Osmanlı’daki iktisadi hayatın hangi kavram ve teoriler üzerinden anlaşılması ve açıklanması gerektiğine yönelik farklı ve çatışan yaklaşımlar bulunmaktadır. Bunlar arasında yer alan feodalizm, Asya Tipi Üretim Tarzı, patrimonyalizm, sui generisçilik, belli başlı yaklaşımları oluşturmaktadır. 1960’lardan itibaren yoğunlaşan ve “üretim tarzı” başlığı altında yürütülen tartışmalarda, Osmanlı’nın sui generis olduğunu iddia edenlere karşı feodalizm taraftarları, “Peki, Osmanlı feodalizm değildi, ama neydi?” diye haklı ve henüz cevaplanmamış bir soru yöneltmiştir. Bu tezin amacı, bu soruya cevap vermeye çalışmak, yani Osmanlı iktisadi hayatını Batı mer-kezci olmayan kavram ve teorilerle açıklama girişiminde bulunmaktır. Bunun için öncelikle üretim faktörlerinin “emek, sermaye ve devlet” veya “canlı emek, birikmiş emek ve örgütlü emek” olarak yeniden tanımlanması gerektiği önerilmiştir. Bu üç üretim faktörünün kendini yeniden üretebilmesi için gereken tutara “asgari değer” denilebilir. Sanayi Devrimi öncesinde asgari değeri üretebilen toplumlarda “üretim sistemi” ortaya çıkarken üretemeyenlerde ise “sömürü sistemi” hâkim olmuştur. Verimli nehir vadilerinde sulamalı tarımın yapılması, asgari değer üretimini sağlayarak emeğin özgür olduğu, iktidarın vergiyle finanse edildiği, toplumun meslek temelinde sınıflaştığı, dışarıya yönelik kapsayıcı-fetihçi bir tutumun sürdürüldüğü üretim sistemlerini ortaya çıkarmıştır. Buna karşın kuru tarım yapılan Avrupa’da asgari değer üretilemediği için emek köleleştirilmiş, iktidar rantla finanse edilmiş, mülk temelli sınıflar ortaya çıkmış ve dışarıya yö-nelik kolonyalizm ve emperyalizm geliştirilmiştir. Bir üretim sistemi olmasının yanı sıra Osmanlı’daki ekonomik yapının ikinci karakterini ise çoban-çiftçi diyalektiği belirlemiştir. Merkezî Dünya’da Farslar, Araplar ve Türklerden meydana gelen çoban toplumlar ile yerleşik çiftçiler arasındaki diyalektik ilişki ve bunun sonucunda ortaya çıkan sentez, “rakabe üretim sistemi” diye adlandırılabilecek olan yeni bir ekonomik sistemi şekillendirmiştir. There are various and sometimes contradictory ways to comprehending and describing economic life in the Ottoman State, based on various concepts and theories. Feudalism, asiatic mode of production, patrimonialism, and sui generisism are examples of them. In the debates that have intensified since 1960s and been carried out under the title of “mode of production”, the supporters of feudalism against those who claimed that the Ottoman system was sui generis, posed a legitimate and yet unanswered question: “Well, the Ottoman system was not feudalism, but what was it?”. The aim of this thesis is to attempt to answer this question, that is, to explain Ottoman economic life with non-Western concepts and theories. For this, it has been suggested that the factors of production should be redefined as “labor, capital and state” or “living labor, accumulated labor and organized labor”. The “minimum value” is the amount required for these three factors of production to reproduce themselves. Prior to the Industrial Revolution, the “pro-duction system” emerged in societies that could produce the minimum value, while the “exploitation system” prevailed in those that could not. Production systems arose in fertile river valleys in which irrigated agriculture was practiced, labor was free by providing minimum value production, power was financed by taxes, society was classified according to occupation, and an inclusive-conquering attitude towards the outside world was maintained. On the other hand, since the minimum value could not be produced in Europe, where dry farming was practiced, labor was enslaved, the power was financed by rent, property-based classes emerged, and colonialism and imperialism developed. The shepherd-farmer dialectic determined the second character of the Ottoman State's economic structure, in addition to being a production system. The dialectical relationship and resulting synthesis between shepherd societies in the Central World comprised of Persians, Arabs, and Turks and settled farmers shaped a new economic system that could be called as “rakabe production system”.