Search

Emanuel sendromu (ES, OMIM 609029), süpernümerer der(22)t(11;22) olarak da bilinen, doğum öncesi ve sonrası gelişimsel gecikmeler ve çoklu konjenital anormallikler ile karakterize nadir bir sendromdur (1:110000 kişi). Bu, kardiyak, kas-iskelet sistemi, işitsel, görme ve böbrek problemleri ve zihinsel engelli ve konuşma bozukluğu olan genel bir büyüme kısıtlaması olan ES'li 8 yaşındaki bir çocuğun vaka raporudur. Tüm primer dentisyonda hipomineralize alanlar, derin çürükler ve hafif diş eti hiperplazisi gözlendi. Hem primer hem de kalıcı dişlenmede sürmede gecikme, konjenital eksik kalıcı ikinci premolarlar ve primer lateral kesici dişler, kısa kök formları ve kalıcı azı dişlerde açık kök ucu ve sağ arka bölgede çapraz kapanış önemli oro-dental bulgulardı. Genel anestezi altında gerekli pulpotomi işlemlerini takiben kompozit restorasyonlar ve ekstraksiyonlar yapıldı. Bu olgu sunumunda, geç diş müdahaleleri ve daha önce ayrıntılı olarak bildirilmemiş 2 yıllık takip gözlemleri ile birlikte sistemik ve oro-dental ES bulgularının kapsamlı bir listesi sunulmaktadır., Emanuel syndrome (ES, OMIM 609029), also known as supernumerary der(22)t(11;22), is a rare syndrome (1:110000 people) characterized by pre- and postnatal developmental delays and multiple congenital abnormalities. This is a case report of an 8-year-old boy with ES who has cardiac, musculoskeletal, auditory, visual, and renal problems and a general growth restriction with an intellectual disability and impaired speech. All primary dentition demonstrated hypomineralized areas, deep caries and mild gingival hyperplasia. Delayed eruption of both primary and permanent dentition, congenitally missing permanent second premolars and primary lateral incisors, short root forms and open apices of permanent molars, and a right posterior cross-bite were significant oro-dental findings. A necessary pulpotomy and subsequent composite restorations and extractions were performed under general anaesthesia. This case report provides a comprehensive list of systemic and oro-dental ES findings along with late dental interventions and 2-year follow-up observations that have not been reported in detail previously.

Ağız sağlığı, genel sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır. Çocuk doktorlarının bebekleri ve çocukları diş hekimlerinden daha erken görme olasılığı oldukça yüksektir. Çocuk doktorları, çocuklardaki oral hastalıkların önlenmesi ve yönetimi konusunda ailelere tavsiyede bulunabilecek en doğru kişilerdir. Bu çalışmanın amacı, Trakya bölgesinde çalışan çocuk doktorları arasında ağızhastalıklarının önlenmesine ilişkin bilgi, tutum ve uygulamaları belirlemektir. Trakya bölgesinde görev yapan 69 çocuk doktoruna kesitsel anket çalışması yapıldı. Çocuk doktorlarına sosyo-demografik bilgileri içeren ve ağız ve diş sağlığı ile ilgili bilgilerini, tutumlarını ve uygulamalarını değerlendiren sorular soruldu. Demografik veriler ile ankete verilen cevaplar arasındaki ilişkiyibelirlemek için Pearson Ki-kare testi kullanıldı. Hekimlerin çoğu çocuk doktorlarının diş çürüğünün önlenmesi ve ağız sağlığının sağlanmasında önemli rolü olduğunu, bunun için ağız boşluğu ve dişlerin muayenesini yapmalarının gerektiğini, ancak koruyucu ağız sağlığı uygulamaları hakkında daha çok bilgiye gereksinim duyduklarını belirtmişlerdir. Hekimlerin %43,5’i ilk diş hekimi ziyaretinin ilk süt dişi çıkar çıkmaz yapılması gerektiğini, %45,1’i ağız diş temizliğinin ilk süt dişi çıktıktan sonra başlanması gerektiğini, %13’ü diş çürüğünün ilk belirtisinin dişlerde görülen beyaz lekeler olduğunu bildiklerini ifade etmişlerdir. Diş çürüklerinin önlenmesiyle ilgili çocuk doktorlarının bilgilendirilmesi koruyucu diş hekimliği açısından önem arz etmektedir., Oral health is an integral part of general health. Pediatricians are more likely to see babies and children earlier than dentists. Pediatricians are the right people to advise families on the prevention and management of oral diseases in children. The aim of this study was to determine the knowledge, attitudes and practices related to the prevention of oral diseases among pediatricians working in the Thrace region of Turkey. A cross-sectional questionnaire was conducted to 69 pediatricians working in the Thrace region of Turkey. Pediatricians were asked questions that included socio-demographic information and evaluated their knowledge, attitude and practices of oral and dental health. Pearson’s chi-square test was used to determine the relationship between the demographic data and answers to the questionnaire. Most of the pediatricians stated that pediatricians play an important role in prevention of dental caries and oral health, they need to examine the oral cavity and teeth for this, but they need more information about preventive oral health practices. 43.5% of the pediatricians knew that the first dentist visit should be done as soon as the first primary tooth eruption, and 45.1% knew that oral tooth cleaning should start after the first primary tooth eruption, 13% of the pediatricians knew that thefirst sign of tooth decay was the white spots on tooth surface. Informing pediatricians about the prevention of dental caries is important for preventive dentistry.

Ovaryum kanseri, ölümcül jinekolojik kanser türleri arasında ilk sırada yeralmaktadır. Mevcut kemoterapötik yöntemler hastaların çoğunda yetersizkaldığından yeni tedavi seçenekleri üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Paklitakselovaryum kanseri de dâhil olmak üzere birçok kanser türleri için kematerapik bir ilaçolarak kullanılmaktadır. Paklitaksel'in kanser hücrelerini apoptozise yönlendirerekkanseri yok etmede kullanıldığı bilinmektedir. Çoğu kanser türleri gibi ovaryumkanseri de, başlangıçta bu kemoterapik ilaca yanıt verirken, uzun vadede, ilaç direncigelişir ve tedavide başarısız olunur. İlaç direncini baskılayabilmek içinkemoterapotik ilaçları ile birlikte antioksidanlar da tedavi için önerilmiştir. AroniaMelanocarpa, antosiyanin içeriği yüksek olan bir bitki olup, çeşitli çalışmalarla antitümöretkileri olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, Aronia Melanocarpa'nınepiteliyal ovaryum kanseri olan SKOV-3 hücre hattına etkilerinin in vitroyöntemlerle incelenmesi amaçlanmıştır. Aronia Melanocarpa konsantrasyonları 400μg/ml, 300 μg/ml, 200 μg/ml, 150 μg/ml, 100 μg/ml, 75 μg/ml, 50 μg/ml, 25 μg/ml,10 μg/ml, 5 μg/ml, 1 μg/ml şeklinde ve 24 saat, 48 saat ve 72 saat aralıklauygulanmıştır. Aronia Melanocarpa'nın SKOV-3 ovaryum kanseri hücrelerinesitotoksik etkilerini saptamak amacıyla MTT testi ile etkin olan 5 doz seçilerekapoptozis üzerine etkileri TUNEL yöntemiyle araştırılmıştır. Bu etken maddenintümör hücrelerindeki PI3K, mTOR, p 38 MAPK sinyal yolağı üzerinden olan etkisiimmünositokimyasal (ICC) yöntemle belirlenmiştir. Aronia Melanocarpa'nın MTT,ICC ve TUNEL testi ile 5 doz içerisinde en etkin olanı belirlenerek, paklitaksel ilekombinasyon şeklinde uygulama yapıldıktan sonra TUNEL ve immünositokimyasaltestler uygulanmıştır. Bu çalışmada güçlü antioksidan ve antosiyanin içeriği olanAronia Melanocarpa ile paklitakselin kombinasyonunun etkisinin araştırılmasıamaçlanmıştır. Sonuçlar ANOVA istatistik testleri ve Graphpad yazılım programı iledeğerlendirilmiştir. Ovarian cancer is at the top of the list of deadly gynecological cancers. Sincechemotherapeutic methods are insufficient in the most of patients, new treatmentoptions are being studied. Paclitaxel is used as a chemotherapeutic drug for manytypes of cancer, including ovarian cancer. Paclitaxel is known to be used to destroycancer by directing cancer cells to apoptosis. As with most cancer types, ovariancancer responds to this chemotherapeutic drug initially, while in the long term, drugresistance develops and treatment fails. In order to suppress the drug resistance,antioxidants and chemotherapeutic drugs have been proposed for treatment. AroniaMelanocarpa is a plant with high anthocyanin content and has been shown to haveanti-tumor effects in various studies. The aim of this study is to investigate theeffects of Aronia Melanocarpa on epithelial ovarian cancer SKOV-3 cell line by invitro methods. Aronia Melanocarpa concentrations is selected as 400 μg / ml, 300μg / ml, 200 μg / ml, 150 μg / ml, 100 μg / ml, 75 μg / ml, 50 μg / ml, 25 μg / ml, /ml, 1 μg / ml and supplied by 24 hours, 48 hours and 72 hours. In order to determinethe cytotoxic effects of Aronia Melanocarpa on SKOV-3 ovarian cancer cells, 5effective doses are selected by MTT test and effects on apoptosis are investigated byTUNEL method. The effect of this active substance on PI3K, mTOR, p38 MAPKsignalling pathways in tumor cells is determined via immunocytochemical (ICC)methods. With the results of MTT, ICC and TUNEL tests of Aronia Melanocarpa,the most effective dose in 5 doses is determined and TUNEL andimmunocytochemical tests are applied after combination with paclitaxel. In thisstudy, it is aimed to investigate the effect of the combination of Aronia Melanocarpaand paclitaxel, which are strong antioxidants and anthocyanins. The results areinterpreted with ANOVA statistical tests and Graphpad software program. 153

Çocuk hemşirelerinin çocukları sevmeleri çocukları daha kolay kabullenmelerine, birlikte vakit geçirirken hoşlanmalarına, onlarla iletişim kurarken daha dikkatli ve özenli davranmalarına neden olmaktadır. Ülkemizde ve Dünyada çocuk hemşirelerinin çocukları sevme durumlarıyla iletişimlerinin önemini değerlendiren çalışmalar kısıtlıdır. Araştırma tanımlayıcı olarak Kocaeli ilinde bulunan özel, devlet ve üniversite hastanelerinin, çocuk hastalıkları kliniklerinde çalışan hemşirelerle gerçekleştirilmiş ve çocukları sevme ile iletişim becerileri arasındaki etkileşimin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Veriler Eylül 2013-Şubat 2014 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Kocaeli'deki hastanelerin çocuk servislerinde çalışan 181 hemşire oluştururken, örnekleme bu hastanelerde çalışan 134 hemşire dahil edilmiştir. Veriler tanımlayıcı bilgi formu, İletişim Becerileri Envanteri ve Barnett Çocuk Sevme Ölçeği'nden oluşan anket formuyla yüz yüze görüşme tekniğiyle elde edilmiştir. İstatistiksel analizler için NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007&PASS (Power Analysis and Sample Size) programı kullanıldı. Veriler Student-T, Oneway Anova, Kruskal Wallis, Mann Whitney U testleri ile Pearson Korelasyon Analizi kullanılarak değerlendirildi. Araştırmaya katılan hemşirelerin İBE'den aldıkları puan ortalaması 159,13±9,79 iken, BÇSÖ'den aldıkları puan ortalaması 82,81±13,00 olarak bulunmuştur. BÇSÖ ile İBE toplam puanları arasındaki pozitif yönlü %38,9 düzeyindeki ilişki istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p=0,001). Hemşirelerin iletişim becerileri ve çocuk sevme puanı ile medeni durum, öğrenim durumu, çocuk sahibi olma, çalışma yılı, çalışma şekli, aylık nöbet sayısı, çocuk servisinde çalışma durumu, çocuk servisinde çalışma süresi arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı (p > 0,05); çocuk sevme puanı ile yaş, mesleği isteyerek yapma, haftalık çalışma saati arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlenmiştir (p< 0,05). If children's nurses love kids, this causes that they can easily accept them, enjoy sharing time with them, behave more careful and attentive during their communication with them. Studies performed on assessment of importance that loving kids by children's nurses and its impact on their communication abilities are very limited in our land and abroad. This study aims to assess interaction between loving children and communication skills and performed on nurses working at private, public and university hospitals in Kocaeli Province. Data are collected between September 2013 and February 2014. This research is made with 181 nurses working at Pediatrics Services of Hospitals in Kocaeli, and 134 nurses working at these hospitals are included. Data Descriptive Fact Sheet, Communication Skills Inventory and Barnett Liking of Children Scale are used to face-to-face interviews. For statistical analyses, NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007&PASS (Power Analysis and Sample Size) programs are used. Data are assessed through Student-T, Oneway Anova, Kruskal Wallis, Mann Whitney U tests and Pearson Correlation Analyse. Average score obtained by nurses from IBE was 159,13±9,79, but, average score obtained from BÇSÖ was 82,81±13,00. positive relation between BÇSÖ and İBE total points was in 38,9% , and this relation is found significant relevant in statistical manner (p=0,001). There isn't any statistical significant difference occurred between communication skills of nurses and children liking score and their marital status, educational level, having children, years of employment, type of employment, monthly on call numbers, working status at pediatric service, and working period at pediatrics service (p > 0,05); but difference between children liking score and age, weekly working hours, volunteer work in her profession, is statically significant (p< 0,05). 77

Problemdiskussion: Syftet med revision är att det granskade materialet ska kunna anses vara tillförlitligt. Trots detta inträffar revisionsskandaler som tyder på det motsatta. Åtgärder har vidtagits för att bygga upp ett förtroende för revisorer men ytterligare skandaler har uppmärksammats på den svenska marknaden, där företag begått grova bokföringsbrott utan att revisorn av olika anledningar agerat tillfredsställande, eller inte agerat alls. Dessa skandaler har bidragit till den förtroendekris för revisionsbranschen som råder i samhället. Att revisorerna klarar sig undan skandaler relativt lindrigt och därmed kan fortsätta arbeta som revisorer torde inverka negativt på förtroendet för hela branschen. Forskningsfrågor: Hur har den senaste tidens revisionsskandaler påverkat förtroendet för revisionsbranschen? Hur anser revisorerna att revisionsskandalerna har inverkat på förtroendet för revisionsbranschen? Hur har revisionsskandalerna inverkat på förtroendet för revisionsbranschen enligt banker och kunder? Vilka element är viktiga för att skapa och bevara förtroende för revisionsbranschen enligt revisorer, banker och kunder? Syfte: Syftet med studien är att kartlägga hur revisorer och intressenter ser på förtroendet för revisionsbranschen efter den senaste tidens revisionsskandaler och hur dessa skandaler har inverkat på förtroendet. Vidare studeras de element som revisorer, banker och kunder anser är väsentliga för att skapa och bevara förtroendet för revisionsbranschen. Metod: Studiens har genomförts med hjälp av kvalitativ datainsamling och semistrukturerade intervjuer med syfte att få djupare förståelse av det studerade ämnet. All empirisk data har samlats via intervjuer med fyra revisorer, två banker samt tre företag. Resultat och slutsatser: Studien påvisar att majoriteten av revisorerna anser att skandalerna har haft en negativ inverkan på förtroendet för revisionsbranschen. De tillfrågade bankernas förtroende för branschen har inte rubbats. De intervjuade företagen har skilda åsikter, varav två har liknande ställningstagande som bankerna. Sammanfattningsvis kan slutsatsen dras om att revisorerna tror sig att förtroendet har påverkats mer än vad det egentligen har. Trots att skandalerna har skett vid upprepande tillfällen ser intressenterna dessa som enskilda händelser. Ett av företagen är ett undantag, då de har förlorat pengar i en av skandalerna. Viktiga element för att skapa och bevara förtroendet för revisionsbranschen är starkt sammankopplat med revisorns personlighet samt dennes arbetssätt.

Bu çalışma, Avrupa Birliği'nin beş önemli üye ülkesi olan Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Avusturya'nın enerji ihtiyaçlarını karşılamakta Rusya'yla olan iki yönlü ilişkilerini anlamayı ve Rusya'yla enerji alanındaki bu ilişkilerin, Avrupa Birliği'nde ortak bir enerji politikası oluşturma sürecini nasıl etkilediğini keşfetmeyi, iki bütünleşme teorisinin ışığı altında hedefler: hükümetlerarası ve liberal hükümetlerarası kuram. Bu çalışma, enerjinin Rus dış politikasındaki önemli rolünü, Avrupa Birliği enerji politikasını, Rusya ve Avrupa Birliği arasındaki enerji diyalogunu, beş üyenin enerji görünümlerini, Avrupa Birliği ile ortak noktada birleşen veya farklı çıkarlarını ayrı ayrı inceler. Bu çalışma üç ana sonuca ulaşmaktadır. Beş üye ülkenin ulusal çıkarlarının nasıl şekillendiği, rekabetçi enerji iç pazarı ve Avrupa Birliği ortak enerji politikası oluşturulurken bu ulusal çıkarların hükümetlerarası pazarlıkları veya devletler arası görüşmeleri ne oranda etkilediği, son olarak bu pazarlıkların sonucunun Avrupa Birliği ortak enerji politikası amacını destekleyip desteklemediği tartışılmıştır. Öncelikle, beş üye ülkenin ulusal çıkarlarının `konu-özellikli' ekonomik çıkarlar doğrultusunda şekillendiği sonucuna varır. Daha sonra, bu ülkelerin ulusal çıkarlarının rekabetçi enerji iç pazarı ve Avrupa Birliği ortak enerji politikası oluşturulması üzerinde önemli bir etkisi olduğuna ulaşır. Son olarak, bu ülkelerin Avrupa Birliği elektrik ve gaz sektörlerinin özelleştirilmesi üzerine farklı ve çeşitli tercihlerinin, Rusya ile farklı seviyedeki ilişkilerinin Avrupa Birliği ortak enerji politikası oluşturulmasını etkilediği sonucuna varır. This thesis aims to understand the bilateral relations of five key member states of the European Union, namely Germany, the United Kingdom, France, Italy and Austria, with Russia in supplying their energy need and to discover how these relations with Russia in energy affect the EU policy making process in creating a common energy policy in the light of two theories of European integration: intergovernmentalism and liberal intergovernmentalism. In this study, the significant role of energy in Russian foreign policy, the energy policy of the EU, the EU-Russia dialogue on energy, the energy outlooks of five key member states of the EU, and their convergent or divergent interests with the EU separately are examined. The thesis reaches three main conclusions on how the national preferences of five key member states are formed, to what extent these preferences affect intergovernmental bargaining or interstate negotiations on creating a competitive internal energy market and a common EU energy policy, and whether the result of this bargaining process is in favour or against the goal of EU to achieve a common energy policy. First, the national preferences of five key member states are driven by issue-specific economic interests. Second, national preferences of these states have a considerable impact on their decisions on creating a competitive internal energy market and a common EU energy policy. Finally, diverse and plural interests of these states on the liberalisation of EU electricity and gas sectors and their relations with Russia to differing degrees had an impact on EU policy making process in achieving a common EU energy policy. 97