Search

Objective: To investigate the factors which predict treatment strategy in patients with adhesive small bowel obstruction.Study Design: Descriptive study.Place and Duration of Study: General Surgery Clinic, Marmara University Medical Faculty, Istanbul, Turkey, between January 2016 and December 2020. Methodology: Data of the patients with adhesive small bowel obstruction (ASBO) was retrospectively collected. The demo-graphic characteristics and laboratory findings were evaluated. Patients, who underwent conservative treatment and surgical intervention, were compared. Differences between the two groups in terms of demographic characteristics, prognostic nutri-tional index (PNI) scores, and neutrophil (NEU)-to-lymphocyte (LYM) ratio (NLR), were evaluated.Results: One-hundred thirty-seven patients were included in the study. Seventy-four (54%) of the patients had conservative treatment. There was no statistically significant difference between the surgical and conservative treatment groups according to the age, gender, and ASA score (p=0.77, 0.21 and 0.95 respectively). The patients with congenital aetiology and low PNI scores were in significantly higher numbers among the surgical treatment group (p

Giriş: Kolorektal cerrahiler sonrası meydana gelen anastomoz kaçağı morbidite ve mortaliteyi artıran en yıkıcı komplikasyonlardan biridir. Literatürde anastomoz kaçaklarını azaltmaya yönelik çeşitli girişimler tanımlanmıştır. Bu çalışmada ileokolik anastomoz hattına güçlendirici sütur uygulamasının postoperatif anastomoz kaçağı üzerine etkisi değerlendirildi. Metod: Marmara Üniversitesi Genel Cerrahi Kliniğinde Ekim 2010 - Şubat 2020 tarihleri arasında kolon kanseri nedeniyle sağ hemikolektomi ve ileokolik anastomoz yapılan hastaların demografik verileri, operatif parametreleri ve postoperatif komplikasyonları retrospektif olarak incelendi. Hastalar güçlendirici sütür uygulanan ve uygulanmayan olarak 2 gruba ayrıldı. Güçlendirici sütur grubunda operasyonu gerçekleştiren primer cerrahın kararına göre stapler ile yapılan ileokolik anastomoz hattına 3/0 vicrylle separe seromüsküler güçlendirici süturler konuldu. Çalışmanın primer hedefi anastomoz hattına uygulanan güçlendirici süturlerin anastomoz kaçağı üzerine etkisi olarak belirlendi. Bulgular: Çalışmaya anastomoz hattına güçlendirici süturlerin uygulandığı 75 (%36.2) ve uygulanmadığı 129 (%62.3) olmak üzere toplamda 204 hasta dahil edildi. İki grup arasında demografik veriler, komorbiditeler ve operasyon süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Anastomoz hattına güçlendirici süturlerin uygulandığı grupta 5 hastada (%7.3), uygulanmayan grupta 12 hastada (%11.3) anastomoz kaçağı meydana geldi. Kaçak oranı karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p: 0.3). Sonuç: Bu çalışma, ileokolik anastomoz hattına güçlendirici sütur uygulamasının istatiksel olarak anlamlı olmasa da anastomoz kaçağını %4 oranında azalttığını göstermiştir.

Giriş ve Amaç: Obezite kompleks ve multifaktoriyel bir hastalıktır ve son 3 dekatta ulaştığı sıklık nedeniyle önemli bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir. Spor, diyet, yaşam tarzı değişiklileri ve medikal tedavilere rağmen etkin ve kalıcı bir ilerleme kaydedilememesi halinde morbid obezite tedavisinde en iyi seçenek bariatrik cerrahidir. Sleeve gastrektomi obezite cerrahisinde en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Hastaların cerrahi sonrası hissettiği ağrının azaltılması hasta uyumunu arttıracak, hasta yaşam kalitesini arttıracak ve daha başarılı sonuçlar alınmasına olanak sağlayacaktır. Çalışmamızın amacı laparoskopik sleeve gastrektomi(LSG) sonrasında ağrıyı azaltmak için kullanılan iki yöntem olan trokar yeri infiltrasyonu ve transversus abdominalis plan bloğunu karşılaştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Marmara Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında, morbid obezite nedeniyle LSG operasyonu uygulanan 45 ardışık hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar cerrahın tercihine göre iki gruba ayrıldı. Birinci gruba transversus abdominalis plane blok (TAPB), ikinci gruba ise trokar yeri bupivakain infiltrasyonu uygulandı. Hastaların hissettikleri ağrı cerrahi sonrası 1., 3., 6., 12., 24.,36. ve 48. saatlerde ve mobilizasyon sonrası vizüel analog skala(VAS) ile takip edildi. Bulgular: Çalışmaya 29(%69) kadın 13(%31) erkek dahil edildi. Yaş ortancası 41 (18- 58), VKİ ortancası 48 (41,1-68) idi. İki gurubun VAS değerleri karşılaştırıldığında 6. saatteki istirahat ve öksürerek ölçülen VAS değerlerinde TAPB lehine anlamlı farklılık tespit edildi. Yapılan 1, 3, 12, 24, 36, 48. saat istirahat, öksürerek ve mobilizasyon sonrası VAS ölçümlerinde gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Her iki grup arasında tramadol ihtiyaçları açısından karşılaştırıldığında anlamlı farklılık saptanmadıSonuç: Laparoskopik sleeve gastrektomi sonrası, TAPB ve trokar yeri infiltrasyonu yöntemleri benzer oranda ağrı kontrolü sağlamaktadır. Daha az zaman alması ve daha düşük istenmeyen etki oranları nedeniyle trokar yerinin lokal anestezik infiltrasyonu tercih edilen yöntem olarak daha ön plana çıkmaktadır. Anahtar Kelimeler: bariatrik cerrahi, obezite, postoperatif ağrı, TAPB Background and Aim: Obesity is a complex and multifactorial disease whose incidence has increased, making it a serious public health issue. When exercise, diet and life style changes and medical treatments cannot prevent the advancement of this condition, bariatric surgery becomes the mainstray therapy for morbid obesity. Laparoscopic sleeve gastrectomy (LSG) is one of the most common surgical procedures that is chosen for bariatric surgery. Decreasing post-operative pain in these patients which will increase patients' compliance and quality of life. The aim of this study is to compare the effectiveness of trocar site infiltration versus transversus abdominus plane block (TAPB) in controlling post-operative pain in patients who have undergone LSG. Materials and Methods : Forty-five consecutive patients who have undergone LSG in Marmara University General Surgery Department have been enrolled to the study. Patients were divided into two groups according to the surgeon's choice. First group underwent TAPB, while the second group underwent trocar site infiltration. Patients' pain were recorded via visual analogue scale (VAS) in post-operative 1., 3., 6., 12., 24.,36. ve 48. hours and after mobilization. Results: Twenty-nine female (69%) and 13 (31%) male patients were included in the study. Median age was 41 (18- 58), median BMI was 48 (41,1-68). When the VAS values were compared, there was a statistically significantly better in TAPB group 6th hour resting and coughing pain. Other VAS values taken in the 1st, 3rd, 12th, 24th, 36th and 48th hour while resting, coughing and post-mobilization did not show significant differences. There were no significant differences between the groups` tramadaol use.Conclusion : After LSG, TAPB and trocar site infiltration yield similar pain control. Due to faster application and fewer side effects trocar site infiltration should be the intervention of choice in controlling post-operative pain in LSG. Key Words: bariatric surgery, obesity, post-operative pain, TABP 56

Bilimde ve sağlıkta ilerleme amacıyla insanoğlu yüzyıllardır insan benzeri organizmalar üzerinde çalışmalar yapmakta ve hayvanları deneylerde kullanmaktadır. Bu düşünceden hareketle, hayvan deneylerinin veteriner hekim ve hekimler tarafından nasıl karşılandığını ve nasıl bir bakış açısına sahip olduklarını belirlemeyi hedefledik. Araştırma, 43 soruluk bir anket şeklinde düzenlenip 100 hekime ve 100 veteriner hekime uygulanmıştır. Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde, sıklık dağılımları ve sınıflandırılmış veriler için ki kare, sürekli değişkenlerin karşılaştırılması için t- testi kullanılmıştır. Hekimlerin % 51’i, veteriner hekimlerin ise % 57’si Türkiye’de hayvan deneyleriyle ilgili yasal düzenlemelerden haberdardır. Ankete yanıtlayan hekimlerin % 97’si ile veteriner hekimlerin % 98’i deneylerde hayvan kullanımında etik kuruldan onay alınması gerektiği fikrine katılıyor. Hekimler, hayvan deneylerini daha bilimsel, daha kolay yapılabilir ve daha ekonomik buluyorlarsa da; veteriner hekimlerde bu oranların daha düşük olduğu görüldü. Hayvan kullanımı konusunda dünyada var olan tartışmalar hekimler ve veteriner hekimler arasında da yer almaktadır. Ancak, tıptaki gelişmelerin devamı için hayvan deneylerinin önemi hekimler ve veteriner hekimlerin büyük çoğunluğu tarafından bilinmektedir.