Search

Purpose- This study aims to examine the managerial practices of a hospital managers to keep up with the changing environment during the Covid-19 (pandemic) period. The authors aim to better understand and research what the managers of this hospital do while keeping up with the staggering change, by placing the use of strategic management tools (SMTs) on the theoretical ground of the Normative Model of Strategic Management (NMSM). Methods- This is exploratory, qualitative, and a single case study. The data were collected through in-depth interviews with 12 mid-level and senior managers of hospital’s, each of which lasted an average of 50 minutes, through a semi-structured form. The data were analyzed using inductive content analysis methods in line with predetermined themes. Results- The main finding is that both middle and senior managers use 16 SMTs at various stages of strategic management process to respond to the changing internal and external environment during the pandemic. SMTs were used most intensively in the strategic analysis phase. At this phase, with the reengineering, which is the most used tool, and non-emergency health services were postponed, workflows were renewed, and many services were digitized. Conclusion: By using different SMTs in their decisions, managers can gain strategic advantage for their purposes. While supply chain management is a tool used only by the purchasing unit manager, reengineering can be a tool that every manager uses to adapt to the environment. Being aware of these tools by managers at all levels and diversifying them will enable them to make better managerial practices. Amaç- Bu çalışma, bir hastanenin yöneticilerinin Covid-19 (pandemi) döneminde değişen çevreye ayak uydurmak için yönetsel uygulamalarını incelemeyi amaçlamaktadır. Yazarlar stratejik yönetim araçlarının (SYA) kullanımını, Normatif Stratejik Yönetim Modelinin (NSYM) teorik zeminine yerleştirerek, bu hastanenin yöneticilerinin baş döndürücü değişime ayak uydururken neler yaptığını daha iyi anlamayı ve araştırmayı amaçlamaktadır. Yöntem- Bu keşifsel, nitel ve tek vaka çalışmasıdır. Veriler, hastanelerin orta ve üst düzey 12 yöneticisi ile ortalama 50 dakika süren derinlemesine görüşmeler yoluyla yarı yapılandırılmış bir form aracılığıyla toplanmıştır. SYA’ları en yoğun olarak stratejik analiz aşamasında kullanılmıştır. Bu aşamada en çok kullanılan araç olan değişim mühendisliği ile acil olmayan sağlık hizmetleri ertelenmiş, iş akışları yenilenmiş ve birçok hizmet dijitalleştirilmiştir. Bulgular- Ana bulgu hem orta hem de üst düzey yöneticilerin, pandemi sırasında değişen iç ve dış çevreye yanıt vermek için stratejik yönetim sürecinin çeşitli aşamalarında 16 SYA’yı kullandığıdır. SYA’lar en yoğun olarak stratejik analiz aşamasında kullanılmıştır. Bu aşamada en çok kullanılan araç olan değişim mühendisliği ile acil olmayan sağlık hizmetleri ertelenmiş, iş akışları yenilenmiş ve birçok hizmet dijitalleştirilmiştir. Sonuç- Yöneticiler, kararlarında farklı SYA’ları kullanarak amaçları doğrultusunda stratejik avantaj elde edebilirler. Tedarik zinciri yönetimi sadece satın alma birimi yöneticisi tarafından kullanılan bir araçken, yeniden yapılanma her yöneticinin çevreye uyum sağlamak için kullandığı bir araç olabilir. Her seviyedeki yöneticinin bu araçlardan haberdar olması ve çeşitlendirmesi daha iyi yönetsel uygulamalar yapmalarını sağlayacaktır.

Background: HAdV-36 leads to adipocyte proliferation of adipose tissue through E4orf1 gene, leading to the development of obesity and related diseases. We aimed to investigate the presence and any association of HAdV-36 in non-alcoholic fatty liver disease (NAFLD) patients Methods: The patient group was composed of 116 patients; 30 obese patients with NAFLD (BMI > 30 kg/m2), 30 patients with Diabetes Mellitus (DM)+NAFLD (BMI > 30 kg/m2), 16 patients with NAFLD (BMI < 30 kg/m2), and operated obese group with NAFLD (BMI > 30 kg/m2). The control group comprised 81 non-obese healthy adults. Liver adipose tissue samples were obtained in 30 operated NAFLD patients. HAdV-36-DNA, HAdV-36 neutralizing antibodies, serum lipid, and adipokine levels were analyzed. Results: HAdV-36 neutralizing antibodies (HAdV-36 Ab-positive) were detected in 10/116 and 2/81 participants in the study and control groups, respectively; the difference was statistically significant (p < 0.005). LDL, total cholesterol but not adipokine levels were found to be significantly higher in HadV-36 Ab-positive patients (p < 0.05). While HAdV-36 was identified as a risk factor with OR = 4.11 in univariate analyses, there was no significant difference in binary logistic regression analysis. HAdV-36-DNA was detected in the adipose tissue samples of two patients. Conclusions: We suggest that the presence of HAdV-36 may lead to the development of obesity with the increase in adipose tissue, and diseases such as hyperlipidemia, NAFLD, DM, and metabolic syndrome may develop on the basis of chronic inflammation caused by obesity. Thus, HAdV-36 may be a plausible risk factor for the development of NAFLD. Istanbul University-Cerrahpaşa Scientific Research Projects Unit

Purpose: This study aims to examine the managerial practices of a hospital managers to keep up with the changing environment during the Covid-19 (pandemic) period. The authors aim to better understand and research what the managers of this hospital do while keeping up with the staggering change, by placing the use of strategic management tools (SMTs) on the theoretical ground of the Normative Model of Strategic Management (NMSM). Methods: This is exploratory, qualitative, and a single case study. The data were collected through in-depth interviews with 12 mid-level and senior managers of hospital’s, each of which lasted an average of 50 minutes, through a semistructured form. The data were evaluated using inductive content analysis methods in line with predetermined themes. Results: The main finding is that both middle and senior managers use 16 SMTs at various stages of strategic management process to respond to the changing internal and external environment during the pandemic. SMTs were used most intensively in the strategic analysis phase. At this phase, with the reengineering, which is the most used tool, and nonemergency health services were postponed, workflows were renewed, and many services were digitized. Conclusion: By using different SMTs in their decisions, managers can gain strategic advantage for their purposes. While supply chain management is a tool used only by the purchasing unit manager, reengineering can be a tool that every manager uses to adapt to the environment. Being aware of these tools by managers at all levels and diversifying them will enable them to make better managerial practices. Amaç: Bu çalışma, bir hastanenin yöneticilerinin Covid-19 (pandemi) döneminde değişen çevreye ayak uydurmak için yönetsel uygulamalarını incelemeyi amaçlamaktadır. Yazarlar stratejik yönetim araçlarının (SYA) kullanımını, Normatif Stratejik Yönetim Modelinin (NSYM) teorik zeminine yerleştirerek, bu hastanenin yöneticilerinin baş döndürücü değişime ayak uydururken neler yaptığını daha iyi anlamayı ve araştırmayı amaçlamaktadır. Yöntem: Bu keşifsel, nitel ve tek durum çalışmasıdır. Veriler, hastanenin 12 orta ve üst düzey yöneticisi ile ortalama 50 dakika süren derinlemesine görüşmeler yoluyla yarı yapılandırılmış bir form aracılığıyla toplanmıştır. Veriler önceden belirlenmiş temalar doğrultusunda tümevarımsal içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Ana bulgu hem orta hem de üst düzey yöneticilerin, pandemi sırasında değişen iç ve dış çevreye yanıt vermek için stratejik yönetim sürecinin çeşitli aşamalarında 16 SYA’yı kullandığıdır. SYA’lar en yoğun olarak stratejik analiz aşamasında kullanılmıştır. Bu aşamada en çok kullanılan araç olan değişim mühendisliği ile acil olmayan sağlık hizmetleri ertelenmiş, iş akışları yenilenmiş ve birçok hizmet dijitalleştirilmiştir. Sonuç: Yöneticiler, kararlarında farklı SYA’ları kullanarak amaçları doğrultusunda stratejik avantaj elde edebilirler. Tedarik zinciri yönetimi sadece satın alma birimi yöneticisi tarafından kullanılan bir araçken, değişim mühendisliği her yöneticinin çevreye uyum sağlamak için kullandığı bir araç olabilir. Her seviyedeki yöneticinin bu araçlardan haberdar olması ve çeşitlendirmesi daha iyi yönetsel uygulamalar yapmalarını sağlayacaktır.

Symptoms and signs of liver diseases are highly variable depending on the etiology, disease stage, and type of liver involvement. There are different types of liver diseases; causes of liver diseases may be viral, toxic, metabolic, or autoimmune. However, in some cases, liver disease can develop as a result of diseases of other organs or systems. It is almost impossible to differentiate all of these solely on the basis of clinical symptoms and findings. Furthermore, the early stages of liver disease may be completely asymptomatic, or in some cases, the disease may progress with only subtle and non-specific symptoms. Therefore, biomarkers have a critical role in screening, diagnosis, staging, and evaluation of therapeutic response to treatment in liver diseases.

Hepatitis C is one of the leading causes of death in patients with inherited bleeding disorders. Currently, direct-acting antiviral drugs used for the treatment of hepatitis C have become an effective and a reliable option for people with inherited bleeding disorders. The aim of this study is to report the efficacy and safety of ombitasvir + paritaprevir/ritonavir and dasabuvir combination in the treatment of hepatitis C in patients with inherited bleeding disorders.In this retrospective study, we evaluated the efficacy and safety of the combination of ombitasvir + paritaprevir/ritonavir and dasabuvir in 10 adult patients with hemophilia A, 4 patients with hemophilia B, and 1 patient with von Willebrand disease who were infected with hepatitis C genotype 1.Five patients had genotype 1a and 10 patients had genotype 1b chronic hepatitis C. One patient had Child A cirrhosis, 14 patients had chronic hepatitis C without cirrhosis. Hepatitis C virus ribonucleic acid was negative in all patients at week 4 and at the end of the treatment. Sustained virologic response was obtained in all patients. Serious side effects were detected in 3 patients, which were intra- muscular bleeding, erosive gastritis-related gastrointestinal bleeding, and pneumonia.Ombitasvir + paritaprevir combined with ritonavir and dasabuvir ± ribavirin is an effective treatment for patients infected with genotype 1 hepatitis C who have coagulation disorders. Tolerance and side effects are similar to other treatment options.

In this study, the effect of pollution on monocrystalline and polycrystalline PV panels on short circuit current and open circuit voltage was investigated by external experiments. Experiments were carried out under climate conditions in Hatay province for 210 days from October 2019 to May 2020. In the study, 2 pieces of 45 W power monocrystalline PV panels and 2 pieces of 50 W power polycrystalline PV panels were used. PV panels were placed in two groups as manuelly cleaned and uncleaned on the tile roof. One of the monocrystal and polycrystalline panels was cleaned manually for regular periods, while the others were not cleaned except rain. Short circuit current, open circuit voltage, panel surface temperature and radiation values were measured for each panel at certain times during the day, in the morning, at noon and in the evening. In addition, ambient temperature and humidity values were measured and recorded. Environmental factors have been found to affect the short circuit current of the panels, not significantly affecting the open circuit voltage. It has been practically tested that manually cleaned panels have higher short circuit current values than uncleaned panels. Therefore, it has been calculated that cleaning the panels periodically will significantly increase the electricity production in powerful solar power plants. The data obtained as a result of experiments are modeled with artificial neural networks.

Objective In this study, we aimed to investigate the effects of direct antiviral treatment on depression, anxiety, fatigue and quality of life in patients with chronic hepatitis C. Methods Subjects included in study were treatment experienced and treatment naive chronic hepatitis C patients admitted to the hepatology outpatient clinic between December 2016 and June 2017. Before and after the treatment, Beck depression, Beck anxiety, liver-specific quality of life and fatigue severity-impact scales were administered. Descriptive statistical methods, Kolmogorov-Smirnov distribution test Wilcoxon sign and kappa coefficient tests were used to evaluate the study data. Results Forty-four patients were included in the study; however, it was completed with 35 patients only, as some of the patients were excluded for various reasons. There was no significant difference between depression and anxiety scores of the patients before and after the treatment, but depression and anxiety were found to be recovered in 28.5% (4/14) and 23.5% (4/17) of the subjects, respectively. At the end of the treatment, fatigue severity-impact scales and liver-specific quality of life were not significantly different from those before the treatment. Conclusion In this study, we found that direct antivirals did not lead to depression, anxiety or fatigue and did not decrease liver-specific quality of life. In some cases, depression and anxiety decreased after the treatment.

Azerbaycan topraklarında XX. yüzyılda uygulanan Sovyet tahakkümü, Azerbaycan Türklerinin siyasi ve kültürel hayatına tesir etmiş; aydın, yazar, şair ve eğitimcileri psikolojik bir baskıya maruz bırakmıştır. Azerbaycan Türkleri, Rus ve Ermenilerin yürüttüğü Sovyet kimliği yaratma politikaları ile siyasi, edebî ve kültürel alanda millî bir duruş sergileyerek bağımsızlık mücadelesi vermişlerdir. Azerbaycan yazarları ve şairleri, basın-yayın organları ve edebî eserler aracılığıyla Sovyet prensiplerini reddeden ideallerini duyurmak istemişler ancak Sovyet hükümetinin politik ve kültürel yaptırımları ile karşı karşıya kalmışlardır. “Sosyalist Realizm” ve “İnkılapçı” görüşlere uygun çerçevede yazmak mecburiyetinde kalan Azerbaycan şair ve aydınları, Sovyet prensiplerinin dışına çıktığında ölüm, hapis ve sürgün cezalarına mahkûm edilmiştir. Bu yüzden Sovyet Dönemi Azerbaycan'da kültürel ve politik faaliyetler Sovyetlerin tekelinde gerçekleşmiş ve güdümlü bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmıştır. Azerbaycan Türkleri tarafından “İstiklâl Şairi” olarak tanımlanan Halil Rıza Ulutürk (1932-1994), hayatını, millî ideallerini ve edebî eserlerini Azerbaycan‟ın tam bağımsızlığını kazanacağı günlere adamış bir vatan şairidir. Ulutürk, edebî eserlerinde millî bağımsızlık, Türklük, vatan ve vatandaşlık ve ayrıca ana dil mefhumlarını konu edinmiş, millî ideallerini ve görüşlerini Sovyet tahakkümüne rağmen açık ve net ifadeler ile kaleme almıştır. Ulutürk, edebî eserlerini, tercümelerini, şiirlerini ve makalelerini vücuda getirirken Azerbaycan dilinin zenginliğinden ve edebî birikiminden istifade ederek öz Türkçe kelimeler kullanmaya itina göstermiştir. Arapça ve Farsça tamlamalarının etkisinde kalan klasik Türk şiirinin edebî inceliğine ve söz dağarcığına hâkim olan Ulutürk, şiirlerini; Arapça, Rusça ve Farsça sözlerden uzak, duru bir Türkçe ile kaleme almıştır. Azerbaycan‟ın bağımsızlık ideallerini şiirlerinde ana tema olarak işleyen Ulutürk aynı zamanda başarılı tercüme eserleri, makaleleri, poemaları, tenkit ve gazete yazıları ile Azerbaycan edebiyatında millî bir duruş sergilemiş, millî Azerbaycan edebiyatına ivme kazandırmış değerli bir şahsiyettir. Ulutürk‟ün şiirlerinde Azerbaycan‟ın tabiatı, millî unsurları, tarihî ve yaşanan politik ve siyasi hadiseleri konu edilmiştir. Bu bakımdan Ulutürk‟ün eserleri Azerbaycan‟ın siyasi ve tarihî geçmişine ışık tutan vakanüvis niteliği taşımaktadır. Ulutürk aynı zamanda eşi Firengiz Hanım‟a olan duygularını kaleme aldığı lirik şiirleri ile aşk şiirlerinin en güzel örneklerini Azerbaycan edebiyatına kazandırmıştır. Halil Rıza Ulutürk, şiirlerinde folklorik ve milli unsurlara çoğu zaman yer vermiş, Azerbaycan‟ın millî kahramanlarını şiirlerinde idealize ederek okuyucunun edebî zevkine sunmuştur. Özellikle çocuklar için yazmış olduğu şiirlerinde eğitici olmayı göz önünde bulunduran şair didaktik şiirler kaleme almıştır. Çocuklar için yazdığı şiirlerde Azerbaycan‟ın tarihini, milli kahramanlarını, tabiatını ve millî değerlerini çocuklara öyküleme yolu ile aktaran Ulutürk, yalın ve estetik bir dil ile sanatsal değeri yüksek didaktik şiirler yazmıştır. Ulutürk, şiirlerinde işlediği mefhumlar itibariyle ortaya koyduğu millî tavır şiirlerinin biçim, şekil ve üslup özelliklerine de yansıtmıştır. Ulutürk, aruz ve hece ölçüsünün tüm inceliklerine hâkim bir şair olarak hem aruz ölçüsünde hem hece ölçüsünde şiirler kaleme almıştır. Ulutürk‟ü diğer Azerbaycan şairlerinden ayıran bir özellik vardır ki o da şairin hece ölçüsü ile aruz ölçüsünü bir arada kullanabilmesidir. Şiirlerinde aruz ölçüsünü uygularken millî tavrından taviz vermemiş daha çok hece ölçüsüne yakınlık gösteren aruz kalıpları ile şiirlerine şekil vermiştir. Ulutürk‟ün şiirleri beyit, üçlük, dörtlük ve bent nazım birimleriyle yazılmış ve şair şiirlerini Azerbaycan şiirinin geleneksel ve çağdaş formlarına göre şekillendirmiştir. Ulutürk, dörtlüklerini koşma, semai ve mani gibi geleneksel formlara uygun biçimde kaleme almıştır. Ulutürk şiirleri Azerbaycan‟ın millî bağımsızlık manifestosu niteliğindedir. Bununla birlikte şairin şiirlerinde görülen yüksek edebî dil, söz dağarcığının genişliği ve çeşitliliği aynı zamanda şiirlerinde görülen ahenk unsurları Ulutürk‟ün sanatsal ve edebî yönünün yetkinliğini ortaya koymaktadır. Ulutürk, şiirlerinde yarattığı tonlama ve vurgulamalar ile musikiyi dizelere yansıtmış, okuyucunun kulağına ve gözüne hitap eden estetik değeri yüksek şiirler kaleme almıştır. Bunu Azerbaycan Türkçesinin tüm inceliklerinden istifade ederek yapan şair Azerbaycan şiirine yenilik ve canlılık kazandırmıştır. Bu çalışma ile Halil Rıza Ulutürk‟ün hayatı sanatı ve şiirleri mercek altına alınmış ve şairin şiirlerinde görülen millî unsurlar edebî ve bilimsel çerçevede incelenmiştir., XX. in the territory of Azerbaijan. The Soviet domination applied in the 19th century affected the political and cultural life of the Azerbaijani Turks; It has exposed intellectuals, writers, poets and educators to a psychological pressure. Azerbaijan Turks fought for independence by displaying a national stance in the political, literary and cultural fields with the Soviet identity creation policies carried out by the Russians and Armenians. Azerbaijani writers and poets wanted to announce their ideals rejecting Soviet principles through the media and literary works, but they were faced with the political and cultural sanctions of the Soviet government. The poets and intellectuals of Azerbaijan, who had to write in accordance with the “Socialist Realism” and “Revolutionary” views, were sentenced to death, imprisonment and exile when they deviated from the Soviet principles. Therefore, in Soviet Era Azerbaijan, cultural and political activities took place under the monopoly of the Soviets and a guided understanding of literature emerged. Halil Rıza Ulutürk (1932-1994), defined as the “Poet of Independence” by Azerbaijani Turks, is a homeland poet who devoted his life, national ideals and literary works to the days when Azerbaijan would gain full independence. In his literary works, Ulutürk dealt with the concepts of national independence, Turkishness, homeland and citizenship, as well as mother tongue, and wrote his national ideals and views with clear and clear expressions despite the Soviet domination. Ulutürk, while bringing his literary works, translations, poems and articles into being, took care to use pure Turkish words by taking advantage of the richness and literary accumulation of the Azerbaijani language. Ulutürk, who has mastered the literary delicacy and vocabulary of classical Turkish poetry, which was influenced by Arabic and Persian phrases, wrote his poems; He wrote in a clear Turkish, far from Arabic, Russian and Persian words. Ulutürk, who treats the ideals of independence of Azerbaijan as the main theme in his poems, is also a valuable figure who has taken a national stance in Azerbaijani literature with his successful translations, articles, poems, criticism and newspaper articles, and accelerated the national Azerbaijani literature. In Ulutürk's poems, the nature of Azerbaijan, its national elements, historical and lived political and political events were discussed. In this respect, the works of Ulutürk are chroniclers that shed light on the political and historical past of Azerbaijan. Ulutürk also brought the best examples of love poems to Azerbaijani literature with his lyric poems, in which he wrote his feelings for his wife, Firengiz Hanım. Halil Rıza Ulutürk often included folkloric and national elements in his poems, idealized the national heroes of Azerbaijan in his poems and presented them to the literary pleasure of the reader. The poet, who considers being educative especially in his poems for children, wrote didactic poems. Ulutürk, who conveyed the history, national heroes, nature and national values of Azerbaijan to children in his poems for children, wrote didactic poems with high artistic value in a plain and aesthetic language. Ulutürk's national attitude, which he put forward in terms of the notions he used in his poems, also reflected the form, shape and style features of his poems. Ulutürk wrote poems in both aruz and syllabic scales as a poet who has mastered all the subtleties of aruz and syllabic meter. There is a feature that distinguishes Ulutürk from other Azerbaijani poets, which is that the poet can use syllabic meter and aruz meter together. While applying the aruz meter in his poems, he did not compromise his national attitude and shaped his poems with aruz patterns that were closer to the syllabic meter. Ulutürk's poems were written in couplet, treble, quatrain and bent verse units and the poet shaped his poems according to traditional and contemporary forms of Azerbaijani poetry. Ulutürk wrote his quatrains in accordance with traditional forms such as running, semai and mani. Ulutürk poems are the national independence manifesto of Azerbaijan. However, the high literary language seen in the poet's poems, the breadth and diversity of his vocabulary, as well as the elements of harmony seen in his poems reveal the competence of Ulutürk's artistic and literary side. Ulutürk reflected the music to the lines with the intonation and emphasis he created in his poems, and wrote poems with high aesthetic value appealing to the ears and eyes of the reader. The poet, who did this by making use of all the subtleties of Azerbaijani Turkish, brought innovation and vitality to Azerbaijani poetry. In this study, the life, art and poems of Halil Rıza Ulutürk were examined and the national elements seen in the poet's poems were examined in a literary and scientific framework.

Aims: To evaluate patient profile for epidemiological and clinicopathological characteristics and potential risk/prognostic factors in newly diagnosed hepatocellular carcinoma (HCC) patients across Turkey. Methods: A total of 547 patients (mean (SD) age 62.6 (10.3) years, 81.9% were males) were included in this registry study. Data on patient characteristics, etiologies of HCC, laboratory values, and tumor characteristics and stages were recorded at study enrollment. Results: HBV infection (68.2%) was the leading etiology, followed by HCV infection (17.2%), HDV infection (5.5%), alcohol (6.4%), and NAFLD (3.5%), as the major etiologies. Considering that 51.6% of the patients had >5 cm HCC, 44% were Child-Pugh B/C and 57% were BCLC B-D, it appears that a significant group of HCC patients were diagnosed at advanced stages. Of 540 patients, 271 (50.2%) were referred or applied with the diagnosis of HCC. Patients with HCC at presentation had larger tumor size (median (min-max) 6.6 (0-30) vs. 4.8 (0-90) cm, P, Bayer Turk, This study was supported by Bayer Turk. We thank Cagla Ayhan, MD and Sule Oktay, MD, PhD, from KAPPA Consultancy Training Research Ltd., Istanbul, who provided editorial support funded by Bayer Turk.

Bu çalışmada, Al5083 alüminyum alaşımının yüzeyine sürtünme karıştırma prosesi (SKP) ile Al2O3 ve h-BN parçacıkları takviye edilip yeni kompozit yüzey tabakaları elde edilmiştir. SKP uygulanmış Al5083 alaşımı ve SKP ile %100Al2O3, %99Al2O3+%1h-BN, %97Al2O3+%3h-BN, %95Al2O3+%5h-BN ve %92Al2O3+%8h-BN takviye oranlarında tozlar kullanılarak Al5083/Al2O3, Al5083/%99Al2O3+%1h-BN, Al5083/%97Al2O3+%3h-BN, Al5083/%95Al2O3+%5h-BN ve Al5083/%92Al2O3+%8h-BN kompozit tabakaları prosesin aynı yönlü iki paso uygulanmasıyla üretilmiştir. SKP ile kompozit tabakalarını üretmek için 600 kg yük altında 1250 rpm takım dönüş hızı, 55 mm/dak ilerleme hızı ve 3° takım açısı uygulanmıştır. Takviyesiz ve çeşitli oranlarda yapılan takviyeli Al5083 alüminyum alaşımının yüzeyinde oluşturulan kompozit tabakaların mikro yapı, sertlik ve aşınma davranışları incelenmiştir. Aşınma deneyleri, ball-on disk aşınma deney düzeneğinde 5N yük altında 900 sn boyunca Al2O3 bilyeler kullanılarak yapılmıştır. Aşınma deneyleri sonucunda numuneler taramalı elektron mikroskobu ve 3D optik profilometre ile incelenmiştir. SKP ile Al5083 alaşımı yüzeyinde kompozit tabakalar başarılı bir şekilde üretilmiştir. Üretilen kompozit tabakalar SKP uygulanmış Al5083 alaşımının tane boyutunu küçültmüş ve sertlik değerini artırmıştır. Yapılan aşınma deneyleri sonucunda, en iyi aşınma direnci Al5083/%92Al2O3+%8h-BN kompozit tabakada elde edilmiştir.

YÖK Tez No: 636903 Bu çalışmada, monokristal ve polikristal PV panellerdeki kirliliğin kısa devre akımı ve açık devre gerilimi üzerindeki etkisi, dış ortamda yapılan deneyler ile incelenmiştir. Deneyler Ekim 2019'dan Mayıs 2020'ye kadar 210 gün boyunca Hatay ilindeki iklim şartları altında yapılmıştır. Çalışmada 2 adet 45 W gücünde monokristal PV panel ve 2 adet 50 W gücünde polikristal PV panel kullanılmıştır. PV paneller kiremitli çatı üzerine el ile temizlenmiş ve temizlenmemiş olarak iki gruba ayrılarak yerleştirilmiştir. Monokristal ve polikristal panellerden birer tanesine düzenli aralıklarla elle temizleme işlemi yapılmıştır, diğerlerine ise yağmur dışında hiçbir temizleme işlemi yapılmamıştır. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere gün içindeki belirli saatlerde her bir panel için kısa deve akımı, açık devre gerilimi, panel yüzey sıcaklığı ve ışınım değerleri ölçülmüştür. Ayrıca ortam sıcaklığı ve nem değerleri de ölçülerek kayıt altına alınmıştır. Çevresel faktörlerin panellerin kısa devre akımını etkilediği, açık devre gerilimini önemli bir miktarda etkilemediği bulunmuştur. El ile temizlenmiş panellerin temizlenmemiş panellere göre kısa devre akımı değerlerinin daha fazla olduğu uygulamalı olarak test edilmiştir. Bundan dolayı panellerin belirli periyotlarla temizlenmesinin büyük güçlü güneş enerjisi santrallerindeki elektrik üretimini önemli miktarlarda artıracağı hesaplanmıştır. Deneyler sonucu elde edilen veriler yapay sinir ağları ile modellenmiştir. In this study, the effect of pollution on monocrystalline and polycrystalline PV panels on short circuit current and open circuit voltage was investigated by external experiments. Experiments were carried out under climate conditions in Hatay province for 210 days from October 2019 to May 2020. In the study, 2 pieces of 45 W power monocrystalline PV panels and 2 pieces of 50 W power polycrystalline PV panels were used. PV panels were placed in two groups as manuelly cleaned and uncleaned on the tile roof. One of the monocrystal and polycrystalline panels was cleaned manually for regular periods, while the others were not cleaned except rain. Short circuit current, open circuit voltage, panel surface temperature and radiation values were measured for each panel at certain times during the day, in the morning, at noon and in the evening. In addition, ambient temperature and humidity values were measured and recorded. Environmental factors have been found to affect the short circuit current of the panels, not significantly affecting the open circuit voltage. It has been practically tested that manually cleaned panels have higher short circuit current values than uncleaned panels. Therefore, it has been calculated that cleaning the panels periodically will significantly increase the electricity production in powerful solar power plants. The data obtained as a result of experiments are modeled with artificial neural networks.

In this study, pure TiN coatings were applied on AISI 52100 steel surfaces with a magnetron sputterer at different direct current (DC) powers and N2 flows to develop a wear-resistant coating for sl...