39 results on '"Yüzer, Nabi"'
Search Results
2. Behavior of grout injected solid stone masonry walls under in-plane loading
- Author
-
Dinç-Şengönül, Burcu, Yüzer, Nabi, Şengönül, Caner, Ulukaya, Serhan, Oktay, Didem, and Ündül, Ömer
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. Utilization of waste animal blood as an additive in hydraulic lime-based mortars
- Author
-
Dinç-Şengönül, Burcu, Yüzer, Nabi, Boylu, Selen, Erdil, Kemal, and Güdendede, Yahya Aykut
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
4. Effect of temperature, resting time and brick dust (Horasan) on the rheological properties of hydraulic lime-based grouts
- Author
-
Dinç-Şengönül, Burcu, Oktay, Didem, and Yüzer, Nabi
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
5. Use of sheep slaughterhouse-derived struvite in the production of environmentally sustainable cement and fire-resistant wooden structures
- Author
-
Yetilmezsoy, Kaan, primary, Dinç-Şengönül, Burcu, additional, Ilhan, Fatih, additional, Kıyan, Emel, additional, and Yüzer, Nabi, additional
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
6. Prediction of time to crack initiation in reinforced concrete exposed to chloride
- Author
-
Yüzer, Nabi, Aköz, Fevziye, and Kabay, Nihat
- Published
- 2008
- Full Text
- View/download PDF
7. Tarihi binaların sağlamlaştırılması için killi kireçtaşından üretilen enjeksiyon malzemesinin karakterizasyonu
- Author
-
OKTAY, Didem, primary, UĞURYOL, Mehmet, additional, GÜNER, M. Buğra, additional, HAZAR YORUÇ, A. Binnaz, additional, and YÜZER, Nabi, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
8. Postfire Damage Assessment of a RC Factory Building
- Author
-
Ada, Mehmet, primary, Yüzer, Nabi, additional, and Ayvaz, Yusuf, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
9. Characterization of the grout produced from argillaceous limestone for the consolidation of historic buildings
- Author
-
OKTAY, Didem, UĞURYOL, Mehmet, GÜNER, M. Buğra, HAZAR YORUÇ, A. Binnaz, and YÜZER, Nabi
- Subjects
Doğal hidrolik kireç,Enjeksiyon malzemesi,Kalsinasyon,Killi kireçtaşı,Nano kireç ,Architecture ,Natural hydraulic lime,injection grout,calcination,argillaceous limestone,nano lime ,Mimarlık - Abstract
Bu çalışma kapsamında, % 70 oranında kalsiyumkarbonat içeren killi kireçtaşının kalsinasyonu ile hidrolik özellik gösteren nanoboyutlu enjeksiyon malzemesi üretimi ve bu malzemenin karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir.Enjeksiyon malzemesi üretimi için öncelikle ham madde 950 °C ve 1100 °C sıcaklıklardakalsine edilerek doğal hidrolik kireç üretilmiştir. Üretilen kireçnumunelerinin mineral içerikleri ile kimyasal bileşimleri XRD ve XRF analiziyleortaya koyulmuş, bağlayıcılık ve hidrolik indeks değerleri belirlenmiştir. Böylelikle1100 °C sıcaklıkta kalsine edilen numunenin enjeksiyon malzemesi üretimi içinuygun olduğu kanısına varılmış ve bu numune mekanik öğütme işlemine tabitutulmuştur. Öğütülen numune ile yaygın olarak kullanılan bir ticari enjeksiyonmalzemesinin bağlayıcılık ve hidrolik indeks değerleri XRF analizi, tane boyutuise DLS analizi vasıtası ile hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmasonucunda öğütülen numunenin tane boyutunun ticari üründen daha küçük venanometre mertebesinde olduğu, bağlayıcılık ve hidrolik indeks değerlerinin iseticari ürüne kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ticari ürüne kıyasla dahakuvvetli hidrolik özellik göstermesi beklenen numunenin enjeksiyon işlemindekullanılabilirliğini araştırmak için farklı su/bağlayıcı ve kimyasal katkıoranları ile şerbet (enjeksiyon malzemesi) üretimleri yapılmıştır. Üretilenşerbetlerin akışkanlık, hacim sabitliği ve penetrasyon özellikleri Marsh Hunisi,Akış Konisi, terleme ve kum kolonu testleri ile değerlendirilmiştir. Eldeedilen nano boyutlu doğal hidrolik kireç esaslı enjeksiyon malzemesinin,belirlenen su/bağlayıcı oranı, süper akışkanlaştırıcı miktarı ve karıştırmaprosedürü kullanıldığında, söz konusu testlerdeki sınır şartları sağladığı vedolayısıyla tarihi binaların sağlamlaştırılması için enjeksiyon işleminde kullanılanmevcut ticari ürünlere alternatif olabileceği anlaşılmıştır., In thisstudy, a nano-sized hydraulic injection material produced by calcination of anargillaceous limestone containing 70% calcium carbonate was characterized. For theproduction of the injection material, firstly, natural hydraulic lime wasproduced by calcining the raw material at 950 °C and 1100 °C. The mineral andchemical composition of the lime samples were identified by XRD and XRFanalysis, and their cementation and hydraulic index values were determined.Thus, it was concluded that the sample calcined at 1100 °C was suitable forinjection material production, so the sample was subjected to mechanicalgrinding. For comparison, the cementation and hydraulic index values of thesample and of a commercial injection material commonly used were calculated by meansof XRF analysis, and their grain sizes were determined by DLS analysis. Thecomparison revealed that the grain size of the ground sample is smaller thanthat of the commercial product and is in the nanometer range, and the groundmaterial is expected to show stronger hydraulic properties than the commercialproduct as its cementation and hydraulic index values are higher. Variousgrouts were produced using different water/binder and chemical admixture ratiosin order to investigate the availability of the sample in the injectionprocess. Fluidity, volume stability and penetration properties of the producedgrouts were evaluated by Marsh Funnel, Flow Cone, bleeding, and sand columntests. The limit requirements of these tests were achieved when water/binderratio, super plasticizer amount and mixing procedure determined by preliminarytests are used. In conclusion, the obtained nano-sized natural hydraulic limebased injection material can be an alternative to existing commercial products usedfor the consolidation of historic buildings.
- Published
- 2018
10. Performance Evaluation of Lime-Based Grout Used for Consolidation of Brick Masonry Walls
- Author
-
Gökyiğit-Arpaci, Enise Yasemin, primary, Oktay, Didem, additional, Yüzer, Nabi, additional, Ulukaya, Serhan, additional, and Ekşi-Akbulut, Dilek, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
11. Effects of raised temperature of sulfate solutions on the sulfate resistance of mortars with and without silica fume
- Author
-
Aköz, Fevziye, Türker, Fikret, Koral, Sema, and Yüzer, Nabi
- Published
- 1999
- Full Text
- View/download PDF
12. Yüksek Sıcaklık Etkisindeki Harcın Basınç Dayanımı-Renk Değişimi İlişkisi
- Author
-
KIZILKANAT, Ahmet B. and YÜZER, Nabi
- Abstract
Bu çalışmada yüksek sıcaklığın ve söndürme türünün harcın fiziksel ve mekanik özelliklerine etkileri deneysel olarak araştırılmıştır. Bu amaçla CEM I 42.5 çimentosu, silis ve kalker esaslı olmak üzere farklı agregalar ve %10 ikameli olarak katılan silis dumanı, uçucu kül, cüruf gibi farklı puzolanlar kullanılarak üretilen harçlar 100, 200, 300, 600, 900 ve 1200°C sıcaklıklara maruz bırakılmış, soğutma işlemi havada ve suda olmak üzere iki grupta gerçekleştirilmiştir. Oda sıcaklığına kadar soğutulan numunelerde kontrol deneyleri yapılmış, aynı numunelerde Munsell Renk bileşenleri olan tür, değer ve doymuşluk, tayfsal ışıkölçer ile sayısal olarak belirlenmiştir. Deney sonuçlarından, yüksek sıcaklık etkisinde kalan harcın basınç dayanımında meydana gelen değişim ile rengin tür bileşeninde meydana gelen değişimin paralellik gösterdiği tespit edilmiştir. Harcın basınç dayanımı değişimi ile renk değişimi arasında ilişki kurulmuş ve agrega türüne bağlı olarak iki farklı bağıntı elde edilmiştir.
- Published
- 2015
13. Portlant Çimentolu ve Silis Dumanı Katkılı Harçların Fiziksel ve Mekanik Özelliklerine Yüksek Sıcaklığın Etkileri
- Author
-
AKÖZ, Fevziye, YÜZER, Nabi, and KORAL, Sema
- Published
- 2015
14. Korozyon Nedeni ile Beton Örtüyü Çatlatan Donatıdaki Kesit Kaybının Belirlenmesi
- Author
-
YÜZER, Nabi, AKÖZ, Fevziye, and ÖZHENDEKÇİ, Nuri
- Published
- 2015
15. Material Characterization of Byzantine Period Brick Masonry Walls Revealed in Istanbul (Turkey)
- Author
-
Ulukaya, Serhan, primary, Hazar Yoruç, Afife Binnaz, additional, Yüzer, Nabi, additional, and Oktay, Didem, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
16. Influence of Raw Rice Husk Addition on Structure and Properties of Concrete
- Author
-
Biricik, Hasan, Yüzer, Nabi, Çınar, Zekiye, Aköz, Zekiye, Yalçın Gürkan, Yelda, Kabay, Nihat, and Kızılkanat, Ahmet Beşer
- Subjects
elevated-temperatures ,cement ,yüksek-sıcaklık ,beton ,microstructure ,emme ,tomography ,çiğ pirinç kabuğu ,high temperature ,kül ,tomografi ,parameters ,parametreler ,raw rice husk ,yüksek performanslı beton ,mikroyapı ,ash ,çimento ,yüksek sıcaklık ,hidrasyon ,high-performance concrete ,aggregate ,adsorption ,toplam ,kuvvet ,concrete ,strength ,hydration - Abstract
When concrete is exposed to high temperatures, vapor pressure increases and the concrete may spall. In order to prevent this, polypropylene fibers are added to concrete. However, it is known that these fibers produce harmful gases at high temperatures that affect health. In this study, instead of polypropylene fibers, the usability of raw rice husk which is a by-product of paddy-rice dehusking was tested in normal strength concrete. Four concrete series were produced with a constant water/cement ratio and slump and exposed to high temperatures. Compressive strength, density, ultrasonic pulse velocity, thermal conductivity and water vapor diffusion resistance factor were investigated experimentally. FT-IR, SEM, XRD and BET analyses were also performed. Although the use of rice husk reduces mechanical strength, it provides benefits in other properties. Rice husk reduces vapor pressure within the concrete thus prevents spalling and releases less harmful gases than polypropylene fibers. (C) 2013 Elsevier Ltd. All rights reserved.
- Published
- 2013
17. Tarihi Yığma Yapıların Onarımında Kullanılan Enjeksiyon Yönteminin (Grouting) ve Kireç Esaslı Enjeksiyon Malzemesinin Zaman İçerisinde Gelişimi.
- Author
-
EKŞİ AKBULUT, Dilek, GÖKYİGİT ARPACI, Enise Yasemin, OKTAY, Didem, and YÜZER, Nabi
- Abstract
Copyright of Megaron is the property of KARE Publishing and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
18. Material Characterization of Byzantine Period Brick Masonry Walls Revealed in Istanbul (Turkey).
- Author
-
Ulukaya, Serhan, Yüzer, Nabi, Oktay, Didem, and Hazar Yoruç, Afife Binnaz
- Subjects
- *
BYZANTINE art objects , *MECHANICAL behavior of materials , *PRESERVATION of monuments , *POZZOLANIC reaction , *MASONRY - Abstract
In this study, the characteristics of mortars and bricks used in the walls of the historical building, which were revealed during the subway station construction excavations, probably belonged to religious place, have been investigated. Results of the analyses indicated that the mortars are hydraulic but they have a low compressive strength and a high porosity. The bricks whatever used as masonry unit or aggregate were produced from calcium rich clay at a firing temperature of 850−900°C, they are of low apparent density, high porosity and relatively high compressive strength, and also show pozzolanic activity. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
19. Silis dumanı katkılı betonarme elemanlara klorür etkisinin hızlandırılmış korozyon deneyi ile araştırılması
- Author
-
Yüzer, Nabi, Aköz, Fevziye, and Diğer
- Subjects
Reinforced concrete ,Corrosion ,Silica fume ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering ,Chloride - Abstract
ÖZET Metallerde maddi kayıplara yol açan korozyon hasan, betonarme yapılarda ekonomik ve sosyal problemler nedeni ile çok daha önem kazanmaktadır. Son yıllarda konu ile ilgili çalışmalara hız verilmekte, hızlandırılmış donatı korozyonu deney yöntemleri geliştirilmektedir. Bu yöntemlerde, sisteme ya sabit gerilim uygulanarak akım şiddeti ölçülmekte ya da akım şiddeti sabit tutularak betonda çatlak oluşumu gözlenmektedir. Bu çalışmada ise donatıya sabit gerilimden başka sabit aderans gerilmesi de uygulanmış, akım şiddetinin ve betondaki deformasyonların zamana bağlı değişimi kaydedilmiştir. Donatı korozyonuna silis dumanı oranının, klorür konsantrasyonunun ve kür koşullarının etkisini araştırmak için, uzun süreli durabilite deneyleri ve hızlandırılmış donatı korozyonu deneyleri yapılmış, sonuçları karşılaştırılmıştır. Donatı korozyonunda önemli rol oynayan serbest klorür iyonlarının, betonarme bir yapı elemanına dışarıdan difüzyonunu ve malzemelere karışmış olması durumunda içeriden etkisini temsil etmek üzere, deneyler iki ana grupta gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla üretilen betonarme, beton ve harç numuneler, 0 (su), 1500, 10000 ve 40000 mg/L klorür iyonu içeren farklı konsantrasyonlardaki çözeltilerde bekletilerek Cl` iyonunun dışarıdan difüzyonu, aynı konsantrasyonlardaki çözeltilerin karma suyu olarak kullanılması ile Cl` iyonlarının betona bulaşması benzeşimi yapılmıştır. Numuneler, laboratuvar ortamında havada ve çözeltilerde bekletilmiş, 208 günlük süreçte kür koşullarının etkileri zamana bağlı olarak araştırılmıştır. Bu koşulların donatı korozyonuna ve beton özelliklerine etkileri, basınç, yarma ve pull-out deneyleri, ses geçiş süresi, schmidt sayısı, karbonatlaşma derinliği, serbest Cl` ve OH` tayini, akım şiddeti ve deformasyon ölçümleri yapılarak kontrol edilmiştir. Ayrıca harç numunelerde eğilme, basınç, kılcal su emme ve rötre, çelik numunelerde çekme ve ağırlık kaybı kontrol deneyleri yapılmıştır. Deney sonuçlarından, silis dumanının klorür difüzyonuna maruz betonarme elemanların performansını artırdığı, klorür iyonlarının betona üretim aşamasında karışması durumunda ise donatı korozyonunu hızlandırdığı görülmüştür. Donatı korozyonu hızlandırılan numunelerin aderans dayanımında, önemli kayıplar olduğu tespit edilmiştir. Aderans dayanımında belirlenen önemli kayıplar, bu yöntemde uygulanan sabit aderans gerilmesinin gerekli olduğunu doğrulamıştır. Hızlandırılmış donatı korozyonu deney sonuçlan ile durabilite deneylerinden elde edilen sonuçlar arasında paralellik görülmüştür. Deney sonuçlarından yararlanılarak, betonarme bir yapı elemanının korozyon hasan nedeni ile servis ömrünün tahmini için, silis dumanı oranına, serbest Cl` konsantrasyonuna ve hızlandırma faktörüne bağlı olarak, matematik bir model geliştirilmiş ve uygulaması yapılmıştır. ANAHTAR SÖZCÜKLER Beton, çatlak, donatı korozyonu, durabilite, hızlandırılmış korozyon deneyi, klorür etkisi, matematik model, servis ömrü, silis dumanı. ABSTRACT Corrosion damage causing material casualties in metals gains more importance in reinforced concrete construction because of economic and social problems. The investigations regarding to the subject has increased in recent years and experimental methods are improved on accelerated reinforcement corrosion. In these methods, either current intensity is measured by applying constant potential to the system or by keeping the current intensity, the crack formation in concrete is observed. In this study, constant bond stress is also applied to constant potential to the reinforcement and current intensity and deformations in concrete surface depending on time are recorded by monitoring. To research the effects of silica fume content, chloride concentration and cure conditions, durability and accelerated reinforcement corrosion tests are applied and results are compared. The experiments on the effects of free chloride ions that have an important role on reinforcement corrosion are performed in two main groups; chloride diffusion into the reinforcement concrete member and internal chloride effect by mixing the materials. In order to investigate the effect of external chloride diffusion, reinforcement concrete, concrete and mortar specimens are stored in different chloride concentrations such as 0 (water), 1500, 10000, 40000 mg/L. Specimens are produced by using mix water, that has the same chloride concentration solutions, in order to simulate internal chloride effect. Specimens that are stored in air and in solutions in the laboratory conditions are observed during a 208 day process depending on time. The effects of these conditions on reinforcement corrosion and concrete properties are controlled by compressive strength, tensile splitting strength and pull-out tests, ultrasonic pulse velocity, rebound number, carbonation depth, free CI` and OH` determination, current intensity and deformation measurement. In addition, flexural, compressive, capillary water absorption and shrinkage control tests are applied to mortar, weight loss determination and tensile tests are applied to steel specimens. Finally, it is observed that silica fume increases the performance of reinforced concrete members exposed to chloride diffusion, however, it accelerates the reinforcement corrosion in case of internal chloride effects. It is determined that there is an important loss of bond stress in accelerated reinforcement corrosion test specimens. The loss of bond stress confirms that constant bond stress applied in this method is necessary. It is also observed that there is an agreement between accelerated reinforcement corrosion tests and durability tests. Using the experimental results, a mathematical model is developed and put into practice in order to estimate the service life due to the corrosion in reinforcement, including the silica fume content, free CI concentration and acceleration factor. KEYWORDS Accelerated corrosion test, chloride effects, concrete, cracking, durability, mathematical model, reinforcement corrosion, service life, silica fume. 207
- Published
- 1998
20. Thermo-physical properties of concrete exposed to high temperature
- Author
-
Kizilkanat, Ahmet B., primary, Yüzer, Nabi, additional, and Kabay, Nihat, additional
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
21. Response surfaces for compressive strength of concrete
- Author
-
Cihan, M. Timur, primary, Güner, Abdurrahman, additional, and Yüzer, Nabi, additional
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
22. Assessment of Pozzolanicity of Clay Bricks Fired at Different Temperatures for Use in Repair Mortar.
- Author
-
Ulukaya, Serhan and Yüzer, Nabi
- Subjects
- *
ALUMINUM silicates , *CLAY tiles , *POZZOLANIC reaction , *CERAMIC minerals , *SEDIMENTS - Abstract
Crushed bricks used in air lime mortars must show pozzolanic activity to obtain hydraulic products, and peak firing temperature is one of the main parameters for pozzolanicity of the fired clay bricks apart from clay type. In this study, solid clay mortars containing impurities as found in nature, which are used in the production of commercially sold bricks, were pulverized for a uniform firing process and then fired at nine different temperatures. The pozzolanic activity of the fired, pulverized clay was examined by commonly used direct and indirect test methods, and the results were discussed. Phase transformations of the clay and the reactions corresponding to temperature changes were also examined by X-ray diffraction (XRD) and thermogravimetric (TG) analyses. The common result of the methods reveals that clay treated at 850°C can be regarded as the best pozzolan, and the pozzolanicity of clay bricks significantly changes the mechanical properties of crushed brick-lime mortars. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
23. Compressive strength–color change relation in mortars at high temperature
- Author
-
Yüzer, Nabi, primary, Aköz, Fevziye, additional, and Öztürk, Leyla Dokuzer, additional
- Published
- 2004
- Full Text
- View/download PDF
24. Effects of magnesium sulfate concentration on the sulfate resistance of mortars with and without silica fume
- Author
-
Türker, Fikret, primary, Aköz, Fevziye, additional, Koral, Sema, additional, and Yüzer, Nabi, additional
- Published
- 1997
- Full Text
- View/download PDF
25. Reply to the discussion of the paper “effects of sodium sulfate concentration on the sulfate resistance of mortars with and without silica fume” by E.F. Irassar
- Author
-
Aköz, Fevziye, primary, Türker, Fikret, additional, Koral, Sema, additional, and Yüzer, Nabi, additional
- Published
- 1996
- Full Text
- View/download PDF
26. Effects of sodium sulfate concentration on the sulfate resistance of mortars with and without silica fume
- Author
-
Aköz, Fevziye, primary, Türker, Fikret, additional, Koral, Sema, additional, and Yüzer, Nabi, additional
- Published
- 1995
- Full Text
- View/download PDF
27. Evaluation of Ratio between Splitting Tensile Strength and Compressive Strength for Concretes up to 120 MPa and its Application in Strength Criterion.
- Author
-
Yüzer, Nabi
- Subjects
AIR-supported structures ,ENGINE cylinders ,CONSTRUCTION materials ,CONCRETE ,CURING ,CHEMICAL processes - Abstract
The article evaluates on the ratio of the strength of the splitting tensile against the strength of the concrete compressive cylinder in a large scale. The study can be applied to concrete with different mixture measurements in various curing times and curing temperatures. It revealed that measured splitting tensile strength values and deviate dramatically from the predicted ones. Moreover, the quality of concrete which consist only of the compressive strength would not be valid to be tested.
- Published
- 2006
28. Kapadokya bölgesinde kaya oyma yapılardan çıkan atık malzemenin puzolanik aktivitesinin araştırılması
- Author
-
Bek, Volkan, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya bölgesinde kayaoyma yapılardan çıkan ve varlığı gitgide artan yaklaşık 10 milyon ton atığın olduğubilinmektedir. Çalışmada bu atık malzemenin çevreye olan zararlı etkileriningiderilebilmesi ve ülke ekonomisine katkı sağlanabilmesi amacıyla atık malzemeninpuzolan olarak kullanılma durumu araştırılmıştır.Kapadokya bölgesinde kaya oyma yapılardan çıkan atık malzemenin puzolan olarakdeğerlendirilebilmesi için öncelikle doğrudan yöntem olan Frattini deneyi yapılmıştır.Frattini deneyi sonuçlarında aynı bölgeden alınan numunelerde dahi önemli farklılıklarortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Bu sebeple bir malzemenin puzolan olarakdeğerlendirilebilmesi için doğrudan yöntem olan Frattini deneyi sonuçlarının dolaylıyöntemler ile desteklenmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda, Frattini deneyisonuçlarına göre en yüksek ve en düşük değerlere sahip bölgelerden alınannumunelerde, dolaylı yöntemler olarak bilinen TS 25 ile ASTM C593'te tanımlanan kireçharcı basınç dayanımı deneyi, ASTM C311 ile ASTM C109'da belirtilen dayanımcinsinden aktivite göstergesinin belirlenmesi deneyi ve elektrik iletkenliği deneyiyapılmıştır.Özetle, çalışmada Kapadokya bölgesinde kaya oyma yapılardan çıkan atık malzemeninpuzolanik aktivitesi doğrudan ve dolaylı yöntemlerle ortaya konulmuştur. Doğrudan ve dolaylı yöntemlerin sonuçlarına göre malzemenin puzolanik özellik gösterdiği belirlenmiştir. As is known, with an increasing existence there are approximately 10 million tons ofwaste material extracted from rock‐cut buildings in Cappadocia Region which is one ofthe most important tourism centers in Turkey. In the study, the research was carriedout to state if it's possible to mitigate the harmful effects of the waste material to theenvironment and to use it as pozzolan in order to make a contribution to the economyof Turkey.Pozzolanic activity of the waste material from the rock‐cut buildings was evaluated bythe direct method known as Frattini test. According to the Frattini test results, it isobserved that even in the samples from the same area have significant differences. Forthis reason, a material to be considered as pozzolan, direct method known as Frattinitest should be supported by indirect testing methods. Therefore, the lime mortarcompressive strength test as defined in TS25 and ASTM C593, the strength activityindex test as defined in ASTM C311 and ASTM C109 and the measurement of theelectrical conductivity test which are known as indirect test methods were performedfor the samples extracted from the regions having the highest and lowest values as perthe Frattini test results.Briefly, in the study the research on pozzolanic activity of the waste material extractedfrom rock cut buildings in Cappadocia region was conducted by direct and indirect methods. The researched waste material showed pozzolanic activity according to alltest results including direct and indirect methods. 76
- Published
- 2019
29. Effect of temperature and resting time on rheological properties of lime based grouts
- Author
-
Dinç, Burcu, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Kültürel miras yenilenemez bir kaynak olup insanlığın, toplumların simgesi, kimliği ve kanıtı niteliğindedir. Bu mirasın büyük kısmını oluşturan tarihi yapıların korunması oldukça önem verilmesi gereken bir konudur. Tarihi yapılarda yapının özgün yapısına ve bütünlüğüne zarar verilmeden, gerekli testler yapılıp yapı kimliği belirlendikten sonra yapının onarım ve güçlendirilmesi yapılmalıdır. Özellikle tarihi yığma yapılarda yığma duvarlarda oluşan süreksizlikler, çatlaklar ve boşluklar yapının yekpare olarak çalışmasına engel olurlar. Bu nedenle tarihi yapılar günümüzdeki yapılara göre daha farklı ve özel onarım ve güçlendirme tekniklerine ihtiyaç duyarlar. Tarihi yapıların onarım ve güçlendirmesinde en çok kullanılan yöntemlerden biri enjeksiyon yöntemidir. Bu yöntemle çok tabakalı yığma duvarlarda elemanlar arası süreksizlikler giderilerek, çatlaklar ve boşluklar doldurulmak suretiyle yapının yekpare çalışması amaçlanır. Enjeksiyon malzemesinin taze haldeki özellikleri kaliteli ve doğru enjeksiyon seçimi ile uygulaması için en önemli parametrelerdendir. Bu özellikler reolojik özellikler olarak adlandırılıp yeterli enjekte edilebilirliği sağlayarak çatlak ve boşlukların doldurulmasına izin verirler. Enjeksiyon malzemesinin reolojik özellikleri hakıkında bilgi veren plastik viskozite ve kayma gerilmesi gibi parametreler laboratuvarda belirlenebilir. Bu parametreler sıcaklık ve zaman gibi dış faktörlerden etkilenirler. Enjeksiyon malzemelerinin reolojik özelliklerine sıcaklık ve zaman etkisi hakkındaki çalışmaların yetersiz olduğu gözlenmiş olup bu çalışmada hasar gören tarihi yapıların onarım ve güçlendirilmesinde kullanılan enjeksiyon malzemelerinin taze haldeki özellikleri olan reolojik özellikleri farklı çevresel sıcaklık ve zaman etkisi altında incelenmiştir. Bu çalışmada öncelikle literatür hakkında bilgi verilmiş ve literatürdeki eksik taraflar ortaya konmuştur. Deneysel çalışmalar için tarihi yapıların özgün malzeme özelliklerine uygun üç farklı türde enjeksiyon malzemesi üretilmiş, akışkanlık, hacim sabitliği ve penetrasyon gibi parametreler incelenmiştir. Daha sonra üretilen bu enjeksiyon harçlarının plastik viskozite, kayma gerilmesi gibi reolojik parametreleri farklı sıcaklık ve zaman etkisinde reometre kullanılarak belirlenmiştir. Böylece bu çalışmanın enjeksiyon malzemelerinin davranışına etki eden reolojik özelliklerine ışık tutması planlanmıştır. Tezin son kısmında ise tüm çalışmalardan elde edilen veriler ele alınarak sonuçlar yorumlanmış ve öneriler yapılmıştır. Cultural heritage is an irreplaceable resource and the symbol, identity of humanity and societies. The preservation of the historical buildings that form the majority of this heritage has great importance. In the historical buildings, repair and strengthening of the building should be done after the necessary tests are performed and the building identity is determined without damaging the original structure and integrity. The discontinuities, cracks and gaps formed in the masonry walls, especially in historical masonry structures, prevent the building to work monolithically. For this reason, historical buildings need different repair and strengthening techniques compared to today's constructions. One of the most widely used methods of repairing and strengthening historic structures is the grout application. By this method, it is aimed to solve the discontinuity between the elements in multi-leaf masonry walls and to work integrally by filling the cracks and cavities.The fresh properties of the grout are the most important parameters for good quality and accurate injection. These properties are called rheological properties and allow filling of cracks and voids by providing sufficient injectability. Parameters such as plastic viscosity and shear stress, which give information on the rheological properties of the grout, can be determined in the laboratory. These parameters are influenced by external factors such as temperature and time. Studies on the effect of temperature and resting time on the rheological properties of grout were observed to be inadequate. In this study, the rheological properties of grout used in the repair and reinforcement of damaged historical structures were investigated under different environmental temperature and time effects.In this study firstly, information about the literature was given and the missing parts in the literature were revealed. For experimental studies, three different types of grouts were produced in accordance with the original material properties of historical structures and parameters such as fluidity, volume stability and penetration were investigated. Rheological parameters such as plastic viscosity and shear stress of these grouts were determined by using a rotational rheometer under different temperature and time effects. Thus, it is planned that this study will shed light on the rheological properties that affect the behavior of grout.In the last part of the thesis, the data obtained from all studies were discussed. The results were interpreted and recommendations were made. 109
- Published
- 2018
30. Tarihi kireç harçlarına uygun enjeksiyon malzemelerinin üretilmesi ve model duvarlarda uygulanmasının değerlendirilmesi
- Author
-
Oktay, Didem, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Tarihi yapılarda; çevresel etkilere, bulundukları zemin koşullarına, doğal afetlere ve kullanım koşullarına bağlı olarak zaman içerisinde çeşitli hasarlar ve bozulmalar meydana gelir. Hasarlı tarihi yapıların onarım çalışmalarında çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalara bakıldığında enjeksiyon uygulamalarının tarihi yapıların onarımında kullanılan en yaygın yöntemlerden biri olduğu görülmektedir. Enjeksiyon yöntemi (grouting) geri alınamayan bir teknik olmasına rağmen, hasar görmüş yapının devamlılığının ve dayanımının geri kazanılmasını kısmen sağladığı için kabul görmektedir. Kullanılan enjeksiyon malzemesi (grout) tarihi yapılardaki özgün malzemeye uygun olarak kullanıldığı müddetçe, enjeksiyon uygulaması 1964 yılında yayınlanan ve ülkemizde de benimsenen Venedik Tüzüğü tarafından da kabul görmektedir. Enjeksiyon yöntemi ile ilgili akademik çalışmaların genel olarak yurt dışında yapıldığı, ülkemizde bulunan tarihi yapıların onarım ve koruma işlemlerinde ise yaygın olarak hazır enjeksiyon malzemelerinin kullanıldığı ve uygulama öncesi ve sonrası gerekli araştırmaların yapılmadığı görülmektedir.Tarihi yapıların onarımında kullanılan enjeksiyon malzemeleri ve enjeksiyon yöntemi hakkındaki çalışmaların yetersizliği göz önüne alınarak hazırlanan bu tez çalışmasının ilk aşamasında; tarihi yığma yapılarda görülen hasarlar ve onarımın teknikleri kısaca özetlenerek enjeksiyon yöntemi açıklanmıştır. Ayrıca, literatürde yer alan enjeksiyon malzemeleri ve bu malzemelerin taze ve sertleşmiş haldeki özelliklerini belirlemek için yapılan çalışmalar açıklanarak literatürdeki eksikler ortaya konmuştur. Tezin deneysel çalışmalarının açıklandığı bölümünde; tarihi yapılarda yaygın olarak görülen harç tipleri referans alınarak üretilen altı farklı enjeksiyon malzemesi ile restorasyon çalışmalarında yaygın olarak kullanılan hazır enjeksiyon malzemesinin ilk olarak akışkanlık, hacim sabitliği ve penetrasyon özellikleri belirlenmiştir. Enjekte edilebilirlik şartlarını sağlayan malzemelerin reolojik, fiziksel, kimyasal, mineralojik, mekanik ve dayanıklılık özellikleri incelenmiş özgün malzemeler ile uyumu araştırılmıştır. Enjeksiyon uygulamasının performansını değerlendirebilmek için, özgün malzeme özelliklerine uygun olarak tek sıra tuğla model duvarlar üretilmiş, sabit düşey yük etkisinde yatay yük uygulaması ile hasar oluşturulmuştur. Hasarlı duvarlar özgün malzemesine uygun enjeksiyon malzemeleri ile onarılmış ve yükleme deneyleri tekrarlanmıştır. Uygulama öncesi ve sonrasında çatlak haritaları çıkarılmış ve ultrases ölçümleri ile enjeksiyonun etkisi değerlendirilmiştir. Tezin bir sonraki aşamasında; kompozit elemanın ve bileşen malzemelerin deneysel çalışmalar ile belirlenen basınç dayanımı, elastisite modülü ve Poisson oranı değerleri dikkate alınarak, makro modelleme çalışmalarında kullanılabilecek matematiksel bağıntılar geliştirilmiştir. Tezin sonuç ve öneriler bölümünde; deneysel çalışmalardan elde edilen tüm veriler kıyaslamalı olarak irdelenmiş bulgular hakkında sebep-sonuç ilişkisi kurulmaya çalışılmış, daha sonra yapılacak çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur. Historical monuments are exposed to several damages and deterioration, due to environmental effects, ground conditions, natural disasters and usage conditions. There are several methods to repair damaged historical monuments. The latest studies show that injection application is one of the most common methods for the repair of historical monuments. Although it is an irreversible technique, it is prefered due to its success for retrieving the continuity and durability of the damaged monument. As long as the compatibility between the original material and the grout is achieved, grout application is approved by Venice Charter (1964) which is also adopted in our country. It is observed that academic studies about grouting are generally conducted in many countries, while in our country mostly commercial grouts are used for the repair of the historical monuments without performing necessary investigations before and after the application.This thesis has been prepared by considering the lack of studies regarding the grouts and grouting methods for the repair of historical monuments. The first part, briefly explain the damages on the historical masonry structures and repair techniques and also presents grouting method in detail. Additionally, by explaining the grouts investigated in the literature and the studies on fresh and hardened state properties of grouts, the deficiencies in the literature are introduced.In which the experimental studies of the thesis are explained; firstly, fluidity, stability and penetrability properties of six different grouts, produced by referring most common mortar types at historical structures, and commercial grout commonly used at restoration have been determined. Compatibility with the original material by means of rheological, physical, chemical, mineralogical, mechanical and durability properties are investigated for grouts fulfilling the injectability conditions. In order to evaluate the performance of the grout application, one leaf model brick masonry walls have been built in accordance with the original material properties and damaged with horizontal loading under constant vertical load. Damaged masonries have been repaired with grouts compatible with original material and wall tests have been repeated. Crack maps have been generated before and after the application and quality of the grouting has been evaluated via ultrasonic measurements.At the later part of the thesis, mathematical equations have been developed for macro modeling studies, by considering the compressive strength, modulus of elasticity and Poisson's ratio of the composite element and compound materials which are obtained from the experimental studies. At the results and recommendation section of the thesis, all the data obtained from experimental studies are examined in a comparative manner to establish a casual link for the findings and recommendations have been made for the future studies. 189
- Published
- 2017
31. Tarihi kireç harcı özelliklerine uygun yeni malzemelerin üretimi ve sayısal analiz için malzeme parametrelerinin belirlenmesi
- Author
-
Ulukaya, Serhan, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Tarihi yapılar, özgün biçimi, taşıyıcı sistemi ve malzemesi ile ayakta tutulabildiği oranda başarılı olarak korunuyor demektir. Restorasyon ve koruma yöntemleri disiplinler arasında sürekli tartışma konusu olmuş, 1964 yılında yayınlanan ve ülkemizde de benimsenen Venedik Tüzüğü ile tarihi yapıların onarımı ile ilgili temel ilkeler belirlenmiştir. Bu ilkelerde onarımın uzmanlık gerektiren bir iş olduğu, amacın anıtın estetik ve tarihi değerini ortaya çıkarmak ve korumak olduğu, onarımda özgün malzemenin kullanılması gerektiği vurgulanmaktadır. Ülkemiz 2863 sayılı `Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`nda, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tadilat ve onarımında özgün biçim ve malzeme kullanımı vurgulanmaktadır. Aynı kanunun bir başka maddesinde `Emlak vergisinin %10'u nispetinde 'Taşınmaz Varlıkların Korunmasına Katkı Payı' tahakkuk ettirilir` ifadesi yer almaktadır. Söz konusu yasa bütününde, tarihi yapıların korunmasında özgün malzeme kullanımının önemi ile birlikte ülkemiz ekonomisi içinde oluşturduğu değerin de büyüklüğü dikkat çekmektedir. Açıklanmaya çalışılan anlaşmalar, yasa ve yönetmelikler dikkate alındığında, tarihi yapılar ile ilgili tadilat ve tamiratların geleneksel teknikler uygulanarak özgün biçim ve malzemeye uygun olarak yapılması gerektiği açıktır. Onarımda kullanılacak malzemelerin doğru seçimi için özgün malzeme özelliklerinin çok iyi belirlenmesi gerekir.Belirtilen gereklilikler neticesinde hazırlanan bu tezin ilk aşamasında, ülkemizdeki üç tarihi yapıdan alınan tuğla ve harç örneklerin görsel, mekanik minerolojik, kimyasal, petrografik ve fiziksel özellikleri belirlenmiştir. Sonraki aşamada, üç tarihi yapıdan elde edilen analiz sonuçları ve literatürde yer alan veriler kullanılarak yeni malzeme üretimleri gerçekleştirilmiştir. Yeni harçların üretiminde kullanılacak puzolanik aktivitesi yüksek horasanın elde edilmesi için dokuz farklı kil pişirme sıcaklığı denenmiştir. En yüksek puzolanik aktivitenin görüldüğü 850°C sıcaklıkta ve puzolanik aktivite görülmeyen 500°C sıcaklıkta pişirilmiş olan tuğlalar kırılıp-öğütüldükten sonra harç üretiminde kullanılmıştır. Özgün harçlar dikkate alınarak 6 farklı harç bileşimi tasarlanmış, bu harçların yukarıda belirtilen tüm özellikleri belirlenmiştir. Özgün malzemelerden farklı olarak, üretilen yeni harçların eğilme dayanımı, elastisite modülü ve Poisson oranı gibi mekanik parametreleri de deneysel olarak belirlenmiştir. Deneysel çalışmanın bir sonraki aşamasında, tuğla-harç kompozit duvar parçaları üretilmiştir. Tüm duvar parçalarında piyasadan temin edilen tek tip harman tuğlası kullanılırken, duvarların her birinde üretilen altı farklı harçtan biri kullanılmıştır. Üretilen duvar parçalarının düşey yük altındaki davranışını incelemek için düşey ve yatay doğrultudaki yer değiştirmeler ile yük değerleri eşzamanlı olarak kaydedilmiştir. Kaydedilen yük ve yer değiştirme verileri, gerilme ve birim şekil değiştirmeye dönüştürülmüş; bu sayede, duvar parçalarının basınç dayanımı dışında, elastisite modülü ve Poisson oranı gibi sayısal analiz çalışmalarında kullanılan kompozit eleman parametreleri belirlenmiştir. Yığma yapı davranışı konusunda bir başka önemli konu da yığma birimi ile harç arasındaki aderanstır. Üretilen farklı harçlar ile tuğla arasındaki aderansı belirlemek için bir başka kompozit model üretilmiş; deneysel çalışma sonunda başlangıç kayma dayanımı, içsel sürtünme açısı gibi malzeme parametreleri belirlenmiştir. Tezin sonuç bölümünde deneysel çalışmalardan elde edilen tüm veriler karşılaştırmalı olarak irdelenmiş ve ortaya çıkan bulgular hakkında sebep-sonuç ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Bunun dışında, özellikle horasan harçlarında kullanılacak tuğla/kiremit gibi pişirilmiş kil ürünlerin puzolanik aktivitesinin harçların mekanik özellikleri üstünde belirgin şekilde etkili olduğu görülmüştür. Son olarak, incelenen yığma duvarların makro-model analizlerinde kullanılan kompozit eleman parametreleri için bileşen malzeme parametrelerine dayanan bağıntılar geliştirilmiştir. Conservation of historical buildings is successful if their original shape, structural system and materials are preserved. Restoration and conservation methods are continuously being discussed between different disciplines. The main principles of restoring historical buildings were established in the Venice Charter (1964) published and accepted throughout Europe and also in our country. These principles indicate that the process of restoration is a highly specialized undertaking; its aim is to preserve and reveal the aesthetic and historic value of monuments, which should be based on respect for the original material and authentic documents. Similarly in Turkey, the No. 2863 `The Conservation of Cultural and Natural Heritage` law emphasizes usage of both original materials and keeping original shapes for maintenance and restoration works of cultural and natural properties. At another article in the same law, it is expressed that '10% of real estate tax is assessed for restoration works'. Overall in the above-mentioned law, the importance of utilizing original material for the conservation of historical monuments and its contribution to the national economy is emphasized. When all of these pacts, laws and regulations are considered, it is obvious that maintenance and restoration works of the historical monuments must be carried out by using original materials and keeping the original shape with traditional methods. The original material properties need to be determined in order to select the proper materials that will be used in restoration works.In the first part of the thesis, characteristics of original building materials for brick and mortar samples from three distinct historical monuments that are located in Turkey were investigated. Visual, mechanical, mineralogical, chemical, petrographic and physical characteristics of both bricks and mortars were defined. In accordance with the original material characteristics, new materials were produced and their characteristics were also determined. Influence of firing temperature on the pozzolanic activity of clay products was also examined by supplying different firing temperatures varying between 500°C and 1100°C. Clays fired at 850°C showed the best performance in terms of pozzolanic activity whereas 500°C fired clays were non-pozzolan. These selected firing temperatures were used to manufacture new bricks and then these bricks were crushed and ground for the production of a special type of lime mortar known as horasan. Six different lime mortars were produced having similar characteristics of original ones. In addition to the above-mentioned characteristics, mechanical parameters such as flexural strength, modulus of elasticity and Poisson's ratio were measured for each type of mortar. In the following experimental part of the study, small-scale brick-mortar masonry composites were constructed for each type of mortar. In order to examine the behaviour of these composites under vertical loading, both vertical and horizontal displacements and also load values were recorded simultaneously. The load and the displacements were converted to the stress and strain. Moreover, mechanical properties such as compressive strength, modulus of elasticity and Poisson's ratio used in numerical analysis, were also determined according to data extracted from the compression test. Adherence between brick and mortar plays an important role in the behaviour of the masonry. Another experimental study was performed to investigate the adherence between each type of mortar and the single-type brick; as a result, the parameters including the initial shear strength, coefficient of friction and angle of internal friction were determined. In the conclusions part of the thesis, the test results obtained from the experimental study were discussed and casual relationships were investigated for each material. Furthermore, the significant role of pozzolanicity of clay products on the mechanical properties of horasan mortar was observed. Finally, related with both macro-modeling of masonry walls and the mechanical characteristics of composite elements, new equations based on the parameters of the constituent materials were formed. 252
- Published
- 2016
32. Tarihi yığma yapıların onarımında kullanılan enjeksiyon malzemesinin (grout) performans değerlendirmesi ve 19. yüzyıl tuğla yığma yapılarda örneklenmesi
- Author
-
Gökyiğit Arpaci, Enise Yasemin, Yüzer, Nabi, Ekşi Akbulut, Dilek, and Mimarlık Anabilim Dalı
- Subjects
Hydraulic lime ,Structural empowerment ,Hydrated lime ,Moulded brick ,Masonry buildings ,Architecture ,Mimarlık ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Tarihi yapıların değeri, zamanının ve bulunduğu yerin yapı teknolojisini simgeleyen tüm bileşenlerinin bütünlüğündedir. Bu nedenle, mimari mirasın korunması ve onarımı konularında yapılan ve yapılacak çalışmalar çok büyük öneme sahiptir.''Tarihi yığma yapıların onarımında kullanılan enjeksiyon malzemesinin (grout) performans değerlendirmesi ve 19. Yüzyıl tuğla yığma yapılarda örneklenmesi'' başlıklı bu çalışmada; tarihi yapıların onarımda yaygın olarak kullanılan kireç esaslı hazır enjeksiyon şerbetlerinin reolojik ve mekanik özelliklerinin belirlenmesinin ve özgün malzeme özellikleriyle karşılaştırılmasının yanı sıra bu malzemeler ile onarılmış bir sıra tuğla yığma test duvarlarının enjeksiyon öncesi ve sonrası mekanik performansının değerlendirilmesi hedeflenmiştir.Tezin birinci bölümünde; konu ile ilgili çalışmalardan yararlanılarak literatür özeti verilmiş, tezin amacı ve hipotez tanımlanmıştır.İkinci bölümde; tarihi yığma yapılarda kullanılan malzemeler ve elemanlar kısaca anlatılmış, deneysel çalışmalar sırasında üretilecek model duvar morfolojisinin tanımlanabilmesi için tez kapsamında ele alınan hidrolik kireç ve hava kireci esaslı harç, harman tuğlası ve bu malzemeler ile üretilen yığma duvarlar açıklanmıştır. Üçüncü bölümde; tarihi yığma yapılarda oluşabilecek hasarlar ve nedenleri sıralanmış, tarihi yığma yapılarda hasar tespiti yapılabilmesi için yerinde (in-situ) ve laboratuvar ortamında uygulanan deneysel çalışmalar açıklanmıştır.Dördüncü bölümde; tarihi yapıların korunmasına, onarımına ve sağlamlaştırılmasına yönelik yasal çalışmalara yer verilmiş, özgün malzemenin korunmasına ilişkin yasa maddeleri açıklanmıştır. Ayrıca, tarihi yığma yapılarda uygulanan onarım tekniklerine kısaca değinilerek, tarihi yapıların onarımı sırasında uygulanan enjeksiyon malzemesinin (grout) özellikleri açıklanmış, yöntem tanımlanmış, zaman içerisinde yöntemin gelişimi ve enjeksiyon uygulaması öncesi, sırası ve sonrasında dikkat edilmesi gereken durumlar açıklanmıştır.Beşinci bölümde, bu tez çalışması kapsamında yapılan deneysel çalışmalar açıklanmış, sonuçlar değerlendirilmiş ve irdelenmiştir. İlk olarak yerinde (in-situ) şerbet enjeksiyonu ile onarım yapmadan önce izlenmesi gereken adımlar belirlenmiştir. Deneyler iki farklı ticari kireç esaslı enjeksiyon şerbeti (grout) ile sınırlı tutulmuştur. Toz halindeki her bir enjeksiyon malzemesinin fiziksel gözlemi ve mineralojik analizi açıklanmıştır. Bir sonraki adımda enjeksiyon şerbetlerinin karıştırma prosedürleri ve beklenen özellikleri (akışkanlık, hacim sabitliği, penetrasyon) sağlaması için yapılan ön deneyler (akış konisi, marsh hunisi, terleme ve kum kolonu) yer almıştır. Daha sonra benkenen özellikleri sağlayan ve 28 gün belirli kür koşullarında bekleyerek sertleşen enjeksiyon malzemesinin yapılan mekanik (eğilme ve basınç) ve fiziksel (kılcal su emme) deneyleri ve deney sonuçları açıklanmış, özgün malzeme ile uyumluluğu irdelenmiştir. Model duvarların bir simülasyonu olan ve İki farklı seride üretilen (tuğla ve tuğla-harç) silindir numuneleri ile silindir enjeksiyon deneyi gerçekleştirilmiş, enjeksiyon şerbetinin enjekte edilebilirliği ölçülmüştür. Ardından 28 gün laboratuvar ortamında bekletilen silindirler üzerinde tek eksenli basınç deneyi uygulanıp silindirlerin basınç dayanımı ve elastisite modülleri belirlenmiş, deneyler ve deney sonuçları açıklanarak irdelenmiştir. Enjekte edilebilirliği sağlanan enjeksiyon şerbeti (grout) ile onarım yapmak üzere hidrolik kireç esaslı harç ile harman tuğlası ve hava kireci esaslı harç ile harman tuğlasından, her birinden ikişer toplamda dört adet olmak üzere, özgün malzeme özelliklerine bağlı kalınarak, tek sıra model yığma duvarlar üretilmiş, üretim aşamaları açıklanmıştır. 28 gün laboratuvar koşullarında bekleyen duvarlara sabit düşey yük altında yanal yük verilmiş, yük altında duvarların yer değiştirmesi belirlenmiştir. Hasar gören duvarlar kireç esaslı hazır enjeksiyon şerbeti ile onarılmış ve 28 gün laboratuvar ortamında bekledikten sonra tekrar aynı koşullarda yüklemeye tabi tutulmuştur. Enjeksiyon öncesi ve sonrası duvarların yük-yer değiştirme ölçümleri karşılaştırılmış, çatlak oluşma anı göz önünde bulundurulduğunda duvarlarda %33 ile %97 arasında yük artışı gözlemlenmiş, tüm deneyler ve sonuçları açıklanarak irdelenmiştir. Son olarak enjeksiyonun görsel olarak performansını değerlendirebilmek için enjeksiyon öncesi ve sonrası çatlak haritaları çıkarılmış ve ultrases deneyi ile enjeksiyonun kalitesi incelenmiştir.Altıncı bölümde ise tez çalışması kapsamında ulaşılan sonuçlar verilmiş, daha sonra yapılacak benzer çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur. The value of a historical building stems from its entire components which characterise the construction technology of the era and the location that the building was constructed. Therefore, recent or future studies about the conservation and consolidation of architectural heritage have great importance. This study entitled ''Evaluating the performance of grout used for consolidation of historical masonry buildings and sampling on the 19th century brick masonry buildings'', aimed to investigate both rheological and mechanical properties of hydraulic lime grout and compare them with the properties of original materials, and also to examine mechanical performance of brick masonry walls before and after the grout injection.In the first section of this study, literature summary is given by reviewing the existing studies on the topic, also the purpose and the hypothesis of the study are defined.In the second section, materials and components used in the historical masonry buildings are briefly explained and the hydraulic and air lime based mortars, traditional blend brick and the masonry walls constructed with these materials in the scope of this study are described in order to define the morphology of the model walls that will be produced during the experimental studies.In the third section, the damages that occur in historical buildings and the causes of them are listed and the experimental studies carried out in-situ and in the laboratory for the purpose of damage assessment in the historical masonry buildings are explained.In the fourth section, the legal studies involving the protection, repair and strengthening of the historical masonry buildings are discussed, and the legal articles regarding the protection of original materials are explained. In addition to that, the consolidation techniques of historical masonry buildings are briefly mentioned and the characteristics of injection material and the technique used for consolidation of historical masonry buildings are explained. Also, the improvements in the course of time regarding the material, and the points that should be taken into consideration before, during and after the grout injection are explained.In the fifth section, experimental studies carried out in the scope of this thesis and the examination of them are included. Firstly, the steps that should be followed before starting in-situ consolidation with grout are determined. Experimental studies in this thesis are limited to two different commercially sold hydraulic lime grouts. Then, physical observation and mineralogical analysis of pulverized grouts are explained. In the next step the mixing procedure of each grout and the preliminary tests (flow cone, marsh funnel, bleeding, sand column) that are performed to provide limit values (fluidity, stability, penetrability) are included. Afterwards, mechanical (bending and compression) and physical (capillary absorption) tests with the grouts that provide limit values are performed after a 28-day curing period during which the grouts are hardened in specific conditions. Tests and the test results are explained together and also the compatibility between the original material and the grout is examined. Cylinder injection test is performed with cylinder specimens produced in two different sets (brick or brick and mortar) as the simulation of model walls. By this way, the injectability of the grout is measured. After 28-day curing period of the cylinders, uniaxial compression tests are performed on the cylinders. Thus, the compressive strength and the modulus of elasticity of the cylinders are determined. In order to make consolidation with the grout that passed the injection test, two-wythe masonry test walls were constructed with two different mortars (hydraulic lime and air lime based mortar) and traditional blend brick in accordance with the original materials. In this context, a total of four masonry walls were produced; two walls for each type of mortar and construction processes of the walls are explained. After 28-day curing period of the walls at the laboratory conditions, the walls are tested under a combination of constant vertical with incrementally increasing lateral loading and lateral displacements are determined. Damaged walls are repaired with the commercily sold hydraulic lime grout. After 28-day curing period of repaired walls, walls are re-loaded with the same loading schedule. Load-displacement measurements before and after the injection are compared and if the main crack formation is considered, the lateral load with the grout injection of the test walls is increased at the range of 33% - 97%. Finally, in order to analyze the performance of the grout visually, crack maps are prepared and, in order to evaluate the quality of the grout injection, ultrasonic velocity test is performed before and after the consolidation of the walls.In the sixed section, the conclusions of this thesis are given, and suggestions are made for other similar studies. 215
- Published
- 2016
33. Fıbercement karışımlarının ve özelliklerinin iyileştirilmesi
- Author
-
Erdem, Berkay Zafer, Yüzer, Nabi, İnce, Ceren, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Fibercement 19. yüzyılın sonlarına doğru, kum, çimento ve lif kullanılarak üretilmiş kompozit bir malzemedir. Fibercement levhalar genellikle pürüzsüz düz yüzey kaplamaları, iç mekanlarda ahşap görünümü veren dekoratif kaplama elamanı ve kenar uygulamalarında kullanılan çok yönlü bir malzemedir. Fibercement levhalar, uzun ömürlü yapı malzemeleridir ve inşaat sektöründe kullanımı açısından sürdürülebilirliği ile ön plana çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda fibercement levha karışımlarının ve özelliklerinin iyileştirilmesini incelemek ve bu özellikleri daha da geliştirmek amacıyla inert malzemeler, lifler ve mineral katkılar kullanılmıştır. İnert malzeme olarak kuvars kumu ve diatomit, lif olarak selüloz ve polipropilen lif, mineral katkı maddeleri olarak ise granüle yüksek fırın cürufu ve uçucu kül seçilmiş ve bu malzemelerin fibercement levhaların durabilite ve mekanik özelliklerine olan etkisin inceleyebilmek amacıyla kütle ölçümü, kıvam, kılcal su emme, basınç dayanımı, eğilme dayanımı ve karbonatlaşma deneyleri gerçekleştirilmiştir. Kuvars kumu ve diatomit malzemeleriyle yapılan deneyler sonucunda, diatomit ikame oranının artırılmasıyla fibercement levhaların kütlesinde azalma, basınç ve eğilme dayanımlarında ise artış gözlemlenmiştir. Ayrıca diatomit ikame oranını artışıyla levhaların karbonatlaşma derinliğinde ve kılcal su emme miktarında azalma gözlemlenmiştir. Lif malzemeleri ile yapılan deney sonuçlarında lif miktarının artırılmasıyla levhaların basınç dayanımlarında ve özellikle polipropilen lif içeren fibercement levhaların eğilme dayanımlarında artış görülmüştür. Ayrıca kılcal su emme deneyi sonucunda selüloz lif içeren fibercement levhaların polipropilen lif içeren levhalara kıyasla kılcal su emme miktarının daha az olduğu sonucuna varılmıştır. Mineral katkıları ile yapılan çalışmalarda ise levhaların özellikle durabilitesi üzerinde durulmuştur. Deneylerde granüle yüksek fırın cürufu ve uçucu kül ikame oranı arttırıldığında levhaların karbonatlaşma derinliğinde ve levhaların 28. gün basınç dayanımlarında azalma gözlemlenmiştir. Çalışmalarda ayrıca uzun vadeli basınç dayanımı deneyleri yapılmasına karar verilmiş ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Son olarak %100 diatomit ve granüle yüksek fırın cüruf içeren levhaların farklı kür ortamlarındaki basınç dayanımlarını incelemek için normal laboratuvar koşulları, su kürü (22°C) ve sıcak su kürü (40°C) koşullarında bekletilmiş ve en yüksek basınç dayanımını veren levhalar sıcak su kürü içerisinde bekletilen numunelerde görülmüştür. Tezde fibercement karışımlarının ve özelliklerinin iyileştirilmesi incelenmiş ve raporlanmıştır. Yapılan çalışmalarda diatomit kullanarak daha hafif, daha dayanıklı ve yüksek mukavemetli levhalar üretilebiliceği ve bunun yanında mineral katkılar kullanılarak sürdürülebilir yapı malzemesi üretimi için pratik sonuçlar elde edilmesi sağlanmıştır.Anahtar kelimeler: Diatomit, durabilite, mukavemet, mineral katkı malzemeleri, lif Fibrecement is a composite material made using sand, cement and fibres invented in the late 19th century. Fibrecement plates generally used for various interior and exterior applications as a smooth, flat surface for cladding, partitioning and edging. The use of fibrecement plates in construction industry is increasing due to its advantages over traditional materials. In this thesis in order to investigate factors affecting durability and mechanical properties of fibrecement plates inert materials, fibres and supplementary cementing materials (SCMs) are used. As an inert material quartz sand and diatomit, as a fibre cellulose and polypropylene fibres and as a supplementary cementing materials fly ash (FA) and ground granulated blast furnace slag (GGBS) are used as partial replacement materials to the binder and mass measurement, consistency, sorptivity, compression strength, flextural strength and carbonation experiments were carried. Diatomite has much lower density and has smaller fine particles compared to quartz sand. The experimental results using quartz sand and diatomit indicated that the increase in the partial replacement levels of diatomite resulted in a significant decrease in the total mass of fibrecement plates and increase in compressive and flextural strength. Durability characteristics such as sorptivity and resistance to carbonation are improved considerably with the use of diatomite. The experimental results using cellulose and polypropylene fibres indicated that increase in volume of cellulose and polypropylene fibre increased compressive strength of fibrecement plates and especially flextural strength of fibrecmenet plates when polypropylene fibres were used. Another result using fibres in sorptivity experiment is fibrecement plates produced with cellulose fiber showed low sorptivity than plates which produced with polypropylene fibers. At last, the experimental results using fly ash and ground granulated blast furnace slag indicated that the increase in the replacement levels of both FA and GGBS resulted in a systematic decrease in the short-term compressive strength but increase resistance to carbonation of fibrecement plates. With this result, a long-term study is determined to investigate the development of the compressive strength of fibre cement plates using SCMs. Effects of curing conditions to compressive strength of fibrecement plates which includes %100 diatomit and granulated blast furnace slag also investigated by comperison of plates which are cured in normal laboratory condition, under water (22°C) and under hot water (40°C) and results showed that plates cured in hot water gave highest compressive strength.The major factors that affect the durability and mechanical properties of the fibre cement plates are studied in this thesis. The author strongly believes that the results generated throughout the thesis have important practical consequences in terms of producing light weight, more durable and high strength plates as well as supporting more sustainable production of these plates using SCMs.Keywords: Diatomite, durability, strength, supplementary cementing materials, fibre 134
- Published
- 2015
34. Pirinç kabuğu katkılı yüksek dayanımlı betonun yüksek sıcaklık performansı
- Author
-
Uçarkoşar, Büşra, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
High strength concrete ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering ,Fiber reinforce concrete - Abstract
Bu çalışma, yüksek dayanımlı betonun yüksek sıcaklık etkisi altındaki davranışı ile ilgili tespit ve çözüm önerisi sunmayı hedefleyen bir çalışmadır.Günümüzde, modern yapılaşmanın artması ve teknolojinin de ilerlemesi ile birlikte, yüksek dayanıma sahip, daha iyi beton üretmek (örn:yüksek sıcaklık etkisi) bir amaç haline gelmiştir. Yüksek dayanımın yanı sıra, dayanıklılık da ayrıca irdelenmesi gereken ve son zamanlarda üzerinde durulan konulardan biridir. Yüksek sıcaklık etkisi altında normal dayanımlı betonlarla yapılan çalışmalar, 1920?lere dek uzanırken, yüksek dayanımlı beton ile ilgili çalışmalar daha yakın zamanda başlamıştır. Yüksek sıcaklık etkisi altında, betonda yüksek buhar basınçları meydana gelmekte, özellikle yüksek dayanımlı betonlar, dolu yapıları itibari ile bu basınca karşı parça atma ve patlama davranışları göstermektedir. Betonlarda bu sorunu ortadan kaldırmak için düşük ergime sıcaklıklarına sahip, polipropilen vb. sentetik lifler kullanmak en çok bilinen yöntemlerdendir.Polipropilen lifler, gerek üretim sürecinde yol açtıkları çevre kirliliği, gerekse yangın sırasında bozunmaları ile ortaya çıkardıkları zararlı gazlar nedeni ile sürdürülebilir bir malzeme değildir. Doğal olması, üretimi-elde edilişinin kolay olması ve yangın sırasında bozunması ile zararlı gaz miktarını azaltabileceğinin tahmin edilmesinden dolayı, pirinç kabuğunun betonda kullanılmasının, polipropilen liflere bir alternatif olabileceği düşünülmektedir. Pirinç kabuğu aynı zamanda kimyasal yapısı gereği adsorbanlık özelliğine de sahiptir ve bu özelliği sayesinde yangın sırasında zararlı gazları adsorbe edebileceği tahmin edilmektedir.Anahtar Kelimeler: Yüksek sıcaklık, yüksek dayanımlı beton, polipropilen lifler, pirinç kabuğu. The purpose of this study is to determine the behaviour of high strength concrete under high temperature effects and propose solutions for problems involved. Nowadays, together with increase of modern building construction and technological advances, production of better concrete with higher strength is increasingly becoming an objective. Along with strength, durability is also of recent concern. Studies about behaviour of normal strength concrete under high temperature effects date back to 1920's; however, only during the last decades, behaviour of high strength concrete under the same effects has been studied. High temperature effects cause high vapour pressures to develop within concrete. These high vapour pressures, coupled with the low porosity of high strength concrete, cause it to exhibit explosive spalling behaviour. One of the most common methods to solve this problem is adding synthetic fibres with low melting points (such as polypropylene etc.,) into the concrete. Polypropylene fibres are not sustainable materials; their production causes environmental pollution and they release harmful gases due to decomposition in case of a fire. Rice husk is thought to be a suitable alternative as additive to them; because it is natural, easier to produce - obtain and it is likely to reduce the amount of harmful gas emissions in case of a fire. Rice husk is also a good adsorbent thanks to its chemical structure and it is estimated to be able to adsorb some harmful gases during the fire. In this study, the effects of polypropylene fibres and rice husk on mechanical, physical and thermophysical properties of high strength concrete after the concrete is exposed to high temperature effects are examined; and results obtained from the experiments with two additives are compared against each other. Keywords: High temperature, high strength concrete, polypropylene fibers, rice husk. 121
- Published
- 2013
35. Tepki yüzeyi yöntem bilgisinin beton uygulamasında kullanılabilirliğinin geliştirilmesi
- Author
-
Cihan, Mehmet Timur, Yüzer, Nabi, Güner, Abdurrahman, and İnşaat Anabilim Dalı
- Subjects
Optimization ,Design ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering ,Concrete - Abstract
Bütünsel nitelik yönetimi uygulamalarında müşteriye uygun nitelik düzeyine sahip ürün sunabilmek amacıyla tepki yüzeyi yöntembilgisi kullanılmaktadır. Beton uygulamalarında en uygun standard sapma aralığında istenen işlenebilme ve dayanımda betonlar üretmek önemlidir. Bu amaçla çok sayıda parametrenin etkin olduğu hazır beton üretiminde öncelikle istenen işlenebilme ve basma dayanımına etki eden eş zamanlı kontrol edilebilir değişkenler belirlendi (Su/Çimento (S/Ç), dozaj, Çimento standard dayanımı (fcc), karışım agrega incelik modülü (kk), ince agrega (İA), katkı maddesi (kimyasal katkı maddesi, KM) ve agrega türü (AT)).Belirlenen kontrol edilebilir değişkenlerin uygulamada kullanılan farklı en büyük tane büyüklükleri için farklı değişim aralıklarına sahip olması gerekir. Bu nedenle uygulamada en çok kullanılan 11.2 mm ve 22.4 mm en büyük tane büyüklüğü için ayrı tasarımlar gerçekleştirildi. Özellikle bu çalışmada ?eş zamanlı kontrol edilebilir? deyimi, bileşenlerin her birinin deneyleri ile beton deneyleri arasında uzunca bir zaman farkı bulunan hazır beton uygulamasındakinin tersine, özelikleri bilinen bileşenlerle üretilmiş beton özeliklerinin belirlenmesi anlamında kullanılmaktadır.Tepki yüzeyi yönteminin birçok uygulaması doğasında ardışıklık (peşpeşe gelen işlemler dizisi) içerir. Bu ardışıklığın kapsamı ?eleme deneyleri (evre sıfır)?, ?evre bir? ve ?evre iki? olarak adlandırılır. Eleme deneyleri kapsamında 27-3kısmî faktöriyel tasarım, ?evre bir? ve ?evre iki? kapsamında D-Eniyileme tasarımı kullanıldı.İşlevsel bölgenin belirlenebilmesi için öncelikle kontrol edilebilir etki değişkenlerinin değişim aralıkları beton çökme değeri üzerinde 27-3, 26-2 ve 26-1 kısmî faktöriyel tasarımlar gerçekleştirilerek belirlendi. Değişim aralıkları belirlenen 7 kontrol edilebilir etki değişkeni için 27-3 kısmî faktöriyel tasarım kullanılarak Den büyük = 11.2 betonlarda karışım agrega incelik modülü? ve Den büyük = 22.4 mm betonlarda ?ince agrega? etki değişkenlerinin çökme ve basma dayanımı tepki değişkenleri üzerindeanlamlı düzeyde etkiye sahip olmadıkları belirlendi. Her iki en büyük agrega tane büyüklüğü için kontrol edilebilir etki değişkeni sayısı 6?ya indirildi ve gerçek tepki fonksiyonlarının (model) elde edilebilmesi için 27-3kısmî faktöriyel tasarım yükseltgenerek elde edilen D-Eniyileme tasarımı kullanıldı. D-Eniyileme tasarımından elde edilen (köşe (gerçek) ve merkez noktalara sahip) veriler üzerinde farklı model terimleri seçilerek Tasarım 1, 2 ve 3 için tepki modelleri oluşturuldu. Beton basma dayanımı için uygulamada kullanılmakta olan ç/(ç+s+h) etki değişkeni de S/Ç etki değişkeni yerine kullanılarak tepki modelleri oluşturuldu (Tasarım 4).Model uygunluğunun iyileştirilmesi amacıyla Den büyük = 11.2 mm için Tasarım 1(Karekök), 2 (Karekök), 3 (Karekök) ve Den büyük = 22.4 mm için Tasarım 1 (Kuvvet), 2(Kuvvet), 4 (Kuvvet)?de çökme tepki değişkenine dönüştürücü uygulandı. Basma dayanımı tepki değişkenine ise Den büyük = 22.4 mm için Tasarım 1 (Doğal logaritma), 2(Doğal logaritma), 3 (Ters karekök) ve 4 (Ters karekök)?de dönüştürücü uygulandı fakat Den büyük = 11.2 mm için sadece Tasarım 1 (Karekök)?de dönüştürücü uygulandı, Tasarım 2, 3, 4?de dönüştürücü uygulanmadı.Tasarım 1, 2, 3 ve 4?de çökme ve basma dayanımına ait modellerin anlamlı olduğu (p(Model) < 0.0001) görülmektedir. Buna rağmen tasarımların ?uyum yokluğu?nun anlamlılığı tasarımlara göre değişkenlik göstermektedir. Den büyük = 11.2 mm?de çökme tepki değişkenine ait uyum yokluğu değerleri Tasarım 1, 2, 3?de anlamsız (eş deyişle, belirlenen değişim aralığında çökme için elde edilen model uygun), Tasarım 4?de anlamlı (eş deyişle, belirlenen değişim aralığında çökme için elde edilen model yetersiz) olmaktadır. Basma dayanımına ait uyum yokluğu değerleri ise Tasarım 1, 3?de anlamsız, Tasarım 2, 4?de anlamlı elde edildi. Den büyük = 22.4 mm?de çökmeye ait uyum yokluğu değerleri Tasarım 1, 2, 3?de anlamlı, Tasarım 4?de anlamsız ve basma dayanımına ait uyum yokluğu değerleri ise Tasarım 1, 2, 4?de anlamsız, Tasarım 3?de anlamlı elde edildi.Çökme için oluşturulan modellerde; Den büyük = 11.2 mm için R2, ayarlı R2ve tahmini R2 nin en düşük değerleri Tasarım 4?te (sırasıyla, 0.8154, 0.7758 ve 0.6920), en yüksek değerleri Tasarım 3?te (sırasıyla, 0.9305, 0.9045 ve 0.8665) elde edildi. Den büyük = 22.4 mm için ise en düşük değerleri Tasarım 4?te (sırasıyla, 0.8794, 0.8552 ve 0.7942), en yüksek değerleri Tasarım 3?te (sırasıyla, 0.9713, 0.9475 ve Tanımsız) elde edildi. Basma dayanımı için oluşturulan modellerde; Den büyük = 11.2 mm için R2 , ayarlı R2ve tahmini R2?nin en düşük değerleri Tasarım 4?te (sırasıyla, 0.9540, 0.9479 ve 0.9341), en yüksek değerleri Tasarım 1?de (sırasıyla, 0.9798, 0.9730 ve 0.9618) elde edildi. Den büyük = 22.4 mm için ise en düşük R2 değeri Tasarım 1, 2 ve 4?te (sırasıyla, 0.9765, 0.9765 ve 0.9770), en yüksek değeri Tasarım 3?te (0.9838), en düşük ayarlı R2değeri Tasarım 4te (0.9693), en yüksek değeri Tasarım 3?te (0.9748) ve en düşük tahmini R2değeri Tasarım 3?te (0.9301), en yüksek değeri Tasarım 1 ve 2?de (0.9651) elde edildi.Tanılamalar durum istatistiğinde sınır değerleri aşan deneme sayıları Tasarım 1, 2, 3 ve 4 için sırasıyla 14, 4, 23 ve 6 elde edildi. Tasarım 3?te en fazla (16) olmak üzere, sınır değerleri aşan toplam deneme sayısı 35 olarak, ?dengeleme (manivela)? değerlerinde gerçekleşti. Tasarım 1, 2 ve 3 deneme noktaları (sayıları) her bir etki değişkeninin köşe (gerçek) (alt ve üst sınır) ve merkez noktalarında olacak şekilde belirlendi. Su/Çimento etki değişkeninin ç/(ç+s+h) olarak değiştirilmesi ile oluşturulan Tasarım 4 deneme noktaları her bir etki değişkeninin (özellikle kategorik etki değişkeninin) köşe ve merkez noktalarına tekabul etmemektedir. Bu nedenle tasarımların karşılaştırılması yapılırken özellikle etki değişkenleri farklı olan tasarımların ayrı düşünülmesi gerekmektedir.Belirlenen etki değişkenlerinin ana, ikinci dereceden ve ikinci, üçüncü vb. mertebeden etkileşimli terimlerin tepki değişkenleri üzerindeki anlamlı etki düzeylerini fiziksel olarak açıklamak mümkündür. Ayrıca modele eklenen terim sayısının artırılması ile elde edilen modelin R2değerinin yüksek olması (yaklaşık > 0.90), yani modelden her bir deneme noktasında gerçek değerin elde edilmesi (artık = 0) deneysel, ölçüm ve kontrol edilemeyen etki değişkenlerinin etkilerinin de modelde bulunmasına yol açacaktır. Bu nedenle modelin gerçekleşen anlamlılığı, p(Model) < 0.0001 (<< anlamlılık = 0.0100) ve R2 değerinin yüksek olması fiziksel olarak modelin anlamlı olduğunu kanıtlamak için yeterli değildir. Her bir deneme noktasına ait tanılamalar durum istatistiklerinin (dengeleme, Cook?s mesafesi vb.) değerlendirilerek ve tepki yüzeylerinin oluşturularak tepki değişkenlerinin işlevsel bölge içerisinde kalıp kalmadığının da göz önüne alınması gerekir.İstatistiksel çözümlemelerde seçilen anlamlılık düzeyi ( ) değiştikçe modele eklenen terim sayısı değişmektedir. Terim sayısının artması genelde R2değerini yükseltmekte, fakat modelin barındıracağı deneysel, ölçüm vb. hatâlarının etkinliğini de artırmaktadır. Bu nedenle farklı anlamlılık düzeyleri için modeller oluşturularak en uygun modelin belirlenmesi gerekir.Kontrol edilebilir değişkenlerin değişim aralıklarının türsel etkenler (kategorik faktörler; kalker ve bazalt) için ayrı ayrı belirlenmesi kontrol edilebilir etki değişkenlerinin etki düzeylerinin anlamlı olarak belirlenebilmesi bakımından uygun olmaktadır. Agrega kayaç kökeni, tane biçim ve yüzey özelikleri gibi kategorik özelikler sayısallaştırılabilir ve kontrol edilebilir duruma getirilebilirlerse birlikte değerlendirilebilirler.Beton bileşimi tasarımı iyileştirilmesi çalışmalarında etki değişkenleri türlerinin ayrımları istenen tepki değişkeni tür ve düzeylerinin arzu edilirlik düzeylerine göre belirlenmeli, eşzamanlılık düzeyini uyumlulaştırmak üzere, deney sıklıklarından başlayarak, nitelik denetim düzeyi, kayıpları en aza indirecek biçimde uygun seçilmelidir.Anahtar Kelimeler: Beton, çökme, basma dayanımı, tepki yüzeyi yöntembilgisi, kısmîfaktöriyel tasarım, D Eniyileme tasarımı, arzuedilirlik The response surface methodology (RSM) is used for providing the customer with a product of adequate quality level. In concrete industry, it is important to produce concretes having workability and strength each within corresponding appropriate range of standard deviation. To this end, simultaneously controllable variables significantly affecting workability and strength were determined from among the many parameters in the ready-mixed concrete production (S/Ç (water/cement ratio by mass), Dosage (cement content), fcc (cement standard strength), kk (fineness modulus of aggregate), İA (fine aggregate percentage of the aggregate mix by absolute volume), KM (plasticizer content), and AT (aggregate stone origin)).The ranges of controllable variables differ with the maximum aggregate size. Therefore, separate designs were performed for the most widely used maximum particle sizes of 11.2 mm and 22.4 mm. The term ?simultaneously controllable? in the context of this work is used in the sense that the properties of concrete mixes were determined using constituents with known properties, as opposed to that in ready-mixed concrete industry where there are considerable time lags between the tests on each of the constituents and the concretes produced.The application of response surface methodology incorporates series of sequentialoperations. These operations are named as ?screening experiments (phase 0)?, ?phase1? and ?phase 2?. In the screening experiments 27-3fractional factorial design was used, and D-Optimal designs were used in ?phase one? and ?phase two?.The feasible zone or ?operability region? was determined by performing 27-3, 26-2 and 2 6-1fractional factorial designs on the cone slump values of concrete mixes. The results of 27-3fractional factorial design showed that the ?aggregate mix fineness modulus? in xxthe Dmax = 11.2 mm concretes, and the ?fine aggregate content (İA)? in the Dmax = 22.4 mm concretes did not have significant effects on the response variables, namely, cone slump and compressive strength. Hence, the numbers of controllable effect variables were reduced to 6 for both of the Dmax designs, and the D-Optimal designs obtained by augmenting (forward selecting) the 27-3fractional factorial designs were used. Response models were set up for the designs 1, 2 and 3, selecting model terms from sets of data (with vertex and central) points obtained from the D-Optimal design. Response models (Design 4) were set up also with the effect variable ç/(ç+s+h)in use in concrete technology instead of the effect variable S/Ç. Transformation was applied on the slump response variable to improve the model adequacy for the Dmax = 11.2 mm Designs 1 (Square root), 2 (Square root), 3 (Square root), and Dmax = 22.4 mm Designs 1 (Power), 2 (Power), 4 (Power). As for the compressive strength response variable, transformations were appplied for Dmax = 22.4 mm Designs 1 (Natural log), 2 (Natural log), 3 (Inverse square root) and 4(Inverse square root), and for Dmax = 11.2 mm Design 1 (Square root) only, not in Designs 2, 3 or 4.It can be seen that the compressive strength and cone slump models are significant (p(Model) < 0.0001) in the Designs 1, 2, 3 and 4. However, the significance of the ?lack of fit? varies with designs. The significance of lack of fit of the cone slump response variable for the Dmax = 11.2 mm Designs 1, 2, 3 are not significant (in other words, the models obtained are adequate within the determined operable region), significant in the Design 4 (in other words, the models obtained are inadequate within the determined operable region). The lack of fit for the compressive strength for Dmax = 11.2 mm is insignificant for the Designs 1, 3, but significant for the Designs 2, 4. The lack of fit for the cone slump for Dmax = 22.4 mm came out to be significant in the Designs 1, 2, 3, insignificant in the Design 4, and, as for the compressive strength, the lack of fit was found to be insignificant in the Designs 1, 2, 4, significant in the Design 3.In the cone slump models, for Dmax = 11.2 mm, the minimum values of the R2, the adjusted R2 and the predicted R2(0.8154, 0.7758 and 0.6920, respectively) were obtained in the Design 4, and the maximum values (0.9305, 0.9045 and 0.8665, respectively) were obtained in the Design 3. As for the Dmax = 22.4 mm, the minima (0.8794, 0.8552 and 0.7942, respectively) were obtained in the Design 4, and the maxima (0.9713, 0.9475 and -(Undefined)) were obtained in the Design 3.In the compressive strength models, for Dmax = 11.2 mm, the minimum values of the R2 , the adjusted R2 and the predicted R2(0.9540, 0.9479 and 0.9341, respectively) were obtained in the Design 4, and the maximum values (0.9798, 0.9730 and 0.9618, respectively) were obtained in the Design 1. As for the Dmax = 22.4 mm, the minimum R2(0.9765, 0.9765 and 0.9770, respectively) were obtained in the Designs 1, 2, 4, and the maximum R2(0.9838) was obtained in the Design 3, the minimum adjusted R2(0.9693) was obtaned in the Design 4, the maximum (0.9748) was obtained in the Design 3, the minimum predicted R2(0.9301) was obtained in the Design 3, and the maximum (0.9651) was obtained in the Designs 1 and 2.In the diagnostic case statistics, the number of runs exceeding the limiting values for the Designs 1, 2, 3 and 4 were obtained as 14, 4, 23 and 6, respectively. The maximum xxitotal number of runs exceeding the limits, being 35, was in the leverage values, the maximum (16) taking place in the Design 3.The run points of the Designs 1, 2 and 3 were chosen as the corners (lower and upper limits) and the central points of the corresponding effect variables. The run points of the Design 4 made by substituting ç/(ç+s+h) instead of S/Ç ratio do not correspond to the corner or central points of the effect variables (especially the categoric variables). Therefore, the comparison of the designs should be made separately, taking into consideration the corresponding different sets of effect variables.It is possible to explain on physical bases the levels of significance of the effect variables in the first, second, the third and higher order interaction terms on the response variables. Nevertheless, increasing R2value (approximately > 0.90) by addition of terms (in forward selection), that is, the model?s yielding almost exactly the recorded data value (with residuals ? 0), will be accompanied by the incorporation ofthe effects of errors in the related measurements and amplify the effects of uncontrollable variations. Therefore, a straight, simple statistical significance based on hypotheses testing (that is, p(Model) < 0.0001 (<< level of significance = 0.0100)) and R2being close to unity is not sufficient for the model to qualify as physically significant. The diagnostic case statistics (leverage, Cook?s distance, etc.), the response surfaces, and the response values? ranges as compared to the functional or feasible ranges should also be taken into account for an accurate assessment of the model.The level of significance (?) adopted in statistical analyses influences the number of terms included in the model. In general, an increase in the number of terms causes an increase in R2 towards unity, but also amplifies the effects of experimental and measurement errors. Therefore, an investigation incorporating models for various levels of significance is required for determining an optimal model.It is appropriate to determine feasible regions for sets of categoric effect variables (such as aggregate stone type for limestone and basalt separately) for a properdetermination of statistical significance levels of the effect variables. The categoric properties such as stone type (geological origin), particle shape and surface propertiesof the aggregate can be included in a unified model if they can be made controllable,and reliable numerical values can be assigned.In the optimization operations of concrete mix designs, the types of effect variables should be chosen according to the desirability levels of the response variables; the level of quality control, starting with the sampling frequencies, should be adopted to achieve sufficient level of concurrency so as to minimize losses.Key words: Concrete, slump, compressive strength, response surface methodology, fractional factorial design, D Optimal design, desirability 247
- Published
- 2012
36. Yüksek sıcaklık etkisinde kalan betonun basınç dayanımı renk değişimi ilişkisinin araştırılması
- Author
-
Kizilkanat, Ahmet Beşer, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering ,Concrete - Abstract
Herhangi bir nedenle yüksek sıcaklık etkisine maruz kalan betonarme elemanlarda betonun ve çeliğin mekanik ve fiziksel özeliklerinde değişiklikler meydana gelir. Bu değişikliklerin sonucu olarak betonda çatlama ve parça atma gözlenirken aderansta önemli kayıplar oluşmaktadır. Bu nedenle yangın gibi yüksek sıcaklık etkisine maruz kalmış yapıların onarım veya yıkımına karar vermeden önce yapının son durumunun doğru değerlendirilmesi gerekir.Bu çalışmada yüksek sıcaklığın ve söndürme türünün betonun fiziksel, termofiziksel ve mekanik özeliklerine etkileri deneysel olarak araştırılmıştır. Bu amaçla CEM I 42.5 R çimentosu, silis ve kalker esaslı agregalar ve silis dumanı, uçucu kül, cüruf gibi farklı puzolanlar kullanılarak üretilen oniki seri beton 200, 300, 600 ve 900°C gibi farklı sıcaklıklara maruz bırakılmış, soğutma işlemi havada ve suda olmak üzere iki grupta gerçekleştirilmiştir. Oda sıcaklığına kadar soğutulan numunelerde mekanik, termofiziksel ve fiziksel kontrol deneyleri yapılmıştır. Fiziksel bir özelik olan renk ölçümünde, rengin tür, değer ve doymuşluk bileşenleri, Munsell Renk Dizgesi'nden yararlanılarak tayfsal ışıkölçer ile sayısal olarak belirlenmiştir. Ayrıca tek bir yüzeyden yüksek sıcaklık etkisine maruz kalan betonda sıcaklığın ve rengin derinliğe bağlı değişimi ölçülmüştür.Deney sonuçlarından betonun termofiziksel özellikleri olan ısı iletim katsayısı ve buhar difüzyon direnç faktörünün TS 825'te verilen hesap değerlerinden farklı olduğu, betonda agrega türünün ve mineral katkıların dikkate alınması gerektiği tespit edilmiştir. Yüksek sıcaklık etkisinde kalan betonun basınç dayanımında meydana gelen değişim ile rengin tür bileşeninde ve ultrases geçiş hızında meydana gelen değişim paralellik göstermiştir. Basınç dayanımı ile renk değişimi ve ultrases geçiş hızı arasında çok katmanlı ileri beslemeli Yapay Sinir Ağları Yöntemi kullanılarak ilişki kurulmuştur. Bu ilişkiden yararlanılarak yüksek sıcaklık etkisine maruz kalan yapılarda renk ölçümü yapılarak ve ultrases geçiş hızı belirlenerek yapı elemanının basınç dayanımında meydana gelen kayıplar hakkında fikir edinilebileceği sonucuna varılmıştır. Ayrıca sıcaklık ile rengin tür bileşeni arasında derinliğe bağlı ilişki kurulmuştur. Bu ilişkiden yararlanılarak donatının maruz kaldığı sıcaklığın tespit edilebileceği kanaatine varılmıştır. The physical and mechanical properties of reinforced concrete structures change when they are exposed to high temperatures. The changes in the properties of the reinforced concrete cause cracks, spalling and also cause weakening of the bond between the bar and the concrete. Therefore, the final state structural safety should be carefully assessed for the adequacy of the decision whether a structure exposed to high temperatures should be repaired or demolished.In this study, the effects of temperature and cooling regimes on the physical, thermophysical and mechanical properties of the concrete were observed. Total of twelve series of concrete were made with CEM I 42,5 R cement, siliceous and calcareous aggregates, silica fume, fly ash and slag. These concrete samples were exposed to 200, 300, 600 and 900ºC and cooled to room temperature in water and in air and subjected to mechanical, thermophysical and physical control test. Within the color measurement, which is physical test, the Munsell Color System components of hue, value and chroma were measured using a spectrophotometer. Additionally, the color and temperature variation of concrete with depth was determined.Test results indicated that the measured thermal conductivity and vapor diffusion resistance factor are different from those recommendation in TS 825 and that the aggregate type and mineral admixtures in concrete should be taken into consideration. Furthermore a correlation in the variation of compressive strength, ultrasonic pulse velocity and color of concrete exposed to high temperatures was found. A relationship is established between the compressive strength, ultrasonic pulse velocity and the color change of concrete by developing and testing a multi-layered feed-forward Artificial Neural Network trained with the back-propagation algorithm. This relationship is expected to show residual strength of the concrete and the temperature to which it was exposed, based on the color and ultrasonic pulse velocity measurement taken from the concrete structure. Moreover, a relationship was established between the temperature and hue component of the color. Thus, the variation of temperature in concrete with depth and the temperature to which the rebar was exposed could be estimated. 140
- Published
- 2010
37. Türk inşaat sektöründe bilgi yönetiminin araştırılması
- Author
-
Yüksel, Emre, Yüzer, Nabi, Yılmaz, Erdoğan, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Information management ,Information ,Information systems ,Information management system ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering ,Management - Abstract
Günümüz ekonomik süreçlerinin tamamında bilgi, en önemli unsur olarak görülmektedir. Hızlı teknolojik değişim, rekabet ve küreselleşme, bilginin ve elde edilme hızının işletmelerin ihtiyaç duyduğu en önemli girdi haline gelmesine neden olmuştur. Bu nedenle bilgi işletmenin geleceğini belirlediği için doğru, eksiksiz, zamanında ve işledikleri miktarda olmalıdır.İşletmelerin bu bilgiyi sağlamalarına yardımcı olabilecek bilgi yönetim sistemine sahip olmaları gerekmektedir.Bilgi yönetim sistemleri işletmelerin her kademesinin ihtiyaç duyduğu bilgiye ulaşılmasını, bu bilginin değerlendirilmesini ve doğru kararlar verebilmesini sağlayabilmek için işletmeler açısından vazgeçilmez sistemler haline gelmişlerdir. Aynı zamanda kurulan bilgi yönetim sisteminin, yöneticiler tarafından etkin bir biçimde kullanımını sağlamak son derecede önem taşımaktadır.Araştırmada Türk inşaat sektöründe bilgi yönetiminin araştırılması ve kullanılması incelemeye çalışılmıştır. Ayrıca gelişmekte olan teknoloji ile inşaat şirketlerinde bilgi yönetiminin yeri ve önemi belirlenmeye çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler: Bilgi, yönetim, bilgi yönetimi, bilgi sistemleri, bilgi yönetim sistemleri. At all the present economical processes, information has been emerged as the most important component. Because rapid technological developments, competition between the enterprising firms and globalization made the information and the speed of getting and acquiring of this information, the most important input which has been demanded by the enterprises. Hence as the information determined the future of the enterprises, it is totally necessary to be accurate, complete, in the desired and necessary time periods and amount.Enterprises in order to obtain this qualified information need establishmnet of managing I.M. (Information Management) Systems.In order to provide attainment to the information, and utilization of this information, then to achieve the establishment of correct desicion making mechanisms by every unit of the enterprises, managing I.M. have emerged as indispensable systems for these organizations.In this research, it is aimed to examine and to analyse of utilization of the I.M. in the Turkish Construction firms in the management point of view. Furthermore, it is intended to assess the position and the significance of I.M. to be utilized in the construction firms along with the rapidly developing technology.Keywords: Information, management, information management, information systems, information management systems. 200
- Published
- 2009
38. Yüksek sıcaklık etkisinde beton davranışı
- Author
-
Mahsanlar, Nesil, Yüzer, Nabi, and Diğer
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Yüksek Sıcaklık Etkisinde Beton DavranışıNesil MAHSANLARÖZETHerhangi bir nedenle yüksek sıcaklık etkisine maruz kalan betonarme elemanlardabetonun ve çeliğin mekanik ve fiziksel özelliklerinde değişiklikler meydana gelir. Budeğişikliklerin sonucu olarak betonda çatlama ve parça atma gözlenirken aderanstaönemli kayıplar oluşmaktadır. Bu nedenle yangın gibi yüksek sıcaklık etkisine maruzkalmış yapıların onarım veya yıkımına karar vermeden önce yapının son durumunundoğru değerlendirilmesi gerekir.Bu çalışmada yüksek sıcaklığın ve söndürme türünün betonun fiziksel ve mekaniközelliklerine etkileri deneysel olarak araştırılmıştır. Bu amaçla CEM I 42.5 R çimentosu,silis esaslı agregalar ve %10 ikameli olarak katılan silis dumanı, uçucu kül, cüruf gibifarklı puzolanlar kullanılarak üretilen betonlar 100, 200, 300, 600, 900 ve 1200ºC gibifarklı sıcaklıklara maruz bırakılmış, soğutma işlemi havada ve suda olmak üzere ikigrupta gerçekleştirilmiştir. Oda sıcaklığına kadar soğutulan numunelerde kontroldeneyleri yapılmış, aynı numunelerde rengin bileşenleri olan tür, değer ve doymuşluk,tayfsal ışık ölçer ile sayısal olarak belirlenmiştir.Deney sonuçlarından, yüksek sıcaklık etkisinde kalan betonun basınç dayanımındameydana gelen değişim ile, rengin tür bileşeninde meydana gelen değişimin paralellikgösterdiği tespit edilmiştir. Betonun basınç dayanımı değişimi ile renk değişimi arasındailişki kurulmuştur. Bu ilişkiden yararlanılarak yüksek sıcaklık etkisine maruz kalanyapılarda renk ölçümü yapılarak elemanın maruz kaldığı sıcaklık derecesi ve basınçdayanımında meydana gelen kayıplar hakkında fikir edinilebileceği kanısına varılmıştır.Anahtar kelimeler: Basınç dayanımı, beton, puzolan, renk, yüksek sıcaklık. Effect of High Temperature on Concrete BehaviourNesil MAHSANLARABSTRACTThe physical and mechanical properties of reinforced concrete structures change if theyare exposed to high temperatures. The changes in the properties of the reinforcedconcrete causes cracks and spalls which weakens the bonds between the bar and theconcrete. Therefore, before deciding whether structures exposed to high temperaturesshould be repaired or demolished, their final state should be carefully examined.In this study, the effects of temperature and cooling regimes on the physical andmechanical properties of the concrete were observed. The concrete production was madewith CEM I 42,5 R cement, siliceous aggregates, silica fume, fly ash and slag. Mineraladmixtures replaced 10 % cement by weight. These concretes were exposed to 100, 200,300, 600, 900 and 1200 ºC. Samples cooled to the room temperature in water and in air.Control tests were applied on these samples and Munsell Color System components hue,value and chroma were measured by spectrophotometer.Test results showed similarities in the change of compressive strength and color ofconcrete which exposed to high temperature. A relationship is established betweencompressive strength and the color change of concrete. This relationship is expected toshow us residual strength of the concrete and the temperature that it was exposed to,based on the color measurements taken from the concrete structure.Keywords: Compressive strength, concrete, pozzolan, color, high temperature 76
- Published
- 2006
39. Yüksek sıcaklık etkisinde kalan harcın basınç dayanımı-renk değişimi ilişkisinin araştırılması
- Author
-
Kizilkanat, Ahmet Beşer, Yüzer, Nabi, and İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
ÖZET Herhangi bir nedenle yüksek sıcaklık etkisine maruz kalan betonarme elemanlarda betonun ve çeliğin mekanik ve fiziksel özelliklerinde değişiklikler meydana gelir. Bu değişikliklerin sonucu olarak betonda çatlama ve parça atma gözlenirken aderansta önemli kayıplar oluşmaktadır. Bu nedenle yangın gibi yüksek sıcaklık etkisine maruz kalmış yapıların onarım veya yıkımına karar vermeden önce yapının son durumunun doğru değerlendirilmesi gerekir. Yapılan çalışmalarda yüksek sıcaklık etkisinde kalan betonun mekanik özelliklerinde olduğu gibi renk özelliğinde de önemli değişiklikler olduğuna işaret edilmektedir, ancak bu çalışmalarda betonun dayanımı ile renk değişimi arasında ilişki kurulmamıştır. Bu çalışmada yüksek sıcaklığın ve söndürme türünün harcın fiziksel ve mekanik özelliklerine etkileri deneysel olarak araştırılmıştır. Bu amaçla Portland Çimentosu, silis ve kalker esaslı olmak üzere farklı agregalar ve %10 ikameli olarak katılan silis dumanı, uçucu kül, cüruf gibi farklı puzolanlar kullanılarak üretilen harçlar 100, 200, 300, 600, 900 ve 1200°C gibi farklı sıcaklıklara maruz bırakılmış, soğutma işlemi havada ve suda olmak üzere iki grupta gerçekleştirilmiştir. Oda sıcaklığına kadar soğutulan numunelerde kontrol deneyleri yapılmış, aynı numunelerde Munsell Renk bileşenleri olan tür, değer ve doymuşluk, dijital renk ölçer ile sayısal olarak belirlenmiştir. Deney sonuçlarından, yüksek sıcaklık etkisinde kalan harcın basmç dayanımında meydana gelen değişim ile, rengin tür bileşeninde meydana gelen değişimin paralellik gösterdiği tespit edilmiştir. Harem basınç dayanımı değişimi ile renk değişimi arasında ilişki kurulmuş ve agrega türüne bağlı olarak iki farklı bağıntı elde edilmiştir. Bu bağıntılardan yararlanılarak yüksek sıcaklık etkisine maruz kalan yapılarda renk ölçümü yapılarak elemanının maruz kaldığı sıcaklık derecesi ve basınç dayanımında meydana gelen kayıplar hakkında fikir edinilebileceği kanısına varılmıştır. Anahtar kelimeler: Basınç dayanımı, harç, puzolan, renk, yüksek sıcaklık. ABSTRACT The physical and mechanical properties of reinforced concrete structures change if they are exposed to high temperatures. The changes in the properties of the reinforced concrete causes cracks and spalls which weakens the bonds between the bar and the concrete. Therefore, before deciding whether structures exposed to high temperatures should be repaired or demolished, their final state should be carefully examined. In previous studies, it has been observed that significant changes took place in the color of concrete just as the changes in the mechanical properties but no relationship has been established between the strength and the color change. In this study, the effects of temperature and cooling regimes on the physical and mechanical properties of the mortar were observed. The mortar production was made with siliceous and calcareous aggregates, Portland cement, silica fume, fly ash and slag. Mineral admixtures replaced 10 % cement by weight. These mortars were exposed to 100, 200, 300, 600, 900 and 1200 °C. Samples cooled to the room temperature in water and in air. Control tests were applied on these samples and Munsell Color System components hue, value and chroma were measured by digital spectro photometer. Test results showed similarities in the change of compressive strength and color of mortar which exposed to high temperature. A relationship is established between compressive strength and the color change of mortar. Two separate formulas are formed based on different types of aggregate. These formulas are expected to show us residual strength of the concrete and the temperature that it was exposed to, based on the color measurements taken from the concrete structure. Keywords: Color, compressive strength, high temperature, mortar, pozzolan. XI 71
- Published
- 2004
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.