Search

Kistik echinococcosis (KE), Echinococcus granulosus parazitinin neden olduğu ülkemizde ve Orta Doğu, Akdeniz, Güney Amerika, Avustralya' da endemik olan bir sağlık sorunudur. E. granulosus yaşam döngüsünü köpekgiller ile otobur hayvanlar arasında sürdürmekte, insanlar bu halkaya rastlantısal olarak girmektedir. Hastalık ürtiker tarzı deri döküntüleri, kanda eozinofili gibi genel bulgulara ek olarak hangi doku veya organa yerleştiyse o bölgeyle ilgili yerel belirtiler göstermektedir. KE tanısında çoğunlukla direkt inceleme, serolojik yöntemler ve radyolojik yöntemlerden yararlanılır. Tedavi için en çok uygulanan yöntem yerleşim yeri uygunsa cerrahi olarak kistin çıkarılmasıdır. Medikal tedavi ise cerrahi işlem sonrasında tedaviyi desteklemek ve kist yeri çıkarılmaya uygun olmayan hastalarda kullanılmaktadır.Mezbahaneler etrafında köpek sayısının çok olmasından yola çıkarak planladığımız çalışmamızda, mezbahaneler etrafındaki 5 km'lik alandaki yerleşim yerlerindeki 314 kişiden kan örnekleri alınarak ELISA ve IHA yöntemleri ile E. granulosus'a ait antikorlar arandı. Bununla birlikte kan alınan kişilere risk faktörlerini değerlendirmek amacı ile anket yapıldı. Sonuç olarak, 14 kişide (%4.5) seropozitiflik saptandı. Risk faktörlerini ortaya koymak amacıyla yaptığımız anket sonucunda; köpeklerle temas, evlerinde köpek barındırma ve toprakla temas istatistiksel olarak anlamlı çıkan risk faktörleri oldu. Yaptığımız çalışma Sivas'ta kırsal bölgelerde yapılan ilk seroepidemiyolojik çalışmadır. Geçmiş yıllarda ülkemizin çeşitli bölgelerinde kırsal alanlarda yapılan seroprevalans çalışmalarıyla kıyasladığımızda günümüzde elde ettiğimiz oranın kabul edilebilir bir oran olmadığı, bu konuda ciddi koruma önlemlerinin alınması gerektiği kanısındayız. Cystic echinococcosis (KE) is a health problem caused by Echinococcus granulosus parasite that is endemic in our country and in the Middle East, Mediterranean, South America, Australia. E. granulosus continues its life cycle between doggies and herbivores, and humans enter this ring coincidentally. In addition to the general signs such as urticaria-style skin rashes and eosinophilia in the blood, the disease shows local symptoms related to whatever tissue or organ it is located in. In the diagnosis of KE, direct examination, serological methods and Radiological methods are mostly used. The most commonly used method for treatment is surgical removal of the cyst if the placement is appropriate. Medical treatment is used to support the treatment after the surgical procedure and in patients whose cyst location is not suitable for removal.Based on the large number of dogs around the slaughterhouses, we planned our study by taking blood samples from 314 people in the 5 km area around the slaughterhouses and using Elisa and IHA methods. antibodies to E. granulosus were searched. However, the blood was taken to evaluate the risk factors of people were surveyed. As a result, seropositivity was found in 14 people (4.5%). As a result of the survey we conducted to determine the Risk factors; contact with dogs, housing dogs in their homes and contact with soil were statistically significant risk factors. Our study is the first seroepidemiological study conducted in rural areas in Sivas. When we compare the seroprevalence studies conducted in rural areas in various regions of our country in the past years, we believe that the rate we have achieved today is not an acceptable rate and that serious protection measures should be taken in this regard. 55

İlhan P. Onkoloji Hastalarında Bağırsak Parazitlerinin Yayılışı, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2019. Bu çalışma Sağlık Bilimleri Üniversitesi Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği'nde tedavi gören hastalarda intestinal parazitlerin sıklığını belirlemek ve bu sıklığı etkileyen bazı faktörleri değerlendirmek amacıyla yapıldı. Bu çalışma, Şubat 2012–Temmuz 2012 tarihleri arasında Hastanenin Tıbbi Onkoloji Polikliniği'nde tedavi gören 66'sı bayan ve 74'ü erkek olmak üzere toplam 140 kanser hastası üzerinde yürütüldü. Ayrıca, hastalara hastalıkları ve yaşam koşulları ile ilgili soruları içeren anket uygulandı. Hastalardan alınan dışkı örnekleri incelenmek üzere 30 dakika içinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Araştırma ve Uygulama Laboratuvarına getirildi. Örnekleri önce makroskobik olarak incelendi. Daha sonra nativ-Lugol yöntemi ile intestinal parazitler yönünden mikroskobik olarak incelendi ve Cryptosporidium spp., ve Cyclospora cayetanensis yönünden değerlendirilmek için modifiye asit-fast yöntemiyle boyandı. Kanser tanısı almış 66 kadın hastanın %34,8'inde, 74 erkek hastanın %40,5'inde olmak üzere toplam 140 hastanın %37,9'unda bir veya birden fazla bağırsak paraziti saptandı. Çalışmada en yüksek oranda Blastocystis hominis (%17,9), en düşük oranda ise Iodamoeba butschlii (%1.4) ve C. cayetanensis (%1,4) saptandı. Ayrıca Cryptosporidium spp. (%13,6), Endolimax nana (5.7), Entamoeba coli (%3,6) ve Giardia intestinalis (%2,9) türlerine de rastlandı. Sonuç olarak tarafımızdan yapılan bu çalışmada, kanser hastalarında intestinal parazitlerin %37,9 oranında görülmesi, özellikle immün sistemi baskılanmış hastalarda bağırsak parazitlerinin önemli bir sağlık problemi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Elde ettiğimiz bu sonuçlara göre onkoloji hastaları gibi immün sistemi baskılanmış hastalarda intestinal parazitozların dikkate alınması ve rutin olarak sık aralıklarla dışkı incelemesi yapılmasının gerekli olduğu kanaatine varılmıştır. İlhan P. Prevalence of intestinal parasites in oncology patients. Yuzuncu Yil University Institute of Health Sciences, M. Sc. Thesis in Department of Parasitology, Van, 2019. The aim of this study was to determine the frequency of intestinal parasites in patients treated at the Medical Oncology Clinic of Van Education and Research Hospital, and to evaluate some factors affecting this frequency. This study was carried out on 140 cancer patients (66 female and 74 male) who were treated at the Medical Oncology Outpatient Clinic of the Hospital between February 2012 and July 2012. In addition, a questionnaire including questions about diseases and living conditions was applied to the patients. Stool samples taken from the patients were brought to Van Yüzüncü Yıl University, Faculty of Medicine, Parasitology Department Research and Application Laboratory in 30 minutes. Samples were first examined macroscopically. Subsequently, microscopic examination of intestinal parasites by native-Lugol method and Cryptosporidium spp., and Cyclospora cayetanensis stained with modified acid-fast method for evaluation. One or more intestinal parasites were found in 37.9% of 140 patients, 34.8% of the 66 women diagnosed with cancer and 40.5% of 74 men. The highest rate of Blastocystis hominis (17.9%) was found in the study, the lowest rate was Iodamoeba butschlii (1.4%) and C cayetanensis (1.4%). In addition, Cryptosporidium spp. (13,6%), Endolimax nana (5.7), Entamoeba coli (3,6%) and Giardia intestinalis (2.9%) were also found. In conclusion, in this study, 37.9% of intestinal parasites in cancer patients have shown that intestinal parasites are an important health problem especially in immunocompromised patients. According to these results, it was concluded that intestinal parasites should be taken into consideration in patients with immunocompromised patients such as oncology patients and routine stool examination should be performed routinely. 88

Bu çalışmanın amacı, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran çocuk hastalarda bağırsak parazitlerinin sıklığını belirlemek, bu parazitlerin sıklığını etkileyen bazı faktörleri değerlendirmek ve çocuklarda intestinal parazitozların önemini bir kez daha ortaya koymaktır. Bu çalışma, Kasım 2012-Mart 2013 tarihleri arasında Sağlık Bilimleri Üniversitesi Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran 0-17 yaşları arasında 135'i kız, 165'i erkek olmak üzere toplam 300 hasta üzerinde yürütüldü. Ayrıca, hasta ve/veya hasta yakınlarının ailenin aylık gelir düzeyi, ebeveynlerin öğrenim durumu, ebeveynlerin mesleği, çocukların oynadıkları oyun alanı, ailenin oturduğu mesken türü, kardeş sayısı, tuvalet temizliğinin ne ile yapıldığı, kanalizasyon şebekesinin olup olmaması, evde kullanılan suyun kaynağı, meskenin yakınında ahır olup olmaması gibi soruları içeren anket formlarını doldurmaları sağlandı. Dışkı örneklere önce nativ-Lugol yöntemi ile incelendi. Daha sonra bu örneklere modifiye asit-fast boyama yöntemi uygulanarak Cryptosporidium spp. ve Cyclospora cayetanensis gibi etkenler yönünden değerlendirildi. Bu çalışmada, dışkı örnekleri incelenen toplam 300 çocuk hastanın 87'sinde (%29) bir veya birden fazla parazit türü saptanmıştır. Çalışmaya dahil edilen kız hastaların 48'inde (%35,6), erkek hastaların 39'unda (%23,6) intestinal parazit pozitifliği saptanmıştır. Çalışmada Giardia intestinalis %9,7, Blastocystis hominis %8, Crypytosporidium spp. %2,3, C. cayetanensis %0,7 ve Hymenolepis nana %0,7 oranında saptanmıştır. Sonuç olarak çalışmamızda %29 gibi yüksek bir oranda intestinal parazitlerle enfekte olan çocuk hastalarda G. intestinalis ve H. nana gibi parazitlerin yanı sıra Crypytosporidium ve C. cayetanensis de saptanmıştır. Bu sonuçlar hastanelere başvuran çocuk hastaların rutin parazitolojik bakılarında sadece nativ yöntemin değil aynı zamanda modifiye asit-fast gibi boyama yöntemlerinin de kullanılma gerekliliğini ortaya koymuştur. Ayrıca çalışmamızda saptadığımız yüksek intestinal parazit oranı bu etkenlerin çocuk yaş grubundaki önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.Anahtar sözcükler: Ġntestinal parazitler, çocuk hastalar, prevalans The aim of this study was to determine the frequency of intestinal parasites in children admitted to Van Regional Training and Research Hospital, to evaluate some factors affecting the frequency of these parasites and to reveal the importance of intestinal parasites in children. This study was conducted between November 2012 and March 2013 in a total of 300 patients, 135 female and 165 male, aged 0-17 years who were admitted to Van Regional Training and Research Hospital of Health Sciences University. In addition, Patient and / or patient relatives were provided to fill out questionnaires including questions such as whether there was a barn or not, the monthly income level of the family, the education level of the parents, the occupation of the parents, the play area where the children play, the type of residence where the family resides, the number of siblings, the cleanliness of the toilet, whether or not the sewerage network. Stool samples were first examined by native-Lugol method. Then, Then, modified acid-fast staining method was applied to these samples and evaluated for agents such as Cryptosporidium spp. and Cyclospora cayetanensis. In this study, one or more parasitic species were found in 87 (29%) of the 300 pediatric patients whose stool samples were examined. Forty-one (35.6%) of female patients included in the study had intestinal parasites positive in 39 (23.6%) of male patients. In the study, Giardia intestinalis was 9.7%, Blastocystis hominis 8%, Cryptosporidium spp. 2.3%, C. cayetanensis 0.7% and Hymenolepis nana 0.7%. As a result, in our study, parasites such as G. .intestinalis and H. nana, as well as Crypytosporidium and C. cayetanensis have been detected in pediatric patients infected with intestinal parasites at a high rate of 29%. These results indicated that the routine parasitological aspects of pediatric patients who applied to hospitals should be used not only in the native method but also in modified acid-fast staining methods. In addition, the high intestinal parasitic rate we detected in our study once again revealed the importance of these agents in the child age group.Key words: Ġntestinal parasites, child patients, prevalence 72

Bruksizm çocukluk çağında sıklıkla görülebilen, çiğneme sisteminin istemsiz yapılan nonfonksiyonel bir aktivitesi olarak kabul edilir. Bruksizm; maloklüzyon, oklüzal interferensler, malnutrisyon, psikolojik faktörler, alerjiler ve gastrointestinal bozukluklar gibi durumları içeren çok yönlü bir etiyolojiye sahiptir. Bu gastrointestinal bozukluklar arasında çeşitli bağırsak parazitleri enfeksiyonları yer almaktadır.Amaç: Çalışmamızda çocuklarda Enterobius vermicularis enfeksiyonu ile bruksizm arasındaki ilişkinin araştırılması hedeflenmiştir. Gereç ve Yöntem: Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi Kliniğine başvuran sistemik olarak sağlıklı, 3-10 yaş aralığında, son 3 ayda haftada en az 1 kez diş gıcırdatma hikayesi olan, Enterobius vermicularis enfeksiyonu olduğu tespit edilen 13 çocuk, Enterobius vermicularis enfeksiyonu olmayan 13 çocuk olmak üzere toplam 26 çocuk çalışmaya dahil edilmiştir. Enterobius vermicularis'in bruksizm etiyolojisindeki etkisinin değerlendirilmesi için; çocuklara oral klinik muayene, velileriyle birlikte doldurulması istenen anket uygulaması yapılmıştır ve bruksizmin varlığı ya da yokluğunu tespit eden ve bruksizmin seviyesini belirleyen tek kullanımlık bir bruksizm testi olan BiteStrip (up2dent, Pulheim-Stommeln, Almanya) uygulanmıştır. Elde edilen veriler istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmamıza 16 erkek (ortalama yaş: 7,3±1,56702; %61,5) ve 10 kız (ortalama yaş: 7,25±2,35230; %38,5) olmak üzere toplam 26 çocuk dahil edilmiştir. Enterobius vermicularis'in görülmesi yönünden cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Anne ve baba eğitim düzeyleri ile Enterobius vermicularis enfeksiyonu arasında pozitif bir ilişki tespit edilmiştir (p0,05). Sonuç: Çalışmamızda değerlendirilen pediatrik popülasyonda Enterobius vermicularis enfeksiyonlarının bruksizm ortaya çıkmasında etkili olmadığı gözlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Bruksizm, Çocuk, Enterobius vermicularis, Bağırsak Parazitleri, BiteStrip Background: Bruxism is defined as involuntary nonfunctional activity of the chewing system, frequently seen in childhood. Bruxism has many etiologies like malocclusion, psychological factors, allergies and gastrointestinal disorders. Gastrointestinal disorders include various intestinal parasitic infections. Aim: In our study, the aim is to investigate the relationship between Enterobius vermicularis infection and bruxism in children. Materials and Methods: A total of 26 children, aged between 3-10 years who were systemically healthy, had at least once a week of teeth grinding in the last 3 months and applied to Aydın Adnan Menderes University Faculty of Medicine Hospital Child Gastroenterology Clinic were recruited and allocated into two groups. Group 1 included 13 children with Enterobius vermicularis infection and Group 2 included 13 children without Enterobius vermicularis infection. For the evaluation of the effect of Enterobius vermicularis infection on the etiology of bruxism; children were examined clinically and a survey was given to be filled in by the parents and BiteStrip(up2dent, Pulheim-Stommeln, Germany), a disposable bruxism test was used to determine the presence or absence of bruxism and to determine the level of bruxism. The obtained data were analyzed statistically. Results: 16 males (mean age: 7,3±1,56702; %61,5) and 10 females (mean age: 7,25±2,35230; %38,5) were included in our study. There was no statistically significant difference between the genders regarding the presence of Enterobius vermicularis infection (p>0,05). A positive correlation was found between Enterobius vermicularis infection and parental education levels (p0,05). Conclusion: Considering the pediatric population evaluated in our study, Enterobius vermicularis infections were not effective in occurrence of bruxism.Keywords: Bruxism, Child, Enterobius vermicularis, Intestinal parasites, BiteStrip 113

YÖK Tez ID: 509229 Bu tezde; Burdur ili ve yöresinde yaşayan yaban domuzlarının (Sus scrofa) sindirim sisteminde bulunana parazitlerinin durumu araştırıldı. 2015-2018 yılları arasında her iki cinsiyetten 30 yaban domuzu çalışmayı oluşturdu. Ölen hayvanların mide ve barsakları nekropside alındı ve çıkan organlar çalışma yapılana kadar -20° C'de saklandı. Laboratuar çalışmaları Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim dalında yapıldı. Organlardan ve barsakların son kısmında yer alan dışkıdan natif ve flotasyon yöntemiyle bakıları yapıldı. 5 yaban domuzun dışkılarında helmint yumurtasına (Trichuris suis, Dicrocoelium dendriticum.) rastlandı. Küçük ve yavru hayvanlar avlanmadığı için parazit saptanan yaban domuzların ortalama yaşı 3 olarak belirlendi. Bu çalışma ile Burdur ve yöresinde yaşayan yaban domuzların sindirim siteminde yaşayan parazitlerin varlığı ve türü belirlendi. In this thesis; The status of parasites found by digestion of wild boars (Sus scrofa) living in Burdur province were investigated. Between 2015 and 2018, 30 wild boars from both sexes were constituted. The stomachs and intestines of the killed animals were necrophed and the organs were stored at -20 ° C until study. Laboratory studies were done at Kırıkkale University Faculty of Veterinary Department of Parasitology .From the organs and the end of the intestines, were performed by native and flotation methods. Helminth eggs were found (Trichuris suis, Dicrocoelium dendriticum) in five wild boars. Small and younger wild boars were not hunted if prohibited by law so the average age was about 3, infected with parasites. The presence and typing of parasites living in the digestive system of wild boars living in Burdur region was determined in this study.

Paraziter hastalıklar özellikle gelişim çağındaki çocuklarda beslenme yetersizliği, gelişme geriliği, anemi, öğrenme güçlüğü gibi birçok sağlık problemine neden olmaktadır. Bu çalışma Sivas ili merkeze bağlı Kurtlapa köyü ilköğretim ve Ozmuş köyü ilköğretim okullarında Eğitim gören öğrencilerde barsak parazitlerinin görülme durumunu belirlemek amacıyla yapıldı. Araştırma, Ekim-Aralık 2015 tarihleri arasında 188' i kız 175' i erkek olmak üzere toplam 363 öğrenci üzerinde yürütüldü. Öğrencilerden alınan dışkı örnekleri Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Laboratuvarına getirilerek incelendi. Dışkı örnekleri öncelikle makroskobik olarak incelendi daha sonra nativ-lugol yöntemi kullanılarak mikroskop altında bakıldı. Amip şüpheli örnekleri ayrıntılı incelemek için dışkı örnekleri trikrom boyama yöntemi ile boyandı. İncelenen toplam 363 öğrencinin 103 (%28,3)' ünde kızların 67 (%35,6)' sında erkeklerin ise 52 (%29,7)' sinde barsak parazitine rastlandı. Araştırmada 48 (%13,2) G. intestinalis,34 ( %9,3) E. vermicularis, 25 (%6,8) E. coli,12 (%3,3) B. hominis tespit edildi. Öğrencilerin sınıfı ile cinsiyetleri arasında parazit görülme sıklığı karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı fark bulundu (p < 0.05 ). Sivas merkez Kurtlapa köy ilköğretim okulundaki barsak parazitlerinin cinsiyete göre dağılımı ise istatiksel olarak önemsiz bulundu (p > 0,05). Barsak paraziti görülme oranının hala yüksek olmasının, yeterli kişisel hijyen eğitiminin verilmemesi, köylerde yeterince su ve kanalizasyon sistemlerinin iyi olmaması, hayvanlarının dışkılarının yapılan gözlemler sonucunda çevreye kontrolsüz bir şekilde atılması ve tarımda gübre olarak kullanılması gibi nedenlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: Barsak parazitleri, ilköğretim öğrencileri, parazit dağılımları Parasitic diseases cause many health problems, especially nutritional deficiency, developmental delay, anemia, learning difficulties, etc. We aimed to investigate the incidence of intestinal parasites in the primary school students of Kurtlapa and Ozmus which are two villages of Sivas province center. The study was carried out on a total of 363 students, 188 female and 175 male between October and December 2015. Stool specimens taken from the students were taken to the Parasitology Laboratory of Sivas Cumhuriyet University Medical Faculty. Fecal specimens were first examined macroscopically and then examined under microscope using the native-lugol method. Stool samples were stained with trichrome staining method to examine the suspicious samples in detail. Intestinal parasites were detected in 103 (28.3%)students with a gender distribution of 67 (35.6%) girls and 52 (29.7%) males. The number and type of intestinal parasites were 48 (13,2%) G. intestinalis, 34 (9,3%) E. vermicularis, 25 (6,8%) E. coli and 12 (3,3%) B. hominis respectively.. When the parasitism was compared by means of the class and sex of the students, it was found to be statistically significant (p 0,05). Our high incidence of intestinal parasitism still in this century could be attributed to the lack of adequate personal hygiene training, lack of adequate water and sewerage systems in the villages and to our observations of uncontrolled disposal of the animals' faeces and their use as fertilizers in agriculture all around the villages. Key words: Gut parasites, primary school students, parasite distributions 50

Ekinokkoz (Kist Hidatik), Echinococcus granulosus (E. granulosus) ve aynı gruptan diğer parazitlerin sebep olduğu, bir hastalıktır. Ağır metaller, inek ve koyun gibi evcil hayvanların organizmalarında biyoakümülasyon eğilimindedir, bu birikim etleri insanlar tarafından tüketilen evcil hayvanların dokularında risk oluşturabilecek bir düzeye kadar çıkabilir. Biyoindikatör olarak davranan bazı parazit organizmalar aracılığı ile ağır metallerinin ibiyolojik veya çevresel olarak izlenmesi, son döenmlerde önem kazanan ve hızla gelişen bir araşatırma alanı olmuştur. Bu çalışmanın temel amacı , etleri insanlar tafaından tüketilen evcil hayvanlarda ağır metallerin aşırı konsantrasyonunun halk sağlığı üzerinde olası istenmeyen etkilerini değerlendirilmesidir. Bununla birlikte bu parazitlerin konakladığı hayvanların akciğer ve karaciğerlerinde biriken ağır metalleri emerek konaklarını ağır metallerin olası tehlikelerine karşı koruma potansiyellerinide ortaya çıkarmaktır. Erbil ve Koya şehirlerinin değişik mezbahalarından toplam 116 karaciğer ve akciğer numuneleri alındı, (89 akciğer ve 27 karaciğer). Toplanılan akciğer ve karaciğer numunelerinden; Hidatik sıvı (HF) ve germinal tabaka (GL) olmak üzere İki farklı formda toplam 84 parazit örneği ekstre edildi ve saflaştırıldı. Elde edilen bütün numunelerin ağır metal [Alüminyum (Al), Arsenik (As), Kadmiyum (Cd), Cıva (Hg) ve kurşun (Pb)] düzeyleri ICP-OES cihazı kullanılarak yapılmıştır. Sonuçlar, farklı parazite hayvanların organlarında (karaciğer ve akciğerlerde) Echinococcus granulosus paraziti ile farklı ağır metal konsantrasyonları ortaya çıkardı. Arsenik (As) metal ile ilgili olarak, Sığır ve koyun doku ve organlarından alınanan örneklerdeki düzey, bu organlardan izole edilen parazit örneklerindeki düzeyden HF için 2 kat, GL için 1,5 kat ve sağlıklı dokulardan alınan örneklerdeki düzeylerden 3 kat daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir P ≤ 0.05. Hg ve Pb metalleri ile ilgil olarak ise ; Organ ve dokulardan izole edilen parazit (GL) örneklerindeki düzeylerin organ ve dokulardan alınan örneklerdeli düzeylerden belirgin bir şekilde yüksek olduğu tespit edilmiştir P≤0.05 .Al ve Cd metalleri ile ilgili olarak elde edilen sonuçlar göre, organ ve dokulardan izole edilen parazit örneklerindeki düzey, hem organ ve dokulardan elde edilen örmekerdeki düzeylerden ve sağlıklı deneklerden alınan örneklerdeki düzeylerden daha düşük olduğu tespit edilmiştir P≤0.001. Bozağı ve koyun karaciğerleri karşılaştırıldığında, koyun karaciğerlerinden izole edilen parazit örneklerindeki Al düzeyi bozağı karaciğerlerinden izole edilen parazit örneklerindeki düzeylerden 7 kat daha yüksek olduğu tesbit edilmiştir.P ≤ 0.05. Aynı etki bu hayvanlar daki Cd ve Pb düzeyleri içinde elde edilmiştir P ≤ 0.05. Parazitli sığırların karaciğerlerinde ve akciğerlerinde aynı düzeyde Cd tespit edildi, P

Bu çalışma, Isparta'nın Şarkikaraağaç İlçesinde iki ilköğretim okulunda eğitim alan öğrencilerde bağırsak parazitlerinin görülme sıklığını belirlemek, bunu etkileyen bazı faktörleri araştırmak ve çocuklarda paraziter hastalıkların önemini ortaya koymak amacıyla yapıldı. Bu amaçla, 115'i kız, 133'ü erkek, 248 öğrencinin gaita örnekleri alındı ve öğrencilere anket formları dağıtıldı. Dışkı örnekleri öncelikle makroskobik olarak değerlendirilmiş ve sonra ve nativ-Lugol ve flatasyon metodu (doymuş tuzlu su solüsyonunda) ile incelenmiştir. Protozoonları detaylı inceleyebilmek için numuneler trikrom boyama yöntemi ile boyandı. Kız öğencilerin %26.1'inde, erkek öğrencilerin %30.1'inde olmak üzere bütün öğrencilerin %28.2'sinde bir veya daha fazla parazit türü saptanmıştır. Çocuklarda, Blastocystis hominis %12.9, Giardia intestinalis %3.6, Entamoeba coli, %7.7, Iodamoeba butschlii %0.4, Endolimax nana %4.4, Chilomastix mesnili %0.4, Cryptosporidium %0.8 ve Cyclospora %0.8 oranında saptandı. Parazit görülme sıklığı ile babaların öğrenim durumu (bazı gruplarda), annenin mesleği (bazı gruplarda), evde ahırın varlığı arasında istatistiki olarak anlamlı ilişkiler saptandı. Ailelerin eğitim seviyelerinin düşük olması, annenin çalışıyor olması ve evlerde hayvan barınaklarının varlığı bağırsak parazitlerinin yüksek oranlarda görülmesinin en önemli nedenleri olduğu kanaatine varıldı. Anahtar sözcükler: Bağırsak parazitleri, ilköğretim okulu öğrencileri, görülme sıklığı This study was conducted with aim to investigate the species and prevalence of intestinal parasites, and some reasons which affect the prevalence in the students who study in two Primary Schools and aims to point out the importance of intestinal parasites for children in the Şarkikaraağaç districs of Isparta. For this purpose, stool samples of totally 248 students, 115 female and 133 male, were took and the questionnaires forms given to students. The stool samples were first evaluated macroscopically and examined by native-Lugol (saline-iodine) and flotation method (in saturated salt water solution). In order to examine protozoa in detail, samples were stained with trichrome method. One or more species of parasite was detected totally in 28.2% of all students, 26.1% of female and 30.1% of male. In children, Blastocystis hominis %12.9, Giardia intestinalis %3.6, Entamoeba coli, %7.7, Iodamoeba butschlii %0.4, E. nana %4.4, Chilomastix mesnili %0.4, Cryptosporidium %0.8 and Cyclospora %0.8 results were detected. Statistically significant relations were detected between the rates of the parasites and education level of father and mother (in some groups), the father and mother's job (in some groups), the revenue level of family members and the presence of the barn at home. The low education level of family, working mother, the presence of the barns at homes are seen as the most important reasons of incidence of intestinal parasites.Key Words: Intestinal parasites, primary school children, prevalence 67

Bu çalışma ile dışkı muayenesine göre kedilerde görülen sindirim sistemi helmintlerinin yayılışının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, 02.03.2015-31.03.2015 tarihleri arasında Bitlis ilinde seçkisiz yöntemle seçilen sahipli ve sahipsiz kedilerden alınan dışkı örnekleri önce makroskobik olarak muayene edilmiş ve daha sonra dışkı inceleme yöntemlerinden yüzdürme ve Formol– Etil Asetat (Eter) Çöktürme Yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Araştırmada 50 sahipli kedinin 10 (%10.0)'unda ve sahipsiz kedilerin 37 (%37.0)'sinde olmak üzere toplamda 100 kedinin 47 (%47.0)'sinde parazite rastlanmıştır. Erkek (%42.5) ve dişi (%50.0) kedilerin enfeksiyon oranı ise dişilerde daha yüksek bulunmuştur. Aynı zamanda 0-3 (%24.0) yaş grubu kedilerin oranı 4-7 (%21.0) yaş grubu ve 8-11 (%2) yaş grubu kedilerin oranından yüksek çıkmıştır. Bu kedilerin 21 (%21.0)'inde T.cati, 28 (%28.0)'inde Taenia spp., 2 (%2.0)'sinde D.caninum, 4 (%4.0)'ünde S.lupi, 3 (%3.0) Uncinaria stenocephala, 1 (%1.0)'inde Heterophyes spp., 1 (%1.0)'inde Platynosomum fastosum, 1 (%1.0)'inde J. pasqualei'yi, 1 (%1.0)'inde E. Paersoni'ye ve 6 (%6.0)'sında Physolaptera spp. olmak üzere 10 farklı helmint türü tesbit edilmiştir. Türkiyede ilk defa bir kedide Platynosomum fastosum ve Euparadistomum paersoni tesbit edilmiştir. Çalışmada kedi ırklarından Tekir (%61.0), diğer ırklar (%37.0), Shorthair (%2.0), kedi ırkı incelenmiş ve aralarında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Aynı zamanda kedilerde beslenmeye bağlı parazitlik durumuna da bakılmış ve Hazır mama ve pişmiş gıdalar (%96.0) ile beslenen kedilerin oranının Pişmemiş gıdalar ve diğer besinler (%4.0) ile beslenen kedilerden yüksek çıktığı tesbit edilmiştir. Sonuç olarak Bitlis'te ilk defa yapılan bu çalışmada tesbit edilen helmintlerin hem sahipli hemde sahipsiz kedilerde önemli oranda görülmesi ve bu helmintlerin insanlara bulaşabileceği gözönünde bulundurularak ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir. By this way it is aimed to determine the spread of the digestive tract helminths according to fecal examination. In this study made between 02.03.2015-31.03.2015 fecal samples that taken from owned and stray cats randomly are examined macrascopically at first. And than it is examined by using of these fecal examination methods: flotation and Formalin - Ethyl Acetate (Ether) Precipitation. In research, from 50 owned cats, 10 (%10.0), 50 stray cats 37 (%37.0) ,at total 47 (%47.0) from 100 cats parasites are found. the infection rate of male(%42.5) and famela (%50.0) high are found. At the same time, the rate of 0-3 aged cats (%24.0) are higher than 4-7 aged cats (%21.0) and 8-11 aged cats (%2). 21 (%21.0) from these patient T.cati, from 28 (%28.0) Taenia spp, from 2 (%2.0) D.caninum, from 4 (%4.0) S.lupi, from 3 (%3.0) Uncinaria stenocephala, from 1 (%1.0) Heterophyes spp, from 1 (%1.0) Platynosomum fastosum, from 1 (%1.0) J. pasqualei, from 1 (%1.0) E. Paersoni and from 6 (%6.0) Physolaptera spp. (10 different type of helminths) are detected. A cat for the first time in Turkey was determined to Platynosom Fastos and Euparadistom paerso. In study, among cats breeds Tekir (%61.0), other breeds (%37.0), Shorthair (%2.0), cats breed were examined, but no significant difference were found among them. At the same time, depending on nutrition, parasitism status was examined too. And the rate of cats that feed on cooked food (%96.0) are found higher than the cats that feed on raw food and cat food (%4.0). Consequently İn This Study That Taken Place İn Bitlis at the first time, high rate Helminths were found in both owned an stray cats. These helminths can spread to people too. So serious measures must be taken. 54

HIV ile yaşayan bireylerde, diyare başta olmak üzere GİS ile ilişkili çeşitli şikayetler görülebilmektedir. Çalışmamızda tedavi alan/almayan 90 HIV/AIDS olgusundaki intestinal parazitlerin, mikroskopi temelli konvansiyonel ve multiplex-PCR temelli moleküler yöntemler ile saptanması amaçlanmıştır. Olgulardan alınan dışkı örneklerinin Giardia spp., Blastocystis spp., Entamoeba histolytica, Dientamoeba spp. ve Cryptosporidium spp. varlığı açısından incelenmesi ve sonuçların demografik/klinik verilerle ilişkilendirilmesi hedeflenmiştir. Çalışmaya dahil edilen olguların; yaş ortalamasının 34,02±9,7 yıl, tanı süresi ortalamasının 2,4±1,7 yıl olduğu, olguların %85,6'sının erkek, %14,4'ünün ise kadın olduğu, %60'ında heteroseksüel cinsel temas, %33,3'ünde homoseksüel cinsel temas, %1,1'inde kan/kan ürünleri ile temas ve %5,6'sında ise bilinmeyen bulaş yolu öyküsünün tariflendiği, %50'sinin ART kullandığı, %50'sinde ise henüz ART başlanmadığı, CD4+ T lenfosit sayı ortalamalarının 400 hücre/mm3 ve ortanca viral yük düzeylerinin 114,527 kopya/mL olduğu belirlenmiştir. Moleküler yöntemler ile 33 olguda (%36,7) en az bir intestinal parazit saptanmış, parazit saptanma oranları Giardia spp., Blastocystis spp., Entamoeba histolytica, Dientamoeba spp., Cryptosporidium spp. ve çoklu parazit varlığı için sırasıyla; %2,2, %22,2, %13,3, %4,4, %3,3 ve %7,7 olarak belirlenmiştir. Cinsel yönelim türü (özellikle homoseksüel cinsel temas) ile parazit saptanma oranları arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (p

Bu çalışmanın amacı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Parazitoloji Laboratuarına başvuran hastalarda bağırsak parazitlerinin sıklığını belirlemek ve bu sıklığı etkileyen bazı faktörleri değerlendirmektir. Çalışma, 2012 Haziran–2012 Aralık tarihleri arasında, 443'ü kadın, 557'si erkek olmak üzere toplam 1000 hasta üzerinde yürütülmüştür. Dışkı örnekleri nativ-Lugol, flatasyon (doymuş tuzlu su solüsyonunda), sedimantasyon (formol-eter solüsyonunda) ve trikrom boyama (şüpheli örnekler için) yöntemi ile incelenmiştir. Ayrıca hastalara sosyo-ekonomik durum, yaşam şartları ve kronik bir hastalıkları olup olmadığı ile ilgili soruları içeren bir anket uygulanmıştır. Kadınların %26,4'ünde, erkeklerin %19,2'sinde olmak üzere bütün hastaların %22,4'ünde bir veya daha fazla parazit türüne rastlanmıştır. Çalışmada, Giardia intestinalis (%8), bol Blastocystis hominis (%5,6), Entamoeba coli (%4,5), Iodamoeba butschlii (%1,3), Chilomastix mesnili (%1), Hymenolepis nana (%0,9), Endolimax nana (%0,5), Ascaris lumbricoides (%0,2), Enterobius vermicularis (%0,2; dışkıda), Trichuris trichiura (%0,1) and Taenia spp. (%0,1; dışkıda) türleri saptanmıştır. Parazite rastlama sıklığı ile gelir düzeyi (üç karşılaştırma grubunun ikisinde), eğitim durumu (10 karşılaştırma grubunun birinde), yerleşim yeri (üç karşılaştırma grubunun birinde), kanalizasyon şebekesinin olup-olmaması ve hayvancılık yapılıp-yapılmaması arasında istatistiksel olarak farklı düzeylerde anlamlı ilişkiler belirlenmiştir. Sonuç olarak Van Yöresinde, kanalizasyon ve içme suyu alt yapı eksikliklerinin tamamlanması ve halkın bilgilendirilmesi ile bu parazitlerin yayılışında önemli ölçüde düşüşler sağlanabileceği kanaatine varılmıştır. . The aim of this study was to determine the prevalence of intestinal parasites in patients who were admitted to Parasitology Laboratory of Dursun Odabaş Medical Center, and to investigate some factors which may affect the prevalence of the condition. The study was carried out totally on 1000 patients, 443 girls and 557 boys between June 2012 and December 2012. Stool samples were examined by native-Lugol, flotation (in saturated salt solution), sedimentation (in formalin-ether solution) and the trichrome staining (for the suspect samples) methods. Besides, a public survey included questions about socioeconomic status, living conditions and whether the patients had any chronic diseases were applied to the patients. One or more parasite species were observed in 26.4% of females and in 19.2% of males, totally 22.4% of the patients. In the study Giardia intestinalis (8%), plenty Blastocystis hominis (5.6%), Entamoeba coli (4.5%), Iodamoeba butschlii (1.3%), Chilomastix mesnili (1%), Hymenolepis nana (0.9%), Endolimax nana (0.5%), Ascaris lumbricoides (0.2%), Enterobius vermicularis (0.2%; in the stool), Trichuris trichiura (0.1%) and Taenia spp. (0.1%; in the stool) species were detected. Statistically significant relations at different levels were detected between the rates of the parasites and the income levels (in two of three comparison groups), the education level (in one of ten comparison groups), residence place (in one of three comparison groups), whether sewage system was available or absent and whether farming was done or was not done. As a result, in Van Province it was concluded that a significant reduction in the spread of these parasites can be achieved by the completion of sewage and drinking water infrastructure deficiencies and by informing the public 61

OSKAN G. Kronik Böbrek Yetmezliği Olan Hastalarda Bağırsak Parazitleri ve Demodex folliculorum'un Araştırılması. Y.Y.Ü Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Van 2011. Bu çalışma Kronik Böbrek Yetmezliği olan ve diyalize giren hastalarda bağırsak parazitleri ve Demodex folliculoruom'un yaygınlığını araştırmak amacıyla 2009 – 2010 tarihleri arasında yapıldı. Çalışmada alınan örnekler ve hazırlanan preparatların mikroskobik incelenmesi Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Laboratuvarında yapıldı. Bağırsak parazitleri çalışması için 22'si kadın, 18'i erkek toplam 40 kişiden alınan gaita örnekleri natif-lugol, flotasyon ve kinyoun asit fast yöntemleri kullanılarak incelendi. Çalışmaya katılan 18 erkeğin 9'unda (%50), 22 kadının 14'ünde (%63.63), toplamda 40 kişinin 23'ünde (%57.5) bir veya birden fazla parazit türü görüldü. Parazit tespit edilenleri hastalık etiyolojilerine göre değerlendirdiğimizde; hipertansiyon hastalarının %53.33'ünde, diabetus melitus tanısı olanların %63.15'inde, hem hipertansiyon hem de diabetes melitus tanısı olanların %50'sinde parazit tespit edildi. Araştırmada Ascaris lumbricoides 11 (%27.5), Enterobius vermicularis 8 (%20), Entamoeba coli 8 (%20), Blastocystis hominis 5 (%12.5), Entamoeba histolityca / dispar 2 (%5), Giardia intestinalis 2 (%5) kişide saptandı. Demodex folliculorum'un araştırılması için 26'sı erkek, 34'ü kadın toplam 60 kişiden selofan bant yöntemi ile yüz derisinden özellikle burun kökü ve alın bölgesinden alınan numuneler incelendi. Çalışmada erkeklerin 4'ünde (%15.38), kadınların 2'sinde (%5.88), toplam 60 kişinin 6'sında (%10) D. folliculorum tespit edildi. Demodex folliculorum tespit edilen bu 6 kişinin hastalık etiyolojilerine baktığımızda bunlardan 5'inin (%17.85) diabet, birinin ise (%4.34) hipertansiyon hastası olduğu görüldü. Bu çalışmada bağırsak parazitleri ve D. folliculorum yönünden pozitif bulunan kişilerin hastalık etiyolojilerine baktığımızda her ikisinin de özellikle diabet gibi immün sistemin baskılandığı durumlarda daha çok görüldüğü ve bu hastalarda önemli bir sağlık problemi oluşturmaması için dikkate alınması gerektiği kanaatine varıldı. Anahtar sözcükleri: Kronik Böbrek Yetmezliği, Bağırsak Parazitleri, Demodex folliculorum. OSKAN G. Investigation of Intestinal Parasites and Demodex folliculorum in Patients with Chronic Kidney Deficiency. Yüzüncü Yıl University, The Institute of Health and Science M.Sc. Thesis, Van, 2011. This study was conducted to investigate the prevalence of the intestinal parasites and Demodex folliculorum in the patients with chronic kidney deficiency who receives dialysis treatment 2009 and 2010. Microscopic examination of the samples and the preparates obtained from the study was held in the Laboratory of Parasitology, Faculty of Veterinary Medicine, Yüzüncü Yıl University. For intestinal parasites study, faecal samples taken from 40 patients including 22 female and 18 male were examined by using native-lugol, flotation and kinyoun asit fast methods. One or more parasite species were encountered in 23 (57.5%) of 40 patients including 9 (50%) of 18 males and 14 (63.63%) of 22 females. After the evaluation of the patients with the parasites according to the etiology of the disease, intestinal parasites were detected in 53.33% of hypertension patients, 63.15% of the patients with diabetes mellitus and 50% of the patients with both hypertension and diabetes mellitus. The distribution of intestinal parasites was as follows: Ascaris lumbricoides in 11 (27.5%), Enterobius vermicularis in 8 (20%), Entamoeba coli in 8 (20%), Blastocystis hominis in 5 (12.5%), Entamoeba histolityca / dispar in 2 (5%), Giardia intestinalis in 2 (5%) person. For Demodex folliculorum, The samples taken from face especially deep of the nose and fore head by the cellophane tape method from 26 male and 34 female, totally 60 people were examined, out of which 15.38% (4), 5.88% (2) and totally 10% (6) were positive for D. folliculorum, respectively. According to the etiology of the disease, D. folliculorum was found in 17.85% of diabetics and 4.34% hypertension patients. In this study, when considering the disease etiology of the persons found pozitive in terms of intestinal parasites and D. folliculorum, it was concluded that both of them were seen more especially in cases where immune system such as diabetes is suppressed, and that it should be considered in order not to pose a significant health problem in these patients.Key words: Chronic kidney deficiency, Intestinal parasites, Demodex folliculorum. 73

Aktaş E. Kalp hastalarında saptanan bağırsak parazitleri. YYÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2013. Bağırsak parazit enfeksiyonları hala dünya çapında önemli sağlık problemleri arasındadır.Bu çalışma ile kalp hastalarında bağırsak parazitlerinin yayılışının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, 08.06.2012 - 13.07.2012 tarihleri arasında Van ilindeki Yüksek İhtisas Hastanesi Kardiyolojisi servisinde yatan 125 kişiden alınan dışkı örnekleri önce makroskobik olarak muayene edilmiş ve daha sonra dışkı inceleme yöntemlerinden Nativ-Lugol, yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Araştırmada, 69 erkeğin 17?sinde (%24.63), 56 kadının 13?unda (%23.21) olmak üzere toplamda 125 hastanın 30?ünde (%24) parazite rastlanmıştır. Bu hastaların 16?sinde (%12.8) Entamoeba coli, 2?inde (%1.6) Giardia intestinalis, 6?sinde (%4.8) Blastocystis hominis, 1?inde (%0.8) Chilomastix mesnili, 2'sinde (1.6) Taenia saginata, 1'inde (0.8) Iodamoeba bustchlii ,1'inde Ascaris lumbricoides,1'inde(0.8) Giardia intestinalis+Hymenolepis nana olmak üzere 8 farklı parazit tespit edilmiştir. Kalp rahatsızlıkları parazitler ile birlikte düşünüldüğünde daha ciddi problemlerin ortaya çıkabileceği göz ardı edilmemeli ve tespit edilen parazitlerin tedavisinin yapılması gerekmektedir. Anahtar sözcükler: Bağırsak parazitleri, kalp hastaları Aktaş E.The Intestinal Parasitosis Detected in Cardiac Patients. The University of Yüzüncü Yıl, Institute of Medical Sciences, Postgraduate Thesis, Van, 2013.Intestine parasite infections are still among big problems all over the world. This study is aimed to define the pervasion of intestine parasites in cardiac diseases. In this study firstly,excrato samples that were taken from 125 patients in cardiolgy department, Van Yüksek İhtisas Hospital between the dates 08.06.2012 and 13.07.2012 were examined macroscopically and then tested with Nativ-Lugol method. The parasites were encountered in 17 (%24.63) of 69 males and in 13 (%23.21) of 56 females, totally in 30 (%24) of 125 cardiac patients. Eight different sorts of parasites were detected in the study being 2 Giardia intestinalis (%1.6), 6 Blastocystis hominis (%4.8), 1 Chilomastix mesnili (%0.8), 2 Taenia saginata (%1.6), 1 Iodamoeba bustchlii (0.8), 1 Ascaris lumbricoides (0.8), Giardia intestinalis+Hymenolepis nana 1(0.8) . Taken into consideration together with parasites, cardiac diseases should not be ignored as there may accure serious problems, so parasites that are located ,must be inspected.Key words: Intestine parasite,cardiac disease 55

Ödemiş N. Van Mimar Sinan İlköğretim Okulunda bağırsak parazitlerinin yayılışı. Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2013. Bu çalışma, Van Mimar Sinan İlköğretim Okulunda öğrenim gören 6-15 yaş grubu öğrencilerde bağırsak parazitlerinin oranını belirlemek, bu parazitlerin yayılışını etkileyen bazı faktörleri değerlendirmek ve çocuklarda intestinal parazitozların önemini bir kez daha ortaya koymak amacıyla yapıldı. Çalışma, Kasım 2010-Ocak 2011 tarihleri arasında 331?i kız, 294?ü erkek olmak üzere toplam 625 öğrenci üzerinde yürütüldü. Alınan dışkı örnekleri incelenmek üzere 30 dakika içinde Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi Parazitoloji Laboratuarına getirildi. Dışkı örnekleri önce makroskobik olarak incelendi. Bu örneklerden nativ-Lugol yöntemi ile hazırlanan preparatlar ışık mikroskobunda helmint yumurtaları ile protozoon kist ve trofozoitleri yönünden, daha sonra flatasyon metodu (doymuş tuzlu su solüsyonunda) ile hazırlanan preparatlar, protozoon kistleri ve helmint yumurtaları yönünden incelendi. Protozoonları detaylı incelemek için dışkı örnekleri trikrom boyama yöntemi ile boyandı. Ayrıca, dışkı örneği incelenen öğrencilere ailelerinin sosyo-ekonomik durumu ile ilgili soruları içeren bir anket uygulandı. Kızların %38.7?sinde, erkeklerin %38.1?inde olmak üzere bütün öğrencilerin %38.4?ünde bir veya daha fazla parazit türüne rastlandı. Çalışmada, Blastocystis hominis, Giardia intestinalis, Entamoeba coli, Iodamoeba butschlii, Chilomastix mesnili, Hymenolepis nana, Enterobius vermicularis ve Trichuris trichiura?ya sırasıyla %27, %9.1, %5.4, %1.8, %0.2, %1.8, %0.5 ve %0.2 oranlarında rastlandı. Parazite rastlama sıklığı ile anne ve babaların öğrenim durumu (bazı gruplarda), baba mesleği (bazı gruplarda), ailenin gelir düzeyi (bazı gruplarda), ailenin oturduğu mesken türü (bazı gruplarda), kardeş sayısı ve tuvalet temizliği arasında istatistik olarak anlamlı ilişkiler saptandı. Yerleşim birimlerinde içme suyu ve alt yapı yetersizliği, sanitasyonun eksikliği, düşük sosyoekonomik düzey ve ailelerin kalabalık olması bağırsak parazitlerine hala yüksek oranlarda rastlanılmasının en önemli nedenleri olduğu anlaşılmıştır. Anahtar sözcükler: Bağırsak parazitleri, ilköğretim okulu öğrencileri, prevalans Ödemiş N. The distribution of intestinal parasites in Van Mimar Sinan Primary School. Yüzüncü Yıl University, Institute of Health Sciences, M. Sc. Thesis, Van, 2013. This study was conducted with aim to investigate the species and prevalence of intestinal parasites, and some reasons which effect the prevalence in the students (between 6-15 years old) educated in Mimar Sinan Primary School, Van, and again to investigate the importance of intestinal parasites for children. The study was carried out totally on 625 schoolchildren, 331 girls and 294 boys between the dates, November 2010 and January 2011. The obtained stool samples were transported to the Parasitology Laboratory of the Health Research and Training Hospital, Yüzüncü Yıl University for examination within 30 minutes. The stool samples were examined firstly as macroscopic. Preparations prepared by native-Lugol method examined under a light microscope for trophozoites and cysts of protozoa and eggs of helminthes, then, preparations prepared by flotation method (in saturated salt solution) were examined for cysts of protozoa and eggs of helminthes. The stool samples were stained with the trichrome staining method for detail examination of protozoa. Besides, a public survey included questions about socioeconomic statuses of their families was applied to the schoolchildren whose stool samples were examined. One or more parasite species were encountered in 38.7% of girls and in 38.1% of boys, totally in 38.4% of the schoolchildren. In the study, Blastocystis hominis, Giardia intestinalis, Entamoeba coli, Iodamoeba butschlii, Chilomastix mesnili, Hymenolepis nana, Enterobius vermicularis and Trichuris trichiura were encountered at rates of 27%, 9.1%, 5.4%, 1.8%, 0.2%, 1.8%, 0.5% and 0.2%, respectively. Statistically significant relations were detected between the rates of the parasites and education level of the children?s parents (in some groups), the father?s job (in some groups), the income levels of families (in some groups), type of the houses of families (in some groups), numbers of brothers/sisters and cleanliness of toilets.. It was found that the most important reasons for the high rates of intestinal parasites encountered were lack of sewage and drinking water infrastructure, lack of sanitation, insufficiency of education, low economic level, and crowded families. Key Words: Intestinal parasites, primary school children, prevalence 66

ÖZETEkici A. İmmun yetmezlikte önemi artan intestinal parazitozların diyaliz hastalarında prevalansı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2012. Bu çalışmanın amacı, immun yetmezlikte önemi artan bağırsak parazitlerinin diyaliz hastalarında prevalansını belirlemektir. Bu çalışma, Haziran 2010 ile Şubat 2011 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Parazitoloji Laboratuarında yürütüldü. Çalışmada deneme grubu olarak kronik böbrek yetmezliği olan 56'sı kadın, 44'ü erkek olmak üzere diyalize giren toplam 100 hastanın, kontrol grubu olarak ise 16'sı kadın, 14'ü erkek olmak üzere toplam 30 sağlıklı kişinin dışkı örnekleri nativ-Lugol, doymuş çinko sülfat solüsyonu ile flatasyon ve modifiye asit-fast boyama yöntemi ile parazitolojik yönden incelendi. Ayrıca hastalara ait semptomlar ile gelir düzeyi, öğrenim durumu, oturulan evin durumu, bazı yaşam koşulları ve alışkanlıkları içeren bilgiler kaydedildi. Çalışmada diyaliz hastası olan 100 kişiye ait dışkı örneğinin %44'ünde bir ya da daha fazla parazit türüne rastlandı. Kontrol grubu olarak oluşturulan sağlıklı 30 kişiye ait dışkı örneğinin ise sadece birinde (%3.3) Cryptosporidium sp.'ye rastlandı. Hastaların %32'sinde Cryptosporidium sp., %7'sinde Blastocystis hominis, %3'ünde Giardia intestinalis, %2'sinde Chilomastix mesnili, %1'inde Cyclospora cayetanensis belirlendi. İshal, zaman zaman kabızlık, kusma, baş ağrısı görülen 14 yaşında bir kız çocukta C. cayetanensis ile Cryptosporidium sp. birlikte saptandı. Cryptosporidium sp.'ye rastlama sıklığı ile kronik böbrek yetmezliği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (p0.05). Cryptosporidium sp. görülme sıklığı ile karın ağrısı (p0.05). There were found statistically significant variances between the mean frequency of Cryptosporidium sp. and abdominal pain (p

Ülkemizde bağırsak paraziter hastalıkları halen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kreş, anaokulu ve ilköğretim okulları gibi çocukların toplu bulunduğu yerlerde bulaş kolay ve hızlı olduğu için parazit enfeksiyonlarının çocukları daha kolay ve fazla etkilediği bilinmektedir.Bu çalışma 2009 öğretim yılında Beykoz'da üç okulun öğrencilerinde bağırsak parazitlerinin dağılımı incelenmiştir. Bu okullar farklı sosyo-ekonomik düzey ve yerleşim yerinde olan Akbaba Köyü İlköğretim Okulu, Elmalı Köyü İlköğretim Okulu ve Beykoz merkezi Karlıtepe İlköğretim Okulu'dur.Dışkı örnekleri direkt lam ?lamel yöntemi ile fizyolojik tuzlu su ve lügol preparatlarında, çoklaştırma yöntemlerinden Çinko sülfat ile yüzdürme ve E.vermicularis için Selofanlı lam Yöntemi ile incelenmiştir . Dışkıları incelenen 459 öğrencinin 33'ünde (%7,2) bağırsak parazitlerine rastlanmıştır. Selofanlı lam yöntemi ile incelenen 203 öğrencinin 23'ünde (%11,03) E.vermicularis görülmüştür. Bu parazitler 29 G.intestinalis,23 E.vermicularis ve 4 B.hominis'tir.Bu çalışmada sanitasyon eksikliğine bağlı olarak bulaşan bağırsak parazitlerinin (A.lumbricoides,T.trichiura gibi) hemen hemen tamamıyla ortadan kalkmış olduğunu ; buna karşılık temizlik noksanlığına bağlı olabilen E.vermicularis ve G.intestinalis gibi parazitlerin hala devam ettiğini ortaya koymaktadır.Bu durum istanbul'un alt yapı çalışmalarındaki (özellikle yeterli ve temiz içme ?kullanma suyu ve kanalizasyon sistemi konusunda) gelişmeyi yansıtmaktadır. Intestinal parasitic diseases in our country is still a major public health problem. Nurseries, kindergartens and primary schools for children living in places such as the transmission of parasitic infections is known to affect children more quickly and more frequently.This study was examined the distribution of intestinal parasites in 2009 academic year, students in elementary school in Beykoz. These schools in different socio-economic and location of the Akbaba Village Primary School , Elmalı Village Primary School and Beykoz central Karlıtepe Primary School is located in the center.Faecal samples were examined physiological saline and iodine preparations direct lam - lamella method, condensation methods by flotation with zinc sulfate and cellophane tape method was applied to E.vermicularis. 33 stools examined from 459 students cases (7,2%), intestinal parasites were found. With the cellophane tape method in 23 surveyed 203 students (11.03%) were E.vermicularis. These parasites are transmitted to the lack of cleanliness among the vast majority of 29 G.intestinalis, 23 E.vermicularis and 4 B.hominis.İntestinal parasites are transmitted when lack of sanitation (A.lumbricoides, T.trichiura, etc.) that has disappeared almost completely, whereas cleaning deficiency may be due to parasites such as E.vermicularis and G.intestinalis still reveals continued. This sub-structure studies of Istanbul (in particular adequate and clean drinking water and sewage system in the) has been developed 54

Bu çalışma Yan Dal Uzmanlık tezi olarak hazırlanmıştır. Giriş: Mikroskopik kolit karın ağrısı ve ishal ile karakterize olan, endoskopik incelemede mukozanın hemen her zaman normal olarak saptandığı ancak alınan biyopsi örnekleri ile tanı konan klinik tablodur. İshal ve kronik karın ağrısı ile başvuran bir hastada şüphe edilmeyip biyopsi alınmadığında bu hastalara irritabl barsak sendromu tanısı konabilir. Bu da hastaya yaklaşımı olumsuz yönde etkiler. Amaç: Roma III kriterlerine göre tanı almış olan ishal ve kabızlık baskın İBS hastalarında mikroskopik kolit sıklığını saptamak ve sitokin düzeyleri ile İBS tipi ve MK varlığı arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Hastalar ve yöntem: Bu çalışmaya İBS tanısı konulan hastalar alındı. Bu hastalar Roma III kriterleri ve Bristol Dışkı Şekli Değerlendirme Skalası (BDŞDS) kullanılarak İBS-D daire baskın İBS (İBS-D) ve kabızlık baskın İBS (İBS-K) gruplarına ayrıldı. Tüm hastalara kolonoskopi uygulanarak beş farklı lokalizasyondan (çekum, çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon ve rektosigmoid bölge) biyopsiler alınarak histopatolojik incelemeler yapıldı. Ayrıca hastaların periferik kan örneklerinden serum TNF-?, serum IL-1ß ve IL-6 düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 89 İBS'li hastanın 40'ı İBS-D, 49'u İBS-K idi. İBS-D ile İBS-K grubu karşılaştırıldığında yaş ve cinsiyet bakımından anlamlı bir fark yoktu. Hastaların İBS semptomlarının süresi mikroskopik kolit saptanmayanlarda 50.67±50.72 ay iken mikroskopik kolit saptanan hastalarında 28.89±14.80 ay idi. İBS-D'li hastaların 9'unda (%22.5), İBS-K'lu hastaların 10'unda (%20.4) MK saptandı. Mikroskopik kolit tanısı alan hastaların hiçbirinde rektosigmoid bölgeden alınan biyopsilerde tutulum saptanmadı. Sonuç: Çalışmamızda sitokinler IL-1ß, IL-6 ve TNF-? düzeyleri ile MK arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. TNF-? düzeyleri İBS-K grubunda daha yüksek olup fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p= 0.013). Tartışma: İBS hastalarında MK sıklığı normal popülasyondaki sıklığına göre yüksektir. Çalışmamızda diare ve kabızlık baskın İBS semptomları olan hastalarda mikroskopik kolit saptanma sıklığı açısından fark saptanamamıştır. Semptom süresi uzun olan hastalarda mikroskopik kolit sıklığı daha fazla olup MK tanısını dışlamak için rektosigmoid bölgeden biyopsi alınması yeterli değildir. Anahtar kelimeler: rritabl Barsak Sendromu, Mikroskopik kolit, Sitokinler Introduction: Microscopic colitis characterised by abdominal pain and diarrhea, is a clinical entity diagnosed only by biopsy due to mucosa is always totally normal in endoscopic investigation. If biopsy wasn?t taken when patients refer to hospital with symptoms of abdominal pain and diarrhea, the irritable bowel syndrome can be diagnosed in those patients. These effects negatively to patient approach. Aim: Our aim is to investigate the frequency of microscopic colitis in constipation and diarrhea dominat IBS patients diagnosed according to Roma III criteria and the relation between cytokine levels in microscopic colitis and IBS subtypes. Patients and Methods: In this study, patients diagnosed as IBS were included. These patients were divided into two category as IBS diarrhea dominant (IBS-D) and IBS constipation dominant (IBS-C) according to Roma III criteria and the Bristol stool scala. All patients were went to colonoscopy and biopsies were taken from five different regions (caecum, ascending colon, transverse colon, descending colon and rectosigmoid region) and histopathological investigation were made. In addition to this, patient?s peripheric blood samples were taken for serum TNF-?, IL-1ß and IL-6. Findings: From 89 patients taken to the study, 40 were IBS-D and 49 were IBS-C. When IBS-D and IBS-C grups were compared, there were no statistically significant difference with age and sex. Although patient?s IBS symptom time was 28.89±14.80 months in microscopic colitis diagnosed group, in the microscopic colitis undiagnosed group the time was 50.67±50.72 months. Nine (22,5%) patients in IBS-D group and 10 (20,4%) patients in IBS-C group, microscopic colitis were diagnosed. In all patients diagnosed as microscopic colitis, rectosigmoidal region was uninvolved. Results: In our study, between IL-1ß, IL-6 ve TNF-? levels and microscopic colitis, no statistically significant difference were found. TNF-? leves were statistically significantly high in IBS-C group (p=0,013). Discussion: In IBS patients MC frequency are high according to normal population. In our study, diarrhea and constipation symptom dominant IBS patients, there were no significant difference for microscopic colitis diagnosis. Since in long-time symptomatic patients, microscopic colitis frequency are high, rectosigmoidal regional biopsy is not enough to exclude diagnosis. Key words: Irritable Bowel Syndrome, Microscopic colitis, Cytokines

Gastrointestinal sistemin paraziter enfeksiyonları dünyada yaygın olup, ishalin önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Bu çalışma ile Van'da diyareli kişilerde bağırsak parazitlerinin yayılışının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, 01.06.2009 - 31.09.2010 tarihleri arasında Van ilindeki özel bir hastaneye ishal yakınması ile başvuran 423 kişiden alınan dışkı örnekleri önce makroskobik olarak muayene edilmiş ve daha sonra dışkı inceleme yöntemlerinden Nativ-Lugol, Flotasyon(Yüzdürme) ve Trikrom boyama yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Araştırmada, 205 erkeğin 72'sinde (%35.12), 218 kadının 56'sında (%25.68) olmak üzere toplamda 423 ishalli hastanın 128'inde (%30.26) parazite rastlanmıştır. Bu hastaların 95'inde (%22.45) Entamoeba histolytica, 28'inde (%6.61) Giardia intestinalis, 3'ünde (%0.70) Blastocystis hominis, 2'sinde (%0.47) Chilomastix mesnili olmak üzere 4 farklı parazit tespit edilmiştir. Çalışmamızda ishalli hastalarda ağırlıklı olarak E. histolytica ve G. intestinalis bulunduğu görülmektedir. Bu durum E. histolytica ve G. intestinalis'in ishal etiyolojisindeki varlığının önemini ortaya koymuştur. The parasitic infections of gastrointestinal system have widely been seen in the world and these parasites are the important reasons of diarrhea. The aim of this study is to investigate prevalence of intestinal parasites in diarrheic patients. In this study, 423 stool samples from diarrheic patients attended to special hospital in Van were analyzed first macroscobicaly, later with native- lügol, saturated NaCl flotation and trichrome stain methods, between 01.06.2009 - 31.09.2010. The parasite species was encountered in 72 (%35.12) of 205 male and in 56 (%25.68) of 218 female, totally in 128 (30.26%) of 423 diarrheic patients. Four different parasite species were detected in the study, and Entamoeba histolytica 95 (%22.45), Giardia intestinalis 28 (%6.61), Blastocystis hominis 3 (%0.70), Chilomastix mesnili 2 (%0.47) were found in the diarrheic patients. In our study, E. histolytica and G. intestinalis were found in predominantly patients with diarrhea. In this case, of E. histolytica and G. intestinalis has revealed the importance of the presence in the aetiology of diarrhea. 71

Diyare, yaklaşık olarak yılda 2,5 milyon insanın ölümüne yol açmakta ve uzun dönemde çocukluk yaşlarında büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkilemektedir.Bağırsak parazitlerinin insidansı, düşük sosyo-ekonomik düzeyli, düşük eğitim düzeyli ve düşük yaşama standardı olan toplumlarda daha fazladır. Diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'de protozoon ve helmint enfeksiyonları önemli bir sağlık sorunudur.Bağırsak parazitlerinin tanısında birden fazla tanı yöntemi bir arada kullanıldığında, daha tatmin edici sonuçlar elde edilmektedir. Tanıdaki başarı, deneyimli laboratuvar çalışanlarının doğru metodu kullanmakta verdiği karara bağlıdır.Bu çalışmada, Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ne başvuran diyareli çocuklardan alınan 128 dışkı örneği direk bakı, modifiye formol etil asetat çöktürme yöntemi uygulanmış. Bütün örneklerin trichrome boyama ve kinyoun acid fast boyamaları Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Bilim Dalı Laboratuvarında yapılmış ve sonuçlar analiz edilmiştir.İncelenen 128 diyareli dışkı örneğinin 35'inde (%27,34) bağırsak parazitlerine rastlanmıştır; 13 (%10,2) E. coli, 9 (%7,03) G. intestinalis, 4 (%3,12) E. histolytica/E. dispar, 1 (%0,78) B. hominis, 1 (%0,78) H. nana, 1 (%0,78) E. vermicularis, 5 (%3,9), C. mesnili. Ayrıca 8 (6,25) örnekte bol Candida görülmüştür.Rutin tanı laboratuvarlarında en çok kullanılan yöntem direk bakıdır. Direk bakı en kolay, en az zaman alan ve en ucuz tanı metodu olmakla birlikte, trichrome boyama yöntemi özellikle E. histolytica/E. dispar tanısında etkin bir yöntemdir. Modifiye formol etil asetat çöktürme yöntemi özellikle dışkıda seyrek bulunan protozoa kisti ve helmint yumurtalarını saptamada çok etkili bir yöntemdir ve bu yöntemin uygulanması tanıdaki başarıyı arttıracaktır. Kinyoun asid fast boyamaları Isospora, Crptosporidium, Cyclospora gibi coccidian parazitlerin teşhisinde son derece kullanışlı bir yöntemdir. Diarrhea causes approximately a number of 2.5 million deaths per year and affects the growth and development at the ages of childhood negatively in long term.The incident of the intestinal parasites is more common in the communities with low socio-economical, educational level and low standard of life. In Turkey and other developing countries, protozoan and helminthes infections are an important medical problem.When more than one method of diagnosis for intestinal parasites is used together, the more satisfying results are got. The success of the diagnosis depends on the experienced laboratory workers? decision of choosing the right method.In this study, on 128 feces sample which are collected from the children with diarrhea applying to Diyarbakir Children Hospital, the method of direct examination and modified formol ethyl acetate defecation have been used. Trichrome and kinyoun acid fast staining of all samples are done and analyzed in the Microbiology Department Laboratory of Harran University Faculty of Medicine.Intestinal parasites have been found in 35 (27, 34%) of the 128 feces sample with diarrhea which have been examined; 13 (10, 2%) E. coli, 9 (7, 03%) G. intestinalis, 4 (3, 12%) E. histolyica/E. dispar, 1 (0, 78%) B. hominis, 1 (0, 78%) H. nana, 1 (0, 78%) E. vermicularis, 5 (3, 9%) C. mesnili. Besides, in 8 (6, 25%) samples, many candidas have been found.The most commonly used method in routine diagnosis laboratories is direct examination. Direct examination being the easiest, the least time consumer and the cheapest diagnosis method, trichrome staining method is an effective method especially in the diagnosis of E. histolytica/E. dispar. Modified formol ethyl acetate defecation method is a very effective method especially in the finding of protozoa cyst which is rarely found in feces and the detection of helminth eggs and the practice of this method will increase the success level of the diagnosis. Kinyoun acid fast staining is a quite practicable method in the diagnosis of coccidian parasites such as Isospara, Crptosporidium, and Cyclospora. 89

ÖZET Allerjik ürtiker yakınması olan 210 olgunun 44'ünde (%20.9) parazit saptanmış olup, 18 olguda (%40.90) G. intestinalis, bir olguda (%2.27) G. intestinalis, B. Hominis, ve H. nana birlikte, bir olguda (%2.27) G. intestinalis ve E. coli beraber, 15 olguda (%34.09) E. vermicularis, 3 olguda (%6.81) T. saginata, 3 olguda (%6.81) E. histolytica, bir olguda (%2.27) B. hominis, bir olguda (%2.27) H. nana, bir olguda (%2.27) E. hartmanni saptanmıştır. Allerjik ürtiker yakınması olup, parazit saptanan 44 olgunun 34'ünde (%77.27) eosinofil değerleri ve 36 olguda (%81.81) IgE düzeyleri saptanmıştır. Yapılan istatiksel araştırmada kontrol grubu ile karşılaştırılan allerjik ürtikerli olgularda parazitozların ürtikere neden olabileceği (p

Ill ÖZET NİĞDE VE YÖRESİNDE İLKOKUL ÇOCUKLARINDA GÖRÜLEN BARSAK PARAZİTLERİNİN YAŞA, CİNSİYETE VE SOSYO-EKONOMİK DURUMA GÖRE DAĞILIMI. UĞURLU, Kemal Niğde Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı Danışman: Yard. Doç. Dr. Aydın TOPÇU Eylül -1997 39 sayfa Bu çalışmada Niğde İlinde ikisi merkez, biri kasaba, diğeri köy ilkokulu olmak üzere dört ilkokulda öğrenim gören 195 öğrenciden tesadüfi olarak seçilip alman gaita numuneleri incelenmiştir. Numunelerin alındığı merkezler rastgele seçilmiş ve gaita numuneleri incelenirken natif-lügol yöntemi uygulanmıştır. İncelenen gaita numunelerinin 74 ünde (% 39) parazit tespit edilmiştir. Bunların 57 si (% 77) helmint, 17 si ise (% 23) protozoon olarak tespit edilmiştir.Tespit edilen parazitlerin türlere göre dağılımı ise: Ascaris lumbricoides : 31 (% 41,8) Giardia intestinalis : 12 (% 16,2) Trichuris trichiura : 10 (% 13,5) Taenia saginata : 9 (% 12,1) Enterobius vermicularis : 7 (% 9,5) Entamoeba histolytica : 5 (% 6,9) olarak bulunmuştur.IV Gaita numunesi alınan öğrencilerden yaşları, cinsiyetleri ve sosyo-ekonomik durumları gibi parazit dağılımına etki eden faktörler hakkında bilgi edinmek için anket formu düzenlenmiştir. Öğrencilerin paraziter enfeksiyonlara yakalanma oranlarının yaş, cinsiyet ve sosyo-ekonomik faktörlerden nasıl etkilendiği değerlendirilmiş ve parazitlerin dağılımının Niğde ve çevresinin iklimine ve sosyo-ekonomik yapısına benzerlik gösteren diğer bölgelerdeki çalışmalarda ortaya çıkarılmış, parazit oranlan ve dağılımına yalan sonuçlar elde edilmiştir. Cinsiyete göre parazit dağılımında önemli bir fark görülmemiş, ekonomik yönden gelir düzeyi orta ve düşük olan ailelerin çocuklarında, parazit görülme sıklığı yüksek bulunmuştur. 7-11 yaş gurubu çocukların değerlendirilmeye alındığı çalışmamızda yaşlar arasındaki parazitlerime oranlarında önemli farklılıklar olmamasına rağmen, 9 yaş grubuna dahil öğrencilerde parazit görülme sıklığı diğer gruplara göre daha yüksek bulunmuştur. Anahtar Sözcükler: Barsak parazitleri, İnsan, Yaş, Cinsiyet, Ekonomik durum, Dağılım. Entamoeba histolytica, Enterobius vermicularis, Ascaris lumbricoides, Taenia saginata, Trichuris trichiura, Giardia intestinalis. SUMMARY THE DISTRIBUTION OF INTESTINAL PARASITES THAT WERE DIAGNOSED IN THE PRIMARY CHILDRENS WITH RESPECT TO AGE, SEX AND SOCIO ECONOMIC IN Nİ?DE AND IT'S AROUND. U?URLU, Kemal University of Niğde Graduate School of Natural and Applied Science Department of Biology. SupervisonAydın TOPÇU September - 1997 39 pages In this study the samples of human excrement (gaita) were orbitrary from 195 students, studying in 4 different primary schools, two of which were located in the city center, in borough and in the villiage of Niğde were examined. Samples taken from the central schools were chosen randomly. The nativ-lügol method is applied to gaita samples (% 39) 57 of these are helmint (% 77) and 17 are protozoon. (% 33). The distribution of these parasites according to species are as follows.VI Ascaris lumbricoides : 31 (%41,8) Giardia intestinalis : 12 (% 16,2) Trichuris trichiura : 10 (% 13,5) Taenia saginata : 9 (% 12,1) Enterobius vermicularis : 7 (% 9,5) Entamoeba histolytica : 5 (% 6,9) An enquite was distributed among the students. This enquete analyses the major factors (socio-economic positions, sexuality, ages) affecting the distribution of parasites. The role of these factors in getting parasiter infection was evaluated in detail. The results about the ratios were approximately, the same as in the regions, of Niğde climate, other regios an important difference on parasite distribution. But the level of frequency of parasite visibility is found out higher in children belonging to the families with middle or low incomes. In one of our works in which 7-11 age group's children are investigated, there was not any important difference between the ages about parasite ratios, but the frequency of incidance in 9 age group's children is higher than the other groups. Key words: Intestinal parasites, Human, Ages, Sexuality, Socio-economic position, Distribution, Ascaris lumbricoides, Entamoeba histolytica, Giardia intestinalis, Taenia saginata, Trichuris trichiura, Enterobius vermicularis. 51

Bu çalışma ile Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanlığı Parazitoloji Laboratuvarına Nisan 1994- Nisan 1995 tarihleri arasında başvuran 4086 kişinin barsak parazitleri incelenmiştir. Toplam 334 (%8,17) kişide 8 türe (Entamoeba histolytica, Giardia intestinalis, Ascaris lumbricoides, Enterobius vermicularis, Trichuris trichiura, Hymenolepis nana, Taenia saginata ve Trichostrongylns sp.) ait bağırsak paraziti tespit edilmiştir. Bunlardan G intestinalis 237 (%68,3) bulunma oranı en yüksek, Trichostrongylus sp. (%0,08) bulunma oranı en düşük oranda bulunmuştur. Ayrıca parazitlerin ilçelere, yaş gruplarına, medeni hale, Ankara'da yaşama süresine, öğrenim durumuna, başvuru şekline, aylara dağılımları istatistiki olarak tespit edilmiştir. Sonuçlar tablolar ve grafiklerle gösterilmiştir. In this study, intestine parasites of 4086 applicants to the Parasitology Laboratory of the Refik Saydam Hygiene Center Presidency between the months from April 1994 to April 1995 have been examined. Totaly among 334 (% 8.17) people, 8 species of intestine parasites {Entamoeba histolytica, Giardia intestinalis, Ascaris lumbricoid.es, Enterobius vermicularis, Trichuris trichiura, Hymenolepis nana, Taenia saginata ve Trichostrongylns sp.) have been identified. From these it has been that the presented rate of Giardia intestinalis 237 (% 68,3) has been in the highest and the presented rate of Trichostrongylus sp (% 0.08) has been in the lowest degree. Beside these, according to tows, age groups, marriage, living period in Ankara, education position way of application and mountly distribution of the parasite species have been determined statistically. Results have been shown in tables and graphics. 50

29 ÖZET İstanbul Belediyesi Darülaceze Kurumunda barınan 710 kişinin dışkısı insan paraziti olan helmint ve protozoonlar yönünden incelenmiş, askariyaz ve trikuriyaz pravelensleri sırasıyla % 2,8 ve % 0,8 olarak; oyun çocuklarında giyardiyaz prevalensi % 35,5; enterobiyaz prevalensi ise % 36,7 olarak tesbit edilmiştir. Dışkı ile insanlara bulaşan helmint ve protozoonlardan korunma konusundaki bilgilerin aktarılması ile beraber, ascaris, trichuris ve E.ver- micularis'liler mebendazole; tenya ve H.nana'lılar niclosamide; glardia, E.coli ve E.histolytica'lılar ise ornidazole ile tedavi edilmişlerdir. Çeşitli sebeplerle tedavi öncesi kurumdan ayrılanlar bir yana bırakılırsa parazitlilerin tedavi sonrasındaki dışkı incelemeleri, bunlarda helmint ve helmint yumurtası, ayrıca protozoon ve protozoon kisti bulunmadığını göstermiştir. 3 Giardia'lı ve 9 E.vermicularis'li çocuğa ikinci tedavi kürü gerekmiştir. Söz konusu kurumda bağırsak parazitlerinin kontroluna yönelik olarak uyguladığımız yöntemle elde ettiğimiz sonuçlar sevindirici olmuş ve bizi benzer çalışmalar konusunda cesaretlendirmiştir. 31

21 ÖZET Zonguldak ili, Karabük ilçesine bağlı Cumayanı Köyü'nün iki mahallesi ve bunların ilkokullarında okuyan toplam 510 çocuğun dışkıları, bağırsak protozoon ve helmintleri yönünden incelendi. Araştırılan 510 dışkıda, 454 genel parazitli (% 89), 412 askaritli (% 80.8) 404 trichurisli (% 79.2) 192 giyardiyalı (% 37.6) ve 157 E.coli infeksiyonlu (% 30.8) bulundu. Köyün epidemiyolojik faktörler açısından farklı özellikleri tespit edilmiş olan, Merkez ve Armağan mahallesinde ise bu oranlar oldukça (faz ladır) farklıdır. (p< 0.001). Şöyle ki Merkez mahallesinde genel parazitli % 100, askaritli % 94.6, trichurisli % 94.1, giyardiyalı % 42.4 ve E.coli'li % 34.1 iken, Armağan mahallesinde ise genel parazitli % 44, askaritli % 24, trichurisli % 18, giyardiyalı % 18 ve E.coli infeksiyonlu % 17 olarak bulundu. Bu mahallelerin ilkokullarındaki sonuçlar da yukarıdaki sonuçla ra yakınlık göstermekteydi. Bağırsak protozoon ve helmintlerinin dağılımında eşey ve yaşa göre anlamlı farklar bulunmadığı görüldü. Yalnız giyardiyaz prevalensinin yaş ilerledikçe düştüğü göze çarpmaktaydı. 24

ÖZET Bu çalışma Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Kolejinin I sınıfına devam eden 77 kıs öğrenciye barsak paraziti prevalensini saptamak üzere anket formu uygulanmış ve tüm öğrencilerden selof an-band metodu ile gaita numunesi alınarak parazit yumurtası aranmıştır» Sonuçta en çok rastlanan parazir %15.88 oranında E» Vermucularis ve sırasıyla %5, 19 G. intestinal is %2.6 oranında ise taenia Saginata olarak bulunmuştur SUMMARY In this study, in order to determine the prevalance of intestine parasites, a questionnaire has been applied to 77 girl students attending the Ankara University Medical School Nurse-training High Schools and parasite larva has been searched in their stool taken by selof an-band method. As a result, it has been -found out that the most commen parasite is the E. Varniculari s with a ratio of 15.88`/., and then come, in decending order, the G` Intentinal is with a ratio of 5. 19% and the taenia saginate with a ratio of 2.6%. 50

31 VI. ÖZET Değişik kesimlerdeki kişilerden alınan dışkı örnekleri, para- zitolojik yönden direkt yöntemle, doymuş tuzlu suda yüzdürme yönte mi ile ve formalin-eter çöktürme yöntemi ile muayene edilmiş, alı nan sonuçlara göre uygulanan yöntemlerin dışkıda parazit yumurta ve kistlerini saptamada değerleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla yapılan çalışmada, değişik kesimlerdeki kişilerden temin edilen 291 dışkı örneği üç yöntemle ayrı ayrı muayene edil miş, helmint yumurtalarının düşük oranlarda bulunması, yöntemler ara sında bir karara varılmasını güçleştirmiş, protozoon kistleri için doymuş tuzlu suda yüzdürme yönteminin kullanışlı olmadığı, direkt yöntem ve formalin-eter çöktürme yönteminin kullanışlı olduğu sap tanmıştır. Direkt ve Toplaştırma yöntemlerine göre saptanan parazitlerin toplam sayı ve oranları Direkt muayenede % 33*33, doymuş tuzlu suda yüzdürme yöntemi ile yapılan muayenede % 14.70 ve formalin-eter çöktürme yöntemi ile yapılan muayenede % 35.70 oranında parazit saptanmıştır. 32 YI I. SUMMARY Samples of feces of various people of different ages have been examined by using direct, saturated salty water floatation and ether precipitation methods. The results have been evaluated to see how much these methods work in observing parasite eggs and cysts in the feces. 291 samples of feces have been examined by using these three methods. The percentage of helminthes eggs being low, an exact decision seemed difficult. It has been established that, for protozoa cysts, direct method and ether precipitation met hods were useful but taturated salty water floatation method was not. The total number and the percentage of parasites as the result of direct and ether precipitation methods: As a result of: a) Direct method % 33.33 b) Saturated salty method % 14.70 c) Ether Precipitation method % 35.70 parasites have been obtained. 37