Tâbi‘în neslinin sonlarına doğru ehl-i sünnet içinde yer alan zühd vefakr anlayışları, ibadete düşkünlük ve kalbî amellere riâyet konusundakihassasiyetleriyle diğer insanlardan ayrılan zümreye tarihî süreçte isimarayışları olmuştur. Bu süreçte tasavvuf dışındaki her bir isim sûfînin ilmini,hâlini, davranışlarını ve yaklaşımlarını ifade etmekte eksik ve yetersiz kabuledildiği için genel olarak kabul görmemiştir. Tasavvuf kelimesinin kökenihakkındaki tartışmalar ise ilk zamandan günümüze kadar devam etmiştir. Bazımüellifler kelimenin aslının Arapça olmadığını ve buna bağlı olarak da sahâbezamanında bilinmediğini savunurken diğer bazı müellifler ise kelimenin aslınınArapça olduğunu ve sahâbe zamanında da bilindiğini savunmuşlardır. Tasavvufun aslının Arapça olduğunu savunanmüellifler arasında bu kelimenin hangi kök kelimeden müştak olduğu hususundaise görüş ayrılıkları olmuştur. Tasavvufî eserlere bakıldığında her bir sûfîninönemsediği konulara ve yaşadığı hâle uygun olarak çok sayıda tasavvuf tarifiyaptığı görülmektedir. Ancak bu çalışmatarihi süreçte ifade edilen çok sayıda tasavvuf mefhumunun ıstılahîtariflerinin incelenmesini değil tasavvuf kelimesinin menşei hakkındaki birtakım tartışmaları gündeme getirmeyi ve konuyla ilgili bazı hususlarıirdelemeyi amaçlamaktadır.Özet: Ehl-i sünnetiçinde yer alan, dış görünüşleri ve zühd anlayışlarıyla diğer insanlardanayrılan ve kalp tasfiyesi için yoğun gayretleri olan zümreye tarihî süreçteisim arayışları olmuştur. Bazı müellifler bu zümrenin esasında meşhur vebilinen kimseler olduğunu ancak diğer insanlardan ayırmak ve ayrıcalıklarınıortaya koymak için bir isimlendirmeye ihtiyaç duyulduğunu beyan etmişlerdir.İlk zamanlarda öncü sûfîlere âbid, nâsik, vâri‘, zâhid… gibi bazı isimlerverilerek diğer insanlardan ayrıcalıkları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ancak bu isimler sûfî şahsiyetlere verildiğigibi sûfî olmayan diğer şahıslara da verildiği için ayırt edici bir özellik olarakgörülmemiş ve daha sonraki zamanlarda da bu isimlerin kullanımı yaygınlıkkazanmamıştır. Ayrıca bu isimler taşıdığı mana bakımından sûfînîn sadece birvasfına işaret ettiği için eksik ve yetersiz kabul edilmiş daha şümullü vebirçok manayı içeren bir isimlendirmeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu isimler dışında bazı bölgelerde ayrıca yeniisim arayışları olmuştur. Bu isimlerarasında fukarâ, gurabâ, seyyâhûn, şekfetiyye, cû‘ıyye, melâmiyye, nûriyye vemukarrebûn gibi bazı isimleri zikretmek gerekir. Yeni isim arayışlarının yoğunolarak görüldüğü yerler Horasan, Basra, Şam ve Bağdat’tır. Bu yörelerdekullanılan bu isimler de tarihi süreçte yaygınlık kazanmamıştır. Tarihî süreçte daha şümullü bir isim olarak tasavvuf/sûfiyye kelimesitercih edilmiştir. Yün giydi manasınagelen tasavvuf kelimesi zâhirî bir manaya delalet etmektedir. Oysa sûfînin esasayırt edici özelliği zâhirî yönü değil, bâtınî hâl ve ilmidir. Bu bağlamda isim ve müsemma arasındaki manailişkisi hep tartışma konusu olmuştur. Sûfînin manevî eğitimine bağlı olarakhâl ve ilminde sürekli değişiklikler olur. Bu değişikliği ifade de kuşatıcı birisim yetersizliği söz konusu olmuştur. Bu yetersizlikten dolayı zâhirî manaiçeren tasavvuf kelimesi bâtinî manaları da içeren şemsiye bir kavram olarakkabul edilmiştir. Ayrıca yün giymek enbiyâve evliyâ gibi seçkin kulların âdeti olduğundan sûfîler bu isimle anılmayıuygun görmüşlerdir. Tasavvuf; zühd, fakr, vera‘, ahlak, takvâ, nüsk, ibadetgibi kelimelerin içerdiği manaları kuşatan bir kelime olarak kabuledilmiştir. Bu manada tasavvuf sadeceahlak, sadece zühd ve sadece ibadet demek değildir. Tasavvuf bunların hepsinikuşatan ve ayrıca bunların dışında da başka manalar içeren bir hususiyeti ifadeetmektedir.Tasavvuf kelimesinin Rasûlullah (a.s.), sahâbe ve tâbi‘în zamanındabilinip bilenmediğine, kullanılıp kullanılmadığına dair kaynaklarda iki farklıgörüş ortaya çıkmaktadır. Bir görüşe göre tasavvuf kelimesi bu zaman dilimindebilinmemektedir. Bu görüşü savunanlar bu gerekçeyle tasavvufu Hind, İran,Hristiyan, Yahûdî ve Yunan Felsefesi gibi İslâm dışı bazı tesirlerle oluşmuşbir düşünce ve yaklaşım tarzı olarak kabul ederler. Bu görüşün zıttı giğer birgörüşü savunanlara göre ise tasavvuf kelime olarak Rasûlullah, sahâbe vetâbi‘în zamanında bilinip kullanıldığı gibi câhiliyye döneminde de bilinipkullanılmaktadır. Câhiliyye döneminde yün (sûf) adanmışlığı sembolizeetmektedir. Bir kimse boynuna ve başına yün bağladığında bu hareketi adanmışlıkanlamına gelmektedir. Câhiliyye dönemindeki bazı adetlerde yün ile kurban adamaarasında bazı irtibatların olduğu görülmektedir.Tasavvuf kelimesinin âyet ve hadislerde geçmemesi ve İslâm’ın iki güzidenesli sahâbe ve tabi‘înden hiçbir şahsın sûfî olarak isimlendirilmemesitasavvufun kökeninin İslâm dışı kaynaklarda aramayı gerekli kılmaz. Çünkü âyetve hadislerde her ne kadar kelime olarak tasavvuf geçmese de mana olarak sûfîyekarşılık gelen mukarreb ve ebrâr gibi bazı kelimeler yer almaktadır. Sahâbe vetabi‘în neslinden hiçbir kimsenin sûfî ismini kullanmaması meselesi ise bu ikinesil için sahâbî ve tâbi‘î isimlerinin en şerefli isim kabul edilmesi ve buisimlerden başka ayrı bir isme ihtiyaç duyulmadığı şeklinde açıklamak gerekir.Gerçi sûfî ismi lafız olarak sahâbe zamanında kullanılmasa da mana olaraksahâbenin yaşantısı sûfîlerin temel dayanak noktası olduğu bilinmektedir. Busebepten dolayı sûfiler başta ehl-i suffe olmak üzere sahâbeyi kendilerineörnek almışlardır.Bu kelimenin tercihiyle beraber kelimenin kökeni hakkında tartışmalargündeme gelmiştir. Bu tartışmalarda kelimenin aslının Arapça olup olmadığıhususu etkili olduğu gibi Arapça ise hangi kök kelimeden müştak olduğu hususuda etkili olmuştur. Kuşeyrî ve Hücvirî gibi müellifler tasavvuf kelimesini Arapça asıllı bir kelime olarakkabul etmezler. Onlara göre kelimekökeninin Arapça olduğunu gösteren hiç bir kıyas yoktur. Hangi mana verilirseverilsin dil kaidelerine göre sûfî ismini Arapça kök bir kelimeden türetmekdoğru değildir. Bu bağlamda kelime müştak değil lakap olması daha uygundur.Kuşeyrî ve Hücvirî dışında Serrâc, Kelâbâzî, Sühreverdî, İbn Teymiyye veİbn Haldûn gibi müellifler ise kelime kökeninin Arapça olduğunu kabul ederlerancak hangi kelimeden müştak olduğu hususunda ise görüş ayrılığınasahiptirler. Tasavvufun ilk kaynaklarıarasında yer alan Serrâc, kelime kökeninin ‘safâ’ olduğunu belirtirkenKelâbâzî, Sühreverdî, İbn Teymiyye ve İbn Haldun gibi müellifler ise ‘sûf’olduğunu belirtmektedirler. Onlara göre kelimenin aslı ‘sûf’ kabul edilirselügat yönünden ibare sahih ve lafız doğrudur. Kelabâzî’ye göre köken hakkındaileri sürülen lafızlar zâhirde farklı görünse bile mana bakımından müttefiktir.Bütün bu isimlerin içerdiği manalar ‘sûf’ yani yün kelimesinde toplanmıştır., Towards the end of theTābi‘ūn generation (the generation of Muslims who followed the Sahaba[companions of the prophet Muhammad]), there was a search for a name throughhistory, for people who were members of Ahl as-Sunnah (people of thetradition and the community of Muhammad [peace be upon him]), and weredistinguished from other people with their understanding of zuhd(asceticism) and faqr (indigence), and their sensitivity to worship andto abide by righteous deeds. In this process, any name other than Tasawwuf(Islamic mysticism, commonly known as Sufism) was not generally acceptedbecause it was considered incomplete and inadequate in expressing theknowledge, state, behavior, and approaches of Sufi. The debate about the originof the word Tasawwuf has continued from the first time to the presentday. Some authors have argued that the original word was not in Arabic andhence it was not known during the time of Sahaba, while other authorshave argued that it was in Arabic and that it was known in the time of Sahaba.Also, there were differences of opinion about the origin of the root word for Tasawwufamong the authors who argued that the origin of the word Tasawwuf wasArabic. When Sufi works are examined, it can be seen that each Sufi made manydescriptions of Tasawwuf in accordance with the subjects they caredabout and the state in which they lived. However, this study does not aim toexamine the terminological descriptions of the notions of Tasawwufexpressed in the historical process, but to bring up some discussions about theorigin of the word and to examine some issues related to the subject.Summary: There has been anongoing search for a name for the group who was a part of Ahl as-sunnahand were distinguished from others with their outside appearances and zuhd(asceticism), and made intensive efforts for the elimination of the heart (senseof selfishness and ego). Some authors declared that this group was essentiallyfamous and known, but that a name was needed to distinguish them from otherpeople and to show their privileges. In the early days, some distinguishingnames such as abid, nasik, vari‘, zahid (followingare some of the descriptions/meanings of these names; one who prays a lot,servant of God, extremely religious, someone who gave up earthly possessionsfor God, etc.) were given to the pioneer Sufis. However, these names were notseen as a distinguishing feature because they were also given to other non-Sufiindividuals, and the use of these names did not become widespread in latertimes. In addition, since these names indicated only one characteristic of theSufi in terms of their meaning, they were considered incomplete and inadequate,and there was a need for a more comprehensive name. In addition to these names, there was also a search for new ones insome regions. Among these names, some names such as fuqaraa (the poor), ghuraba (eccentric and noncomformist), sayyaheen (pilgrims), shiqaftiyyah (cave people), dju’iyyah (who eats just enough to survive), malamatiyya (someone who believes in the value of self-blame), nouriyyah (someone who is trying to reach the God's light [nour in Arabic]) and moqarraboon (blessed). Khorasan, Basra, Damascus, and Baghdad are the locationswhere new names were searched for extensively. These names used in theseregions have not gained prevalence in the historical process either. As a morecomprehensive name in the historical process, the word Tasawwuf/Sufiyyah(sufism) was preferred. The word Sufism, which means "one who wearswool", signifies an external meaning. However, the main distinguishingfeature of Sufi is not the external aspect, but the internal state andscholarship/wisdom. In this context, the relationship between name and personhas always been the subject of discussion. Depending on the spiritual educationof Sufi, there will be constant changes in their spiritual state and wisdom.There has been a lack of an encompassing name to express this change. Becauseof this insufficiency, the word Tasawwuf, which includes externalmeaning, has been accepted as an umbrella term, which also included theinternal meaning. In addition, because wearing wool garments was the custom ofelite servants of God such as prophets and saints, Sufis considered itappropriate to be known by this name. Tasawwuf has been accepted as aword that encompasses the meanings of words such as zuhd, faqr, vera’(being afraid to sin), morality, adherence, nusq (praying for andworshipping God). In this sense, Tasawwuf does not mean only morality, zuhd,or worshipping. It refers to a feature that encompasses all of these and alsoincludes other meanings.There are twodifferent views on whether the word Sufism was known and used during the timesof Muhammad (PBUH), Sahaba, and Tābi‘ūn. According to one view,the term Tasawwuf was not known during this period. For this reason, theadvocates of this view accept Tasawwuf as a way of thinking and approachwhich is formed by some non-Islamic influences such as Indian, Iranian,Christian, Jewish, and Greek Philosophy. Contrary to this view, according tosome advocates, Tasawwuf was known and used not only during the time ofMuhammad (PBUH), Sahaba, and Tābi‘ūn, but also during Jahiliyyahperiod (ignorance period in Arabia before the advent of Islam. Wool (Suf)symbolized devotion during the Jahiliyyah period. When someone tied woolaround his neck and head, this movement meant devotion. There are apparentconnections between wool and sacrifice in some customs during the Jahiliyyahperiod.The fact that the wordSufism does not appear in Qur'an verses and hadith (the record ofthe words, actions, and approval of Muhammad [PBUH]) and that no one from thetwo prominent generations of Islam, Sahaba, and Tābi‘ūn, wascalled Sufi does not make it necessary to search for the origin of Tasawwufin non-Islamic sources. Because although Tasawwuf is not mentioned inverses and hadith, there are some words such as Moqarraboon and Abrar(good samaritan) which correspond to Sufi. The names Sahaba, and Tābi‘ūnwere the most honorable names for these two generations, this should explainwhy no one in the Sahaba, and Tābi‘ūn generations used the nameSufi or needed any other name. Although the name Sufi was not used as a word inthe time of Sahaba, it is known that the life of Sahaba is themain premise of the Sufi lifestyle. For this reason, the Sufis took Sahabaas an example, especially the Ashab al-Suffa (young, unmarried, and poorSahaba, who dwelled in the Suffas [shades] Muhammad [PBUH] builtnear the Al-Masjid al-Nabawi [a mosque the prophet built while inMedina]).With the preference ofthis word, discussions about the origin of the word have come up. Among thesediscussions, the most effective oneswere whether the origin of the word was Arabic and if so, what was the rootword. Authors such as Al-Qushayri and Ali Hujwiri did not acceptthe word Sufism as an Arabic word. According to them, there was no comparisonshowing that the word originally was Arabic. Whatever meaning is given, it isnot correct to derive the name Sufi from a root word in Arabic according to thelanguage rules. In this context, it is more appropriate that it is a moniker,not a word derivative.Contrary to Al-Qushayriand Ali Hujwiri, authors such as Abu Nasr as-Sarraj, Abu Bakral-Kalabadhi, Sohrevardi, Ibn Taymiyyah, and Ibn Khaldunaccept the origin of the word as Arabic, but they disagree about the wordorigin. Abu Nasr as-Sarraj, who is among the first sources of Tasawwuf,stated that the word origin was Safa (enjoyment), while authors such as AbuBakr al-Kalabadhi, Sohrevardi, Ibn Taymiyyah, and Ibn Khaldun statedit was the word Suf (wool). According to them, if the origin of the wordis accepted as Suf, in terms of vocabulary, the word becomes authenticand the wording correct. According to al-Kalabadhi, the words putforward about the origin were allied in terms of meaning, even if they appeareddifferent on the outside, and the meanings of all these names were collected inthe word Suf.