Karagözoğlu, Berna; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bedirhan, Yaşar; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Selçuk, Hava; Erciyes üniversitesi, Köse, Metin Ziya; Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Çakır, Gül; Dokuz Eylül Üniversitesi, Kılıç, Berces; Harran Üniversitesi, Başol, Samettin; Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Doğtekin, Abdullah; Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Aydın, Nurhan; Kafkas Üniversitesi, Öztürk Derici, Kübranur; Kafkas Üniversitesi, Türkmenoğlu, Mehmet Ali; Harran Üniversitesi, Kantaş, Mehmet Ziya; Harran Üniversitesi, Oğuz, Mustafa; Erciyes Üniversitesi, Doğan, Nejla; Karabük Üniversitesi, Karaca, İbrahim; Erciyes Üniversitesi, Tansü, Yunus Emre; Gaziantep Üniversitesi, Karagözoğlu, Berna; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bedirhan, Yaşar; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Selçuk, Hava; Erciyes üniversitesi, Köse, Metin Ziya; Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Çakır, Gül; Dokuz Eylül Üniversitesi, Kılıç, Berces; Harran Üniversitesi, Başol, Samettin; Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Doğtekin, Abdullah; Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Aydın, Nurhan; Kafkas Üniversitesi, Öztürk Derici, Kübranur; Kafkas Üniversitesi, Türkmenoğlu, Mehmet Ali; Harran Üniversitesi, Kantaş, Mehmet Ziya; Harran Üniversitesi, Oğuz, Mustafa; Erciyes Üniversitesi, Doğan, Nejla; Karabük Üniversitesi, Karaca, İbrahim; Erciyes Üniversitesi, and Tansü, Yunus Emre; Gaziantep Üniversitesi
Zaman insanoğlu için en önemli kavramlarından biridir. E.H. Carr’ın belirttiği gibi geçmiş ile bugün arasında kesintisiz bir iletişim mevcuttur. Dolayısıyla insan ve toplumun geçmiş ve bugün arasında maddi, manevi bağı kaçınılmazdır. Geçmişin yorumu ile günün algılanması, gelecekte olabilecekler, birbiriyle örüntü halindedir. Bu açıdan her millet kendi tarihini ve tarihi çevresini tanımak zorundadır. İlk sıralar tarih öğretimi, hükümdarların kendi idolojilerini halka benimsetme vasıtası olarak, aynı zamanda hükümdar adaylarının da eğitiminde bir disiplin aracı olarak kullanıldı. Daha sonraları klasik dillerin öğretiminde tarihten yararlanıldığı görülmektedir. 16. yüzyıldan itibaren dini metinlerin, tarihsel çerçevede daha iyi kavranabilmesi için tarih çalışmalarının kullanıldığı görülmektedir. Tarih çalışmaları, Descartes ve Bacon’un bilimde metodun altını çizmeleriyle güç buldu. Vico ve Montesquieu ile başlayan ilmi ilerleme tarih felsefesi kuramcılarının çalışmalarına yansıdı ve tarih 19. yüzyıldan itibaren bilim dalları arasında yerini aldı. Türkiye’de modern tarih çalışmalarının temeli, cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından atıldı. Osmanlı Devleti zamanında tarih çalışmaları, ağırlıklı olarak ümmetçi tarih anlayışı doğrultusunda hazırlanmaktaydı. Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla birlikte Osmanlı tarihi çalışmalarına, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ulusçu tarih çalışmalarına ağırlık verildiği görülmektedir. Dönemin şartları gereği çalışmalar yeterince bilimsel hazırlanmamıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte dil ve tarih çalışmaları ulusal hedefler doğrultusunda hazırlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinin dünya medeniyetine önemli katkısının ve çok eski çağları kapsayan zengin bir geçmişi olduğunun altını çizerek, Türk tarihi ile ilgili yanlış iddiaların ispatlanması açısından objektif ve bilimsel metod uygulanarak, belgelere dayalı ulusal tarih çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini her fırsatta belirtmiştir. Cumhuriyetin i