155 results on '"Şişman, Mehmet"'
Search Results
52. Bretton Woods sisteminin çöküşünden günümüze uluslararası potansiyel para sermaye akımlarının çevre ülkelerine etkileri: Latin Amerika ve Türkiye örneği
- Author
-
Şişman, Mehmet, Akyüz, Müfit, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Capital flows ,Economics ,Money ,International monetary market ,Bretton-Woods ,International monetary system ,Ekonomi - Abstract
257
- Published
- 1996
53. İlkokullarda örgüt kültürü (Eskişehir il merkezindeki ilkokullarda bir araştırma)
- Author
-
Şişman, Mehmet, Açıkalın, Aytaç, and Diğer
- Subjects
Primary schools ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Organizational culture - Abstract
ÖZET Örgütsel kültür kavramı, 1980'li yılların başından itibaren örgüt ve yönetimle ilgili olarak üzerinde çok tartışılan kavramlardan biridir. Bir bakıma bu kavram, örgüt ve yönetim kuramı üzerinde son yıllarda yapılan çeşitli tartışmalar içinde ortaya çıkmıştır. Bu kavram, örgüt ve yönetimle ilgili geleneksel konu başlıkları olarak liderlik, yapı, amaç, strateji, çevre gibi birtakım değişkenlerin yeniden yorumlanmasında da temel kavram durumuna gelmiştir. Örgüt kuramcıları, genel olarak örgütlerin paylaşılan belli kültürel sayıltılar ve değerler çevresinde toplanmış insanlardan oluşan `küçük toplumlar` olarak görülebileceğini kabul etmektedirler. Eğitim örgütlerinin yapı, amaç ve işlevleri yönünden özellikleri göz önüne alındığında bu örgütlerin de kültürel açıdan ve örgütsel kültür yönünden çözümlenmesi uygun bir yaklaşım biçimi olmaktadır. Bu noktadan hareketle, araştırmada öncelikle örgüt, yönetim, kültür ve örgütsel kültür kavramları açıklanmış; bunlara ilişkin çeşitli kuram ve yaklaşımlar ana çizgileriyle özetlenmiştir. Daha sonra da örgütsel kültür kavramı, geliştirilen bütüncül bir model içinde, temel sayıltılar, temel değerler, semboller ve uygulamalar olmak üzere üç temel başlık altında çözümlenmiştir. Araştırma, bu kültürel öğelerden temel sayıltılar ve örgütsel uygulamalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın problemi şöyle ifade edilmiştir: İlkokullarda görevli yönetici ve öğretmenlerin, çevreyle ilişkiler, gerçek, insan, insan eylemleri ve insan ilişkilerinin doğasıyla ilgili olarak paylaştıkları temel sayıltılarla örgütsel uygulamalara ilişkin algılan yönünden örgüt kültürünün ilkokullardaki durumu nedir? Araştırma, tarama modelinde desenlenmiştir. Araştırmanın evrenini, Eskişehir il merkezindeki ilkokullarda görevli yönetici ve öğretmenler oluşturmaktadır. Araştırma,söz konusu evrenden A ve B grubu okullar içinde yer alan okullardan seçilen 5'er ilkokuldan oluşan toplam 10 ilkokul üzerinde yapılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler nicel nitelikte veriler olup söz konusu veriler, araştırmacı tarafından geliştirilen bir anketle toplanmıştır. Verilerin çözümlenmesinde istatistiksel teknikler olarak ortalama, standart sapma, standart hata, t testi ve faktör analizi kullanılmıştır.Araştırmanın bulguları şöyle özetlenebilir: 1. Temel sayıltılarla ilgili olarak yönetici ve öğretmenler, en çok insan eylemlerinin doğasına ilişkin sayıltılar kapsamında yer alan işin doğası konusunda genel bir uzlaşma içindedirler. 2. tlkokullardaki örgütsel uygulamalarda, örgüt kültürünün işbirliği, dostluk, güven, yardımlaşma, destekleme gibi toplumcu özellikleri öne çıkmaktadır. 3. Paylaşılan bazı temel sayıltılarla örgütsel uygulamalar arasında anlamlı farklılıklar vardır. 4. Paylaşılan temel sayıltılar ve örgütsel uygulamalar yönünden ilkokullar genelde aynı kültürel özelliklere sahiptir. 5. Erkek ve kadınlar arasında, paylaşılan temel sayıltılar yönünden anlamlı farklılıklar vardır. Sözkonusu grupların örgütsel uygulamalara ilişkin algıları arasındaki farklılıklar ise daha azdır. 6. Temel sayıltılar ve örgütsel uygulamalar yönünden örgüt kültürünü oluşturan değişkenlere ilişkin sayısal verilere ayrı ayrı faktör analizi uygulanmıştır. Bu analiz sonucunda sayıltılar ve uygulamalar yönünden örgütsel kültürle ilgili olarak 6 temel faktör belirlenmiş; söz konusu faktörler, araştırmacı tarafından adlandırılmaya çalışılmıştır. III SUMMARY The concept of organizational culture is one of the concepts related to organization and management which have been discussed since 1980's. This concept can be considered to be occured as a result of the discussions made on organization and administrative theory. The concept can be seen to be the umbrella concept of reinterpretation of the subject titles concerning organization and management such as structure, purpose, strategy, environment and leadership. Organizational theorists have recognized that organizations may be viewed as mini- societies based upon commonly-held cultural values and assumptions. The features of educational organizations concerning purpose, function and structure need to be analyzed with cultural approach. In this research the theories and the approaches concerning were summarized organization, management, culture and organizational culture. Organizational culture was analyzed in the model including basic assumptions, basic values, symbols and organizational practices. The research was realized on basic assumptions, perceptions releated to the organizational practices at elementary schools' principals and teachers. The research problem is that which assumptions concerning the nature of human relationship with environment,, the nature of reality, the nature of human nature, the nature of human activity, the nature of human relationship principals and teachers at elementary school share. What kind of organizational culture is dominant at elementary schools from the point of organizational practices and the shared assumptions indicated above. Descriptive research method was used in this study. The population is elementary schools' principals and teachers in Eskişehir. Ten schools from group A and B were selected as the sample of this study. Quantitative data were used in this research. The data were gathered according to the questionnaire prepared by the researcher. Mean, standard deviation, standard error, t test, factor analysis were used to analyse quantitative data. IVThe findings of the study can be summarized as follows: 1. Teachers and principals mostly share the same assumptions related to nature of work in basic assumptions. 2. Collective cultural features such as cooperation, loyality, security, assistance, support are more important in organizational practices of elementary schools. 3. There are significant differences between some of shared assumptions and the practices of the indicated assumptions. 4. Elementary schools generally have got the same features from the point of the shared basic assumptions and organizational practices. 5. There is significant difference between females and males from the point of basic assumptions. The differences in the perceving of organizational practices is less between the two groups. 6. Factor analysis was made on the quantitative data related to basic assumptions and organizational practices. At the end of the analysis six basic factor were found concerning basic assumptions and organizational practice. These factors were tried to be named by the researcher. 233
- Published
- 1993
54. Uluslar Arası Para Sistemsizliğive Mali Sermaye Akımları (1980-2002): Gelişmekte Olan Ülkeler(Güney) İçin Öneriler
- Author
-
ŞİŞMAN, Mehmet, primary
- Published
- 2005
- Full Text
- View/download PDF
55. KÜRESELLEŞME VE ULUSÖTESİ ŞİRKETLERİN (TNCs) YENİ AÇILIMLARI
- Author
-
ŞİŞMAN, Mehmet, primary
- Published
- 2005
- Full Text
- View/download PDF
56. Eğitim Yönetimi Alanında Üretilen Bilimsel Bilgi ve Batılı Biliş Tarzının Eleştirisine Giriş.
- Author
-
Turan, Selahattin and Şişman, Mehmet
- Subjects
SCIENTIFIC knowledge ,COGNITIVE styles ,WESTERNIZATION ,SCHOOL administration ,LEGITIMATION (Sociology) ,EDUCATION research - Abstract
Copyright of Educational Administration: Theory & Practice is the property of Educational Administration: Theory & Practice and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2013
57. Preface.
- Author
-
Şişman, Mehmet
- Subjects
- *
PREFACES & forewords , *SCHOOLS , *EDUCATION , *SUSTAINABLE communities , *SCHOLARS - Published
- 2012
58. Otomotiv sanayiinin uluslararasılaşma süreci ve Türkiye otomotiv sanayinin konumu
- Author
-
Şişman, Mehmet, 1951, Engin, Nazım, and Uluslararası iktisat ve İktisadi Gelişme Bölümü
- Subjects
OTOMOTİV SANAYİ ,TÜRKİYE - Published
- 1988
59. Orta dereceli okullarda okul-aile birliği çalışmalarının değerlendirilmesi
- Author
-
Şişman, Mehmet, Alıç, Mehmet, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, and Diğer
- Subjects
Anababa-öğretmen ilişkileri ,Eğitim ve Öğretim ,School between-family association ,Öğretmen-anababa ilişkileri ,Ortaöğretim ,Education and Training ,Secondary education - Abstract
Tez (yüksek lisans) - Anadolu Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Kayıt no: 6260, Bu araştırmanın amacı, 'Ortadereceli okullarda okul-aile birliklerinin görevlerini ne ölçüde yerine getirdikleri' nin saptanmasıdır. Bu amaca bağlı olarak altı alt problem oluşturulmuştur. Araştırmanın evrenini, Eskişehir il merkezindeki genel liselerde çalışan yönetici ve öğretmenlerle, bu okullara devam eden öğrencisi bulunan veliler oluşturmuştur. Evreni oluşturan yedi genel liseden mevcut 540 yönetici-öğretmen ve 5594 veliden, örneklem ölçütlerine uygun olarak 134 yönetici-öğretmen ve 332 veli örneklem olarak seçilmiştir. Örneklem gruplarına göre uygulanan anketlerden yönetici öğretmen grubunda 117'si, veli grubunda da 289'u değerlendirme kapsamı içine alınmıştır. Araştırmada temel veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır. Anketlerin birinci bölümünde temel özellikler yönünden yönetici-öğretmen ve veli dağılımını gösteren 4 madde yer almıştır. Her iki örneklem grubunda da ortak olarak yer alan ikinci bölümde ise, okul-aile birliklerinin ilgili yönetmelikten özetlenen görevleri 15 madde halinde yer almıştır. Her görevin yapılma derecesine ilişkin olarakda beşli bir seçenek sistemi kullanılmıştır. Kullanılan anketler araştırmacı tarafından geliştirilmiş, dağıtılmış ve toplanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen verilerin çözümlenmesinde dağılım tabloları düzenlenmiş, frekans, yüzde, medyan (ortanca) kullanılmış, yüzdelerle karşılaştırmalar yapılmış, gruplararası görüş farklılıklarının belirlenmesinde ve bunların anlamlılık düzeylerinin saptanmasında kay kare çözümlemesinden yararlanılmıştır.
- Published
- 1986
60. Otomotiv sanayiinin uluslararasılaşma süreci ve Türkiye otomotiv sanayiinin konumu
- Author
-
Şişman, Mehmet, Engin, Nazım, and Diğer
- Subjects
Endüstri ve Endüstri Mühendisliği ,Industrial and Industrial Engineering - Abstract
76 - ÖZET VE SONUÇ: Çalışmanın birinci bölümünde otomotiv sanayiinin bağ lı olduğu ürün grubunun uluslararası ticaret kuramlarından hangisi ile açıklanabileceği konusu araştırıldı. Bu çerçeve de, Ricardo'nun karşılaştırmalı üstünlükler kuramı orjin kabul edilerek, geleneksel dış ticaret kuramları ve teknoloji önce likli dış ticaret kuramları çok genel çizgileri ile incelendi. Buna göre, otomotiv sanayii'nin talep, üretim ve firma yapısı nın, Ürün Devresi Ürünleri analizinin kuramsal çerçevesine oturduğu tespitini yaptığımızdan, sözkonusu kurama, bu bölüm içinde özel bir önem verildi. Vernon'un Ürün Devreleri Analizi, özetle, bir ürünün (doğuş ve) yenilik, gelişme (ve olgunlaşma) ve olgunluk ve/veya standartlaşma aşamalarından geçtiğini ka bul etmektedir. Yenilik aşamasında işgücü daha çok bilimsel ve teknik personelden oluşmakta, piyasaya giriş know-how tarafın dan belirlenmektedir, ürünün yenilik döneminde ilk pazarlandığı ülke (çoğunlukla ABD) karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmakta.ve çoğu kez ürünü tekelci düzeyde ihraç etmektedir. Gelişme ve olgunlaşma döneminde üretim diğer gelişmiş ülkelerde de baş lamış olacağı için (teknik bilgilerin, bu II. aşamada, alınıp satılabilme özelliğinden dolayı) yenilikçi ülkenin sözkonusu üründe ihracatı azalacak ve henüz üretimin başlamadığı yörele re (yani azgelişmiş ülkelere) kayacaktır. Üretimin diğer ülke lerde başlaması o ülkelerin yerel pazarlarının yeterli boyuta ulaşmış olması (talep yapısı), ölçek ekonomileri, ulaşım mali yetleri, gümrük sınırlamaları gibi etkenler tarafından belirt lenmektedir. Olgunluk ve standartlaşma aşamasında ise üretim niteliksiz emek-yoğun hale gelmiş, teknoloji s tandartlaşmış, üretim süreci parçalara bölüneb il ecek düzeyde geliştirilmiş olduğundan, maliyetler rekabet edilebilirliği belirlemektedir. İşte bu aşamada üretimin azgelişmiş ülkelere kaydırılması söz konusu olabilmektedir.- 77 - Birinci bölümde s tandartlaşmış ürün Devresi Ürünleri grubu içinde yer aldığını belirlediğimiz Otomotiv Sanayii'nin, ikinci bölümde azgelişmiş ülkelerde hangi iktisat politikası uygulaması ile karşılaştığı araştırıldı. îthal tkamesine daya lı sanayileşme stratejisinin, 1950'lerin başlarından itibaren azgelişmiş ülkelerde yaygın bir uygulama alanı bulduğu saptan dı. Bu çerçevede ithal ikamesiâin sanayileşme süreci olan kat kıları incelendi. Aslında sözkonusu yıllarda azgelişmiş ül kelerin döviz sıkıntısı içinde oldukları ve bu nedenle de it halata bağımlılığı yüksek olan ürünlerin yurt içinde üretilme sinin gündeme geldiği anlaşıldı. İşte, bu çerçevede üretim öl çeğini genişleterek, yeni pazarlar bulmak ve maliyetlerini dü şürmek amacıyla hareket eden ABD ve Avrupa tandanslı çokuluslu şirketlerin, lisans anlaşmaları veya doğrudan yatırımlar ile azgelişmiş ülkelere yayılma süreci çakışmış olmaktadır. Nite kim ithal ikameci strateji ile birlikte azgelişmiş ülkelerde yatırım ve ara malları ithalatı teşvik edilirken (bu malların sermaye yoğun olduğu kabul edilebilir), nihai sınai mal itha latının gümrük duvarları ile engellenmesi bu süreci teşvik et miştir. İşte bu yapı içerisinde, otomotiv sanayii ithalata ba ğımlılığının yüksek olması nedeniyle en çok önem verilen sana yi dalı oldu. Öte yandan bu gelişmelerden Türkiye'nin de et kilendiği kesindir. Nitekim, 1965-75 döneminde Türkiye imalât sanayiinde, 1970 fiyatları ile ithal ikame katkısının en yük sek olduğu sanayi dalı taşıt araçları (%38.5 olmuştur. Bu arada aynı bölüm içinde ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin başarı koşulları da irdelendi. Bu çerçevede söz konusu stratejinin, öncelikle teknoloji üretimini öngörmedi ğinden uzun vadede yatırım ve aramalları açısından dışa bağım lılığı artıracağı görüşü sunuldu. Çalışmanın üçüncü ve dördüncü bölümünde, daha önceki bö lümlerde sergilenen kuramsal açıklamalar test edilmek istendi. Ancak bu, son iki bölümde olanak olduğu ölçüde tarihsel ince lemelere girişilerek yapıldı.- 78 - Üçüncü bölümde, Otomotiv Sanayii'nin Avrupa'da doğma sına rağmen, ABD'de daha yoğun bir üretim süreci yaşadığı vur gulandı. Bu çerçevede, üretimde maliyetleri büyük oranlarda düşüren teknik yenilikler ABD'de gerçekleştirildi. Ahşap göv denin yerini çelik gövdeye bırakması (FORD), elektrikli marş sistemi (GM) ve hareketli band üzerinde üretim (FORD) gibi ye nilikler otomotiv sanayiinde kütlesel üretimin yaygınlaşmasını sağladı. îşte bu arada yeni pazarlar bulmak ve emek maliyetle rini düşürmek amacı güden çokuluslu şirketler otomotiv sanayii nin ulusl ararasılaşma sürecini başlattılar. Bu süreçte İspanya ve Brezilya gibi ülkelerin önem kazandığı gözlendi. Bu ülkeler, çokuluslu şirketlerin genel yayılma politikaları içinde birer ihracat üssü olarak kullanıldılar. Nitekim, genel olarak, çoğu azgelişmiş ülkede otomotiv sanayiinin (ara ve yatırım malları ithalatının etkisiyle) döviz açığına yol açması nedeniyle söz- konusu ülkelerdeki hükümetlerin ilgili sanayi dalına ihracat yapma koşulu getirdiği gözlenmiştir. Bu koşulun karşılanabil mesi açısından çokuluslu şirketlerin sahip oldukları üstünlük ler karşısında ulusal şirketler ya pazardan çekilmek zorunda kalmakta ya da yabancı sermaye tarafından devralmmaktadırlar. Bu genel sonuç azgelişmiş ülkelerde otomotiv sanayiinin ithal ikamesi stratejisi kapsamında kurulmasının, bu sanayiye çok uluslu şirketlerin denetimindeki üretim yapısının bir uzantısı haline gelme eğilimi kazandırdığını ortaya koymaktadır. 1950'ler genel olarak çokuluslu otomotiv şirketlerinin dış ülkelere yayılmalarında ihracata ağırlık verdikleri yıllar olmuştur. 1950'lerin sonlarına doğru birçok azgelişmiş ülkede, yerel otomotiv sanayiinin kurulmasına yönelik olarak ithala tın kısıtlanmaya başlanması, bu ülkelerde montaj tesislerinin kurulmasına geçilmesinde ana etken olmuştur. Türkiye'de de ulaştırma ağı içerisinde karayollarının ağırlık kazanması ve taşıt ithalatının artması gibi gelişmelere paralel olarak 1950'lerin ortalarından itibaren montaj birimleri kurulmaya başlanmıştır. Ancak çokuluslu otomotiv şirketlerinin Türkiye' ye peşi peşine girmeleri, ithal ikamesi stratejisi kapsamında otomotiv ürünleri ithalatının yasaklandığı 1960'larda olmuştur^- 79 - îşte Türkiye'de plânlı dönem ile birlikte başlayan bu süreçte, çokuluslu otomotiv firmaları Montaj Sanayii Talimatı'nm (1964) öngördüğü yerli girdi oranları çerçevesinde ticari taşıt üre timi yapmaya başladılar. Bu aşamada, diğer azgelişmiş ülkeler de olduğu gibi, çok sayıda firma (14) küçük ölçekli üretim bi rimleri kurarak, yüksek maliyetli üretim yapısının oluşmasına yol açtılar. Ayrıca, bu dönemde yabancı şirketlerin doğrudan yatırımlardan kaçındıkları, daha önce temsilciliklerini yapmış olan yerel sermaye gruplarıyla lisans anlaşmaları yaptıkları gözlendi. Lisans anlaşmalarının uygulanmasıyla birlikte yerli girdi oranının artırılmasına paralel olarak ithal girdi payı azaldı. Ancak yatırım malların ve yedek parça ithalâtı önemli düzeylere yükseldi. 1960'larm sonlarında Türkiye pazarına otomobil üretmek amacıyla, yabancı ortaklık kurarak giren (doğrudan yatırım) Fiat ve Renault firmaları ise başlangıçta otomotiv yan sanayi lerini bir 1 eş tirmediklerinden, bu durumdan olumsuz etkilendi ler. 1970'lerde Türkiye otomotiv sanayiinde üretimin artması na karşın, toplam ithalâtın sürekli büyümesi sorun olarak ken dini göstermeye başladı. Bu duruma*.ek olarak 1975'lerde başgös-. teren petrol krizi bu sanayii dalını olumsuz etkileyerek, 1977' denden itibaren üretimin gerilemesine neden oldu. 1980'in sonu na kadar süren bu durum otomotiv sanayiinde ilk durgunluk döne miydi. 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte yeni bir dönemece giren Türkiye ekonomisindeki değişiklikler, otomotiv sanayiine de yansımıştır. Sözkonusu dönemde talepdeki artışa bağlı olarak üretimde artışlar kaydedilmiştir. Ancak, maliyet ve fiyatların uluslararası düzeyin üstünde olması sorunu varlığını korumuş tur. Bu durumun iki nedeni saptanmıştır. Birincisi küçük ölçek li üretim yapısı, ikincisi ise otomotiv sanayiini besleyen yan sanayiinin yetersiz gelişmişlik düzeyidir. Ayrıca kapasite kul lanım oranlarının düşüklüğü sorunu hâlen gündemdedir. Bu durum da doğal olarak maliyetleri olumsuz etkilemektedir. Otomotiv- 80 - sanayiinin ihracatı ise, ekonominin genel ihracat performansı na uygun değildir. Çünkü, maliyet yapısı rekabet edebilirliği engellemektedir. Son tahlilde, s tandartlaşmı ş Ürün Devresi Ürünleri gru buna dahil Otomotiv Sanayii ürünlerini üreten ABD ve Avrupa tandanslı çokuluslu şirketler, 1950'lerden itibaren ithal ika mesi süreci içinde azgelişmiş ülkelere girmişler ve kendi büyü me dinamikleri içinde, ithal ikamesi süreciyle ve daha sonra ihracata yönelik sanayileşme stratejisiyle (Türkiye örneğinde) kaynaşarak bu süreçleri kendi hedefleri doğrultusunda etkile mişlerdir. 84
- Published
- 1988
61. DOĞU VE BATI AVRUPA'DA GELİR EŞİTSİZLİĞİ VE EKONOMİK BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİNİN KUZNETS TERS U HİPOTEZİ ÇERÇEVESİNDE KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ.
- Author
-
KAZAZİ, Öğrencisi Sema, KÜÇÜKAHMETOĞLU, Osman, ŞİŞMAN, Mehmet, and BAKIRTAŞ, Tahsin
- Subjects
- *
INCOME inequality , *KUZNETS curve , *GROSS domestic product , *CENTRAL economic planning , *ECONOMIC expansion , *ECONOMIC development ,WESTERN countries - Abstract
The relationship between income inequality and economic growth has a very complex structure. Many studies show that economic growth has a positive or negative effect on income inequality or that there is no relationship between them. According to the data of real Gross Domestic Product (GDP) per capita, Eastern Europe is poorer than Western Europe. Besides, Eastern Europe has the effects of a planned economy and socialist (communist) economy. The socialist (communist) form of state administration has not been experienced in Western European countries (except Germany). In the study, the relationship between income inequality and economic growth in Eastern Europe and Western Europe for the years 1990-2015 has been analyzed using panel data analysis within the framework of the Kuznets hypothesis. Kuznets's inverse U hypothesis suggests that in the initial periods of economic development, income inequality increased, and income inequality remained constant for a while at the highest point it reached, and then declined in the period after that. In contrast to the Kuznets hypothesis, the relationship between income inequality and economic growth is U-shaped in Eastern European countries. As real GDP per capita increases, income inequality first decreases and then increases. On the other hand, in Western European countries, no significant relationship has been found between income inequality and economic growth. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
62. KIRGIZİSTAN’DA EĞİTİMİN TEMEL PROBLEMLERİ VE ÖĞRETMENLERİN HİZMET İÇİ EĞİTİM İHTİYACI
- Author
-
ŞİŞMAN, Mehmet and ARI, Asım
- Subjects
Hizmet içi eğitim,öğretmen yetiştirme,Kırgızistan eğitim sorunları ,teacher training,teacher education,educational problems in Kyrgyz Republic - Abstract
Kırgızistan’da eğitimle ilgili çeşitli problemler, Sovyetler Birliği sonrasında da devam etmektedir. Başlıca problem alanları, yönetim, insan kaynakları, finansman, alt yapı, eğitim programları, öğretim yöntemleri, bilgi ve teknoloji olmak üzere çeşitli başlıklar altında toplanabilir. Ancak eğitimde en önemli unsur, insan kaynağı olup öncelikle öğretmenlerin yeterliklerinin belirlenmesi ve ihtiyaç duydukları eğitim konularının tespit edilmesi gereklidir. Bu araştırmanın amacı, öğretmenlerin öncelikli olarak öğrenme ihtiyacı duydukları hizmet içi eğitim alanlarını belirlemektir. Kırgızistan’da 2137 okul ve bu okullarda görev yapan 74 186 öğretmen vardır. Bu çalışmada, Bişkek’te bulunan okullar arasından tesadüfî yöntemle 15 okul örneklem olarak seçilmiş ve bu okullardaki 304 öğretmene anket uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesi için frekans f ve yüzde % oranları hesaplanmıştır. Anketten elde edilen veriler analiz edilerek en yüksek oranda ihtiyaç duyulan hizmet içi eğitim konuları belirlenmiştir. En yüksek oranda talep edilen hizmet içi eğitim konuları arasında, “öğrenci gelişimi ve öğrenciye rehberlik”, “alanla ilgili gelişmeler”, “öğrenme öğretme süreci ders planı, öğrenme ortamı düzenleme, öğretim strateji ve teknikleri… ” gibi konular yer almaktadır. Araştırma bulgularının, öğretmenlere dönük daha etkili hizmet içi eğitim programlarının hazırlanmasına katkı sağlaması umulmaktadır, Some educational problems go on after the Soviet Union in Kyrgyz Republic. Scopes of basic problems are administration, human source, financing, construction, curriculum, teaching methods, knowledge and technology. However, the most important thing is human source in education, and primarily it is necessary to determine that teachers’ adequacy. This study’s aim is determine that teacher’ needed scopes of training for teacher. There are 2137 schools and 74186 teachers in Kyrgyz. In this study, 15 schools were selected randomly in Bishkek and the questionnaire was conducted to 304 teachers who work in these schools. To analyzing the variables computed frequency and percentage. Dates were analyzed and most needed educational scopes were determined. Some most needed area are “students’ development and guiding”, “improvements in teachers’ scope”, “progress of learning and teaching curriculum, to prepare of learning environment, teaching strategy and methods… ”. It is hopped outputs of this study can contribute for preparing progress of curriculum of training for teachers
63. ÜNİVERSİTE YÖNETİCİLERİNİN BENİMSEDİKLERİ İDARİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER
- Author
-
TURAN, Selahattin, DURCEYLAN, Belgin, and ŞİŞMAN, Mehmet
64. OKUL YÖNETİCİLERİ İÇİN STANDARTLAR: EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN BİLGİ TEMELLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
- Author
-
TURAN, Selahattin and ŞİŞMAN, Mehmet
- Subjects
Eğitim liderliği,Eğitim Yönetimi,Eleştirel teori ,Educational leadership,educational administration,critical theory - Abstract
Son yıllarda toplumların yapısında sosyal, siyasal, ekonomik yönlerden meydana gelen değişmeler, eğitim alanını da etkilemektedir. Eğitim yönetimi alanında yapılan araştırmalar ise eğitim yöneticilerinin eğitim sorunlarına yeterince çözüm üretemediklerini ortaya koymaktadır. Bu durum, eğitim yönetiminin bilgi temellerini ve eğitim yöneticilerinin yetiştirilmeleri konusundaki standartları yeniden gündeme getirmektedir. Bu çalışmanın amacı, eğitim yöneticilerinin birer lider yetiştirilmeleri konusunda yapılan çalışmaları ana hatlarıyla tartışmaktır. Son yıllarda, bazı gelişmiş ülkelerde eğitim liderlerinin yetiştirilmeleri konusunda yapılan standartlaştırma çabalarından yola çıkarak, bu tartışmaların ülkemiz için ne anlam ifade ettiği değerlendirilmeye çalışılmıştır, In recent years, social, political and economical changes in the structure of societies have an effect the education field. The researchers on educational leadership indicate that educational leaders fail to provide solutions to the educational issues. This suggest that the knowledge basis and the standarts of educational leaders' training be put forward on the agenda. The purpose of this study is to examine and review the studies and the model/guiding principles of standards for school leaders who are moral agents and social advocates for the children and the communities they serve. In recent years, inspired by the standardization efforts to train the educational administrators in developed countries, what these discussions mean for our country were tried to be assessed
65. The effect of foreign direct investments on intra-industry trade between Turkey and the European Union
- Author
-
Şaşmaz, Abdullah Bahadır, Şişman, Mehmet, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, and Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Vertical Intra-Industry Trade ,Yatay ,Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ,Panel Veri Analizi Intra-industry trade ,Foreign Direct Investment ,Endüstri içi ticaret ,Dikey Endüstri içi Ticaret ,Panel Data Analysis ,Horizontal - Abstract
Ticaret ortakları arasında, aynı endüstride yer alan ürünlerin eş anlı ihracat ve ithalatı endüstri içi ticaret olarak adlandırılmaktadır. Endüstri içi ticaret, ülke ve bölgelere ek refah kazancı sağlarken, aynı zamanda rekabetçiliğin bir göstergesi olarak da yorumlanabilmektedir. Çalışmamızda Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olan Avrupa Birliği’nden gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının endüstri içi ticarete etkisi incelenmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının endüstri içi ticaret üzerindeki etkisi belirsizdir. Pazar arayışı güdüsüyle yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırım akımları endüstri içi ticareti negatif, verimlilik güdüsüyle yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ise pozitif yönde etkilemektedir.Çalışmamızda Türkiye’nin Avrupa Birliği ve diğer ülke gruplarıyla 2005-2021 döneminde gerçekleştirdiği endüstri içi ticaret, 3 basamaklı SITC rev.3 ticaret sınıflandırması çerçevesinde Grubel ve Lloyd (1971) endeksine göre hesaplanmış ve Fontagné ve Freudenberg (1997)’in metodolojisine göre ayrıştırılmıştır. Bulgulara göre, Türkiye’nin dış ticaret yapısının, incelenen dönem içinde endüstriler arası ticaretin yoğunlukta olduğu bir yapıdan, endüstri içi ticaret kalıplarının var olduğu ve geliştiği bir yapıya geçtiği tespit edilmiştir. Endüstri içi ticaret ayrıştırması incelendiğinde ise, tek yönlü ticaretin payının azalırken dikey düşük kalite endüstri içi ticaretin payının arttığı görülmektedir.Hesaplanan endüstri içi ticaret endeks değerleri panel veri analizinde bağımlı değişken olarak kullanılarak, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının etkisi ölçülmüştür. Sonuçlara göre, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki toplam, dikey, dikey düşük ve yüksek kalite endüstri içi ticarete ve tek yönlü ticarete olumlu etkisi bulunmaktadır. Yatay endüstri içi ticarete istatistiki açıdan anlamlı etki tespit edilememiştir. Bu sebeple, Türkiye’ye Avrupa Birliği’nden gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının verimlilik güdüsüyle hareket ettiği söylenebilmektedir. The simultaneous export and import of products in the same industry between trading partners is named as intra-industry trade. While intra-industry trade provides additional welfare gain to countries and regions, it can also be interpreted as an indicator of competitiveness. In our study, the effect of foreign direct investment from the European Union, Turkey's largest trading partner, on intra-industry trade is examined.The impact of foreign direct investment on intra-industry trade is ambiguous. Foreign direct investment flows made with market-seeking motives affect intra-industry trade negatively, while foreign direct investments made with productivity motives affect it positively.In our study, Turkey's intra-industry trade with the European Union and other country groups in the 2005-2021 period was calculated according to the Grubel and Lloyd (1971) index and disentangled according to the methodology of Fontagné and Freudenberg (1997) within the framework of the 3-digit SITC rev.3 trade classification. According to the findings, it has been determined that Turkey's foreign trade structure has changed from a structure where inter-industry trade is concentrated to a structure where intra-industry trade patterns exist and develop. When the intra-industry trade decomposition is analyzed, it is seen that the share of one-way trade has decreased, while the share of low-quality vertical intra-industry trade has increased.The effect of foreign direct investment was measured by using the calculated intra-industry trade index values as the dependent variable in the panel data analysis. According to the results, foreign direct investment has a positive effect on total, vertical, low and high quality vertical intra-industry trade and one-way trade between Turkey and the European Union. No statistically significant effect was found on horizontal intra-industry trade. For this reason, it can be said that foreign direct investments coming from the European Union to Turkey are driven by the productivity motive.
- Published
- 2023
66. Ekonomi politik açıdan iklim krizi ve yenilenebilir enerjinin geleceği
- Author
-
Korkmaz, Mehpare, Şişman, Mehmet, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, and Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Hegemony ,İklim Krizi ,Fosil Yakıtlar ,Climate Crisis ,Yenilenebilir Enerji ,Renewable Energy ,Hegemonya Fossil Oil - Abstract
Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri dikkate alınmaksızın hemen her ülke için geçerli olan enerji ihtiyacı, üretimin temel unsurunu oluşturmaktadır. Özellikle Sanayi Devrimi ile yaşanan üretim artışı, enerji ihtiyacını günden güne arttırarak gerek ekonomik gerekse çevresel birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Ekonomik anlamda ülkeler arasında yaşanan enerjinin üretim-tüketim-bölüşüm ilişkileri bağlamında yaşattığı eşitsizlik problemleri var olurken; çevresel anlamda ise hangi tür enerji kullanılacağı tartışma konusu olmuştur. Önceleri dünya ekonomisinin işleyişini domine eden enerji kaynakları dendiğinde akla gelen kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtların dünya rezervleri incelendiğinde önümüzdeki 50 yıl içerisinde tükeneceği yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçeklik de bize göstermektedir ki yenilenebilir enerji kaynaklarının tercihi artık sadece çevresel bir problem değildir. O halde karşımıza, yenilenebilir enerjinin üretim-tüketim-bölüşüm ilişkilerinin devletler, şirketler ve enerji piyasaları bağlamında nasıl gerçekleşeceği, bu dönüşümden hali hazırdaki petrol, doğalgaz devleti olarak adlandırılan devletlerin nasıl etkileneceği, ana konusu petrol üretim ve ticareti olan şirketlerin dönüşümünü nasıl organize edeceği soruları çıkmaktadır. Ayrıca tüm bu dönüşümün finansmanının nereden sağlanacağı ve bu finansmanın küresel finans piyasalarına etkisinin nasıl olacağı da düşünülmeye değerdir.Bu çalışmada yukarıda bahsedilen konulara ek olarak sera gazı salınımının en önemli nedeni olan fosil yakıt kullanımının neden olduğu küresel ısınma ve sonucunda gerçekleşen iklim değişikliği incelenmiştir. The basic element of production is energy requirement regardless of countries’level of development The increase of production, especially with The Industrial Revolution, brought along not only economical but also so many environmental problems by raising the need of energy day by day. Economically, there are problems of inequality about production, consumption and distribution of energy while environmentally, the question is which kind of energy is useable. When the global reserves of fossil fuels such as coal, petrol and natural gas which once dominated the economic process of the world are examined it is undeniable that they are going to be depleted in 50 years. It shows that prefering renewable energy in production is not just an environmental problem anymore. In that case, problems such as how renewable energy’s productıon, consumption and distribution will be formed in goverments, countries or energy markets, how the largest oil producer goverments will be affected and how the companies which are focused on oil production and trade will organize this transformation they encounter. Also, how all of transformation will be supported financially?In this study, in addition to what is mentioned above, greenhouse gas emissions, global warming caused by fossil fuel consumption and climate change is examined. There are unavoidable results caused by climate change for our country too. Some of these results are drought, deforestation – desertification, decreasing biodiversity.Besides the economic consequences of these situations, there is no obstacle to not being considered as a national security issue.
- Published
- 2023
67. Yapısal yakınlaşma ve Afrika ülkelerinde ticaret ve büyüme üzerindeki etkileri
- Author
-
Ousmane, Ali Bako, Şişman, Mehmet, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, and Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Africa ,Finance ,Afrika - Abstract
Birkaç ülke arasındaki ekonomik yakınlaşma, gerçek ya da nominal ve ya yapısal olsun, iktisatçıların 18. yüzyıldan günümüze kadar özel ilgilerine giren önemli bir konudur. Bu nedenle, konuyla ilgili çok sayıda teorik ve ampirik literatür bulunmaktadır. Literatürde gerçek ve nominal yakınsama daha fazla ilgi görmüş ancak eşzamanlı yapısal dönüşümün bir sonucu olan ve ülkeler arasındaki sektörel yapısal benzerlik veya konjonktür senkronizasyonuna odaklanan yapısal yakınsama, 2000’li yılların başında ortaya çıkmış ve o günlerden beri literatürde artan bir ilgi görmüştür. Bu çıkışa rağmen Afrika ülkelerinin bu konuya çok az ilgi gösterdiği açıktır. Ayrıca Afrika, gençlerin büyük bir bölümünü göç etmeye iten, büyük bir işsizlik ve eksik istihdam sorunuyla karşı karşıyadır. Her yıl işgücüne katılan yaklaşık 12 milyon genç vardır (Afrika Kalkınma Bankası. 2018) Economic convergence between several countries, whether real, nominal, or structural, is an important issue, as evidenced by economists' special interest in it from the 18th century to the present. This is why there is a plethora of theoretical and empirical literature on the subject. Real and nominal convergence has received more attention in the literature, but structural convergence, which is the result of simultaneous structural transformation and focuses on sectoral structural similarity or business cycles synchronization between countries, appears to have emerged and has received increasing attention in the literature since the beginning of the 2000s. Despite this emergence, it is clear that African countries have received very little attention on this topic. In addition, Africa faces a major problem of unemployment and underemployment, which pushes a large proportion of young people to opt for immigration. There is about 12 million young First Name and Last Name ALI BAKO OUSMANEField: EconomicsProgramme: International EconomicsSupervisor: Prof. Dr. MEHMET ŞİŞMANDegree Awarded and Date Ph.D.- May, 2022Keywords Structural Convergence, Structural Transformation, Sectoral Relative Productivity Levels, trade, growth, African Economy, Panel-Corrected Standard Errors regression, Feasible Generalized Least Squares regression, tobit model, instrumental variable,Granger non-causality testvipeople who join its labor force every year (African Development Bank. 2018)
- Published
- 2022
68. Sürdürülebilir kalkınma amaçları çerçevesinde kamu-özel işbirliği modeli : Türkiye için bir değerlendirme
- Author
-
Akpınar, Tuğba, Şişman, Mehmet, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, and Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ,Public-Private Partnership ,Turkey ,Kamu-Özel İşbirliği Modeli ,Türkiye Sustainable Development Goals - Abstract
art 2016'da Uluslararası Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) Forumunda, “İnsan Öncelikli KamuÖzel İşbirliği Modeli (People-first Public Private Partnership)” olarak adlandırılan bir terminoloji ortaya koyulmuştur. İnsan Öncelikli KÖİ modeli, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na (SKA) ulaşmak amacıyla, herkes için temel kamu hizmetlerine erişimi teşvik eden bir model olarak tanımlanmaktadır. Bu doğrultuda, modele ilişkin paradigma değişimine neden olan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminin kabul edilmesiyle birlikte, KÖİ projelerinin, bir dizi bütünsel ölçüte göre uygulanılmasını gerektiren ve proje döngüsü boyunca “insanlar için değer” yaratması beklenmektedir. KÖİ modeli, diğer bütün altyapı proje türlerinde olduğu gibi uzun vadelidir ve bunun doğal bir sonucu olarak bünyesinde potansiyel ve mevcut riskler barındırmaktadır. Modelin doğru bir biçimde uygulanması, gelecek projeksiyonları ve risk paylaşımının yanı sıra projenin finanse edilmesi ve sürdürülmesi birçok ölçüt ve şart ile ilintilidir. Bu ölçüt ve şartlar, risk paylaşımına yön vermektedir ve projenin sonu çlarını etkilemektedir. İnsan Öncelikli KÖİ’ler ile ulaştırma, sağlık, enerji, tarım, eğitim ve birçok sektörde ekonomik büyümeyi ve az gelişmiş ülkeler (AGÜ) açısından kalkınmada itici bir güç olması beklenen projelerde insani yaşam koşullarını, temel hakları ve ekolojik dengeyi de temel alan sistemin inşa edilmesi öngörülmüştür. Bu çalışmanın amacı, pandemi ile birlikte yeniden öne sürülen modelin, işleyiş yapısının mevcut retorik ile olan diyalektiğini analiz etmektir.Türkiye özelinde ise projeler-sektörler-kalkınma planları, söz konusu diyalektik çerçevesinde değerlendirilmiştir. Model dünyada ve Türkiye'de, yasal ve uygulama performansı açısından yetersiz olmakla beraber, sektör ve proje seçimlerinin SKA’laraulaşmada bir araç olarak sunulan İnsan Öncelikli Kamu-Özel İşbirliği modelini yansıtmadığı sonucuna ulaşılmıştır. In March 2016, a terminology called “People-first Public Private Partnership” was introduced at the International PPP Forum. The Human Priority PPP model is defined as a model that promotes access to basic public services for all, in order to achieve the SDG. Accordingly, with the adoption of the 2030 Agenda for Sustainable Development, which caused a paradigm shift regarding the model, PPP projects are expected to create “value for people” throughout the project cycle, requiring implementation according to a set of holistic criteria. The PPP model, like all other infrastructure project types, is long-term and as a natural consequence, it contains potential and existing risks. The correct application of the model, future projections and risk sharing, as well as financing and sustaining the project are related to many criteria and conditions. These criteria and conditions guide risk sharing and affect the results of the project. With People-first Public Private Partnership, it is envisaged to build a system based on human living conditions, fundamental rights and ecological balance in projects that are expected to be a driving force in economic growth in transportation, health, energy, agriculture, education and many sectors and in development for underdeveloped countries. The aim of this study is to analyze the dialectic of the working structure of the model, which was put forward with the pandemic, and the existing rhetoric. In the case of Turkey, projects-sectors-development plans were evaluated within the framework of the said dialectic. Although the applications of the model in the world and in Turkey are insufficient in terms of legal and implementation performance, it has been concluded that the sector and project choices do not reflect the “PeopleFirst Public-Private Partnership”, which is presented as a tool to reach the SDGs.
- Published
- 2022
69. Brexit sonrası göçmen sayısında azalmanın Birleşik Krallık ekonomisinde makroekonomik göstergelere etkisi
- Author
-
Gören, Yaşarhan, Şişman, Mehmet, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, and Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Finance - Abstract
Birleşik Krallık en çok göçmene ev sahipliği yapan beşinci ülke konumundadır. Buna rağmen göçmenlerin entegrasyonu ve toplum tarafından kabulü yeterince sağlanamamış ve Avrupa Birliği üzerinden göçmen karşıtlığı oluşmuştur. Bu süreçte oluşan göçmen karşıtlığı, giderek artan Avrupa Şüpheciliği (Euroscepticism), ekonomik sebepler ve egemenlik konusu Birleşik Krallık’ı referanduma götürmüştür. Birleşik Krallık, 2016 yılında gerçekleştirilen referandum sonucunda %51,9 oy ile Brexit kararı almıştır. Bu çalışma Brexit neticesinde, Puan Temelli Göç Sistemi vasıtasıyla İngiliz yetkililerin daha önce belirttikleri ve hedefledikleri gibi yıllık yüz bin net göçmen girişinin Birleşik Krallık ekonomisinde ne gibi etkiler yaratacağını incelemiştir. Avrupa Birliğinin genişleme politikalarının da etkisi ile Birleşik Krallık’ta net göçmen akışı hedeflenen rakamın yaklaşık üç katına kadar çıkmıştır. Göçmenlerin Birleşik Krallık ekonomisi üzerindeki etkilerin incelenmesi için Bütçe Sorumluluk Ofisi’nden (Office for Budget Responsibility) göçmenlerin kamu maliyesi üzerindeki etkileri, Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi‘nden (Office for National Statistics) Birlesik Krallık’ta göçmenlerin istihdamına ve ücretlerine yönelik veriler ve Göç Danışma Komitesi’nden (Migration Advisory Committee) göç ve göçmenlere dair birçok nicel ve nitel veri alınmış olup çeşitli kamu özel enstitülerin ve kurumların çalışmalarından faydalanılmıştır. Çalışma kapsamında Birleşik Krallık’a gerçekleşen göçün teorisi oluşturulmuş ve Birleşik Krallık’ta göçmenlerin; temel ürün ve hizmetlerin fiyatlarını düşürdüğü ve/veya fiyat artışlarını sınırlandırdığı, konut fiyatlarında ‘homophily’nin etkisi ile göçmenlerin kümelendiği bölgelerde konut fiyatlarının düştüğü, ayrıca kamu maliyesi olumlu net mali katkı yaptıkları, GSYİH büyümesine katkı sağladıkları ve ücretlerde ise daha belirsiz bir etkileri olmasıyla birlikte alt gelir gurubuna ait işçilerin ücretleri üzerinde azaltıcı etkileri olduğu bulunmuştur. United Kingdom is the fifth country with the highest number of immigrants. Despite this, the integration of immigrants and their acceptance by the society could not be sufficiently ensured and anti-immigrant opposition emerged through the European Union. The anti-immigration opposition that emerged in this process, the increasing Euroscepticism, economic reasons and the issue of sovereignty led the United Kingdom to a referendum. As a result of the referendum held in 2016, the United Kingdom took the Brexit decision with 51.9% of the votes.This study examines the impacts of a hundred thousand net immigrant inflows on the UK economy as a result of Brexit, as British officials have previously stated and targeted through the Points Based Immigration System. With the effect of the enlargement policies of the European Union, the net migrant flow in the UK has reached approximately three times the targeted figure. For the study of the effects of immigrants on the UK economy, data from the Office for Budget Responsibility on the effects of immigrants on public finances, data on employment and wages of immigrants in the UK from the Office for National Statistics and Immigration many quantitative and qualitative data on migration and immigrants have been obtained from the Migration Advisory Committee and the work of various public private institutes and institutions has been utilized. Immigrants in the UK; While they reduce the prices of basic products and services and/or limit price increases, housing prices fall in areas where immigrants cluster with the effect of 'homophily' in housing prices, they also make a positive net financial contribution to public finances, contribute to GDP growth and have a more uncertain effect on wages. It has been found that there are reducing effects on the wages of workers belonging to the lower income group.
- Published
- 2021
70. Türkiye'de dış ticaretin teknoloji yoğunluğu
- Author
-
Turgut, Nur Betül, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Türkiye ,Turkey ,Uluslararası ticaret ,International trade ,Finance - Abstract
Günümüzde hayatımızın her alanında teknoloji kavramı kullanılmaktadır. İktisadi açıdan bakıldığında ise teknoloji, ülkelerin verimlilik kapasitesini arttırmasında ve dış ticarette rekabet gücü kazanarak büyümesinde en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle günümüzde ülkelerin dış ticaretinde teknoloji yoğunluğunun durumu ülkelerin küresel rekabet gücünün önemli bir göstergesidir. Bu çalışmada OECD’nin imalat sanayi ürünlerini teknoloji yoğunluklarına göre sınıflandırması baz alınarak Türkiye’de dış ticaretinin teknoloji yoğunluğunun incelenmesi amaçlanmıştır. Türkiye’de özellikle yüksek teknoloji ihracatının kapasitesi incelenerek mevcut durumu analiz edilmeye çalışılmıştır. Türkiye’de ithalatın ve ihracatın teknolojik yapısı incelendiğinde orta düşük ve orta yüksek teknoloji yoğun ürünlerin ağırlıklı olduğu görülmüştür. Türkiye’de yüksek teknoloji ihracat düzeyinin düşük olması dış ticarette rekabet gücünün düşük olduğunu göstermiştir. Türkiye’de katma değeri yüksek ürün ihracatlarını arttırmaya yönelik faaliyetler incelendiğinde ise araştırma-geliştirme harcamalarının, patent başvuru sayısının ve teknoloji yoğun doğrudan yabancı yatırımların yetersiz olduğu görülmüştür. Bu sonuç yüksek teknoloji ihracatında lider olan ülkelerle karşılaştırılarak elde edilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgular neticesinde Türkiye’de yüksek teknoloji yoğun ihracatın ve yüksek teknoloji üretmeye yönelik faaliyetlerin yeterli düzeyde olmadığı görülmüştür. --------------------In our times, the concept of technology is prominently used in all areas of our lives. From an economic perspective, technology plays an important role in expanding the growth of countries by increasing their productive capacity and competitive power in foreign trade. Therefore, the state of technology has become an important indicator of the global competitiveness of the countries. This study aims to investigate the technology intensity of foreign trade in turkey based on the OECD’S classification of the technological intensity of manufacturing industrial products. In Turkey particularly the capacity of the high-tech exports has been examined and also an attempt to analyze the current situation is undertaken. An analysis of the import and export structure of technology in Turkey reveals a higher weight of medium-low and medium high-tech products. The lower level of high-tech exports in Turkey shows the low competitiveness of the foreign trade of the country. When an analysis of the activities that increase the export of high value-added products are made, the expenditure of research and development, the number of patent applications, and technology-intensive foreign direct investment are inadequate. This result is obtained by a comparison with countries that are leaders in high technology exports. The result of this study demonstrates that a sufficient level of activity for the production of intensive high tech products and high-tech exports are lacking in Turkey.
- Published
- 2020
71. West African Currency Union : impact on economic growth = Batı Afrika Para Birliğinin : ekonomik büyümeye etkisi
- Author
-
Tasiu, Kamal Abdullahi, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Finance - Abstract
Batı Afrika'nın ekonomik büyümesini hızlandırmak ve Euro'nun tek bir para birliği olarak elde ettiği başarı, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'na (ECOWAS) üye devletler için ortak bir para birimi olarak hizmet etmek üzere “eko” önermesine ilham verdi. Bu tez, önerilen para birimi Birliğini ve yaratılmasının bölgenin ekonomik büyümesini nasıl etkileyeceğini inceledi. Tez, para birliği teorileri doğrultusunda betimsel bir istatistiksel analiz uygulamış ve aynı zamanda ortak bir para birliğinin öncü olan Avrupa da dikkate alınmıştır. Üye ülkeler arasında GSYİH, enflasyon oranı, faiz oranı ve ticaretler arası para birliği tesis eden faktörler göz önünde bulundurulmuştur. Şu ana kadar bazı ülkeler düşük enflasyon, düşük faiz ve döviz kuru gibi bazı yakınsama kriterleri elde edebilmişlerdir. Bir para birliği alanı oluşturmak için gereken ekonomik eğilimleri ve diğer kriterleri inceledikten sonra, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu önerilen eko para birliğiyle devam etmemeli ve mevcut dengesizlikleri gidermek için döviz kurunu, ticaret gelişimini, ve ayrica para birliğinin parasal egemenliğini ele geçirmeye çalışan Fransa meselesini dikkate almalıdır.to me İÇİNDEKİLER Teşekkür…………………………………………………………………………………………i Özet ………………………………………………………………………………………….….ii Özet ……………………………………………………………………………………………..iii Şekiller Listesi…………………………………………………………………………………...ix Tablolar Listesi ………………………………………………………………………………….xi Önsöz …………………………………………………………………………………………..xvi BÖLÜM 1 ……………………………………………………………………………………….6 1. Giriş ……………………………………………………………………………………….…..1 1.1 Arka Plan …………………………………………………………………………………….1 1.2 Problemin Açıklaması ………………………………………………………………….…….2 1.3 Araştırma Hedefleri …………………………………………………………………….……3 1.4 Araştırma Hipotezi ……………………………………………………………………….…..5 1.5 Analiz Yaklaşımı………………………………………………………………………….….5 BÖLÜM 2 ………………………………………………………………………………………..6 2.1 Optımum Para Alanı …………………………………………………………………………6 2.1.1 R. Mundell'in Perspektifi ……………………………………………………………..……8 2.1.2 R.I. McKinnon'in Perspektifi ………………………………………………………..……10 2.1.3 Y.Ishiyama'in Perspektifi………………………………………………………………….11 2.1.4 Y.Ishiyama'nın Perspektifi …………………………………………….………………….13 2.1.5 G.S. Tavlas'ın Optimum Para Birliğinin 'Yeni' Teorisine Bakış Açısı………………....... 25 2.2 Avrupa Birliği ……………………………………………………………… ... ……….......28 2.2.1 AB Tarihi …………………………………………………………………………………27 2.2.2 Maastrıcht Anlaşması……………………………………………………………………. 33 2.2.3 Avrupa Para Sistemi Krizi……………………………………………………………….. 35 2.2.4 Neden Bazı Ülkeler Euro Kullanmıyor?............................................................................. 36 2.2.5 Euro'nin Avantajları………………………………………………………………………37 2.2.5.1 Çeşitli Makroekonomik Faydalar ……………………………………………………....37 2.2.5.2 Döviz Kuru İstikrarı……………………………………………………………………. 37 2.2.5.3 Daha Düşük Faiz Oranı………………………………………………………………….37 2.2.5.4 Yatırım ve Ticaret……………………………………………………………………….39 2.2.5.5 Uluslararası Para Birimi Olarak Hizmet Etmek………………………………………... 39 2.2.5.3 Daha Düşük Faiz Oranı………………………………………………………………….39 2.2.5.6 AB'de İstikrar, Hareketlilik ve Büyüme………………………………………………...39 2.2.5.7 Şeffaf ve Demokratik Kurumların Oluşturulması,……………………………………... 39 2.2.5.8 Ticareti Geliştirme, İnsani Yardım, Diplomasi ve Güvenlik…………………………... 40 2.2.6. Euro dezavantajları……………………………………………………………………….41 2.2.6.1 Teminat Para Birimi Olarak Euro…………………………………………………….....41 2.2.6.2 Bazı Ülkeleri Avantajlı Bir Konumda Yerleştirmek…………………………………... 41 2.2.6.3 Avrupa İçi Ticaretin Düşüşü…………………………………………………………….42 2.2.6.4 Transfer Ödemelerindeki Düzensizlikler………………………………………………..43 2.2.6.5 Euro'nun Maliye Politikasını Kullanamaması…………………………………………..43 2.2.6.6 Finansal İstikrarsızlık…………………………………………………………………....44 2.2.7 Avrupa Bir Optımum Para Alanı mı?................................................................................. 44 2.2.7.1 Enflasyon ……………………………………………………………………………….44 2.2.7.2. Döviz Kuru ……………………………………………………………………………..46 2.2.7.3 Ticarette Açıklık……………………………………………………………………….. 47 2.2.7.4 Ücretler ve Fiyat Esnekliği…………………………………………………………….. 52 2.2.7.5 İşgücü Hareketliliği (Euro)…………………………………………………………….. 53 2.2.7.6 Seçilmiş Euro Bölgesi Ülkelerinde GSYH'nin Payı Olarak Cari Açıklar……………....54 2.2.7.7 Seçilmiş Euro Bölgesi Ülkelerinde İşsizlik Oranları……………………………………54 2.2.8 Avrupa Birliğinde Dört Özgürlük………………………………………………………....55 2.2.8.1 Malların Serbest Dolaşımı………………………………………………………………55 2.2.8.2 Hizmetlerin Serbest Dolaşımı…………………………………………………………..56 2.2.8.3 Euro Bölgesinde İşçilerin Serbest Dolaşımı…………………………………………….57 2.2.8.4 Sermayenin Serbest Dolaşımı 57 2.3 BATI AFRİKA DEVLETLERİ EKONOMİK TOPLULUĞU (ECOWAS)………………59 2.3.1 ECOWAS'a Genel Bakış………………………………………………………………….59 2.3.2 ECOWAS'nin Amaçları ve Hedefleri……………………………………………………..62 2.3.3 ECOWAS ün Temel Prensipleri…………………………………………………………..64 2.3.4 ECOWAS'in İşlevleri……………………………………………………………………...65 2.3.5 ECOWAS'nın Başarıları…………………………………………………………………..66 2.3.5.1 Siyasi İşler, Barış ve Güvenlik…………………………………………………………..67 2.3.5.2 Gine Bissau'de Ekova'nın Rolü………………………………………………………….67 2.3.5.3 Fildişi Sahili'nde ECOWAS'ın Rolü…………………………………………………….68 2.3.5.4 Mali'de ECOWAS'ın Rolü………………………………………………………………69 2.3.5.5 Liberya'da ECOWAS'ın Rolü…………………………………………………………...71 2.3.5.6 ECOWAS Yakınsama Konseyi Tarafından Makroekonomik Yakınsama Raporunun Kabulü……………………………………………………………………………………………73 2.3.5.7 ECOWAS Para Enstitüsü'nün kurulması (EMI).………………………………………..74 2.3.5.8 Tüm Devlet Mali İşlemlerinin Geçmiş Kayıtlarının Tutulması İçin Bir Kılavuzun Sağlanması ................................. .................................................. ...............................................74 2.3.5.9 Sahel Bölgesinde Bölgesel Güvenliği Artırmak İçin Bir Eylem Planının Uygulanması..75 2.3.5.10 Tekdüzen Ticaret Geliştirme Stratejisine Giriş ………………………… …………….75 2.3.5.11 Ekonomik Kalkınma Belgesinin İmzalanması…………………………………………76 2.3.5.12 Ortak bir Dış Tarife Oluşturmak ……………………………. …………… ………….76 2.3.5.13 ECOWAS vatandaşlarının Bölgesel Güvenliği Artırmak ve Serbest Dolaşımını Kolaylaştırmak için Biyometrik Kart Tanıtımı…………………………………………………..76 2.3.5.14 Sınır Yönetiminde Kılavuz Olarak Hizmet Verecek Bir El Kitabının Sağlanması……77 2.3.5.15 Ecolink 78 adlı Bölgesel Bağlantı Projesinin Başlatılması……………………………78 2.3.5.16 Tüm Finansal İşlemlerin Kaydını Tutmak için Entegre Finansal Yönetim Sisteminin Başlatılması ................................. .................................................. ..............................................78 2.3.5.17 Üye Devletlerde Kalkınma için Çevre Yönetişimini, Genel Çevre Korumasını, Kapasite Oluşturmayı ve Sürdürülebilir Kaynak Yönetimini Geliştirmeye Yönelik Yenilenen Çabalar…79 2.3.5.18 Seme-Krake Ortak Sınır Karakolu İnşaatı Sözleşmesinin Yeniden İmzalanması (Benin - Nijerya)…………………………………………………………………………………………..79 2.3.5.19 Nijerya ile Kamerun Arasındaki Bemenda Yolu ve Bir Joınt Sınır Karakolu (JBP) ve Mfum Sınırında Bir Sınırın İnşası………………………………………………………………..79 2.3.5.20 Batı Afrika Doğalgaz Boru Hattı Şebekesi Fizibilite Çalışması Sonuçlandı…………..80 2.3.5.21 Düzenleyici ve Ekonomik Ortamın Düzenlenmesi İle Bölgesel Elektrik Piyasasının Gelişimi…………………………………………………………………………………………..80 2.3.5.22 Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Teknolojileri ve Hizmetlerinin Teşviki…...80 2.3.5.23 ECOWAS Üye Devletinde Enerji Verimliliği Binalarını Teşvik Etmeyi Amaçlayan Enerji Verimliliği Binası (EEB) Üzerine Bir ECOWAS Direktifi Ecree Tarafından Geliştirildi.81 2.3.5.24 Bölgesel Hastalık Merkezinin Kurulması……………………………………………...81 2.3.5.25 Bölgesel Güvenliği Güçlendirmek İçin Bir Eylem Planının Hazırlanması……………81 2.3.5.26 Ortak Pazar, Ticaret Liberalizasyon Şeması (TIS) ve Kişilerin, Malların ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı Protokolünün Uygulanmasının Konsolide Edilmesi………………………….81 2.3.5.27 Dakar-Abidjan Koridoru İçin Yardımcı Kanunun İmzalanması ve Bölgesel Elektrik Projesi için İlk Taşın Döşenmesi. Proje Cote D'ivoire, Gine, Liberya ve Sierra Leone'yi kapsıyor ……………………………………………………………………………………………………81 2.3.5.28 Abidjan-Lagos Koridor Otoyolu Uygulama Birimi……………………………………83 2.3.6. ECOWAS'ün Zorlukları…………………………………………………………..………83 2.3.6.1 Ticaret Faktörü ve Üye Devletlerin Ekonomisi…………………………………………83 2.3.6.2 Mali Sektör Eşitsizlikleri ve Kötü Ödeme Sistemi……………………………………...84 2.3.6.3 Altyapı ve Düzenleyici Rejimin Zorlukları……………………………………………..84 2.3.6.4 Siyasi İrade Eksikliği……………………………………………………………………85 2.3.6.5 Yolsuzluk ve Siyasi İstikrarsızlık……………………………………………………….86 2.3.6.6 Koloni Aşılamasından Kaynaklanan Zorluklar…………………………………………86 2.3.7 EKO PARA BİRLİĞİNİN………………………………………………………………..87 2.3.8 FRANSA VS. ECO……………………………………………………………………….89 2.3.9 ECOWAS EKONOMİK GÖRÜNÜM……………………………………………………90 2.3.9.1 GSYİH…………………………………………………………………………………..90 2.3.9.1.1 ECOWAS Bütçe Fazlası (+) Veya Açığı (-)…………………………………………..92 2.3.9.2 Enflasyon………………………………………………………………………………..93 2.3.9.3 Faiz Oranı………………………………………………………………………………..94 2.3.9.4 Döviz Kurları……………………………………………………………………………96 2.3.9.5 Ticaret…………………………………………………………………………………...97 2.3.9.6 Ecowas İstihdam Durumu……………………………………………………………...104 2.3.9.6.1 İstihdam………………………………………………………………………………104 2.3.9.6.2 İşsizlik………………………………………………………………………………..106 2.3.10 Eko ve Optimum Para Alanı……………………………………………………………107 3.BÖLÜM……………………………………………………………………………………...109 3. SONUÇ VE POLİTİKA ÖNERİLERİ……………………………………………………..109 REFERANSLAR………………………………………………………………………………112--------------------In an attempt to accelerate the economic growth of West Africa, and the success made by the euro as a single currency inspired the Economic Community of West African States (ECOWAS) to propose “the eco” to serve as a common currency for member states. This thesis looked into the proposed currency Union and how its creation will impact on the economic growth of the region. The thesis applied a descriptive statistical analysis in line with the theories of the currency union, and also Europe being the pioneer of a common currency was also taken into consideration. Factors for establishing a currency union such as GDP, inflation rate, interest rate, and inter-trade between member countries were considered. So far, some countries have been able to achieve some convergence criteria like low inflation, low interest and exchange rate. After reviewing the economic trends and other criteria needed for establishing a currency union area, the Economic Community of West African States should not proceed with the proposed eco currency and should consider the exchange rate and trade development to remove the imbalances that exist and also should address the issue of France who is trying to hijack the monetary sovereignty of the currency. CONTENTSAcknowledgementsiAbstractiiÖzetiiiList Of FiguresixList Of TablesxiiPrefacexviiCHAPTER 171.Introductioni1.1 Background 11.2 Statement of the Problem 21.3 Research Objectives 31.4 Research Hypothesis 51.5 Analysis Approach 5CHAPTER 262.1Optımum Currency Area62.1.1 Perspective of R. Mundell………………………………………………………………....82.1.1 Perspective of R. I. McKinnon……………………………………………………..……102.1.1 Perspective of Kenan: An Electic View.…………………………………………………112.1.4 Perspective of Y.Ishiyama 132.1.5 Perspective of G.S. Tavlas On The ‘New’ Theory Of Optimum Currency Union 252.2 The European Union………………………………………………………………...………..282.2.1 History of the EU 282.2.2 The Maastrıcht Treaty 332.2.3 The European Monetary System Crisis 352.2.4 Why Some Countries are not Using Euro? 362.2.5 Advantages of Euro 372.2.5.1 Diverse Macroeconomic Benefıts 372.2.5.2 Exchange Rate Stability 372.2.5.3 Lower Interest Rate 372.2.5.4 Investment and Trade 392.2.5.5 Serving as an International Currency 392.2.5.3 Lower Interest Rate 392.2.5.6 Stability, Mobilıty And Growth Within the EU 392.2.5.7 Establishment of Transparent and Democratic Institutions 392.2.5.8 Trade Promotion, Humanitarian Aid, Diplomacy and Security 402.2.6. Disadvantages of the Euro 412.2.6.1 Euro As A Fiduciary Currency 412.2.6.2 Placing Some Countries in an Advantaged Position 412.2.6.3 The Decline of Intra-European Trade 422.2.6.4 Irregularities in Transfer Payments 432.2.6.5 Failure of the Euro to the use of Fiscal Policy 432.2.6.6 Financial Instability 442.2.7 Is Europe An Optımum Currency Area? 442.2.7.1 Inflation 442.2.7.2. Exchange Rate 462.2.7.3 Trade Openess 472.2.7.4 Wages And Price Flexibility 522.2.7.5 Labour Mobılıty (Euro) 532.2.7.6 Current Account Deficits as a Share of GDP in Selected Euro Area Countries 542.2.7.7 Unemployment Rates in Selected Euro Area Countrıes 542.2.8 Four Freedoms in the European Union 552.2.8.1 Free Movement of Goods 552.2.8.2 Free Movement of Servıces 562.2.8.3 Free Movement of Workers in the Eurozone 572.2.8.4 Free Movement of Capital 572.3 ECONOMIC COMMUNITY OF WEST AFRICAN STATES (ECOWAS) 592.3.1 Overview Of ECOWAS 592.3.2 Aims and Objectives Of ECOWAS 622.3.3 Fundamentals Prıncıples Of ECOWAS 642.3.4 Functions of ECOWAS 652.3.5 Achievements of ECOWAS 662.3.5.1 Political Affairs, Peace and Security 672.3.5.2 The Role Of Ecowas in Guinea Bissau 672.3.5.3 The Role of ECOWAS in Ivory Coast 682.3.5.4 The Role of ECOWAS in Mali 692.3.5.5 The Role of ECOWAS in Liberıa 712.3.5.6 The Adoption of the Macroeconomic Convergence Report by the ECOWAS Convergence Council 732.3.5.7 Establishment of the ECOWAS Monetary Institute (EMI) 742.3.5.8 Provision of a Guide to Keep a Track Record of all Government Financial Transactions............................................................................................................................742.3.5.9 Implementation of an Action Plan to Boost Regional Security in the Sahel Region 752.3.5.10 Introduction of a Uniform Trade Development Strategy…………………………..752.3.5.11 Signing of the Economic Development Document 762.3.5.12 Establishing a Common External Tariff…………………………….…………….. 762.3.5.13 Introducing a Biometric Card to Boost Regional Security and Smooth the Free Movement of ECOWAS citizens……………………………………………………………762.3.5.14 Provision of a Manual to Serve as a Guide in Border Management 772.3.5.15 Launching of the Regional Link Project called Ecolink 782.3.5.16 Launching of an Integrated Financial Management System to Keep Record of all Financial Transactions.............................................................................................................782.3.5.17 Renewed Efforts to Enhance Envıronment Governance, General Environmental Protection, Capacity Building as Well as Sustainable Resource Management for Development in the Member States 792.3.5.18 Re-Award of the Contract for the Construction of the Seme-Krake Joint Border Post (Benin – Nigeria) 792.3.5.19 Bemenda Road Between Nigeria and Cameroon and the Construction of a Joınt Border Post (JBP) and a Border at Mfum Border 792.3.5.20 Feasibility Study for the West African Gas Pipeline Network Concluded 802.3.5.21 Development Of Regıonal Power Market With the Settıng Up of Regulatory and Economic Environment 802.3.5.22 Promotion of Renewable Energy and Energy Efficiency Technologies and Services 802.3.5.23 An ECOWAS Directive On Energy Efficıency Building (EEB) Aimed at Promotıng Energy Efficency Buildings in the ECOWAS Member State has Been Developed By Ecree 812.3.5.24 Establishment of a Regional Centre for Disease 812.3.5.25 Provision of an Action Plan to Strengthen Regional Security 812.3.5.26 Consolidating the Implementation of the Common Market, Trade Lıberalızatıon Scheme (TIS) and the Protocol on Free Movement of Persons, Goods and Services 812.3.5.27 Signing of the Supplemantary Act on Dakar-Abidjan Corridor, and Laying of the Fırst Stone for the Regional Electrıcıty Project. The Project Covers Cote D’ivoire, Guinea, Liberia and Sierra Leone 812.3.5.28 Implementation Unit of the Abidjan-Lagos Corridor Highway 832.3.6. Challenges of ECOWAS 832.3.6.1 The Trade Factor and the Economy of Member States 832.3.6.2 Financial Sector Disparities and Poor Payment System 842.3.6.3 Challenges of Infrastructure and Regulatory Regime 842.3.6.4 Lack of Political Will 852.3.6.5 Corruption And Polıtical Instability . 862.3.6.6 Challenges Emanating from Colonıal Hang-Over 862.3.7 ECO CURRENCY 872.3.8 FRANCE VS. THE ECO 892.3.9 ECOWAS ECONOMIC OUTLOOK 902.3.9.1 GDP 902.3.9.1.1 ECOWAS Budget Surplus (+) Or Deficit (-) 922.3.9.2 Inflation 932.3.9.3 Interest Rate 942.3.9.4 Exchange Rates 962.3.9.5 Trade 972.3.9.6 Ecowas Employment Status 1042.3.9.6.1 Employment 1042.3.9.6.2 Unemployment 1062.3.10 Eco and the Optimum Currency Area 107CHAPTER 31093. CONCLUSION AND POLICY RECOMMENDATIONS109REFERENCES113
- Published
- 2020
72. Türkiye'nin tarımdaki yapısal dönüşümü: Brezilya ve Hollanda örnekleri ile karşılaştırma
- Author
-
Özer, Gökhan, Şişman, Mehmet, and Diğer
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Political Science - Abstract
Tarım, insanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu beslenme ihtiyacını karşılamakla birlikte, günümüzde ekonominin de can damarlarından birisini oluşturmaktadır. Endüstri Devrimi ile birlikte Batı'dan başlayarak dünya geneline yayılan yapısal dönüşüm süreci, tarımın ekonomideki birincil konumunu zamanla değişime uğratmıştır. Bu değişim bazı ülkelerde yapısal dönüşüm ve dış ticaret teorilerine göre uygulanmış ve başarıya ulaşmışken, Türkiye'nin de içinde bulunduğu birçok ülkede plansız ve kontrolsüz şekilde gelişmiş ve başarıya ulaşamamıştır. Bu yapısal dönüşümü başarı ile uygulayarak, günümüzde tarımsal ürünlerin üretimi ve ihracatı bakımından dünyada sırasıyla ikinci ve dördüncü durumda bulunan Hollanda ve Brezilya'nın bu süreci nasıl gerçekleştirdiği, bu doğrultuda Türkiye'nin bundan sonraki süreçte benzer başarıya ulaşabilmek için neler yapması gerektiği analiz edilecektir. Bu bağlamda iki ana faktör ön plana çıkarılacaktır; birincisi yapısal dönüşüm teorileri kapsamında Türkiye'deki tarım sektörünün faktör verimliliğini arttırabilecek etkenlerin bulunması ve ikincisi ise bu yolla ortaya çıkacak olan ihtiyaç fazlası ürünlerin uluslararası ticaret teorilerine uygun olarak dünya pazarına nasıl sokulacağının belirlenmesine yönelik olacaktır.Yapısal dönüşüm çerçevesinde analiz edildiğinde Türkiye, üretiminde ve ihracatında dünya lideri olduğu fındık gibi en önemli tarımsal ürünün üretim verimliliğinde ancak beşinci sırada yer almaktadır. Benzer durum ekilebilir tarımsal arazisinin % 45'ine yakın alanını kaplayan buğday üretimi için de geçerlidir; Türkiye, 2017 yılı itibari ile buğdayın üretim verimliliğinde lider olan Fransa'nın hektar (ha) başına 1/3'kadarını üreterek dünyada ancak dokuzuncu sırada yer alabilmektedir. Bu sebepten dolayı ürettiği ürünü ihraç etmek bir yana içerideki ihtiyacı dahi karşılayacak durumda olamamakta ve ithalat yoluna başvurmaktadır. Tarımsal dış ticaret bağlamında ise Türkiye başta üretim verimliliğindeki zayıflığı olmak üzere birçok eksikliğinden dolayı rekabet dezavantajına sahiptir. Türkiye'nin tarımsal alanda rekabet etmek durumunda olduğu ülkeler akıllı ve robotik tarım gibi teknolojiler ile üretim yaparken, Türkiye bu kavramlar ile daha yeni tanışır durumdadır. Türkiye'de tarımsal ürünler çoğu çiftçi için geçimlik bir araç olarak kullanılırken, tarım alanında önde gelen Brezilya ve Hollanda gibi birçok ülkede büyük tarımsal işletmeler ya da kooperatifler aracılığı ile cari fazlası oluşturan bir sektör durumundadır. Bu çalışmada, XV. Yüzyıldan başlayarak Türkiye, Brezilya ve Hollanda'nın tarımsal alandaki yapısal dönüşümleri analiz edilecek ve bu bağlamda tarihsel gelişimleri, işletme ölçekleri, Ar-Ge yatırımları, inovasyonun lokomotif kurumları, toplam faktör verimlilikleri ve uluslararası ticaret etkinlikleri uluslararası ticaret teorileri kapsamında karşılaştırılmaktadır.Çalışmanın sonuç bölümünde, Türkiye'nin önde gelen tarımsal ürün ihracatçısı ülkeler arasına katılabilmesi için devletin öncülüğünde tarımsal yüksekokullar, üniversiteler ve araştırma merkezleri açılarak sektörel eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve bu yolla tarımsal üretim verimliliğinin arttırılması gerekmekte olduğu vurgulanmaktadır. Bununla birlikte daha önce yapılan akademik çalışmalar ve testler sonucu Ar-Ge yatırımlarının tarımsal üretim verimliliğini arttırmaktaki en önemli etken olduğu ortaya konmuştur. Bundan dolayı var olan Ar-Ge merkezleri iyileştirilmeli ve bu lokomotif kurumlarda çalışan araştırmacıların nitelikli olanlar ile güçlendirilmesi gerekmektedir. Eğitim kurumları/araştırma merkezleri, kamu ve özel sektör arasındaki bağ sıkılaştırılarak koordinasyonu iyileştirilmeli ve ilk iki kurumun üçüncü kurumun üretim verimliliğinin arttırılması ve yeni ürünler bulunması için çalışmalar yapması gerekmektedir. Brezilya ve Hollanda ile karşılaştırıldığında Türkiye'deki tarımsal özel sektörün Ar-Ge yatırımlarının çok kısıtlı olduğu gözlenmektedir ki tarımsal üretim verimliliğine en fazla katkı sağlayabilecek Ar-Ge çalışmaları, ihtiyaçlarını en iyi bilen özel sektör tarafından yapılabilecektir. Bu sebepten dolayı kamunun teşvik oranlarını arttırarak özel sektörü desteklemesi gerekmekte olduğu ortaya çıkan diğer bir sonuçtur. Ortaya çıkacak olan üretim verimliliği artışından dolayı ulusal ve uluslararası firmaların Türkiye'deki tarım sektörüne yatırım yaparak kâr etme fırsatını görmesi tarımsal işletme ölçeklerinin büyümesine imkân sağlayacaktır ki bunun sonucu olarak da üretim çıktısı artacaktır. Ortaya çıkacak olan bu üretim fazlalığı için uluslararası yeni pazarlar bulunması gerekecek ve ihracat rakamları artabilecektir. Bu noktada en önemli olan mesele ise maliyeti düşürülerek üretim verimliliği arttırılacak olan ürünlerin faktör zenginliği ve uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğüne sahip olan ürünler arasında olmasıdır. Ayrıca, uluslararası alanda tarımsal ürün ihtiyaçlarının hedef bölge ve ülkelere göre özel kurulacak olan araştırma ekipleri tarafından araştırılarak belirlenmesi ve bu bağlamda özel tarımsal ürünlerin geliştirilerek ihraç edilmesi dış ticaret hadlerinin arttırılmasına katkı sağlayabilecektir.Anahtar Kelimeler: Türkiye, Brezilya, Hollanda, tarım, yapısal dönüşüm, toplam faktör verimliliği, uluslararası ticaret Beside the need of surviving for human being, agriculture is also an important sector as one of the main part of economics. The main sector role of agriculture in economics has been changed with the starting of structural transformation process, which was began after the Industrial Revolution first in western countries and spread all around the world. This change, in some countries, was planned according to the structural transformation and international trade theories and have been succeded, but in some other countries, including Turkey, was not. Netherlands and Brazil, who are currently the second and fourth of the largest agricultural exporters in the world respectively. The main theme of this thesis is to find out how these two countries have regulated the structural transformation process and which kind of policies can be advised on to Turkish agricultural sector. On this respect two main factors will be analysed; first is to find out the ways of increasing total factor productivity in Turkish agriculture sector according to the structural transformation theories and the second is how the surplus products, emerged with productivity, could be introduced to the World market according to the International trade theories.According to the analysis in terms of structural transformation, Turkey is the world leader on manufacturing and exporting of hazelnuts but on the productivity range only be at fifth as such a most important agricultural commodity. The similar situation is also analysed on wheat, which cover around 45% of total agricultural land of Turkey; for the year of 2017 Turkey could get placed on the nineth in terms of productivity of wheat in the world with the yield of 1/3 per ha output of France as the world leader. That is why the manufactured commodity has not been enough to cover the local needs, therefore the import option is used mostly.In terms of international trade, Turkey has disadvantage because of the weakness on productivity in first and some other lacks. While the competitors of Turkey has manufacture in smart farming technologies for a long time, Turkey newly become acquainted with this kind of concepts. In Turkey most of the farmers dealing on agriculture in order to subsistence their existence, but in some other countries, who are in foremost like Brazil and Netherlands have coordinated either in bigger companies or cooperatives to support the economy by providing foreign trade surplus.On this paper, the structural transformation of agriculture in Turkey, Brazil and Netherlands will be analysed starting from XVI. century and compared in basis of historical developments, company sizes, R&D investments, locomotives institutions of innovation, total factory productivity and international trade in base of international trade theories.As a result, in order to be foremost countries in agricultural foreign trade Turkey has to increase the agricultural productivity by increasing of educational level in sectoral manner by investing new agricultural high schools, universities and resarch centers. Beside the education, the most effective way of increasing agricultural productivity is R&D investments, which was tested and realized by the former academical researches. The existing R&D investments has to be increased and the locomotive instituties has to be enforced by qualified researches. The tights in between the educational/research institutions, public and private sectors in agriculture has to be well coordinated and first two has to work to increase the productivity of the existing plants and find new ones. As the part of private sector in agricultural R&D is so limited, compared with Brazil and Netherlands, the public has to support the R&D investment by providing further incentives to the private sector, as who can get the most effective solutions for their own needs. Once the national and international companies see the oppurtunity to get profit by investing on agricultural sector, the sizes of the formers getting bigger and agricultural output also arised. This kind of agricultural surplus make it possible for the compaines to export the commodities to the international markets. The most important issue to find the comperative advantaged products and emphize on to minimize the cost and increase the productivity to get more part on international markets. To search international markets and find the needed goods in country level and develop special products to have part on that market by using of qualified marketing persons.Keywords: Turkey, Bresil, Netherlands, agriculture, structural transformation, total factor productivity, international trade 209
- Published
- 2019
73. Growth and income inequality effects of foreign direct investment in Africa: The role of domestic factors
- Author
-
Kouassi, Yeboua, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Economics ,Africa ,African countries ,Income distribution ,Foreign capital ,Ekonomi ,Investments ,Income distribution policies ,Economic growth ,Foreign capital investments - Abstract
Finansal küreselleşmenin temel unsurlarından biri olan doğrudan yabancı yatırımın (DYY), ev sahibi ülkeler için çeşitli yararları olduğu ileri sürülmektedir. DYY'ların, genel olarak, ekonomik ilerlemeyi teşvik eden bilgi ve teknoloji transferi için önemli bir kanal olduğu iddia edilmektedir. Ortaya çıkartılan faydalarından dolayı, birçok ülke, özellikle gelişmekte olan ülkeler, daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmek için `DYY dostu` politikalar uygulamaktadır. Bununla birlikte, şimdiye kadar ev sahibi ülkelerin doğrudan yabancı yatırımlardan elde ettiği ekonomik kazançları inceleyen ampirik çalışmalar farklı sonuçlara varmıştır. Bu konudaki son araştırmaların çoğunlukla ortaya koyduğu sonuçlara göre, DYY'ların pozitif etkilerinin açığa çıkması için bazı iç koşulların sağlanması gerekmektedir. DYY, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve yoksulluk ile gelir eşitsizliğini azaltmak amacıyla Afrika'nın önemli politika araçlarından biri olduğu için, Afrika ülkelerinde DYY'ların faydalarının hangi koşullarda ortaya çıkacağını anlamak oldukça önemlidir. Bu nedenle, bu tezin temel amacı, Afrika ülkelerine yönelik DYY'ların hangi koşullar altında ekonomik büyümeyi ve daha adil gelir dağılımını sağlayabileceğini incelemektedir. Bu amaç doğrultusunda, 1990-2013 dönemi için 26 Afrika ülkesini kapsayan dengesiz panel veri seti kullanılmıştır. Sabit Etki Regresyon Analizi, Genelleştirilmiş Momentler Yöntemi ve Panel Yumuşak Geçiş Regresyon Analizi kullanılarak varılan başlıca bulgu şu olmuştur:DYY sadece kurumsal gelişme, beşerî sermaye stoku ve finansal gelişme düzeyleriyle ilgili eşik koşulları sağlayan Afrika ülkelerinde ekonomik büyümeye katkı sağlamaktadır. Kurumsal ve finansal gelişme düzeyi ile beşeri sermaye stoku düzeylerinin düşük olduğu ülkelerde DYY'ların ekonomik büyümeye etkisi negatiftir. Ayrıca, sonuçlar göstermektedir ki DYY, beşeri sermaye stokunun düşük olduğu ülkelerde gelir eşitsizliğini artırmakta, beşeri sermaye stokunun belli bir eşiğin üzerinde olduğu ülkelerde ise gelir eşitsizliğini azaltmaktadır. Bu bulgular, Afrika ülkelerinde doğrudan yabancı yatırımları çekmeyi amaçlayan politikalar ile iç koşullarının iyileştirilmesine ya da özümseyici kapasitelerin iyileştirilmesine yönelik politikaların kesinlikle el ele gitmesi gerektiğini göstermektedir. Foreign direct investment (FDI), which is one of the main facets of the current financial globalization, is believed to have several benefits for host countries. It is generally argued that it is an important conduit for knowledge and technology transfer which, in turn, stimulates economic progress. Based on these advertised benefits, several `FDI-friendlier` policies have been implemented by many countries, especially developing countries to attract more FDI. However, the empirical studies undertaken to investigate the economic gains from FDI have so far produced mixed results. According to the predominant message from the recent research on this subject, the benefits of FDI are not straightforward; certain domestic conditions should be met in order to unlock the positive effect of FDI. As FDI has become one of the key components of Africa's policy toolkit aimed at promoting economic growth and reducing poverty and income inequality, understanding the conditions under which the benefits from FDI can materialize in African countries has become strikingly relevant. The main objective of this thesis is, therefore, to investigate the conditions under which FDI flows to Africa can generate economic growth and reduce income inequality. To this end, we use an unbalanced panel data made up of 26 African countries over the period 1990-2013. Using Fixed Effects(FE) regression, Generalized Method of Moments(GMM) and Panel Smooth Transition Regression (PSTR), the key findings are that FDI promotes economic growth only in African countries that satisfy certain threshold conditions regarding the level of institutional development, human capital stock, and financial development. In countries with low levels of institutional and financial development and human capital stock, the effect of FDI on economic growth is negative. Also, the results indicate that FDI increases income inequality in countries with low levels of human capital stock while it contributes to reducing income inequality in countries where human capital stock is above a certain threshold. These findings suggest that policies aimed at attracting FDI in African countries should absolutely go hand in hand with policies oriented towards the improvement of their domestic conditions or absorptive capabilities. 272
- Published
- 2019
74. The digital labour in Turkey
- Author
-
Yanik, Ahmet Hamdi, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Electronical media ,Communication technology ,Bilim ve Teknoloji ,Value co-creation ,Economics ,Labour ,İletişim Bilimleri ,Electronic commerce ,Labour economics ,Science and Technology ,Digital ,Labour market ,Digital technology ,Digital communication ,Ekonomi ,Communication Sciences - Abstract
Bu çalışmada, Türkiye'de internet ve sosyal medya çağında biçimlenen emek süreçleri, dijital emek kavramsallaştırmasından hareketle incelenmiştir. Bu amaç doğrultusunda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin günümüzde ekonomik ve sosyal hayatın neredeyse tamamına nüfuz etmeye başlamasıyla birlikte gündeme gelen dijital emek kavramının kuramsal temelleri araştırılmıştır. Son on yılda kişisel bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar, toplumdaki farklı yaş ve gelir seviyesindeki birçok bireye ulaşmış ve buna paralel olarak internete erişim olanakları gün geçtikçe artmıştır. Tüm bu gelişmeler yeni iletişim sistemleri olarak tanımlanan internet ve sosyal medyanın, geleneksel kitle iletişim sistemlerinin yerini aldığı düşüncesinin iyice pekişmesine yol açmıştır. Bu bağlamda dijital emek kavramı, internet ve sosyal medya çağında emeğin doğasında meydana gelen değişiklikleri ve ortaya çıkan yeni emek biçimlerinin internet çağında sermaye birikim süreci açsından gördüğü işlevi açıklamak için gündeme gelmiştir. Bununla birlikte bilgi ve iletişim teknolojileri, yeni bir küresel iletişim, üretim, ticaret ve yatırım çağının başlamasına sebep olmuştur. Bu süreçte internet tabanlı dijital teknolojilerin mal ve hizmet üretimi ve ticaretine uygulanması, dijital ekonomi kavramının gündeme gelmesine sebep olmuştur. Dijital ekonomi genel olarak, geleneksel endüstriyel ekonomiden, bilgi üretimine dayalı, maddi olmayan ve hizmetlerle karakterize edilen bir ekonomiye doğru yapısal bir değişim olarak değerlendirilmiştir. Buradan hareketle bu tez çalışmasında, dijital emek kavramı, hizmetler sektörü ve bilişim teknolojilerinin bir bileşimi olarak ortaya çıkan dijital ekonomi kavramıyla birlikte ele alınmıştır. Bu çerçevede, Türkiye'de dijital emeğin tahlili açısından literatürde öne çıkan alanlarla ilgili temel istatistikler kullanılarak elde edilen bulgular değerlendirilmiştir.Anahtar Kelimeler: Dijital Emek,Üretketim, Birlikte-Yaratma, Oyuniş, Dijital Ekonomi In this study, the labour processes that are formed by the era of internet and social media in Turkey, are examined with reference to the conceptualization of digital labour. In line with this purpose, the theoretical foundations of digital labour concept have been investigated with the beginning of the penetration of information and communication technologies on almost all areas of the economic and social life. In the last decade, personal computers, tablets and smartphones have reached many individuals at different age and income levels, and concordantly, possibility of access to the Internet has increased day by day. All of these developments have led to stiffen the idea of internet and social media, that are defined as new communication systems, are replaced with traditional mass communication systems. In this context, the concept of digital labor came to the agenda in order to explain the changes in the nature of labor in the age of internet and social media, and the function of new labor forms in terms of capital accumulation process in the internet era. Besides, information and communication technologies have led to the start of a new era of global communication, production, trade and investment. In this process, the application of internet-based digital technologies to the production and trade of goods, has led to the emergence of the concept of digital economy. Digital economics is generally regarded as a structural change from a traditional industrial economy to an economy based on knowledge production, that is immaterial and characterized by services. Therefore, in this thesis study, the concept of digital labor is discussed together with the concept of digital economy that is emerged as a combination of sector of services and information technologies. In this context, findings that are obtained by using the basic statistics on prominent areas in the literature in terms of digital labor in Turkey have been evaluated.Keywords: Digital Labour, Prosumption, Co-Creation, Playbour, Digital Economy 111
- Published
- 2019
75. Türkiye'de kozmetik sektöründe yeni bir iş modeli olan doğrudan pazarlamanın kadın istihdamına etkisi
- Author
-
Güngör Akgöz, Zeynep, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Sales persons ,Sales channels ,Sales methods ,Economics ,"null" ,Woman entrepreneurship ,Sale ,Ekonomi ,Sales policies - Abstract
Dünden bugüne Kozmetik endüstrisi Dünya'nın en hızlı gelişim gösteren sektörlerinden biri olmuştur. 2017 yılında küresel kozmetik pazarı 518.43 milyar dolarlık bir pazar hacmine ulaşmıştır. Sektörün pazar hacminin 2018-2023 yılları arasında 805 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Türkiye'de ise özellikle son yıllarda gelişen teknoloji, ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler, kadınların iş hayatında daha aktif rol alması refah seviyesinin yükselmesine neden olmuştur. Yükselen refah seviyesi, kozmetik ürünlere olan talebin artmasında ve sektörün hızlı bir şekilde büyümesinde büyük bir etkiye sahiptir. Türkiye'nin 79 milyonluk genç ve dinamik nüfusu, artan gelir düzeyi ve pazar potansiyeli birçok yabancı kozmetik markasının Türkiye pazarına girmesine sebebiyet vermiştir. Pazardaki yabancı markaların birçoğu özellikle üst gelir grubuna hitap eden selektif ürünler üzerine yoğunlaşmıştır. Bu durum yerli işletmelerin orta gelir grubuna hitap edecek ürünlerin üretimine odaklanmasında teşvik edici bir unsur olmuştur. Bu gelişmelere bağlı olarak Türkiye'de kozmetik sektöründe faaliyet gösteren yabancı ve yerli işletmeler, bu büyük pazardan pay alabilmek için sürekli yatırımlar yapmaktadır. Hem küresel hem de yerel işletmeler doğru tüketicilere ulaşabilmek, talebin devamlılığını sağlamak ve marka sadakati yaratabilmek için geleneksel pazarlama anlayışından uzaklaşmıştır. Tüketici ile birebir etkileşime dayalı, tüketici memnuniyetine önem veren, tüketicilerin talep ve beklentilerine hızlı yanıt verebilecekleri, faaliyetlerini ve sonuçlarını kolaylıkla ölçümleyebilecekleri pazarlama ve satış stratejileri üzerine yoğunlaşmışlardır. Bu çalışmanın birincil amacı Türkiye'de kozmetik sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin doğrudan pazarlama kanalıyla yaptıkları pazarlama ve satış faaliyetlerinin kadın istihdamına olan katkısını belirlemektir. Araştırmada kozmetik sektöründe doğrudan pazarlamanın tarihçesi, Türkiye'de ve Dünya'daki gelişimi, genel durumu, Dünya'da ve Türkiye'deki kadın istihdamına etkileri hakkında açıklamalar yapılmıştır. Türkiye'de kozmetik sektöründe doğrudan pazarlamanın çok yeni bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Yöntemin kadın istihdamına olan etkilerini inceleyen herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle bu çalışmanın yapılması gerekli görülmüştür. Bu çalışmanın bir diğer amacı kozmetik sektöründe doğrudan pazarlama kanalıyla çalışan kadınların bu kanalı tercih etme sebeplerini ortaya koymaktır. Yine bu çalışmada doğrudan pazarlama kanalıyla kozmetik ürün satışı yapan kadınların bu sistemden elde ettikleri iktisadi ve sosyolojik faydaların ortaya konması amaçlanmıştır. Cosmetic industry is one of the fastest growing sectors in the world. The global cosmetic products market was valued at USD 532.43 billion in 2017, and is expected to reach a market value of USD 805 billion by 2023. On the other hand, depending on technological developments, economic recovery, women employment increase as well as rise of economic welfare in Turkey, it has led to a huge increase in demand for cosmetic products. This increase has driven Cosmetics industry in Turkey developing fast. In consequence of its 79 million young and dynamic population and its high-potential cosmetic market, Turkey was occupied with many major international cosmetic brands. The fact that most of the foreign brands in market focused on production of premium products specifically addressing the upper income group, the local enterprises were encouraged in production of cosmetic products targeted the middle income group. Both international and local producers have pushed the market with investments sustained in order to be risen their shares. By moving away from traditional marketing methods to reach the right consumers, maintain the demand and create the brand loyalty, whole companies gave weight to different marketing and sales strategies what are specialized one to one communication and mutual interaction with consumers. The modern strategies enable companies to give importance to consumer satisfaction, respond quickly to the demands and expectations through its effortless measurable structure. The primary objective of this study is to determine how direct marketing channel in cosmetic industry affects the female employment in Turkey. In this study, it is mentioned the history of direct marketing, development process of direct marketing from past to today, current state both globally and locally as well as the impacts of female employment. It is considered necessary to examine the effects of the direct marketing activities in female employment due to the lack of academic study since the direct marketing is a very new field in Turkey's cosmetic industry. Another aim of this study is to reveal for what reasons women prefer direct marketing channel to participate the employment. Some other point that is purposed with this study is to clarify the economic and sociological benefits for women of selling cosmetic products through direct marketing channel in Turkey. 131
- Published
- 2019
76. Growth and income inequality effects of foreign direct investment in Africa : The role of domestic factors /Afrika ülkelerinde doğrudan yabancı yatırımın büyüme ve gelir eşitsizliği etkileri : İç faktörlerin rolü
- Author
-
Yeboua, Kouassı, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Yatırımlar ,Yatırımlar, Dış ,Africa ,Investments, Foreign ,Investments ,Afrika - Abstract
Finansal küreselleşmenin temel unsurlarından biri olan doğrudan yabancı yatırımın (DYY), ev sahibi ülkeler için çeşitli yararları olduğu ileri sürülmektedir. DYY’ların, genel olarak, ekonomik ilerlemeyi teşvik eden bilgi ve teknoloji transferi için önemli bir kanal olduğu iddia edilmektedir. Ortaya çıkartılan faydalarından dolayı, birçok ülke, özellikle gelişmekte olan ülkeler, daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmek için “DYY dostu” politikalar uygulamaktadır. Bununla birlikte, şimdiye kadar ev sahibi ülkelerin doğrudan yabancı yatırımlardan elde ettiği ekonomik kazançları inceleyen ampirik çalışmalar farklı sonuçlara varmıştır. Bu konudaki son araştırmaların çoğunlukla ortaya koyduğu sonuçlara göre, DYY’ların pozitif etkilerinin açığa çıkması için bazı iç koşulların sağlanması gerekmektedir. DYY, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve yoksulluk ile gelir eşitsizliğini azaltmak amacıyla Afrika’nın önemli politika araçlarından biri olduğu için, Afrika ülkelerinde DYY’ların faydalarının hangi koşullarda ortaya çıkacağını anlamak oldukça önemlidir. Bu nedenle, bu tezin temel amacı, Afrika ülkelerine yönelik DYY’ların hangi koşullar altında ekonomik büyümeyi ve daha adil gelir dağılımını sağlayabileceğini incelemektedir. Bu amaç doğrultusunda, 1990-2013 dönemi için 26 Afrika ülkesini kapsayan dengesiz panel veri seti kullanılmıştır. Sabit Etki Regresyon Analizi, Genelleştirilmiş Momentler Yöntemi ve Panel Yumuşak Geçiş Regresyon Analizi kullanılarak varılan başlıca bulgu şu olmuştur:DYY sadece kurumsal gelişme, beşerî sermaye stoku ve finansal gelişme düzeyleriyle ilgili eşik koşulları sağlayan Afrika ülkelerinde ekonomik büyümeye katkı sağlamaktadır. Kurumsal ve finansal gelişme düzeyi ile beşeri sermaye stoku düzeylerinin düşük olduğu ülkelerde DYY’ların ekonomik büyümeye etkisi negatiftir. Ayrıca, sonuçlar göstermektedir ki DYY, beşeri sermaye stokunun düşük olduğu ülkelerde gelir eşitsizliğini artırmakta, beşeri sermaye stokunun belli bir eşiğin üzerinde olduğu ülkelerde ise gelir eşitsizliğini azaltmaktadır. Bu bulgular, Afrika ülkelerinde doğrudan yabancı yatırımları çekmeyi amaçlayan politikalar ile iç koşullarının iyileştirilmesine ya da özümseyici kapasitelerin iyileştirilmesine yönelik politikaların kesinlikle el ele gitmesi gerektiğini göstermektedir.--------------------Foreign direct investment (FDI), which is one of the main facets of the current financial globalization, is believed to have several benefits for host countries. It is generally argued that it is an important conduit for knowledge and technology transfer which, in turn, stimulates economic progress. Based on these advertised benefits, several “FDI-friendlier” policies have been implemented by many countries, especially developing countries to attract more FDI. However, the empirical studies undertaken to investigate the economic gains from FDI have so far produced mixed results. According to the predominant message from the recent research on this subject, the benefits of FDI are not straightforward; certain domestic conditions should be met in order to unlock the positive effect of FDI. As FDI has become one of the key components of Africa’s policy toolkit aimed at promoting economic growth and reducing poverty and income inequality, understanding the conditions under which the benefits from FDI can materialize in African countries has become strikingly relevant. The main objective of this thesis is, therefore, to investigate the conditions under which FDI flows to Africa can generate economic growth and reduce income inequality. To this end, we use an unbalanced panel data made up of 26 African countries over the period 1990-2013. Using Fixed Effects(FE) regression, Generalized Method of Moments(GMM) and Panel Smooth Transition Regression (PSTR), the key findings are that FDI promotes economic growth only in African countries that satisfy certain threshold conditions regarding the level of institutional development, human capital stock, and financial development. In countries with low levels of institutional and financial development and human capital stock, the effect of FDI on economic growth is negative. Also, the results indicate that FDI increases income inequality in countries with low levels of human capital stock while it contributes to reducing income inequality in countries where human capital stock is above a certain threshold. These findings suggest that policies aimed at attracting FDI in African countries should absolutely go hand in hand with policies oriented towards the improvement of their domestic conditions or absorptive capabilities.
- Published
- 2019
77. Küresel kriz sonrası FED para politikasının kırılgan beşli ülkelerine etkisi
- Author
-
Yorulmaz, Safa Eymen, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası iktisat Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Economics ,Financial crisis ,Ekonomi ,Finance - Abstract
FED'in para politikası normalleşmesi konusunda ilk sinyali verdiği 2013 yılıve bunu uygulamaya geçirdiği 2014 yılı sonrasında küresel likidite koşullarınınazalması ve cari açığı finanse etmede yaşanan problemler yükselen piyasa ekonomileriaçısında makro ekonomik kırılganlık kavramını önemli kılmaktadır. Kırılganlığı yüksekekonomiler FED'in parasal sıkılaştırmasından daha olumsuz etkilenirken daha dirençlibir görünüm sergileyen ekonomiler parasal sıkılaştırmadan daha az etkilenmektedir.Nitekim, Ağustos 2013'de Morgan Stanley ve Şubat 2014'de FED'in en kırılganekonomiler olarak tespit ettiği Türkiye, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika veEndonezya'dan oluşan 'Kırılgan Beşli' ülkelerinde yerli para biriminin değer kaybıdiğer yükselen piyasa ekonomilerine göre daha fazla olmuştur.Bu çalışmada, FED para politikasının Kırılgan Beşli ülkelerini 2013 öncesi vesonrasında ne şekilde etkilediği ve aynı dönem boyunca Kırılgan Beşli ekonomilerininvar olan kırılganlıklarının ne şekilde seyrettiği incelenmiştir. FED para politikasınınkırılganlık düzeyi yüksek olan Kırılgan Beşli ülkelerini daha fazla etkilediği sonucunaulaşılmıştır. Hindistan ve Endonezya'nın 2013 ve öncesi var olan kırılganlıkları büyükoranda düzelmiştir. Brezilya ekonomisinin ise bazı kırılganlık göstergeleri iyiye gitse debu durum bazı açılardan yaşadıkları kriz ile ilgilidir. Türkiye ve Güney Afrika'nın ise2013 ve öncesi var olan kırılganlıkları devam etmektedir. Türkiye birçok bakımdan enkırılgan ekonomidir ve bu noktada diğer Kırılgan Beşli ülkelerinden ayrışmaktadır. The decrease in global liquidity conditions and the problems experienced infinancing the current account deficit after the year 2013 when FED gave the first signalabout the normalization of monetary policy and the implementation of this in 2014 makethe concept of macroeconomic fragility important for emerging market economies.Economies with high fragility are negatively affected by the FED's monetary tightening,while economies that offer a more resilient outlook are less affected by the monetarytightening. Indeed 'Fragile Five' countries that consists of Turkey, Brazil, India,Indonesia and South Africa which have been detected as the most vulnerable countriesby Morgan Stanley in August 2013 and FED in February 2014, depreciated more thanother emerging market economies.This study will examine how FED monetary policy affects Fragile Fivecountries before and after 2013, and how these Fragile Five economies have monitoredtheir vulnerability during the same period. The study has concluded that FED monetarypolicy affected Fragile Five countries more which have high vulnerability level. Indiaand Indonesia have largely improved their existing vulnerability from 2013 and earlier.In Brazil economy, some of the vulnerability indicators have improved, this is related tothe crisis in some respects. Turkey and South Africa are continuing with their existingvulnerability from 2013 and earlier. In many respects, Turkey is the the most vulnerableamong five fragile economies and it this point that separate Turkey from other five. 191
- Published
- 2019
78. Türkiye'de küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (Kobi'ler) ve kamu garantili krediler
- Author
-
Kavuklu, Burhan, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Economics ,Small and Medium Sized Firms ,Ekonomi ,Credit guarantees ,Finance - Abstract
GENEL BİLGİLERAdı Soyadı : Burhan KavukluAnabilim Dalı : İktisatProgramı : Uluslararası Ticaret ve Para YönetimiTez Danışmanı : Prof. Dr. Mehmet ŞişmanTez Türü ve Tarihi : Yüksek Lisans - 2019Anahtar Kelimeler : KOBİ, KOBİ Kredileri, Kamu Garantili KredilerÖZETTÜRKİYE’DE KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETMELER (KOBİ’LER) VE KAMU GARANTİLİ KREDİLERKOBİ’lerin (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) hem Türkiye hem dünyadaki yaygın konumu, gerek ülke halkına istihdam sağlama, gerekse ülkenin kalkınma ve ekonomik büyümesine katkıda bulunması anlamında ve ayrıca finansal anlamda kendi başlarına büyüklük gösteremeseler bile ülkelerin genel tabanına yayılmasından ve çeşitli sektörleri barındırmasından dolayı ülke ekonomileri için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu sebeplerle ülkeler çeşitli kuruluşlar aracılığı ile KOBİ’lerin desteklenmesine yönelik politikalar geliştirmekte, çeşitli teşviklerde bulunmaktadır.Bankalardan kredi talebinde bulunan KOBİ’ler, işletmelerinin kredibilitesince kullanacakları kredinin bir karşılığı olarak bankaya teminat (nakit bloke, konut, işyeri, arsa, araç, müşteri çeki, vb.) sunmak durumunda kalabilirken, Kredi Garanti Fonu (KGF) ile devlet, bankalara hazine garantörlüğünü sunarak teminat sorununu çözmektedir. Böylece KGF ile birlikte işletmeler açısından krediye erişebilme noktasında kolaylık sağlanırken, devlet açısından ise kredilerin batık riski bulunmaktadır. Bu batık kredilerin oluşması halinde devlet, KGF için ayırdığı bütçeyi bankaya sunmak zorunda kalacak ve bu da bütçe açığımızı daha da derinleştirecektir. Ancak KGF kredilerinin piyasada oluşan bir kriz ya da sektörel dalgalanmaların ardından gündeme gelmesi ile anlaşılıyor ki devlet ekonomisini ayakta tutabilmek adına risk almayı tercih etmektedir.--------------------GENERAL KNOWLEDGEName and Surname : Burhan KavukluField : EconomicsProgramme : International Trade and Money ManagementSupervisor : Professor Mehmet ŞişmanDegree Awarded and Date : Master - 2019Keywords : SME, SMEs’ Credit, Credit Guarantee Fund (CGF)ABSTRACTSMALL AND MEDIUM ENTERPRISES (SMEs) IN TURKEY AND PUBLIC GUARANTEED CREDITSThe widespread position of SMEs (Small and Medium Sized Enterprises) both in our country and in the world, in terms of providing employment for the people of the country, contributing to the development and economic growth of the country and also spreading to the general base of the countries and hosting various sectors, It is an indispensable element for national economies. For these reasons, countries develop policies and provide incentives to support SMEs through various organizations.SMEs requesting loans from banks, as a provision of the loan to be used by the creditworthiness of their enterprises, guarantee to the bank (cash block, housing, workplace, land, vehicle, customer cheque, etc.) while it may have to offer, with the Credit Guarantee Fund (CGF), the state solves the guarantee problem by offering the Treasury guarantor to the banks. Thus, while it is easy for enterprises to access credit with CGF, there is a risk that loans will be sunk for the state. In the event that these sunken loans are formed, the state will have to present the budget it has set aside for the CGF to the bank, which will further deepen our budget deficit. However, with the introduction of CGF loans after a crisis in the market or sectoral fluctuations, it is understood that the state prefers to take risks in order to keep its economy afloat.
- Published
- 2019
79. Türkiye’de özel bankaların ticari yenilikleri ve bankacılık sektörüne etkisi
- Author
-
Patnos, Ertan, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Banks and banking ,Türkiye ,Turkey ,Bankalar ve bankacılık ,Finance - Abstract
Ticari yenilik (İnovasyon) daha önce olamayan bir hayali ya da fikri, somut olarak sunma veya var olan bir olguyu güncellemek, yenilemek halidir. Aynı zamanda icat edilen, geliştirilen veya yenilenen ürün hizmet veya uygulamanın ticari yenilik olabilmesi için ticari fayda, katma değer yaratması gerekmektedir. Günümüzde ticari yenilikler sağladığı rekabet üstünlüğü, maliyet avantajı ve artan karlılık yanında, nitelikli istihdam gerekliliği gibi nedenleri ile hemen hemen her sektörde, oldukça gereklilik arz eden olgudur. Bu düşünce yapısı bankacılık sektöründe de sağladığı veya sağlayacağı katma değer ile önemli bir yere sahiptir. Bankacılık sektöründeki ticari yenilik gelişmelerine baktığımızda, teknolojik gelişmelerin bu yapıya rehberlik ettiğini görmekteyiz. Bankacılık sektöründe de ticari yenilikçi çözümlerle fark yaratma düşüncesi ile müşteri memnuniyeti artırılıp ürün ve hizmetlerin satışında artış sağlanmaktadır. Sürekli gelişen teknoloji birçok sektörlerde olduğu gibi, bankacılık sektöründe de majör değişimlerin önünü açmıştır. Bu çalışmada, ticari yenilik fikri ve uygulamalarının Türk özel bankacılık sektöründeki durumu ve sektöre etkilerini yansıtmak amaçlanmıştır. Türkiye’deki özel bankacılık sektöründe ticari yenilik düşünce tarzı ile ortaya çıkardığı verimlilik, karlılık, istihdam yapısı ve rekabet yapısına etkileri ele alınmıştır. Bu çerçevede sektörde faaliyet gösteren bir özel bankanın ticari yenilik kavramı anlayışı, stratejileri, yenilikçi kültür, ticari yenilikçi organizasyon yapıları arasındaki ilişkileri ile çalışanlar arasındaki yenilik düşüncesi ve kurumun bakış açısı yapılan anket yardımıyla araştırılmıştır. Araştırma sonucunda, bu düşünce yapısının sürdürülebilir olduğunda, sektörde verimliliği arttırıp, rekabetçi yapısını kuvvetlendirmesinin yanında, karlılığa pozitif etkileri ve eğitim seviyesi yüksek nitelikli istihdamın arttığı gözlemlenmiştir.--------------------Commercial innovation stands for providing an idea, application, product or service that has not existed before or developing or renewing an existing structure. At the same time, the product, service or application that is invented, developed or renewed needs to create added value and commercial benefit in order to be counted as an innovation.Nowadays, commercial innovation is a popular concept due to it’s competitive advantage, cost advantage, increased profitability and the demand for the necessity of skilled employment it creates in almost every sector. The innovation oriented mind-set has an important place in the banking sector due to the added value it provides or will provide. When we look at the innovative developments in the banking sector, we see that technological developments guide this feature. In the banking sector, the difference is created with innovative solutions, thus increasing customer satisfaction and increasing the sales of products and services.Continuously developing technology has made way for major changes in the banking sector as it did in many other sectors. This study aims to reflect the status and effects of the idea and practices of commercial innovation in the Turkish private banking sector. The innovative mind-set driven efficiency, profitability, employment and the effects on the competition structure in the Turkish private banking structure is discussed and in this frame. Using a questionnare, a private bank's understanding of innovation, strategies, regeneration mentality, the relationship between innovative organizational structures, the mind-set among the employees and the point of view of the institution is researched.As a result of this research, it is observed that when the sustainability of this frame of mind is created, in addition to the increase in productivity and strengthening the competitive structure in the sector, positive effects on profitability and high leveled educated employment is also achieved.
- Published
- 2019
80. Finansallaşmanın 1980'den günümüze Türkiye ekonomisine etkileri
- Author
-
Yazıcı, Sinem, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Turkish economy ,Financialization ,Küresel ekonomi ,Economic effect ,Economics ,Global economy ,After 1980 ,Economy ,Ekonomi ,Economic policies ,Finansallaşma - Abstract
Ekonominin reel sektörden ziyade finans sektörü temelli bir nitelik kazanmasını ve bu süreçte finans sektörünün çıkarlarının birincil hale gelmesini ifade eden finansallaşma kavramı, maddi genişleme-finansallaşma döngüsünün bir evresidir. Nitekim, 19. yüzyılın hegemon gücü Büyük Britanya'nın sanayi alanındaki üstünlüğünün sarsılması ve 1873-1896 krizinin büyük bir durgunluğa sebebiyet vermesinin ardından, dünya ekonomisinin finansallaşmasına benzer bir biçimde 20. yüzyılın hegemon gücü ABD (Amerika Birleşik Devletleri)'nin sanayi alanındaki üstünlüğünün sarsılması ve bu süreçte Bretton Woods Sisteminin yıkılmasının ardından dünya ekonomisi finansallaşmıştır. Türkiye Ekonomisi ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyıldaki finansallaşma tecrübesinin ardından 1980 yılında maddi genişleme-finansallaşma döngüsünde yeniden finansallaşma evresine geçmiştir. Bu tez, 1980 ve sonrasında Türkiye Ekonomisinin finansallaşmasının ülke ekonomisine olan etkilerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, bu analizin desteklenmesi maksadıyla finansallaşmayı açıklayan teorik yaklaşımlara ve 19. yüzyıla dayanan bir tarihsel süreçte finansallaşmanın Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki gelişimi de analiz kapsamına alınmıştır. Böylelikle bu tezde, finansallaşmanın 1980 ve sonrası süreçte Türkiye Ekonomisinde; sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin elde edilememesine, borçluluğun artmasına, finansal krizlerin meydan gelmesine ve gelir eşitsizliğine yönelik bir unsuru teşkil ettiği sonucuna varılmıştır. The concept of financialization, which means that the basis of economy has shifted from the reel sector towards the finance sector and that during this process, the interest of the financial sector were prioritized, represents a stage of the material expansion-financialization cycle. Similar to the financialization of the global economy when the industrial superiority of Great Britain, the hegemonic power of the 19th century, diminished and the crisis of 1873-1896 caused a large stagnation, the shaking of USA's industrial superiority, the hegemonic power of the 20th century, and the crash of the Bretton Woods System during this phase again caused the financialization of the global economy. Following the Ottoman Empire's financialization experience in the 19th century, the Turkish Economy once again entered a re-financialization phase during the material expansion-financialization cycle in 1980. This thesis aims at analyzing the impacts of the financialization of the Turkish Economy on the national economy as of 1980. On the other hand, the theoretical approaches that explain financialization and the development of financialization in the Turkish and Global Economy during a historical process that is based on the 19th century, have also been included in the analysis scope for supporting this analysis. This thesis has therefore concluded that during the phase covering 1980 and later, financialization has caused the inability to obtain a sustainable economic growth, an increase in indebtedness and the eruption of financial crises and also that it represents a factor in income inequality in the Turkish Economy. 202
- Published
- 2019
81. Türkiye'de enerji sektöründe dış ticaret açığı ve yenilenebilir enerji
- Author
-
Cengiz, Ömer Ayberk, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Energy ,Economics ,Ekonomi ,Enerji - Abstract
Gelişmekte olan ülkelerin sanayi alanında ilerleme çabaları ve hamleleri beraberinde enerjiye duyulan ihtiyacı da arttırmaktadır. Teknoloji alanındaki ilerleme ve refah seviyesinin yükselmesi ile birlikte, bireysel enerji tüketimi yıllar içerisinde düzenli bir artış göstermiştir. Hazırlanan elektrik enerjisi talep formlarından söz konusu enerji ihtiyacının yıllar içerisinde giderek artış göstereceği anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, enerji alanında incelendiğinde ithalatçı bir ülke konumunda olduğu görülmektedir. Ülkenin ekonomisinde oluşan cari açığın ana sebebinin, enerji ithalatı olduğu görülmektedir. Enerji ihtiyacındaki düzenli seyreden artış göz önüne alındığında, mevcut bulunan cari açığın giderek artış göstereceği ve ekonomik göstergeleri olumsuz yönde etkileyeceği görülmektedir. Ülke ekonomisi için olumsuzluk teşkil eden bu sorunun giderlmesi için enerji ihtiyacınının mevcut kaynaklardan karşılanması gerekmektedir. Bu noktada bakıldığında ise sahip olunan fosil yakıt kaynakları söz konusu enerji talebini karşılama noktasında yetersiz kalmakta ve ayrıca ciddi bir çevre kirliliğinin de müsebbibi olmaktadırlar. Bu durum yeni enerji kaynakları üzerinde çalışılmasını elzem kılmaktadır. Yenilenebilir enerji, tükenmeyen bir enerji türü olup Türkiye Cumhuriyeti topraklarında verimli bir şekilde kullanıldığı taktirde enerji ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Özellikle sahip olunan yenilenebilir enerji kaynakları tam potansiyeli ile kullanıldığında ülkenin ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayacağı ve dış ticaret açığını azaltıcı etkisi olacağı bu tezin ana fikrini oluşturmaktadır. Dış ticaret açığının büyük bir kısmının enerji kaynaklı olduğu düşünüldüğünde, yenilenebilir enerji üzerine yapılacak olan yatırımların bu açığın kapanmasında etkili olabileceği bu çalışmada gösterilmiştir. Aynı zamanda yenilenebilir enerji tesislerinin oluşumunda yerli üretim malların kullanımının devlet tarafından teşvik edilmesi ülkeye ithal girdiği azaltacağından dolaylı olarak da dış ticaret açığına olumlu etki edecektir. Industrial developments in the developing countries bring the energy need alone with it. Together with the technological advancements and improving welfare, there has been a steady increase in individuals' energy consumption. It is understood from the analysis on electric energy need that it will gradually increase in following years. The Republic of Turkey is an importing country in terms of energy supply. As a result, much of the country's current account deficit can be attributed to energy import. In consideration of the anticipated increase in the energy need, the current account deficit may grow bigger unless no intervention is made to the current figure, other vise it will stand as a threat to the country's economy. Moreover, available fossil fuel resources cannot satisfy the need and cause environmental pollution as well. Therefore, new energy resources should be carried on the table. Renewable energy is an infinite energy type and has the potential to meet the energy need if utilized efficiently across the country. The main idea of this thesis is that the renewable energy resources, especially when used with full potential, will meet the needs of the country to a large extent and will have a reducing effect on foreign trade deficit positively. Whereas energy import is a main cause for the foreign trade deficit, this study sets forth that investments in renewable energy will result in positive impact on it. In addition, indirect positive effects on the deficit are expected as import inputs will be reduced, thanks to the governmental incentives for the use of domestic goods in construction of the renewable energy facilities. 80
- Published
- 2019
82. Finansal entegrasyonun Etiyopya ekonomik büyümesine etkisi
- Author
-
Hussen, Abdulaziz, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,International finance ,Uluslararası maliye ,Finance - Abstract
Bu tez finansal entegrasyonun ekonomik büyümeye etkisi analiz ediyor ve finasal entegrasyonun Etiyopya ekonomik büyümeye etkisi ampirik olarak inceler. Bu konuda analiz yapan çeşitli araştırmacılar farklı sonuçlar buldular. Çoğu araştırmacının sonucu olumlu bir etksisi gösteriyor. Ancak çok az olumsuz bir etkisi işaret etmektedir. Benzer şekilde çok az sonuçlar çift yönlü olduğunu göstermektedir. Dahası literatür bu farklı sonuçlarını dört temel hipoteze ayrılmıştır. Temel hipotezler arz yönlü, talep takip eden, çift yönlü ve bağımsız hipotezlerdir. Bu hipotezler finansal entegrasyonun ekonomik büyümeye farklı rolünü işaret eder. Her hipotezler çeşitli araştırma sonuçlarıyla desteklenmektedir. Araştırma sonuçlarının zıt olmasının temel nedeni ülkelerin finansal entegrasyonun seviyeleri ve finansal sermaye akışlarının bileşimi farklılıktır. Üstelik son yıllarda ortaya çıkan finansal krizler araştırmacılar arasında finansal entegrasyonun avantaj ve dezavantaj konusunda yoğun bir tartışmayı atşledi. Bunula birlikte çoğu iktisatcı araştırmacılar finansal entegrasyonun ekonomik büyümeye faydalı olduğunu destekler. Bu nedenle bu tez bölgesel veya küresel finansal entegrasyon Etiyopya ekonomik büyümeye nasıl etkili olduğunu inceler. Analiz sonucu finansal entegrasyon Etiyopiya ekonomik büyüme üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu göstermektedir.--------------------This paper analyzes theoretically the impact of financial integration on economic growth and empirically examines the influence of financial integration on Ethiopian economy. Various researchers find different results of their analysis. The outcome of most researchers indicates the effect is positive while quite a few numbers of them suggest a negative influence. Similarly, few of them propose that the relationship is bidirectional. Furthermore, literatures categorize this effect into four basic hypotheses. The hypotheses are supply leading, demand following, bidirectional, and independent. These hypotheses suggest different role of financial integration in economic growth. All of them are supported by several research results of various researchers. The main reason of contrasting research results is variation of countries in financial integration levels and composition of financial capital flows. Moreover, the financial crises that occur in recent decades ignited an intense argument among researchers on the advantages and disadvantages of financial integration. However, most economists consent that financial integration promotes economic growth. Therefore, this paper examines how the regional or global financial integration is affecting Ethiopian economic performance. The result of this analysis shows that financial integration has a positive impact on the performance of Ethiopian economy.
- Published
- 2019
83. Uluslararası futbolcu göçü ve ekonomik etkileri
- Author
-
Yiğit, Ercüment, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Spor ,International migration ,Migrations ,Economic effect ,Economics ,Sport economy ,Football sector ,Ekonomi ,Football players ,Globalization ,Sports - Abstract
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde futbolun ekonomik küreselleşmesi hızlanmıştır. Futbolun neoliberal dönemi olarak adlandırılabilecek bu süreçte futbolun ticari yönü artmış, televizyon yayın haklarının etkisiyle futbol ekonomisi büyümüş, uluslararası yatırımlar artmış ve kulüpler birer markaya dönüşmüştür. Bu neoliberal dönemin en önemli unsurlarından biri de uluslararası emek hareketliliğinin önündeki engellerin kaldırılması olmuştur. Bosman Kararları başta olmak üzere bu engellerin kaldırılması neoliberal küreselleşme sürecinde nitelikli emeğin hareketliliğini tartışılır hale getirmiştir. Bu çalışmadaki amaç da neoliberal dönemde futbol ekonomisinde yaşanan değişimi açıklamak, emek piyasasındaki serbestleşmenin uluslararası futbolcu hareketliliğini nasıl etkilediğini ortaya koymak ve serbestleşme sonrası rekabetçi dengenin nasıl değiştiğini ölçmektir. Futbolcu hareketliliğindeki değişimi anlamak için erkek milli takım kadroları incelenirken, rekabetçi dengeyi ölçmek için kulüp seviyesindeki uluslararası organizasyonlardaki sonuçlar derlenmiş ve üç farklı rekabetçi denge uygulaması kullanılmıştır. Verilere göre, futbolda nitelikli emek hareketliliğinin uluslararası düzeyde oldukça akışkan olduğunu ve nitelikli emeğin Avrupa'nın beş büyük ligi olan İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya ve Fransa' da yoğunlaştığını söylemek mümkündür. Benzer biçimde, serbestleşme sonrası rekabetçi dengenin birkaç lig lehine çok belirgin biçimde değiştiği görülmektedir. Hem nitelikli emeğin birkaç ligde toplanması hem de rekabetçi dengenin birkaç lig lehine değişmesi ise neoliberal küreselleşme ve tekelleşme ilişkisini futbol ekonomisinde de tartışma konusu haline getirmektedir. The economic globalization football has accelerated in the last quarter of the twentieth century. In this period, which can be called neoliberal era of football, the commercial aspect of football has increased, football economy has grown with the effect of television broadcasting rights, international investments have increased and clubs have become a brand. One of the most important elements of this neoliberal era has been the removal of barriers to international labour mobility. The removal of these barriers, especially Bosman Rules, made the mobility of elite players questionable in the process of neoliberal globalization. The aim of this study is to explain the change in football economy in neoliberal era, to determine how liberalization in the labour market effects international football mobility and to measure how competitive balance changes after liberalization. While analyzing the men national team squads in order to understand the change in football mobility, the results in international tournements at club level were compiled to measure competitive balance and three different competitive balance practices were used. According to the data, it is possible to say that the elite labour mobility in football is quite fluid at the international level, and that elite labour is concentrated in Europe, the Big-5 leagues, England, Spain, Germany, Italy and France. Similarly, it seems that after liberalization, competitive balance has changed significantly in favor of Big-5 leagues. This concentration has made monopolization in neoliberal era subject of debate in the football economy. 178
- Published
- 2019
84. Türkiye'de kozmetik sektöründe yeni bir iş modeli olan doğrudan pazarlamanın kadın istihdamına etkisi
- Author
-
Akgöz, Zeynep Göngür, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Finance - Abstract
Dünden bugüne Kozmetik endüstrisi Dünya’nın en hızlı gelişim gösteren sektörlerinden biri olmuştur. 2017 yılında küresel kozmetik pazarı 518.43 milyar dolarlık bir pazar hacmine ulaşmıştır. Sektörün pazar hacminin 2018-2023 yılları arasında 805 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Türkiye’de ise özellikle son yıllarda gelişen teknoloji, ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler, kadınların iş hayatında daha aktif rol alması refah seviyesinin yükselmesine neden olmuştur. Yükselen refah seviyesi, kozmetik ürünlere olan talebin artmasında ve sektörün hızlı bir şekilde büyümesinde büyük bir etkiye sahiptir. Türkiye’nin 79 milyonluk genç ve dinamik nüfusu, artan gelir düzeyi ve pazar potansiyeli birçok yabancı kozmetik markasının Türkiye pazarına girmesine sebebiyet vermiştir. Pazardaki yabancı markaların birçoğu özellikle üst gelir grubuna hitap eden selektif ürünler üzerine yoğunlaşmıştır. Bu durum yerli işletmelerin orta gelir grubuna hitap edecek ürünlerin üretimine odaklanmasında teşvik edici bir unsur olmuştur. Bu gelişmelere bağlı olarak Türkiye’de kozmetik sektöründe faaliyet gösteren yabancı ve yerli işletmeler, bu büyük pazardan pay alabilmek için sürekli yatırımlar yapmaktadır. Hem küresel hem de yerel işletmeler doğru tüketicilere ulaşabilmek, talebin devamlılığını sağlamak ve marka sadakati yaratabilmek için geleneksel pazarlama anlayışından uzaklaşmıştır. Tüketici ile birebir etkileşime dayalı, tüketici memnuniyetine önem veren, tüketicilerin talep ve beklentilerine hızlı yanıt verebilecekleri, faaliyetlerini ve sonuçlarını kolaylıkla ölçümleyebilecekleri pazarlama ve satış stratejileri üzerine yoğunlaşmışlardır. Bu çalışmanın birincil amacı Türkiye’de kozmetik sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin doğrudan pazarlama kanalıyla yaptıkları pazarlama ve satış faaliyetlerinin kadın istihdamına olan katkısını belirlemektir. Araştırmada kozmetik sektöründe doğrudan pazarlamanın tarihçesi, Türkiye’de ve Dünya’daki gelişimi, genel durumu, Dünya’da ve Türkiye’deki kadın istihdamına etkileri hakkında açıklamalar yapılmıştır. Türkiye’de kozmetik sektöründe doğrudan pazarlamanın çok yeni bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Yöntemin kadın istihdamına olan etkilerini inceleyen herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle bu çalışmanın yapılması gerekli görülmüştür. Bu çalışmanın bir diğer amacı kozmetik sektöründe doğrudan pazarlama kanalıyla çalışan kadınların bu kanalı tercih etme sebeplerini ortaya koymaktır. Yine bu çalışmada doğrudan pazarlama kanalıyla kozmetik ürün satışı yapan kadınların bu sistemden elde ettikleri iktisadi ve sosyolojik faydaların ortaya konması amaçlanmıştır.--------------------Cosmetic industry is one of the fastest growing sectors in the world. The global cosmetic products market was valued at USD 532.43 billion in 2017, and is expected to reach a market value of USD 805 billion by 2023. On the other hand, depending on technological developments, economic recovery, women employment increase as well as rise of economic welfare in Turkey, it has led to a huge increase in demand for cosmetic products. This increase has driven Cosmetics industry in Turkey developing fast. In consequence of its 79 million young and dynamic population and its high-potential cosmetic market, Turkey was occupied with many major international cosmetic brands. The fact that most of the foreign brands in market focused on production of premium products specifically addressing the upper income group, the local enterprises were encouraged in production of cosmetic products targeted the middle income group. Both international and local producers have pushed the market with investments sustained in order to be risen their shares. By moving away from traditional marketing methods to reach the right consumers, maintain the demand and create the brand loyalty, whole companies gave weight to different marketing and sales strategies what are specialized one to one communication and mutual interaction with consumers. The modern strategies enable companies to give importance to consumer satisfaction, respond quickly to the demands and expectations through its effortless measurable structure. The primary objective of this study is to determine how direct marketing channel in cosmetic industry affects the female employment in Turkey. In this study, it is mentioned the history of direct marketing, development process of direct marketing from past to today, current state both globally and locally as well as the impacts of female employment. It is considered necessary to examine the effects of the direct marketing activities in female employment due to the lack of academic study since the direct marketing is a very new field in Turkey’s cosmetic industry. Another aim of this study is to reveal for what reasons women prefer direct marketing channel to participate the employment. Some other point that is purposed with this study is to clarify the economic and sociological benefits for women of selling cosmetic products through direct marketing channel in Turkey.
- Published
- 2019
85. Uluslararası futbolcu göçleri ve ekonomik etkileri
- Author
-
Yiğit, Ercüment, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Spor ,Futbol ,Soccer ,Economic aspects ,Ekonomik yönleri ,Sports - Abstract
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde futbolun ekonomik küreselleşmesi hızlanmıştır. Futbolun neoliberal dönemi olarak adlandırılabilecek bu süreçte futbolun ticari yönü artmış, televizyon yayın haklarının etkisiyle futbol ekonomisi büyümüş, uluslararası yatırımlar artmış ve kulüpler birer markaya dönüşmüştür. Bu neoliberal dönemin en önemli unsurlarından biri de uluslararası emek hareketliliğinin önündeki engellerin kaldırılması olmuştur. Bosman Kararları başta olmak üzere bu engellerin kaldırılması neoliberal küreselleşme sürecinde nitelikli emeğin hareketliliğini tartışılır hale getirmiştir. Bu çalışmadaki amaç da neoliberal dönemde futbol ekonomisinde yaşanan değişimi açıklamak, emek piyasasındaki serbestleşmenin uluslararası futbolcu hareketliliğini nasıl etkilediğini ortaya koymak ve serbestleşme sonrası rekabetçi dengenin nasıl değiştiğini ölçmektir. Futbolcu hareketliliğindeki değişimi anlamak için erkek milli takım kadroları incelenirken, rekabetçi dengeyi ölçmek için kulüp seviyesindeki uluslararası organizasyonlardaki sonuçlar derlenmiş ve üç farklı rekabetçi denge uygulaması kullanılmıştır. Verilere göre, futbolda nitelikli emek hareketliliğinin uluslararası düzeyde oldukça akışkan olduğunu ve nitelikli emeğin Avrupa’nın beş büyük ligi olan İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya ve Fransa’ da yoğunlaştığını söylemek mümkündür. Benzer biçimde, serbestleşme sonrası rekabetçi dengenin birkaç lig lehine çok belirgin biçimde değiştiği görülmektedir. Hem nitelikli emeğin birkaç ligde toplanması hem de rekabetçi dengenin birkaç lig lehine değişmesi ise neoliberal küreselleşme ve tekelleşme ilişkisini futbol ekonomisinde de tartışma konusu haline getirmektedir.--------------------The economic globalization football has accelerated in the last quarter of the twentieth century. In this period, which can be called neoliberal era of football, the commercial aspect of football has increased, football economy has grown with the effect of television broadcasting rights, international investments have increased and clubs have become a brand. One of the most important elements of this neoliberal era has been the removal of barriers to international labour mobility. The removal of these barriers, especially Bosman Rules, made the mobility of elite players questionable in the process of neoliberal globalization. The aim of this study is to explain the change in football economy in neoliberal era, to determine how liberalization in the labour market effects international football mobility and to measure how competitive balance changes after liberalization. While analyzing the men national team squads in order to understand the change in football mobility, the results in international tournements at club level were compiled to measure competitive balance and three different competitive balance practices were used. According to the data, it is possible to say that the elite labour mobility in football is quite fluid at the international level, and that elite labour is concentrated in Europe, the Big-5 leagues, England, Spain, Germany, Italy and France. Similarly, it seems that after liberalization, competitive balance has changed significantly in favor of Big-5 leagues. This concentration has made monopolization in neoliberal era subject of debate in the football economy.
- Published
- 2018
86. Rezerv para birimi olan ABD Doları'nın rezerv para konumunun sürdürülebilirliği
- Author
-
Özgül, Ahmet Turan, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Financialization ,Sustainability ,Economics ,Reserve money ,Bretton-Woods ,Dollar ,Ekonomi ,United States of America ,Reserve management - Abstract
İngiliz Sterlini, I. Dünya savaşına kadar dünyanın geri kalanı tarafından rezerv para birimi olarak kabul görmüştür. I. Dünya savaşının getirmiş olduğu ağır ekonomik şartlar ve savaş sırasında ABD'ye olan bağımlılığın artması, savaş sonrasında İngiliz Sterlini'nin rezerv para birimi olarak hegemonyasını yitirmesine neden olurken, ABD Doları'nın yükselmesini sağlamıştır.I. Dünya savaşı sonrası ekonomik alanda yaşanan sorunlar II. Dünya savaşına kadar sürmüştür. Mevcut parasal sistem mali ve ticari akımları sağlamada başarısız olunca yeni bir parasal sistemin ortaya çıkmasını mecburi kılmıştır. Dünya arenasına White planı ile çıkan ABD'nin öncülüğünde Bretton Woods sistemi kurulmuştur. ABD Doları rezerv para birimi olarak hegemonyasını bu sistem sayesinde daha da güçlendirmiştir.Kapitalizm, 1970'li yılların başlarında karşı karşıya kalmış olduğu düşen kar hadleri ve ABD Doları'nın rezerv para birimi olarak yaşamış olduğu sorunlara, finansallaşma ve Petro-Dolar sistemi ile cevap vermiştir. Bu sistemler sayesinde ABD Doları, Bretton Woods sistemi sonrasında kaybetmiş olduğu gücünü bu sayede geri kazanabilmiştir.Rezerv para birimi olarak ABD Doları, global anlamda yaşanan ekonomik ve politik krizlere karşı güvenli liman olma özelliğini hala korumaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin rezerv biriktirme stratejileri sayesinde bu konumdan en çok yararlanan para birimi olarak hegemonyasını sürdürmektedir.ABD Doları'nın rezerv para birimi olarak karşı karşıya kalmış olduğu problemler, bu konumunun sorgulanmasına neden olmaktadır. Stratejik olarak ABD Doları'na karşı yeni para birimlerinin ortaya çıkması ve gelecek dönemlerde rezerv para birimi olarak bu para birimlerinin tartışılmaya başlanması normal karşılanmalıdır.Çalışma sonucunda, tarihsel ve politik perspektif ışığında incelenen ekonomik büyüklük, sermaye hareketlerindeki serbestiyet derecesi, esnek döviz kuru uygulamaları, makroekonomik politikaların uygulanma biçimi, finansal piyasaların derinliği ve genişliği gibi kriterlerin yanı sıra fx işlemlerinin büyüklüğü, ilgili para biriminin rezerv para olarak tutulma oranları ve ticari işlemlerde kullanılma düzeyleri incelendiğinde, ABD Doları'nın rezerv para birimi olarak hegemonyasının kısa dönemde yıkılma ihtimalinin düşük olduğunu desteklemektedir.Anahtar Kelimeler : Rezerv para, Bretton Woods, Finansallaşma The British pound was accepted as the reserve currency by the rest of the world until the First World war. The heavy economic conditions brought by the First World war and the increasing dependence on USA during the war led to the rise of the US dollar as it caused the British pound to lose its hegemony as reserve currency after the war.The problems that lived on the economic front after the first world war continued until the second world war. When the existing monetary system fails to provide financial and commercial flows, a new monetary system has to be established. Bretton Woods system was established on the premise of the USA who came out with the White plan around the world. The US dollar has further strengthened its hegemony as a reserve currency through this system.Capitalism has responded to the problems it faced in the early years of 1970's, such as falling profits, and the fact that the US dollar was assigned as a reserve currency, through its financial and petro – dollar system. In line with these systems the US dollar was able to recover the power that it lost after the Bretton Woods system.The US dollar as reserve currency remains a safe haven against global economic and political crises. Due to the reserve accumulation strategies of developed and developing countries, it continues its hegemony as the most beneficial currency.The problems that the US dollar faces as reserve currency cause it to question this position. The emergence of new currencies against the US dollar strategically and the beginning of discussing these currencies as reserve currencies in future periods should be accepted as normal.The study results show that when the ratio of the holdings of the currency as reserve currency is examined in terms of the economic size examined, the degree of liberalization in capital movements, flexible exchange rate practices, the manner in which macroeconomic policies are implemented, the depth and breadth of financial markets as well as the size of spot transactions, the low probability of short-term collapse of US dollar hegemony as reserve currency is supported.Key words : Reserve Currency, Bretton Woods, Financialization 237
- Published
- 2017
87. The analysis of secondary mortgage market instruments and effects on Turkish banking sector
- Author
-
Çayli, Çağdaş, Şişman, Mehmet, and Bankacılık Anabilim Dalı
- Subjects
Housing finance ,Sales methods ,Konut ,Bankacılık ,Finansman ,Capital market ,Banking ,Capital markets instruments ,Asset-backed securitization ,Bankacılık ve bankalar ,Türkiye ,Turkish banking sector ,Sigorta ve sigortacılık ,İşletme ,Financing ,Banking sector ,Business Administration ,Mortgage - Abstract
Bu çalışmada, Türkiye'de sağlıklı bir konut finansman sisteminin tesis edilebilmesi için sermaye piyasalarının bütünleştirilmesinin önemi irdelenmiş ve uluslararası örneklerden yola çıkılarak menkul kıymetleştirme sistemi önerisi sunulmuştur.Konut finansman sistemleri arasında en etkili yapı olarak ön plana çıkan tutulu satış sistemi incelenmiş ve tutulu satış kredilerinin verildiği birincil piyasa ile söz konusu kredilerin gelir akışına dayalı menkul kıymetleştirme işleminin gerçekleştiği ikincil piyasa arasındaki bütünlük analiz edilmiştir.Tutulu satış sistemini farklı menkul kıymetleştirme yöntemleriyle tesis ederek doğası gereği uzun vadeli olan tutulu satış kredilerinin yine benzer şekilde uzun vadeli fon kaynaklarıyla karşılanmasını sağlayan ve bankalar için çok önemli bir sorun olarak öne çıkan vade uyumsuzluğu sorununu çözen ülkeler incelenmiştir.Türkiye'nin konut piyasası teknik, hukuki ve finansal boyutlarıyla analiz edilmiş ve birçok ülkede başarıyla uygulanan tutulu satış sisteminin uygulanabilirliği sorgulanarak sistem önerisi geliştirilmiştir.Anahtar Kelimeler: Konut Finansmanı, Tutulu Satış, Birincil Piyasa, Menkul Kıymetleştirme, İkincil Piyasa, Sermaye Piyasaları, Uzun Vadeli Fonlama, Vade Uyumsuzluğu. The aim of this study has been to investigate the inevitability of the integration of capital markets in order to establish a healthy and sustainable housing finance system in Turkey, with international examples having been presented. The mortgage system has been researched in detail and the integrity between the primary markets, where the mortgage loans are placed, and the secondary markets, where the securitisation course of action is taken, has been analysed.The countries which founded mortgage systems, with different securitisation methods, have been investigated in order to shed light on how they solve the maturity mismatch issue that banks encounter while financing housing loans with long durations in nature.In order to explicate the applicability of mortgage system to Turkey, the housing market has been analysed from technical, legal as well as financial aspects and a model has been developed in the end.Key Words: Housing Finance, Mortgage, Primary Market, Securitisation, Secondary Market, Capital Markets, Long Term Funding, Maturity Mismatch. 228
- Published
- 2017
88. Türkiye’deki yerel ekonomik kalkınma aktörleri olarak bölgesel kalkınma ajansları: Endonezya için dersleri
- Author
-
Darmawan, Arıf, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme Bilim Dalı
- Subjects
Türkiye ,Yerel kalkınma ,Ekonomi - Abstract
ÖZETTÜRKIYE’DEKİ YEREL EKONOMIK KALKINMA AKTÖRLERI OLARAK BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI: ENDONEZYA IÇIN DERSLERİSon yirmi yıl, sosyal bilimlerde göze çarpan bir takım önemli gelişmelere sahne olmuştur. Yeni Kurumsal İktisat (YKİ) ve Büyüme Kutupları Teorisi olarak bilinen kuramlar, kalkınmanın kurumsal yapısının belirteç ve etkilerini analiz etmek için tam anlamıyla değerlendirilmemiştir. Diğer yandan, bölgesel kalkınma politikalarının hem ekonomik eşitsizliklerini azaltmak hem ekonomik gelişmelerini tanıtmak olan iki çelişik ekonomik hedefi dengelemek gerekmektedir.Bölgesel kalkınma politika ve kurumsal çerçevesinin küreselleşme faydalarının daha eşitlikçi bir paylaşımı sağlama noktasında oldukça önemli katkılar sunmaktadır. Türkiye, bölgesel kalkınmanın kurumsal çerçeve ve yapısını güçlendirmek suretiylebölgeler arası eşitsizlikleri gidermede önemli bir adım atmıştır.Bu çalışma, Kalkınma Ajansları (KA) ve KA’ların ekonomik kalkınmaya olan etkilerine odaklanarak kurumsal kapasite yapısının çeşitliliğinin potansiyelini irdelemekte ve SWOT analizini yöntemiyle Endonezya ile Türkiye’deki kalkınma ajansları arasındaki karşılaştır yapmaktadır.Anahtar Kelimeler : Bölgesel Kalkınma, Büyüme Kutupları Teorisi, Endonezya, SWOT Analizi, Yeni Kurumsal Iktisat, TürkiyeABSTRACTREGIONAL DEVELOPMENT AGENCIES AS ACTORS OF LOCAL ECONOMIC DEVELOPMENT IN TURKEY: LESSONS FOR INDONESIAThe several remarkable developments have taken place in the social sciences in the last two decades. The study which known as the New Institutional Economics (NIE) and Growth Poles theory have not yet been fully exploited for analysing the determinants and effects institutional structure on the development. On the other hand, regional development policies must reconcile two conflicting economic goals: reducing the economic disparities and promoting economic growth.The policy and institutional framework for regional development plays an important role in contributing to a more equal sharing of the benefits of globalization. By strengthening institutional framework and structure of regional development, Turkey could address the issue of wide regional disparities. This research seeks to investigate and address potential of vary institutional capacity structure, with the specific focus on Development Agencies (DA) and their impact on the economic development. Moreover, this research contributed to give comparison on specific development agencies between Indonesia and Turkey with SWOT analysis as the tool.Keywords : Growth Poles Theory, New Institutional Economics (NIE), Regional Development, SWOT Analysis, Turkey and Indonesia
- Published
- 2016
89. Türkiye'deki yerel ekonomik kalkınma aktörleri olarak Bölgesel Kalkınma Ajansları: Endonezya için dersleri
- Author
-
Darmawan, Arif, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Regional development agencies ,Economic development ,Economics ,Indonesia ,Swot analysis ,Ekonomi ,New institutional economics ,Regional development - Abstract
Son yirmi yıl, sosyal bilimlerde göze çarpan bir takım önemli gelişmelere sahne olmuştur. Yeni Kurumsal İktisat (YKİ) ve Büyüme Kutupları Teorisi olarak bilinen kuramlar, kalkınmanın kurumsal yapısının belirteç ve etkilerini analiz etmek için tam anlamıyla değerlendirilmemiştir. Diğer yandan, bölgesel kalkınma politikalarının hem ekonomik eşitsizliklerini azaltmak hem ekonomik gelişmelerini tanıtmak olan iki çelişik ekonomik hedefi dengelemek gerekmektedir.Bölgesel kalkınma politika ve kurumsal çerçevesinin küreselleşme faydalarının daha eşitlikçi bir paylaşımı sağlama noktasında oldukça önemli katkılar sunmaktadır. Türkiye, bölgesel kalkınmanın kurumsal çerçeve ve yapısını güçlendirmek suretiylebölgeler arası eşitsizlikleri gidermede önemli bir adım atmıştır.Bu çalışma, Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) ve BKA'ların ekonomik kalkınmaya olan etkilerine odaklanarak kurumsal kapasite yapısının çeşitliliğinin potansiyelini irdelemekte ve SWOT analizini yöntemiyle Endonezya ile Türkiye'deki kalkınma ajansları arasındaki karşılaştır yapmaktadır.Anahtar Kelimeler : Bölgesel Kalkınma, Büyüme Kutupları Teorisi, Endonezya, SWOT Analizi, Yeni Kurumsal Iktisat,Türkiye The several remarkable developments have taken place in the social sciences in the last two decades. The study which known as the New Institutional Economics (NIE) and Growth Poles theory have not yet been fully exploited for analysing the determinants and effects institutional structure on the development. On the other hand, regional development policies must reconcile two conflicting economic goals: reducing the economic disparities and promoting economic growth.The policy and institutional framework for regional development plays an important role in contributing to a more equal sharing of the benefits of globalization. By strengthening institutional framework and structure of regional development, Turkey could address the issue of wide regional disparities. This research seeks to investigate and address potential of vary institutional capacity structure, with the specific focus on Regional Development Agencies (RDAs) and their impact on the economic development. Moreover, this research contributed to give comparison on specific development agencies between Indonesia and Turkey with SWOT analysis as the tool.Keywords : Growth Poles Theory, New Institutional Economics (NIE), Regional Development,SWOT Analysis, Turkey and Indonesia 124
- Published
- 2016
90. Küreselleşme sürecinde emtia fiyatları ve iktisadi etkileri
- Author
-
Çukuryurt, Yakup, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Petroleum ,Economics ,Macroeconomic effects ,Wheat ,Price ,Ekonomi ,Macroeconomic policies ,Globalization ,Küreselleşme ,Price movement ,Copper ,Commodity prices - Abstract
ÖZETKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE EMTİA FİYATLARI VE EKONOMİK ETKİLERİKüreselleşme sürecinin hızlanmasıyla birlikte makro ekonomik anlamda önemli değişimler gözlenmeye başlanmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin iktisadi yapıları kimi zaman talep kaynaklı dalgalanmalar nedeniyle kimi zaman da arz cephesi kaynaklı olarak değişime uğramıştır. 1970'li yıllara kadar daha çok etkili olan talep kaynaklı iktisadi şokların yerini, 1970 sonrası arz şokları almıştır. Bu çalışmada, maliyet artışlarının yarattığı arz şokları ve bunların emtia fiyatlarında meydana getirdiği ekonomik etkiler incelenmiştir.ABSTRACTIN THE PROCESS OF GLOBALIZATION AND ECONOMIC IMPACT OF COMMODITY PRICESBy the acceleration of the globalization process, significant changes in macro economic sense began to be observed. The economic structures of developed and developing country economies had changed sometimes by the cause of demand- side fluctuations or sometimes by the cause of supply-side fluctuations. Until the 1970s, the demand side had been more effective on economic shocks, but after 1970s supply-side shocks mostly experienced. In this thesis, supply-sided shocks that created by the increases of costs and their economical affects on commodity prices have been studied.
- Published
- 2015
91. Financial globalization and mergers
- Author
-
Daldal, Burag, Burag, Daldal, İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Competition ,Uluslararası Finans ,Economics ,Financial liberalization ,Capital movements ,Uluslararası ,Finansal Piyasalar ,Purchasing ,İktisat ,Küreselleşme ,Türkiye ,Mergers ,Finansal Küresellesme ,Financial integrations ,Ekonomi ,Ekonomi Politikası ,Globalization ,Financial effects ,Finansal ,Küresellesme - Abstract
ÖZETFİNANSAL KÜRESELLEŞME VE ŞİRKET BİRLEŞMELERİFinansal küreselleşme 1990 sonrasında dünya ekonomilerinin fınans piyasaları üzerindeki kısıtlama ve kontrolleri kaldırması; sermaye hareketlerini serbestleştirmesi; bilgi, iletişim, haberleşme, ulaşım ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmelerin hız kazanması nedeniyle ivme kazanmıştır. 1990 sonrasında gelişmekte olan ülkeler tasarrufları yetersiz ve dış ticaret açıkları fazla olduğundan bu açıkları karşılamak için düşük kur-yüksek faiz uygulamasıyla kısa vadeli sermayeyi ülkelerine çekmiş, belirsizlik ortamında bu sermayenin çıkması krizlere neden olmuştur. Finansal küreselleşmenin, küresel sermaye hareketlerini hızlandırması sonucunda küresel manada büyümek isteyen şirketler birleşme yoluna giderek rekabet güçlerini artırma yoluna gitmişlerdir. Finansal küreselleşme dünyada şirket birleşmeleri ve satın almalara neden olmuştur. ABSTRACTFINANCIAL GLOBALIZATION AND MERGERSAfter the 1990’s, financial globalization has gained momentum due to the removal of the controls and restrictions on financial markets of the world economy, liberalization of capital movements, gaining speed of the developments in the technology of knowledge, communication and correspondence and computer. The countries which have been developing after the 1990’s withdrew the short term funds to their countries to meet these deficits with the implementation of bottom asset and usury since their savings were inadequate and their deficit of foreign trade was excess, the appearance of these funds in the situation of uncertainty caused crisis. As a result of the acceleration of the global fund movements of financial globalization, the companies which wanted to grow as in global have gone the way of going merger and increasing the power of rivalry. Financial globalization has caused an increasing of mergers and acquisitions of companies in the world.
- Published
- 2015
92. 1960 - 1980 dönemi petrol üreticisi firmalar ekseninde ABD-Arap ülkeleri ekonomi politiği
- Author
-
Kansu, Zekiye Nazli, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Economics ,International Relations ,Petroleum production ,Uluslararası İlişkiler ,United States of America ,Economic policies ,Arabs ,Middle East ,Petroleum ,Middle eastern countries ,Petroleum companies ,Ekonomi ,International relations ,International policy - Abstract
Bu tezin amacı, vazgeçilmez bir enerji kaynağı olan petrolün, petrol şirketleri vasıtasıyla 1960-1980 yılları arasında, ilerleyen dönemleri de etkileyerek, Ortadoğu ekonomi politiğini nasıl şekillendirdiğini incelemektir. Tez, petrol üreticisi ülkeler ve imtiyazlı petrol şirketi ilişkileri açısından dönüm noktalarını içinde barındıran, 1960-1980 dönemi temel alınarak oluşturulmuştur. Petrolün Ortadoğu'da keşfi ile başlayan süreç, yabancı petrol şirketlerinin Ortadoğu'da imtiyazlar elde etmeleriyle devam etmiş, petrol üreticisi imtiyazlı şirketlerin politikaları sebebiyle Arap ülkeleri, sahip oldukları petrol zenginliğinden uzun yıllar mahrum bırakılmışlardır. Bu durumun ilk değişim sinyali, 1956 Süveyş Krizi'nde gündeme gelirken 1950'li yıllarla birlikte daha fazla düşük gelirlerle yaşamak istemeyen petrol üreticisi ülkeler, sömürü düzeni olarak adlandırdıkları sisteme karşı durabilmek için OPEC adlı örgütü kurmuşlardır. İlk yıllarda petrolün varil başına satış fiyatını arttırma, tek taraflı indirimlere gitmeyi engelleme gibi konularda başarılı olamayan örgüt, sonraki yıllarda petrol üreticisi ülke ve imtiyazlı petrol şirketlerinin ilişkilerini kökten değiştirmiştir.1967 Altı Gün Savaşı'nda ilk kez petrolü bir silah olarak kullanan petrol üreticisi ülkeler bu ilk denemede istediklerini elde edememiş ancak bundan 6 yıl sonra 1973 Ekim Savaşı'nda, OPEC ülkeleri İsrail yanlısı olan her ülkeye petrol ambargosu uygulayarak büyük bir başarı elde etmişlerdir. Bu ambargo ile birlikte Batılı ülkeler, ithal ettikleri petrolden mahsur kalmış ve petrol üreticisi ülkelerin kendi çıkarları için hayati önem teşkil ettiğini anlamışlardır. Bu tarihten sonra OPEC'in ve petrol üreticisi ülkelerin yükselişi görülmektedir. Petrol üreticisi ülkeler, fiyatlar konusunda çok daha belirleyici olmuş, petrol gelirleri ciddi oranda artmış, kendi topraklarındaki petrolü yavaş yavaş millileştirmeye başlamışlar ve bu millileştirmeler çoğu ülkede 1980'lerin sonuna doğru %100'e ulaşmıştır. Ancak zengin petrol rezervlerine sahip olan Ortadoğu, başta ABD olmak üzere birçok petrol tüketicisi ülke tarafından dış politikalarının temel unsuru olmaya devam etmekte ve her dönem sıcak çatışmaların odağı olmaktadır. The purpose of this thesis is to examine how the petroleum, which is an indispensable energy source, shaped the Middle East political economy, by also influencing the subsequent periods, between the years of 1960-1980 through the agency of petroleum companies. The thesis has been composed on the basis of 1960-1980 term, containing milestones in terms of the relations of privileged petroleum companies and petroleum producing countries. The process, which began upon discovery of petroleum in Middle East, has continued with the privileges obtained in the Middle East by foreign petroleum companies, and Arab countries have been deprived of petroleum wealth they possess for long years, because of the policies of petroleum producing privileged companies. While the first change signal for this circumstance, was brought to the agenda in the Suez Crisis of 1956, the petroleum producing countries which were not willing to live further with low incomes, founded the organization named OPEC in 1950s with an intent to stand up to the system what they called exploitation order. The organization, which couldn't be successful on the matters such as increasing sales price of the petroleum per barrel, preventing unilateral discounts in the early years, has changed radically the relationships of privileged petroleum companies and petroleum producing countries in the following years. The petroleum producing companies, which used petroleum as a weapon for first time in 1967 Six Days War, couldn't achieve what they had desired with this first attempt, however after 6 years from this in 1973 October War, OPEC countries had obtained a great success by imposing petroleum embargo on every pro-Israel country. With this embargo the Western countries had been deprived of the petroleum they import and understood that petroleum producing companies were of vital importance for their own interests. After this date, the rise of OPEC and petroleum producing companies is observed. Petroleum producing companies have become much more determinative on prices, petroleum revenues have increased drastically, they have begun to nationalize gradually the petroleum on their lands and these nationalizations had reached 100% towards the end of 1980s in most countries. However the Middle East, possessing rich petroleum reserves, is continuing to be the basic element with regard to foreign policies of many petroleum consuming countries, and USA in particular and becomes the focus of hot conflicts in every period. 158
- Published
- 2014
93. Moğolistan’daki doğrudan yabancı yatırımların seyri ve ödemeler dengesi ilişkisi
- Author
-
Altangerel, Ganchimeg, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Cari İşlemler Açığı ,Finansman ,İktisat ,Küreselleşme ,Liberalleşme, Moğolistan - Abstract
GENEL BİLGİLERİsim ve Soyadı : Ganchimeg AltangerelAna bilim Dalı : İktisatProgramı : Uluslararası İktisatTez Danışmanı : Prof. Dr. Mehmet ŞişmanTez Türü veTarihi : Yüksek Lisans – Nisan 2014Anahtar Kelimeler : DoğrudanYabancıYatırımlar, Ödemeler DengesiÖZETMOĞOLİSTAN’DAKİ DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN SEYRİ VE ÖDEMELER DENGESİ İLİŞKİSİDünya ekonomisindeki küreselleşme süreci yoğun ve hızlı bir şekilde yaşanmaktadır. Bu süreçte doğrudan yabancı yatırımların önemi ve hacmı artmıştır. Doğrudan yabancı yatırımların ülke ekonomileri açısından bir çok olumlu etkisi bulunmaktadır. Bunlardan biri de, cari işlemler acığının finansmanına yaptığı katkıdır. Moğolistan’ın cari işlemler dengesi, liberalleşme ve dışa açılma sürecinin de etkisiyle yıllardır açık vermiştir. Bu çalısma ile Moğolistan ekonomisinde cari işlemler acığının finansmanında doğrudan yabancı yatırımların rolu ve etkisi anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, doğrudan yabancı yatırımlar ve ödemeler dengesi kavramları, doğrudan yabancı yatırımların teorileri; ikinci bölümde, dünyadaki doğrudan yabancı yatırımların tarihsel gelişimi anlatılarak günümüzdeki durumu değerlendirmekte ve Moğolistan’ın genel ekonomik görünüm; son bölümde ise, Moğolistan’ın doğrundan yabancı yatırımlar ve ödemeler dengesi değerlendirilmesi ve Moğolistan Ekonomisi’nde doğrudan yabancı yatırımlar ve cari işlemler açığı ilişkisi, Moğolistan ekonomisine DYY’ların dış ticaret, büyüme, istihdam üzerindeki etkisi ele alınmaktadır. GENERAL KNOWLEDGEName and Surname : Ganchimeg AltangerelField : EconomicsProgramme : International EconomicsSupervisor : Prof. Dr. Mehmet ŞişmanDegree Awarded and Date : Master – April 2014Keywords : FDI and BOPABSTRACTTHE TREND OF FOREIGN DIRECT INVESTMENTS IN MONGOLIA AND THEIR RELATIONSHIP TO THE BALANCE OF PAYMENTSThe process of globalization in the world economy has been intense and fast. Within this process, importance and volume of foreign direct investment has increased. There are many positive effects of foreign direct investment in terms of a country's economy. One of these is its contribution to the financing of the current account deficit. Mongolia`s current account balance has been in deficit for years, as a result of the effect of liberalization and openning to the outside process. Under this thesis, the role and effect of foreign direct investment on current account deficit financing in Mongolia`s economy are explained. This thesis consists of three parts. In the first part, the foreign direct investments and balance of payments will be shown in a conceptual framework. In addition, foreign direct investments theories and factors effecting the foreign direct investment decisions are explained. In the second part, the historical development of world foreign direct investments and it's trends are explained and the impact on Mongolia`s economy outlook. In the last part, the balance of payments and foreign direct investments in Mongolia are analyzed, along with to be relationship between foreign direct investmens and the current account deficit, Mongolia`s foreign direct investments, foreign trade, economic growth and the employment impact are also discussed.
- Published
- 2014
94. A sectoral analysis on dependence of production and export to import in Turkey: Turkey textile and ready-made clothing sector
- Author
-
Bağci, Erdem, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
External dependence ,Import ,Economics ,Internationalization ,Production ,Export ,International trade ,Ekonomi ,Economic dependence ,Ready wear sector ,Textile sector - Abstract
Son yıllarda Türkiye ekonomisinin karşı karşıya geldiği en önemli sorun dış ticaret açığıdır. Özellikle ekonomik büyüme hızı artıkça dış ticaret açığı da artmaktadır. Bu durumun en önemli nedeni ithalat bağımlılığıdır. Diğer bir ifade ile Türkiye?nin üretim ve ihracatı yüksek oranda ithalata bağımlıdır. Herşeyi ile yurtiçinde üretilebilen bir sektör olan tekstil ve hazır giyim sektöründe bile ithalat bağımlılığı giderek artmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışma Türkiye?de tekstil ve hazır giyim sektöründe ithalatın bağımlılığının nedenleri üzerine odaklanmıştır. Sonuç olarak, Türkiye?de tekstil ve hazır giyim sektöründe ithalat bağımlılığının nedenleri şöyle sıralanabilir; Döviz kurunun düşüklüğü, SGK primlerinin yüksekliği, Yurt içi hammadde ve yarı mamul girdi üretiminin yetersizliği, Vergi oranlarının yüksekliği ve Asya ülkelerinin etkisi.Sonuçta, Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörü giderek ithalata bağımlı hale gelmektedir. Bu nedenle ithalat bağımlılığının nedenleri ortadan kaldırılmalıdır. Özellikle, yurt içi hammadde ve yarı mamul girdi üretiminin desteklenmelidir ve döviz kuru makul seviyelerde tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler :Dış ticaret, İthalat bağımlılığı, Uluslararasılaşma In recent years the most important problem that Turkish economy have come face to face with foreign trade deficit. Especially when the economic growth rate increases, the foreign trade deficit is also increasing. The most important reason of this situation is the dependency of imports. In other words Turkey's exports and productions have a high dependency ratio on imports. With all the textile and clothing sector is a sector which can be produced domestically, even increasing dependency on imports. In this connection, this study focused on the causes of dependency to imports in the textile and clothing sector in Turkey. As a result, the causes of dependency to imports in the textile and clothing sector in Turkey listed as follows; Low exchange rate, the social security support contribution, Lack of raw materials and semi-finished products into the domestic, high taxes and Impact of the Asian Countries. 032Last of all, Turkey?s textile and clothing sector is becoming increasingly dependent on imports. Therefore, the causes of dependency to imports must be eliminated. Especially, production of raw materials and semi-finished products into the domestic is supported and level of The exchange rate should be a reasonable levels.Keywords :Foreign Trade, Imports Dependency, Internationalization 267
- Published
- 2013
95. Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma ve yenilenebilir enerji kaynakları
- Author
-
Batı, Oğuzhan, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Enerji Kaynakları ,Sürdürülebilir Kalkınma - Abstract
ÖZETSürdürülebilir kalkınma ile bağlantılı bir enerji politikasının; ekolojik taşıma kapasitesi, ekonomik verimlilik ve sosyal eşitlik sağlanmadan gerçekleştirilemez olan bu üç ilke üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Enerji politikalarının ekonomik, sosyal ve çevre gibi birçok faktörle ilişki içerisindedir ve gerekli politikalar öncelikle bu çerçeveler içerisinde aranması gerekmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’deki sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlikle bağlantılı bir enerji geleceği için zemin hazırlama çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çalışmada da bu yaklaşım çerçevesinde, Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sürdürülebilir kalkınmaya etkisi konusuna ilişkin düzenleyici otorite, sektör, kullanıcı, yatırımcı tutumlarını test eden bir saha çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu hususta, yazın doğrultusunda hazırlanan bir anket uygulama, Türkiye’nin farklı kesimlerinden 240 katılımcı üzerinde uygulanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerji tanımlarına dair katılımcı tutumları da saha araştırmasındaki en önemli bulgulardan olmuştur. Araştırmada katılımcıların % 70,9’u, yenilenebilir enerjinin sürdürülebilir kalkınmada belirleyici olduğunu, % 15,7’si çok fark ettirmediğini, % 13,4’ü önemli olmadığını belirtmiştir.ABSTRACTAn energy policy connected to sustainable development needs to be built upon three principles which cannot be applied without ensuring ecological carrying capacity, economic efficiency and social equality. Energy politics are related to many economic, environmental and social factors and the necessary policies need to be developed within such a framework first. In this sense, work on sustainable development and future sustainability of energy is still in progress in Turkey. Within this approach, field work testing the attitudes of regulatory bodies, the sectors, the users and the investors towards the effects of renewable energy on sustainable development in Turkey was done for the purposes of this dissertation. For this purpose, a survey prepared for the study was presented to 240 participants from different regions of Turkey. Among the most important findings of the fieldwork are the participants’ attitudes concerning the definitions of renewable energy for sustainable development. In the survey, 70.9% percent of participants stated that renewable energy is a defining factor in sustainable development, 15.7% stated that it does not make much difference, and 13.4% percent stated that it is not important.
- Published
- 2013
96. Türkiye'de sürdürülebilir kalkınma ve yenilenebilir enerji kaynakları
- Author
-
Bati, Oğuzhan, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Energy policies ,Economic development ,Economics ,Sustainable development ,Ekonomi ,Renewable energy resources - Abstract
Sürdürülebilir kalkınma ile bağlantılı bir enerji politikasının; ekolojik taşıma kapasitesi, ekonomik verimlilik ve sosyal eşitlik sağlanmadan gerçekleştirilemez olan bu üç ilke üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Enerji politikalarının ekonomik, sosyal ve çevre gibi birçok faktörle ilişki içerisindedir ve gerekli politikalar öncelikle bu çerçeveler içerisinde aranması gerekmektedir. Bu doğrultuda Türkiye'deki sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlikle bağlantılı bir enerji geleceği için zemin hazırlama çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çalışmada da bu yaklaşım çerçevesinde, Türkiye'de yenilenebilir enerjinin sürdürülebilir kalkınmaya etkisi konusuna ilişkin düzenleyici otorite, sektör, kullanıcı, yatırımcı tutumlarını test eden bir saha çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu hususta, yazın doğrultusunda hazırlanan bir anket uygulama, Türkiye'nin farklı kesimlerinden 240 katılımcı üzerinde uygulanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerji tanımlarına dair katılımcı tutumları da saha araştırmasındaki en önemli bulgulardan olmuştur. Araştırmada katılımcıların % 70,9'u, yenilenebilir enerjinin sürdürülebilir kalkınmada belirleyici olduğunu, % 15,7'si çok fark ettirmediğini, % 13,4'ü önemli olmadığını belirtmiştir. An energy policy connected to sustainable development needs to be built upon three principles which cannot be applied without ensuring ecological carrying capacity, economic efficiency and social equality. Energy politics are related to many economic, environmental and social factors and the necessary policies need to be developed within such a framework first. In this sense, work on sustainable development and future sustainability of energy is still in progress in Turkey. Within this approach, field work testing the attitudes of regulatory bodies, the sectors, the users and the investors towards the effects of renewable energy on sustainable development in Turkey was done for the purposes of this dissertation. For this purpose, a survey prepared for the study was presented to 240 participants from different regions of Turkey. Among the most important findings of the fieldwork are the participants? attitudes concerning the definitions of renewable energy for sustainable development. In the survey, 70.9% percent of participants stated that renewable energy is a defining factor in sustainable development, 15.7% stated that it does not make much difference, and 13.4% percent stated that it is not important. 283
- Published
- 2013
97. Türkiye’de üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılığı üzerine sektörel bir analiz: Türkiye tekstil ve hazırgiyim sektörü
- Author
-
Bağcı, Erdem, Şişman, Mehmet, and İktisat Anabilim Dalı Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme Bilim Dalı
- Subjects
Türkiye ,Tekstil ,İthalat ,Hazır Giyim Endüstrisi ,Uluslararası Ticaret ,Hazır Giyim - Abstract
ÖZETSon yıllarda Türkiye ekonomisinin karşı karşıya geldiği en önemli sorun dış ticaret açığıdır. Özellikle ekonomik büyüme hızı artıkça dış ticaret açığı da artmaktadır. Bu durumun en önemli nedeni ithalat bağımlılığıdır. Diğer bir ifade ile Türkiye’nin üretim ve ihracatı yüksek oranda ithalata bağımlıdır. Herşeyi ile yurtiçinde üretilebilen bir sektör olan tekstil ve hazır giyim sektöründe bile ithalat bağımlılığı giderek artmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışma Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sektöründe ithalatın bağımlılığının nedenleri üzerine odaklanmıştır. Sonuç olarak, Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sektöründe ithalat bağımlılığının nedenleri şöyle sıralanabilir; Döviz kurunun düşüklüğü, SGK primlerinin yüksekliği, Yurt içi hammadde ve yarı mamul girdi üretiminin yetersizliği, Vergi oranlarının yüksekliği ve Asya ülkelerinin etkisi.Sonuçta, Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörü giderek ithalata bağımlı hale gelmektedir. Bu nedenle ithalat bağımlılığının nedenleri ortadan kaldırılmalıdır. Özellikle, yurt içi hammadde ve yarı mamul girdi üretiminin desteklenmelidir ve döviz kuru makul seviyelerde tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler : Dış ticaret, İthalat bağımlılığı, Uluslararasılaşma ABSTRACTIn recent years the most important problem that Turkish economy have come face to face with foreign trade deficit. Especially when the economic growth rate increases, the foreign trade deficit is also increasing. The most important reason of this situation is the dependency of imports. In other words Turkey's exports and productions have a high dependency ratio on imports. With all the textile and clothing sector is a sector which can be produced domestically, even increasing dependency on imports. In this connection, this study focused on the causes of dependency to imports in the textile and clothing sector in Turkey. As a result, the causes of dependency to imports in the textile and clothing sector in Turkey listed as follows; Low exchange rate, the social security support contribution, Lack of raw materials and semi-finished products into the domestic, high taxes and Impact of the Asian Countries. Last of all, Turkey’s textile and clothing sector is becoming increasingly dependent on imports. Therefore, the causes of dependency to imports must be eliminated. Especially, production of raw materials and semi-finished products into the domestic is supported and level of The exchange rate should be a reasonable levels.Keywords: Foreign Trade, Imports Dependency, Internationalization
- Published
- 2013
98. Structural transformation of manufacturing industry and labour market segmentation in Turkey
- Author
-
Cinemre, Cihan, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı İktisadi Kalkınma ve İktisadi Büyüme Bilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Türkiye ,Economics ,Labour ,Kalkınma Ekonomisi ,Production industry ,İmalat Sanayii ,Structural change ,Laws 4857 numbered ,Ekonomi ,Capitalism ,İşgücü ,Labour market ,Workers - Abstract
Türkiye'de 2001 Krizi sonrasında hızlı bir toplumsal dönüşüm süreci başlamıştır. Bu dönüşüm sürecini tanımlayan unsurlar, toplumun tüm maddi ve kültürel ihtiyaçlarının sermayenin değerleneceği alanlar olarak mübadele ilişkisine tabi hale getirilmesi, üretim sürecinin esnekleştirilmesi söylemi altında işçi sınıfının kazanılmış haklarına karşı başlatılan saldırı ve para sermayenin üretken faaliyetlere yönlendirilmesine yönelik gösterilen gayrettir. Bu gelişmelerin sonucunda bireysel sermayeler arasında çeşitli boyutlarıyla farklılaşma belirginleşmeye başlamış ve bu farklılaşma işgücü piyasasında derinleşen katmanlaşmada karşılık bulmuştur.Söz konusu süreç uluslararası kapitalist gelişmede 1970'lerde açığa çıkan bir dizi yeni yapısal özellikle paralel olarak ilerlemektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası birikim rejiminin krize girmesi sonucunda onu meydana getiren ve ayırt edilebilir bir birikim rejimi olarak tanımlanmasını sağlayan spesifik toplumsal denetim mekanizmaları, emek sürecinin örgütlenme paradigması ve sermayenin değerlenme sürecinin mekânsal mantığı krizle beraber sermaye birikim sürecinin önündeki engeller olarak belirmiştir. Krizin aşılması ve yeni bir birikim sürecinin temellerinin atılması için sermayenin devir süresinin kısaltılması, işçi sınıfı üzerindeki denetimin yeniden tesis edilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülmesi için yeni yöntemlerin uygulanması ve sermayenin değerleneceği yeni alanlara nüfuz edilmesi gerekmiştir. Bu doğrultuda işçi sınıfı içindeki parçalanma artmış, üretim süreci ve işgücünün yönetilmesiyle ilgili yeni paradigmalar uygulanmaya başlamış, henüz metalaşmamış bir dizi toplumsal ihtiyaç yeni mekânları da kapsayacak şekilde mübadele ilişkisine konu edilmiştir.Söz konusu ülkelerdeki seçkinlerin uluslararası sermaye ile daha sıkı bir eklemlenme yönündeki iradelerinin, erken kapitalistleşmiş ülke burjuvazisinin sermayelerini değerlendirdikleri mekânları çeşitlendirme gayretiyle örtüşmesiyle başlayan süreçte, Türkiye'nin de dahil olduğu geç kapitalistleşmiş ülkeler söz konusu dönüşümün en şiddetli biçimde açığa çıktığı mekânlar olmuştur After the 2001 Crisis, a rapid social transformation process has begun in Turkey. The elements that define this transformation process are, the subordination of all material, and cultural needs of the society to exchange relationship as areas that capital would get realized, the assault upon the vested rights of labour by utilizing the discourse of flexibility, and the effort to direct money capital to productive activities. Consequently in various dimensions the diversification between individual capitals has become more apparent, and this found its reflection in deepening labour market segmentation.This process proceeds in accordance with a series of new structural aspects that became evident in the capitalist development during 1970s. Specific social control mechanisms, paradigm of labour process organization, and the spatial logic of capital realization that constitute, and distinguish the regime of accumulation in its historical specification have developed into barriers to the process of capital accumulation as the crisis of post World War II regime of accumulation had become more apparent.To get through the crisis, and start a fresh period of capital accumulation, turnover time of capital has been shortened, control over the working classes has been re-established, new methods for cost reduction have been implemented, and various social needs which had not been commodificated before have been subjected to exchange relationship in a manner encompassing the late industrialized world. As local capitalists? demand for a tighter integration with international capital and transnational capitalists? interests in diversification of the locations where their capital may get realized overlap, late industrialized part of the world including Turkey have become locations where the mentioned transformation process manifested itself in the most drastic fashion. 366
- Published
- 2012
99. Türkiye ekonomisinde döviz kuru dalgalanmalarının boyutları, etkileri ve sonuçları
- Author
-
Bayraktar, Mehmet Emre, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
- Subjects
Türkiye ,Turkish economy ,Economic effect ,Economics ,Para Yönetimi ,Exchange rate ,Ekonomi ,Exchange rate volatility ,Döviz Kuru ,Uluslararası Ticaret - Abstract
ÖZETDöviz Kuru ile ilgili literatür incelendiğinde bütün ülkeler için uygun olan tek bir döviz kuru sisteminin olmadığı anlaşılmıştır. Bir ülkede uygulanan döviz kuru sisteminin, ülkenin ekonomik ve siyasal yapısı ile uluslararası ticaretteki gelişmelere göre farklılık içerdiği görülmüştür. 1970’li yıllarda uluslararası parasal sistemde oluşan farklılıklardan sonra birçok ülke sabit kur sisteminden daha esnek bir sisteme yönelmişler ve bu anlamda Türkiye’de bir istisna oluşturmamıştır. Döviz kuru sistemleri bir ucunda sabit döviz kuru sistemi, diğer ucunda esnek döviz kuru sistemi olmak üzere bir yelpaze niteliğindedir. Ülkeler, politikaları gereği istikrarlı bir döviz kuru sistemi tercih etmek zorundadırlar. Her iki döviz kuru sisteminin de avantajlarının yanında dezavantajları da bulunması sebebiyle, günümüzde pek çok ekonomist hangi döviz kurunun ülke için daha faydalı olduğu konusunda görüş ayrılığı yaşamaktadırlar. Türkiye, uzun yıllar boyunca sabit döviz kuru sistemi uygulamasına rağmen Şubat 2001 krizinden sonra dalgalı kur sistemine geçmiş ve bu sistemi günümüze kadar sürdürmüştür.Günümüzde gelişmiş ülkelerin nihai hedef ve planları dünya çapında döviz kurlarını etkileyen en önemli faktördür. 2008 yılındaki krizden sonra özellikle uluslararası sermaye akımlarının döviz kurları üzerindeki etkisi daha da önemsenmiştir. Ülkeler döviz kuru politikalarını uluslararası platformda belirlemek zorundadır.Döviz kuru dalgalanmaları nedensellik ilişkisi içerisinde birçok ekonomik değişkenlere olumlu yada olumsuz etki etmektedir. Bu etkileşimi olumlu yöne çeken; ülkelerin yapıları,ülkelerin gelişmişlik düzeyleri,uluslar arası finansal durum, ülkede uygulanan politikalar ve aynı zamanda dış denge durumu en belirleci faktörler arasında gösterilebilir ABSTRACT The investigation of the literature on the exchange rate, it is unlikely that there is a single exchange rate system that would be suited to all countries as a whole. It is seen that the exchange rate system prevailing in a country is depend on the respective economic and political structure together with the developments in the international trade. Upon the formation of the differences in the international monetary system in 1970s, numerous countries, including Turkey, adopted more flexible system leaving old fixed exchange rate system behind. The exchange rate systems vary in the range between the fixed exchange rate system on one side and variable exchange rate system on the other. The countries need to establish a stable exchange rate system that will suit to their economic policies. Both exchange rate systems have their advantages in addition to disadvantages and therefore, there is no consensus among the economists on the type of the exchange rate system that would be suitable for the country in question. It’s been long time since Turkey has employed the fixed exchange rate system; however, fluctuating exchange rate system has been adopted, which has been pursued until the present time. The ultimate objectives and plans of the developed countries have considerable influences on the overall exchange rates in the world as a whole. Following 2008 economic crisis, the international capital flows have had exclusive influences on the exchange rates. The countries are obliged to establish their exchange rate policies on the international platform. The fluctuation of the exchange rates are under the affirmative and negative influences in the course of causal relation, These influences might be affirmative in the presence of such factors including robust economic structure, level of development, international financial status, integrity of the policies implemented, as well as foreign trade balance.
- Published
- 2011
100. Öğretmen liderliği davranışları ve sınıf iklimi: Öğretmen ve öğrenci görüşleri bağlamında bir araştırma
- Author
-
Aslan, Meryem, Şişman, Mehmet, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, and ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü
- Subjects
Opinions of students ,Öğretmen Liderliği ,Teacher opinions ,Leadership ,Teacher Leadership ,Classroom Climate ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Teachers ,Sınıf İklimi ,Classroom climate - Abstract
Bu çalışmanın amacı, öğretmenlerin öğretmen liderliği davranışlarını gerçekleştirme düzeylerini, öğrencilerin sınıf iklimi ile ilgili görüşlerini ve öğretmen liderliği davranışlarının sınıf iklimine göre farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemektir. Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma evrenini İnegöl ilçesi merkez ilköğretim okullarında görev yapan öğretmen ve öğrenciler oluşturmuştur. Araştırmada öğretmenlerin öğretmen liderliği davranışlarını gösterme düzeyini belirlemek için öğretmen liderliği ölçeği, öğrencilerin sınıf iklimi ile ilgili görüşlerini belirlemek için sınıf envanterim kullanılmıştır. Öğretmen liderliği ölçeği dört boyuttan, sınıf envanterim beş boyuttan oluşmaktadır.Araştırma sonuçlarına göre öğretmenlerin en çok gösterdiği öğretmen liderliği davranışı bireysel farklılıklara saygılı davranmaktır. Okulla ilgili her türlü etkinlikte aktif rol alırım ise en az gösterilen davranıştır. Öğrencilerin sınıf iklimi ile ilgili en çok katıldıkları görüş sınıfım eğlencelidir iken en az katıldıkları görüş sınıfımdaki çoğu öğrenci ödevlerini nasıl yapacağını bilir olmuştur.Bu araştırmada elde edilen bulgulara göre; öğretmenlerin öğretim liderliği davranışlarını gerçekleştirme düzeyinin en yüksek olduğu boyut öğretim becerileridir. Öğretmenlerin öğretmen liderliği davranışlarını gösterme düzeylerinde kademe değişkeninin etkili olduğu gözlemlenmiştir.Öğrencilerin sınıf iklimi ile ilgili görüşlere katılım düzeyinin en yüksek olduğu boyut zorluk olarak saptanmıştır. Öğrencilerin sınıf iklimi ile ilgili görüşlerinin öğrenim görülen kademeye göre farklılaştığı fakat SBS başarısına göre değişiklik göstermediği saptanmıştır.Araştırma sonucunda öğretmenlerin öğretmen liderliği ölçeği empati boyutu davranışlarını gösterme düzeylerinin SBS başarı durumuna göre farklılaştığı belirlenmiştir. Ayrıca öğretmenlerin öğretmen liderliği davranışlarını gösterme düzeylerinin, öğrencilerin sınıf iklimi memnuniyet boyutu düzeylerine göre farklılaştığı saptanmıştır.Anahtar kelimeler: Öğretmen Liderliği, Sınıf İklimi The purpose of the study is to investigate, to what extend teachers apply teacher leadership behaviors, the opinions of students about classroom climate and the differences of teacher leadership behaviors according to classroom climate. In this study survey model has been applied. Data were collected from 328 teachers and 360 students who work and study in İnegöl. In this study, Teacher Leadership Scale and My Class Inventory were used as data collecting instrument. Teacher Leadership Scale has four dimensions; My Class Inventory has five dimensions.According to findings, while the mostly applied teacher leadership behavior is respecting personal differences, the least applied is taking role in every kind of activities about school. Results show that most students agree that their class is enjoyable while most of them don?t agree that almost all students know how to do their homework.It is found that, mostly applied teacher leadership behavior dimension is teaching skill. It is observed that teachers teaching grade has effect on the level of teacher leadership behaviors.According to findings, difficulty dimension is the one, to which students? agreement level is the highest. It is confirmed that students? opinions about classroom climate are different according to their grade but SBS success doesn?t affect their opinions.It is determined that teachers? level of applying empathy dimension differentiates according to SBS success level. In addition to this, it is observed that according to teachers? level of applying teacher leadership behaviors, students satisfaction dimension level is changing.Key words: Teacher Leadership, Classroom Climate 108
- Published
- 2011
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.