20 results on '"MAVİŞ, NEZİR"'
Search Results
2. THE SITUATION OF THE DIVINE OFFERS THAT CANNOT BE STRENGTHENED IN VERSES AND HUMAN CREATION
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
3. The Connection of the Name Rāfiza with Shiite Thought and Imāmiyya
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
4. Râfıza İsminin Şiî Düşünce ve İmâmiyye ile İltisâkı
- Author
-
MAVİŞ, Nezir
- Subjects
Religion ,Din Bilimi ,Kalām,Shiā,Imāmiyya,Rāfiza,Rāfizī ,Kelâm,Şiâ,İmâmiyye,Râfıza,Râfızî - Abstract
In this article, which investigates the connection of the name Rāfiza with Shiite thought and Imāmiyya, it is pointed out that the meanings of "rejection", "abandonment" and "separation" in the word rafz, from which the name in question is derived, are compatible with Shia and Imāmiyya. In this context, based on the narrations about the origin of the name Rāfiza given to them by their opponents, this name has two different meanings in general and specifically: it is an umbrella name used for Shia, which bases the imamate on tex and appointment after the Prophet, and in a special sense, it is emphasized that it is the nickname of Imāmiyya al-Isnāashariyya, who systematizes this thought as the belief of twelve imams and counts it as one of the foundations of religion and faith. In the narrations they quoted from their imams that this name was given to them by Allah, not by their opponents, their efforts to channel the negative meaning of the name Rāfiza into a positive direction as abandoning the evil and turning to the good are presented as proofs that they embraced this name by praising them., Râfıza isminin Şiî düşünce ve İmâmiyye ile iltisâkını araştıran bu makalede, söz konusu ismin türediği rafz kelimesinin içerdiği “reddetme”, “terk etme” ve “ayrılma” anlamlarının Şiâ ve İmâmiyye ile uyumuna işaret edilmektedir. Bu bağlamda, kendilerine muhaliflerince verilen Râfıza isminin kaynağına dair rivayetlerden hareketle bu ismin genel ve özel olarak iki farklı anlam içerdiği: genel anlamda Hz. Peygamber’den sonra imâmeti nas ve tayine dayandıran Şiâ için kullanılan şemsiye bir isim, özel anlamda ise bu düşünceyi on iki imam inancı şeklinde sistemleştirerek dinin temellerinden ve imanın esaslarından sayan İmâmiyye el-İsnâaşeriyye’nin lakabı/özel olduğu ortaya konulmaktadır. Bu ismin kendilerine muhaliflerince değil, Allah tarafından verildiğine dair imamlarından aktardıkları rivayetlerde, Râfıza isminin içerdiği olumsuz anlamı şerri terk edip hayra yönelmek şeklinde olumlu bir yöne kanalize etme gayretleri ise kendilerinden uzaklaştıramadıkları bu ismi överek benimsediklerinin kanıtları olarak sunulmaktadır.
- Published
- 2022
5. Cinlerin Beşer Peygambere İman Etmelerinin Kelâmî Mahiyeti
- Author
-
Maviş, Nezir and Maviş, Nezir
- Abstract
Varlığı naslarla sabit olan cinler, akıl ve irade sahibi varlıklardır. Zâriyâtsûresinin 56. âyetinde cinleri ve insanları yalnızca kendisine kulluk etmeleri için yarattığını belirten Allah, En‘âmsûresinin 130. âyetinde de “Ey cin ve insan topluluğu; size, içinizden, âyetlerimi anlatan ve şu (korkunç haşr) gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan peygamberler gelmedi mi?” buyurarak cin ve insin ilahi vahyin muhatabı olup ahirette hesaba çekileceklerini beyân etmektedir. İsrâsûresinin 95. âyetinde ise “Eğer yeryüzünde (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.” buyuran Allah, bu husustaki sünnetullah’a dikkat çekmiştir. Bu açık ilâhî beyana rağmen, yeryüzünde beşerin yaratılmasıyla birlikte,cinlerin dinde beşer elçilere tabi olduğunu belirten ve bunusadece Hz. Muhammed’ehas kılan iki görüş ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerin şekillenmesinde Kur’ân’ın konuyla ilgili âyetlerinin etkisi büyüktür. Ahkâf ve Cin sûrelerinde, Hz. Peygamber’in Kur’ân okuyuşunu dinleyip ona iman eden bir grup cinin, kendi kavimlerine giderek onları da imana çağırdığı belirtilmektedir.Bu durum, sekaleyn’denher birine kendi cinsinden elçiler gönderildiğini ifade eden Kur’ânî naslar ile cinlerin dinde beşer elçilere tabi olduğunu belirten görüş arasında zahirî bir uyuşmazlığa yol açmaktadır. Zira beşerdenfarklı bir tür olan cinlerin, beşer fıtratı ve yaşamını merkeze alan Kur’ân’ın amelî hükümlerinin muhatabı kılınması, onların ontolojik açıdan beşerle özdeşleştirilmesi anlamına gelmektedir ki bunu naslarla bağdaştırmanın imkânı bulunmamaktadır. Öyleyse cinlerin beşer elçilere ya da Hz. Muhammed’e iman etmesi, bu husustaki yaygın söylemin aksine, insanın insan elçiye tabiiyetinden farklı bir anlam taşıyor olmalıdır. Çalışmamızın amacı bu farklılığı ortaya koymaktır., Jinns, whose existence is established by the scriptures, are beings of intelligence and will. In the verses, Allah states that he created jinn and humans only to serve Him (al-Dhāriyāt, 56) and says, “O jinn and human community; Didn't there come to you prophets from among yourselves who told you about My signs and warned you that this (terrible resurrection) day would come?”(al-An‘ām, 130), declaring that jinn and human bot are responsible so they will be held accountable in the hereafter. In another verse Allah draws attention to the sunnahtullah (natural/social law) in this regard by saying,, “If there were angels residing on the earth (instead of people), we would certainly have sent down an angelic prophet from the sky to them.” (al-Isrā, 95). Despite this clear divine statement, with the creation of human beings on earth, two views have emerged, one held that the jinn are subordinate to human prophets in religion and the other exclusive this to the Prophet Muhammad. The Qur’ān's verses about jinn have a great role in shaping these views. In sūrahs al-Ahqāf, and Jinn, it is stated that a group of jinn, who listened to the Prophet's recitation of the Qur’ān and believed in him, went to their own people and called them to faith. An apparent inconsistency arises between the Qur’ānic verses, which state that prophets were sent to each of the thaqalayn from their own kind, and the view that jinn are subject to human prophets in religion. Because making jinn, who are a different species from human beings, the subject of the practical provisions of the Qur’ān, which focuses on human nature and life, means that they are ontologically identified with humans, which is inconsistent with the scriptures. So, contrary to the widespread discourse on this matter, fact that the faith of the jinns in Prophet Muhammad, must have a different meaning than the subordination of humans to human prophet. The aim of this study is to reveal this difference.
- Published
- 2022
6. ECELİN DEĞİŞKENLİĞİ DÜŞÜNCESİNİN NASLARDAKİ REFERANSLARI
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
7. Şiâ-İmâmiyye’nin Muhaddes ve Mütevessim Kavramlarına Bakışı
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
8. Shiā-Imāmiyya's Approach To The Conceptions Of Muhaddas And Mutavassim
- Author
-
MAVİŞ, Nezir
- Subjects
Religion ,Din Bilimi ,Kelâm,Şiâ,İmâmiyye,muhaddes,mütevessim,vahiy,ilim ,Kalām,Shiā,Imāmiyya,muhaddas,mutawassim,revelation,knowedge - Abstract
Şiî düşüncenin özünü oluşturan nas ve tayin fikrini on iki imam inancı şeklinde sistemleştirerek temel bir iman esası olarak benimseyen İmâmiyye, imâmeti nübüvvetin devamı mahiyetinde görmekte; dolayısıyla imamlarla Hz. Peygamber’i birçok açıdan özdeşleştirmektedir. Bu anlayış neticesinde Kur’ân’da yer alan nübüvvet ve risâlet konulu âyetlerde geçen “nebî” ibaresinin yanına “imam”ı da yerleştiren İmâmiyye, naslarda geçen bütün iyi özellikleri on iki imama hasretmektedir. Bu bağlamda, olaylar üzerinde tefekkür edip akıl ve duyularını iyi kullanarak doğru tahminlerde bulunmak anlamını ifade eden ve genel anlamda tüm müttakî mü’minlerin bir özelliği olan muhaddes ile bazı ön verilerden hareketle olaylar hakkında doğru zan ve tahminlerde bulunma anlamındaki mütevessim sıfatlarını imamlara hasretmektedir. Makalemizde söz konusu kavram çiftinin anlam çerçevesi ele alınmakta, İmâmiyye’nin imanın bir esası olarak gördüğü imâmet inancıyla on iki imama hasrettiği bu kavramlar arasında; başka deyişle imam ile muhaddes ve mütevessim sıfatları arasında nasıl bir ilgi kurdukları ve bu bağlamda adı geçen ibarelere yükledikleri anlam çerçevesi araştırılmaktadır., Imāmiyya, adopting the idea of nas and determination, which constitutes the essence of Shiite thought, as a basic belief by systematizing it as the belief of twelve imams, sees the imāmate as an continuation of prophecy, therefore, he identifies the Imams and Prophet in a lot of way. As a result of this understanding, Imāmiyya, who placed the “imam” next to the “prophet” in the verses of the Qur'an on prophedhood and apostleship, dedicates all the good qualities in the texts to twelve imams. In this context, dedicates the attributes of muhaddas, which means contemplating on events and making correct predictions by using their mind and senses well, and which is a characteristic of all pious believers in general, and mutawassim, which means making correct assumptions and predictions about events based on some preliminary data, to imams. In our article, the semantic framework of the aforementioned pair of concepts is discussed. In other words, how they establish a relationship between the imam and the adjectives muhaddas and mutawassim, and in this context, the semantic framework they attribute to the aforementioned phrases is investigated.
- Published
- 2021
9. KUR’ÂN’IN UYKU-ÖLÜM BENZETMESİ BAĞLAMINDA RÜYA-KABİR HAYATI KARŞILAŞTIRMASI
- Author
-
MAVİŞ, Nezir
- Subjects
Religion ,Kalām,spirit,the Qur’ān’s analogy of sleep-death,dreams,life in the grave ,Din Bilimi ,Kelâm,ruh,Kur’ân’ın uyku-ölüm benzetmesi,rüya,kabir hayatı - Abstract
Since man loses the second of the soul-body elements in the period that will start with his being placed in the grave after his death and will continue until his resurrection on the Day of Judgment, he is faced with the life of the world in which this unity is present, or the life in the grave, which can be described as low in comparison to the life that will begin with the resurrection. The existence of this life, which is more commonly referred to as "torment in the grave", is based on hadiths. The connection of some Qur'ānic texts on which this is based, can only be provided indirectly. In this article, it is aimed to reinforce the mentioned interpretation by making a comparison between the dream and life in the grave on the basis of the Qur'ān's analogy of sleep-death., Bazılarınca tartışmalı bir mesele olarak görülmekle birlikte, insanın ölümünden başlayarak kıyamet gününde yeniden dirilişine kadar geçen sürede, başka bir âleme/berzah âlemine intikal ederek orada bir hayat yaşadığı hususu, kelâm literatüründe yer edinmiş bir konudur. Bu bağlamda insan, ölümünün ardından kabre konulmasıyla başlayıp kıyamet gününde yeniden dirilişine kadar devam eden sürede ruh-beden unsurlarından ikincisini/bedeni yitirmekte; bedeni çürüyüp aslı olan toprağa dönüşürken, ruhu berzah âleminde farklı bir yaşamla yüzleşmektedir. İnsanın ruh-beden bütünlüğün bulunduğu dünya ya da ahiret hayatına nispetle bu unsurlardan bedeni kaybetmesi nedeniyle “düşük düzeyli” olarak nitelenebileceğimiz kabir hayatını yaşamaktadır. Daha çok “kabir azabı” diye tabir edilen ve Kur’ân ayetlerinden açık bir referans almayan bu hayatın varlığı hadislerle temellendirilmektedir. Bu hususa mesnet yapılan bazı Kur’ânî nasların konuyla bağlantısı ise, ancak dolaylı bir te’ville sağlanabilmektedir. Kabir hayatının var olup olmadığı tartışmalarına girmeksizin, hadislerde belirtildiği üzere, insanın ölümünden sonra yeniden dirilişine kadar ruhsal düzeyinde bir hayat yaşayacağı ve bu hayatta; dünyada yaptıklarına göre iyi ya da kötü bir muamele ile karşılaşacağı inancıyla yapılan bu çalışmada, Kur’ân’ın uyku-ölüm benzetmesi bağlamında rüya-kabir hayatı arasında bir karşılaştırma yapılması amaçlanmaktadır. Böylece hadislerle temellendirilen, Kur’ân ayetleriyle ise, ancak dolaylı olarak ilişki kurulabilen kabir hayatının varlığı pekiştirilecektir.
- Published
- 2021
10. GÜNÜMÜZ AKADEMİK ÇALIŞMALARININ VAZGEÇİLMEZİ: ONLINE KÜTÜPHANELER -MEKTEBETÜ NERCİS ÖRNEĞİ
- Author
-
Maviş, Nezir
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
11. NASLAR VE İNSAN FITRATI BAKIMINDAN TEKLİF-İ MÂ LÂ-YUTÂK'IN KONUMU.
- Author
-
MAVİŞ, NEZİR
- Subjects
JUSTICE ,HUMAN behavior ,MERCY ,WILL of God ,GOD in Islam ,HUMAN beings ,FAIRNESS ,CONSCIENCE - Abstract
Copyright of Journal of the Faculty of Theology / Kilis 7 Aralik Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi is the property of Kilis 7 Aralik Universitesi Ilahiyat Fakultesi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
12. ŞİÂ-İMÂMÎYYE’NİN İLÂHÎ İSİM VE SIFÂT ANLAYIŞI
- Author
-
MAVİŞ, Nezir
- Subjects
Social ,İmâmîyye,el-esmâ ve’s-sıfât,zât-sıfât özdeşliği ,Sosyal - Abstract
İslâm inanç esaslarının temeli olan Allah’a imanınçerçevesi ilâhî isim ve sıfâtlara bakış tarzıyla şekillenmiştir. Bu konudaortaya konulan ifrât ve tefrît derecesindeki yorum ve değerlendirmeler teşbîhve tecsîme kapı aralamış, Allah’ın isim ve sıfâtlarının nefyine yol açmıştır. Böylecetevḥîd inancıyla uyuşmayan anlayışların doğmasına zemin hazırlanmıştır. Konununhassasiyeti nedeniyle el-esmâ ve’s-sıfât, erken İslâmî dönemlerden itibarentartışılagelen hususların başında yer almıştır. Kelâmî fırkaların anahatlarının şekillenmesinde etkili olan bu hususta söz söyleyen ekollerden biri deİmâmîyye-İsnâa‘şerîyye’dir. İmâmîyye’nin ilâhî isim ve sıfât anlayışının elealındığı bu makalede, söz konusu fırkanın bu çerçevede ortaya koyduğu zât-sıfâtözdeşliği anlayışı ve haberî sıfâtları imamlara atfetmesi irdelenmektedir.
- Published
- 2018
13. İMÂMET DOKTRİNİNİN ŞİÂ-İMÂÎYYE’NİN İLAHÎYYÂT İNANCINA ETKİSİ
- Author
-
maviş, nezir and Kıyıcı, Burhaneddin
- Published
- 2018
14. İmamet doktrininin Şia-İmamiyye inançlarının şekillenmesindeki etkisi
- Author
-
Maviş, Nezir, Kıyıcı, Burhaneddin, and Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Religion ,Prophethood ,Hz. Muhammed ,Din ,Imamiyya ,Şia ,Imamet - Abstract
İmâmet Doktrininin Şiâ-İmâmîyye inançları üzerindeki etkisini kelâmî açıdan ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada, İmâmîyye'nin temel kaynaklarından derlenen rivayet ve yorumlarda söz konusu etkinin izleri sürülmektedir. İmâmetin nas ve tayine dayandığını ileri süren İmâmîyye, imamın da peygamber gibi mâsum ve ona itaat edilmesinin farz olduğunu söylemektedir. Daha çok rivayetlerle temellendirmeye çalıştığı bu düşüncesine bazı nasları da dayanak yapan İmâmîyye, bu inancının bir sonucu olarak, nas ve tayin düşüncesini benimsemeyen sahabe ve diğer Müslümanları iman karşıtı lafızlarla nitelemektedir. İmamın üstün bir ilimle donatıldığını iddia eden İmâmîyye, onun güvenirliğine halel getirmemek amacıyla Allah'a `noksanlık` nisbetini gerektiren `bedâ` inancını benimsemektedir. Bir yandan bu inancı Allah'ın aşkınlığı ve ona kulluğun zirvesi olarak sunarken, diğer yandan da onu `nesh`le özdeşleştirmeye çalışarak, meşru bir zemine oturtmaya gayret etmektedir. İmâmeti nübüvvet, imamı da Hz. Peygamber'le özdeşleştiren İmâmîyye, tüm peygamberlik görev ve yetkilerine imamları da ortak kılmaktadır. Onlara atfettiği bu yetki ve üstünlüğü kabir ve âhiret hayatına dair inanç ve anlayışlarında da sürdürmektedir. Bu bağlamda, imamları kabir sorgusuna konu yapan İmâmîyye, onları `âmellerin şahidi`, `mevâzinu'l-kıst`, `hesabın sahibi`, `kasîmu'l-cenneti ve'n-nar` olarak nitelemekte, `Ricâlu'l-Ârâf`ın peygamberler ve imamlardan oluştuğunu söylemektedir. İmâmîyye'nin inanç ve anlayışlarını temellendirmek için yaptığı te'vîllerin bâtınî bir karakter taşımasının yanında, aktardığı rivayetlerin Ehl-i Sünnet kaynaklarında bulunmaması da, nas ve tayin düşüncesini naslarla uyuşmayan mezhebî bir yorum düzeyine indirgemektedir. In this study, which aims to reveal the influence of the Imamate doctrine on the beliefs of Shia's Imamiyyah in terms of kalam is traced this influence in the narratives and opinions on the subject compiled from the main sources of Imamiyyah. Asserting that Imamate is based on verse and nomination, Imamiyyah states that the Imam is innocent like a prophet and that obedience to him is obligatory. Imamiyyah, furthermore, using some nas as base to this idea, which it tries to ground rather on narratives, characterizes the companions and other Muslims, who do not adopt the idea nas and nomination, with anti-faith statements, as deprecators to the faith, as a result. Adopting the belief `badâ`, which necessitates the defiance `incompleteness` in Allah in order that the imam, allegedly illuminated with transcendent knowledge, and his trustworthiness will not be prejudiced, Imamiyyah presents this belief, on one hand, as the transcendence of Allah and the peak of worshipping Him, while on the other, tries to position it on a legitimate ground by identifying it with `naskh`. Identifying Imamate with prophecy and the Imam with the Prophet (p.b.u.h), Imamiyyah makes imams a partner of all the duties and attributes of prophecy as well. It also maintains in the beliefs and understandings of the grave and the life of the Hereafter this superiority and authority it attributes to the imams. Within this context, making imams the subject of grave inquiry, Imamiyyah characterizes them as `the witness of deeds`, `mawazinu'l-qist`, `the owner of doomsday`, `qasimu'l-cenneti wa'n-nar` and states that `Ricalu'l-Araf` is a group constituting of prophets and imams. In addition to the esoteric characteristics of the ta'wils of Imamiyyah in order that it grounds its beliefs and understandings on, the absence of narrations that Imamiyyah quotes in the sources of Sunni ecole degrades the idea nas and nomination to a specific and sectarian level comment. 297
- Published
- 2018
15. İMÂMÎYYE-İSNÂAŞERÎYYE’NİN İMÂMET ANLAYIŞININ, SEMÎYYÂT İNANCININ ŞEKİLLENMESİNDEKİ ETKİSİ
- Author
-
MAVİŞ, Nezir
- Subjects
Social ,The Imam,the witness of the deeds,the scale of justice,the owner of the account,the heaven and the hell servers ,İmâm,amellerin şâhidi,adâlet tartısı,hesabın sahibi ,Sosyal - Abstract
The Imamiyyah which affirms the grave life, resurrection and the laterstages of after life, has decorated the consistance of these things in a waycompatible with Imamet, which they have regarded as the continuation of the prophesying.With the effection of this understanding, they have partnered the Imam to allthe roles that verses have linked to all the prophets in general and toMuhammad (pbuh) in private, and in some cases they have located him at an upperlevel from the prophets. The Imamiyyah which puts an important role in theimams, starting from the grave inquiry and all other stages after life, haspresented them as “the witnesses of deeds”, “the owners of the account”, “thescales of justice”, who knows havenly and those deserving of hell from theirfaces, the heaven and the hell servers who intercede their shias and withoutwhose permission nobody can cross the sirat bridge. The Imamiyyah whichpartners the imam to the roles of the prophets and sometimes of Allah in thecases related with the whole grave life and after life stages, has caused thesamiyyah belief to get a marginal consistance in terms of the tavhid principle., Kabirhayatı, yeniden diriliş ve sonrası ahiret aşamalarını tasdîk eden İmâmîyye, bunlarıniçeriğini ise nübüvvetin devamı olarak gördüğü imâmete uygun motiflerle işlemiştir.Benimsediği bu imâmet anlayışı etkisiyle, nasların genelde tüm peygamberlerözelde ise Hz. Muhammed’le ilişkilendirdiği tüm rollere imâmı da ortak kılmış, bazıhallerde onu peygamberden daha üst bir konuma taşımıştır. Kabir sorgusundanbaşlayarak diğer tüm ahiret aşamalarında imâmlara etkin bir rol yükleyen İmâmîyye,onları “amellerin şâhidi”, “hesabın sahipleri”, “adâlet tartıları”, cennetlikve cehennemlikleri yüzlerinden tanıyan, şîalarına şefâat eden ve izinleri olmaksızınsırât köprüsünden geçilemeyen “cennet ve cehennem paylaştırıcıları” olaraksunmuştur.Ölüm ve ötesi tüm ahiret aşamalarında imâmı peygamber ve bazen de Allah’ailişkin rollere ortak kılan İmâmîyye, semîyyât inancının tevhîd ilkesi açısındanmarjinal bir içeriğe bürünmesine yol açmıştır.
- Published
- 2017
16. İMÂMET DOKTRİNİNİN ŞİÂ-İMÂMÎYYE'NİN NÜBÜVVÂT İNANCINA ETKİSİ
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
17. İMÂMET DOKTRİNİ
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
18. İMÂMET DOKTRİNİNİN ŞİÂ-İMÂÎYYE NİN İLAHÎYYÂT İNANCINA ETKİSİ
- Author
-
MAVİŞ, Nezir, primary
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
19. İMÂN ESASLARI BAĞLAMINDA EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE VAHHÂBÎLİK -Suudi Arabistan Örneği
- Author
-
MAVİŞ, Nezir
- Subjects
İmân,İslâm,Kur’ân,ilâhî,isim,sıfât,Selef,Selefî,küfür,tevhîd,şirk,teşbîh,tecsîm,nifâk,tevessül,bid‘at ve hurâfe - Abstract
XVIII. yüzyılda ortaya çıkan Vahhâbîliğe esin kaynağıolan İbn Teymiyye, İslâm'ı kaynağından uzaklaştırdığını düşündüğü Tasavvûf,panteizm, Kelâm ve Felsefeye karşı mücadele vermiş, köklü ilmî birikime sahipbir karakterdir. Onun fikirlerinden etkilenen Muhammed b. Abulvahhâb, İslâm’ıdoğru anlama ve yaşamayı Selefî bakış açısında görerek, yorumsuz bir İslâmanlayışını hayata geçirmeyi amaçlamıştır. Tevhîd için zihinsel planda Allah’ı(c) birlemenin yanında, kişinin eylemleriyle de Allah’ı birlemesini gerekligören İbn Abulvahhâb, Müslümân toplumlarda yaygın haldeki birçok pratiğinşirkle karıştığına inanmıştır. Yaptığı yeni imân tanımıyla ameli de imândan bircüz sayan İbn Abulvahhâb, tapınma kategorisine dâhil ettiği geniş biryelpazedeki insan eylemlerini imân karşıtı küfür, şirk ve bid‘at kavramlarıylanitelemiştir. Bunun neticesinde, çağdaş İslâm dünyasının vebâsı olan “tekfîr”ve “ötekileştirme” bu anlayışın temel kodları arasına girmiştir. Makalemizde,Suudi Arabistan’da ilk ve ortaöğretim düzeylerinde okutulan “et-Tevhîd” adlıders kitapları tetkik edilerek, çağdaş Vahhâbîliğin imân esaslarına bakışı veyorumsuz İslâm anlayışını nasıl ve ne derecede sürdürdüğü tespit edilmeyeçalışılmıştır.
- Published
- 2017
20. Kur'an Lafzının Hz. Peygamber'e nisbeti problemi
- Author
-
Maviş, Nezir, Candan, Abdulcelil, and Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Subjects
Religion ,Din - Abstract
8. ÖZET`Kur'ân Lafzının Hz. Peygamber'e Nisbeti Problemi` başlığını taşıyanbu çalışmamızda; sırf bir alıcı konumunda bulunan Hz. Peygamber (s)'invahyin inşâ ve tertibinde bir rolünün söz konusu olmadığı, aracılık göreviyüklenilen melek (Cebrâûl)'ten aldığı Kur'ân vahyini, aynen olduğu gibiinsanlara teblûğ ettiği, bu nedenle de manası gibi Kur'ân lafzının da ilâhûkaynaklı olduğu teması işlenmektedir.Allâh-insan iletişimini ifade eden ve Allâh-peygamber doğrultusundatek yönlü bir şekilde cereyan eden `vahy`deki tüm eylem ve sonuçların Allâh'aait olduğu görülmektedir. Vahyi Peygamber'in kalbinde toplama (cem'), onuokutma (kıraat) ve açıklama (beyân) fiillerinin tümünün Allâh tarafındanüstlenilmiş olması, Kur'ân vahyini şüpheden arındırarak, Hz. Peygamber'inyükünü azaltmaktadır.Manası gibi lafzının da ilâhû kaynaklı oluşu, Kur'ân vahyinin `işitsel`ve `sözel` boyutlar içermesinden de anlaşılmaktadır. Nitekim vahy almaesnasında Hz. Peygamber'in dilini kıpırdatmak suretiyle gelen vahyi okuyarakezberlemeye çalışması, Kur'ân vahyinin işitilebilecek söz, okunabilecek metinolarak indiğine kanıttır.Söz, zihinsel/içsel ve soyut olan mananın dışsal ve somut karşılığıdır.Telaffuz (konuşma), insanın algılama alanı dışında soyut olarak bulunanmananın, somutlaşarak, insan algı ve kavrama dairesine uzanması sürecidir.Bir bütünün iki parçası gibi olan bu iki unsurun birbirinden ayrı düşünülmesiolanaksızdır. Buna göre, Peygamber'in kalbine `ilkâ` edilen vahyin aynızamanda lafız unsurunu da içermesi gerekmektedir. Aksi halde anlamın lafza,muhtevanın forma dönüşmesinin keyfiyeti açıklık kazanmaz.Kur'ân lafzının Hz. Peygamber'e nisbetine mesned teşkil ettiği belirtilen69. Hâkka 40. âyeti tefsir eden müfessirlerin çoğunluğu, Kur'ân'ı hem manahem lafız olarak Allâh'a nisbet etmektedir. Âyetteki nisbet; Kur'ân'ın şâir veyakâhin sözü olmayıp, peygamberlerin Allâh'tan aldığı türden ilâhû bir `söz`olduğu anlamındadır.Allâh tarafından, Cebrâûl (a.s) aracılığıyla Hz. Muhammed (s)'eindirildiği için Kur'ân hem mana hem de lafız olarak Allâh'a nisbetedilmektedir. Kur'ân lafzının Hz. Peygamber'e nisbeti, O'nun Kur'ân'la olanilgisi nedeniyledir. Buna göre, Kur'ân, vahyine aracı olması bakımındanMeleğe, O'nun alarak, insanlara ulaştıran ve uygulayan olması yönüyle de Hz.Peygamber'e nisbet edilmektedir.101Hz. Peygamber hiçbir şekilde vahy dolaşımında ve tahakkuk etmesindebelirleyici ve etkin bir rol oynamamıştır, bu nedenle de aldığı Kur'an vahyihem anlam, hem de lafız (form/söz-dizimi) olarak otantik ve orijinaldir. 9. SUMMARYIn this study of our, which is entitled as ?The Problem of Relating TheArticulation of The Qur'an to The Holy Prophet? the main point which is thatThe Holy Prophet (peace be upon him) was only a receiver who did not have arole in construction and organization of the revelation and that he preached thesame Qur'an revelation to people as he received from The Angel (Gabriel) whowas responsible for mediation, so just like its meaning the articulation of theQur'an is also devine sourced is processed.It is obvious that all the actions and consequences in `revelation` whichaccures single directed from Allah to the prophet and which states thecommunication between Allah and man belong to Allah. Allah's taking over allthe verbs that are to collect the revelation in the prophet's heart (cem'), to haveread it (kiraat) and to explain (beyân) not only shows that the Qur'an waspurified off doubts and it was to lighten the prophet's load but also that `themessenger` did not interfere with the revelation.Like its meaning its articulation being devine stemmed is understoodfrom the Qur'an revelation to be consisting `audial` and `verbal` dimensions,too. In addition at the time of memorize the coming revelation by stirring histongue as reading it is a proof that the Qur'an was sent as an audible utteranceand a readable script.Utterance is the external and obscure equivelent of the meaning whichis cognitive/internal and abstract. Articulation is a duration in which meaning isabstract and out of human perception which then becomes obscure and reachesperception and comprihension frame.It is impossible to recognize these two components-which are like thetwo pieces of a whole-seperated from one another. According to this, it isnecessary that the revelation which was put in the heart of the prophet shouldalso contain `articalution` component. Otherwise, it will not be clear howmeaning turns to utterance and how content turns to form.In relation to the claim that the articulation of the Qur'an belongs to theprophet, most of the interpreters of the Qur'an who interpreted 69. Hakka 40.verse say that the Qur'an both in terms of meaning and articulation belongs toAllah. The relation in the verse means that the Qur'an is not a proet's or asoothsayer's utterance but is a kind of devine utterance that the prophetsreceived from Allah.The Qur'an both in terms of its meaning and articulation is being relatedto Allah since it qas sent by Allah to Holy Muhammed (peace be upon him) viaGabriel (peace be upon him). To relate the articulation of the Qur'an to 95
- Published
- 2005
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.