Search

Araştırmaya, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'ndaöğrenim gören, 63 elit sporcu alınmıştır. Katılımcılara ilk etapta Schutte DuygusalZekâ Ölçeği (Schutte ve ark., 1998) ve Beş Faktör Kişilik Envanteri (Tatar, 2005)uygulanmıştır. Deneysel uygulama aşamasında ise her bir katılımcı UluslararasıDuygusal Resim Sistemi (IAPS)'nden seçilmiş 30 olumlu, 30 olumsuz ve 30 nötrduyguyu yansıtan fotoğrafa maruz bırakılmıştır. Fotoğraflar bilgisayar ekranınarastgele çıkmış ve katılımcı tarafından fotoğrafın yansıttığı duyguya denk gelen tuşabasılıncaya kadar ekranda kalmıştır. Bu aşamada katılımcının cevaplamayı doğrutuşu kullanarak en kısa zamanda yapması önemlidir. Deneyin ikinci aşamasında iseekrana yine rastgele çıkıp iki saniye ekranda kalacak üç basamaklı bazı sayılar vebüyük harfler gelmiştir. Bu aşamadaki başarı ölçütü tek sayılı rakam ve sesli harflereverilen doğru tepkiler, bu tepkilerin reaksiyon zamanları ve çift sayılı rakamlarda vesessiz harflerde tepki vermemektir.Sonuçlar, dışadönüklük, yumuşak başlılık ve gelişime açıklık kişiliközelliklerinin Test 1'de yer alan olumlu resimlere daha hızlı verilen tepkilerle ilişkiliolduğunu, gelişime açıklık kişilik özelliğinin ise ayrıca, Test 1'deki genel ortalamave doğru verilen tepkilerin ortalama hızları ile ilişkili olduğunu göstermiştir. AyrıcaDuyguların Kullanımı alt boyutu ile Test 1 ortalama, doğru yanıt ortalama ve olumlu fotoğraflara verilen tepki ortalaması süreleri arasında negatif yönde anlamlı ilişkitespit edilmiştir. Duyguların Değerlendirilmesi alt boyutu ile olumlu fotoğraflaraverilen tepki süresi ortalaması arasında da negatif yönde anlamlı ilişki vardır.Test 2'nin bulgularına göre ise yumuşak başlılık kişilik özelliğiyle Test 2'deyer alan rakamlara verilen tepki süresi arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğugözlemlenmiştir. Gelişime açıklık kişilik özelliğiyle ise Test 2'deki harflere verilentepki süresi arasında negatif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. The sample of the study included 63 elite athletes from various athleticdisciplines. In the first experiment participants were randomly exposure to 90 visualstimulus selected from the International Affective Picture System (IAPS).Participants' task was to push to relevant button in response to positive, negative orneutral IAPS stimuli. Performance was determined by means of response time andcorrect.In the second experiment participants viewed three digit numbers or uppercaseletters for two seconds. The task was to push the relevant button when a vowelor even number appeared on the screen. Performance was determined by means ofand response times of correct answers.Pearson correlation and regression analyses with stepwise method were usedto evaluate data.Results show that, agreeableness and openness to experience are related tofaster response time to correct positive stimuli. Utilization of emotion dimension ofemotional intelligence was also related to faster correct responses in experiment 1.Experiment 2, agreeableness was related to faster response times to numbers.On the other hand openness to experience was related to faster response times toletters. The results of the present study provided evidence for the argument thatpersonality together with emotional intelligence may predict athletes' responsepatterns in response emotional and cognitive stimuli. 57

Amaç: Hem hentbol hem de sutopu ikisi de takım sporudur. İkisi de hem aerobik hem de anaerobik enerji gerektirir. Ancak bu sporlardan biri, karada diğeri ise suda yapıldığı için kan nitrik oksit ve oksidatif stres düzeyleri üzerine etkileri farklı olabilir. Bu çalışmanın temel amacı, bu ikisporun erkek hentbol ve sutopu düzeyleri üzerine olan etkileri farklı olabilir. antrenmanlarının kan nitrik oksit ve oksidatif stres düzeyleri üzerine etkilerinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya obez olmayan antrene 16-30 yaş arası, 15-20 erkek hentbol HG) (ve su topu oyuncusu (SG) ile aynı sayıda düzenli olarak egzersiz yapmayan sedanter (KG) katıldı. Gönüllülerin önce tıbbi muayeneleri yapılıp boy, kilo ve vücut kitle indeksleri belirlendi. Sonra katılımcıların kritik hızları (KH) kara ve hesaplanmıştır. Bu testlerden en az 3 gün sonra katılımcılardan 12 saatlik bir gece açlığı sonrasında kol venasından alınan kanlardan; biyokimya profiller, kan nitrik osit (NO) düzeyleri, total antioksidan statüleri (TAS) ve total oksidan statüsü (TOS) düzeyleri belirlendi. İstatistik anlamlılık için p

Farklı zemin üzerindeki denge çalışmalarının propriosepsiyon duyusu üzerine etkisinin araştırıldığı bu çalışmada, düzenli voleybol antrenmanı yapan 16-25 yaş arası 39 bayan voleybolcu, rastgele ikiye ayrılarak, 6 hafta boyunca haftada 3 gün denge egzersiz programına alındılar. Grupların, bu program öncesinde ve sonrasında taşınabilir bir platform (74) kullanılarak elde edilen dinamik denge verileri karşılaştırılmıştır. Grupların gerek başlangıç dinamik denge düzeyleri gerekse 6 haftalık denge antrenmanları sonrasında ulaşılan düzeyleri arasında istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır. Bu sonuçlar, rastgele belirlenen grupların benzer denge özellikleri ile antrenman dönemine başladıklarını ve her iki grubun dinamik denge özellikleri açısından benzer gelişme gösterdiklerini göstermektedir. Sonuç olarak, denge tahtası ve BOSU üzerinde yapılan denge egzersizleri proprioseptif duyunun değerlendirildiği dinamik denge üzerinde benzer iyileştirici etkilere sahiptir. Bundan sonraki çalışmalar için, sonuçların yorumlanmasında sadece voleybol antrenmanı yapan bir kontrol grubu ile testler sırasında EMG değerlendirmesinin kullanılması önerilmektedir. In this study it was investigated the effect of proprioception on balance exercises on different floors. 39 women volleyball players, 16-25 years, were divided in two groups randomly and they attended the balance exercises program for 3 days a week during 6 weeks. The obtained dynamic equilibrium for two groups was compared by using portable platforms before and after the program. There were no statistical differences between groups on pre- and post-test. These results showed that groups that were formed randomly started their training program with having similar proprioceptive properties and they showed similar improvements through the program. As a result, the balance exercises on both BOSU and balance board provided similar improvements on proprioception. For next studies, adding a control group in which only attend volleyball training and using EMG evaluation during the testing are recommended for the interpretation of the results. 80

Amaç : Sirkadiyen ritim 24 saatlik periyot boyunca meydana gelen psikolojik ve fizyolojik dalgalanmalardır (48,118). Bu çalışmada elit erkek taekwondo sporcularında (n=9) sirkadiyen ritmin bazı fiziksel ve fizyolojik parametrelere etkisi incelendi. Yöntem : Çalışmaya 9 elit erkek taekwondo sporcusu katıldı. Zaman periyodu 08:30-10:30, 11:30-13:30, 14:30-16:30, 17:30-19:30, 20:30-22:30 saatleri olarak ayrıldı. Sporculara Horne-Ostberg'in Sabahçıl-Akşamcıl Anketi ayrıca Epworth Uykululuk Ölçeği uygulanarak kronotipsel yapıları ve uyku kaliteleri belirlendi.Günün farklı zamanlarındaki sirkadiyen değişimlerini belirlemek için sırası ile sporcuların istirahat kalp atım sayısı (İKAS), intra-aural istirahat vücut ısısı (İVI), counter movement jump (CMJ), Counter Movement Jump Zirve Güç (CMJ(JB) – ZG), Counter Movement Jump Ortalama Güç (CMJ(JB) – OG) paldeung tekniği etki düzeyi (PTED), wingate anaerobik testi (WAnT) ile wingate anaerobik testi zirve güç (WAnT -ZG) ve Wingate Anaerobik testi ile sporcuların vücut ağırlıklarına karşılık gelen Zirve Güçleri (WAnT -ZG W/kg), Wingate anaerobik testi ortalama güçleri (WAnT / OG) ve Wingate Anaerobik testi ile sporcuların vücut ağırlıklarına karşılık gelen Ortalama Güçleri (WAnT -OG W/kg) ölçüldü ve intra-aural İVI ile diğer parametreler arasındaki ilişkiye bakıldı. Verilerin normal dağılıma uygun olup olmadığına ilişkin kontrol, Shapiro-Wilks Testi ile incelendi. Verilerin normal dağılım göstermesi üzerine istatistiksel yöntem olarak tekrarlı ölçümler için varyans analizi (ANOVA) kullanıldı ve anlamlı fark elde edildiğinde bu farkın hangi zaman diliminden kaynaklandığını belirlemek amacı ile Lsd Post Hoc Analizi uygulandı. Değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Pearson Korelasyon Analizi kullanıldı. İstatistiksel analizlerde önemlilik değeri p

Bu çalışmada, `fanatizm` kavramı ilk kez davranışsal bağımlılık olarak ele alınmıştır. Futbol taraftarlarında fanatizm ile çocukluk çağı travmaları, kişilik bozuklukları, benlik saygısı ve madde kullanımı ilişkisi araştırılmıştır. Futbol taraftarlarında takım ile özdeşleşme seviyelerini belirlemede, Wann ve Broscombe (1993) tarafından geliştirilen Günay ve Tiryaki (2003) tarafından geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılan Spor Taraftarı Özdeşim Ölçeği (STÖÖ) kullanılmıştır. Çalışmaya yaşları 18-45 yaşları arasında olup, İzmir'de yaşayan 143 erkek futbol taraftarı katılmıştır. Birebir görüşme tekniği kullanılmıştır. Elde edilen verilerin istatistiksel analizinde, Ki Kare Testleri, Mann-Whitney U Testi, Kruskal Wallis Testi ve Spearman Korelasyon Testleri kullanılmıştır. Araştırma sonucuna göre takımla özdeşim düzeyi ile narsistik kişilik bozukluğu, paranoid kişilik bozukluğu, histiriyonik kişilik bozukluğu ve davranım bozukluğu arasında ilişki bulunmuştur. Benlik saygısı ile fanatizm arasında ilişki bulunmuş olup, benlik saygısı azaldıkça takım ile özdeşim düzeyinin arttığı saptanmıştır. Fanatizm ile hayat boyu sakinleştirici/diğer ilaçları kötüye kullanım ve sürekli alkol kullanımı arasında ilişki bulunmuştur. Çocukluk çağı travmaları ile takımla özdeşim düzeyi arasında ilişki saptanmamıştır. İn this study, fanaticism was scientifically evaluated for the first time as a behavioral addiction. It was researched the relationship between fanaticism with substance abuse, self-esteem, personality disorders and child abused. Sport Spectator İdentification Scale was used to determine of identification levels with the team in football spectators, was developed by Wann and Branscombe (1993) and was designed to validity and reliability of the test by Günay and Tiryaki (2003).The football spectators aged between 18-45 years who live in İzmir participated in the study. Statistical analysis of the data obtained, Chi-square tests, Mann-Whitney U-test, Kruskall Wallis test and Spearman Correlation test were used.According to the results, there was found a relationship between identification levels of the team and histrionic, paranoid, narcissistic personality disorder and conduct disorder. There was a significant difference between identification levels with their teams and self-esteem, it was determined that when self-esteem decreases identification levels of football spectators increases. A releationship was found between fanaticism and lifetime stimulant use and permanent alcohol abuse. There was not found a relationship between identification levels with the team and child abuse. 169

Bu çalışmada, hipoksik özellikteki Sualtı Ragbi maçının, antiaterosklerotik özelliği bulunan kan NO düzeyleri üzerine etkileri araştırıldı.Çalışmaya 18-40 yaş (23.4±7.5) arası, antrene sağlıklı 22 erkek Sualtı Ragbi oyuncusu katıldı. Katılımcılardan, akşam yemekten 3-4 saat sonra yapılan bir müsabakanın 10-15 dk öncesi ve sonrasında; venöz kan örnekleri alındı. Kan serum NO, total antioksidan statüsü (TAS), total oksidan statüsü (TOS), oksidatif stres indeksi (OSİ=TOS/TAS), kas hasarı göstergeleri olarak; alanin amino transferaz (ALT), aspartat amino trasferaz (AST), gama glutamil transferaz (GGT), laktat dehidrogenaz (LDH), kreatin kinaz (CK) aktivitesi ölçümleri yapıldı. Ayrıca gönüllülerin genel sağlık durumları hakkında bilgi edinmek amacıyla bazı biyokimyasal parametreler ile dinlenik solunum parametreleri ölçüldü. Bulgular: Kan NO değerleri maç sonrası anlamlı bir değişiklik göstermedi. Ancak, maç sonrası TOS (p=0,000) ve OSİ düzeyleri maç öncesine göre anlamlı olarak düştü. Maç sonrası TAS, CK (p=0,000), LDH (p=0,008), AST (p=0,007) ve WBC (p=0,000) değerleri maç öncesi değerlerine göre anlamlı olarak daha büyük bulundu Maç öncesi NO seviyesi ve maksimal ekspiratuar akım (MEF25) arasında (r=-0.504, p=0.017) anlamlı negatif ilişki bulundu. Ancak, NO ile dinlenik oksijen kullanımı, maksimal istemli ventilasyon, zorlu vital kapasite, pik ekspiratuar akım, kardiyak output ve dip testi (8x25 m) arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. Sonuç; Sualtı Rragbi müsabakasının kan NO düzeyleri üzerine anlamlı bir etkisi bulunmadı. Antrenmanlar sonucu sporcularda oluşan muhtemel potansiyel bir vazodilatör rezervin de sonuçlarda rolü olabilir. Sualtı Ragbi maçının bu sporcularda oksidatif ve atherosklerotik bir risk yaratmadığı söylenebilir. In this study, it was investigated that the effects of hypoxic Underwater Rugby (UWR) on blood levels of blood nitric oxide (NO) which has antiatherosclerotic properties.22 trained male UWR players, with ages between 18 and 40 (23.4±7.5) participated to this study. Venous blood samples were taken 10-15 minute before and after UWR game played 3-4 h after a meal. Haemogram, serum NO, total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS), oxidative stress index (OSİ=TOS/TAS) and alanine aminotransferase (ALT), aspartate aminotransferase (AST), gamma-glutamyltransferase (GGT), lactate dehydrogenase (LDH), creatine kinase (CK) activities were determined. Some biochemical and esting respiratory function test parameters were evaluated.After the game: there was no found a significant difference for blood NO levels. Blood TOS and OSİ levels significantly decreased (p=0,000), whereas TAS (p=0.046), CK (p=0,000), LDH (p=0,008), AST (p=0,007) and WBC (p=0,000) levels significantly increased. It was found significant correlation (r =-0.504, p=0.017) between basal blood NO level and maximal instantaneous forced expiratory flow (MEF25). There were not found significant correlations between basal NO levels and resting oxygen consumption, maximum voluntary ventilation, forced vital capacity, peak expiratory flow value, cardiac output and deep test (8x25m) parameters. Conclusions: UWR game did not show a significant effects on blood NO levels. In these results, it may also be the role of possible potential vasodilator reserve which occured by UWR training. UWR game did not create an oxidative stress and atherosclerotic risk in these athletes. 74

İnsan vücudunun egzersiz sırasındaki termoregülasyonu son yıllarda popüler bir konu haline gelmiştir. Yoğun ve şiddetli egzersiz sırasında vücut iç sıcaklığının (Tiç) en önemli sınırlayıcı faktörlerden biri olduğu bilinmektedir. Egzersiz sırasında Tiç yaklaşık 37,4°C'yi geçtikten sonra deri kan akımının artmasıyla ısı transferi artmaya başlamaktadır. Deri sıcaklığı (Tderi), istirahat durumunda Tiç'in ideal sınırlar içerisinde kalmasını sağlayan en önemli regülatördür. Bu çalışmanın amacı ısıl kamera kullanılarak ölçülen Tderi'nin maksimal oksijen kullanım kapasitesi (VO2maks) testinde ve 20 dakikalık %60VO2maks düzeyine den gelen submaksimal egzersiz (SE) seansları sırasındaki ısıl davranışını incelemektir. Çalışmaya 54±9,9 mL∙dk-1∙kg-1 V ̇O2maks değerine sahip orta düzey antrenmanlı 11 erkek sporcu gönüllü olarak katıldı (22,2±3,7 yaş; 181±6,3cm boy; 73,8±6,9kg ağırlık). Çalışma, sıcaklık ve bağıl nemin kontrol edilebildiği, kademeli taze hava beslemesinin sağlandığı bir iklimlendirme odasında bisiklet ergometresi kullanılarak gerçekleştirildi. Katılımcıların SE sırasında Tderi değişimlerinin ilişkili olduğunu gösterdi (p≤0.05). SE ve VO2maks testi seansının sekizinci dakikası civarına kadar Tderi değerleri tedrici olarak azaldı (p≤0.05). Sekizinci dakikadan itibaren SE sonuna kadar Tderi sürekli olarak tüm katılımcılarda arttı (p≤0.05). SE'de VO2maks testine oranla ısıl düzenlenmenin daha başarılı olduğu gösterildi (p>0.05). Tiç'te her iki egzersiz seansında da, tüm ölçüm basamağında anlamlı düzeyde artışlar gözlemlendi (p≤0.05). Sonuç olarak, bu çalışma, Tderi'nin egzersiz boyunca takip edilmesi gereken bir parametre olduğunu ortaya koymaktadır. Thermoregulation of human body during exercises has recently become a popular issue. It is known that during high intensity exercises, human core temperature (Tcore) is one of the most important limiting factors. During exercise, when the Tcore reaches ~37.4°C, heat transfer starts to increase as a result of the rise in skin blood flow. Skin temperature (Tskin) is a regulator that provides Tcore to maintain within the ideal limits. The aim of this study was to examine thermal behavior of Tskin by using a thermal camera, during maximal oxygen uptake (VO2max) test and 20 minutes submaximal exercise corresponding to %60VO2max level. 11 moderately trained male athletes (V ̇O2max 54±9.9mL∙min-1∙kg-1) have volunteered to the study (22.2±3.7 age; 181±6.3cm height; 73.8±6.9 kg weight). Study protocol has carried out by using a cycle ergometer in climatic chamber which gradually provides fresh air supply and ability to control the temperature and relative humidity. It is showed that there is a relation in Tskin changes of the participants in submaximal exercises (p≤0.05). It was observed that lowest Tskin values revealed at 8th minute in both submaximal exercise and VO2max tests (p≤0.05), and gradually increased throughout submaximal exercise (p≤0.05). Also, it is showed that thermoregulation is better in submaximal exercise (p>0.05). While, Tcore continuously increased throughout submaximal exercise and VO2max tests (p≤0.05). In conclusion, results were showed that Tskin is an important parameter should be monitored throughout exercise. 92

Amaç: Bu tezin temel amacı; antrene futbolcularda oyunun son periyodunda gözlenen şut ve sprint performansındaki muhtemel düşmede tükürük beta endorfin, düzeyleri ve laktat eliminasyonunun etkilerini araştırmak, bununla beraber tükürük kortizol ve testesteron düzeylerinin de oyun esnasındaki değişimlerini ve belirtilen performans parametreleri ile ilişkilerini araştırmaktı. Gereç ve Yöntem: Araştırma grubu, amatör süper ligde oynayan toplam 16 futbolcudan (yaş: 75,21 ± 6,96, boy: 177,43 ± 5,46 cm, vücut ağırlığı: 23,75 ± 3,47 kg) oluştu. En az 2 gün aralıklar ile yo-yo aralıklı toparlanma testi (seviye 1) ve futbol müsabakası uygulandı. Yo-yo testi sonrası, müsabaka öncesi ve sonrasında sprint ve şut performans testleri yapıldı. Sprint sonrası atılan ş ut ların hızları ' Bushnell Speedster II Spor ts Radar Gun' cihazı ile belirlendi. Müsabaka öncesi (ısınma sonrası, IS), devre arası (DA), maç sonrası (MS) ve yo-yo testi sonrasında alınan parmak ucu kan örneklerinden laktat ve glukoz, tükürük örneklerinden; P- endorfin, testesteron (T), kortizol (K) düzeyleri ELİSA (enzim bağlantılı immüne sorbent assay) yöntemi ile belirlendi. T/K oranları hesaplandı. Ayrıca laktat eliminasyon testi (LET) sonrasında maksimal laktat (MLA) ve laktat eliminasyon hızı (LEH) saptandı. Testler sonrası algılanan zorluk derecesi (RPE) Borg skalası kullanılarak belirlendi. Verilerin analizinde SPSS 18.0 istatistik programı kullanıldı, anlamlılık değeri olarak p

Güncel literatürde standart kademeli egzersiz testlerinde kalp kasının iskelet kaslarından önce iskemik duruma düştüğü ve oksijen kullanım düzeyinin VO2maks'a ulaşmadan, altında bir yerde zirve yaptığı speküle edilmektedir. Bu bilgi standart laboratuar uygulamalarının tekrar sorgulanması gerektiği fikrini akla getirmiştir. Bu çalışmanın amacı, VO2maks'a etkili olduğu bilinen ergometre türü, test süresi, başlangıç yükü, doğrulama testleri, VO2 kinetikleri ve plato (VO2'de 0.05). Tüm sürelere ait DT'lerin %93'ünde VO2'de plato saptanırken, KMT'ler için bu oran daha düşüktü (p≤0.05). Bu çalışmada VO2maks'ı göstermede en uygun sürenin 6. dakikada bitkinlik odaklı yöntemler olduğu ve DT'lerin mutlaka uygulanması gerektiği ortaya konuldu. Ayrıca, platonun bir sonlandırma kriteri olarak değil testlerin uygunluğunu göstermede güvenilir bir parametre olarak kullanılabileceği ortaya kondu. Ek olarak, eliptik bisikletin VO2maks'ı göstermede daha etkili bir ergometre alternatifi olabileceği gösterildi. It is speculated that myocard suffer from anaerobiosis before skeletal muscles during a standard graded exercise tests (GXT), and therefore, VO2 gives a peak before reach the real VO2max. This knowledge reminds that standard laboratory applications should be re-examined. The purpose of this study was to examine test modality, test duration, initial loading, verification phase, V ̇O2 kinetics and plateau (0.05), except GXT6s (p≤0.05). 97% of VPs belonging to all exhaustion durations showed a plateau, while those rates were smaller in GXTs (p≤0.05). In conclusion, it is showed that optimum duration to exhaustion is six minutes, and VPs' should use for showing acceptability of V ̇O2max tests. Moreover, it was shown that plateau in VO2 was not able to be used as primary test termination criteria for the GXT or VP only for verifying the tests' acceptability and elliptical trainers are more affected when compare to cycle ergometers, to reveal VO2max. 77

Amaç: Nitrik oksit (NO) vazodilatör, antioksidan ve metabolik regülatör özelliklere sahip bir gazdır. Bir voleybol maçının kan nitrik oksit düzeyleri üzerine etkileri belirsizdir. Bu çalışmada bir voleybol maçının kan NO düzeyleri ile fizyolojik ve oksidatif stres belirteçleri üzerine etkileri araştırıldı.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 16-22 yaş arasında, sağlıklı, 12 antrenmanlı bayan voleybolcu ile 12 sedanter bayan katıldı. Gönüllülerin fiziksel ve fizyolojik (anaerobik güç testleri, Yoyo aralıklı toparlanma testi, laktat eliminasyon hızı) ölçümleri yapıldı. Her grubun kendi arasında yaptığı voleybol maçları öncesi ve sonrasında alınan venöz kandan serum (NO) düzeyleri ve kreatin kinaz (CK), laktat dehidrogenaz (LDH), alanin amino transferaz, aspartat amino transferaz aktiviteleri, maçlar esnasında kalp atım hızları (KAH), parmak ucu kan laktat düzeyleri ve egzersizin algılanan zorluk düzeyi (EAZD) belirlendi. Ayrıca total oksidan statüsü (TOS) ve total antioksidan statüsü (TAS), glutatyon peroksidaz, albumin ve ürik asit düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Egzersiz grubunun, kontrollerden farklı olarak, NO ve albumin düzeyleri maç öncesine göre anlamlı olarak daha yüksekti. Sporcuların maç sırasında ölçülen HR, laktat ve EAZD değerleri sedanterlerinkinden anlamlı olarak daha düşüktü. Voleybol maçları sonrasında; TAS, CK, LDH düzeyleri her iki grupta bazal değerine göre anlamlı olarak arttı. Her iki grupta da kan nitrik oksit düzeyleri ile fizyolojik test sonuçları arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı.Sonuç: Voleybol maçlarının, hem sporcu hem de kontrol grubunda orta düzeyde fizyolojik ve oksidatif stres yaratmasına rağmen; sadece sporcu grubunda kan NO düzeylerini anlamlı olarak arttırmasında, sporcuların kronik antrenman adaptasyonları sonucu oluşan ve maç esnasında tetiklenebilen yüksek bir vazodilatör ve antioksidan kapasiteye sahip olmasının rolü olabilir. Kan NO düzeylerinin voleybol performans parametreleri ve laktat eliminasyonu ile ilişkinin bulunmaması voleybolun anaerobik doğası ile ilişkili olabilir.Anahtar Kelimeler: Voleybol, Nitrik oksit, Oksidatif stres; Fizyolojik stres, Laktat eliminasyonu. Nitric oxide (NO) is important for both metabolic, vasodilator and anti-oxidative regulation during the exercise. The aim of this study was to investigate the effects of a volleyball match on serum NO levels, physiological and oxidative stress markers.Healthy trained volleyball players, as study group (n=12) and control group (n=12), aged 16-22 years old, participated in the study. Anaerobic and aerobic performance abilities were determined by spike-block jump and agility T-test, and Yoyo IR1 test. Heart rate (HR), lactate (LA), rate of percieved exertion (RPE) were measured during volleyball matches performed by player and control groups separately. Serum NO levels (as total nitrite), creatine kinase (CK), lactate dehydrogenase (LDH), alanin amino transferase, aspartat amino transferase (AST) activities, total oxidant status (TOS), total antioxidant status (TAS), erythrocyte glutation peroxidase (GPx), albumin and uric acid levels were evaluated from venous blood samples taken before and immediately following matches. HR, LA and RPE values measured from player group's match were significantly lower than those of the controls. Post-match CK, LDH, TAS and AST levels were significantly higher than basal values for both players (p≤.05) and controls (p≤.01). However, NO and albumine were only higher in player group (p≤.05).In conclusion, volleyball matches revealed moderate physiological and oxidative stress in both groups. Increase in blood NO levels of volleyball players may be closely related with a higher vasolidator and antioxidant capacity based on training adaptation. Additionally, blood NO levels do not have a relationship with performance parameters may be due to the anaerobic nature of volleyball.Key Words: Volleyball, nitric oxide, oxidative stress, physiological stress, lactate elimination 70

Amaç: Çalışma; rüzgâr sörfü sporunun dönüş ve seyir aşamasında hareket dinamiğinin anlaşılması ve 8 haftalık kuvvet antrenmanlarının sörf performansına etkisini belirlemek için planlandı.Yöntem: Çalışma, haftalık sörf antrenman saati 8'in üzerinde olan 13 uluslararası düzeydeki Türk sörfçüyle gerçekleştirildi. Performansın belirlenmesi amacıyla bir sörf yarışması düzenlendi. Bu yarışmadan elde edilen sıralama derecelerine göre sörfçüler; uygulama grubu ( n=8) ve kontrol (n=5) grubu olarak adlandırılan iki gruba ayrıldı. Kontrol grubu kendi sörf antrenmanlarına devam ederken, uygulama grubu hem kuvvet antrenmanlarına hem de sörf antrenmanlarına devam etti. EMG ölçümleri kuvvet antrenmanlarından önce yapılarak, olası aktif kas grupları belirlenmeye çalışıldı. Bu doğrultuda oluşturulan, 4 hafta maksimal kuvvet + 4 hafta kassal dayanıklılık antrenmanları uygulandı. Antrenman öncesinde ve sonrasında 4 temel hareketteki ( Bench Press, Deadlift, Squat, Pull Down) 6 TM'ler kayıt altına alındı ve sörf performansına etki düzeyleri incelendi.Bulgular: Rüzgâr sörfü sporunda seyir ve dönüş sırasında en aktif olarak çalışan kas grupları M.Rectus Femoris ve M.Biceps Brachii olarak belirlendi.Sörf antrenmanları ile beraber yapılan 8 haftalık kuvvet antrenmanları bağıl kuvveti ve 6 tekrar maksimal kuvveti arttırmaktadır. (p

Bu çalışmanın amacı; elit sutopu oyuncularının, alt ve üst ekstremitelerin (makaslı şut) birlikte ve sadece üst ekstremitelerin (makassız şut) ürettikleri izokinetik kuvvetlerin şut hızı ile olan ilişkilerini incelemektir. Çalışmaya 15-33 yaş arası, Türkiye Profesyonel Sutopu 1.Liginde yer alan spor kulübünün 18 elit erkek sutopu oyuncusu gönüllü olarak katıldı. Deneklerin fiziksel özellikleri ve antropometrik ölçümleri (çap, çevre ve deri kıvrım kalınlıkları) alındı. 5 ayrı eklem hareketinde (gövde fleksiyon-ekstansiyon, omuz fleksiyon-ekstansiyon, diz fleksiyon-ekstansiyon, kalça abdüksiyon-addüksiyon, kalça fleksiyon-ekstansiyon) izokinetik kuvvet ölçümleri yapıldı. İki ayrı şut atışı protokolünde (makaslı şut, makassız şut), 2., 3., 4., 6. (ters) ve 6.(kepçe) bölgelerinden atılan şutların hızları kaydedildi. Verilerin analizinde SPSS 15.0 istatistik programı kullanıldı, anlamlılık değeri olarak p0.05).Bölgelere göre 2. bölgede, makaslı şut hızları ile izokinetik kas kuvvetleri arasındaki ilişkiye bakıldığında; gövde fleksiyon (r=0.52), omuz ekstansiyon (r=0.56), sol kalça abdüksiyon (r=0.53), sol diz fleksiyon (r=0.51) arasında p0.05).In terms of shooting positions, 2nd position when the relationship between the velocity of with leg movement shoot and isokinetic muscle strength was considered, trunk flexion (r=0.52), shoulder extension (r=0.56), left hip abduction (r=0.53), left knee flexion (r=0.51) as relevant p

ÖZET13-15 YAŞ ARASI GÖRME ENGELLİ SPORCULARIN STRES VE SALDIRGANLIK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİBu çalışmanın amacı 13-15 yaş arası spor yapan ve yapmayan görme engelli bireylerin stres ve saldırganlık düzeylerinin incelenmesidir.Araştırmanın örneklemini, İzmir ilinde spor yapan 50 bayan ve erkek görme engelli bireyler ile spor yapmayan 50 bayan ve erkek görme engelli bireyler gönüllü olarak katılmıştır.Çalışmada, gönüllülere demografik bilgiler, stres ve saldırganlık anketleri uygulanmıştır. Elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS 18.00 adlı paket program kullanılarak kayıt edilmiştir. Araştırmanın hipotezlerini test etmek amacıyla, t testi, Korelasyon Analizi, Betimsel İstatistik uygulanmıştır.Cinsiyete göre, bayan ve erkek görme engelli bireylerin stres düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunurken; saldırganlığın ölçeğinin alt boyutlarından yıkıcı saldırganlık, atılganlık, edilgenlik düzeyleri arasında anlamlı bir farkın olmadığı görülmüştür. Spor yapan ve yapmayan bireyler karşılaşırıldığında saldırganlık ölçeğinin alt boyutlarından yıkıcı saldırganlık, atılganlık, edilgenlik düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunurken; stres düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.Bunun yanında saldırganlık ölçeğinin alt boyutları ile stres ölçeği arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir.(*P

Elit sporda doping kullanımına dair söylentiler antik çağlara kadar gitmektedir. Geçtiğimiz yüzyılda fizyoloji ve ilaç bilimindeki gelişmeler, atletlerin performanslarını arttırmak amacıyla dopinge başvurmalarını yaygın bir şekilde arttırmıştır. Birçok atletin ölümüyle sonuçlanan skandallara ve etik sorunlara rağmen bu sorun hala çözüme kavuşmamıştır. Aksine, doping uygulamaları gittikçe kök salmaktadır. Bir tarafta dopingi kontrol etme çabaları, diğer tarafta yeni doping teknolojilerine başvurma çılgınlığı adeta bir doping savaşı halini andırmaktadır. Doping uygulamalarını yok etmeye katkıda bulunacağına, iki taraf arasındaki bu gerilim daha gelişmiş yöntemleri ortaya çıkarmaktadır. Bunların sonuncusu ve en gelişmiş olanı gen dopingidir.Bu çalışmanın amacı, bu yeni doping çeşidinin elit sporda yol açacağı sorunlara spor etiği açısından dikkat çekmektir. Bu amaçla öncelikle, genel olarak spordaki doping sorunu ele alınmıştır. Arkasından genetik mühendisliğinin atletler üzerindeki muhtemel uygulama alanları riskleriyle beraber anlatılmıştır. Son olarak da, gen dopingiyle beraber yarışmanın ne hale geleceği ve hangi kesimlere zarar vereceği diyalektik yöntem ile tartışılmıştır.İncelemenin sonunda elde edilen sonuçlar şöyledir: Genetik mühendisliği henüz gelişmemiş bir alandır. Bu yüzden gen dopingine başvuracak atletler kanser veya bağışıklık sisteminin çökmesi gibi ağır zararlar göreceklerdir. Bununla beraber, bu pahalı teknolojiye çoğunlukla zenginler erişecektir. Bu da adil rekabeti ortadan kaldıracaktır. Aynı zamanda gen dopingini dini inancı uyarınca kullanmak istemeyen atletler de kendilerini yarışmadan dışlanmış hissedeceklerdir.Sonuç olarak, hem adil rekabet adına hem de atletlerin sağlığı adına elit sporda gen dopinginin yasaklanması ve bu sorunla mücadele edilmesi gerekmektedir. Ancak, bu mücadele her bir atletin omuzlarına yükleyeceğimiz ahlaki sorumluluklarla değil, spor kültürünü oluşturan tüm aktörlerin ortak çabasıyla mümkün görünmektedir. Records of doping in elite sports hark back to ancient times. Discoveries in the fields of physiology and pharmacology over the past 100 years have accelerated the wide-spread use of doping by individual athletes as a means of performance enhancement in their sport. Despite the scandals that resulted in the deaths of many athletes and the ethical questions with it, this issue is still unsolved. Rather than being eliminated, the practice of doping appears to have shifted deeper underground. The ongoing efforts to effectively police doping, on the one hand, and the hunt for new evasive doping technologies, on the other hand, may be described as the doping war. Rather than contribute to the eradication of doping practices, the rising tension between the two warring sides has championed greater sophistication in methods of doping. The latest and the most sophisticated one is called gene doping.The aim of this study is to call attention to the problems of this latest doping method in elite sports in the context of ethics in sports. To that end, first of all, the general doping issue has been considered. Secondly, the possible applications of genetic engineering on athletes have been described with their possible risks. Finally, the prospect of competition, and the parties who may be damaged with gene doping have been discussed by the dialectical method.The main results that have been drawn from this study can be summarized as follows: Genetic engineering is still immature. Therefore, the athletes resorting gene doping may be badly harmed by cancer or immune system disorders. In addition, mostly, rich people will have an opportunity to use this expensive technology. This will terminate the fair competition. Other than that, the athletes who would refuse using gene doping in accordance with their religious beliefs may feel excluded at the outset from the competition.As a result, gene doping should be prohibited for the sake of both a good competition and the health of the athletes, and we should keep struggling against it. However, this problem can not be solved by appealing to the moral sense of each single athlete. It can be solved by a common effort of whole actors in sports culture. 115

Dans eğitiminin eklem pozisyonunu algılama düzeylerine etkisi.Bu çalışma, eklem pozisyonunu algılama düzeyinin, dans eğitimi, cinsiyet, yaş, üst ve alt ekstremite ve dominant kol-bacak ilişkisini araştırmak amacı ile yapılmıştır. Bu amaç için, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Devlet Opera ve Balesi ve İzmir Devlet Opera ve Balesi bünyesinde dans eden 36 dansçı ve yaş ile cinsiyet açısından dansçı grubu ile uyumlu, öncesinde dans veya spesifik bir spor eğitimi almamış, 36 sağlıklı bireyden oluşan kontrol grubu kullanılmıştır. Dansçı grubundaki bireylerin 21i (% 58) kadın, 15i (% 42) erkek olup, yaş ortalamaları 30,1 ±5 yıldır. Kontrol grubundaki bireylerin 21i (% 58) kadın, 15i (% 42) erkek olup, yaş ortalamaları 25,86 ±4,7 yıldır.Çalışmaya katılan bireylere önce, dans ve spor geçmişlerini sorgulayan bir anket formu verilmiştir. Daha sonra her bir katılımcının test protokolüne uygun olarak sağ ve sol ayakları ile birer deneme yapmaları istenmiştir. Ölçüm için kullanılan hareketler balede karşılığı olan, eğitimini düzenli olarak devam ettirdiği hareketlerden seçilmiştir. Bu hareketler sıralı olarak sol kol fleksiyon (1. Pozisyon) ve abdüksiyon (2. Pozisyon), sağ kol fleksiyon (1. Pozisyon) ve abdüksiyon (2. Pozisyon), sol bacak fleksiyon (Battement Jetté) ve abdüksiyon (Battement Jetté), sağ bacak fleksiyon (Battement Jetté) ve abdüksiyon (Battement Jetté) şeklinde planlanmıştır. Eklem pozisyonu algılama ölçümleri, Acumar Digital Inclinometer (Lafayette Instrument Company, ABD) marka eğimölçer cihazı kullanılarak yapılmıştır.93Omuz ekleminde sağ ve sol için, fleksiyon 50º, abdüksiyon 50º dereceler sırayla yaptırılmış ve her hareket altışar kez tekrar edilip her tekrardan önce ve sonra ölçümün hassasiyeti nedeni ile beşer saniye beklenmiştir. Kalça ekleminde sağ ve sol için, fleksiyon 55º, abdüksiyon 70º dereceler sırayla yaptırılmış ve her hareket altışar kez tekrar edilip her tekrardan önce ve sonra ölçümün hassasiyeti nedeni ile beşer saniye bekletilmiştir. Her harekette ilk ölçümler sırasında ölçümün hatasızlığının belirlenmesi için aynı zamanda Gollehon Extendable Goniometer (Lafayette Instrument Company, USA) marka açıölçer ile de ölçüm yapılmıştır.Dansçı grubunda kontrol grubuna göre eklem pozisyonunu algılama düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p0,05). Dansçılarda, dans yaşı ile hareketlerdeki ortalama mutlak sapma (OMS) değerleri arasında, sol kalça abdüksiyon OMS değerleri (p0,05). Sonuç olarak, dans eğitiminin eklem pozisyon algısını artırdığı şüphesizdir. Dans eğitiminde dansçıya kazandırılması hedeflenen kas kuvveti, kas elastikiyeti parametrelerinin yanı sıra, eklem pozisyon algısının da önemli bir parametre olduğu, bu parametrenin değişimi ile ortaya çıkacak bulguların dikkate alınması gerektiği ortaya konulmuştur.94Bu sonuç da dans eğitiminde propriyoseptif değerlendirmenin önemini vurgulamaktadır. Eklem pozisyon algısının değerlendirilmesinde kullanılacak yöntemlerin standardizasyonu, bu konu ile ilgili bundan sonraki çalışmalara ışık tutacaktır. Bununla ilişkili olarak, propriyoseptif eğitimin dans eğitiminde önemi artmaktadır. Propriyoseptif eğitimin, dans eğitiminde yerini alması dansçıların başarı oranını yükseltecektir. Bunun için, eklem pozisyon algısını değerlendirerek yapılan propriyoseptif eğitimin spordaki etkilerini araştıran randomize kontrollü ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Propriyosepsiyon, dans, dans eğitimi, eklem pozisyon algısı, The Effect of Dance Education on the Level of Joint Position SenseThe aim of this stud was to investigate the correlation between the joint position sense and dance training, gender, age, upper and lower extremity and dominant arm and leg. The study group consisted of 36 dancers who worked in the Turkish Ministry of Culture and tourism Ankara State Opera and Ballet and İzmir State Opera and Ballet and 36 age- and sex-matched controls who had not received any dance or sports training. The dancer group comprised 21 (58%) female and 15 (42%) male dancers (mean age 30.1 ±5 years) and the control group comprised 21 (58%) female and 15 (42%) male individuals (mean age 25.86 ±4.7 years).The participants completed a questionnaire including questions on the dance and sports history of the individual. Then the participants were asked to practice with their right and left feet according to the test protocol. The movements to be used for measurements were selected among those used in the routine practice of the dancers, which were left arm flexion (1st position) and abduction (2nd position), right arm flexion (1st position) and abduction (2nd position), left leg flexion (Battement Jetté) and abduction (Battement Jetté) and right leg flexion (Battement Jetté) and abduction (Battement Jetté) respectively. Acumar Digital Inclinometer (Lafayette Instrument Company, ABD) was used for Joint position sense measurements.For the shoulder joint, the participant was asked to do flexion 50º and abduction 50º respectively and to repeat each movement six times with five-second intervals for the accuracy of the measurement. For the hip joint, the participant was asked to do flexion 55º and abduction 70º respectively and to repeat each movement six times with five-second intervals for the accuracy of the measurement. For each96movement, a second measurement was done with Gollehon Extendable Goniometer (Lafayette Instrument Company, USA) to validate the accuracy of the measurement.The level of joint position sense was significantly higher in the dancer group compared to the control group (p0.05). In the dancer group, there was no correlation between age and mean absolute deviation (MAD) values except for the left hip abduction MAD levels (p0.05). In conclusion, dance training increases joint position sense. Joint position sense seems to be as important as muscle strength and muscle elasticity, which are major parameters of dance training and the signs that result with the change in this parameter should be considered.The results of this study suggest that proprioceptive assessment is important in dance training. Standardization of methods to be used in the measurement of joint position sense will facilitate the interpretation of future studies. In this concept, the significance of proprioceptive training in dance training is enhanced. Inclusion of proprioceptive training in dance training will increase the success rate of dancers. Thus, further randomized controlled studies are required to investigate the effect of proprioceptive training by assessing the joint position sense.Key words: Proprioception, dance, dance training, joint position sense 121

Bu araştırmanın amacı, beden eğitimi derslerinde kullanılan problem çözme yönteminin öğrencilerin problem çözme becerileri üzerine etkisinin incelenmesi ve öğrencilerin üstbilişsel farkındalık düzeyleriyle olan ilişkisinin ayrıntılı olarak karşılaştırılmasıdır.Çalışmada Problem Çözme Envanteri ve Üstbilişsel Farkındalık Envanteri olmak üzere iki farklı ölçekten yararlanılmıştır. Çalışma, aynı okulun 9. sınıfında öğrenim gören 79 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, yansız atama tekniği ile oluşturulmuş kontrol ve deney gruplarının yer aldığı deneysel desen kullanılmıştır.Her iki grubunda incelendiği ön test ve son test karşılaştırmalı analizlerde, deney grubunun, problem çözme becerilerinde anlamlı farkın oluştuğu belirlenmiştir. Bununla beraber cinsiyet değişkeninin problem çözme becerilerine ilişkin gelişim üzerinde anlamlı bir fark yaratmadığı belirlenmiştir. Uygulanan yapısal eşitlik modellemesi, problem çözme becerileri ve üstbilişsel farkındalık düzeyleri arasında kabul edilebilir bir uyumun olduğunu ortaya koymaktadır. Kanonik korelasyon analizi sonucunda, deney grubuna ilişkin bir anlamlı fonksiyon oluştuğu belirlenmiştir. Bu fonksiyon kapsamında, üstbilişsel farkındalık alt boyutlarından hata ayıklama ön plana çıkarken, problem çözme becerileri alt boyutlarından değerlendirmeci yaklaşım ön plana çıkmaktadır.Sonuç olarak öğrencinin merkeze çekildiği problem çözme yöntemiyle uygulanan beden eğitimi derslerinin, klasik yöntemle düzenlenen derslere oranla, öğrencilerin problem çözme becerileri gelişiminde anlamlı oranda etkili olduğu görülmüştür. Beden eğitimi derslerinde problem çözme yönteminin kullanılması, öğrencilerin üstbilişsel farkındalık düzeylerinin gelişimine katkıda bulunacaktır. The purpose of this study was to investigate the effect of problem solving method which has been used in physical education classes on problem solving abilities and to compare its relationship with the meta-cognitive awareness levels of students.Problem Solving Inventory (PSI) and Meta-cognitive Awareness Inventory (MAI) have been used in this study. 79 students participated in this study. Experimental design composed of control and experimental groups determined by the technique of assigning neutral has been used.There was a significant meaningful difference determined in pre test and post test results of the experimental groups problem solving abilities On the other hand this difference was not significant for the control group. Besides, gender variable was not create a meaningful difference on the improvement of problem solving abilities. Structural equation modeling showed an acceptable fit between the problem solving method and meta-cognitive awareness levels. There was a significant one canonical correlation found for the experimental group but not for the control group. In this meaningful function the meta-cognitive awareness sub-dimension debugging stood out while the monitoring, the sub-dimension of problem solving abilities stood out.In consequence it has seen that student centered physical education classes where the problem solving method used was more effective than the classes organized according to the classical methods for the improvement of problem solving abilities of students. Using problem solving methods in physical education classes will be beneficial for to improve the meta-cognitive awareness levels of students. 143

Bu araştırmanın amacı, aktif spor turistlerinin güdüsel yönelim, hizmet kalitesi, memnuniyet düzeyleri ve davranışsal niyetleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışmamızda Boş Zaman Motivasyonu (BZM) envanterinin Türk popülâsyonuna uygun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu bulunmuştur. Spor Turizmi Kalitesi Ölçeği'nin 1. derece ve 2. derece maddelerinin % 27'lik alt ve üst gruplar madde analizi sonucunda maddelerin aldıkları t değerleri incelenmiştir. Daha sonra elde edilen alt boyutların iç tutarlık katsayıları hesaplanmıştır. Son halini alan ölçek, yapısal geçerlik açısından incelenmek üzere doğrulayıcı faktör analizine (DFA) tabi tutulmuştur. Bu sonuçlar Spor Turizmi Hizmet Kalitesi Ölçeği'ne ait 1. ve 2. Derece alt boyutlarına ilişkin yapının geçerli ve güvenilir olduğunu ortaya koymaktadır. Güvenilir ve geçerlilikleri ispatlanan ölçüm araçlarına ait alt boyutlardan oluşturulan yapı, yapısal eşitlik modellemesi ile test edilmiştir. Bu bağlamda, çalışmada elde edilen Ki-kare uyum testi sonuçları ve uyum indekslerinden elde edilen değerler, verinin modele iyi uyum gösterdiğini kanıtlamaktadırYapıyı oluşturan alt boyutların birbirleri arasındaki ilişki kümeleri incelendiğinde; aktif spor turistlerinin, boş zaman motivasyonu ile hizmet kalitesi algıları ve geri dönüş niyetleri algıları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Çalışmamızda aktif spor turistlerinin boş zaman motivasyonu düzeyleri ile memnuniyet düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmamıza göre aktif spor turistlerinin spor turizmi hizmet kalitesi algıları ile memnuniyet düzeyleri arasında, aktif spor turistlerinin spor turizmi hizmet kalitesi algıları ile geri dönüş niyetleri arasında, aktif spor turistlerinin memnuniyet düzeyleri ile geri dönüş niyetleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. The objective of this study is to assess the relationship among motivational orientation, service quality, satisfaction levels and behavioral intentions of active sports tourists. It has been found out in our study that the Leisure Time Motivation (LTM) inventory is a valid and reliable measurement instrument which is also applicable in Turkish population. As a result of the 27% sub and super group item analyses of the first and the second level items of Sports Tourism Quality Scale the t values of the items were observed. Then, inner consistency coefficient was calculated. In its final form, the scale was put through the confirmatory factor analysis in order to examine it in terms of structural validity. These results show that the structure concerning the first and the second level sub-dimensions of Sports Tourism Quality Scale is valid and reliable. The structure formed by sub-dimensions of measurement scales which were proved to be reliable and valid was tested by structural equality modeling. In this respect, the values obtained from the fit indexes and the results of chi-square fit test obtained in the study prove that the data conforms well with the model.When relationship sets between the sub-dimensions composing the structure were analyzed, no significant relation was found between the perceptions of leisure time motivation and service quality of active sport tourists and their intentions to come back. In our study, it has been found out that there is a significant relation between the leisure time motivation levels of active sports tourists and their satisfaction levels. According to the findings of our study, there is a significant relation between the perceptions sports service quality in sports tourism of active sports tourists and their satisfaction levels; between the perceptions of service quality in sports tourism of active sports tourists and their intentions to come back; and between the satisfaction levels of active sports tourists and their intentions to come back. 116

Amaç: Bu çalışma, antrenmanlar ve müsabakalar öncesinde uygulanan ısınma safhasında kullanılması gereken en uygun germe yönteminin belirlenmesi amacı ile yapıldı.Yöntem: Çalışmaya üniversiteli 100 erkek sporcu (yaş=22,8±3,4; boy=1,79±0,1cm; kilo=76,9±11,1 kg; spor yaşı=10,3±4,1; BMI=23,7±2,5) gönüllü olarak katıldı. Uygulama; Dinamik ısınma (DI), balistik germe (BG), Progresif Nöromuskuler Fasilitasyon + balistik germe (PNF+BG) ve PNF+statik germe (PNF+SG) olarak dört ana bölümden oluştu. Her gönüllü için tüm protokol tek günde tamamlandı. Tüm germe uygulamalarında sırt ekstansörleri, gluteus maksimus ve hamstring kas grupları tek germe drili ile gerdirildi. Her germe bilateral olarak 4 set uygulandı. Balistik uygulamada germe 5 sn.'ye süre ile gerçekleştirildi. PNF+BG uygulamada, PNF tekniğinin ardından 5 sn.'lik balistik germe yapıldı. PNF+statik uygulamada ise PNF tekniğinin ardından 30 sn süre ile statik germe yapıldı. Isınma ve germe uygulamaları sonrasında dikey sıçrama performansları Kollar Salınımda Dikey Sıçrama (KSDS) ile değerlendirildi. Denekler esnekliklerine ve ısınma sonrasındaki başlangıç dikey sıçrama performanslarına göre kendi içlerinde gruplandırıldılar. Verilerin analizinde ANOVA, tekrarlayan ölçümler analizi kullanılıp anlamlılık değeri p

Bu araştırmada düzenli fiziksel aktivitenin, ilköğretim öğrencilerinin okula yabancılaşma ve yalnızlık düzeyleri üzerindeki etkilerinin belirlenmesine çalışılmıştır.Bu genel amaç çerçevesinde çalışmada, cinsiyet, ebeveynlerin eğitim ve çalışma durumu, ailenin ekonomik durumu, kardeş sayısı, eğitim alınan sınıf mevcudu gibi kişisel değişkenlerin öğrencilerin okula yabancılaşma, yalnızlık düzeyleri üzerindeki etkileri de ele alınmıştır.Araştırmada öntest-sontest kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın deney grubu uygulamaları, Aydın Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün düzenlediği ?Yıl Boyu Spor Okulları Projesi? kapsamında sekiz hafta boyunca ikişer saatlik seanslar halinde haftada üç kez yapılan spor okullarına düzenli biçimde katılmayı gönüllü olarak kabul eden 74 ilköğretim öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Kontrol grubu uygulamaları ise Aydın İl Milli Eğitim merkez ilköğretim okullarında öğrenimine devam eden sekiz hafta boyunca düzenli fiziksel aktivite yapmayan, gönüllü, 72 ilköğretim öğrencisi üzerinde yürütülmüştür.Araştırmada Ashler ve Wheller tarafından geliştirilen ve Kaya (2005) tarafından dilimize uyarlanan Çocuklar İçin Yalnızlık Ölçeği ve Çiftçi (2009) tarafından geliştirilen Öğrenci Yabancılaşma Ölçeği ile araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu veri toplama aracı olarak kullanılmıştır.Araştırma verilerinin istatistiksel analizinde SPSS 17.00 İstatistik Paket Programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde aritmetik ortalama, standart sapma betimsel istatistikleri; bağımsız grupların karşılaştırılmasında bağımsız gruplar t-testi; regresyon, ilişkisiz örneklemler için tek faktörlü Anova; tekrarlı ölçümler için iki faktörlü Anova ve basit korelasyon istatistik teknikleri kullanılmıştır.Araştırma sonucunda düzenli fiziksel aktivitenin ilköğretim öğrencilerinin okula yabancılaşma ve yalnızlık düzeylerini azaltan bir olumlu etki yarattığı, bu etkinin hem kız hem de erkek denekler için söz konusu olduğu belirlenmiştir.Araştırma da ayrıca öğrencilerin okula yabancılaşma düzeylerinin anne eğitim durumuna kardeş sayısına, eğitime devam edilen sınıf mevcuduna göre; yalnızlık düzeylerinin ise baba eğitim durumuna, baba çalışma durumuna, ailenin ekonomik durumuna göre değiştiği bulunmuştur.Anahtar Kelimeler: Fiziksel Aktivite, Yabancılaşma, Yalnızlık . The purpose of this study is to determine the effect of regular physical activities on primary school students? level of alienation from school and loneliness.Within the framework of this general purpose, the study deals with the effects of such personal variables as gender, educational and working status of parents, economic status of parents, the number of siblings and the number of students in the classroom on students? level of alienation from school and loneliness.The study was based on experimental design with pretest posttest control groups. The experimental group was comprised of 74 primary school students who voluntarily agreed to participate regularly in sport schools in which two-hour lessons are provided three times a week for eight weeks within the scope of The Project of Sport Schools organized by the Provincial Office of Youth and Sports in Aydın. The control group consisted of 72 volunteering students, from the central primary schools under the control of the Office of National Education in Aydın, who were not engaged in regular physical activities for eight weeks.The data collection tools for the study were ?The Loneliness Scale for Children?, developed by Ashler and Wheller and adapted to Turkish by Kaya, ?The Alienation Scale for Students?, composed by Çiftci, and the personal information form designed by the researcher.The data were statistically analyzed through SPSS 17.00. The techniques included arithmetic mean and standard deviation as descriptive statistics; independent samples t-test for comparing independent groups,simple linear regression, one-way Anova for unrelated samples, two-way Anova for repeated measures, and simple correlation statistics .It was concluded that regular physical activities had a diminishing effect on primary school students? ?both male and female- level of alienation from school and loneliness.Furthermore, it was discovered that students? level of alienation from school varied depending on the educational status of their mothers, the number of their siblings and the number of students in their classroom whereas their level of loneliness was affected by the educational status of their fathers and economic status of their parents.Key Words: Physical Activity, Alienation, Loneliness 107

Bu araştırma Egzersizde Davranışsal Düzenlemeler Ölçeği-2' nin geçerliğini ve güvenirliğini test etmek ve egzersizde güdülenme, optimal performans duygu durumu ve sosyal fizik kaygı düzeyini cinsiyet, egzersizde davranış değişim basamağı ve fiziksel aktivite düzeyine göre incelemek amacıyla yapılmıştır.İki kısımdan oluşan bu çalışmanın ilk aşamasında egzersiz ortamlarında Öz-Belirleme Kuramı kapsamında davranışsal düzenleme sürecini ortaya koyan Egzersizde Davranışsal Düzenlemeler Ölçeği-2 (EDDÖ-2)' nin Türkçe formunun üniversite öğrencileri için geçerliği ve güvenirliği test edilmiştir. Çalışmanın ilk aşamasının örneklemini düzenli egzersiz yapan, lisans ve lisansüstü düzeyde öğrenim gören 17-30 yaş aralığında yer alan 149 kadın, 168 erkek olmak üzere toplam 317 öğrenci oluşturmaktadır. Bu aşamada katılımcılara Egzersizde Davranışsal Düzenlemeler Ölçeği-2, Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi ve Egzersiz Davranışı Değişim Basamakları Anketi uygulanmıştır. EDDÖ-2' nin yapı geçerliliği için açımlayıcı faktör analizi yapılmış, kriter geçerliliği için bireylerin bulunduğu egzersizde davranış basamağı ve fiziksel aktivite düzeyine göre egzersiz güdülenmesindeki fark test edilmiş, iç tutarlılığın belirlenmesi için ise Cronbach Alpha katsayısına bakılmıştır. Bu işlemler sonucunda ?Egzersizde Davranışsal Düzenlemeler Ölçeği-2? nin, 4 alt ölçek ve 19 maddeden meydana geldiği ve bu alt ölçeklerin ?İçsel Düzenleme?, ?İçe Yansıtılmış Düzenleme?, ?Dışsal Düzenleme? ve ?Güdülenmeme? şeklinde oluştuğu belirtilmiştir. Alt ölçekler için elde edilen iç tutarlılık katsayıları içsel düzenleme alt ölçeğinde kadınlarda ve erkeklerde 0.58-0.79 arasında bulunmuştur. Bulgular ?Egzersizde Davranışsal Düzenlemeler Ölçeği-2? nin Türkiye'de kullanılabilir geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermiştir.Araştırmanın ikinci aşamasında aynı özelliklerden oluşan, 698 kadın ve 492 erkek katılımcının egzersizde güdülenme, optimal performans duygu durumu ve sosyal fizik kaygı düzeyi cinsiyet, fiziksel aktivite düzeyi ve egzersiz davranış değişim basamağına göre irdelenmiştir. Bu aşamada katılımcılara Egzersizde Davranışsal Düzenlemeler Ölçeği-2, Sürekli Optimal Performans Duygu Durum-2 Ölçeği, Sosyal Fizik Kaygı Envanteri, Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi ve Egzersiz Davranışı Değişim Basamakları Anketi uygulanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistik analizi (ortalama, standart sapma, frekans ve yüzde), çok yönlü faktör analizi (MANOVA), tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Pearson Momentler Çarpım Korelasyon analizi ve kısmi korelasyon analizi yöntemleri kullanılmıştır.Bu çalışmada egzersiz katılımcılarının güdüsel yönelimlerinde cinsiyete göre farklılık bulunmazken; katılımcıların optimal performans duygu durumları ve sosyal fizik kaygı düzeyleri arasında cinsiyete göre fark bulunmuştur. Fiziksel aktivite düzeyine göre kadın ve erkek katılımcıların güdüsel yönelimleri, sürekli optimal performans duygu durumlarında ve erkek katılımcıların sosyal fizik kaygı düzeyleri arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Egzersizde davranış değişim basamağına göre kadın ve erkek katılımcıların güdüsel yönelimleri, optimal performans duygu durumları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Egzersiz katılımcılarının güdüsel yönelim, sosyal fizik kaygı ve optimal performans duygu durumları kavramlarının birbirleriyle ilişkili olduğu gözlenmiştir. Cinsiyet, fiziksel aktivite düzeyi ve egzersizde davranış değişim basamağı değişkenlerinin egzersiz katılımcılarının güdüsel yönelim, sosyal fizik kaygı ve optimal performans duygu durumları kavramlarının birbiriyle ilişkisinde etkili olmadığı bulunmuştur.Sonuç olarak, egzersizde güdülenme, optimal performans duygu durum ve sosyal fizik kaygı düzeyi gibi psikolojik olguların egzersiz davranış değişim basamağı ve fiziksel aktivite düzeyie göre farklılaştığı, bu psikolojik olguların birbirleriyle ilişkili olduğu sonucuna varılmış, gelecekteki araştırmalar ve uygulamalar için önerilerde bulunulmuştur. The purpose of this study was to test the validity and reliability of ?Behavioural Regulations in Exercise Questionnaire-2 (BREQ-2)? and also to examine the motivational orientation in exercise, flow state and social physique anxiety or exercisers with regard to stage of change and physical activity level.This study consists of two phases. In the first phase, the validity and reliability of the ?Behavioural Regulations in Exercise Questionnaire-2 (BREQ-2)? was tested for Turkish university students.The sample of the first phase consists of 149 female and 168 male university students who aged between 17-30 and exercised regularly. BREQ-2, International Physical Activity Questionnaire (IPAQ) and Exercise Stages of Change Questionnaire (ESOCQ) were administered to the participants. For testing factorial validity of BREQ-2, the principal component factor analysis with varimax rotation was conducted. The criterion validity of BREQ-2 was also tested by examining the differences in BREQ-2 subscales in terms of stage of change and physical activity level. The internal consistency of BREQ-2 was tested by Cronbach Alpha. The Principal Component Factor Analysis supported 4 factor structures of BREQ-2 -Intrinsic Regulation, Introjected Regulation, External Motivation and Amotivation. The internal consistency coefficient of subscales were ranged between 0.58-0.79. The findings of first phase indicate that the BREQ-2 is a valid and reliable scale for Turkish university students.In the second phase, the motivational orientation in exercise, flow state and social physique anxiety of 698 female and 492 male were investigated in terms of stage of change and physical activity level. In the second phase, BREQ-2, Dispositional Flow State Scale-2, Social Physique Anxiety Scale, International Physical Activity Questionnaire and Exercise Stages of Change Questionnaire were administered. Data were analyzed by using descriptive statistics, MANOVA, ANOVA, Pearson Product Moment Correlation and Partial Correlation Analysis.Results indicated no significant differences in motivational orientation in exercise between females and males, but revealed significant differences in flow state and social physique anxiety in terms of gender. In addition, results revealed significant differences in flow state and motivational orientation in terms of physical activity level for both males and females. On the other hand, social physique anxiety of males differed with regard to physical activity level but not females. In terms of stage of change, significant differences in motivational orientation and flow state were obtained for both male and female exercisers. However, no significant difference was obtained in social physique anxiety of males and females with regard to stage of change. Correlation analysis showed significant correlations among motivational orientation, flow state and social physique anxiety. For testing possible effects of gender, physical activity level and stage of change on the relationship, partial correlation was conducted. This analysis indicated little effects of these parameters on the relationship among, motivational orientation, flow state and social physique anxiety.In a summary, physical activity level and exercise behavior of individuals have an influence on psychology characteristics of exercisers such as motivation in exercise, flow state and social physique anxiety and these psychological constructs are related to each other. The suggestions have been put forward to future research and applications. 281

Topluma uyum bozukluğu olan engelli birey için spor, yalnızca bedensel bir uğraş görevi görmez aynı zamanda onun toplum içinde yeniden uyumlu bir kişi haline gelmesini sağlar. Bu araştırmanın amacı, kişinin toplumsallaşmasında önemli bir role sahip olan beden eğitimi ve sporun, öğretilebilir zihinsel engelli çocukların toplumsallaşmalarına olan etkisini ortaya koymaktır.Araştırma grubu İzmir ilinde bir eğitim uygulama okulundaki, 7-11 yaş arasında, 12 uygulama grubu 12 kontrol grubu olmak üzere toplam 24 öğretilebilir zihinsel engelli öğrenciden oluşmuştur. Uygulama grubuna ön test ile son test arasında 14 haftalık düzenlenmiş beden eğitimi ve spor aktiviteleri programı uygulanmıştır.Araştırmada AAMD (American Association of Mental Deficiency) tarafından geliştirilen Uyumsal Davranış Ölçeği Türkiye Popülasyonuna adaptasyonunun gerçekleştirilmesiyle oluşan ?ABS-SE Kısa Formu? toplumsallaşma boyutu kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 13 paket programı kullanılarak çözümlenmiştir. Güven aralığı P

Bu çalışmanın amacı Conroy ve ark. (2004) tarafından geliştirilen Performans Başarısızlık Değerlendirme Envanteri (PBDE)'nin ile Zervas ve ark. (2007) tarafından geliştirilen Kendinle Konuşma Anketi (KKA)'nin Türk popülasyonuna uyarlanması ve bir sporcu örnekleminde uygulanmasıdır. Örneklem PBDE için 251 kadın, 401 erkek toplam 652 Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencisi, KKA için ise 157 kadın, 265 erkek toplam 422 Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencisi, sporcu örneklemini çeşitli takım sporlarından 142 kadın, 160 erkek toplam 302 kişi oluşturmaktadır. Yapılan Doğrulayıcı Faktör Analizi ve güvenirlik analizlerinin sonucunda her iki ölçme aracının da Türk popülasyonuna uygun olduğu belirlenmiştir. Sporcu örnekleme uygulanması sonucunda ise PBDE alt ölçeklerinden Önemli Kişilerin İlgisini Yitirme Korkusu'nun, spor deneyimi ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Kendinle Konuşma alt boyutları olan Motivasyonel İşlev ve Bilişsel İşlev'in spor deneyimi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Başarısızlık Korkusu ile Kendinle Konuşma alt boyutlarından bazılarının ilişkili olduğu saptanmıştır. The purpose of this study is to adapt Performance Failure Appraisal Inventory (PFAI) which is developed by Conroy et.al. (2004), and Self-Talk Questionnaire (S-TQ) which is developed by Zervas et.al. (2007) into Turkish population, and to examine these structures in a Turkish athlete sample. Samples are consisting of 251 female, 401 male and total of 652 university students for PFAI, 157 female, 265 male and a total of 422 university students for S-TQ, and 142 female, 160 male and a total of 302 team sports athletes of various team sports. After Confirmatory Factor Analysis and reliabilty analysis, it is found that both instruments are applicable to Turkish athletes. Statistically differences were determined in athletic experience and Fears of Important Others Losing Interest scale of PFAI, Age and athletic experience is correlated with Motivational and Cognitive Functions of Self-Talk. And also some dimensions of Fear of Failure and Self-Talk are correlated. 121

Araştırmanın örneklemi, 2010 ? 2011 sezonunda İzmir küçük erkekler liginde oynayan Dokuz Eylül Spor Kulübü 12 yaş grubu sporcuları (denek grubu) ve Pınar Karşıyaka Spor Kulübü 12 yaş grubu sporcuları (kontrol grubu) olarak oluşturulmuştur.Araştırmada, sporcular hakkında genel bilgileri toplayabilmek amacıyla ?kişisel bilgi formu'', sporcuların takım birliktelikleri seviyesini belirlemek için ?takım birlikteliği envanteri'', sporcuların spor ortamındaki empatik becerileri düzeylerini belirlemek için ?spor ortamında empati ölçeği'' ve sporcuların empatik eğilimleri düzeyini belirlemek için ?empati eğilim ölçeği'' kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizi SPSS 15.0 (Statistics Programme for Social Sciences) programında, çalışma yapılan grupların kendi içindeki farkları belirlemek için ? Eşleştirilmiş İki Grup Arasındaki Farklar Testi'' (paired samples t-test) ve bağımsız iki grup arasındaki (kontrol ve denek grubu) farkın belirlenmesi için ise ?Bağımsız İki Grup Arası Farkların Testi'' (independent samples t-test) kullanılmıştır.Elde edilen sonuçlarda, özellikle küçük yaş gruplarında takım içerisindeki bütün sporculara eşit (uzun) süre verilmesinin empatik gelişim ve takım birlikteliği açısından büyük önem taşıdığı ve bu şekilde empatik becerileri geliştirmek için uygulanan 15 haftalık empati eğitiminin sporcuların takım birlikteliği becerileri ve spor ortamında empati becerileri üzerinde olumlu etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. This study is carried out in order to investigate the effect of empathy traınıng program on the empathıc skılls and team cohesıon at the age of 12 group men?s basketball players.The sample of the study was created from Dokuz Eylul Sports Club 12 years of age group athletes (experiment group) and Pinar Karsiyaka Sports Club 12 years of age group athletes (control group) who play in the junior basketball league in 2010 ? 2011.Four different types of questionnaires are used in this study; Individual Information Form, The Group Environment Questionnaire (GEQ), Sports Environment Empathy Scale and The Scales Of Empathic Tendency. For the analysis of these datas, which are derived from these questionnaries, SPSS 15 is used. Independent T test is used to determine the differences between the groups. Paired T test is used to determine the differences inside each group.According to these results, it is found that to give equal time to the all athlets, especially in a junior team in a match, has a great importance for team cohesion and empathic development. Consequently it is understood that 15 weeks empathic training has a positive effect on athletes for increasing the emphatic skills and team cohesion. 122

Amaç: Bu araştırma özel parkurda ve pistte antrenman yapan atletlerin, antrenmana yanıt olarak ayak bileği inversiyon ve eversiyon açılarını hissetme hassasiyeti ile 5000m pist koşusunun performans farklılıkları ile etkilerini ortaya koyabilmek için yapılmıştır.Yöntem: Çalışmaya bir yıllık spor geçmişi olan erkek dağ koşucusu atletler (n=10; 22 yaş; 170cm boy; 60kg) ile pist mesafe koşucusu atletler (n=10; 22yaş; 176cm boy; 64kg ) katılmıştır. Bu deneysel uygulamada ayak bileği ekleminde açısal değişimlerin algılanma düzeyi ile pistte 5000m koşu performansı ölçüldü. Sekiz haftalık antrenman dönemi öncesi ve sonrasında testler tekrarlandı. Pist grubu sekiz hafta süresince sadece pist antrenmanları yaparken, dağ koşucuları özel parkurda koşu antrenmanlarını gerçekleştirmişlerdir. Ayak bileğini algılamaya yönelik ölçümler ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Rehabilitasyon Merkezinde izokinetik aletinde yapıldı. Denekler yatar pozisyonda ve görsel etki olmadan diz eklemine 80º?110º'de açı verilerek, diz ve kalça eklemleri sabitlendi, sadece ayak bileği hareket edebilecek şekilde beşer kez inversiyon ve eversiyon hareketleri yaptırıldı. Ölçümleri pasif şekilde gerçekleştirilmiştir. Açısal hız 2°/sn olarak belirlendi. İzokinetik aleti tarafından yaptırılan inversiyon hareketinden sonra 5sn 20°'de bekledi ve süre geçtikten sonra 0°'ye getirildiğin inandığında sözlü olarak ifade etti. Aynı şekilde eversiyon hareketi uygulandı 15°'de 5 sn bekledi tekrar 0°'yi bulması istendi. Her harekette deneğin 0°'ye ne kadar yaklaştığı bilgisayar ekranından not edildi.Bulgular: Özel parkurda ve pistte antrenman yapan atletlerin antrenmana yanıt olarak 5000m pist koşusu performans gelişimleri, öntest ölçüm ile son test ölçüm derecesi (sn) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p0.05). Sol ayak bileği eversiyon ölçümünde sonuç anlamlıdır (p0.05). The result of the measurement of left ankle joint eversion was found significant (p

Nitrik oksit (NO) vazodilatör, antioksidan özelliklere sahip ayrıca kan glikoz (GL) ve laktat (LA) metabolizmasında da rolü olan bir gazdır. Tenisteki performans, ?groundstroke? dediğimiz forehand/backhand vuruşları, servisin hızları ve isabet başarı yüzdesi ile tenise özgü hareketleri tekrarlı olarak gerçekleştirebilme kapasitesine bağlıdır. Literatürde NO' nun tenis performansı, LA düzeyleri ve LA eliminasyonu ile ilişkilerini birlikte inceleyen bir çalışmaya rastlanmadı. Bu nedenle bu çalışmada; düzenli olarak antrenman yapan 20-30 yaş arası elit erkek tenis oyuncularında (n=20), kortta bir egzersiz modeli geliştirerek; performans yüzdesi, NO, LA ve GL parametreleri arasındaki ilişkilerin araştırılması amaçlandı.Bu modelde; şiddeti top atış hızı ile belirlenen ve gittikçe artarak maksimale kadar süren ve aralıklı 4 periyottan oluşan ve toplam 14 dk. süren bir forehand/backhand vuruşu gerçekleştirilmiş olup isabet yüzdesi de performans olarak tanımlanmıştır. Bu maksimal egzersiz periyodundan hemen sonra da 20 dk.'lık pasif toparlanma periyodu başlatılmıştır. Her bir periyot ve toparlanma sonrasında alınan parmak ucu kanlarından belirlenen parametreler ile performans arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Sporcuların fiziksel ve fizyolojik (Anaerobik eşik) ölçümleri yapılmıştır. Verilerin analizlerinde SPSS 12.0 istatistik programı kullanılmıştır ve anlamlılık değerleri p

Bu araştırmada 11?12 yaş aralığında 30 erkek futbolcu adayı kullanılmıştır. Bunların içinden rastgele seçilen 10 kişilik grup direnç makinesiyle, 10 kişilik grup therabandla haftada 2 gün, ve 8 hafta çalıştırılmıştır.10 kişilik bir grupta kontrol grubu olarak gözlemlenmiştir.Araştırma sonucunda, direnç makinesiyle ve theraband ile çalışan çocuklarda kontrol grubundaki kuvvet antrenmanı yapmayan çocuklara göre anlamlı istatistiksel kassal kuvvet artışı görülmüştür. Ayrıca direnç makinesiyle çalışan çocuklarda, theraband ile çalışan çocuklara göre kassal kuvvet artışı daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. (P < 0,05 Kuvvet antrenmanı yapan çocuklardaki kassal kuvvet artışı istatistiksel olarak anlamlıdır.) In this research, thirty male footballer candidates between eleven and twelve ages were used as reagents. Reagents were choosed randomly in group and ten reagents were worked with weight machine and ten reagents were worked with theraband through two days per week during eight weeks. Ten reagents were observed as control group.In consequence of research, the significant statistical muscular strength increase was observed who reagents were worked with weight machine, theraband in proportion to who reagents weren?t work strengh training in control group. Also the more muscular strength increase was observed who reagents were worked with weight machine in proportion to who reagents were worked with theraband. (The significant statistical muscular strength increase was observed on condition P < 0,05 who reagents are done strength training.) 45

Hall (1998)' un Sporda İmgeleme Envanteri (SİE) sporcuların kullandıkları imgeleme türlerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Bu araştırmada da, envanterin Türk sporcular için uyarlama çalışması yapılmıştır.Envanterin uyarlama çalışmasına yaşları 16 ile 29 arasında değişen (21.78±2.63) 100 erkek (22.60±2.40) ve 42 kız (19.83±2.09) olmak üzere toplam 142 sporcu katılmıştır.Envanterin orjinalinde 30 soru maddesi ve beş alt boyut bulunmaktadır. Bu boyutlara ait Cronbach alpha ile hesaplanan iç tutarlık değerleri .83 ile .91 arasında değişmektedir.Gerçekleştirilen geçerlilik ve güvenirlik çalışması Türk sporcular için uygun görülmektedir.Sporda imgelemenin yarışma kaygısı ile sportif güven üzerindeki etkisinin olup olmadığını belirlemek için ikinci bir araştırma yapılmıştır. Farklı spor branşlarından yaşları 17 ile 30 arasında değişen ( 21.26±2.35 ) 167 erkek ( 21.80±2.36) ve 177 kız ( 20.74±2.23 ) olmak üzere toplam 344 sporcu katılmıştır.Motivasyonel Özel imgeleme ile bilişsel kaygı ve bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki olduğu, kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir.Motivasyonel genel uyarılmışlık ile bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki olduğu söylenebilir.Motivasyonel genel ustalık ile bilişsel kaygı, bedensel kaygı ve kendine güven arasında negatif bir ilişki olduğu görülmektedir.Bilişsel Özel düzey ile bilişsel kaygı ve bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki bulunmaktadır.Bilişsel genel düzeyi ile bilişsel kaygı ve bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki olduğu, kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki olduğu görülmektedir.Motivasyonel Özel, motivasyonel genel uyarılmışlık, motivasyonel genel ustalık, bilişsel özel ve bilişsel genel düzeyleri ile sportif güven düzeyleri arasında pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir.Bilişsel kaygı ve bedensel kaygı düzeyi ile sportif güven düzeyi arasında negatif bir ilişki, kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki bulunmaktadır.Anahtar Kelimeler: İmgeleme, Kaygı, Sportif Güven, Sporcu Hall?s (1998) Imagery Questionnaire in sports was developed to determine the imagery types used by the athletes. In this study, the questionnaire was adopted for the Turkish athletes.Totally 142 athletes, 100 male (22.60±2.40) and 42 female (19.83±2.09) aged between 16 to 29 (21.78±2.63), participated in the questionnaire adoptation study.The original scale consists of 30 questions and five subscales. The internal consistency values calculated with the Cronbach alpha change between 83 and 91. The validity and reliability study was considered reasonable for the Turkish athletes.Second study was carried out to determine whether imagery had an effect on competetion anxiety and sport confidence in sports. Totally 344 athletes,167 male(21.26±2.65) and 177 female (20.74±2.23) between the ages 17 to 30 from various sports branches participated in the study.It was found out that there was a negative relationship between motivational specific Imagery and cognitive and somatic anxiety whereas there was a positive relationship between motivational specific Imagery and self-confidence level.It was confirmed that there was a negative relationship between the motivational general arousal and physical anxiety.It was determined that there was a negative relationship between the motivational general mastery and cognitive, somatic anxiety and self-confidence.There was a negative relationship between cognitive specific level, and cognitive and somatic anxiety whereas there was a positive relationship between cognitive specific level and self-confidence level. It was clearly seen that there was a negative relationship between the cognitive general level, and cognitive and somatic anxiety whereas there was a positive relationship between cognitive general level and self-confidence level.It was found out that there was a positive relationship between the motivational specific- motivational general arousal- motivational general mastery- cognitive specific- cognitive general levels, and sport confidence levels.It was stated that there was a negative relationship between the cognitive somatic anxiety level and sport confidence level whereas there was positive relationship between the cognitive ?somatic anxiety level and self-confidence level.Key Words: Imagery, Anxiety, Sport Confidence, Athletes. 194

Amaç: Bu araştırmanın amacı futbolcularda dominant ve nondominant ayağın denge yeteneklerini incelemek, her iki ayakta, ayak bileğini hareket ettiren kasların kuvvet düzeyi ile denge yetenekleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır.Gereç ve Yöntem: Araştırma deneysel araştırma türündedir. Katılımcılar yaş ortalaması 22,29 ?5,08 olan amatör futbolculardır (n=17). Katılımcıların dominant ve nondominant ayaklarını belirlemek amacıyla WFQ-R Anketi uygulandı. Dinamik denge ölçümüne ilişkin veriler, TecnoBody Pro-Kin Type B 252 Test Cihazı ile ayak bileği güç ölçümleri ise Cybex Norm Isokinetic Dinamometre ile gerçekleştirildi. Dominant ve nondominant ayağın, ayak bileklerine ilişkin dört yönlü güç değerleri ile her iki ayağın denge yetenekleri arasındaki ilişkilere bakıldı.Verilerin analizinde SPSS for Windows 11.0 versiyonu kullanıldı. Ortalama değerler dikkate alınarak, frekans analizleri, betimleyici istatistikler, nanparametrik eşleştirilmiş gruplar testi ile korelasyon testleri kullanıldı. p

AmaçBu çalışmanın amacı, yüzme sporunda ek direnç kullanımının kan laktat kinetiklerine olan etkilerini incelemektir.YöntemBu amaçla, ulusal yüzme yarışlarında ilk 5 sırada yer alan yaşları ortalama 15.5±7.4 olan 14 erkek yüzücü seçildi. Yüzücüler vücut kitle indekslerinden elde edilen sonuçlara göre iki gruba ayrıldı.Çalışmamızın yüzme test protokolü 50 metrelik havuzda uygulandı. Planlanan test protokolu, gruplara ayrı günlerde ve birer gün ara ile uygulanmıştır. Test protokolu 48 saat ara ile ve sırasıyla direnç olmadan (H), paletle (F), pedalla (P), pedal ve palet birlikte (P+F) uygulanmıştır. İlk testten 5 hafta sonra ikinci test ve yine 5 hafta sonra son test uygulandı. Kan laktik asit testi yanında, toplam kulaç sayısı ve her yüzmeden sonra nabız ölçümleri de kaydedildi.Yüzme protokolünde, sırasıyla 2x300m, 2x200m serbest (crawl) tekniğinde yüzüldü. Birinci 300m aerobik eşik, ikinci 300m anaerobik eşik, ardından gelen 200m MaxVO2 temposunda ve son 200m ise maksimal tempoda yüzüldü. Birinci 300m'den sonra 1 dakika dinlenme, ikinci 300m'den sonra 3 dakika dinlenme ve ardından gelen 200m'den sonra 15 dakika dinlenme verildi. Test öncesi ve her yüzmeden sonra parmak ucundan kan örneği alındı.Verilerin istatistiksel analizi ve değerlendirilmesinde her test sonucunda yöntemlere göre Kruskal-Wallis testi, istatistiksel açıdan anlamlı bulunanlara Dunn Çoklu Karşılaştırma testi uygulanmıştır. Test sonuçlarına, antrenman ve gruplar arası farklılıkları belirlemek amacıyla Tekrarlı Ölçümler ile Varyans Analizi yapılmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS 15.0 versiyonunda yapılmıştır.BulgularSonuç olarak, maksimum hızda yüzmede kan laktik asit değerleri 1. ölçümde ek direnç olmadan yüzmede 8.38 mmol, pedalla 10.41 mmol, paletle 10.63mmol, ve pedal+palet 10.48mmol bulunmuştur. Elde elden veriler istatistiksel olarak değerlendirildiğinde ek direnç kullanımında kan laktik asit değerleri anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. İkinci ve üçüncü testlerden elde edilen sonuçlarda istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmamıştır.Bunun yanı sıra, su içi ek direnç yöntemleri kullanarak antrenman yapan grup ile ek direnç kullanmadan antrenman uygulamaları yapan grup arasında sürat gelişimleri yönünden anlamlı farklılıklar bulunmamaktadır. (pedal ve palet sürat değerleri)Ek direnç kullanılarak yüzmede, kulaç sıklığının azaldığı, buna karşılık yüzme süratinin arttığı belirlenmiştir.SonuçBu araştırmada; pedal, palet ve pedal+palet kullanımıyla sağlanan su direncine karşı yapılan yüzme antrenmanlarının, yüzme süratini etkilemediği sonucuna varıldı.Anahtar Kelimeler: yüzme, pedal, palet, laktik asit, dirençli yüzme The aim of this study is; to examine the effects of additional resistance using on lactate kinetics in competitive swimming.For this aim,14 male elite swimmers are selected from 14-16 age group who are located in first 5 rank in national wide swimming competitions. Swimmers are separated in two groups according to the results of body mass index measurements.The swimming test protocol is applied to the groups on different days with 1 day intervals in 50m indoor swimming pool. The swimming test protocol is applied in order with; ?without additional resistance equipment (H)?, ?with fins (F)?, ?with pedal (P)?, ?pedal and fins together (P+F). Second test is applied 5 weeks after the first test and, third and last test is applied after 5 more weeks following the second test with same swimming test protocol. Beside blood lactate test, number of total swimming strokes and pulse rates are recorded.In swimming protocol, 2x300m and 2x200m Freestyle (crawl) swims are applied. Swimmers swum first 300m at aerobic threshold level, second 300m at anaerobic threshold level, following 200m at maxVO2 level and last 200m at maximum pace. After first 300m 1 minute, after second 300m 3 minute, after following 200m 15 minute rest is given. Blood samples are taken from the fingers before and after the test swims.?Kruskal-Wallis? test is applied at the data?s statically analysis and discussion phase of every test according to the methods to find any significant result and after ?Dunn multiple comparison? test is also applied to these statistically significant results. ?Repetitious measurements? and ?Variance analysis? is also applied to the test results to determine the differences between the trainings and the groups each other. The statically analysis of the data?s are done with SPSS 15.0 version.As a result, blood lactic acid values are found significantly higher while using additional resistance equipment in maximum speed swims at the beginning of season.Besides that, no significant differences are found between additional water resistance equipments using training group and non-using group in terms of speed development.By using additional water resistance swimming equipment, swimming speed increase against reduction on stroke frequency is also determined.Key words: swimming, swim paddle, swim fin, blood lactate, resistance swimming 95

Bu çalışmanın amacı; Hentbol branşında, hızlı oyun anlayışı ve teknik etkinliği ölçebilecek analiz programının işlerliğini test etmek olarak belirlenmiştir. Yapılan analizlerle başarı üzerinde etkili spesifik parametreler saptanmıştır.Bu spesifik ayrıntıların bilinmesi; antrenman programlarının araştırılmasına ve dizayn edilmesine ve hentbola özgü gerekliliklerin neler olduğunun ortaya çıkarılmasına destek sağlayarak; antrenman programlarının bilimsel verilere dayanarak oluşturulmasında literatüre yeni bulgular verebilir.Çalışmada 2007 yılı 19 yaş altı bayanlar Avrupa Şampiyonasında oynanan maçların analizi yapıldı. Analiz programı ile takımların hücum süreleri, teknik hataları, hızlı hücum sayıları, yaptıkları fauller, toplam pas sayıları, toplam hücum sayıları, kaleye yapılan atışların yerleri ve etkinlikleri ile kaleci etkinlikleri analiz edildi.Yapılan çalışmada, başarı üzerinde teknik hata yüzdesi, atış etkinliği yüzdesi ve kaleci etkinliği yüzdesinin anlamlı şekilde fark yarattığı bulunmuştur. Ayrıca maç sonucu üzerinde ise, hücum süresi, hızlı hücum sayıları, 9 metre gol yüzdesi, kale atışlarının etkinliği yüzdesi ve kaleci etkinliği yüzdesinin istatistiksel olarak fark yarattığı bulunmuştur.Sonuç olarak, hentbolda hızlı oyun anlayışı ile teknik etkinliğin birlikte uygulanmasıyla başarıya ulaşılabileceği düşünülmektedir. Ayrıca atış etkinliği ve kaleci etkinliği de üzerinde önemle durulması gereken parametreler olarak önümüze çıkmaktadır.Anahtar Kelimeler: Hentbol, Analiz, Hızlı Oyun The aim of this study is to test functionality of the analysis programme to be able to measure the fast play concept and technique efficiency in handball. Effective specific parameters on success were obtained with the analyses made.By knowing these specific details, it is provided a support to research and design the training programmes and to find out what the requirements are for handball itself ;and also this can give new findings to literature by setting up the training programmes through scientific datas. In this study, U-19 Women?s European Championship, 2007 matches were analysed.In this study, it was found out that there was a meaningful difference among technique error percentage, throwing efficiency percentage and goalkeeper efficiency percentage on success. Also, it was obtained that there was a statistical difference among attact duration, numbers of fast break, nine meters goal percentage, throwing efficiency percentage and goalkeeper efficiency on the match result.In conclusion, success is thought to be reached by performing technical efficiency with the understanding of fast play in handball. Furthermore, throwing and goalkeeping efficiency are also important parameters to be considered.Key Words: Handball, Analyse, Fast Play 73

Bu araştırmanın genel amacı, İlköğretim 4. ve 5.sınıf çocuklarda sporun dikkat gelişimine etkisini saptamaktır. Bu amaç doğrultusunda, düzenli olarak çalıştırıcı gözetiminde spor yapan çocuklar ile spor yapmayan çocuklar arasında dikkat seviyeleri bakımından fark olup olmadığını saptamak için Bourdon Dikkat Testi kullanılarak çocukların dikkat seviyeleri ölçülmüş ve sonuçlar kayıt altına alınmıştır.Bu araştırma deney-kontrol gruplu, ön test-son test ölçümlü deneysel bir araştırma tipidir. Araştırmanın deney grubunu spor yapan 30 çocuk, kontrol grubunu ise spor yapmayan 30 çocuk oluşturmaktadır.Araştırma süresince 1. hafta, 8. Hafta ve 12. Hafta'da olmak üzere bourdon dikkat testi her iki gruptaki katılımcılara da uygulanmış ve sonuçlar kayıt edilmiştir.Elde edilen veriler Greatl istatistiksel analiz programında regresyon modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgulara bakıldığında spor yapanların spor yapmayanlara oranla %83 daha dikkatli olduğu, erkek çocukların kız çocuklara oranla % 51 daha dikkatli oldukları, anne eğitim düzeyi arttıkça dikkat düzeyinin arttığı ve kardeş sayısı arttıkça dikkat seviyesinin azaldığı görülmüştür.Araştırmanın sonunda ilköğretim 4. ve 5. sınıf çocuklarda düzenli olarak, çalıştırıcı gözetiminde yapılan sporun dikkat gelişimine olumlu katkısı olduğu sonucuna varılmıştır.Anahtar sözcükler: Spor, dikkat, Bourdon Testi. The overall objective of this research, primary school age group in children with attention to the development of sport is to determine the effect. To achieve these objectives, under the supervision of coaches regularly exercising children do not do sports with children between the difference in terms of attention levels to determine whether the test using Bourdon Attention attention level of children were measured and the results have been registered.This research with experimental-control group, pretest-posttest experimental research is a type of metering. Experimental group, the exercising of the study 30 children, the control group constituted 30 children do not do sports.Research during the 1st weeks, 8 Weeks and 12 Weeks in both groups to test the attention Bourdon was also applied to the participants and the results have been registered.Greatl statistical analysis program obtained data were analyzed using the regression model. Results were looking at sport than those who do not make sport more carefully as 83%, boys 51% girls compared to their more cautious, mother education level increased, the level of care is increasing and the number of siblings increased, decreased attention levels were observed.At the end of the study in children primary school age group on a regular basis, under the supervision of the coach's attention to the development of the sport it was concluded that a positive contribution.Key words: Sports, attention, Bourdon Test. 52

Amaç: Bu araştırma aşil tendonu üzerine statik germe ie birlikte doğrudan vibrasyon uygulamasının dikey sıçrama performansı ve EMG aktivitesi üzerindeki kısa süreli etkilerini ortaya koymak için yapılmıştır.Yöntem: Çalışmaya üniversiteli 15 erkek sporcu öğrenci (n= 15; 22±4 yaş; 181±10 cm; 74±11 kg) katılım göstermiştir. Bu deneysel uygulama; Dinlenme (İ), dinamik ısınma (DI), statik germe (SG) ve tendon vibrasyon uygulamalı statik germe (TVSG) olarak dört ana bölümden oluşmaktadır . Her bir katılımcı için tüm etaplar tek günde tamamlanmıştır. Tendon vibrasyon uygulaması her bir gönüllüde 30 saniye süre ile ve 50 Hz frekansta gerçekleştirilmiştir. Her bir etapta dikey sıçrama performansı (DSP) öncesinde EMG analizleri periferik sessiz periyot (PSP), H?refleks eşiği, T-refleks , H/M oranı keydedilmiş, popliteal post tibial sinire uygulanan elektro-stimulasyon sonrası soleus kasının EMG yanıtları incelenmiştir.Bulgular: DI'nın, dinlenme değerleriyle kıyaslandığında DS performansını arttırdığı görülmektedir (p=0.004). Ancak dinlenme, SG öncesi ve TVSG öncesi DSP değerlerinde bir fark kaydedilmemiştir (P>0.05). Ayrıca EMG yanıtları bu çalışmada kullanılan (P>0.05) uygulamalardan etkilenmemiştir.Sonuç: Patlayıcı kuvvet (güç) gerektiren eforlar öncesi dinamik ısınma (DI) yerine statik germe (SG) veya statik germe ile birlikte vibrasyon (TVSG) kullanımı istenilen ısınma etkilerine ulaşılmasını sağlamamaktadır.Anahtar Kelimeler:Vibrasyon egzersizi, statik germe, dinamik ısınma, elektromiyografi, h-refleks, sessiz periyot, dikey sıçrama Aim: The study was designed to investigate short-term effects of static stretching with jumping performances and EMG responses.Methods: Fifteen male college athlete students were volunteer to participated in this study (n= 15; 22±4 y; 181±10 cm; 74±11 kg). Experimental procedure was divided into four parts as; during rest (R), after dynamic warm-up (DW), static stretching (SS), and tendon vibration with static stretching (TVSS). All stages were completed in a single day for each participant. For each volunteer tendon vibration bout lasted 30 seconds at 50 Hz. In each experimental stage before vertical jump trials for squat jump (SJ) and counter movement jump (CMJ), EMG analysis for peripheric silent period (PSP), H-reflex threshold, T-reflex, H/M ratio were recorded. EMG data were obtained from soleus muscle as responses to electro-stimulation on popliteal post tibial nerve.Results: DW seems to be effective to improve vertical jump performance (VJP) (p=0.004) as compared to resting values. However, there were no differences amongst resting, post-SS and post-VSS squat jump values (P>0.05). Also, EMG responses were not affected by any application used in this study (p>0.05).Conclusion: The research showed that expected warm-up effects could not be reached if we use SS or VSS instead of DW before an exertion in need of explosive power. Expected warm-up effects could not be reached.Key words: Vibration exercise, static stretching, dynamic warm-up, electromyography, h-reflex, silent period, vertical jump 72

Spor yapma ile kişilik arasında bir ilişki olduğu hemen herkesçe kabul edilen bir olgudur. Sporun kişilik üzerindeki etkileri, onun nasıl uygulandığıyla doğrudan ilişkilidir. Bu araştırmayla tüm spor dalları için `sporcu kişiliği' kavramına verilen önem temel alınarak, dans sporuyla uğraşan bireylerle diğer spor branşlarıyla uğraşan bireylerin kişilik özelliklerinin ve aralarında ne gibi farklılıklar olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır.Araştırma 15-37 yaşları arasında, İzmir'deki çeşitli dans okullarından ve Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Yüksekokulu'ndan toplam 568 bireyin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.Araştırmada, 5 faktör ve 17 alt boyuttan oluşan ?5 Faktör Kişilik Envanteri? kullanılmıştır. İstatistiksel analizler SPSS 11.0 paket programıyla gerçekleştirilmiş, sonuçların anlamlılık dereceleri (p

Bu çalışmada amaç; maksimal kan laktatı (anaerobik kapasite) ile kronotip arasındaki ilişkinin saptanmasıdır.Bu amaçla, çalışmaya katılan 40 erkek gönüllü; Horne-Ostberg'in Sabahçıl-Akşamcıl Anketinin uygulanması ile ?Sabahçıl/Sabahçıla Yakın? ve ?Akşamcıl/Akşamcıla Yakın? olarak adlandırılan iki gruba ayrıldı. Katılımcılara, maksimal kan laktatının tespiti amacıyla performans düzeylerine göre belirlenen farklı iki koşu bandı protokolü, farklı günlerde sabah ve akşam saatlerinde olmak üzere iki kez uygulandı. Birinci protokol % 6 eğimli koşu bandında 20 km/h hız da 4 x1 dakika, ikinci protokol ise % 3 eğimli koşu bandında 18 km/h hızda 4 x1 dakika koşu şeklinde idi. Her bir dakikalık koşudan sonra katılımcılara 4'er dakikalık dinlenme aralığı verildi. Testten sonraki 3., 5. ve 7. dakikalarda kapiller kan alınarak kan laktatları belirlendi ve tespit edilebilen en yüksek değer maksimal kan laktatı olarak kabul edildi.?Sabahçıl/Sabahçıla Yakın? ve ?Akşamcıl/Akşamcıla Yakın? grupların kendi içlerinde sabah ve akşam saatlerindeki maksimal kan laktat konsantrasyonları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p0.05)Bu çalışmada elde edilen veriler, ulaşılan maksimal kan laktat konsantrasyonunun temelinde anaerobik kapasitenin kronotiple ilişkisinde çelişkiye neden olmaktadır.Benzer çalışmaların, yeterli sayıda ?Kesinlikle Sabahçıl? ve ?Kesinlikle Akşamcıl? kronotipli, anaerobik spor branşı uygulayıcısı üst düzey performansa sahip katılımcılar ile yapılması halinde; maksimal kan laktatı ve kronotip ilişkisinin daha açık şekilde ortaya konabileceği düşünülmektedir.Anahtar Sözcükler:kronotip,sirkadiyen ritim,maksimal kan laktatı,anaerobik kapasite The aim of this study is to determine the relationship between blood lactate (anaerobic capacity) and chronotypes.40 male participants who were volunteered in the study were separated into two groups by using the Horne-Ostberg?s Morningness-Eveningness Questionnaire and groups were named as ?Morningness/Moderate Morningness Group? and ?Eveningness/ Moderate Eveningness Group?. In order to find the maximal lactate concentration for participants, 2 types of treadmill protocols which were designed according to the perfomance levels of participants were applied twice in morning and evening hours on different days. First protocol was running for 4 x 1 min. with 20 km/h on a % 6 slope, and the second one was running for 4 x 1 min. with 18 km/h on a % 3 slope. After each 1 min. running, each participant had 4 minutes of resting interval. The blood lactate were measured at 3rd, 5th and 7th minutes after the completion of test by taking capillary blood samples. Highest measure observed were accepted as the maximal blood lactate.Statistically meaningful difference were found in blood lactate levels between morning hours and evening hours for ?Morningness/ Moderate Morningness Group? and Eveningness/ Moderate Eveningness Group ? separately (p0.05)The data obtained in the study, caused a contradiction in the relationship between chronotypes and maximal blood lactate concentration based anaerobic capacity.For further studies, If enough number of participants who are high perfomance athletes of anaerobic sports and who are ? Exact Morningness ? and ? Exact Eveningness? chronotypes are used, it?s thought that the relationship between chronotypes and maximal blood lactate will be clearer.Key words :chronotype,circadian rhythm,maximal blood lactate,anaerobic capacity 83

Bu arastırma, Modern egitimde beden egitimi ögretmenlerinin etkililigini, iletisimini ve benimsedikleri hangi yaklasımları daha degerli bulduklarını ve arastırmada kullanılacak 3 ölçekten ikisinin Türkçeye uygun bir model olup olmadıgı incelemek amacıyla yapılmıstır. Ayrıca, cinsiyet, deneyim, Meslek ve ögrenim gördükleri üniversiteleri dikkate alınarak, Ögretim Yaklasımları, Ögretmen Etkililigi ve letisim Becerileri incelenmistir. Arastırmaya 276 bayan ve 393 erkek olmak üzere 669 kisiden olusan, 11 farklı üniversitede okuyan ve görev yapan beden egitimi ögretmenligi bölümü 4. sınıf ögrencileri ile ögretim elemanları ve Özel ve Devlet ilkögretim okullarında görev yapan Beden egitimi ögretmenleri gönüllü olarak katılmıslardır. Bu çalısmada üç farklı ölçek kullanılmıstır. Ölçeklerin ilki, Prosser ve arkadasları tarafından (2006) gelistirilen “Ögretim Yaklasımları Ölçegi” dir. kinci ölçek, Denzine ve arkadasları (2005) ’nın gelistirdigi “Ögretmen Etkililik Degerlendirme Ölçegi”dir. Bu iki ölçegin Türkçeye uyarlanması yapılmıstır. Kullanılan son ölçek, Çetinkanat (1997) tarafından gelistirilen “Ögretmen letisim Beceri Ölçegi”dir. Arastırma sonuçlarına göre; Türkçeye uyarlanan her iki ölçeginde, DFA için uyum indeksi sınırları göz önüne alındıgında, modelin iyi düzeyde uyum verdigi ve ölçegin orijinal faktör yapısının Türkçe versiyonunun faktör yapısıyla uyustugu görülmektedir. Bu çalısmada, Beden Egitimi Ögretmeninin iletisim ölçeginin “Saydamlık”, “Esitlik”, “Yeterlik”, “Empati”, “Etkililik” alt boyutlarında, bayan ögrencilerin ortalama puanları, erkeklerin ortalama puanından daha yüksek oldugu saptanmıstır. Ögretmen letisim ölçeginin “saydamlık”, “yeterlik” ve “empati” alt boyutunun 4.sınıf ögrenciler ile diger meslekler arasında anlamlı bir farklılık saptanmıstır. Bu farklılık 4. sınıf ögrencilerinin ortalama puanları diger mesleklerden daha yüksektir. Bu çalısmada, üniversitelere ve Okullara göre Ögretmen iletisim becerileri ölçeginin “Esitlik”, “Yeterlik” ve “Empati” alt boyutlarında Atatürk Üniversitesinin, diger üniversitelere göre daha düsük ortalama puana sahip oldukları görülmektedir. Aynı zamanda, Mersin Üniversitesinin diger üniversite ve okullara göre iletisim becerilerinin “etkililik” alt boyutundan daha yüksek bir ortalama puan degerine sahip bulunmustur. Ögretim yaklasımları ölçeginin degerlendirilmesinde, Bayan ve erkek ögretmenlerin ortalama puanları anlamlı bir farklılık bulunmamıstır. Ögretim yaklasımları ölçegi açısından diger degiskenlere bakıldıgında ise meslek, üniversite ve okullara göre Ögretim Yaklasımları ölçeginin alt boyutlarından olan “Ögretmen odaklı” yaklasımda anlamlı bir farklılasma görülmüstür. Ögretmen etkililik ölçeginin alt boyutları ile cinsiyet arasındaki iliskiyi inceledigimizde, anlamlı bir farkın olmadıgı bulunmustur. Ögretmen etkililigi ölçegi açısından meslekler ve deneyim ele alındıgında anlamlı farklılasma bulunmustur. Yaptıgımız çalısmada, devlet ve özel ilkögretim okullarında çalısan beden egitimi ögretmenlerinin diger meslektekilere göre ögretim etkisini daha fazla kullandıkları görülmüstür. Ayrıca, deneyimsiz grubunda “Ögretim etkisi” alt boyutuna iliskin ortalama, puanları, deneyimli grubunkinden anlamlı bir sekilde daha yüksek oldugu görülmüstür. Çalısmada ele alınan Ögretmen iletisim becerileri ölçeginin, ögretmen etkililik ölçeginin ve ögretim yaklasımları ölçeklerinin alt ölçekleri aralarında anlamlı sekilde yüksek ve pozitif bir iliskiye sahip oldukları görülmüstür. Sonuç olarak, Ögretmenlerin mesleklerinin gerektirdigi yeterliklere sahip olmaları ve kendilerini gelistirmeleri egitimin kalitesi bakımından önemli bir beklentidir. Bunların "gerçeklesebilmesi için, konu odaklı eski plânlar ve hızla eskiyen konu listelerinden vazgeçilmelidir. Baska bir anlatımla, önceden belirlenmis metotlar içeren kapalı bir ögretim programı çerçevesinde etkinliklerin uzmanlar tarafından belirlenen ögrenim hedefleri dogrultusunda sürdürülmesinden uzaklasılmalı, bunun yerine alternatif yaklasımlar, yani hem ögrenci odaklı didaktigin temel ilkelerinin daha iyi gerçeklestirilebilecegi hem de öngörülen amaçlara ulasma acısından ögretmene daha özgür bir hareket alanı sunacak, hedeflerin en ince ayrıntılara kadar belirlenmeyerek ögrencilerin ve ögretmenlerin bireysel girisimlerine daha fazla olanak tanıyan açık ögretim programları gelistirilmelidir."

İlköğretim 2. Kademe Ve Ortaöğretim Kurumlarındaki Öğrencilerin Beden Eğitimi Dersine Yönelik Tutumları, Sosyal Beceri Ve Özyeterlik Düzeylerinin KarşılaştırılmasıBu araştırma; ilköğretim 2 . kademe ve orta öğretim kurumlarındaki öğrencilerin beden eğitimi derslerine yönelik tutumları, sosyal beceri ve özyeterlik düzeylerinin belirlenmesi ve birbirleri arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla yapılmıştır.Araştırmaya İzmir il merkezinde bulunan 9 devlet, 6 özel okulda okuyan 636 kız, 701 erkek olmak üzere toplam 1337 öğrenci gönüllü olarak katılmıştır.Öğrencilerin, beden eğitimi derslerine yönelik tutumlarını belirlemek için Zekai Pehlivan tarafından 1998 yılında geliştirilen ?Beden Eğitimi Dersine Yönelik Tutum? ölçeği kullanılmıştır.Sosyal beceri düzeylerini belirmek için J. L. Matson ve arkadaşları tarafından (1979) geliştirilen ve Kocayürek (2000) tarafından Türkçe'ye uyarlanan ?Matson Çocuklarda Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği? kullanılmıştır.Özyeterlik düzeyini belirlemek için Ralf Schwarzer ve arkadaşları tarafından (1979) geliştirilmiş ve Teközel (2002) tarafından Türkçe'ye uyarlanan ?Genel Özyeterlik Ölçeği? kullanılmıştır.Çalışmanın sonucunda; öğrencilerin beden eğitimi derslerine yönelik tutum seviyeleri düşük düzeyde, özyeterlik ve olumlu sosyal beceri seviyeleri ise yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Beden eğitimi derslerine yönelik tutum ile cinsiyet, okul türü, okullarda bulunan spor tesisleri, gelir düzeyini algılama arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur. Sosyal beceri düzeylerinde kız öğrencilerin olumlu sosyal becerileri erkek öğrencilerden daha yüksek olarak belirlenmiştir. Sportif etkinliklere katılan öğrencilerin olumlu sosyal becerileri daha yüksek düzeyde olduğu saptanmıştır. Olumsuz sosyal beceri düzeyleri ise özel okullarda okuyan öğrencilerde daha yüksek olarak belirlenmiştir. Gelir düzeylerini kötü olarak algılayan grubun olumsuz sosyal beceri düzeyleri gelir düzeyini iyi ve orta olarak algılayan gruplardan daha yüksek düzeyde bulunmuştur. Sportif etkinliklere katılan grubun özyeterlik düzeyleri, katılmayanlara göre daha yüksek olarak belirlenmiştir. Gelir düzeyini iyi olarak algılayan grubun özyeterlik düzeyi gelir düzeylerini orta ve kötü olarak algılayan gruplardan daha yüksek saptanmıştır.Öğrencilerin beden eğitimi derslerine yönelik tutum puan ortalamaları, özyeterlik, olumlu ve olumsuz sosyal beceri puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Beden eğitimi derslerine yönelik tutum düzeyi yükseldikçe; özyeterlik, olumlu ve olumsuz sosyal beceri düzeyleri de artmaktadır.Anahtar Kelimeler: Beden Eğitimi, Tutum, özyeterlik, sosyal beceri The Comparison of Primary School 2nd Level and Elementary School Students? Attitudes towards Physical Education, Social Skills and Self Efficiency LevelsThe purpose of this study is to determine Primary School 2nd Level and Elementary School Students? Attitudes towards Physical Education, Social Skills and Self Efficiency Levels, and investigate the relationships among them.The study includes 636 female, 701 male in total of 1337 volunteer Primary School 2nd Level and Elementary School students from 9 public and 6 private schools which are located in Izmir.To determine the attitudes of students towards Physical Education lessons ?The Scale of Attitudes towards Physical Education Lessons? which was developed by Zekai Pehlivan in 1998 was used. To determine the Social Skill levels we used ?The Matson Evaluation of Social Skills with Youngsters? which was developed by Matson et al.(1979) and adapted to Turkish population by Kocayürek (2000). To determine the self efficiency levels, ?General Self Efficiacy Scale? which was developed by Ralf Schwarzer (1979) and adapted in Turkish by Teközel (2002) was used.As the conclusion; it is found that students? attitudes towards Physical Education lessons are low, self efficiacy and positive social skill levels are high. There are significant differences between attitudes towards Physical Education lessons and gender, school type, sport facilities and perception of income levels. In social skill levels female students have higher positive skills than male students. The students participating in sport activities have higher positive skills. Negative social skills are higher in private school students. The group that has perception of lower level of income has higher negative social skill levels than the groups have the perception of intermediate and higher levels of income. The group who was participating in sports activities higher self efficiacy levels than non participating group. The group with perception of higher income level has higher level of self efficiacy than perception of intermediate and low income levels.There is statistically significant difference between the mean points of attitudes of students towards Physical Education lessons, and the mean points of self efficiacy, negative and positive social skills. Higher the attitudes towards Physical Education lessons, higher self efficiacy and negative-positive social skills levels become.Key Words: Physical Education, Attitude, Social Skill, Self Efficiacy 151

Bu çalışmanın amacı,2006 FİFA Dünya Kupasında Çeyrek Final,Yarı Final ve Final maçlarında oynayan takımların,bu maçlardaki başarıyla sonuçlanan hücum organizasyonlarının analiz edilmesi ve mac sonuçlarına nasıl etki ettiğinin incelenmesidir.Büyük organizasyonlardan sonra,başarılı takımların oyun sistemleri ve tarzları araştırmasılar tarafından mutlaka incelenir.Başarılı takımların oyun şablonları diğer ulusal ve uluslar arası takımlar tarafından taklit edilerek denenir.Bu noktada;başarılı takımların verileri daha bir önem kazanmaktadır.İnsan hafızası limitlidir ve müsabaka boyunca gerçekleşen hatırlaması imkansızdır.Arıştırmada 2006 FİFA Dünya Kupasının Final kategorisi bölümlerinde İtalya(3),Fransa(3),Almanya(3),Portekiz(3),Arjantin(1),Ukrayna(1),İngiltere(1),Brezilya(1) nın görüntüleri kaydedildi ve Türk araştırmacılar tarafından geliştirilen MuNa bilgisayarla maç analiz programı kullanılarak incelendi. Analiz kriterleri, alanın da uzman 4 kişilik bir ekip(Teknik direktör ve / veya öğretim üyesi) tarafından tanımlandı ve değerlendirildi.Başarılı hücum organizasyonlarında kullanılan analiz kriterleri;Top Kaybı,Top Kazanma,Şut,Ortalar,Kornerler,Serbest Atışlar,Topa Sahip Olma Oranı, ve Goller şeklinde incelendi.Çalışmanın sonucunda mağlup takımların isabetsiz şut kanat ortaları ve topa sahip olma oranlarının daha fazla oduğu,kazanan takımların ise son vuruşlarda daha etkili olduğu görüldü.Anahtar Kelimeler: Futbol,analiz.başarılı In this study ,it is aimed to analyse successful attack organizations of attending teams and how it affects the results of the matches at the quarter , semi and the final matches at the 2006 FIFA world cup .After the big organizations; researchers always analyze the successfull team? playing styles. Succesfull teams? playing styles always has a copy cat effect for the other national and international teams. At this point this data?s are getting more important. Human has limited memory and after a match it is impossible to remember all the details.In this study; the final categories matches of the 2006 FIFA world cup Italy(3),France(3),Germany(3),Portugal(3),Argentina(1),Ukraine(1)England(1),Brazil(1)are recorded and the MuNa entitled software had been used for the analyze which is produced by Turkish scientists.Analysing criteria is defined and evaluated by four people who is the specialist(technical director and/or instructor) in their occupation.Analysing criteria used in successful attack organizations; losing-wining the ball, shoots , cross,goal,ball possessions and free kicks are analyzed.As a result; number of the shoots, crosses and ball possessions numbers are much more for the loser teams, successful goal kicks percentages are better for the winner teamsKey points: Analyse,soccer,succesfull 62

Bu çalışmanın amacı, amatör ve profesyonel futbolcularda hedef yönelimi ve algılanan motivasyonel iklim arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma örneklemini 18?35 yaşları arasında bulunan, yaş ortalaması 22,82 olan 143 amatör futbolcu ve yaş ortalaması 24,15 olan 140 profesyonel futbolcu oluşturmaktadır. Sporcuların hedef yönelimlerini ölçmek için Duda, (1989a) tarafından geliştirilen ve Toros (2001) tarafından Türk sporcularına uyarlanan Sporda Görev ve Ego Yönelimi Ölçeği (SGEYÖ) kullanılmıştır. Sporcuların motivasyonel iklim algısını ölçmek için ise Walling, Duda ve Chi (1993) tarafından geliştirilen ve Toros (2001) tarafından Türk sporcularına uyarlanan Sporda Algılanan Motivasyonel İklim Ölçeği (SAMİÖ) kullanılmıştır. Veri setinin analizinde betimsel istatistikler, açıklayıcı faktör analizi, Pearson Korelasyon Katsayısı, tek yönlü varyans analizi ve T Testi kullanılmıştır. Sonuçlar, amatör futbolcuların profesyonel futbolculardan anlamlı derecede daha yüksek ego yönelimi, görev yönelimi, performans iklimi ve ustalık iklimi skorları elde ettiğini göstermiştir. Hedef yönelimi ve algılanan motivasyonel iklim arasındaki ilişkiye bakıldığında, hem amatörlerde hem de profesyonellerde en güçlü korelasyon ego yönelimi - performans iklimi ve görev yönelimi ? ustalık iklimi arasında gözlenmiştir. Yaş, deneyim, eğitim durumu ve oynanılan pozisyonun değişkenler üzerinde bir etkisi gözlenmemiştir. The purpose of this study is to examine the relationship between goal orientation and perceived motivational climate in amateur and professional footballers. The research samples are consisted of 143 amateur footballer whose average of age is 22,82 and 140 professional footballer whose average of age is 24,15 and all aged between 18-35. To evaluate the goal orientation of sportsmen, Task and Ego Orientation in Sport Questionnaire-TEOSQ that was developed by Duda (1989a) and applied on the Turkish sportsmen by Toros (2001) has been used. To evaluate the motivational climate perception of the sportsmen, Perceived Motivational Climate in Sport Questionnaire- PMCSQ that was developed byWalling, Duda ve Chi (1993) and applied by Toros (2001) on Turkish sportsmen has been used. In the analysis of the data set, descriptive statistics, exploratory factor analysis, Pearson Correlation Coefficient, one-way ANOVA and T Test have been used. The results have shown that the amateur footballers have gained significantly more ego orientation, task orientation, performance climate and mastery climate scores than professional footballers. When we look at the relationship between goal orientation and the perceived motivational climate, it has been observed that both in amateurs and professionals, the strongest correlation has been observed between the ego orientation ? performance climate and goal orientation ? and the mastery climate. Age, experience, education and the playing position have been observed to have no effect on the variables. 69

Aerobik egzersizin NO üzerindeki olumlu etkileri bilinmektedir. Ancak anaerobik antrenmanın NO üzerindeki etkisi ve bu etkilerde cinsiyetin rolü açık değildir. Bu nedenle bu çalışmada, aerobik ve anaerobik antrenmanın kan NO düzeyleri üzerindeki etkisi ve bu etkilerde cinsiyetin rolü araştırılmıştır.Çalışmaya, 20-25 yaş arası benzer fiziksel özelliklere sahip, Voleybol branşından anaerobik grup olarak; 8 bayan 11 erkek, Yüzme branşından aerobik grup olarak; 8 bayan 11 erkek sporcu ve kontrol grubu olarak düzenli egzersiz yapmayan; 8 bayan 11 erkek katıldı. Gönüllülere Wingate testi ve Laktat minimum hızı (LMH) testi uygulandı. Açlık venöz kanlardan NO analizi, kadmiyumun indirgen olarak kullanıldığı `Griess yöntemi' ile belirlendi. Wingate testi öncesinde, sonrasında ve LMH testinin belirli basamaklarında nitrik oksit ve laktik asit ölçümleri yapıldı. Laktik asit analizi elektro enzimatik yöntem ile belirlendi. Verilerin analizinde SPSS 11.0 istatistik programı kullanıldı, anlamlılık değeri olarak p0.05). Ancak AG'nin BSNO değeri diğer iki grubunkinden daha büyüktü. Aerobik grupların maksimal egzersizlere NO yanıtları anaerobik gruplarınkinden daha belirgin bir düzeyde büyüktü.Sonuç olarak; Düzenli aerobik egzersiz antrenmanının kan NO düzeyleri üzerinde, erkeklerde anlamlı düzeyde, bayanlarda ise anlamlı olmasa da belirgin bir düzeyde, ancak cinsiyetten bağımsız olarak, olumlu (iyileştirici) bir etkisi bulundu. Buna karşın, anaerobik antrenmanların, hiçbir grupda, kan NO düzeyleri üzerinde anlamlı ve belirgin bir etkisi tespit edilmedi.Anahtar Kelimeler: Nitrik oksit, laktat minimum, aerobik antrenman, anaerobik antrenman. The positive effects of aerobic exercise on the NO is known, but the effects of NO on anaerobic training and on the role of gender is not clear. Therefore, in this study, aerobic and anaerobic training effects on blood NO levels and the role of gender in this effect were investigated.In this study; participants between the ages of 20-25 and have similar physical characteristics, Volleyball as a branch of the anaerobic group; 8 female and 11 male athlete, Swimming as a branch of the aerobic group; 8 female and 11 male athlete, as a control group that does not do regular exercise have 8 female and 11 male were included to the study. Wingate test and the lactate minimum speed (LMH) test was applied the volunteers. For the NO analysis from venous blood, cadmium is used as the reductor to 'Griess method' has been identified with. Before Wingate test, after and certain segments of the LMH test nitric oxide and lactic acid measurements were made. Lactic acid analysis was determined by electro-enzymatic method. Data were analyzed using the SPSS 11.0 statistical program, significance as p value 0.05). But aerobic group?s basal nitric oxide level was bigger from the other two groups. Nitric oxide responses of aerobic groups to maximal exercises was higher from the other two group.As a result; positive effect has been found on the blood NO levels with regular aerobic exercise training at significant level in men, these effect not the same for women. There were no significant effects of anaerobic training on blood NO levels.Key Words: Nitric oxide, lactate minimum, aerobic training, anaerobic training. 100

Kadınlar için çok önemli bir kavram olan "güzellik" pek çok unsurdan etkilenmektedir. Özellikle son günlerde fiziksel güzellik üzerinde toplumun çok büyük bir etkisi görülmektedir (Eagly, Ashmore, Makhijani, Longo, 1994). Medya bir çok alanda güzel, çekici ve zayıf bayan figürlerini kullanarak ve bunların ideal bayan vücudu oldugunu destekleyen yayınlar yaparak, kadınların bu ideal olarak gösterilen figürlere benzeme istegini arttırmaktadır. Bu çalısmada kadın iç giyimi ve mayo-bikini üreten popüler markaların tanıtımlarında kullanılan beden imgesinin sporcu ve sedanter kadınlarda beden imgesi algısı ve sosyal fizik kaygı üzerine etkisi arastırılmıstır. Ayrıca anılan degiskenlerle kisilik özellikleri ve fiziksel özellikler arasındaki iliskiler belirlenmistir. Arastırmada Hart, Leafy ve Rejesky (1989) tarafından gelistirilen Mülazımoglu-Ballı, Asçı (2004) tarafından Türkçeye uyarlanan Sosyal Fizik Kaygı Envanteri, Somer, Korkmaz, Tatar (2002) tarafından gelistirilen Bes Faktörlü Kisilik Ölçegi ve Berscheid, Walster and Bohrnstedt (1973) tarafından gelistirilen, Gökdogan tarafından Türkçeye uyarlanan Beden mgesinden Hosnutluk Ölçegi kullanılmıstır. Anılan ölçüm araçlarının yanı sıra, arastırmaya katılan bireylerde bel, kalça, omuz gögüs, ve vücut yag oranı da ölçülmüstür. Çalısma örneklemini 143 üniversite ögrencisi bayan olusturmaktadır. Örneklemden 67 kisi düzenli olarak spor yapan sporcu grubunu, 76 kisi ise spor yapmayan grubu olusturmaktadır. Her iki grupta (spor yapan-spor yapmayan) kendi içinde deney (fotograf gören) ve kontrol (fotograf görmeyen) gruplarına ayrılmıstır. Deney grubunun uygulaması, Ege üniversitesi edebiyat bölümü psikoloji laboratuarında yapılmıstır. Hem spor yapan hem de spor yapmayan deney grubundaki katılımcılara kadın bedeninin vurgulandıgı ve nötr fotograflardan olusan toplam 47 fotograf gösterilmistir. Slayt gösterimi sonrasında bir baska bayan arastırıcı laboratuara girerek katılımcılardan kisilik, sosyal fizik kaygı, beden imgesi memnuniyeti envanterlerini doldurmalarını saglamıs ve bunun yanı sıra vücut yag oranı dahil olmak üzere çesitli antropometrik ölçümleri yapmıstır. Kontrol grubundaki bireyler ise sadece envanterleri doldurarak antropemetrik ölçümler vermislerdir. Herhangi bir deneysel uygulamaya katılmamıslardır. Verilerin istatistiksel analizi degerlendirmesinde, çalısmada temel alınan degisikliklere iliskin betimsel istatistikler, t testi, korelasyon ve regresyon analizleri kullanılmıstır. Çalısmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS 11.0 versiyonunda yapılmıstır. Bu çalısmada elde edilen bulgulara göre, sporcu ve sedanter grubun kisilik özellikleri karsılastırıldıgında, spor yapan grubun dısadönüklük, yumusak baslılık, özdenetim ve gelisime açıklık puanlarının daha yüksek oldugu sonucuna ulasılmıstır. Duygusal tutarsızlık puanları açısından ise spor yapmayan grubun duygusal olarak daha tutarsız oldugu belirlenmistir. Sporcu bayanların beden imgesi memnuniyetinin sedanter bayanlara göre daha yüksek oldugu, sosyal fizik kaygı düzeyinin ise daha düsük oldugu bulunmustur. Beden imgesi memnuniyetini öngörebilmek için yapılan regresyon analizinde, 5 ana kisilik özelliginden olusan model, beden hosnutlugunu sporcu grupta % 19 ( R2 : ,19) oranında, sedanter grupta, %26 ( R2 : ,26) oranında öngörebilmistir. Bu sonuç gösteriyor ki; spor yapmayan grupta, kisilik özellikleri kadınlardaki beden imgesi hosnutlugu üzerinde spor yapan gruba göre daha önemli bir degiskendir. Modele yag oranından elde edilen skorlar eklendiginde ise spor yapan grup için, modelin öngörücü özelligi ciddi bir artıs göstererek %27 ( R2 : ,27) e çıkmıstır. Spor yapmayan grupta ise, modelin öngörücü özelligi sadece %1 lik bir artıs göstererek %27 ( R2 : ,27) e çıkmıstır. Bu sonuç ise vücut yag oranının, sporcu bayanların beden imgesi memnuniyeti üzerinde çok önemli bir degisken oldugunu göstermektedir. Ancak spor yapmayan bayanlar için vücut yag oranı beden memnuniyetleri üzerinde önemli bir faktör degildir. Arastırmamızın amacı olan medyada ideal olarak sunulan fotograflara maruz bırakılmanın bayanların beden hosnutsuzlugu ve sosyal fizik kaygı düzeylerine etkisi ile ilgili analizler yapılmıstır. Bunun sonucunda sosyal fizik kaygı ölçegi toplam puanları açısından hem spor yapan hem de spor yapmayan deney ve kontrol grupları arasında anlamlı bir fark bulunmamıstır. Beden imgesi memnuniyeti puanları açısından ise, spor yapmayan grupta, medyada idealize edilen fotograflara maruz bırakılmanın beden imgesi memnuniyetini azalttıgı fakat bu azalmanın istatistiksel olarak anlamlı olmadıgı sonucuna ulasılmıstır.Buna karsılık, spor yapan grupta, fotograf gösterimine maruz bırakılmanın beden hosnutsuzlugunu arttırdıgı bulgusu elde edilmistir.

Giriş ve Amaç: Futboldaki performansta, dayanıklılık kadar toparlanma da önemlidir. Dayanıklılık ve toparlanma kapasiteleri, belirli bir metabolik temeli olan laktat eşiği ve laktat eliminasyonu ve nabızdaki toparlanma hızının ölçülmesi gibi geçerliliği ve güvenirliliği kanıtlanmaış testlerle ölçülebilmektedir. Bu testlere alternatif olarak sıklıkla kullanılan, ölçümü oldukça kolay ve ekonomik olan Yo yo testlerinin belirtilen testlere karşı geçerliliği henüz araştırılmamıştır.Bu nedenle, bu çalışmada aerobik eşik hızı (AEH, 2 mM kan laktat değerine karşı gelen hız) ve anaerobik eşik hızı (ANEH, 4mM laktadına karşı gelen hız), kan laktat toparlanma hızı (LATH), nabız toparlanma hızı (NTH) ile Yo yo aralıklı endurans ve toparlanma testleri arasındaki ilişkilerin araştırılması amaçlanmıştır.Method: Çalışmaya 3.ncü profesyonel lig takımlarına mensup n=17 aktif erkek futbolcu (yaş, 21.11±2.08) katılmıştır. Gönüllüler bir suni çim sahada 20 m x 40 m lik bir parkurun kenarlarında; volunteral yorgunluğa kadar devam eden aralıklı bir koşusu ve sonrasında 15 dk süren bir pasif toparlanmanın olduğu bir egzersiz testini gerçekleştirdiler. Test esnasında her kademe sonunda kalp atım hızı (HR) ve laktat ölçümü için parmak ucundan kanlardan, AEH ve ANEH değerleri bulundu. AEH ve ANEH değerlerinde 3 mmol laktat değerine karşı gelen hız (3LAEH) hesaplandı. Maksimal eforun bitiminden 3 dk (MLA) ve 15 dk sonra (15DLA) alınan kandaki laktat miktarı arasındaki farkın geçen süre (12 dk)'ye bölünmesi ile laktat toparlanma (eliminasyon) hızı (LATH, mmol/dk) hesaplandı. Ayrıca egzersizden hemen sonra (MHR) ve 3dk sonraki nabız değerleri (3DHR) arasındaki farkın 3'e bölünmesi ile nabızdaki toparlanma hızı (NTH, atım/dk) bulundu. Bu testlerden sonra aralarında ikişer günlük araların bulunduğu Yo-Yo aralıklı endurans ve toparlanma testleri gerçekleştirildi. Anlamlılık için p

Tenis sporunun hareket analizleri ve uygulama zamanı değerlendirildiğinde, aerobik ve anaerobik kapasite ile kuvvet?sürat-dayanıklılık yetilerinin ön planda olduğu görülür.Bu çalışmada, tenis sporunun temel vuruşlarından olan servis atışının 2007 yılından yapılan Grand Slam tenis turnuvalarında maçı kazanamaya olan etkileri araştırılmıştır. Sırasıyla Avustralya açık, Fransa açık, Wimbledon ve son olarak Amerika açık tenis turnuvalarındaki maçların video görüntüleri bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Istatistiksel analiz için gerekli olan veriler ileri-geri alma, durdurma ve tekrar izleme yapılarak notasyon yöntemi ile elde edilmiştir. Servise ilişkin verilerden; çift hata ve ace (direkt sayı) değerleri, servis atışlarının her iki servis kutusunda belirlenen bölgelere göre genel ve detaylı dağılımları incelenmiştir. Sonuç olarak, oyuncuların 1. ve 3. bölgelere daha çok servis attıkları ve kazanılan puanların da bu bölgelerde daha fazla olduğu gözlenmiştir.Bu sonuç, servis atışlarının özellikle servis kutusundaki köşelere yakın çizgilere doğru atıldığında maçı kazanmada etkili olan faktörlerin başında geldiğini göstermektedir. When considering the application time and the movement analysis of the tennis game, it is seen that the aerobic-anaerobic capacity and strength-speed-endurance are to be the most important elements.In this study, the effects of services on winning the match at 2007 Grand Slam tennis tournament has been investigated. The videos of the matches performed in Australian Open, Roland Garros, Wimbledon and US Open have been copied on a computer. The data necessary for the statistical analysis have been obtained by watching videos. In this study, double faults and Aces, general and specific features of the serve distribution according to the zones that were determined from two service areas have been taken under consideration. After this consideration it is concluded that tennis players dominantly use to 1.and 3. zones to serve and the points won comes, in general, those zones.These conclusions imply that serving trough the corners of mentioned zones is the main factor of winning the match. 44

Elit sporcularda değişik esneklik ve güç üretimlerindeki sporcularda statik germe egzersizlerinin akut etkilerinin ne kadar sürdüğünü incelemektir.Gereç ve Yöntem: 18?30 yaşları arasında, 36 elit düzeyde Taekwondo sporcusu ve 20 futbolcu gönüllü olarak alındı. Statik germe egzersizleri içermeyen, genel dinamik ısınmayı takiben sporculara elektronik bir dikey sıçrama ölçüm cihazı ile ?Counter Movement? sıçrama testi uygulandı. Daha sonra, kalça ekstensörleri, diz fleksörleri ve ayak bileği plantar fleksörlerine her bir tekrarı 30 ? 40 saniye sürecek, maksimal şiddetli statik germe egzersizleri yaptırıldı. Her bir kas grubunda 6-8 tekrar sonucunda toplam 4'er dakikayı tamamlayacak şekilde uygulandı. Bu uygulamanın hemen sonrasında, 15-30-45-60-75 ve 90 dakika sonralarında sıçrama testleri tekrarlandı. Statik germe egzersizlerini takip eden testlerin arasında sporcuların dinamik egzersizlerle aktif kalmaları sağlandı. Ertesi gün aynı protokol, ?counter movement? sıçrama testi yerine, 70 santimetrelik platformdan düşerek derinlik sıçraması testi uygulanarak tekrarlandı.Bulgular: Esneklik gruplarına göre statik germe egzersiz sonrası CMJ ve DJ değişimlerinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Tüm esneklik grubunda uygulama sonrasında (0-5dakika) bir azalma görülmemiştir. CMJ ve DJ gruplarına göre statik germe ezersizleri DJ ve CMJ değişimlerine göre anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). CMJ gruplarına göre CMJ değerlerinin başlangıç ölçümüne göre izleyen ölçümlerde yüzdesel olarak gruplara arası ve ikili karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p0.05). No decreasing (0-5 minutes) had been remarked in all the elasticity groups after the application. Also, the statical stretching exercises due to the CMJ and DJ alternations had not been found meaningful (p>0.05). Again, it is found as meaningful in statistics by percentage within the groups and mutual twins comparisons on CMJ commencement values and sequance measurements of the CMJ groups (p

Bu araştırma 12-14 yaş çocukların motorsal performans ve benlik saygısı düzeylerini belirleyerek yaş, cinsiyet ve spor yapma durumu farklılıklarını ortaya koymak; motorsal performans ve benlik saygısı düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır.Araştırmaya İzmir il merkezinde okuyan 407'si kız, 458'i erkek (aktif spor yapan 270 kişi, aktif spor yapmayan 595 kişi) olmak üzere toplam 865 öğrenci gönüllü olarak katılmıştır.Öğrencilerin motorsal performanslarını belirlemek için bazı antropometrik ve motorik testler uygulanmıştır. Antropometrik testler boy uzunluğu, vücut ağırlığı, ve vücut kompozisyonu ölçümlerini kapsamaktadır.Motorsal performans testler olarak; kassal kuvvet:sağ-sol el kavrama kuvveti testi, durarak uzun atlama testi, kassal dayanıklılık: 30 sn mekik testi, esneklik:otur-eriş testi, sürat: 30 m koşu testi, kardiyovasküler dayanıklılık: 1 mil (1609 m) koşu testi kullanılmıştır.Benlik saygısı düzeyini belirlemek için Özoğul (1988) tarafından Türkçe'ye uyarlanan Coopersmith Benlik Saygısı Envanteri (1967) okul kısa formu kullanılmıştır.Gruplar arasında ( yaş, cinsiyet ve spor yapma durumu) motorsal performans ve benlik saygısı özellikleri bakımından 3x2x2 düzeninde varyanz analizi ve bonferroni testi kullanılmıştır.Çalışma sonucunda, öğrencilerin benlik saygısı puanları bakımından 12,13 ve 14 yaş grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur. Spor yapan kız ve erkek öğrencilerin antropometrik ölçümleri, motorsal performans testleri ve benlik saygısı puanlarının spor yapmayan kız ve erkek öğrencilerden daha yüksek değerlere sahip olduğu tespit edilmiştir. Spor yapan 12-14 yaş çocukların kuvvet, sürat ve kardiyovasküler dayanıklılıkla benlik saygısı arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. This research was conducted for the purpose of determining 12-14 year old children?s motor performance and self esteem levels and the differences according to age, gender and participation in sports and examining the relationship between motor performance and self esteem.The research was conducted with 865 students in Izmir province center who participated voluntarily (407 girls, 458 boys; 270 active and 595 not active sports participants).Some anthropometric and motor tests were administered to determine the students? motor performance. The anthropometric tests included height, weight and body composition measurements. The motor performance tests used were right-left hand grasp strength and standing long jump for muscle strength, 30 second shuttle test for muscle endurance, sit-reach test for flexibility, 30 meter run test for speed, and 1 mile (1609 meters) run test for cardiovascular endurance.To determine self esteem level the short school form of the Coopersmith Self Esteem Inventory (1967) which was adapted for Turkish by Özoğlu (1988) was used. The characteristics of motor performance and self esteem were looked at between groups (age, gender and status of sports participation) using variance analysis at 3x2x2 level and Bonferroni test.Statistically significant differences were determined in the students? self esteem scores between the 12, 13, and 14 year old groups. The anthropometric measurements, motor performance and self esteem scores of the female and male students who participated in sports were higher than those of the female and male students who did not participate in sports. Statistically significant relationships were found between 12-14 year old active sports participant children?s self esteem and their strength, speed and cardiovascular endurance. 203

Aerobik egzersizin, antiaterojenik nitelikteki HDL üzerindeki olumlu etkileri bilinmektedir, ancak HDL'nin yapısında yer alan ve onun antioksidan özelliğinden sorumlu olan kan paraoksonaz (PON1) ve aril esteraz (AREST) enzim aktiviteleri gibi yeni KKH risk faktörleri üzerindeki etkileri ve bu olası etkilerde PON1-192 polimorfizminin rolü bayanlar üzerinde henüz araştırılmamıştır. Bu çalışmada premenapozal bayanlarda düzenli aerobik egzersizin kan paraoksonaz ve aril esteraz enzim aktiviteleri ile kan lipid ve lipoproteinleri üzerine etkileri ve bu etkilerde PON1-192 polimorfizminin rolü araştırılmıştır.Çalışmaya katılan gruplar; menapoza girmemiş, orta yaşa mensup ve sağlıklı yaşam amacıyla uzun süredir düzenli olarak haftada en az üç gün aerobik egzersiz yapan (EG, n=50) ve egzersiz yapmayan (KG, n=41) sağlıklı bayanlardan oluşturuldu. Deneklerin fiziksel (boy, kilo, vücut kitle indeksi, vücut yağ oranı) ve fizyolojik ölçümleri (dinlenik kalp atım hızı, kan basıncı, MaxVO2) yapıldı. Açlık venöz kandan, paraoksonaz (PON1) ve tuzla stimüle paraoksonaz (TSPON1), aril esteraz (AREST) ile HDL ve alt gruplarının AREST aktiviteleri kinetik yönemlerle belirlendi. Ayrıca klasik KKH risk faktörleri olarak kabul edilen; serum trigliserid (TG), total kolestrol (TK), HDL kolesterol (HDL-K) ve alt grupları (HDL2?K ve HDL3-K) enzimatik-kolorimetrik olarak saptandı. PON1-192 polimorfizmi için fenotipleme, TSPON1/AREST oranı esas alınarak gerçekleştirildi. Buna göre egzersiz ve kontrol grupları düşük aktiviteli QQ, QR heterozigot, yüksek aktiviteli RR ve R taşıyıcı (QR+RR) fenotip grupları şeklinde sınıflandırıldı.Kan PON1 ve AREST aktiviteleri ile HDL ve alt gruplarının AREST aktiviteleri açısından EG ve KG arasında anlamlı farklılık bulunamazken (p>0.05), PON1-192 polimofizmi göz önünde bulundurulduğunda, egzersiz QQ homozigot grubunun PON1 (p0.05), KG'ninkinden daha büyüktü. Serum total AREST aktivitesi için ise fenotip gruplar arasında anlamlı farklılık yoktu. EG'nin kan HDL-K, HDL3-K (p0.05) değerleri de kontrol grubununkilerden anlamlı olarak daha büyüktü. Sedanter fenotip grupları arasında ise KKH klasik risk faktörleri açısından anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0.05).Orta yaştaki premenepozal bayanlarda sağlıklı yaşam amacıyla yapılan uzun süreli aerobik egzersizin, kan lipid ve lipoproteinleri ile PON1 enzim aktivitesi üzerindeki anlamlı bir etkisi saptanmıştır. Yalnız bu etkiler PON1-192 polimorfizmi ile modifiye edilmiştir. Regular aerobic training has positive effects on high density lipoprotein (HDL), of which antioxidant, antiatherogenic and protective effects for coronary heart disease (CHD) are well known. However, the effects of regular aerobic training on more recent risk factors of CHD such as blood paraoxonase (PON1) and arylesterase (AREST) that are associated with and responsible for the antioxidant potential of HDL, and the role of PON1-192 polymorphism on these potential effects in women are yet to be determined. The objective of this study was to determine the effects of regular aerobic training on blood PON1, AREST enzyme activities and lipid and lipoprotein profiles in premenopausal women and whether potential effects depended on the PON1-192 phenotype.Subjects included 91 middle-aged, healthy, non-menopausal females who regularly performed aerobic exercise at least three times a week for a long period of time (EG, n=50) and those who did not do any exercise, to serve as controls (CG, n=41). Groups were analyzed for anthropometrical (body weight, height, body mass index, body fat ratio) and physiological (resting heart rate, blood pressure, maximal oxygen consumption) parameters. Activities of PON1, salt-stimulated paraoxonase (TSPON1), AREST and AREST activities of HDL and subgroups were determined in fasting venous blood by kinetic methods. Classical risk factors of CHD, including fasting serum triglyceride, total cholesterol (TC), HDL cholesterol (HDL-K) and its subgroups (HDL2-K, HDL3-K) levels were determined by standard enzymatic-colorimetric methods. Phenotyping of subjects for PON1-192 polymorphism were carried out based on TSPON1/AREST ratio. Subjects of aerobic exercise and control groups were classified as QQ with low activity, QR heterozygote, RR with high activity and R carriers [(RT)=(QR+RR)].No significant differences in serum PON1 and AREST activities and HDL and subgroups? AREST activities were found between EG and CG groups (p>0.05). However, with regard to PON1-192 polymorphism, PON1 (p0.05) was non-significantly higher in QQ phenotype in the exercise group, compared to the CG group. No significant differences in the serum total AREST activity were noted between the three phenotype groups. EG group?s serum HDL-K (p0.05).Significant beneficial effects of long-term aerobic exercise on serum lipids and lipoproteins and PON1 enzyme activity were demonstrated in middle-aged premenopausal women. However, these effects depend on the PON1-192 phenotype. 86

Spor yapmanın fiziksel ve ruhsal sağlığa olumlu etkileri sonucu, sporun sağlık açısından taşıdığı anlam ve önem araştırmacıları hastalıkların tedavisinde sporun rolünü incelemeye yöneltmiştir.Bu araştırmanın amacı günümüzde yaygınlaşmış durumda olan Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu ve Yıkıcı Davranım Bozuklukları üzerinde sporun etkilerini incelemek ve ortaya koymaktır.Araştırmada ?Yıkıcı Davranım Bozuklukları için DSM- IV'e dayalı Tarama ve Değerlendirme Ölçeği? kullanılmıştır.Araştırma 7-12 yaşları arasında, 208 çocuğun katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın uygulama grubunu spor yapan 114 çocuk ve kontrol grubunu spor yapmayan 94 çocuk oluşturmaktadır.Araştırmanın ilk aşamasında ölçek, uygulama ve kontrol grubundaki katılımcıların anne ya da babası tarafından doldurulmuştur. Daha sonra 114 kişilik uygulama grubu 6 ay boyunca haftada 2 gün ortalama 1 saat 15 dakika, antrenör gözetiminde antrenman yapmış, kontrol grubu ise 6 ay boyunca bir antrenör gözetiminde düzenli bir sportif etkinliğe katılmamıştır. Bu süre sonunda ölçek uygulama ve kontrol grubundaki katılımcıların anne ya da babası (daha önce ölçeği ilk dolduran ebeveyn) tarafından ikinci kez doldurulmuştur.Bu çalışmada elde edilen istatistiksel bulgular sonucunda; Sporun DEHB ve Yıkıcı Davranım Bozuklukları belirtilerinin azalmasında olumlu etkiler gösterdiği belirlenmiştir. Sport improves the physical and psychological health positively and as a result the meaning and importance of sport on health lead scientific researchers to investigate the role of sport on treatments of illnesses.The main goal of the study was to investigate the effects of sport on the attention deficit hyperactivity disorder and distruptive behavior disorders that became widespread nowadays.?The DSM?IV Based Distruptive Behavior Disorders Screening and Rating Scale? was used in this research.There were 208 children as participants aged between 7 and 12 in this research. The application group of this research consists of 114 children who participate in sports activities and the control group consists of 94 children who don`t participate in sport activities.In the first part of the research the scale was filled by the participants` either mother or father of the both application and control group. After that the application group participates in training activities twice a week lasting averagely 1 hour 15 minutes throughout 6 months under supervision of a coach whereas the control group didn?t participate in any sports activities under supervision of a coach throughout 6 months. When the 6 month period ended, the participants` either mother or father (same parent, who previously filled the scale first time) filled the scale second time.According to the statistical evidences achieved in this research, it is identified that sport has positive effects on the decrement of ADHD and Distruptive Behavior Disorders symptoms. 57

Amaç: Bu çalışmada, vibrasyonun egzersiz sonrasında spinal eksitabiliteüzerine etkisinin, fleksör digitorum sublimis kasından kaydedilen SP süreleriincelenerek araştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Yaşları 19- 28 arasında değişen, sağlıklı 22 erkeköğrencide, dominant ve non-dominant kolda hand grip ile maksimal pençe kuvvetisaptandı. Gönüllüler pençe kuvvetinin %30'u ile parmak fleksiyonu yaparken,medyan sinirler fleksör digitorum sublimis kasında dirsek düzeyinde bipolar yüzeyelelektrot kullanılarak uyarılarak periferik sessiz periyotlar kaydedildi. Daha sonragönüllüler ayaktayken dominant kola 7.6 kg lık vibrasyon dambıl'ı kullanılarakancak vibrasyon uygulanmadan, 15 kez biceps curl ile birleştirilmiş elbileğifleksiyonu yaptırıldı ve periferik sessiz periyotlar, her iki ekstremiteden tekrarölçülerek kaydedildi. Bir sonraki aşamada yine dominant kola ayni dambılkullanılarak; 27 Hz, 2mm amplitüd ve 4mm yer değiştirme modlarında vibrasyonuygulanarak 15 kez biceps curl ile birleştirilmiş elbileği fleksiyonu yaptırıldı veperiferik sessiz periyotlar her iki ekstremiteden ölçülerek kaydedildi. Egzersiz vevibrasyonla birlikte egzersiz uygulandığında kaydedilen SP süreleri kendi aralarındave kontrol değerleri ile karşılaştırıldı.Bulgular: Egzersizin istirahat SP değerini hem dominant hem de nondominanttarafta arttırdığı fakat bu artışın sadece non-dominant tarafta anlamlıolduğu gözlendi (p

Amaç: Egzersiz genellikle kan reolojisini degistirir. Yüzme egzersizinin kan reolojisiüzerine etkisi henüz açık degildir. 400 metre serbest stilde yüzme hem aerobik hemde anaerobik süreçleri içerir. Bu projede yüzücülerde 400 metre yüzmenin eritrositmekanik özellikleri üzerindeki etkisi incelenmistir.Yöntem: Çalısmaya 17 erkek üniversiteli yüzücü katılmıstır. Bütün sporcular gününaynı saatlerinde test edilmislerdir. Tüm katılımcılardan yüzebildikleri kadar hızlı birsekilde 400 metre serbest stilde yüzmeleri istenmistir. Yüzme öncesi istirahathalindeyken ve yüzme sonrası toparlanma döneminin 5. dakikasında antekübitalvenlerinden 5'er ml kanları alınmıstır. Kan laktat konsantrasyonu, eritrosit lipidperoksidasyonu, plazma protein oksidasyonu, eritrosit deformabilitesi, eritrositagregasyonu ve bazı hematolojik parametreler incelenmistir. Yüzme öncesi vesonrası verilerin istatistiksel degerlendirmesinde Wilcoxon singed rank testikullanılmıstır.Bulgular: Yüzme sonrası kan laktat konsantrasyonu artmıstır (p

Bu çalışmanın amacı, orijinal formu Almanca olan Brettschneider (2004) tarafından geliştirilenSosyalleşme ölçeğinin, Türkçe konuşan 7. ve 8. Sınıf öğrencileri için psikometrik özellikleriniincelenmektir.Çalışma iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın birinci aşamasında ölçek AlmancadanTürkçeye çevrilmiş ve 662 7. ve 8.sınıf örencisine uygulanmıştır. Ölçeğin faktör yapısını incelenmesiiçin elde edilen veri setine açıklayıcı faktör analizi uygulanmış, ayrıca ölçeğin tamamı ve alt boyutlarıiçin iç tutarlılık kat sayısı uygulanmıştır. Sosyalleşme ölçeğinin Türkçe formunda orijinal formunauyumlu olan 11 faktör tanımlanmıştır. Ancak iki maddenin orijinal faktörlerinden sapma gösterdiğitespit edilmiştir. Ölçek iç tutarlılık katsayısı ise ölçeğin tamamı için .71 olarak hesaplanmıştır.İkinci aşamada sorunlu iki madde ölçekten uzaklaştırılarak ölçeğin yeni formu 1085 7. ve 8.sınıf öğrencilerine uygulanmıştır. İkinci çalışmanın sonuçlarına göre sosyalleşme ölçeği Türkçeformunun faktör yapısı orijinal formuyla bütünüyle örtüşmektedir. Ölçek iç tutarlılık katsayısı hemölçeğin tamamı için hem de ölçeğin alt boyutları için kabul edilebilir düzeydedir.Sonuç olarak sosyalleşme ölçeğinin Türkçe formu, Türkçe konuşan 7. ve 8.sınıf öğrencilerindesosyalleşme düzeyini ölçmek için uygun bir ölçme aracı olabilir.Anahtar Sözcükler: Sosyalleşme seviyesi, Spor yapma, Güvenilirlik-Geçerlilike-posta: olcay.kiremitci@ege.edu.tr In this study it was aimed to adopt Socialization Scale orginally developed in German byBrettschneider (2004) for Turkish speaking 7. and 8. graders and examine its psychometric properties.Study was carried out in two phases. In the first phase scale was translared into Turkish and applied662 7. and 8. graders. Explanatory factor analyses was used in order to examine scale?s factorsturucture. In addition internal consistency coefficietnt was also computed. Consistent with the scale?soriginal form 11 factor were identified in Turkish form of Socialization Scale. However two items haddeviated from orginal factors. Internal consistency coefficient was .71 for entire scale.In the second phase two problematic items were excluded from the scale and new version of thescale was applied 1085 7. and 8. graders. According to second study?s results factor sturucture ofTurkish version of the Socialization Scale is completely consistent with original form and hadeccceptable internal consistency coefficient for both entire scale and 11 subscales.In conclusion Turkish version of the Socialization Scale is a valid and reliable devise to measuresocializing level of Turkish speaking 7. and 8. graders students.Key words: Socialization level, sport participation, reliability-validitye-mail: olcay.kiremitci@ege.edu.tr 160

ÖZET Bu çalışmanın amacı, voleybolcularda problem çözme becerileri ve kaygı düzeyleri arasındaki ilişkileri incelemektir. Çalışmanın örneklemini Türkiye 1. ve 2. liginde oynayan bayan voleybol takımları oluşturmaktadır. Örneklemin problem çözme becerilerinin ölçülebilmesi için Heppner ve Peterson tarafından geliştirilen ve Nail Şahin, Nesrin H. Şahin tarafından dilimize uyarlanan `Problem Çözme Envanteri` kullanılmıştır. Durumluluk ve sürekli kaygı düzeylerinin ölçülebilmesi için ise, Spielberger ve arkadaşları tarafından geliştirilen ve Öner ve Le Compte tarafından Türkçe'ye uyarlanan `Durumluluk ve Sürekli Kaygı Envanteri` kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, 1. ve 2. lig takımlarının durumluluk kaygı puanlarının oynadıkları liglere göre değişkenlik göstermediği, sadece Eczacıbaşı takımının durumluluk kaygı düzeyinin diğer takımlardan daha düşük olduğu görülmüştür. Aynı şekilde takımların sürekli kaygı puanlarına baktığımızda her iki ligde oynayan toplam 25 takım arasında anlamlı düzeyde bir farklılığa rastlanılmamıştır. Takımların problem çözme becerileri söz konusu olduğunda TED Kolejliler ve Vakıfbank Güneş Sigorta takımlarının diğer takımlardan daha düşük puanlara sahip oldukları anlaşılmıştır. Problem çözme becerilerinin düşünen, güvenli ve planlı alt boyutlarında farklılığa rastlanmış, en büyük fark Vakıfbank Güneş Sigorta takımında görülmüştür. Bu takımın puanlarının diğer takımların puanlarından anlamlı derecede düşük olduğu gözlemlenmiştir. 98 ABSTRACT The purpose of this study is to examine the relations between problem solving skills and anxiety levels of volleyball players. The sampling of this study is the women volleyball teams playing of the first and second leagues in Turkey. Problem solving inventory, which was developed by Heppner and Peterson and adapted to our language by Nail Şahin, Nesrin H. Şahin has been used to measure the problem solving skills of samplings. Also, anxiety inventory, which was developed by Spielberger and his friends and adapted to Turkish by öner ve Le Compte, has been used to measure state and trait anxiety levels. According to the research results of this study, it has been seen that state anxiety points of first and second league teams do not change in relation with the leagues they play, it has only been seen that state anxiety levels of Eczacı başı team is lower than the other teams. Accordingly, we haven't seen a meaningful difference in trait anxiety levels of the 25 teams playing at the leagues. When we think about problem solving skills of teams, it has been understood that TED Kolejliler ve Vakıfbank Güneş Sigorta teams have lower points than the other teams. The difference in problem solving skills has been encountered in thinking, confident and planned sub-scales of the skills and the biggest difference has been seen in Vakıfbank Güneş Sigorta team. We observed that the point of this team is meaningfully lower than the other teams' points. 99 106