations of platelet indices with proteinuria and chronic kidney disease
- Author
-
Kemeç, Zeki, primary, Demir, Mustafa, additional, Gürel, Ali, additional, Demir, Fadime, additional, Akın, Selçuk, additional, Doğukan, Ayhan, additional, Gözel, Nevzat, additional, Ulu, Ramazan, additional, and Koca, S. Serdar, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
9. Using the sac membrane to close the flap donor site in large meningomyeloceles
- Author
-
Bozkurt, Cengiz, Akın, Selçuk, Doğan, Şeref, Özdamar, Erkut, Aytaç, Selçuk, Aksoy, Kaya, and Erol, Oktan
- Published
- 2004
- Full Text
- View/download PDF
10. Using a plastic sheet to prevent the risk of contamination of the burn wound during the shower
- Author
-
Akın, Selçuk and Özcan, Mesut
- Published
- 2003
- Full Text
- View/download PDF
11. Retrospective Examination of Body Composition and Liver Enzymes Levels in Obese Women Aged 55–70
- Author
-
Tiryaki, Sümeyra Tuba, Akın, Selçuk, Çetin, İhsan, Değirmen, Elif, Durak, Umut, and [Belirlenecek]
- Subjects
Endokrinoloji ve Metabolizma - Abstract
Amaç: 55–70 yaş aralığı, kronik hastalıkların arttığı ve fiziksel aktivitenin azaldığı yaşam periyodu olarak kabul edilir. Fiziksel aktivitenin azalmasıyla ortaya çıkan obezitenin ise karaciğer fonksiyon bozukluklarına neden olduğu, kadınlarda ve ileriki yaşlarda prevelansının daha fazla olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada 55–70 yaş aralığındaki kadınlara ait vücut kompozisyon değerleri ile karaciğer enzim aktiviteleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Ocak 2016 ve Aralık 2016 tarihleri arasında Batman Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği’nde vücut kompozisyon ölçümleri yapılan ve aynı gün karaciğer enzim düzeyleri incelenen 55–70 yaş aralığındaki 33 kontrol, 31 aşırı kilolu ve 35 obez toplam 99 kadın retrospektif olarak incelendi. Olgulara ait vücut kompozisyon değerleri ile laktat dehidrogenaz (LDH) ve gama glutamil transferaz (GGT)’nin dahil olduğu kan parametre düzeyleri değerlendirildi. Bulgular: Obezlere ait LDH aktivite değerlerinin [20.0(10.0-64.0) U/L], kontrol değerlerine [10.0 (6.027.0) U/L] göre anlamlı düzeyde yüksek; aşırı kilolu [349.0 (328.0–440.5) U/L] ve obezlerin GGT aktivite değerlerinin [374.5 (313–445.0) U/L], kontrol değerlerine [310.0 (166.0-353.5) U/L] göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu. Vücut kütle indeksi (VKİ) ve yağ ağırlığı ile LDH aktiviteleri arasında (sırasıyla; r=0.523, P=0.010; r=0.531, P=0.009); VKİ ile GGT aktiviteleri arasında (r=0.525, P=0.025) anlamlı düzeyde pozitif korelasyon bulundu. Sonuç: Karaciğer enzim aktivite değerlerinin vücut kompozisyonlarıyla ilişkisi ile obez ve aşırı kilolu kadınlarda enzim aktivitellerinin yüksek düzeyleri göz önüne alındığında, 55–70 yaş aralığındaki kadınlarda obezitenin karaciğer hastalıkları için risk oluşturabileceği ileri sürülebilir. Objective: The 55–70 age range is defined as a period of life in which chronic diseases increase and physical activities decrease. It is reported that obesity caused by decreased physical activity gives rise to liver dysfunction and that its prevalence is higher in women and later ages. In this study, it is aimed to investigate the relationship between body composition values and liver enzyme activities in women aged 55–70. Materials and Methods: Between January 2016 and December 2016, 33 control, 31 overweight and 35 obese, in total, 99 women aged 55–70, whose body composition measurements and liver enzymes levels were measured on the same day at Batman State Hospital Diet Policlinic, were examined retrospectively. Body composition values and blood parameter levels including lactate dehydrogenase (LDH) and gamma glutamyl transferase (GGT) of the subjects were evaluated. Results: It was found that LDH activity values [20.0 (10.0–64.0) U/L] of the obese were significantly higher than those of control [10.0 (6.0–27.0) U/L]; GGT activity values of overweight [349.0 (328.0–440.5) U/L] and obese [374.5 (313–445.0) U/L] were found to be significantly higher than those of the control [310.0 (166.0–353.5) U/L]. A significant positive correlation was found between body mass index (BMI) fat weight LDH activity (r=0.523, P=0.010; r=0.531, P=0.009; respectively); BMI and GGT activity (r=0.525, P=0.025). Conclusion: Considering the association of liver enzyme activity values with body composition and with the high levels of enzyme activities in obese and overweight women, it can be suggested that obesity may be a risk factor for liver diseases in women aged 55–70.
- Published
- 2019
12. Investigation of thyroid hormone levels and body composition values in obese adolescents
- Author
-
Bulut, Sedat, Akın, Selçuk, Çetin, İhsan, Değirmen, Elif, Durak, Umut, and [Belirlenecek]
- Subjects
[No Keywords] - Abstract
Amaç: Obezite oluşumunu etkileyen faktörleri belirlemek, ergenlik döneminde ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını çözmek ve gerekli önlemleri almak çok önemlidir. Bu nedenle obezite gelişiminde rol oynayan tiroid hormon düzeyleri ve lipid profilleri ile vücut kompozisyonu arasındaki ilişkiyi obez ergenlerde retrospektif olarak incelemeyi amaçladık. Materyal ve metod: Çalışma grubu, aynı gün içinde Batman Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği'nde vücut kompozisyonu ve biyokimyasal parametreleri ölçülen 45 obez, 48 aşırı kilolu ve 33 sağlıklı ergen kızdan oluştu. Adolesanların obezite durumu, kas, kemik ve yağ ağırlığı, yağ içeriği ve bazal metabolik hızının da dahil olduğu vücut kompozisyonu parametreleri incelendi. Adolesan kızlarda serum insülin düzeyleri, serbest tiroksin, tiroid uyarıcı hormon ve lipit profilleri de incelenmiştir. Bulgular: Obez ergenlerin normal kilolu ve aşırı kilolu ergenlere göre total kolesterol, trigliserit ve düşük dansiteli lipoprotein düzeyleri anlamlı olarak daha yüksekdi. Obez ergenlerde tiroid uyarıcı hormon düzeyleri kontrol grubundan anlamlı derecede yüksekdi. Sonuç: Bu bulgular obez ergen kızlarda tiroid uyarıcı hormon düzeylerinin anlamlı olarak değiştiğini göstermektedir. Ayrıca, bu hormon seviyelerinin değişmesinde rol oynayan faktörlerin açıklığa kavuşturulmasının, adolesan obezitesinin ve obezite ile ilgili komplikasyonların önlenmesine katkıda bulunabileceği öne sürülebilir. Background: It is very important to determine the factors affecting the formation of obesity and solve the health problems that may develop during adolescence and take necessary precautions. Thus, we aimed to retrospectively investigate the relationship between thyroid hormone levels and lipid profiles, which play important roles in the development of obesity, and body composition in obese adolescents. Methods: The study population consisted of 45 obese, 48 overweight and 33 healthy adolescent girls, whose body compositions and biochemical parameters were measured at Batman State Hospital Diet Policlinic on the same day. Adolescents' obesity status, body composition parameters including muscle, bone and fat weight, fat content and basal metabolic rate were examined. Serum insulin levels, free thyroxine, and thyroid stimulating hormone and lipid profiles were also examined in the participants. Results: Obese adolescents had significantly higher total cholesterol, triglyceride and low-density lipoprotein levels than normal weight and overweight adolescents. The obese adolescents' thyroid stimulating hormone levels were significantly higher than the control group. Conclusion: These findings indicate that thyroid stimulating hormone levels significantly changed in obese adolescent girls. However, it may be suggested that clarification of the factors involved in the change of these hormone levels may contribute to the prevention of adolescence obesity and obesity related complications.
- Published
- 2019
13. Relationship between Micro Element Levels of Public Drinking Waters and Body Compositions of People Living in Turkey
- Author
-
ÇETİN, İHSAN, NALBANTÇILAR, MAHMUT TAHİR, YILMAZ, BİRSEN, SABAN GÜLER, MERYEM, Tosun, Kezban, and Akın, Selçuk
- Published
- 2016
14. Elit düzey kadın basketbolcularda odaklanmış dikkat becerilerinin incelenmesi
- Author
-
Akın, Selçuk, Özmaden, Murat, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, and Sağlık Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Womens’ Basketball ,Basketball ,Focused Attention ,Basketball players ,Elit Sporcu ,Spor ,Odaklanmış Dikkat ,Elite Athletes ,Sportsmen ,Focused attention ,Women ,Attention ,Kadın Basketbolcu ,Sports - Abstract
Balıkesir Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalı, Çalışma, elit kadın basketbolcuların odaklanmış dikkat düzeylerinin bazı demografik değişkenler açısından incelenmesini amaçlamaktadır. Çalışmanın evrenini, 2015-2016 Türkiye Basketbol Federasyonuna bağlı Kadınlar Basketbol ligi ile 1.liginde mücadele eden yaklaşık 570 sporcu oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan ve rastgele (random) yöntemle seçilmiş İstanbul Üniversitesi, Mersin Büyükşehir Belediye Spor, ASKİ Spor, Orman Gençlik Spor, Güre Spor, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Osmaniye Gençlik Spor, Mersin Üniversitesi, Urla Belediye Spor, T.E.D Ankara Kolejliler takımlarından 110 sporcu örneklem olarak çalışma grubunu oluşturmuştur. Araştırmada geçerlik ve güvenirliği önceden yapılmış odaklanmış dikkat seviyelerinin ölçümünde ‘altın standart’ olarak kabul edilen ve TÜBİTAK’ın onayladığı ‘Stroop Testi TBAG Formu’ kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde; frekans, yüzde analizi, bağımsız iki grup karşılaştırılmasında Independent Sample t-Testi, ikiden fazla grupların karşılaştırılmasında One Way ANOVA ve gruplararası farklılıkların belirlenmesinde Post-Hoc Tukey testi kullanılmıştır. Değişkenler arası ilişkilerin incelenmesinde ise Pearson’s korelasyon testi yapılmıştır. Kadın basketbolcuların kart okuma süreleri ve hata yapma sayılarının Kart 1’den Kart 5’e doğru arttığı bulunmuştur. Bununla birlikte, kart okuma sürelerinin spor yapma yılı ve elit olarak spor yapma yılı değişkenine göre anlamlı olarak değişmediği bulunmuştur (p>0,05). Kadın basketbolcuların kartlarda harcadıkları toplam süre ortalaması ile kartlarda yaptıkları hataların ortalaması arasında, pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=0.59, p, The study focused on the level of attention of elite female basketball aims to examine in terms of some demographic variables. The study depends on the 2015-2016 Turkey Basketball Federation and Basketball League 1 Women constitute about 570 athletes who compete in the league. Participated in the study and randomized (random) chosen Istanbul University method, Mersin Metropolitan Municipality sports, Ace of Sports, Forest Youth and Sports, Gur Sports, Nevsehir Haci Bektas Veli University, Osmaniye Youth Sports, Mersin University, Urla Municipality Sports, Ted 110 athletes from Ankara College team the sample constituted the study group. The validity and reliability of the research which is considered as a ‘gold standard’ for measuring the level of attention focused on pre-made and TUBITAKapproved ‘Stroop Test TBAG’ is used. The resulting frequency analysis of the data, so analysis, the comparison of two independent groups Independent Sample t-test for comparison of two groups more than one way to determine the difference between Anova and groups Post-hoc Tukey test was used. Pearson's correlation test was performed to examine the relationship between variables. Women's basketball, and the number of card-reading time to make mistakes Board 1 has also been found to increase towards the board 5. However, year to year to sport and elite sport as a card-reading time it has been found to change significantly gelatinized according to variables (p> 0.05). Women positive significant relationship between the average of the errors made by the average total time spent on the cards in the card of basketball was found (r = 0.59, p
- Published
- 2016
15. Role of ultrasonographic chronic kidney disease score in the assessment of chronic kidney disease
- Author
-
Yaprak, Mustafa, primary, Çakır, Özgür, additional, Turan, Mehmet Nuri, additional, Dayanan, Ramazan, additional, Akın, Selçuk, additional, Değirmen, Elif, additional, Yıldırım, Mustafa, additional, and Turgut, Faruk, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
16. A Case of Severe Hypernatremia and Rhabdomyolysis Treated by Hemodialysis without Sequelae
- Author
-
Yaprak, Mustafa, primary, Turgut, Faruk, additional, Sünger, Osman, additional, Dayanan, Ramazan, additional, Şıkgenç, Mehmet Mahfuz, additional, Akın, Selçuk, additional, and Değirmen, Elif, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
17. Thermal injuries due to paint thinner
- Author
-
Özgenel, Güzin Yeşim, Akin, Selçuk, Özbek, Serhat, Kahveci, Ramazan, and Özcan, Mesut
- Published
- 2004
- Full Text
- View/download PDF
18. Multipl Enkondromatozis (Ollier Hastalığı): Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi
- Author
-
Akın, Selçuk and Özgenel, Güzin Yeşim
- Published
- 2004
19. Outcomes of elderly burn patients requiring hospitalization
- Author
-
Simsek, Muhammed Eren, primary, Özgenel, G. Yeşim, additional, Kahveci, Ramazan, additional, Akın, Selçuk, additional, Özbek, Serhat, additional, and Tufan, Fatih, additional
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
20. Geniş Damak Fistülü Onarımında Nazolabial Fleplerle Klinik Deneyimlerimiz
- Author
-
Özbek, Serhat, Akın, Selçuk, and Özcan, Mesut
- Abstract
Yarık damak onarımında,diğerlerinden üstün olduğu savunulan birçok teknik tavsiye edilmiş olmasına rağmen, damak fistülü halen önlenemeyen bir komplikasyondur.Damak fistülü etiyolojisinde,yarık damak onarımı komplikasyonlarına ek olarak, travma, kanser veye cerrahi ablasyonlar gibi birçok diğer faktörler yer alır.Büyük fistüller konuşmayı değiştirip, sıvıların ağız boşluğundan burun boşluğuna kaçışına neden olurken,küçük fistüller konuşmayı etkilemeyebilir ve sıvıların ağız boşluğundan burun boşluğuna kaçmasına neden olmayabilir.Daha önceki cerrahi girişimlere bağlı skarlar nedeniyle,damak fistülü onarımında lokal dokuların kullanılması çoğu zaman problem yaratır.Bu nedenle diğer birçok alternatif çözümler bildirilmiştir. Bunlar arsında bulunan nazolabial flep, geniş damak fistülleri için güvenilir ve kullanışlı bir çözümdür. BU makalede, nazolabial flebin, değişik etiyolojik faktörlere bağlı ortaya çıkmış geniş damak fistüllerinin onarımında kullanımıyla ilgili klinik deneyimlerimiz sunulmaktadır.
- Published
- 2003
21. Akut ve Kronik Denervasyonun Venöz Flep Yaşamına Etkisi
- Author
-
Akın, Selçuk, İdil, Oytun, Özcan, Mesut, Noyan, Semiha, and Sırmalı, Şahin
- Abstract
Bu çalışma; perivenöz yumuşak doku içine dahil edilen epigastrik sinirin akut ve kronik denervasyonunun, sıçanın inferior epigastrik venöz flebinde yaşamı nasıl etkileyeceğini araştırmak için yapıldı. Otuz adet erkek, 350-450 gram ağırlıklarında Sprague-Dawley sıçanlar kullanıldı. Akut (n=15) ve kronik (n=15) denerve venöz flepler sıçanların sol inguinal bölgesinden kaldırıldı. Her grupta kontrol grubu olarak, sıçanların sağ inguinal bölgesinden bir venöz flep kaldırıldı. Kronik denerve edilen grupta sinir kesisi flep elevasyonundan 1 hafta önce yapıldı. Flep yaşamları flep kaldırıldıktan 1 hafta sonra değerlendirildi. Yaşayan deri alanları akut denerve edilmiş grupta %7.3. kronik denerve edilmiş grupta %12.9 idi. İstatistik analiz için Mann-Whitney U testi yapıldı. Gruplar arasındaki bu fark istetistik olarak anlamlı değildi. (P>0.05). Her grubun kontrol gruplarında yaşayan deri alanları ise %48.7 ve %51.1 bulundu. Bu sonuçlar akut ve kronik denervasyonun venöz flep yaşamında olumsuz bir etki oluşturduğunu gösterdi.
- Published
- 1998
22. Diabetik Sıçanlarda Captopril ve Anjiyotensin II Kombinasyon Tedavisinin Random Patern Deri Fleplerinin Canlılığı Üzerine Etkisi.
- Author
-
Aygören, Binevş Heja, Atalay, Fatma Öz, Vuruşkan, Berna Aytaç, and Akın, Selçuk
- Abstract
Copyright of Turkish Journal of Plastic Surgery is the property of Turkish Society of Plastic Reconstructive & Aesthetic Surgery and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
23. Sıçan Tram Flebinde Önceden Yapılan Denervasyonun Deri Yaşamına Olan Ethkisi
- Author
-
Akın, Selçuk, Özcan, Mesut, Şen, Cenk, Turan, Şebnem, Kahveci, Zeynep, and Sırmalı, Şahin
- Abstract
Myokutanöz flepte yaşayan deri alanını artırmak için birkaç metod geliştirilmiştir. Biz de sıçanın transvers rektus abdominis myokutanöz (TRAM) flebinde, flep kaldırılmadan 14 gün önce yapılan denervasyonun deri yaşamı üzerine olan etkisini araştırmak için, superior yerleşimli tek taraflı inferior rektus kasına dayalı ve 10x3 cm boyutlarında dikdörtgen şeklinde deri alanı olan bir TRAM flep planladık. Çalışmamızda erkek, Sprague-Dawley 30 adet sıçan kullanıldı. Sıçanlar iki gruba ayrıldı. Kontrol grubunda 15 sıçan, denerve edilen (=deney grubu) grupta da 15 sıçan vardı. Flep yaşamı, flep elevasyonundan 1 hafta sonra değerlendirildi. Yaşayan deri alanları kontrol grubunda 2,19#0,25 cm2 denerve edilen grupta (=deney grubu) 2,31#0,31 cm2 olarak bulundu. Student-t testi ile yapılan karşılaştırmada denerve edilen gruptaki yaşayan deri alanı ile kontrol grubu arasında istatistik olarak fark bulunmadı (p>0.05).
- Published
- 1997
24. Dijital Sinir Defektlerinin Onarımında Ven Grefti Kullanımı
- Author
-
Karacalar, Ahmet, Cihantimur, Bülent, Akın, Selçuk, and Özcan, Mesut
- Abstract
1994 ile 1997 yılları arasında, 15 hastadaki 19 sinir defekti ven grefti ile tedavi edildi. Sinir defektleri 1.5 ile 5 cm arasında idi. Elin tüm dijital sinirlerinin defektli olduğu bir olguda, başparmak, ikinci parmağın radial yüzü, beşinci parmağın ulnar yüzü standart sinir grefti ile onarılırken, kalan bölgeye ven grefti ile onarıldı. Bu uygulama aynı hastada sinir grefti ve ven grefti arasında bir kıyaslama yapmamızı sağladı. Duysal düzelme Semmes-Weinstein monoflament testi, statik iki nokta ayrım testi, dinamik iki nokta ayırım testi ve pulpa terlemesi ile değerlendirldi. "British Medical Research Council" tarafından geliştirilen skalaya göre duysal iyileşme %20 S4, %27 S3+, %40 S3, %6.5 S1, %6.5 S0 olarak değerlendirldi. Bu sonuçlara dayanarak, ven greftinin dijital ya da metakarpal sinir defektlerinde basit ve güvenilir bir yöntem olduğunu ve sinir greftine iyi bir alternatif oluşturduğunu düşünüyoruz.
- Published
- 1997
25. Üst Ekstremitede Avulsiyon Yaralanmalarının Onarımı
- Author
-
Akın, Selçuk, Özcan, Mesut, Kahveci, Ramazan, Şafak, Erhan, and Karacalar, Ahmet
- Abstract
Parmak ve el avulsiyon yaralanmalarının cerrahi tedavisi teknik güçlüklerle doludur. Estetik ve fonksiyonel sonuçlar da halen tatmin edici değildir. Kliniğimizde 1987 ve 1995 yılları arasında 84 hasta önkol, el ve parmak avülsiyon yaralanması için tedavi edildi. Seksendört hastanın 61'i parmak avulsiyonu, 23'ü el ve önkol avulsiyon yaralanması idi. Parmak avulsiyonlarından 45 tanesi yüzük avulsiyonu idi. Ulbaniak'ın sınıflandırlmasına göre 45 yüzük avulsiyonunun 2 tanesi klas I, 9 tanesi klas II, ve 34 tanesi klas II olarak sınıflandırıldı. Üç olguya replantasyon ve 9 olguya revaskülarizasyon yapıldı. Replante edilen parmakların fonksiyonu sınırlı idi. Diğer hastalar tüp flepler, kısmi kalınlıkta deri grefti, ray amputasyon, serbest fasyal venöz flep, birinci ve ikinci dorsal metakarpal arter flepleri ve ters akımlı önkol ada flepleri ile tedavi edildi. Yirmiüç el ve önkol avulsiyon yaralanması; göğüs ve karın flepleri, ters akımlı önkol ada flepleri, deri grefti ve serbest flepler (lateral kol, skapular ve latissimus dorsi) ile tedavi edildi. El avulsiyon yaralanmalarında memnun edici fonksiyonel sonuçlar, kısmi kalınlıkta deri grefti ve ters akımlı önkol ada flepleri ile elde edildi. Parmak avulsiyonlarında ise replantasyon, ray amputasyon, birinci ve ikinci dorsal metakarpal arter fleplerinin sonuçları fonksiyonel olarak iyi idi.
- Published
- 1997
26. Alt ve Üst Göz Kapakların Nevüsü 'Divided Nevüs'
- Author
-
Akın, Selçuk, İdil, Oytun, Cihantimur, Bülent, and Özcan, Mesut
- Abstract
Alt ve üst göz kapaklarını içine alan "divided nevüs" birçok estetik ve fonksiyonel sorunlara yol açan nadir bir konjenital anomalidir. Nevüs, alt ve üst göz kapaklarının birbirlerine bitişik kısımlarını içerir, kapaklar kapatıldığı zaman göz geniş bir nevüs ile örtülmüş izlenimi verir. Nevüs'ün maligniteye dönüşme riski ve kötü görünümünden dolayı çeşitli tedavi metodları uygulanmıştır. Kliniğimizde yetişkin bir erkek hastanın sağ üst ve alt göz kapaklarının konjenital "divided nevüs"u eksize edildi ve oluşan defekt kulak arkasından alınan tam kalınlıkta deri grefti ile onarıldı. Olgumuzdan elde edilen sonuç fonsiyonel ve estetik açıdan oldukça memnun edici idi.
- Published
- 1996
27. Treatment of Recurrent Temporomandibular Joint Dislocation
- Author
-
Kahveci, Ramazan, primary, Simsek, M. Eren, additional, Akın, Selçuk, additional, Özbek, Serhat, additional, Özgenel, Güzin Yeşim, additional, and Gökmen, Zeynep Gül, additional
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
28. RACKED-SHAPED KITE FLAP
- Author
-
Etöz, Abdullah, primary, Karaca, Kemal, additional, and Akın, Selçuk, additional
- Published
- 2005
- Full Text
- View/download PDF
29. A New Flap Design for Monitoring the Circulation of a Buried Free Radial Forearm Flap in Pharyngoesophageal Reconstruction
- Author
-
Akın, Selçuk, primary and Basut, Oğuz, additional
- Published
- 2002
- Full Text
- View/download PDF
30. Outcomes of elderly burn patients requiring hospitalization.
- Author
-
Simsek, Muhammed Eren, Özgenel, G. Yeşim, Kahveci, Ramazan, Akın, Selçuk, Özbek, Serhat, and Tufan, Fatih
- Subjects
BURN patients ,OLDER people's injuries ,TREATMENT for burns & scalds ,TERTIARY care ,REGRESSION analysis - Abstract
Background: The elderly population is more likely to be affected by accidents, such as burns, compared to younger populations because of their diminished host defense. There is limited data about the outcomes of elderly burn patients requiring hospitalization. Methods: In this retrospective study, we assessed the epidemiology and outcomes of burn injuries in elderly patients (>60 years old) admitted to a burn unit of a tertiary medical center based on patient characteristics, type and extent of burns, treatment, hospital stay and mortality rates. Results: Forty-eight elderly burn patients among 870 burn patients during the study period were evaluated. Fire was the most common cause of burns (77.1%). Most of the burns involved more than 20% of total body surface area. Twenty-six (54.2%) patients died during hospitalization. Although burn surface area slightly and non-significantly increased in patients over 75 years, there was a significantly increased mortality rate in these patients. Multivariate linear regression analysis revealed burn area and age as independent associates of mortality. Conclusion: Our data show a high mortality rate in elderly burn patients. Extensive burns and increased age seem to increase the mortality risk. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
31. 232 TETİK PARMAK OLGUSUNUN AÇIK CERRAHİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ.
- Author
-
Aksu, İsmail, Akın, Selçuk, Ersen, Burak, Tunalı, Orhan, and Şakı, Mehmet Can
- Abstract
Introduction: Stenosing tenosynovitis of the fingers is one of the most evaluated pathology of the hand. Even though steroid treatment is the primary choice, in case of resistance to steriod treatment or in severe cases surgery comes to mind as a first choice. Material and Methods: The aim of this study is to evaluate the results of 289 trigger finger releases in 232 patients. The data were collected from patients` medical records. Results: The most common affected fingers were thumb (166) %57;, middle finger (54) %19; ring finger (34) %12; index finger (20) %7; and small finger (15) %5. In twenty of patients carpal tunnel releasing was performed simultaneously with trigger finger surgery. Conclusion: Surgery related complications such as wound infection, nerve damage, wound dehiscence, bowstringing deformity and range of motion decrease on joints were evaluated. There were no surgery related complications or recurrence was seen. Open trigger release seems to be a safe and effective choice. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
32. Associations of platelet indices with proteinuria and chronic kidney disease
- Author
-
Kemeç, Zeki, Demir, Mustafa, Gürel, Ali, Demir, Fadime, Akın, Selçuk, Doğukan, Ayhan, Gözel, Nevzat, Ulu, Ramazan, and Koca, S. Serdar
- Abstract
Objectives Platelet (PLT) indices are predictive in many diseases and conditions. The relationships of these indices with proteinuria and progression of renal disease are not well known. This study aimed to assess PLT indices in patients with primary glomerular nephrotic range proteinuria (PGNRP), with and without chronic kidney disease (CKD), and to compare these indices with those of healthy individuals (His).Methods This cross-sectional study was performed from January 2015 to May 2015. HIs (n = 57) and patients with PGNRP (n = 41) were enrolled. PLT indices and blood biochemistry parameters were compared between HIs and patients with PGNRP, as well as between subgroups of patients with PGNRP who had CKD (n = 23) and those who did not have CKD (n = 18).Results There were no statistically significant differences in any PLT indices (i.e., platelet number, mean platelet volume, plateletcrit, and platelet distribution width) between HIs and patients with PGNRP, or between the subgroups of patients with PGNRP. However, patients with PGNRP who had CKD exhibited higher median C-reactive protein and mean albumin levels, compared with patients who did not have CKD.Conclusions Pathological processes in proteinuria and CKD are not associated with PLT indices.
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
33. The Use of Indocyanine Green Angiography System (SPY) in DIEP Flap Reconstruction: Case Report
- Author
-
Menekse Kastamoni, Fatma Bilge Köse, Selçuk Akin, Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., Kastamoni, Menekşe, Köse, F. Bilge, and Akın, Selçuk
- Subjects
Gynecology ,medicine.medical_specialty ,DIEP flep ,Doku perfüzyonu ,business.industry ,Tissue perfusion ,Immunology ,SPY system ,DIEP flap ,Meme rekonstrüksiyonu ,medicine ,SPY sistemi ,Breast reconstruction ,business - Abstract
Meme Kanseri Onko-Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Kursu’nda serbest bildiri olarak sunulmuştur (05-07 Nisan 2019, Bursa). Meme kanseri her 8 kadından birinde görülen kadınların en sık 2. kanseridir. Mastektomi sonrası meme rekonstrüksiyonu implant ile yapılabildiği gibi otolog dokularla da yapılabilir. Olgumuzda, mastektomi öyküsü olan 40 yaş kadın hasta rekonstrüksiyon isteği ile tarafımıza başvurdu. Poliklinik değerlendirmesi sonrası sağ mastektomili ve karında sarkıklığı mevcut olan hastanın derin inferior epigastrik arter perforatör (DIEP) flep ile rekonstrüksiyonu planlandı. Operasyon sırasında flep perfüzyonunu değerlendirmek için “SPY Kızılötesi Floresan Anjiografi Perfüzyon Değerlendirme Cihazı”nı kullanmak amaçlandı. Böylece ameliyat sonrası dolaşım problemi nedeniyle yaşanabilecek komplikasyonlar en aza indirildi. “SPY” cihazını aktif olarak kullandığımız operasyon süreci hakkındaki deneyimlerimizden bahsedeceğiz. Breast cancer is the second most common cancer of women in every 8 women. Breast reconstruction after mastectomy can be performed with implant or with autologous tissues. In our case, a 40-year-old woman with a history of mastectomy was admitted to our hospital with the request of reconstruction. After the outpatient evaluation, she had right mastectomy and abdominal sagging. Reconstruction was planned with deep inferior epigastric artery perforator (DIEP) flap. In order to evaluate flap perfusion during the operation, it was aimed to use the “SPY Infrared Fluorescence Angiography Perfusion Assessment System”. Thus, postoperative complications due to circulatory problems were minimized. In this case report, we will mentioning about our experiences with using “SPY” device with DIEP reconstruction.
- Published
- 2019
34. Alt göz kapağı konjonktiva defektlerinin rekonstrüksiyonunda ciltaltı derin fasyanın tavşan modelinde kullanımı
- Author
-
Çeçen, Süleyman, Akın, Selçuk, and Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Plastic and Reconstructive Surgery ,Göz Hastalıkları ,Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ,Eye Diseases ,Eyelids ,Surgery ,Fascia ,Eye ,Eyelid diseases ,Conjunctiva ,Surgery-plastic - Abstract
Göz kapaklarında travma, yanık, tümör yada cerrahi işlem sonrasıgöz kapağının anterior lamellasına, posterior lamellasına veya her ikisinide içine alacak tarzda rekonstrüksiyon yapılabilir. Göz kapaklarında defektin rekonstrüksiyonunda algoritmayı belirleyen parametreler ise tam kat olup olmadığı ve çevre dokularda flep veya greft seçeneklerinin neler olduğudur. Defekt sadece anterior lamella ile sınırlı ise en basit seçenek olan greft veya çevreden lokal flepler öne çıkmaktadır. Fakat defektin tam kat olması halinde hem anterior lamella hem de posterior lamella için çözüm aramak gerekecektir. Böyle bir durumda anterior lamella için yine greft veya lokal flepler birer seçenektir ancak anterior lamellaya greft kullanılması halinde posterior lamella için de flep seçeneği zorunlu hale gelir. Fakat rekonstrüksiyon uygulanacak alanda rezidü konkjonktiva genellikle sınırlı olacağından anterior lamella flep ile rekonstrükte edilirken posterior lamella için greft seçeneği kullanılır.Bu çalışmada 16 tavşanın alt göz kapağında çalışıldı. Her grupta 8 hayvan olmak üzere 2 grup oluşturuldu. Her iki grupta da alt göz kapağının posterior lamellasında 1x1cmlik defekt oluşturuldu. Kontrol grubunda defekt açık bırakılarak sekonder iyileşmeye bırakıldı. Deney grubunda ise oluşturulan bu 1x1 cm'lik defekt sağ uyluk anteriordan alınan derin fasya grefti ile onarıldı. İlk bir ay içerisinde çalışılan alt göz kapaklarındaki makroskopik değişiklikler takip edildi. 1 ay sonunda her iki grup da sakrifiye edildi ve çalışılan alt göz kapakları mikroskopik değişiklikler için deneye kör bir araştırmacı tarafından değerlendirildi. Bu çalışmanın sonucunda; kontrol grubunda alt göz kapağında retraksiyonun diğer gruba göre daha çok olduğu izlendi. Histopatolojik olarak ise sadece enflamasyon artışı deney grubunda yüksek görüldü. Mikroskopik incelemeler sonucunda her ne kadar istatistiksel olarak anlamlı olmasa da uygulanan derin fasya greftinin posterior lamella defektine entegre olduğu, kontonktiva epiteli ve goblet hücrelerinin üzerine yeniden serildiği izlendi. Makroskopik olarak da greft konmayan deneklerde kontraksiyon olduğu ve limbusun altı sınırının yaklaşık 1-2 mm altına indiği görülmüştür. Deney grubunda ise bu komplikasyonların izlenmediği görüldü. Bu yeni seçeneğin diğer seçeneklerin yanında bol greft ihtiyacını karşılayabilir olması, gözü irrite etmemesi sebebiyle yeni bir seçenek olarak göz önünde bulundurulabileceği kanısına varıldı.Anahtar Kelimeler: Derin Fasya, Alt göz kapağı, Defekt After trauma, burn, tumor or surgery, eyelids may be reconstructed to cover the anterior lamella of the eyelid, posterior lamella, or both.The parameters that determine the algorithm in the reconstruction of the eyelids are whether full thickness or not and the flap or graft options in the surrounding tissues.If the defect is limited to only anterior lamella, the simplest option that graft or local flaps from surrounding area becomes prominent. However, if the defect is full thickness, it will be necessary to search solution for both anterior lamella and posterior lamella. In such a case, the graft or local flaps are an option for the anterior lamella but if the graft is used foranterior lamella, the flap option for the posterior lamella becomes mandatory. However, since the residual conjunctiva in the reconstruction area will be limited, the graft option is used for the posterior lamella while reconstructing anterior lamellawith flap.In this study 16 rabbits were studied in the lower eyelid. Two groups of 8 animals were formed in each group. 1x1cm defect was created in the posterior lamella of the lower eyelid in both groups. In the control group, the defect was left open and allowed to recover with secondary healing. In the experimental group, this 1x1 cm defect was repaired with a deep fascia graft from the anterior right thigh. Macroscopic changes in the lower eyelids were followed in the first month. At the end of 1 month, both groups were sacrificed and the studied lower eyelids were evaluated by a blind researcher for microscopic changes.As a result of this study; In the control group, retraction of the lower eyelid was more than the other group. Histopathologically, only the increase in inflammation was high in the experimental group. As a result of the microscopic examination, it was observed that the deep fascia graft applied to the posterior lamella defect, although not statistically significant, was reintroduced on the conjunctival epithelium and goblet cells. Macroscopically, there was a contraction in the subjects who were not grafted and the lower lid was found to be approximately 1-2 mm belowthe limbus. These complications were not observed in the experimental group. This new option can be considered as a new option due to the fact that it can meet the needs of plenty of grafts and not irritate the eye.Key words: Deep Fascia, Lower Eyelid, Defect 56
- Published
- 2019
35. Post-traumatic reconstruction of the ankle defects with free tissue transfer: Analysis of 20 consecutive cases
- Author
-
Ersen, Burak, Şakı, Mehmet Can, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., Akın, Selçuk, Aksu, İsmail, and Tunalı, Orhan
- Subjects
Anterolateral uyluk flebi ,Alt ekstremite rekonstrüksiyonu ,Anterolateral thigh flap ,Microsurgery ,Travma ,Serbest doku transferi ,Lower extremity reconstruction ,Free tissue transfer ,Mikrocerrahi ,Trauma - Abstract
Çalışmanın amacı; 4 yıllık bir süre boyunca ayak bileği bölgesinde meydana gelmiş kompleks yaraların tedavi süreci ve komplikasyonları ile ilgili faktörlerin analizidir. Mevcut retrospektif çalışma, Ocak 2011- Ocak 2015 yılları arasında ayak bileği defektlerinin serbest fleplerle onarımı yapılmış 20 hastayı kapsamaktadır. Bütün vakalar demografik yapı, oluş mekanizması, yerleşim, eşlik eden yaralanmalar, flep seçimi, flep boyutu, alıcı vasküler yapılar, anostomoz sayısı, hastanede yatış süresi ve post operatif komplikasyonlar açısından analiz edilmiştir. Çalışmamızda ayak bileği defektleri için 20 hastaya toplam 22 serbest flep yapılmıştır. 6 hastada anterolateral uyluk flebi, 6 hastaya lateral kol flebi, 4 hastaya latissimus dorsi kas deri flebi, 3 hastada radial ön kol flebi ve 1 hastada yüzeyel femoral arter perforatör serbest flebi kullanılmıştır. Vakalarda başarı oranının %85 olduğu görülmüştür. Alt ekstremite rekonstrüksiyonunda birincil amaç fonksiyonun geri kazanılması ve korunmasıdır. Uygun tedavi planının yapılması hayatidir ve bu tip yaralanmalarda serbest flep ile rekonstrüksiyon en ideal tercihtir. The purpose of this study is to analyze a 4-year experience of managing complex wounds in the ankle region focusing on factors associated with complications. The present retrospective study included 20 patients treated for defects in the ankle area with free flaps from January 2011 to January 2015. All cases were analyzed for the demographics, mechanism and location of the lower extremity injury, collateral injuries, flap selection, flap size, recipient vessels, number of anastomosis, hospital stay, postoperative complications. A total of 22 free flaps performed in 20 patients for tissue defects in the ankle region. There were 6 patients who underwent lower extremity reconstruction using an anterolateral thigh flap and 6 patients with a lateral arm free flap, 4 with a latissimus dorsi muscle-skin flap, 3 with a radial forearm free flap and one with superficial femoral artery perforator free flap. Our success rate in lower extremity reconstruction with free flaps was %85.The primary goal of lower extremity reconstruction is to recover function and maintain it. It is vital to make the appropriate treatment plan, and all this suggests that free flap would be the best treatment for patients with severe injuries to the lower extremities.
- Published
- 2017
36. The analysis of reverse flow digital artery island flap performed in 22 cases for pulp reconstruction
- Author
-
Ersen, Burak, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., and Akın, Selçuk
- Subjects
Pulp reconstruction ,Homodigital island flap ,Digital artery ,Digital arter ,Pulpa rekonstrüksiyonu ,Homodigital ada flebi - Abstract
Pulpa rekonstrüksiyonu sırasında pulpanın duysal yastıksı yapısının sağlanması elin fonksiyonel kapasitesinin korunması için oldukça önemlidir. Özellikle kemik, tendon ya da eklemi açıkta bırakan distal parmak doku defektlerinin rekonstrüksiyonu cerrahi açıdan zorlayıcıdır. Literatürde pulpa rekonstrüksiyonu için tanımlanmış birçok teknik bulunmaktadır. Ters akımlı digital arter flebi kozmetik kalitesin yüksek olması, post operatif olarak mobilizasyonun hemen sağlanabilmesi, minimal donor alan morbiditesi ve pulpanın duysal yastıksı yapısının sağlanabilmesi ile diğer tekniklerin bir adım önüne geçmektedir. Çalışmada Semmes-Weinstein testinde bütün hastalar için normal duyu oranı %81.8, 2 nokta ayrım testinde ise iyi ve orta dereceli skorların bütün hasta grubuna oranının %95.4 olduğu görüldü. Flebin parmak pulpasının benzersiz yapısını ideale yakın rekonstrüksiyonuna imkanını vermesi, duysal geri dönüşünün yüksek olması ve minimal donör alan morbiditesine sahip olması sebebiyle cerrahın geniş pulpa defektlerinde ilk tercihidir. Providing the sensorial paddy structures of the pulp is essential in order to preserve the functional capacity of the hand in pulp reconstruction. The reconstruction of distally located fingertip defects exposing underlying anatomic structures such as bone, tendon or joint, is challenging. There are numerous surgical techniques in the literature for pulp reconstruction. The reverse flow digital artery island flap is superior to other techniques from the aspect of cosmetic flap quality, minimal donor site morbidity, providing a sensorial paddy pulp. In our study, %81.8 of our patients had “normal” results from Semmes-Weinstein test and %95.4 of our patients had “good” or “moderate” results from 2 point discrimination test. The reverse flow digital artery island flap is author`s first choice flap for moderate to large pulp defects due to its capacity for reconstructing the pulp most ideally, high sensory recovery and minimal donor site morbidity.
- Published
- 2016
37. Reconstruction of mandibular anterior segment: Review of the literature and a case report
- Author
-
Ersen, Burak, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., Akın, Selçuk, Tunalı, Orhan, Aksu, İsmail, Çeçen, Süleyman, Köse, Mehmet, and Kurt, Ozan
- Subjects
İliac flep ,Radial ön kol flebi ,Iliac flap ,Free flap ,Serbest flep ,Radial forearm flap ,Mandibular reconstruction ,Fibula flap ,Fibula flebi ,Mandibula rekonstrüksiyonu - Abstract
Çalışmamızın amacı; geçtiğimiz 30 yıl boyunda mandibula rekonstrüksiyonu hakkında yapılmış yayınların incelenmesi, özellikle mandibula anterior segment rekonstrüksiyonu için yıllar içinde değişen serbest flep tercihlerinin ve tercih sebeplerinin incelenmesi, ayrıca kliniğimizde yapılmış bir olgunun sunulmasıdır. Çalışmamız sonucunda mandibula anterior segment rekonstürksiyonunda başlıca 4 flebin sıklıkla kullanıldığı görülmüştür. Bu flepler; fibula flebi, iliak flep, scapula flebi ve radial ön kol flebidir. Bu fleplerden iliak ve fibula flebi popülerliğini korumakta iken, radial ön kol ve skapula flebinin özellikle yumuşak doku komponenti ön planda olan doku defektlerinde kullanılabilir alternatifler haline geldiği görülmüştür. The aim of our study was to analyze the literature which were published in the last 30 years about mandible reconstruction. The trends of flap choice and the reasons of these choices were investigated as well. It was seen that 4 free flaps were mainly used; fibula flap, iliac flap, scapular flap and radial forearm flap. Fibula flap and iliac flap have been maintained their popularity over the years, whereas radial forearm flap and scapular flap have become alternatives in case of complex defects where the soft tissue component is prominent.
- Published
- 2015
38. The anterolateral thigh flap: Our clinical experience in 16 cases
- Author
-
Ersen, Burak, Şakı, Mehmet Can, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., Akın, Selçuk, Tunalı, Orhan, Aksu, İsmail, Kalay, Ayşe Şahin, Çeçen, Süleyman, and Karabulut, Furkan
- Subjects
Anterolateral uyluk flebi ,Yumuşak doku rekonstrüksiyonu ,Anterolateral thigh flap ,Serbest doku nakli ,Lower extremity reconstruction ,Soft tissue reconstruction ,Free tissue transfer ,Alt ekstremite rekonstürksiyonu - Abstract
Çalışmanın amacı; kliniğimizde Ocak 2014 – Ocak 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen 16 Anterolateral uyluk (ALT) flebi vakasının retrospektif olarak incelenmesidir. Çalışmamızda 4’ü kadın, 12’si erkek hasta olmak üzere toplam 16 hasta değerlendirildi. Mevcut defektlerin rekonstrüksiyonunda Anterolateral uyluk flebinin,13 olguda serbest stil, 3 olguda pediküllü olarak uygulanmış olduğu görüldü. Serbest stil anterolateral uyluk flebinin; baş-boyun bölgesi defektleri ve alt ekstremite doku defektleri rekonstrüksiyonu için kullanıldığı görüldü. Uyluk bölgesi, trokanterik bölge ve perine gibi yakın bölgelerde ise pediküllü flebin tercih edilmiş olduğu görüldü. Anterolateral uyluk flebi serbest ve pediküllü olarak yumuşak doku rekonstrüksiyonunda önemli bir seçenek haline gelmiştir. Minimal donör alan morbiditesi yaratarak büyük defektlerin rekonstrüksiyonuna olanak sağlamaktadır. The purpose of our study is to evaluate 16 anterolateral thigh flap (ALT flap) cases performed between January 2014 and January 2015. 16 patients (4 female/ 12 male) were included in our study. Out of 16 cases, ALT flap was performed as a free flap in 13 cases, and was performed as a pedicled flap in 3 cases. It was seen that the free ALT flap was used especially for head-neck and lower extremity reconstcutions whereas the pedicled ALT flap was used for thigh, trochanteric and perineal region reconstructions. It was observed that the ALT flap has become an important choice for soft tissue reconstruction. It provides the reconstruction of large tissue defects with minimum donor site morbidity.
- Published
- 2015
39. Sacral pressure sore reconstruction: our superior gluteal artery perforator (sgap) flap experience and analylsis of 9 cases
- Author
-
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., Aksu, İsmail, Akın, Selçuk, Ersen, Burak, Tunalı, Orhan, and Şakı, Mehmet Can
- Subjects
Superior gluteal arter perforatör flebi ,Superior gluteal artery perforator flap ,Flep ,Bası yarası ,Flap ,Pressure söre - Abstract
Sakral bası yarası özellikle yatağa bağımlı hastalarda oluşan ve sık görülen bir durumdur. Bası yaralarının tedavisinde çeşitli cerrahi yöntemler tanımlanmıştır. Özellikle son yıllarda önem kazanmış superior gluteal arter perforatör flebi (SGAP) bu yöntemlerden birisidir. Çalışmamızın amacı; kliniğimizde bası yarası onarımında kullandığımız superior gluteal arter perforatör (SGAP) flebi deneyimlerimizi paylaşmak ve uygulamış olduğumuz 9 flebin sonuçlarının incelenmesidir. 6 erkek, 3 kadın hasta ameliyat edilmiş ve 2-15 ay aralığında takip edilmiştir. Uygulamış olduğumuz 9 flebin birinde seroma gelişmiştir, bir flep verici alanında açılma olmuştur ve bir vakada tam flep kaybı meydana gelmiştir. Sakral bası yarası onarımında kullandığımız SGAP flebinin sahip olduğu avantajları ve diğer flep seçenekleriyle benzer komplikasyon oranlarına sahip olması nedeniyle bu bölgenin onarımında kullanılabilecek iyi bir seçenek olduğunu düşünmekteyiz. Pressure sores are common conditions, particularly seen in bed-bound patients. There are various surgical methods described for pressure sore treatment. Superior gluteal artery perforator flap (SGAP) is one of these methods which has gained popularity in the recent years. The aim of our study is to share our SGAP flap experience and to analyze the outcomes of 9 SGAP flaps performed in our clinic. 6 male and 3 female patients were operated with a 2-15 months follow up time. Among 9 flaps performed in our clinic, a seroma formation was detected in one patient and was drained. One patient suffered from a healing problem in the donor site and in one patient a total flap failure was seen. We consider that SGAP flap is an useful option for sacral pressure sores due to its advantages and similar complication rates compared to other reconstruction options.
- Published
- 2015
40. Complex pulmonary aspergilloma treated with single stage cavernostomy and myoplasty
- Author
-
Cengiz Gebitekin, A. Sami Bayram, Selçuk Akin, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı., Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Cerrahi Anabilim Dalı., Gebitekin, Cengiz, Bayram, Ahmet, Akın, Selçuk, and ABB-7580-2020
- Subjects
Male ,Hemoptysis ,Cardiac & cardiovascular systems ,Surgical-treatment ,Immune deficiency ,Cavernostomy ,Surgical Flaps ,Lung resection ,Pulmonary function testing ,Bronchial fistula ,Thoracic cavity ,Recurrent disease ,Middle aged ,Lung surgery ,Lung ,Priority journal ,Bronchus fistula ,Lung aspergillosis ,Myoplasty ,Muscles ,Trapezius muscle ,Latissimus dorsi muscle ,Respiratory disease ,Preoperative period ,General Medicine ,Reliability ,Statistical significance ,Fungal ,medicine.anatomical_structure ,Circulatory system ,Female ,Rib resection ,Itraconazole ,Safety ,Cardiology and Cardiovascular Medicine ,Aspergilloma ,Human ,Adult ,Reoperation ,Pulmonary and Respiratory Medicine ,Latissimus dorsi flap ,medicine.medical_specialty ,Clinical article ,Pectoralis major muscle ,Follow-up studies ,Opportunistic Infections ,Respiratory system ,Postoperative period ,medicine ,Tuberculosis ,Aspergillosis ,Humans ,Tuberculosis, Pulmonary ,Antifungal agents ,Lung diseases ,Lung Diseases, Fungal ,Sample size ,business.industry ,Bleeding ,Complex pulmonary aspergilloma ,Surgical technique ,Follow up ,Muscle flap ,medicine.disease ,Lung function ,Postoperative complication ,Surgery ,Bronchus ,Cardiovascular system & cardiology ,Length of stay ,Lung Aspergillosis ,Allergic Bronchopulmonary Aspergillosis ,Morbidity ,business ,Controlled study - Abstract
Objective: Complex pulmonary aspergilloma (CPA) following pulmonary tuberculosis may lead to massive and fatal hemoptysis. Pulmonary resection, as initial therapy, carries high morbidity and mortality. Resection is contraindicated in patients with compromised lung function (FEV1!40%) and in those with bilateral disease. We reviewed the results of patients undergoing single stage cavernostomy and myoplasty as an alternative therapy in patients with normal and compromised lung function. Methods: Patients suffering from recurrent massive hemoptysis (600 ml/24 h or O150 ml/h) due to CPA were selected for single stage cavernostomy and myoplasty. We performed rib resection, cavernostomy, closure of the bronchial openings and total/partial obliteration of the cavity with a muscle flap as a single stage technique in patients with CPA regardless of pulmonary function or bilateral disease. Patients began oral Itracanozole two weeks prior to surgery and continued for 3 months post-operatively. Results: Three women and four men (median age 38 years; range 24‐59 years) with CPA were evaluated. Four patients had either bilateral disease or compromised lung function. Pectoralis major muscle was used for the myoplasty in five and trapezius or latissimus dorsi in the other two patients. The median number of bronchial fistulae closed during the surgery was six (range 2‐12). Blood loss was minimal (median 227 ml). Two patients underwent successful re-exploration for significant air leak. The median hospital stay was 9 days (6‐27days). Six patients are alive and hemoptysis free (median follow-up 57.2 months). Conclusions: Cavernostomy and myoplasty as a single stage technique is safe and reliable in the management of patients with complex pulmonary aspergilloma. Morbidity is low even in patients with compromised lung function or bilateral disease. Q 2005 Published by Elsevier B.V.
- Published
- 2005
- Full Text
- View/download PDF
41. The reconstruction of head and neck tissue defects: the analysis of 33 free flaps
- Author
-
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik, Rekonstruktif ve Estetik Anabilim Dalı., Ersen, Burak, Şakı, Mehmet Can, Tunalı, Orhan, Aksu, İsmail, Kalay, Ayşe, Karabulut, Furkan, Çeçen, Süleyman, and Akın, Selçuk
- Subjects
Radial ön kol flebi ,Anterolateral uyluk flebi ,Free flap ,Serbest flep ,Radial forearm flap ,Anterolateral tight flap - Abstract
Çalışmamızın amacı; kliniğimizce baş ve boyun rekonstrüksiyonu amacı ile yapılan 33 serbest flep olgunun sonuçlarının incelenmesidir. 33 flebin 28`i tümör rezeksiyonuna, 5`i travmaya bağlı oluşan defektlere uygulandı. Kliniğimizin serbest flep kaybı oranı %9 olarak bulundu. Baş ve boyun rekonstrüksiyonunda en sık kullanılan flebin serbest radial ön kol flebi olduğu görüldü (%54). Cerrahi müdahale yapılan hastaların mortalite oranı %9, morbidite oranının %33 olduğu görüldü. Yüksek serbest flep başarı oranı görülmesine rağmen operasyon sonrası takip periodunda yüksek mortalite ve morbidite olanları dikkat çekmiştir The aim of our study was to investigate the outcomes of 33 free flap cases performed for head and neck tissue defect reconstructions in our clinic. 28 of 33 free flaps performed for the reconstruction of the defect due to tumor resection whereas 5 of them was due to trauma. The total flap failure rate of our clinic was %9. The most commonly used free flap was free radial forearm flap (%54). The mortality rate of patients who underwent surgery was %9, the morbidity rate was %33. Despite of high flap survival rate, high mortality and morbidity in follow-up period were noticed.
- Published
- 2014
42. Postischemic flap washout with hydroxyethyl starch (HAES) and its beneficial effect on the no-reflow phenomenon in rat skin island flaps
- Author
-
S. Akın, M. Özcan, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı., Akın, Selçuk, Özcan, Mesut, and AAH-5064-2021
- Subjects
Tissue-injury ,Male ,Survival rate ,medicine.medical_specialty ,Sodium chloride ,Tissue perfusion ,medicine.medical_treatment ,Island Flaps ,HAES solution ,Hydroxyethyl starch ,Animal tissue ,Article ,Ischemia ,Free-radicals ,medicine ,Iloprost ,Animal experiment ,Inferior epigastric artery ,Infusion ,Urokinase ,Vein ,Saline ,Superoxide-dismutase ,Priority journal ,Free Tissue Graft ,Breast Reconstruction ,Flaps (Control Surfaces) ,Pedicled skin flap ,business.industry ,No-reflow phenomenon ,Improved survival ,Washout ,Nonhuman ,medicine.disease ,Surgery ,Perfusion ,Postischemic washout ,Plastic surgery ,medicine.anatomical_structure ,Statistical analysis ,Anesthesia ,No reflow phenomenon ,Salvage ,Rat ,Skin flap ,business ,Skin flap survival ,Hetastarch ,medicine.drug - Abstract
This study investigated the possible effect of hydroxyethyl starch (HAES) as a postischemic perfusion washout on survival of skin flaps. Forty-eight, male, Sprague-Dawley rats were used in this experiment. A 4x6 cm unilateral island skin flap based on the superficial inferior epigastric artery and vein was raised. The femoral neurovascular bundle supplying the flap pedicle was also dissected free. The flaps were divided into four groups, each consisting of 12 rats. Group 1 (Nonishemic control); Group 2 (Control) - no perfusion washout; Group 3 (Saline) - postischemic washout with normal saline solution; Group 4 (HAES) - postischemic washout with hydroxyethyl starch 10% (HAES) solution. The flaps were subjected to 11 hours of warm ischemia. Thirty minutes prior to the completion of the ischemic period, the flaps were perfused with normal saline solution in group 3 and with HAES in group 4. The percentage of flap survival was assessed on postoperative day 7. Statistical analysis was performed using the Student's t-test. Flap survival rates for Group 4 (HAES) were significantly greater than Group 2 (Control nonperfusion washout) and Group 3 (saline solution) (p
- Published
- 1998
- Full Text
- View/download PDF
43. A New Flap from the Dorsum of the First Intermetacarpal Area: The First Dorsal Intermetacarpal Flap
- Author
-
Ramazan Kahveci, E. Safak, Mesut Özcan, Selçuk Akin, Murat Tezcan, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı/El Cerrahisi Anabilim Dalı., Tezcan, Murat, Özcan, Mesut, Kahveci, Ramazan, Şafak, Erhan, Akın, Selçuk, and AAG-4626-2019
- Subjects
Adult ,Male ,Dorsum ,medicine.medical_specialty ,Soft Tissue Injuries ,Time Factors ,Proximal phalanx ,Adolescent ,Clinical article ,Hand surgery ,Intermediate artery ,Thumb ,Surgical Flaps ,medicine.artery ,Finger Injuries ,medicine ,Humans ,Treatment outcome ,Radial artery ,Child ,Priority journal ,business.industry ,Vascularization ,Hand Injuries ,Soft tissue ,Surgical anatomy ,Index finger ,Anatomy ,Hand ,Surgery ,body regions ,Plastic surgery ,medicine.anatomical_structure ,Flaps (Control Surfaces) ,Metacarpal Bones ,Hand reconstruction ,Metacarpal flaps ,business ,Human ,Follow-Up Studies - Abstract
Bu çalışma, 16-18 Mayıs 1996 tarihleri arasında Avusturya'da düzenlenen 7. Annual Meeting of the European-Association-of-Plastic-Surgeons'da bildiri olarak sunulmuştur. Soft-tissue reconstruction of the hand still remains a challenge for plastic and reconstructive surgeons. Several flaps have been described to cover soft-tissue defects of the digits and the hand. In the first web region, there are some communications between the intermediate artery arising from the dorsal blanch of the radial artery and the volar arteries of the thumb and the index finger. Depending on these communications, a new distally based nap is raised fr om the first dorsal intermetacarpal area. This flap has been used to cover various defects of the thumb in four patients and the distal radial side of the palmar area in one patient. Donor sites have been closed primarily except in one patient. There were no complications, and the results show that this flap is useful to cover soft-tissue defects of the thumb and proximal phalanx of the index finger as well as the radial side of the palmar and dorsal surfaces of the hand. European Assoc Plast Surgeons
- Published
- 1997
- Full Text
- View/download PDF
44. Kıkırdak defektlerinin onarımında yağ grefti kullanımı
- Author
-
Alakbarov, Vugar, Akın, Selçuk, and Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Plastic and Reconstructive Surgery ,Cartilage ,Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ,Tissue transplantation ,Transplants ,Regeneration ,Adipose tissue ,Stem cells - Abstract
ÖZETİnsan vücudunun önemli bir destek dokusu olan kıkırdakta ortaya çıkandoku kaybının rekonstrüksiyonu her zaman zor bir durumdur. Kıkırdakdefektlerinde, hiyalin kıkırdak yerine fibröz kıkırdak gelişimi yaranın dahakronikleşmesine, ilerleyen dönemde artrozis veya skar dokusu oluşumugibi sonuçlara yol açmaktadır. Son zamanlarda kök hücre ile ilgili yapılanaraştırmalar , doku defektlerinin kısmen de olsa bir sorun olmaktançıkmasını sağlamıştır. Doku mühendisliğindeki gelişmeler ile artık yağdokusundaki kök hücreler zenginleştirilmekte ve yağ dokusuyla birliktetransfer edilmektedir. Transfer edilen yağ dokusu dolgunluk yaratmaklabirlikte, kök hücreler vücudun gereksinim duyduğu hücrelere dönüşmekteve yeni doku oluşumu için başarıyla kullanılmaktadır. Kıkırdak doku,organizmada rejenerasyon kabiliyeti en zayıf dokulardan biridir. Sonzamanlar da çeşitli bölgelere doku yenileme amaçlı kullanılan kökhücreden zengin yağ gretleri uygulaması üzerine bir çok araştırmalaryapılmaktadır. Yağ greftleri uygulaması ile kıkırdak onarımı mümkünolduğunda, bu hem donör alan morbiditesini azaltacak, hem de donör alansorununu çözecektir.Çalışmamızda bu durumu göz önüne alarak kıkırdak defektlerininonarımı için kök hücreden zengin yağ dokusunu kullanmaya karar verdik.Bunun için, 10 adet, beyaz Yeni Zelanda türü tavşan üzerinde çalışıldı.Tavşanların sağ kulağı deney grubu ve sol kulağı kontrol grubu olarakkullanıldı. Her iki kulakta cilt ve perikondrium flep şeklinde kesilerekkaldırıldı. Flep kaldırıldıktan sonra 1x1 cm boyutlarında kıkırdak dokusueksize edildi. Sağ kulaktaki defektli alana kasık bölgesinden aldığımız yağgrefti uygulandı. Kontrol grubu olarak belirlediğimiz sol kulaktaki kıkırdakdefektine bir işlem yapılmadan üzerindeki flep kapatıldı.Tavşanlar 8 hafta süre ile takip edildi. Tavşanların kulaklarındana yakın kapandığı görüldü. İstatistik olarak (Mann-Whitney testi) deneygrubunda medyan kıkırdak rejenerasyon düzeyi 60,89 mm2 iken, kontrolgrubunda medyan kıkırdak rejenerasyon düzeyi 38,40mm2 bulundu (P
- Published
- 2013
45. Glomus tumor : Investigation of 23 cases located in finger
- Author
-
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı., Şimşek, Muhammed Eren, Akın, Selçuk, Ersen, Burak, Özkan, Melekber Çavuş, Gökmen, Zeynep Gül, and Aygören, Binevş Heja
- Subjects
Glomus tümörü ,Glomus tumor ,Pulpa ,Finger ,Parmak ,Subungal ,Pulp ,Subungual - Abstract
Kliniğimizde 2005–2011 yılları arasında cerrahi tedavi uygulanan, parmakta glomus tümörü yerleşimli 23 hasta (21 kadın, 2 erkek ) çalışmamıza dahil edilerek nüks ve komplikasyon açısından incelendi. Çıkarılan materyallerin tamamı immünohistolojik incelemeye gönderildi. Bu olgular retrospektif olarak incelendi. Çalışmamızda ortalama yaş 44,5 (18–71) olarak hesaplandı. Toplam 21 kadın, 2 erkek olmak üzere 23 hasta 27 ay (3–65 ay) ortalamasıyla takibe alındı. 7 hastada lezyon sağ elde(%30), 14 hastada sol elde (%70) olduğu görüldü. Toplam 4 olguda pulpadan tümör eksizyonu yapıldı. 18 hastaya tırnak çekilmesi sonrası tırnak yatağından yapılan insizyona tümör eksizyonu uygulandı. Sonrasında tırnak splint olarak yerleştirildi. Ayrıca 1 hastada interosseoz yerleşimli lezyon subungual yaklaşımla kürete edildi. 1 hastada glomüs tümörüne ek olarak 5. parmakta bulunan AV malformasyonu eksize edildi. Postoperatif dönemde sadece 1 olguda rekürrens görüldü (%4,3) ve cerrahi uygulandı. İkinci ameliyattan sonra klinik iyileşme sağlandı. Parmak uçlarında özellikle temas sonucu şiddetli ağrısı olan hastalarda glomus tümörü olasılığı akla gelmelidir. Evaluation of 23 (21 female, 2 male ) finger located glomus tumor patients who underwent surgery in our clinic between 2005–2011. Patients were investigated with respect to recurrens and postoperative complications. The excision materials were sent to immunohistological investigation. These cases were retrospectively analyzed. In our investigation, mean age was estimated 44,5 years (18-73). Mean follow up time was 27 months ; range 3–65 months. The lesion was located on the right hand in 7 patients (%30) and on the left in 14 patients (%70). Tumor excision were made from the pulp in 4 patients. In 18 patients, after tumor removal, longitudinal insicion has been made to nail bed and after tumor excision, nail was used as splint. Also, in only 1 patient interosseous glomus tumor has been curated with subungual approach. 5. finger located AV malformation excision has been made beside 4.finger glomus tumor excision in another patient. Only 1 patient (%4,3) experienced recurrence post operatively and needed surgery. After second operation clinical cure has been secured. It should be kept in mind that severe finger tip pain especially during palpation has the posibility of being glomus tumor.
- Published
- 2012
46. Diyabetik sıçanlarda captopril + angiotensin II kombinasyon tedavisinin random patern deri fleplerinin yaşayabilirliği üzerine etkisi
- Author
-
Aygören, Binevş Heja, Akın, Selçuk, and Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Plastic and Reconstructive Surgery ,Diabetes mellitus ,Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ,Antihypertensive agents ,Surgical flaps ,Angiotensin II ,Graft survival - Abstract
Diyabet; vasküler komplikasyonları nedeniyle doku dolaşımını olumsuz etkileyen ve bunun bir sonucu olarak doku hasarına yol açan bir hastalıktır. Diyabetin neden olduğu bu doku hasarı; böbrek ve göz gibi önemli organları etkilediği gibi deriyi de etkilemektedir. İyi regüle edilememiş diyabette gözlenen kan şekeri yüksekliği ve yan ürünlerine bağlı gelişen endotel disfonksiyonu ve dolaşım bozukluğu yara iyileşmesini ve deride yapılan operasyonları (örneğin; deri flepleri ) olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla da, kan şekerinin düzenlenmesine ilave olarak,derideki kan dolaşımının da arttırılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.Diyabetin flep yaşayabilirliği üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen flep operasyonları diyabetik hastalarda sıklıkla yapılmaktadır.Literatüre baktığımızda sağlıklı sıçanlarda çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen ,diyabetik sıçanlarda yapılmış deneysel çalışma sayısının sınırlı olduğunu gördükÇalışmamızda Streptozotosin ( STZ ) ile 55 mg/kg olarak, intraperitoneal (i.p.) yolla deneysel diyabetik hale getirilen Spraque- Dawley sıçanlarda, flep nekrozunun azaltılması için Captopril+AngiotensinII kombinasyon tedavisinin etkileri araştırıldı. Deneylerde ağırlıkları 200-300g olan 45 adet dişi sıçan kullanıldı. Sıçanlar K (Sağlıklı kontrol),A (Angiotensin II) , A+C (Angiotensin II+Captopril), C (Captopril), SF(Serum Fizyolojik) olmak üzere; rastgele her grupta 9 tane sıçan olan 5 guba ayırıldı . Bu gruplardan biri (K ) sadece sodyum sitrat tamponu verilmiş olan sağlıklı kontrol gurubunu oluştururken, diğer dört gurup (A ,C,A+C,SF) sodyum sitrat tamponu içinde çözünmüş Streptozotosin (STZ) ile diyabetik hale getirilmiş grupları oluşturmaktadır. Streptozotosin tatbikinden 48 saat sonra, sıçan kuyruklarından intravenöz (i.v.) yolla alınan kanların glukoz seviyeleri glukometre cihazı ile tespit edildi ve kan şeker seviyesi 250 mg/dL' nin üzerinde olanlar diyabetik olarak kabul edildi .Bu şekilde deneysel diyabet oluşturulan sıçanlarda, bir hafta sonra tekrar glukometre ile kan glikoz değerleri ölçüldü.Bir hafta sonunda da kan glikoz değerleri 250mg/ dl üzerinde olan sıçanlar diyabetik grupları oluşturmak için çalışmaya alındı. 8. haftanın sonunda tüm guruplardaki sıçanların sırt bölgelerinden, intraperitonal (i.p.) ketamin anestezisi altında 3X8 cmlik modifiye Mc Farlane flebi kaudal tabanlı olarak tam katlı kaldırıldı.Sıçanlar postoperatif 7. günde sakrifiye edildi ve makroskobik olarak fleplerde oluşmuş olan nekroz oranları değerlendirildi. Ayrıca fleplerin sağ distal,sağ proksimal,sol distal,sol proksimal olmak üzere 4 ayrı bölgesinden alınan eksizyonel biyopsiler histopatolojik olarak dört parametre yönünden incelendi.Çalışmamızın sonuçlarına göre diyabetik olan sıçanlarda Captopril ve Angiotensin II ayrı ayrı ve birlikte uygulamalarının diyabetik Serum Fizyolojik (SF) grubuna göre anjiogenezisi arttırdığını tespit ettik (p< 0.05) . Captopril + Angiotensin II kombinasyon tedavisi ile flep canlılık oranının Captopril ve Serum Fizyolojik grubuna göre daha yüksek olduğunu saptadık (p 250 mg/ dL on glucometer device has been accepted as diabetes mellitus. In this pattern , 1 week later the same blood sample gathered again and the rats which have > 250 mg/ dL value counted into study. At end of eighth week from all rats` back region , 3 x 8 cm full thickness modified Mc Farlane flap elevated under ketamin anesthesia.The rats had been sacrificed seventh day postoperatively and the necrosis areas of the flap had been analyzed macroscopely. Also , the excisional biopsies taken from right proximal , right distal , left proximal and left distal areas of the flap had been analyzed histopathologically. Our study's results suggests that ; use of Captopril and Angiotensin II on diabetic rats , combined or seperated , has an increasing effect on angiogenezis compared to salin enjected rats. The results are similar to other studies.Captopril and Angiotensin II combination therapy flap survival rate has a significant difference comparing Captopril only and salin groups.Key Words: Diabetes mellitus , captopril , angiotensin II , flapsurvival 71
- Published
- 2012
47. Carpal tunnel syndrome: retrospective analysis of 92 cases
- Author
-
Bayraktar, Alper, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı., Özgenel, Güzin Yeşim, Akın, Selçuk, Özbek, Serhat, and Kahveci, Ramazan
- Subjects
Karpal tünel sendromu ,Periferik kompresyon nöropatisi ,Peripheral compression neuropathy ,Surgery ,Carpal tunnel syndrome ,Cerrahi - Abstract
Karpal tünel sendromu (KTS), median sinirin el bileği düzeyinde sıkışmasına bağlı olarak gelişen kompresyon nöropatisidir. Bu klinik çalışmada, KTS tanısı ile tedavi edilen 92 olgu ile ilgili deneyimlerimiz sunulmaktadır. Olgular, yaş, cinsiyet, hazırlayıcı unsurlar, fizik muayene bulguları, uygulanan cerrahi tedavi yöntemleri ve komplikasyonlar dikkate alınarak incelendi. Olguların yaş ortalaması 49 olup, 88’i kadın ve 4’ü erkek idi. En sık karşılaşılan hazırlayıcı unsur, ellerin yoğun strese maruz kalması idi. Noktürnal parastezi, en sık gözlenen bulgu idi. Tinel bulgusu ve falen testinin duyarlılıkları sırasıyla %62 ve %52 olarak bulundu. Tüm olgularda açık cerrahi dekompresyon uygulandı. Olguların 60’ında klasik, 58’inde ise kısa dikey kesi tercih edildi. Operasyon sonrası erken dönemde dikiş hattında ağrı ve el bileğinde hareket kısıtlılığı, klasik dikey kesi ile açık cerrahi dekompresyon uygulanan olgularda daha sık görüldüğü gözlendi. Sonuçta, kısa dikey kesi ile daha tatminkar sonuçlar elde edildiği ve bu geriye dönük çalışmadan elde edilen sonuçların batı kaynaklarında ki verilerle korelasyon gösterdiği saptandı. Carpal tunnel syndrome is a compression neuropathy which occurs due to compression of median nerve at the wrist level. In this clinical study, our experiences with 92 cases were presented. Cases are reviewed regarding age, sex, predisposing factors, physical examination, surgical procedures and complications. Mean age of cases was 49 years. 88 of these cases were female and 4 were male. Most common predisposing factor was exposure of hands to intense distress. Commonly observed symptom was nocturnal paresthesia. Sensitivity of tinel sign and phalen’s test were 62% and 52%, respectively. Open surgical decompression was performed. For sixty of cases, classic vertical incision and for remaining 58, short vertical incision was preferred. Postoperatively, pain at the suture line and restricted wrist movement were more observed in cases which classic vertical incision was used. In conclusion, better results were obtained with short vertical incision and results of this study were correlated with western literature.
- Published
- 2011
48. İskemik deri ülserlerinin tedavisinde mezoterapinin etkisi: Tavşanlarda deneysel çalışma
- Author
-
Kantürk, Riza, Akın, Selçuk, and Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Plastic and Reconstructive Surgery ,Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ,Skin ulcer ,Ischemia ,Mesotherapy ,Wounds and injuries ,Wound healing - Abstract
Kronik yara tanımı üzerinde uzlaşma sağlanamamış bir konu olsa da genellikle kronik yara, beklenen zaman içinde iyileşmeyen yara fikrini aktarmak için kullanılan bir terimdir. Cilt ülseri tanımı da artık kronik yara tanımı içinde değerlendirilir. Araştırmalar iskeminin yara iyileşmesini olumsuz etkilediği ve kronik yara oluşumuna neden olduğunu göstermiştir.Mezoterapi kelime olarak Yunancadan ?mesos?, orta ve ?therapia? tedavi etmek sözcüklerinden türemiştir. Mezoterapi enjeksiyonlarının hedefi çeşitli amaçlar doğrultusunda mezodermi uyarmaktır. Mezoterapide kullanılan maddeler hastanın ihtiyaçlarına göre bireysel olarak belirlenir.Çalışmamızda Revitacare laboratuarlarının saç mezoterapisi için piyasaya sunduğu ?Hair Care? preparatı kullanıldı.Çalışmada, tavşan kulağı üzerinde iskemik yara modeli oluşturuldu. Deneklerde oluşturulan yaralar, Grup 1: işlem yapılmayan yara grubu, Grup 2: 1 seans serum fizyolojik(SF) ile mezoterpi uygulanan yara grubu, Grup 3: 3 seans serum fizyolojik(SF) ile mezoterapi uygulanan yara grubu, Grup 4: 1 seans ?Revitacare Hair Care? ile mezoterapi uygulanan yara grubu, Grup 5: 3 seans ?Revitacare Hair Care? ile mezoterapi uygulanan yara grubu, Grup 6: 1 seans mekanik etki uygulanan yara grubu, Grup 7: 3 seans mekanik etki uygulanan yara grubu olacak şekilde 7 gruba ayrıldı.Gruplar arasında yara iyileşme parametreleri skorlarına bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilmiştir. Gruplar arasında yara iyileşme parametreleri karşılaştırıldığında yara iyileşmesinin en iyi olduğu grup 1 seans ?Revitacare Hair Care? ile mezoterapi uygulanan yara grubu (Grup 4) olarak belirlenmiştir.Sonuç olarak, kronik yaraların tedavisinde sistemik ve topikal ilaç uygulama yollarının yanı sıra mezoterapinin de yara iyileşmesinde etkili olabileceğini ortaya koymuştur. Ancak, özellikle mezoterapinin optimal seans sayıları ve seans aralıklarını belirlemek için insanlar üzerinde yapılacak klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. Although the description of term chronic wound is not clearly defined and consensus on defination is not established, phrase chronic wounds, clearly is intended to convey the idea of wounds that do not heal in a timely fashion. The entire category of skin ulcers is also now included in the term chronic wound. Investigations have shown that ischemia adversely effects wound healing and leads to chronic wounds.Mesotherapy (from Greek mesos , ?midle,? and therapeia, ?to treat medically?) is a nonsurgical treatment modelity. The aim of mesotherapy injections is to stimulate the mesoderm for veriety of purposes.Substance selection for mesotherapy injections is based on patients individual needs.In this study a mesotherapy solution for global treatment of various hair problems ?Revitacare Hair Care? preparation is used.The study is performed on ischemic wound model, created on rabbit?s ear. The wounds are devided to 7 different groups. Group 1: the wounds are left to heal with no further intervention. Group 2: 1 session of mesotherapy with physiological saline solution is utilised. Group 3: 3 sessions of mesotherapy with physiological saline solution is utilised. Group 4: 1 session of mesotherapy with ?Revitacare Hair Care? is utilised. Group 5: 3 sessions of mesotherapy with ?Revitacare Hair Care? is utilised. Group 6: 1 session of mechanicaly insertion of the needle without injection of any substance is performed. Group 7: 3 sessions of mechanicaly insertion of the needle without injection of any substance is performed.According to wound healing indicator scores, statisticaly significent results were obtained among groups.In compareson with wound healing parameters between groups, the Group 4 (1 session of mesotherapy with ?Revitacare Hair Care? utilised group ) is found to be most effective in wound healing.In conclusion, with systemic and topical ways of applications, it is shown that, also mesotherapy might be effective in wound healing.But, to determine the optimal number of sessions and interval time between sessions more clinical studies are need to be performed. 48
- Published
- 2010
49. Gangrene of the upper extremity in the newborn
- Author
-
A. Uysal, Mesut Özcan, N. Köksal, Shelley J. Akin, Güzin Yeşim Özgenel, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı/El Cerrahisi Bilim Dalı., Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatri Anabilim Dalı., Özgenel, Güzin Yeşim, Akın, Selçuk, Uysal, Afşin, Köksal, Nilgün, Özcan, Mesut, AAH-4233-2021, and AAH-5064-2021
- Subjects
Male ,Plastic surgery ,Newborn disease ,Heart disease ,Birth trauma ,medicine.medical_treatment ,Embolism ,Clinical examination ,Ischaemia ,Infection prevention ,Congenital disorder ,Amputation ,Priority journal ,Gangrene ,Dehydration ,Antibiotic agent ,Thrombosis ,Limb perfusion ,Arm ,Blood clotting disorder ,Limb injury ,Human ,medicine.medical_specialty ,Artery thrombosis ,Infusion fluid ,Polycythemia ,Article ,Sepsis ,Case report ,Coagulopathy ,medicine ,Heart Catheterization ,Blood Vessel Injury ,Compartment Syndromes ,Congenital heart disease ,business.industry ,Infant ,Newborn ,medicine.disease ,Surgery ,Birth injury ,Clinical feature ,Limb gangrene ,Etiology ,Neonatal arterial-occlusion ,business ,Conservative treatment - Abstract
Gangrene presenting at birth is a rare clinical problem; it results from diminished perfusion of a part of the body, usually the extremities. A variety of aetiological factors may account for this situation. Arterial thrombosis, emboli, trauma, congenital heart disease, sepsis, coagulopathy, polycythaemia, congenital bands, and birth trauma are some of the causes which should be considered. In the majority of cases, an aetiological factor is not identified. The management of neonatal gangrene is usually conservative, preventing infection of the affected part and allowing the gangrenous portion to declare itself in order to optimise future reconstruction and rehabilitation. In this paper, two cases of newborn with gangrene of an upper extremity are reported.
- Published
- 2000
- Full Text
- View/download PDF
50. Doksorubisin ekstravazasyonunun sebep olduğu doku hasarını önlemek için karnitin kullanımı
- Author
-
Menderes, Vedat, Akın, Selçuk, and Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Plastic and Reconstructive Surgery ,Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi - Abstract
Antineoplastik ajanlar artan bir şekilde kullanıldığından dolayı ekstravazasyon hasarlanmaları sık görülür hale geldi. Literatürde kemoterapi alan hastaların %0,5-6'sında ekstravazasyon yaralanması görülür. Doksorubisin ekstravazasyon yaralanmalarına sebep olan ajanlardan biridir. Cilt altı dokudan metabolize edilerek uzaklaştırılamadığı için civar dokularda toksik etkisiyle hasar ve nekroz oluşturmaktadır. Bu deneysel çalışmada amaç; hücre düzeyinde oksidatif kaynaklardan enerji akışını düzenleyen ve antioksidan etkisi olan karnitini kullanarak, progresif şekilde ilerleyen doksorubisin ekstravazasyonunu engellemek ve yarayı tedavi etmektir.Çalışmada 56 adet Sprague-Dawley cinsi erişkin dişi sıçan kullanıl-dı. Sıçanların ortalama ağırlıkları 260 ± 20 gr idi. Sıçanlar 7 gruba randomize edildi ve her bir grup 8 sıçan içermekteydi. Tüm sıçanların sırt derisi tıraşlan-dıktan sonra ekstravazasyon oluşturmak için doksorubisin uygulandı. 1.grupta; sadece doksorubisin (Kontrol gurubu), 2.grupta; doksorubisin+1 günlük lokal karnitin, 3.grupta; doksorubisin + 7 günlük lokal karnitin, 4.grupta; Doksorubisin + 1 günlük sistemik karnitin, 5.grupta; doksorubisin + 7 günlük sistemik karnitin, 6.grupta; doksorubisin + 1 günlük lokal +1 günlük sistemik karnitin, 7.grupta: Doksorubisin + 7 günlük lokal +7 günlük sistemik karnitin uygulandı. Sıçanlar ülser oluşumu ve progresyonu açısından 4 hafta takip edildi. İkinci haftanın sonunda her gruptan birer ve dördüncü haftanın sonunda kalan tüm sıçanlar sakrifiye edildi. Haftalık olarak nekroz alanı öl-çümleri ve histopatolojik değerlendirmeleri yapıldı. Bu çalışmada, p?0,05 ista-tistiki olarak anlamlı kabul edildi.Karnitin tedavisinin ülser oluşumu ve progresyonu azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle, bu etki 7 gün için sistemik ve lokal kombine tedavi alan Grup 7'de istatistiki olarak en fazla gözlenmiştir (p?0,05). (Statistical Package for the Social Sciences 13.0 test).Sonuç olarak, çalışmamız tekrarlayıcı lokal ve sistemik karnitin en-jeksiyonlarının extravazasyon yaralanmalarını azalttığını gösterdi. Karnitininin antioksidan etkisinin olasılıkla bu sonuca katkıda bulunduğu kanısına vardık.Anahtar Kelimeler: Ekstravazasyon hasarlanması, Doksorubisin, Karnitin. Extravasation injuries become commonly seen, since antineoplastic agents are increasingly used. In literature, extravasation injuries are seen in 0,5-6% of patients receiving chemotherapy. Doxorubicin is one of the agents causing extravasation injuries. Because it can not be removed by metabolization from the subcutaneous tissue, it causes injury and necrosis in the surrounding tissues by its toxicity. The aim of this experimental study is to prevent progressive doxorubicin injury and to treat the wound by using carnitine which regulates the energy flow from oxidative sources in cellular level and has an antioxidation effect.In the study, 56 adult Sprage ? Dawley female rats were used. The average weight of these rats was 260 ± 20 gr. Rats were randomised in 7 groups and each group includes 8 rats. After shaving the back of the rats, doxorubicin was applied to develop extravasation injury. In group 1 (control group); only doxorubicin, in group 2; doxorubicin and for one day local carnitine, in group 3; doxorubicin and for seven days local carnitine, in group 4; doxorubicin and for one day systemic carnitine, in group 5; doxorubicin and for seven days systemic carnitine, in group 6; doxorubicin and for one day local carnitine + for one day systemic carnitine, in group 7; doxorubicin and for seven days local carnitine + for 7days systemic carnitine were applied. Rats were followed for 4 weeks for ulcer formation and progression. At the end of the second week, one of the rats from each group and at the end of the forth week, the remaining rats were sacrified. The measurement of the area of necrosis and histopatological evaluations were performed every week. In this study, a value of p?0,05 was accepted statistically significant.Carnitine therapy has been shown to be effective in reducing the ulcer formation and progression. Especially, this effect was statistically observed maximum in group seven receiving systemic and local combined regimen for 7 days (p?0,05). (Statistical Package for the Social Sciences 13.0 test)In conclusion, our study showed that repetetive local and systemic carnitine injections decrease extravasation injuries. We concluded that the antioxidation effect of carnitine may possibly contribute to this result.Key Words: Extravasation injury, Doxorubicin, Carnitine. 60
- Published
- 2008
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.