Search

Limited research on the relationship between pre-service English language teachers' foreign language speaking anxiety and their willingness to communicate, particularly in Turkish context, paved the way for the present inquiry. Considering the utmost importance of the two interrelated concepts, this quantitative study investigates the relationship between speaking anxiety and willingness to communicate within a correlational research design. Eighty-four first-year ELT students from a Turkish university participated in this study. The Foreign Language Speaking Anxiety Scale (FLSAS) and the Willingness to Communicate (WTC) Scale were administered to participants to assess their speaking anxiety and WTC levels. Data collected through two scales were examined by use of quantitative data analyses. The results showed that (1) students had a moderate level of speaking anxiety, while they indicated a high level of WTC, and (2) female learners had a higher level of speaking anxiety than their male peers, in terms of WTC levels, no difference was observed between genders, and (3) speaking anxiety had a significant impact on willingness to communicate and vice versa. The findings of the study are discussed along with the related literature and several implications and suggestions are presented both for practitioners and future studies., İngilizce Öğretmen adaylarının yabancı dil konuşma kaygısı ve iletişim kurma isteklilikleri arasındaki ilişki üzerine, özellikle Türkiye bağlamında sınırlı araştırma olması, bu araştırmanın yolunu açmıştır. Bu nicel çalışma, birbiriyle ilişkili iki kavramın son derece önemli olduğunu göz önünde bulundurarak, konuşma kaygısı ile iletişim kurma istekliliği arasındaki ilişkiyi korelasyonel bir araştırma tasarımı ile incelemektedir. Bu çalışmaya bir Türk üniversitesinden 84 birinci sınıf İngilizce Öğretmenliği öğrencisi katılmıştır. Katılımcılara konuşma kaygısı ve iletişim kurma istekliliği düzeylerini değerlendirmek için Yabancı Dil Konuşma Kaygısı Ölçeği (FLSAS) ve İletişim Kurma İstekliliği Ölçeği uygulanmıştır. İki ölçek aracılığıyla toplanan veriler nicel veri analiz yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Sonuçlar (1) öğrencilerin orta düzeyde konuşma kaygısı yaşadıklarını ve yüksek düzeyde iletişim kurma istekliliği belirttiklerini, (2) kız öğrencilerin erkek akranlarından daha yüksek düzeyde konuşma kaygısına sahip olduğunu, ancak iletişim kurma istekliliği düzeyleri açısından cinsiyetler arasında fark olmadığını ve (3) konuşma kaygısının iletişim kurma istekliliği üzerinde önemli ölçüde bir etkisinin olduğunu, aynı şekilde iletişim kurma istekliliğinin de konuşma kaygısı üzerinde etkili olabileceğini göstermiştir. Çalışmanın bulguları ilgili literatür eşliğinde tartışılarak yorumlanmıştır. Ayrıca, hem uygulayıcılar için birtakım çıkarımlar ortaya konmuş hem de ileride yapılması olası çalışmalar için öneriler sunulmuştur.

This study aimed to investigate the effect of the task-induced involvement load framework (Laufer & Hulstijn, 2001) on incidental vocabulary gain and retention. A total of 139 first year ELT students from eight intact classes taking Academic Reading Course in the fall semester of 2015-2016 were assigned to four experimental groups randomly: fill-in with glossary, fill-in by searching, retelling with glossary and retelling by searching. Two different texts were designed for each task. Each text was accompanied by reading comprehension questions and contained ten target words. The groups were to complete the reading comprehension tasks and the vocabulary tasks they were assigned to. The fill-in groups completed the gaps in the text with the target words with or without glossary. Retelling groups were to retell the reading texts incorporating the target words. After the completion of the tasks, an unannounced post-test was administered. Two weeks later, an unannounced delayed post-test was also given. The comparison of the groups on immediate and delayed post-tests using one-way ANOVAs showed that the tasks with higher level of involvement load yielded higher vocabulary gain and retention. However, the only significant differences were between retelling by searching and fill-in groups on the delayed post-test, which provided partial support for the Task-induced involvement load hypothesis.

Bu çalışma Laufer ve Hulstijn (2001) tarafından önerilen Görev Kaynaklı Katılım Yükünün rastlantısal kelime öğrenimi ve kalıcılık üzerindeki etkisini bulmayı amaçlamıştır. 2015-2016 Güz yarıyılında Akademik Okuma dersine kayıtlı toplam sekiz şubeden 139 İngilizce Öğretmenliği birinci sınıf öğrencisi dört deney grubuna atanmıştır: sözlükçe yardımıyla boşluk doldurma, sözlük kullanarak boşluk doldurma, sözlükçe yardımıyla tekrardan yazma ve sözlük kullanarak tekrardan yazma. İki farklı okuma parçası dört kelime etkinliğine göre hazırlanmıştır. Okuma parçalarından her biri 10 hedef kelime ve okuma anlama bölümleri içermektedir. Katılımcılar okuma anlama bölümlerini ve atandıkları etkinlikleri tamamlamaktan sorumlu tutulmuştur. Boşluk doldurma grupları, okuma parçasında yer alan boşlukları hedef kelimeleri kullanarak sözlükçe yardımıyla veya sözlük kullanarak doldururken tekrardan yazma grupları hedef kelimeleri kullanarak okuma parçasının kendi ifadeleri ile sözlükçe yardımlı veya sözlük kullanarak yazmıştır. Kelime etkinlikleri ve okuma anlama bölümlerinin tamamlanmasından hemen sonra bir son test uygulanmıştır. Uygulamadan iki hafta sonra ise bir kalıcılık testi verilmiştir. Kelime etkinliği gruplarının tek yönlü ANOVA yöntemi kullanılarak karşılaştırılmaları sonucunda daha yüksek katılım yüküne sahip etkinlik gruplarının daha fazla kelime öğrendikleri ve daha yüksek kalıcılık sağladıkları görülmüştür. Fakat sadece sözlük kullanarak tekrardan yazma ve boşluk doldurma grupları arasında anlamlı fark bulunmuştur. Bu yönüyle bu çalışma sonucunda görev kaynaklı katılım yükü kuramsal çerçevesine kısmi destek bulunmuştur, This study aimed to investigate the effect of task-induced involvement load (Laufer & Hulstijn, 2001) on incidental vocabulary gain and retention. A total of 139 first year ELT students from eight intact classes taking Academic Reading Course in the fall semester of 2015-2016 were assigned to four experimental groups randomly: fill-in with glossary, fill-in by searching, retelling with glossary and retelling by searching. Two different texts were designed for each task. Each text was accompanied by reading comprehension questions and contained ten target words. The groups were to complete the reading comprehension tasks and the vocabulary tasks they were assigned to. The fill-in groups completed the gaps in the text with the target words with or without glossary. Retelling groups were to retell the reading texts incorporating the target words with or without glossary. After the completion of the tasks, an unannounced post-test was administered. Two weeks later, an unannounced delayed post-test was also given. The comparison of the groups on immediate and delayed post-tests using one-way ANOVAs showed that the tasks with higher level of involvement load yielded higher vocabulary gain and retention. However, the only significant differences were between retelling by searching and fill-in groups on the delayed post-test, which provided partial support for the Task-induced involvement load hypothesis

Sınıf yönetimi öğretmen adaylarının öğretmenlik deneyimleri boyunca en sık karşılaştığı sorunlardan biridir. Bu çalışma nitel bir araştırma ile bu sorunları, çözüm yollarını ve bu çözüm yollarının kaynaklarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Araştırmaya Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği programında öğretmenlik uygulaması yapan 12 öğretmen adayı katılmıştır. Öğretmen adaylarından 12 haftalık öğretmenlik uygulaması boyunca haftalık olarak sınıf yönetimine ilişkin sorunlarını anlatan bir günlük tutmaları istenmiş, ayrıca her bir öğretmen adayıyla yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmış, gözlem ziyaretleri sırasında da notlar tutulmuştur. Verilerin analizi öğretmen adaylarının sınıf yönetimi ile ilgili sorunlarının çoğunlukla sınıflardaki öğrencilerden kaynaklandığı saptanmış olmakla birlikte öğretmen adaylarının kendileri, öğretilecek konu ve materyaller ile uygulama öğretmenleri de sorunların kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan sorunların çözümüne ilişkin de çok sayıda çözüm yolu ortaya konmuştur. Öğretmen adayları bu çözüm yollarının kaynağı olarak ise aldıkları öğretim yöntemlerine ilişkin dersleri, uygulama öğretmenlerini ve daha önceki yaşantılarında gözlemledikleri öğretmenleri göstermiştir. Araştırmanın bulguları sınıf yönetimi ili ilgili alan yazın bağlamında tartışılmakta, daha etkili bir öğretmenlik uygulaması için çeşitli öneriler ve çıkarımlar sunulmaktadır., Classroom management (CM) is one of the most cited problems of pre-service teachers. This study aims to have a closer look at the issue within a qualitative research design by eliciting problems, coping strategies, and the sources of those coping strategies related to CM during teaching practicum. The participants of the study were 12 student EFL teachers (eight female and fourmale) completing their teaching practicum at Anadolu University, Faculty of Education, English Language Teacher Training Program. The participants were asked to keep diaries related to their CM problems throughout the 12-week teaching practicum. Semi-structured interviews conducted with each teacher candidate and field notes taken by the researchers were also used as the research data. The analyses of the data indicated that student teachers’ CM problems were mainly because of the pupils in the classroom. Student teachers themselves, teaching point and materials, and the cooperating teachers were also the sources of the CM problems. Various coping strategies were also elicited to deal with the problems mentioned. The methodology lessons they took, their cooperating teachers, and their previous teachers were cited by the student teachers as the sources of the coping strategies they employed. The findings are discussed along with the current literature on CM, and certain implications and suggestions are provided for a better teaching practice.

Bu çalışma üç farklı test yönteminin yabancı dil olarak İngilizce öğrenen Türk öğrencilerin okuma becerileri performansı üzerindeki etkiyi araştırmaktadır. Ayrıca, öğrencilerin bu üç yöntemin kendi okuma becerilerini ölçme performansı ve güçlük dereceleri hakkındaki gö- rüşlerini de ortaya koymaktadır. Bir TOEFL hazırlık kitabından üç metin seçilmiş ve metin ile ilgili çoktan seçmeli, tamamlama ve açık uçlu test maddeleri hazırlanmıştır. 97 İngilizce Öğretmenliği Lisans programı birinci sınıf öğrencisine üç farklı test türü uygulanmış- tır. Testin sonunda bir de anket uygulanmıştır. Verilerin nicel analizi öğrencilerin çoktan seçmeli sorularda tamamlama ve açık uçlu sorulara nazaran daha ba- şarılı olduklarını ortaya koymuştur. Nitel analizler ise öğrencilerin çoktan seçmeli maddeleri hem en kolay hem de kendi okuma anlama performanslarını en iyi ölçen test yöntemi olarak belirlediklerini göstermiştir. Bulgular hâlihazırdaki ölçe değerlendirme yöntemleri çerçevesinde tartışılmaktadır., This study aims to investigate the effects of three different test methods on Turkish EFL learners’ reading comprehension performances. It also questions the perceptions of students about the effectiveness of different test types to measure their reading comprehension abilities and perceived difficulty level of these tests. Three reading texts from a TOEFL Practice Book were selected as the research task. Questions were designed in three different test methods for each text: multiple-choice, completion, and open-ended. 97 first year university students enrolled in Distant English Language Teaching Program were given the three texts each with a different test method. A follow-up questionnaire was also given to learn about students’ perceptions. The analyses of the quantitative data suggested that students were significantly more successful at multiple choice items than the completion and open-ended items. The qualitative data, on the other hand, indicated that the participants saw the multiple-choice test as the best to test their reading comprehension performance, and it was perceived as the easiest to answer among the three test methods. The findings of the study are discussed in terms of the current testing practices in the program

Tez (doktora) - Anadolu Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, Kayıt no: 183141, Bu çalışma yabancı dil öğretmen adaylarının yaşadığı yabancı dil öğretmen adayı kaygısının düzeyini ve bu kaygıların olası kaynaklarını nicel ve nitel verilerle ortaya çıkarmayı hedeflemiştir. Ortaya çıkan kaygı düzey ve türlerinin öğretmenlik deneyimi boyunca değişiklik gösterip göstermediği de araştırmanın amaçları arasındadır. Ayrıca, yabancı dildeki yeterlik düzeyinin yabancı dil öğretmen adayı kaygı düzeyi ile olası ilişkisi de sorgulanmıştır. Araştırmaya 405 öğretmen adayı katılmıştır. Araştırmanın nicel verileri Hart (1987) tarafından geliştirilen Öğretmen Adayı Kaygı Ölçeği (STAS) ve bu araştırma için geliştirilen Yabancı Dil Öğretmen Adayı Kaygı Ölçeği (FLSTAS) ile elde edilmiş, nitel veriler ise öğretmen adaylarının tuttuğu günlükler ve yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla elde edilmiştir. Nicel veri analizi farklı alanlardan gelen öğretmen adaylarının orta düzey kaygı duyduğunu, bu kaygı düzeyinin de öğretmenlik deneyiminin başından sonuna doğru anlamlı bir şekilde azaldığını ortaya koymuştur. Ayrıca, İngilizce öğretmen adaylarının kaygı düzeylerinin diğer alanlardaki öğretmen adaylarından öğretmenlik deneyiminin başında anlamlı biçimde yüksek, öğretmenlik staj deneyimi sonunda ise anlamlı biçimde düşük olduğu saptanmıştır. Yabancı dil öğretmen adayı kaygı düzeyleri ise öğretmenlik deneyiminin başında, mikro öğretim deneyiminden sonra ve öğretmenlik uygulamasının sonunda orta düzeyde bulunmuş, bu düzey ise bu üç aşama boyunca anlamlı bir biçimde azalmıştır. Bununla birlikte, yabancı dildeki yeterlik düzeyi ile yabancı dil öğretmen adayı kaygı düzeyi arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Son olarak, araştırmanın nitel verileri yabancı dil öğretmen adayı kaygısını altı ana kategoride ortaya koymuştur: öğrenciler ve sınıf profili, sınıf yönetimi, öğretim yöntem ve teknikleri, izlenme, danışman ve sınıflandırılamayanlar.

Bu çalışma ikinci dilde sözcük ediniminde iki farklı yöntemi deneysel olarak incelemektedir. İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen 21 Türk öğrenci iki deney grubuna ayrılmıştır. ‘Tanım’grubundaki öğrenciler sözcükleri tanımlar yoluyla öğrenirken ‘ba- ğlam’ grubundaki öğrenciler sözcükleri bir okuma parçası yoluyla öğrendiler. Sözcükleri öğrenme düzeyleri ise uygulamadan hemen sonra verilen hatırlama ve geri çağırma testleri ile uygulamadan iki hafta sonra verilen testlerle ölçüldü. 2X2 A"OVA sonuçları bağlam grubunun tanım grubuna göre her iki testte de (hatırlama ve geri çağırma) hem uygulama sonrasında verilen hem de iki hafta sonrasında verilen testlerde daha başarılı olduğunu gösterdi., This study investigates the two types of second language vocabulary learning in an experimental design. 21 Turkish EFL learners were divided into two treatment groups. The definition group learned vocabulary through definitions of the words whereas a context group learned through a reading text. The vocabulary learning levels were checked through both recognition and recall tasks with post-tests given just after the treatment and retention-tests given two weeks after the treatment. The results of the 2X2 Mixed design A"OVA showed that the context group outperformed the definition group in both recognition and recall tasks for both post-test and retention test.

YÜKSEK LİSANS TEZ OZU HİZMET ÖNCESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENLERİNİN ÖĞRETMENLİK UYGULAMASI SÜRECİNDEKİ YANSITMALARI: NE İYİYDİ? NE KÖTÜYDÜ? NE DEĞİŞTİ? Ali MERÇ İngiliz Dili Eğitimi Anabilim Dalı Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eylül 2003 Danışman: Prof. Dr. Zülal BALPINAR Hizmet öncesi öğretmen eğitimi üzerine yapılan çalışmalar öğretmen yetiştirme programlarında öğretmenlik uygulaması ve öğrenci-öğretmenlik deneyiminin önemini vurgulamaktadır. Öğretmen yetiştirmede uzman pek çok araştırmacı ve eğitmen hizmet öncesi eğitimin öğretmen adaylarını öğretmenlik yaşamlarına daha iyi hazırlayabilmek ve eğitebilmek için öğretmenlik uygulaması boyutunu içermesi gerektiği konusunda ortak görüştedirler. Bu nedenle öğretmen eğitimi programlan `Uygulama` dersine ve sürecine önem vermekte ve bu konuda bilimsel araştırmalar yapmaktadır. `Uygulama` dersinin farklı boyutları ile ilgili olarak sürdürülen çalışmaların öğretmen yetiştirme programlarının geliştirilmesine olumlu katkıda bulunacağı kuşkusuzdur. Bu çerçevede öğrenci-öğretmenlerin öğretmenlik uygulaması sürecinde yaşadıkları problemler ve olumlu noktalar hakkında ne düşündüklerinin incelenmesi bu derslerin uygulanmasına öğrenci-öğretmen açısından farklı bir boyut kazandıracaktır. Bu çalışma öğrenci-öğretmenlerin öğretmenlik uygulaması sürecinde yaşadıkları olumlu ve olumsuz noktaların kendi ifadeleriyle belirlenmesini amaçlamaktadır. Ayrıca yansıtma yöntemiyle öğrenci-öğretmenlerden toplanan bu verilerin uygulama sürecinde herhangi bir değişiklik gösterip göstermediği de bu araştırmanın bir başka amacıdır.Ill Bu çalışmanın denekleri 99 İngilizce öğrenci-öğretmeni olarak saptanmıştır. Denekler Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Programında öğretmenlik uygulamasına katılan son sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. Veri toplama amacıyla öğrenci-öğretmenlerden Hole & McEntee (1999) tarafından önerilen `Yönlendirilmiş Yansıtma Protokolü` temel alınarak her bir öğretmenlik deneyimlerini yansıtan yansıtmalar yazmaları istenmiştir. Öğrenci-öğretmenlerden edinilen bu veriler yansıtma raporlarının iletişim birimlerine bölünmesi yoluyla analiz edilmiştir. Her bir iletişim birimi problem yada olumlu noktalara göre isimlendirilmiş ve etiketlendirilmiştir. İletişim birimlerini sınıflandırmak için `Constant Comparison Method` kullanılmıştır. Bu yöntemle oluşturulan kategoriler aynı zamanda iletişim birimlerinin belirlenme zamanlarına göre zaman aralıklarına bölünmüştür. Verilerin analizi öğrenci-öğretmenlerin problemlerinin kaynağı olarak 5 temel kategori ortaya koymuştur: öğrenci-öğretmen kaynaklı problemler, öğrenci kaynaklı problemler, rehber öğretmen kaynaklı problemler, eğitim ortamı/sistem kaynaklı problemler ve rehber öğretim elemanı kaynaklı problemler. Öğrenci-öğretmenlerin deneyimlerindeki olumlu noktalara ilişkin iletişim birimleri ise öğrenci-öğretmen kaynaklı olumlu noktalar, öğrenci kaynaklı olumlu noktalar ve rehber öğretmen kaynaklı noktalar olmak üzere üç temel kategoriye ayrılmıştır. Yapılan karşılaştırmalar ve analiz hizmet öncesi öğretmenlerin problemlerinin genel anlamda öğretmenlik uygulaması sürecinin sonunda azaldığını, buna karşılık olumlu buldukları noktaların da artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Bununla birlikte, problem veya olumlu olarak belirtilen bazı kategori ve alt kategorilerin genel eğilimin aksine süreç içinde bir artış veya azalma göstermediği gibi bazılarının da genel eğilimin aksi yönde değişimIV gösterdiği saptanmıştır. Çalışma sonuçlarının hizmet öncesi öğretmen eğitimine nasıl yansıyabileceği, bu programlarda nasıl iyileştirmelere yer verilebileceği yada değişikliklere gidilirken nelerin göz önünde bulundurulması gerektiği konuları son bölümde irdelenmiş ve bulgular doğrultusunda önerilerde bulunulmuştur. ABSTRACT The emphasis and the importance of teaching practicum and student teaching in teacher education programs are unquestionable. Teacher education programs are keen on the idea that student teachers be given the best opportunities to practice teach in order to prepare for future teaching. Even though there has been numerous research done on different aspect of teaching practicum, what student teachers face and feel throughout their practicum experience has not been thoroughly examined by researchers in the teacher education. What student teachers express as their problems or as their positive attributes in their student teaching experiences are important in the analysis of the process of teaching practicum. This study was designed to determine the self-reported problems and positive aspects of student teachers' teaching throughout their practicum. The study also aims to find out, through the self reported data, if there has been any change in these problems or positive attributes in quantity or in category. The participants of this study were 99 Turkish student EFL teachers. They were senior students all completing their teaching practicum component at Anadolu University English Language Teacher Training Program. For the data collection purposes, student teachers were told to write their reflections on each of their teaching experience using the `Guided Reflection Protocol` (Hole & McEntee :1999) as their guideline. Data was analyzed by dividing the reflections in the student teachers' reports into communication units. Each communication unit was labeled as expressing a problem or a positive aspect in student teachers' teaching experiences. ConstantVI Comparison Method was used to categorize the communication units. Categories were also grouped into three different time periods taking reporting time of the communication unit into consideration as stated by student teachers. The analysis of the data revealed five main categories as the sources of problems student teachers experience: student teacher-based problems, student-based problems, cooperating teacher-based problems, educational context/system-based problems, and supervisor-based problems. Communication units related to positive aspects of student teachers' teaching, on the other hand, were drawn into three main categories: student teacher-based positive aspects, student based positive aspects, and cooperating teacher- based positive aspects. The analysis of the data suggested that the problems of pre- service teachers decrease in frequency whereas positive aspects increase towards the end of the practicum. Nevertheless, there are problem and positive aspect categories and sub-categories in student teachers' teaching that show no change, or show a reverse change to the general trend. The final chapter of the thesis posits and discusses a number of pedagogical implications and possible improvements for the teaching practicum courses in particular and curriculum in general for pre-service teacher education programs. 261

Bu çalışma liselerde görev yapmakta olan İngilizce öğretmenlerinin Öğrenme için Değerlendirme konusundaki ihtiyaçlarını bir başka deyişle zorunlulukları, eksiklikleri ve istekleri belirlemeyi ve bir Hizmet-İçi Eğitim Programı tasarlama ve uygulamayı ve bunun sonucunda öğretmenlerin program hakkında görüşlerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. İlk olarak, öğretmenlerin ihtiyaçlarını belirlemek için 111 İngilizce öğretmeni tarafından kontrol listesi yanıtlanmış ve 10 öğretmen ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Kontrol listesine verilen yanıtlar sonucu, ortaya çıkan yüksek sonuçlar öğretmenlerin Öğrenme için Değerlendirme tekniklerini sıklıkla kullandıklarına yönelik düşüncelere işaret etmiştir. Ancak görüşme sorularına verdikleri yanıtlar, öğretmenlerin kendi sınıflarında kullandıkları teknikler ile Öğrenme için Değerlendirme ilke ve uygulamaları arasında farklılıklar olduğunu göstermiştir. Bunun yanında, kontrol listesine verdikleri cevaplar öğretmenlerin Öğrenme için Değerlendirme ile ilgili bilgi ve uygulamalarını geliştirme konusundaki isteklerini göstermiştir. Dolayısıyla, çalışmanın diğer amacı, öğretmenlerin Öğrenme için Değerlendirme ile ilgili farkındalıklarını artırmak ve en yeni uygulamalardan haberdar etmek için bir Hizmet-İçi Eğitim Programı tasarlamak ve uygulamaktır. Bu eğitim, Öğrenme için Değerlendirme' nin beş stratejisiyle ilgili beş oturumda gerçekleştirilmiştir. Eğitimlerin öncesinde ve sonrasında, katılımcılardan aynı görevleri tamamlamaları istenmiştir. Bu yanıtlar karşılaştırıldığında önemli farklar tespit edilmiştir. Katılımcıların program ile ilgili görüşleri alınmış ve sonuçlar eğitimde sunulan Öğrenme için Değerlendirme teknikleri ile ilgili katılımcıların olumlu görüşlerinin yanında uygulama esnasında kendi sınıflarında oluşabilecek muthemel sorunları da ortaya çıkarmıştır. Çalışmada Öğrenme için Değerlendirme ile ilgili pratik uygulamalar ve yeni çalışma önerileri sunulmuştur.

Bu çalışma öğretmenlerin etkileşimli ve değerlendirici kararlarının arkasındaki nedenleri incelemiştir. Katılımcılar İstanbul'un Asya ve Avrupa yakalarında bulunan iki özel İngilizce dil okulunda çalışan üç tane tecrübeli İngilizce öğretmeninden oluşmaktadır. Bu çalışmada yorumlayıcı nitel yöntem kullanılmış ve veriler açık uçlu görüşmeler, yarı yapılandırılmış bire bir görüşmeler ve uyarıcı hatırlama yoluyla toplanmıştır. Üç katılımcının her biri dört ders anlatımı gerçekleştirmiş ve toplamda altı kategorinin ortaya çıktığı 125 etkileşimli karar vermiştir. Bu kategoriler öğretim ilkeleri, öğretim teknikleri, sınıf yönetimi, kritik olaylar, sebepsiz kararlar ve öğretmenlerin kişiliği olarak ortaya çıkmıştır. Katılımcılar, bu çalışmada verilen toplam etkileşimli karar sayısıyla tutarsız olarak, yalnızca sekiz değerlendirme kararı vermiştir. Bu durum öğretmenlerin inançlarını değiştirmeye karşı dirençli olduklarını göstermektedir. Bu sekiz değerlendirme kararının tamamı öğretim ilkeleri kategorisine aittir. Bulgular, önceki öğrenme deneyimlerin, mesleki çalışmaların ve öğretim uygulamalarının katılımcıların etkileşimli kararlarını önemli ölçüde etkilediğini ancak bağlamsal faktörlerin bu konuda önemli bir rol oynamadığını göstermiştir. Katılımcıların öğretim sırasında meydana gelen bazı kritik olaylar nedeniyle birkaç etkileşimli karar aldıkları da saptanmıştır. Bu etkileşimli kararların arkasındaki nedenler, katılımcılar bunları dile getiremedikleri için belirlenememiştir.

Recent investigations in the field of applied linguistics have tended to transfer psychological concepts into second language acquisition. Willingness to communicate, as a psychological concept, has been taken as a research topic in the field. On the other hand, language learning strategy use has been accepted as a notion affecting the success in second/foreign language learning. In this respect, this study investigates the relationship between the levels of Willingness to Communicate inside the Classroom (WTC) and Language Learning Strategy (LLS) use among Turkish university students. 80 first-year university students responded to two questionnaires: WTC questionnaire developed by McIntyre et al (2001) and the Strategy Inventory for Language Learning (SILL), version 5.1 by Oxford (1990). The results of the quantitative analyses, first, revealed that Turkish EFL learners were willing to communicate in the classroom in a range from half of the time to usually willing in both overall mean score and in separate components such as speaking, reading, writing, and comprehension. Second, the participants were found to be medium strategy users. Finally, correlation analyses showed that there was a significant positive correlation between these two concepts. In specific, certain aspects of the levels of WTC inside classroom matched with certain sub-components of the SILL. After the study, a number of recommendations for language learning and teaching as well as some implications for further research are provided.