For over a century, a dichotomous East–West debate has influenced conceptions of Turkish literature, threatening to reduce single works to products of westernization. This study critically reviews this discourse by investigating how it is addressed through irony in three novels from a period of forty years of the late 20th century: Ahmet Hamdi Tanpınar’s Saatleri Ayarlama Enstitüsü (The Time Regulation Institute, 1961), Adalet Ağaoğlu’s Ölmeye Yatmak (Lying Down To Die, 1973), and Orhan Pamuk’s Yeni Hayat (The New Life, 1994). This investigation examines how these novels participate in the discourse of westernization and the role of irony in them. The term “discourse” is used in its Foucauldian sense of “a limited number of statements that belong to a single system of formation,” while irony is understood according to Linda Hutcheon, as a discursive practice that signals “difference at the heart of similarity.” This study combines contextualization and close reading. The analysis of each novel is preceded by the presentation of, firstly, a theoretical framework concerning irony, discourse, and westernization and, secondly, background for interpreting irony, westernization, and literary periods in a Turkish context as well as overviews of the three authorships and prior reception. Guided by Hutcheon’s description of “the cutting edge of irony” and Wayne Booth’s caution about knowing “where to stop” the investigation illustrates how westernization is represented through irony in these novels. It shows how first-person narration plays a crucial role in subverting the discourse of westernization through the narratives of self-reflective individuals. The study concludes that these novels disrupt the discourse of westernization by undermining its dichotomous tenets; in doing so, they also reveal how the Turkish discourse of westernization, while undergoing significant transformations, is sustained at the cost of suppressing individual voices., Bir asırdan fazladır süregelen Doğu-Batı ikilemi odaklı tartışma, Türk edebiyatının kavramsal dünyasını etkilemiş, bazı eserleri Batılılaşma ürünlerine indirgeme tehlikesi yaratmıştır. Bu çalışma, yirminci yüzyılın son yarısında yayımlanan üç romanda ironi aracılığıyla Batılılaşma söyleminin nasıl ele alındığını inceleyerek, söz konusu tartışmaya eleştirel bir değerlendirme sunar. Araştırmaya seçilen üç kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961), Adalet Ağaoğlu'nun Ölmeye Yatmak (1973) ve Orhan Pamuk'un Yeni Hayat (1994) romanlarıdır. Araştırmada, adı geçen kitapların Batılılaşma söylemindeki yerleri ve ironinin bu romanlardaki işlevi ele alınmıştır. Bu bağlamda “söylem” terimi Michel Foucault’nun “tek bir oluşum sistemine ait sınırlı sayıda ifade” anlamı ile kullanılmaktadır. “İroni” ise Linda Hutcheon’a göre “benzerliğin merkezindeki farklılık”a dikkat çeken söylemsel bir uygulama olarak anlaşılmaktadır. Bu araştırmada bağlamsal yaklaşım ve yakın okuma birlikte kullanılmıştır. Romanın analizlerinden önce, ilkin ironi, söylem ve Batılılaşmaya ilişkin teorik bir çerçeve, ikinci olarak da hem Türk edebiyatı bağlamında ironi, Batılılaşma ve edebi dönemlerin yorumu hem de adı geçen üç yazara genel bakış ve onlara ilişkin daha önceki değerlendirmeler sunulmaktadır. Hutcheon’ın “ironinin keskin kenarı” tanımını ve Wayne Booth’un “durma zamanını” bilmeye ilişkin uyarısını kılavuz edinen bu çalışma, söz konusu romanlarda Batılılaşmanın ironi ile nasıl temsil edildiğini gözler önüne serer. Ayrıca bu araştırma, bireylerin düşüncelerine ağırlık veren anlatılar aracılığıyla Batılılaşma söyleminin bozulmasında birinci şahıs anlatımının çok önemli bir rol oynadığını gösterir. İncelemenin sonucunda, ele alınan romanların, Batılılaşma söylemini, ikileme ilişkin inançların altını oyarak bozdukları ve bu sırada, önemli dönüşümler geçiren Türk Batılılaşma söyleminin bireysel sesleri bastırma pahasına sürdürülüşünü açığa çıkardıkları ileri sürülmektedir.