Search

İşsizlikolgusu, bireyleri ücret gelirinden yoksun bırakması nedeniyle öncelikle veçoğunlukla ekonomik boyutu ile ele alınan bir kavramdır. Ancak işsizliğinekonomik boyutu yanında psikolojik anlamda da bireyler üzerinde ciddi etkileriolduğu bilinmektedir. Özellikle işsizlik sürecinin uzaması, işsizliğin nedenolduğu psikolojik sorunları arttırabilmekte, bireylerin iş bulma ümidinikırarak bireyleri işgücü piyasalarından uzaklaştırabilmektedir. Bu çalışmadaÇanakkale ilinde yükseköğrenim mezunu işsiz bireylerin psikolojik durumu veişsizlik süresi arasındaki ilişkisi araştırılmıştır. Genel Sağlık Anketi ile315 yükseköğrenim mezunu işsizden toplanan veriler, Çanakkale ilindeyükseköğrenim mezunu işsizlerin yarısından fazlasının yüksek depresyon riskindeolduğunu göstermiştir. İşsizlik süresi ile depresyon riski arasında birilişkinin varlığı tespit edilmiştir. İşsizlik süresi boyunca depresyon riskipuanları Evre Teorisine benzer şekilde dalgalanmalı bir seyir izlemiştir.

KOBİ’ler ekonomik ve iktisadi hayatın gerek yarattıkları katma değer gerekse istihdam ettikleri insanların çokluğu nedeni ile ülke ekonomileri için kritik bir öneme sahiptir. Bu derece değerli ve önemli olan kurumların sağlıklı temeller üzerinde büyüyüp gelişebilmeleri amatörlükten uzak profesyonelce bir yaklaşımla yönetilmeleri ile mümkün olabilir. Bu anlayışın hayat bulmasının somut bir karşılığı olarak KOBİ danışmanları, küçük ve orta ölçekli işletmelerin varlıklarını korumaları ve geliştirmeleri için biz çözüm olabilir.2016 yılında KOSGEB ‘in desteği ile Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yeterlilik hazırlanmış ve Resmi gazetede yayınlanmıştır. Temel amaç KOBİ’lere genel işletmecilik, insan kaynakları, finans, üretim, satış ve pazarlama gibi temel işletmecilik alanlarında profesyonel destek verecek olan kişilerin bilimsel kriterlere göre belirlenmesidir.Belgeli danışmanların istihdam edilmeleri durumunda, işletmenin katlandığı maliyetler KOSGEB tarafından ayrıca karşılanabilmektedir. Bu yönüyle belgeli personelin çalıştırılması teşvik edilmektedir.Ama geçen periyotta ihtiyaca cevap verecek miktarda KOBİ danışmanı yetiştirilememiştir. 8 teorik, 5 uygulama sınavı üzerine kurulu olan yeterliliğin şu ana değin yapılan sınavlarında, sınava giren yüzlerce aday arasında başarılı olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Sebepleri genel olarak incelendiğinde en büyük problemin ölçme ve değerlendirme aracı olarak kullanılan yeterliliğin içerik ve şartlar bağlamında çok ağır olduğu söylenebilir, SMEs have a critical prescription for the economy of the country with the added value created by the economic and economic life as well as the multiplicity of people they employ. It is possible that institutions that are so precious and important can grow and develop on healthy bases by managing them away from the amateur with a professional approach. As a concrete counterpart of this understanding, SME consultants can be a solution for protecting and improving the assets of small and medium-sized businesses. In 2016, the qualification was prepared by the Professional Qualifications Authority with the support of KOSGEB and published in the Official Gazette. The main objective is to determine the persons who will give professional support to SMEs in basic business areas such as general business, human resources, finance, production, sales and marketing according to scientific criteria. In the event that certified consultants are employed, the costs incurred by the operator can be covered separately by KOSGEB. In this way, the employment of certified personnel is encouraged. But in the last period, the SME consultant was not trained in the amount that would answer the need. The number of successful candidates among the hundreds of candidates who have gone through the examination is not a finger of a hand, When the reasons are examined in general, it can be said that the adequacy of the biggest problem as a measurement and evaluation tool is very heavy in terms of content and conditions.

Teknolojideki baş döndürücü gelişim her alanda önemli etkiler yaratmaktadır. Mevcut bilgiler sürekli olarak değişmekte ve yetersiz kalmakta, her geçen gün ortaya çıkan yeni bilgiye uyum sağlayan işletmeler, bu gelişmelerden en iyi verimi alarak rekabetçi piyasa koşullarında bir adım öne geçmek istemektedirler. İşletmelerin büyük bir hızla değişen bilgiye uyum sağlamaları için kullandıkları en önemli araç, hiç kuşkusuz hizmet içi eğitimdir. Elbette teknolojideki bu gelişim, geleneksel olarak yapılan eğitimin yerini, teknoloji temelli eğitime bırakmasına neden olmaktadır. Bu sayede, hem işgörenin teknoloji okuryazarı olarak iş süreçlerinde değişen teknolojiye daha kolay uyum sağlaması, hem de geleneksel yöntemlere göre daha ekonomik ve etkili bir eğitim süreci ortaya çıkarabilmek amaçlanmaktadır. Elbette teknolojideki sürekli gelişim, teknoloji temelli eğitimde de sürekli değişime neden olmakta ve hangi teknolojilerin eğitim süreçlerinde daha etkili olabileceği ve bu teknolojinin en doğru nasıl kullanılacağı sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunlara bir çözüm olabileceği düşüncesiyle çalışmamızda, hizmet içi eğitim sürecinde başvurulan teknoloji uygulamalarına ve bunların etkilerine değinilecektir, Development of technology at an unprecedented rate cause significant effects in all areas. Existing knowledge become useless and insufficient with businesses coming up markets adapted to new knowledge. These businesses target obtaining best productivity from the technological developments and reach one level further under competitive market conditions. Businesses use in-service training programs as the most effective tool for adapting new markets. Obviously, in-service training programs transform from a traditional education approach to technology based training processes as a result of technological development. In this way, both technology literate employer’s increased adaptation to business processes based on changing technology and a more effective and economical training process could be realized at the same time. Continuous change in technology also lead changes in technology based education as well and the problems such as preference of technological applications for training processes and how they could be best implemented arise. The study aims to identify technological applications used in in-service training courses and their effectiveness

Industrial relations are changing and developing fast in today’s world. This situation leads changes in the working conditions of individuals. Development of industry, increased competition environment, obtainment of continuity and productivity in production, together with the never ending needs of humankind have caused a new 7/24 hours non-stop working organization rather than traditional day working hours between 08.00 and 17.00. The changes that occurred in working hours also resulted in the existence of various shift systems. Shift system is conducted in various working periods. These different working periods lead to multi-dimensional and changing problems on the individual. Especially, night shift as one of the shift systems is when this situation is seen most significantly. Because human body has the formation to do physiological and mental activities during the day and rest and sleep during the evening and night hours. Therefore night shift causes more negative effects over workers compared to other shifts. Some of the significant negative effects that come fore are physiological, psychological and sociological problems. The study focuses on the negative effects of night shift over workers and puts forward measures and suggestions to eliminate all of the mentioned problems, Günümüz dünyasında endüstri ilişkileri hızla gelişmekte ve değişmektedir. Bu durum bireylerin çalışma koşullarında da çeşitli değişimlere neden olmaktadır. Endüstrinin gelişmesi, artan rekabet ortamı, üretimde sürekliliğin ve verimliliğin sağlanması, aynı zamanda insanoğlunun ihtiyaçlarının hiç bitmemesinin bir sonucu olarak, geleneksel çalışma saatleri olan sabah saat 08.00 akşam saat 17.00 çalışma biçimleri yerini, üretimin veya hizmetin 7 gün 24 saat ara verilmeksizin gerçekleştiği bir çalışma biçimine bırakmıştır. Çalışma saatlerinde meydana gelen bu değişimler vardiyalı çalışma sisteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Vardiyalı çalışma sistemi çeşitli periyotlar halinde gerçekleştirilmektedir. Söz konusu bu periyotlarda gerçekleştirilen çalışma biçimleri birey üzerinde çok boyutlu ve değişken sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle vardiyalı çalışma sisteminin bir bölümünü oluşturan “gece çalışması”nda bu durum daha etkili bir şekilde görülmektedir. Çünkü insan vücudu; gündüz saatlerinde bedensel ve zihinsel aktivitelerini gerçekleştirmeye, akşam ve gece saatlerinde ise dinlenme ve uyku ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir yapıya sahiptir. Bu nedenle “gece çalışması”, işçiler üzerinde vardiyalı çalışma sisteminin diğer periyotlarına nazaran daha fazla olumsuz etkinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Gece çalışmasının, gece çalışan işçiler üzerinde meydana getirdiği bu olumsuzlukların başında; fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkiler gelmektedir. Yapmış olduğumuz bu çalışmada, gece çalışmasının işçiler üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkiler değerlendirilerek, tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak amacıyla alınması gereken önlemler ve öneriler ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: Türk Çalışma Hayatı, Vardiyalı Çalışma, Gece Çalışması, Gece Çalışan İşçiler, Gece Çalışmasının Etkileri

Tarihsel bir süreçte gerçekleşen küreselleşme, birçok alanda değişimleri beraberinde getirmiştir. Küreselleşme sürecinde en önemli değişim ise çalışma ilişkilerinde yaşanmıştır. Çalışma ilişkilerinin esnekleşmesi, uzmanlaşmanın artması, ucuz işgücünün daha kolay bulunur hale gelmesi, çalışanların sosyal ve ekonomik haklarını kaybetmeleri vb. sebepler yoksullaşma oranının da giderek artmasına yol açmıştır. Küreselleşme ile sendikaların güç kaybetmesi, çalışanların sosyal ve ekonomik haklarını savunan en önemli kurumların asıl görevlerini yerine getirememelerine neden olmuştur. İlaveten, işyerlerinde işverenlerin uyguladıkları çeşitli sendikasızlaştırma politikaları, sendikalı işyerlerinin ve sendikalı işçi sayısının azalmasına yol açmış, sendikasızlaştırma gün geçtikçe artan yoksulluğu temsil etmeye başlamıştır. Bu çalışmada küreselleşme, yoksulluk ve sendikaların yoksullukla mücadelede üstlendikleri rol açıklanmıştır

Sosyal güvenlik sistemleri; insanların hayatta kalma sürelerinin uzaması ve yaşlılık dönemlerinde daha iyi yaşam koşullarına sahip olma isteğinin artması karşısında yeni arayışlara girmek zorunda kalmıştır. Sosyal devlet ilkesinin gerekleri doğrultusunda hizmet vermeye çalışan sosyal sigortalar, çeşitli zorluklarla karşılaşmaya başlayınca özellikle bireyi öne çıkaran ve tasarruf eğilimini artırıcı tedbirler üzerinde durmaya başlamışlardır. Toplumsal dayanışmayı sağlayan ve kuşaklar arasında önemli bir görevi olan sosyal sigortalardan vazgeçilmesinin doğru olmayacağı yönündeki genel kanı, sosyal sigortalara ilave olarak tamamlayıcı özel programların düzenlenmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Dünya genelindeki gelişmelerden hareketle, ülkemizde de sosyal sigortaların yaşlılık sigortasına ilave olarak özel emeklilik sistemi tesis edilmiştir. Bireysel emeklilik sistemi adıyla kurulan yeni özel emeklilik programı, 27 Ekim 2003 tarihinden itibaren fiili olarak üye kaydetmeye başlamış bulunmaktadır. Söz konusu sistem, katılımcılara yaşlılık döneminde ek gelir sağlamayı hedeflemektedir.

oz Endüstrileşme süreciyle birlikte artan iş kazaları birçok ekonomik ve sosyal problemlere yol açmış, işçileri, işletmeleri ve tüm toplum kesimlerini ilgilendiren bir sorun haline dönüşmüştür. İş kazalarıyla ilgili yapılan araştırmalar, işyerlerinde meydana gelen kazaların; genelde işyerlerindeki elverişsiz ortam koşullarından, tasarım hataları ve sistem aksaklıklarından, insan faktörüne ait yetersizliklerden, eğitim ve denetim eksikliğinden ya da bütün bu faktörlerin etkileşiminden kaynaklandığını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, işçilerin çalışırken dikkatsiz davranmaları, çeşitli hataları ve beceri eksiklikleri, bütün iyi niyetlerine rağmen bazı kaza etkenlerini görmezden gelmeleri, kazaların meydana gelmesinde büyük rol oynamaktadır. Yine yapılan araştırmalar, aslında iş kazalarının işyerlerinde alınabilecek etkin ve yerinde tedbirlerle önlenmesinin mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun için Öncelikle ekonominin tüm kesimlerinde, yeterli bir işçi sağlığı ve iş güvenliği kültürü ve bilincinin oluşturulması sağlanmalıdır. Bu bilincin oluşmasında, sendikaların, devletin ve işverenlerin iş güvenliği eğitimine büyük önem vermesi gerekmektedir. Ayrıca, devletin, işyerlerinde işçilerin sağlıklı ve güvenli koşullar altında çalıştırılmalarını sağlamak için denetim mekanizmasına daha fazla işlerlik kazandırması gerekmektedir. Sonuç olarak, işletmelerin en değerli varlığı olan insan kaynağının işyerlerinde korunması ve verimliliğinin artırılması için çalışma ortamındaki risk faktörlerinin en aza indirgenmesi, sağlıklı, güvenli ve insancıl bir ortam oluşturulması ve buna yönelik önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Bu çalışmada; tüm toplum kesimleri üzerinde olumsuz etkileri bulunan iş kazalarını hangi faktörlerin etkilediği ve bunları önlemek için neler yapılması gerektiği ortaya konmak istenmiştir. Bu doğrultuda, yapılan anket ve mülakat uygulaması ile işçilerin, işverenlerin, işletme yöneticilerinin, işçi ve sendika temsilcilerinin görüşleri alınarak çözüm yolları ortaya konmaya çalışılmıştır ııı ABSTRACT Work accidents increased with industrialization and caused many economic and social problems now became a problem concerning workers, corporations and entire society. According to researches conducted about work accidents, it was found that generally unsuitable working environmental conditions, design defaults, system malfunctions, inadequacy of human factor, lack of control and audition or a combination of these factors are main causes of work accidents. Additionally, careless workers, their different mistakes, lack of talent and ignorance of some accident causes also play big role in work accidents. Researches also imply that work accidents may be prevented by effective and proper measurements. In order for this to happen fistly a labor safety culture and consciousness must be formed within entire economic sphere. Within the formation of this consciousness state, employers and labor unions must attach utmost importance to labor safety training. Moreover, government must make control mechanism more functional in order to achieve labor safety and health. Consequently, to enhance efficiency and protect labor in workplaces, risk factors must be minimized, a healthy, safe and humane working environment must be provided and measurements tuwards these objectives must be taken. Within this workshop, factors effecting work accdents which have negative effects upon entire society and ways of preventing these are discussed. In this regard views of workers, employers, corporation mangers and union representatives were determined by interviews and questionnaires and possible solutions were put forward. IV 192

Çağımızda ergonomi, iş sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirildiğinde risk faktörleri açısından iş hayatında önem arz eden konulardan birisidir. Çevresel ergonomik risk faktörlerinin azaltılması aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliğinin etkinliğini arttıran unsurlardan biri olarak ifade edilmektedir. Çalışmanın amacı, çevresel ergonomik risk faktörlerine dair çalışan algılarının, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği algılarına nasıl bir etkisinin olduğunun ortaya koyulmasıdır. Çalışmada ergonomik risk faktörlerinden çevresel ergonomik risklerin özel bir banka çalışanlarının değerlendirmelerinin yer aldığı bir alan araştırılması yapılmıştır. Öte yandan elde edilen bulgular ışığında çevresel ergonomik risk faktörlerine dair algının iş sağlığı ve güvenliğine etkisinin, banka çalışanlarının çeşitli demografik özelliklerine göre de değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırmada ses-gürültü, aydınlatma, havalandırma-iklimlendirme, tozlar, radyasyon ve çalışma alanında yer alan materyallerin ergonomik açıdan katılımcılar tarafından değerlendirilmesi ve iş sağlığı ve güvenliği algılarına etkisi araştırılmıştır. Elde edilen bulgularda ses ve gürültü risk faktörü hariç olmak üzere, çevresel ergonomik risk faktörlerinden havalandırma – iklimlendirme, aydınlatma, tozlar, alan ve alana ait materyaller ve radyasyonda meydana gelen algısal değişikliklerin, iş sağlığı ve güvenliğine etkisinin olduğu gözlemlenmiştir. İnsanın temel ihtiyaçlarından olan çevresel ergonomik ihtiyaçlar nedeniyle, banka çalışanları tarafından çevresel ergonomik risk faktörleri ile ilgili kuvvetli algıların bulunduğu ortaya koyulmuş ve altı adet hipotezin beş adedinin desteklenmesi suretiyle, çalışanların çevresel ergonomik risk faktörleri algılarının iş sağlığı ve güvenliği algılarına hem istatistiksel hem de literatür açısından etkisinin olduğu ortaya koyulmuştur. Etkiler göz önüne alındığında aydınlatmanın, havalandırma ve iklimlendirmenin optimum düzeye yaklaşması durumunda, tozların varlığının azalması durumunda, radyasyon algısının azalması durumunda, alan ve alana ait meteryallerin uyumlu olarak dizayn edilmesi ile ilgili algının artması durumunda, iş sağlığı ve güvenliği algısının pozitif yönde etkilendiği gözlemlenmiştir.Anahtar Kelimeler: İSG, ergonomi, sağlık, güvenlik, risk, ergonomik risk faktörleri Ergonomics is one of the most important issues in business life in terms of risk factors when evaluated in terms of occupational health and safety. In this study, an area where ergonomic risk factors, environmental ergonomic risks, is evaluated by a private bank employee is investigated. In this research, the participants evaluated the sound-noise, lighting, ventilation-air-conditioning, dust, radiation and materials in the study area from the ergonomic point of view and their effect on occupational health and safety perceptions.The aim of the study is to determine the effect of employee perceptions of environmental ergonomic risk factors on occupational health and safety perceptions. On the other hand, in the light of the findings, the effect of the perception of environmental ergonomic risk factors on occupational health and safety was evaluated according to the demographic characteristics of the bank employees. It was observed that the environmental ergonomic risk factors, except sound and noise risk factors, had effects on ventilation, air conditioning, lighting, dusts, field and area materials and radiation, and occupational health and safety. At the same time, differences in perceptions of participants in terms of risk factors according to various demographic characteristics were determined.Due to environmental ergonomic needs, which are one of the basic needs of human beings, it has been demonstrated by bank employees that there are strong perceptions about environmental ergonomic risk factors and by supporting five of six hypotheses, the effects of perceptions of employees' environmental ergonomic risk factors on occupational health and safety perceptions in terms of both statistical and literature It has been revealed that. Considering the effects, it is observed that the perception of occupational health and safety is positively affected if the lighting, ventilation and air conditioning approach to the optimum level, the presence of dust decreases, the radiation perception decreases, the materials of the area and area are designed in harmony.Key Words: OHS, ergonomics, health, safety, risk, ergonomic risk factors 143

Çocuk ve gençler, korunmaya muhtaç dezavantajlı kişilerdir. Bu yüzden ortamları, çalıştıkları iş ve hukuki hakları yetişkinlerden farklı olmak ve yasalarla korunmak zorundadır. Çocuk ve genç işçi çalıştırmanın temel nedeni, yoksulluktur. Çocuk ve genç işçi çalıştırma fiziksel, psikolojik ve ahlaki birçok konuda sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bununla birlikte iş sağlığı ve güvenliğinden yoksun koşullarda çalışma, eğitimsizlik, düşük ücret gibi sorunlar yaşanmasına da neden olmaktadır. Çocuk ve genç işçi çalıştırmanın sorunları da sonuçları da küreseldir. Bu nedenle özellikle çocuk çalıştırılmasını ortadan kaldırmak için ulusal ve uluslararası çalışmalar yürütülmektedir. Türkiye'de, son dönemlerdeki hukuki yaptırımların ağır olması ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları sayesinde özellikle çocuk işçi çalıştırılması üzerine önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Çocuk işçiliğinin sonlandırılması için öncelikle toplumun bilinçlendirilmesi ve duyarlı hale getirilmesi gerekmektedir.Bu çalışmada, çocuk ve gençlerin hangi sebeplerle eğitim çağında istihdama yöneldiklerini ve çalışma yaşamlarında ne gibi sorunlarla karşı karşıya kaldıkları belirlenmek istenmiştir. Bu amaç doğrultusunda, İzmir Kemalpaşa Küçük Sanayi Sitesi'nde gerçekleştirilen görüşme yöntemi ile çocuk ve genç işçilerin eğitimi, çalışmaya iten nedenler, çalışma süreleri, çalışma ortamları, ücret, iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. Children and the young ones are disadvantageous and in need of protection. Therefore, their working environment, jobs and legal rights must be different than that of adults. The main reason of child and young labor is poverty. Children and young labor causes physical, psychological and moral problems. Moreover, it leads to problems like lack of education, low wage and problems regarding working in an environment lacking occupational health and safety. The reasons and the consequences of child and young labor are both global. That's why, both national and international studies are being conducted to terminate child labor. Recently, important advancements have taken place in child labor in Turkey due to heavy legal enforcements and by the help of non-governmental organizations. First of all, society awareness and sensitivity should be enhanced in order to be able to cease child labor. This study aims to determine the reasons why children and young ones need to work and to express the problems they face at work. With regards to this, by interviews conducted in Kemalpaşa Small Industrial Area, relationship between education of children and the young workers, underlying reasons for employment, working hours, wage, working environments, and occupational health and safety is discussed. 202

Sendikal örgütlenmenin düşük olduğu sektörlerden biriside perakende sektörüdür. Perakende sektöründe sendikal örgütlenmeyi ve sendikalara üye olmayı etkileyen bireysel, çevresel ve örgütsel faktörler mevcuttur. Sendikal algı, sendikal farkındalık ve sendikal memnuniyet bireysel faktörleri oluşturmaktadır. Söz konusu faktörlerden sendikal algının ve farkındalığın yeterince oluşmaması işçilerin sendikalara üye olmasında çekimser davranışlar sergilemesine yol açmaktadır. Çekimser davranan işçiler ya sendikaya üye olmamakta ya da üye olduğu sendikadan memnuniyet duymamaktadır.Perakende sektörünün zorlayıcı ve yıpratıcı çalışma koşulları sektörde çalışan işçiler için sendikal örgütlenmeyi gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada sendikal algı, sendikal farkındalık ve sendikal memnuniyet arasındaki ilişki izah edilmek istenmiştir. Bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilen anket çalışması ile Çanakkale ili Merkez ilçesinde faaliyet gösteren süpermarket ve hipermarketlerde çalışan sendika üyesi olan ve olmayan işçilerin sendikal algı, sendikal farkındalık ve sendikal memnuniyetleri arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. One of the sectors in which union organization is low is the retail sector. In the retail sector there are individual, environmental and organizational factors that influence union organization and membership in trade unions. Trade union perception, trade union awareness and trade union satisfaction are the individual factors. It leads to abstaining behaviors in the membership of workers to trade union because of the lack of trade union perception and trade union awareness among these factors. Workers who are abstaining either are not a member of the trade union or are not satisfied from trade union. The demanding work conditions of the retail sector require union organization for workers working in the sector. In this study, it was explained the relationship between trade union perception, trade union awareness and trade union satisfaction. Performed in the direction of this purpose, the relationship between trade union perception, trade union awareness and trade union satisfaction of workers union members and non-union members working in supermarkets and hypermarkets operating in the Çanakkale province Central district has been revealed by a survey. 164

Toplumsal yapı nedeniyle kadınlara yüklenen geleneksel roller kadını iş hayatından uzaklaştırmaktadır. Kadın annelik, eş, çocuk bakımı ve ev işleri ile uğraşırken çalışma hayatında kalsa dahi ev ekonomisine destek olmaktadır. Gerekli eğitimi alamayan kadın çalışma hayatında genel olarak hizmet sektöründe yer almaktadır. Araştırmamızda kadınlar için iş imkanı yaratan alışveriş merkezlerinde (AVM) çalışma sürelerinin esnek olması, vardiyalı çalışma, haftalık izin süresi ve kadın çalışanın müşteri ya da yöneticileri ile yaşadığı sıkıntılar incelenmiştir. Bu araştırmanın detaylandırılması adına kadınların çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunlar literatür taraması yapılmış ve AVM'lerde çalışan kadınların sorunları geliştirilerek araştırma soruları oluşturulmuştur. 5 sorun çerçevesinde oluşturulan sorular Bursa ilinde bulunan 4 AVM'de toplamda 15 kadın katılımcıya yöneltilmiştir. Araştırmamızın amacına yönelik 24 soru hazırlanarak Nitel Araştırma Yöntemi yapılandırılmış görüşme tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Bursa İlindeki 4 AVM büyüklük, konum ve müşteri portföyleri göz önünde bulundurularak seçilmiştir. Araştırmanın gerçekleştirilmesi için seçilen katılımcılar kartopu örnekleme yöntemi ile araştırmaya dahil edilmiştir. 15 katılımcıdan 5 katılımcı ilkokul, 4 katılımcı lise, 4 katılımcı önlisans ve 2 katılımcı ise lisans mezunudur. Yapılandırılmış görüşme tekniği ile oluşturulan sorular katılımcıların onayı alınarak ses kayıt cihazına kaydedilmiş ya da yazılı olarak kayıt altına alınmıştır. AVM'lerde çalışan kadın çalışanlarla yapılan görüşmeler tamamlandıktan sonra araştırmacı ses kayıtlarında herhangi bir değişiklik yapmadan görüşmelerin dökümünü gerçekleştirmiştir. Yazılı hale getirilen görüşmelerin tamamı okunarak değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucuna göre Maxqda 2018 Demo Sürümü programında temalar ve bu temaları kapsayan alt kodlar oluşturulmuştur. AVM'de çalışan kadınlar ile yapılan görüşmelerden rast gele üç görüşme seçilerek araştırmacı ve iki uzman tarafından birbirinden bağımsız olarak tema ve alt kodlamalar değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda araştırma sorularına cevaplar alınmıştır. Aynı zamanda araştırma sorularının dışında AVM'de çalışmanın zorluklarının yanında memnun edici yönlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. AVM'de kadın çalışanlar ücret, çalışma süresi, çalışma ortamı, kişisel ilişkilerden kaynaklı sorunlar ve iş-aile-yaşam dengesi gibi konularda memnun olmazken bu sorunlara karşın araştırmaya katılan katılımcıların işlerini sevdiğini ortaya çıkmıştır. Araştırmanın birinci bölümünde kadınların çalışma yaşamına girişi, kadın çalışanların istihdama katılımının belirleyicileri ve kadın çalışma profili incelenirken ikinci bölümde AVM'lerin tarihsel gelişimi ve AVM çalışma ortamında yaşanan sorunlar incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise AVM'lerde çalışan kadın çalışanların sorunları yapılandırılmış nitel araştırma yöntemi ile analiz edilerek araştırma sorularına cevaplar aranmıştır. Traditional roles imposed on women due to social structure distract women from business life. The woman supports the home economy even if she stays in working life while dealing with motherhood, spouse, housewife, child care and household chores. Women who do not receive the necessary training are generally involved in the service sector in working life. In our study, the flexibility of working hours, shift work, weekly leave period and the problems experienced by the female employee with their customers or managers were examined in shopping centers that create job opportunities for women.In order to elaborate this research, the problems that women face in working life are reviewed in the literature and research questions are constituted by developing the problems of women working in shopping malls. The questions created within the framework of 5 problems were produced and directed to a total of 15 women participants in 4 shopping malls in Bursa. For the purpose of our research, 24 questions were prepared and Qualitative Research Method was conducted with structured interview technique. In the research, 4 shopping malls in Bursa were selected considering their size, location and customer portfolios. Participants selected for carrying out the research were included in the research by snowball sampling method. 5 out of 15 participants are primary school, 4 are high school, 4 are associate degree and 2 are undergraduate.The questions created by structured interview technique were recorded to the voice recorder or recorded in writing with the consent of the participants. After the interviews with the female employees working in shopping malls were completed, the researcher recorded the interviews without making any changes in the sound recordings. All written interviews were read and evaluated. According to the evaluation results, themes and subcodes covering these themes were created in Maxqda 2018 Demo Edition program. Three interviews were selected randomly from the interviews with women working in the shopping malls and the themes and subcoding were evaluated independently by the researcher and two experts. As a result of the evaluations, answers to the research questions were obtained. At the same time, apart from the research questions, it was found out that besides the difficulties of working at the shopping center, there were satisfying aspects.While the female employees at the shopping center were not satisfied with the issues such as wages, working hours, working environment, problems related to personal relations and work-family-life balance, it was revealed that the participants in the survey loved their work. In the first part of the study, the women's entry into the working life, the determinants of female employees' participation in employment and the profile of the women's work are examined, in the second part the historical development of shopping malls and the problems experienced in the shopping malls are examined. In the third part, the problems of the female employees working in shopping malls were analyzed by structured qualitative research method and the answers to the research questions were sought. 123

Bilişim kavramı özünde bilgiyi barındırır. Bilgi ise bireylerin akıllarının alabileceği gerçeklik olgusu ve ilkeler bütünlüğü ile tanımlanmaktadır. Bilginin peşinde koşan bireyler bilgisayarın icat edilip kullanılması ile bir adım öne giderek bilgiyi bilişim yolu ile transfer etmeye başlamıştır. 20. yüzyılın son yirmi yılı içerisinde bilgi merkezli toplumlar dünya üzerinde önemli rol oynamıştır.21. yüzyılda bilişim sektörü küresel anlamda önem kazanmış ve sektör içinde çeşitli alanlara bölünmüştür. Bilgisayarın bilişim sektöründe etkinliği internet ile daha da artmış ve çeşitli alanlarda kullanımı gelişmiştir. Bu alanlardan biri olarak ortaya çıkan elektronik spor sektörü sporun tarihine önemli bir yön vermiştir. Fiziksel ve zihinsel yeteneğin hâkim olduğu sporlardan ziyade bilgisayar karşısında internet aracılığıyla yapılan hızlı düşünüp karar verebilme, mantıklı hareket edebilme gibi yeteneklerin ön planda olduğu bir spor olarak devam etmektedir.Araştırma, E-spor sektöründe çalışanların yaşadığı ve yaşamakta olduğu çeşitli sorunlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu amaçla hazırlanan anket sorularına, sektör içerisinde yer alanların vermiş oldukları cevaplar üzerine betimsel tarama yapılarak araştırma sonuçlanmaktadır. Anket çalışması Türkiye'de toplam e-sporcu sayısının resmi olarak bilinmemesinden ve çeşitli sınırlılıklardan dolayı anketleri yanıtlayan 117 kişi ile sınırlandırılmıştır.Araştırmaya katılanların sorulara vermiş oldukları cevaplar sonucunda geleceğe yönelik endişeler, yeterli oranda kazanç elde edememe ve sektörde yer alan birkaç kişinin mobbinge uğradığı görülmüş olmasına rağmen bireylerin yeni bir iş alanı olarak e-spor sektörünü tercih ettikleri söylenebilir.Anahtar Kelimeler: Bilişim, Esnek Çalışma, E-spor, E-spor Sektörü It is essentially the information about IT. Knowledge is defined by the fact that the minds of individuals can take and the integrity of the principles. A panel of individuals running ahead of knowledge was invented, and one step at a time began to transfer knowledge through informatics. Information center in the last twenty years of the 20th century.In the 21st century, the IT sector has gained global importance and has been divided into various areas within the sector. The effectiveness of the computer in the IT sector has increased with the internet and its use in various fields has improved. The electronic sports sector, which emerged as one of these areas, has given an important direction to the history of sports. It continues as a sport where abilities such as fast thinking and decision-making and sensible action are made in front of the computer rather than the sports in which physical and mental abilities are dominant.The research focuses on the various problems experienced and experienced by employees in the e-sports sector. For this purpose, descriptive surveys of the answers given by the people in the sector to the survey questions are concluded. The survey known as the official total number of e-sports in Turkey and answering surveys is limited to 117 people due to various limitations.It can be said that individuals prefer the e-sports sector as a new field of work, although it has been seen that as a result of the answers given by the research participants to the questions, concerns about the future, not being able to earn enough earnings and a few people in the sector have been mobbing.Key Words: Informatics, Flexible Working, E-sports, E-sports Sector 163

Günümüz zamanında gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin çare aradığı en önemli sosyo-ekonomik sorunlardan biri işsizliktir. İşsizlikle mücadelede pasif ve aktif işgücü piyasası politikaları olmak üzere iki temel politika izlenmektedir. Pasif politikalar işsizlere gelir desteği sağlamayı amaçlarken, aktif politikalar işsizlerin istihdam edilebilirliğinin arttırılması ve yeniden işgücü piyasalarına katılımlarının sağlanmasını hedeflemektedir. Türkiye'de istihdam edilebilirlik ve eşleştirme hizmetlerinde akla gelen ilk ve tek resmi kurum Türkiye İş Kurumu'dur. 1946 yılından beri faaliyette bulunan Türkiye İş Kurumu, 2012 yılında işsizlerin yeniden işgücü piyalarına katılımının sağlanması için interaktif ve insan odaklı `İş ve Meslek Danışmanlığı` projesini hayata geçirmiştir. Böylece kurumun işgücü piyasalarında eşleştirme ve danışmanlık hizmetleri birebir ve yüzyüze olarak uzman danışmanlar tarafından gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Türkiye İş Kurumu'nun 2012 yılı itibariyle değişen yapısı sonrasında işsizlerin danışmanlık ve eşleştirme hizmetlerinden ne kadar memnun olduklarının belirlenmesi bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. İşsiz bireylerin İŞKUR binasına gelerek ya da internet üzerinden aldıkları hizmetten ne kadar memnun olduklarının belirlenmesi için 467 katılımcıya anket uygulanmıştır. Oluşturulan anket formu ile Çanakkale Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü'nün fiziki yapısı, internet sitesi kullanım kolaylığı ve İş ve Meslek Danışmanları ile yapılan görüşmelerden memnuniyet tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın sonuçlarını göre İŞKUR'un yeni yapılanmasından katılımcıların yüksek düzeyde memnuniyet duydukları belirlenmiştir. One of the most important socio-economic problems many developing and developed contries struggle today is unemployment. Two basic policies are followed in the fight against unemployment; Passive and active labor market policies while passive policies aim to provide income support the unemployment,active policies aim to increase the employability of the unemployment and to ensure their participation in the labor market again. The first and only government agency that comes to mind on employability and matching services is Turkish Employment Agency. Having been in operation since 1946, Turkish Employment Agency launched interactive and poeple-oriented `Job and Career Consultant` project in 2012 to provide the participation of the unemployment into the labor market again. Thus one-to- one and face to face counselling service, started to be provided by agency expert consultants.The main purpose of this study is to determine how satisfied the unemployment are with the consulting and matching services after 2012, when the Turkısh Employment Agency changed its structure. A questionnaire has been conducted to 467 participants to determine how satisfied with the services via internet or personally consulting at Turkish Employment Agency with the questronnaire, it has been aimed to determine satisfaction level with Çanakkale Employment Agency Provincial Directorate Physical Structure, the ease of use of Agency website and interviews by `Job and Career Consultant` According to the results of the study, it has been seen that the participants have a high level of satisfaction with the new structure of Turkish Employment Agency. 135

İnsanoğlu, insanlığın ilk dönemlerinden beri temel ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşamını idame ettirebilmek için çalışmak zorundadır. Çalışma olgusu, tarihsel süreç içerisinde değişik aşamalardan geçerek günümüzdeki anlamını kazanmıştır. Sanayileşme ve teknolojideki hızlı gelişmelerin etkisiyle çalışma yaşamı da değişmiş ve birtakım sağlık ve güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiştir. Bu durum, günümüz modern çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliği konusunun detaylı incelenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur.Çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliğini etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerden biri de tükenmişliktir. Tükenmişlik, günümüz çalışma hayatında özellikle insanlarla birebir iletişimin yüksek olduğu sektörlerde sıkça yaşanan bir sorundur. Tükenmişlik yaşayan çalışanın, fiziksel ve zihinsel enerjisindeki düşme; hem kendi açısından, hem çalışma hayatı açısından, hem de aile hayatı açısından olumsuz sonuçlara sebebiyet vermektedir.Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulabilmesi için çalışma yaşamındaki en büyük risklerden biri olarak görülen tükenmişlik olgusunun incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, iş sağlığı ve güvenliği ile tükenmişlik arasındaki ilişki ortaya konmak istenmiştir. Bu doğrultuda yapılan anket çalışması ile Çanakkale ili sağlık sektöründe iş sağlığı ve güvenliği ile tükenmişlik arasındaki ilişki değerlendirilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: İş Sağlığı ve Güvenliği, Tükenmişlik Mankind, has had to work to meet the basic needs and to be able to maintain his life since early times of mankind. The work experience, has gained the meaning of the present by passing through different stages in the historical process. The impact of industrialization and rapid developments in technology has changed the working life and brought with it certain health and safety problems. This situation, has necessitated a detailed examination of occupational health and safety in today's modern working life.There are many factors that affect occupational health and safety in working life. One of these factors is burnout. Burnout is a frequent problem in today's working life, especially in sectors where personal communication with people is high. The drop of the physical and mental energy of the burned employee; in terms of self, working life, and in terms of family life lead to many negative aspects.In order to establish a healthy and safe working environment, the occurrence of burnout, which is considered to be one of the greatest risks in the working life, needs to be examined. In this study, it is aimed to reveal the relationship between occupational health and safety and burnout. With this questionnaire survey, the relationship between work health and safety and burnout in Çanakkale province health sector has been tried to be evaluated.Key Words: Occupational Health and Safety, Burnout 152

Gece vardiyasının, vardiyalı çalışma sistemi içerisinde işçiler üzerinde en çok etki yaratan vardiya olduğu düşünülmektedir. Standart çalışma saatlerinin dışında çalışılma zorunluluğu, işçilerin normal yaşam döngüleri üzerinde ciddi olumsuzluklar yaratmaktadır. Geceleri uyumak, gündüzleri ise sosyal aktiviteler içerisinde yer alması gereken insanların tam aksine bir düzende yaşamaya çalışması beraberinde çeşitli sorunların oluşmasına yol açmaktadır.Bu araştırmanın amacı, gece vardiyasının işçiler üzerinde yarattığı fizyolojik, psikolojik, sosyolojik ve iş kazası etkilerini incelemektir. Araştırmanın örneklemini X işletmesinde çalışan 286 işçi oluşturmaktadır. İşçiler üzerinde araştırma kapsamında geliştirilen anket uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde Man Whitney U ve Kruskal Wallis H testi kullanılmıştır.Araştırma sonucunda gece vardiyasının işçiler üzerinde fizyolojik, psikolojik, sosyolojik ve iş kazası boyutunda etkisi olduğu ve demografik özelliklere bağlı olarak farklı etkiler yarattığı sonucuna ulaşılmıştır. It is considered that night shift is the most effective one on workers among the shift work system. The necessity of working after hours creates serious negativeness on workers' routine life cycles. That people sleeping at nights and having social activities in the daytime try to live in totally different conditions causes variable problems. The aim of this study is to investigate the effects of occupational accident and sociological, psychological, physiological ones of night shift on workers. The sample of this study is comprised of 286 workers of X Company. A survey developed within the scope of the study has been conducted to the workers. Man Whitney U and Kruskal Wallis H tests have been used in analyzing the data obtained.As a result of the research, it is concluded that night shift has a sociological, psychological, physiological effects on workers, additionally occupational accident. Besides, it could create other different effects depending on demographic characteristics. 166

Topyekun kalkınma toplumun çeşitli kesimleri ve bölgelerarası iş bölümünde dengenin sağlanması bununla birlikte de kalkınmanın sosyal getirilerinin toplum kesimleri ve bölgeler arasında dengeli dağılımı kalkınma planlarının ve hükümet programlarının ilk önceliklerindendir. Günümüz toplumunun sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak ekonomik refahın iller, yöreler, bölgeler kısacası ulusun çoğunluğunu kapsayacak şekilde dengelenmesi gereği ortaya çıkmaktadır.Bu bağlamda hazırlanan çalışmada, gelişmiş toplumların da ortalama gelir düzeyi ve büyüme oranı kalkınmışlığın tek göstergesi olmayıp, gelir dağılımının düzgün olup olmadığı hangi faktörlerin etkileriyle elde edildiği, bu dağılımın sahaya ve sektöre yansıması; yani gelişmişliğin paylaşımının verileri dikkate alınmaktadır. Büyümenin ve gelişmenin sürdürebilirliği bu özellikleri işlerliğini tatbik eden bir yönetim ve üretim yapısının varlığı ile sağlanabilmektedir. Mekânda dengeli dağılımı dikkate almayan yönetimler, anlayış ve politikaları ile istikrarı temin etmekte zorlanmakta, sürdürülebilir bir gelişme yakalayamamakta ve sosyal adaletten uzaklaşmış olmaktadır.Türkiye, Avrupa Birliği'ne giriş süreciyle birlikte önceki Kalkınma planlarında teşvik tedbirleriyle süreklilik sağlanmaya çalışılan bölgesel gelişme planlarından vazgeçilerek, AB'nin de politika olarak ön şartlarından olan Bölge Kalkınma Ajansları uygulamaları ile birlikte özel sektör, bölgesel rekabet, sermaye öncelik kazanmıştır. Bu yeni politikanın uygulaması Bölge Kalkınma Ajanslarına verilmiştir. Çalışmanın temel amacı Bölge Kalkınma Ajanslarının, bölgesel gelişme farklılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik tedbirleri, hizmetlerle ekonomiyi canlandırma girişimleri, istihdama etkilerini incelemek, bölgesel yatırımları arttırma politikalarını, bölge halkının ve bölgesel kurumların kalkınmaya katılımını incelemektir.Anahtar Kelimeler: Kalkınma, Bölge, Bölge Kalkınma Ajansları. In overall development of the various segments of society and to ensure a balance in the inter-regional division of labor which will help the development of society, social returns and balanced distribution across regions development plans and government programs are one of the first priorities.As a requirement of socialstate in modern society Economic prosperty must be balanced at provinces,districts,regions,so it included by mojority of nations.With regard to work on this study, in developed countries the average income level and growth rate of development is not the only indicator of how the structure of income, which is produced with the contribution of the sector, how it is distributed among sectors and space; so that are considered in benefit of devolopment. Sustainability of growth and development and production can be achieved by the presence of the management structure that applied tothese features. The authorities take into account a balanced distribution of space, has difficulty in understanding and policies to ensure stability, social justice can not captured. And it is moved away from a sustainable development.With the accession process to the European Union in Turkey is entering a new application stage, leaving resting on a system of incentives forregional development policies in the development plan. This new approach to the capital of the road map adopted by all EU candidate countries, This new approach undertaking the task of the private sector, fund, and regional competitiveness at the forefront. The main purpouse of the Regional Development Agency of the study, measures to eliminate regional development disparities, the economy, with services to revive attempts to examine the impact on employment, regional investment raising policies, people in the region are and to examine the participation in the development of regional institutions.KeyWords: Development, Regional Development, Regional Development Agencies. 106

Türkiye'de merkezi yönetimle birlikte yerel yönetimler de çok çeşitli sosyal faaliyetler yürütmektedir. Yerel yönetimlerin bulundukları konum itibariyle bireylere ulaşmada bir takım avantajları bulunmaktadır. Özellikle bu faaliyetler belirli gruplara yönelik olarak hedeflenmektedir. Bu kapsamda belediyeler dezavantajlı gruplara (engelliler, kadınlar, yaşlılar, yoksullar, çocuklar, göçmenler) yönelik olarak sosyal politikalar geliştirerek önemli çalışmalar yapmaktadırlar. Yerel yönetimlerin dezavantajlı gruplara yönelik uyguladıkları politikaların incelendiği bu çalışmada; 5393 sayılı Belediye Kanunu ile yerel düzeyde üretilen hizmetler ve hangi imkanlar dahilinde sosyal politikaların uygulandığı incelenmiştir. Çalışmada yerel yönetimlerin ve sosyal politikanın geçmişten günümüze kadar olan gelişimlerine ve bu iki kavramın arasındaki ilişkiye de yer verilmektedir. Bu çalışmanın amacı, dezavantajlı gruplara yönelik, belediyelerin sosyal alandaki politikalarını incelemektir. Dezavantajlı grupların bağlı oldukları belediyelerin sosyal hizmet politikalarından yararlanma aşamasında ortaya çıkan faklılıkların belirlenmesi ve değerlendirilmesi de diğer bir amacı oluşturmaktadır. Bu kapsamda çalışma içersinde yürütülen bir araştırma ile TR-22 bölgesinde yapılan dezavantajlı gruplara yönelik sosyal politikalar incelenmiştir. Çalışmada literatür taraması ve alan araştırması yapılmıştır. Alan araştırması kapsamında nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Söz konusu belediyelerde görev yapan yetkililerle gerçekleştirilen görüşmelerde yarı yapılandırılmış sorular sorularak derinlemesine görüşme tekniğinden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçelerinde sosyal politika uygulamalarının daha çok engelli, kadın, çocuk ve yoksullara yönelik hizmetleri ön plana çıkarken Çanakkale Belediyesi'nin ise yoksul, yaşlı ve kadınlara yönelik sosyal politika uygulamalarının daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yerel Yönetim, Sosyal Politika, Dezavantajlı Gruplar, Yerel Yönetim ve Sosyal Politika İlişkisi. Local governments engage in several social activities in addition to central government in Turkey. Local governments have several advantages with respect to reaching individuals in their own settings. Especially several groups are targeted in these activities. In this context, municipalities design significant social policies for disadvantaged groups (disabled, women, the elderly, the poor, children, immigrants) and contribute greatly in this area. This study investigates to policies towards disadvantaged groups implemented by the local governments and discusses local level services within the scope of Law 5393 and their extent with regard to existing resources. The study also stresses the development of two fundamental concepts namely the local governments and social policy from past to present in detail and examine their relationship. The aim of the research study is to put forward policies of local governments towards disadvantaged groups in the field of social policy. Another part of the research mainly deals with identifying local government level differences with respect to the policies of social services for disadvantaged groups. In this regard, social policies Balıkesir Municipality and Canakkale Municipality in TR-22 Region have been analyzed and compared. The study also consists of a literature review and field research. One of the qualitative research techniques namely the in depth interview has been used as field research. Municipalities subject to the research study have been surveyed by using interview technique with open-ended questions. The study concludes that social policy implementations in Balıkesir and its central towns focus on disabled, women, children and the poor while they focus on the poor, eldery and women in Canakkale Municipality.Key Words: Local Government, Social Policy, Disadvantaged Groups, Local Government and Social Policy Relationship. 157

İşsizlik, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan pekçok ülkenin mücadele ettiği en önemli sosyo-ekonomik sorunlardan biridir. Geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde yaşanan ekonomik krizlerin de etkisiyle işsizlik oranları yükselmiş, kronik bir sorun haline gelmiştir. Yüksek işsizlik oranları, zaman içerisinde yapısal işsizliğe dönüşmekte ve istihdamın arttırılması önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) 2014 yılında yayınladıkları istihdam raporlarında yüksek işsizlik oranları yanında genç işsizliği ve uzun süreli işsizlik konularına özellikle dikkat çekmektedir. İşsizlik sürecinin uzaması ile bireylerin iş bulmaya yönelik umutlarının tükendiği ve iş arama davranışını bıraktıkları bilinmektedir. Bu bireyler işsiz olmalarına rağmen aktif olarak iş aramadıkları için işgücüne dahil olmayan nüfusa katılmaktadırlar. Özellikle yüksek öğrenim görmüş bireylerin işgücü piyasası dışına itilmeleri beşeri sermaye kaybına ve ekonomik anlamda önemli bir kayba yol açmaktadır. ILO ve OECD son yıllardaki istihdam raporlarında, işsizlikle mücadelede ümitsizlik nedeni ile işgücü piyasası dışına itilen bireylere yönelik alınacak önlemlere vurgu yapılmaktadır. İşsizlikle mücadele konusunda yapılacak çalışmalarda işsizliğin ekonomik boyutu kadar psikolojik boyutunun da önem kazandığı görülmektedir.Bu anlamda işsizliğin psiko-sosyal sonuçlarının belirlenmesi ve bu sonuçların iş arama davranışına etkisi bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Genç ve eğitimli işgücünün işsizliğinin önemli ölçüde arttığı bir dönemde, yüksek öğrenim almış bireylerde işsizliğin etkileri Çanakkale örneğinde incelenmektedir. Bireylerin psikolojik durumunu ve iş arama davranışını etkileyen finansal zorluk, sosyal destek ve özsaygı gibi faktörler de araştırmaya dahil edilmiştir. Yapılan istatistiki analizler sonucunda yüksek öğrenim mezunu işsizlerin işsizlik sürecinden psikolojik olarak olumsuz etkilendikleri ancak henüz umutlarını yitirerek iş arama davranışını bırakma sürecine girmedikleri belirlenmiştir. Unemployment is one of the most significant problems of today that many of the countries, developed and the developing ones struggle. The ratio of unemployment increased as a result of the economic crises in the past twenty years and it became a chronic problem. High levels of unemployment turn into structural unemployment gradually and form a barrier in providing high levels of employment. Published reports of International Labor Organization and Organization for Economic Cooperation and Development in 2014 also highlight the significance of high levels of unemployment, youth unemployment and long-term unemployment.Extension of unemployment period is known to cause exhaustion of the hope of job finding and lead individuals stop job seeking activities. These individuals are counted as non-working population since they do not look for job anymore. Particularly, exclusion of individuals with higher education also causes loss of human capital and economic resources. ILO and OECD also highlight policies to be implemented for the individuals that are excluded from the labor markets. It is seen that psychological dimension of unemployment come fore parallel to the efforts that aim struggling unemployment besides its economic dimension.The study aims to identify psycho-social effects of unemployment and its influence on the individual's job seeking behavior. The study investigates the effects of unemployment over individuals with higher education in the time of high young and educated labor force with no job in the case of Canakkale Province. Factors such as financial difficulty, social support, self respect and his behavior of job seeking are also included in the study. The results demonstrated that unemployed with higher education degrees were negatively affected in the process of unemployment yet they were not in the process of quitting job seeking activity as they did not lose their hopes to find a job. 276

Gün geçtikçe ilerleyen ve tüm toplumun fayda gördüğü teknoloji, iş hayatında çeşitli riskler meydana getirdiği için, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önlemler alınması gerekliliğini ortaya koymuştur. İş sağlığı ve güvenliği konusunda işçinin taşıdığı risklerin nedenlerinin araştırılması ve önlenmesi insanlık için önem taşımaktadır. Çünkü iş kazalarının işçi, işveren, toplum ve ekonomi açısından küçümsenemeyecek düzeyde olumsuz sonuçları vardır.Bu çalışmada iş sağlığı ve güvenliği kavramı, işletmeler için önemi, ulusal ve uluslararası hukuki boyutu ve iş kazalarının nedenleri incelenmiştir. İlaveten, bu nedenlerden en büyük paya sahip olan insan faktöründen kaynaklanan kazaların önlenmesi konusunun üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri incelenmiş ve bu eğitimlerin iş kazalarını önlemede ne ölçüde etkili olduğu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Development in technology directly affects condition of working facilities such as extracting the speed of production and productivity. However new and effective measures must be taken into consideration for occupational health and safety applications. Primarily, reasons and preventions for the risks of employers? occupational health and safety conditions must be researched. Because accidents at work have bad effects for employers, employee, society and economy.In this study, the concept of occupational health and safety, the importance of these facilities for the plant, national and international legal and regulatory aspects for health and safety and causes of work-related accidents were investigated. In addition to this; the prevention of accidents caused by human factor , the most reasonable factor for accidents at work, is being focused In this context, occupational health and safety trainnings for employers are examined and tried to be uncovered the effectiveess of trainnings in the prevention of occupational accidents. 144

Son yıllarda ülkelerin çoğunda ortaya çıkan sosyal dışlanma, Türkiye'de hissedilir boyutlara ulaşmıştır. Sosyal dışlanma kavramı 1970'li yıllardan günümüze kadar değişen sosyo-ekonomik koşulları kapsayarak ülkelere göre farklılaşmaktadır. Kavram, birbiriyle ilişkili, çok yönlü, toplumsal bağların önem kazandığı, temel gereksinimlere olan yoksunluk sürecini ifade etmektedir. Sosyal politikalarla korunma yoluna gidilmekte fakat etkisinin azaltılmasında aksaklıklar yaşanmaktadır. Sosyal güvencesizlik ve yoksulluk sorunları da eklenince toplumun büyük bir kısmını içerisine alan bütün ortaya çıkmaktadır.Çalışmada sosyal dışlanma kavramı, Türkiye'de yapılanlar ve Çanakkale'de mahalle örneği ile incelenmiştir. Yoksulluğun yol açtığı, toplumsal yaşamda karşılaşılan sorunlar ve hizmetlere ulaşma ile ilgili yapılanlar ön plana çıkmaktadır. Sosyal dışlanmaya; gelir durumu, sosyal güvence ve yaşanılan konut koşullarının da etkide bulunduğu görülmektedir. Bu kapsamda konuyla ilgili alan uygulamasında Çanakkale'de en çok sosyal dışlanmaya maruz kalan bir bölge olan Fevzi Paşa Mahallesinde 200 kişinin katıldığı bir anket çalışması yapılarak mevcut durum ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu sorunun çözümünde başta devletin uygulayacağı sosyal politika tedbirleri ve yerel yönetimlerin soruna daha duyarlı davranmaları etkili olacaktır. The social exclusion which has arisen in most of the countires gained a remarkable level in Turkey. The concept of social exclusion from the 1970?s to the present day, including the changing socio-economic conditions differ according to countries. Concepts, interrelated, multifaceted, the importance of social ties, the deprivation of basic needs is used to describe the process. It has been protected by social politics but there have been some problems on reducing its effect. When the problems of having the lack of social guarantee and poverty are added, the structure which includes the most part of the community has been arising.In this study the concept of social exclusion has been examined with the samples of Çanakkale and situation of Turkey. The things that are about the problems in life which are concerned about poverty and reaching to the services take an important place. The arrengments in which the individuals use the public services equally and the social guarentee is developed by the strong and qualified life are very important. In some parts of the community, some necessary precautins have been taken for annihiliating the social exclusion. In this content, a survey has made, which 200 people joined, about the social exclusion in the one of Çanakkale?s district which called Fevzi Paşa and searched current situation. In the solution of this problem, firstly, government performs about social policy and local authority have to act more sensitive. 146

Küreselleşme ile beraber uluslararası ticaret ve yabancı yatırımlar da yoğunluk kazanmıştır. Geri kalmış ülkelerin de bu alanlarda rekabet gücü kazanmaya başlamaları, gelişmiş ülkelerce tehdit olarak algılanmıştır. Temel varsayımları çalışma ve çevre standartlarının rekabet edebilirlik ve yatırım cazibesi üzerinde etkili olacağı olan bu ülkeler, sosyal damping kavramını tartışmaya açmışlardır.Çeşitli ekonomik ve sosyal sonuçlara sebep olacağından hareketle sosyal damping; dünyada uluslararası serbest ticarete açık ülkelerin tümü açısından önem taşımaktadır. Uluslararası ticaretin hızla arttığı günümüzde sosyal damping iddiasının incelenmesi ahlaki ve ekonomik açıdan zorunlu hale gelmiştir. Çalışma ve çevre standartlarının uluslararası ticaret kurallarına dahil edilmesi gerektiği fikri, özellikle gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler açısından oldukça önemlidir. Çalışma standartları yönüyle çalışanları, çevre standartları yönüyle de toplumu doğrudan ilgilendiren bu konunun irdelenmesi gerekmektedir.Bu çalışmada, sosyal damping kavramı teorik çerçevesi, kapsamı ve kontrolü açısından incelenmeye çalışılacaktır. Bu amaçla, birinci bölümde kavrama dair tanımlamalar yapılacak, argümanları irdelenecek ve kapsamı belirlenecektir. İkinci bölümde, kavramın çalışma hayatındaki yansımalarına değinilecek ve son bölümde de kontrolüne ilişkin girişimlere yer verilecektir. Sonuç olarak, sosyal damping kavramı; teorik geçerliliği, içeriği ve kontrolü açısından değerlendirilecektir. International trade and foreign investments got intensive with globalization. The fact that undeveloped countries are competitively becoming powerful in this field is regarded as a threat by developed countries. Developed countries assuming that labour and environment standards will be influential on competitiveness and investment attraction set out to have social dumping discussed.Social dumping gained importance in terms of all of the countries open to international free trade in the world because it will result in various economical and social outcomes. At the present when international trade is increasing, it has ethically and economically become obligatory that the assertion of social dumping should be examined. The idea that labour and environment standards must be involved in the international trade rules is of great importance for undeveloped and underdeveloped countries. This subject which is directly related to the workers in terms of labour standards and society in terms of environmental standards must be handled.In this study, the concept of social dumping has been dealt with in terms of its theoretical framework, content and control. For this aiming; in the first section, the describings will done which they are concerning to the concept and its datums will examine and its contents will determinate. In the second section, the study will touch for the effects in working life of the concept and also the last section will points out the undertaking for the control of concept, finally the concept of social dumping will discussing about its theorical validity, containing and the control. 144

Çalışmada, kadının toplumsal konumuna bağlı olarak çalışma hayatındakarşılaştığı sorunlar irdelenmiştir. Çalışmanın birinci hipotezi; kadına yüklenen ev veaile sorumluluklarının kadının çalışma ve örgüt yaşamında ikinci planda kalmasınaneden olduğudur. kinci hipotez ise; çalışma yaşamında kadına yönelik ayrımcılıkuygulamalarının var olduğudur.Araştırmanın birinci bölümünde öncelikle, günümüzde Dünya'da veTürkiye'de kadının istihdamdaki konumu ele alınmıştır. Daha sonra kadının çalışmakoşullarını düzenleyen ulusal ve uluslararası yasal çerçeve sunulmuştur.İkinci bölümde öncelikle Türkiye'de bankacılık sektörünün yapısı, sektördekadın istihdamının genel özellikleri, kadının genel olarak çalışma hayatında ve özelolarak bankacılık sektöründe karşılaştığı sorunlar ve ayrımcılığın önlenmesineyönelik çözüm önerileri ortaya konulmuştur. Daha sonra, Türkiye'de kadınçalışanların sendikal katılımı, bankacılık sektöründe durum ve katılımı arttırmayayönelik çözüm önerileri açıklanmaya çalışılmıştır.Üçüncü bölümde ise Çanakkale'de bankacılık sektöründe çalışan kadınlarayönelik olarak uygulanan anket çalışması yer almaktadır. Anket çalışmasından eldeedilen veriler SPSS paket programında analiz edilerek düz ve çapraz tablolaroluşturulmuştur. Oluşturulan tablolar ile kadının istihdama ve örgütlenmeye katılımıile sosyal rolleri arasındaki ilişkiler ortaya konulmuştur. This report stands for the problems of women in their labour life based on their socialcondition. The first hypothesis of the report is based on; home and family responsibilitiesgiven to women causes them to stay as the second person in labour and organization life. Thesecond hypothesis is based on existent of the distinction applications through women?s labourlife.In the first part of the research, firstly the position of women?s employment in theWorld and Turkey is taken in hand. Secondly the national and international frame thatregulates the conditions of women labour life is presented.In the second part, firstly the structure of banking sector, the general properties ofwomen employment in the sector; the problems that women face in labour life, specially inbanking sector; solution offerings for prevention of defined distinctions is presented.Secondly, attendance of women workers to unions, the condition in banking sector and thesolution offerings to improve the attendance of women has been tried to be explained.In third part, a survey report applied to women employee in banking sector inÇanakkale is attached. The data derived from survey report is analyzed by SPSS; regular andcross tables has been formed. By these tables, the relation between the attendance of womanto employment and unionization and the social roles is exhibited. 114