Search

Hoca Ahmed Yesevi aradan asırlar geçmesine rağmen Türk ve İslam Dünyasını etkilemeye devam ediyor. Bu etkilenmeden en fazla pay alan Ahmed Yesevi'nin doğup büyüdüğü ve irşat faaliyetleri yürüttüğü bölgede yaşayan Kazak Türkleridir. Bu sebeple Kazakistan'ın sosyal, kültürel ve siyasi hayatında Yeseviliğin etkisinin araştırılması önem arz etmektedir. Dört Bölümden oluşan "Kazakistan'ın Sosyal, Kültürel ve Siyasi Hayatında Yeseviliğin Etkileri" adlı tezde Yeseviliğin Kazakların milli ve dini yaşamına etkisi mercek altına alınmıştır. Araştırma sonucunda Kazakların Türkleşme ve İslamlaşmasının Yesevilik sayesinde içiçe geçen süreçler olduğu görülmüştür. Kazak milliyetçiliğini ve Kazak dindarlığını Yesevilik olmadan açıklamak imkansızdır. Günümüz Kazak halkının oluşum sürecinde Yeseviliğin yükseliş ve düşüşüne göre ulus inşasının sürdüğü tarihi hadiselerden anlaşılmaktadır. Hanlıklar veya devletler (Altınordu, Çağatay, Timur, Kazak, Buhara, Hokand, Çarlık Rusya, SSCB, Kazakistan Cumhuriyeti) ve uygulayıcılar (sufi, şakirt, koca (hoca), han, ahund, pir, şeyhülislam, derviş, jırau (ozan), işan) değişmesine rağmen, hak ve doğruluk üzerine kurulu Yesevilik kendi felsefesini korumayı sürdürmektedir. Hoca Ahmed Yesevi Külliyesi ve Kazakistan'daki diğer kutsal (kıyeli) mekanlar Yeseviliği yaşatan mekanlar olarak günümüzde de önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Hoca Ahmed Yesevi, Yesevilik, Kazaklar, Kazakistan, İslamlaşma, The heritage of Khoja Ahmed Yassawi continues to have significant repurcussions on the Turkish and Islamic World across centuries. Particularly, Turkic-speaking people living around the birthplace of Ahmad Yassawi have played great role in it. Taking this into account, it becomes important to study the impact of Yassawism on the processes of Turkification and Islamization of Kazakh people. In the thesis titled "The Effects of Yassawism on the Kazakhstan's Social, Cultural and Political Life", which consists of four chapters, the effects of Yassawism on the national and religious life of Kazakhs are examined. As research outcomes demonstrate Turkification and Islamization of Kazakhs have been intertwined processes because of Yassawism influence. As it has become evident explanation of phenomena of Kazakh nationalism and Kazakh religiosity poses some difficulties without understanding Yassawism. The historical events demonstrate that the formation of contemporary Kazakh people and nation building have been intertwined with the rise and fall of Yassawism. Despite the change of khanates or states (Golden Horde, Chagatai, Timur, Kazakh, Bukhara, Khokand, Tsarist Russia, USSR, Republic of Kazakhstan) and practitioners (sufi, shakirt, koja (khoja), khan, ahund, pir, sheikhulislam, dervish, jirau (bard), ishan), Yassawism, based on truth and righteousness, continues to preserve its philosophy. The Khoja Ahmad Yassawi Complex and other sacred places in Kazakhstan are still important today as places that keep Yassawism alive. Keywords: Khoja Ahmad Yasawi, Yasawism, Kazakhs, Kazakhstan, Islamization, Tez (Doktora-PhD), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bu çalışmada, Gazzâlî'nin düşüncesinde bireyin ahlâkî yetkinliğini kazanmasında peygamberin rolünün ne olduğunun belirlenmesi amaçlanmaktadır. Gazzâlî, İhyâu 'ulûmi'd-dîn, Mizânü'l-âmel ve Meâricü'l-Kuds gibi eserlerinde ahlâk ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur. Gazzâlî'nin mezkûr eserlerinde ortaya koyduğu ahlâk anlayışında hem Kur'an ve sünnete dayalı dini ahlâkı hem de İslam filozoflarının Aristoteles'ten iktibas aldıkları erdem ahlâkını benimsediği görülmektedir. İslam ahlâk düşüncesinin önemli bir problemi, ahlâkî yargıların kaynağı meselesidir. Bu çalışmada da bireyin ahlâkî yetkinlik kazanımında peygamberin rolünün ne olduğu tartışılmıştır. Çalışma, bir giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında genel olarak tezin konu, amaç, yöntem ve literatürü hakkında bilgi verilmiştir. Tezin birinci bölümünde genel olarak öncelikle ahlâk, ahlâkî yetkinlik ve nübüvvet kavramları tahlil edilmiştir. Zira bu kavramların içerdiği anlamlar ve birbiriyle ilişkileri bireyin ahlâkî yetkinlik kazanımında peygamberin rolünün belirlenebilmesi açısından oldukça önemlidir. Tezin ikinci bölümünde hem bireyin ahlâkî yetkinlik kazanmasında hem de bireylerin bir araya gelerek meydana getirdiği toplumun mükemmel olmasında peygamberin ne gibi bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla insan ahlâkî yetkinlik kazanımında nassın ve Hz. Peygamber'in örnekliğinin önemi hem bireyin ahlâkı hem de bireyin bir parçası olduğu toplumun ahlâkı çerçevesinde ele alınmıştır. Gazzâlî'nin düşüncesinde insanın ahlâkî yetkinleşmesinde peygamberin çok önemli bir rolü olduğu görülmektedir. Zira Gazzâlî, farklı eserlerinde nübüvvete dair konuları tartıştığı bölümlerde mükemmel toplum inşasında peygamberlerin önderliğinin zaruri oluşuna dikkat çekmektedir. Çünkü Gazzâlî'nin fikir dünyasında peygamberler, insanlar için bir eğitici ve yol gösterici, onların erdemli bir hayat sürdürerek hakiki mutluluğa ulaşmaları için örnek alması gereken kişilerdir. Anahtar Kelimeler: Ahlâk, Gazzâlî, Akıl, Nefs, Nübüvvet., This study aims to determine what the role of the prophet is in achievement of the moral competence of the individual according to the al-Ghazali's thought. Al-Ghazali put forward his views regarding morality in his works such as İhyâu 'ulûmi'd-dîn, Mizânü'l-âmel and Meâricü'l-Kuds. In the understanding of morality that al-Ghazali revealed in his aforementioned works, it is seen that he adopted both the religious morality based on the Qur'an and the Sunnah and the moral virtues that Islamic philosophers cited from Aristotle. An important problem of Islamic moral thought is the origin of moral judgments issue. In this study, the what the role of the prophet in achievement of the moral competence of the individual was discussed. The study consists of an introduction chapter and two main chapters. In the introduction chapter, it was informed about the subject, purpose, method and literature of the thesis generally. In the first part of the thesis, the concepts of morality, moral competence and nubuwwat were analyzed primarily because the meanings contained in these concepts and their relations with each other are very important in terms of achievement of the individual's moral competence and determining the role of the prophet. In the second part of the thesis, what kind of effect the Prophet had not only in the individual's achievement of the moral competence but also the perfection of the society created by individuals was determined. Thus, the importance of nass and the exemplariness of the Prophet in the achievement of human moral competence was discussed within the framework of both the morality of the individual and the morality of the society of which the individual is a part. In al-Ghazali's thought, it is seen that the Prophet had a very important role in the moral competence of human. Therefore al-Ghazali pointed out the necessity of the prophets' leadership in the building of a perfect society in the chapters in which he discusses the issues of nubuwwat in his different works. Because, in the world of al-Ghazali's ideas, Prophets are an educator and guide for people, and those who should be taken as an exemplar for them to lead a virtuous life and achieve beatitudes. Keywords: Morality, Ghazali, Intellect, Nafs, Prophecy., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Yapılan bu araştırmada yükseköğrenim görmüş bireylerin, dindarlık düzeyleri, bireylerin yaşadıkları döneme adaptasyonunu kolaylaştıracak ve çağdaş değerler olarak da nitelendirilebilecek olan demokratik, bilimsel ve sanatsal tutum düzeylerinin araştırılmasının yanında, bu tutumlarının demografik değişkenlere göre anlamlı farklılaşma gösterip göstermedikleri araştırılmıştır. Yapılan araştırmada, katılımcılara ait demografik değişkenlere dair verilerin toplanabilmesi için araştırmacı tarafından hazırlanan "Kişisel Bilgi Formu"; dindarlık düzeylerinin ölçülebilmesi için "Münchner Motivasyon Dindarlık Ölçeği"; demokratik tutumların ölçülebilmesi için "Demokratik Tutum Ölçeği"; bilimsel tutumlarının ölçülebilmesi için "Bilimsel Tutum Ölçeği" ve sanatsal tutumların ölçülebilmesi için "Sanatsal Tutum Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırmada yöntem olarak betimsel ve ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Antalya il merkezi ve ilçelerinde ikamet eden yükseköğrenim mezunları, örneklemini ise bu evren içerisinden tesadüfî yöntemle seçilmiş olan 251 kadın, 311 erkek olmak üzere toplam 562 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada toplam yükseköğrenim mezun sayısının tespitinde 31 Aralık 2019 TÜİK istatistikî verileri esas alınmıştır. Çalışma verileri, katılımcılara ulaştırılan online anket formları aracılığı ile toplanmış, SPSS istatistikî analiz programı ile analiz edilmiştir. Yapılan araştırmadan, katılımcıların motivasyonel dindarlık düzeylerinin yüksek seviyede, demokratik tutum düzeylerinin orta seviyede, bilimsel tutum düzeylerinin yüksek seviyede ve sanatsal tutumlarının ise orta seviyenin üzerinde olduğu sonucu elde edilmiştir. Ölçekler arası ilişki incelendiğinde ise, ölçek alt boyutlarına göre farklılıklar gözlenmekle beraber toplam ölçek puanları esas alındığında, araştırmaya katılan bireylerin dindarlık düzeyleri ile demokratik ve bilimsel tutumları arasında anlamlı düzeyde ilişki tespit edilememiştir. Ancak sanatsal tutumları ile dindarlık arasında ise negatif yönde anlamlı ilişkili olduğu, katılımcıların dindarlık düzeyleri yükseldikçe sanatsal tutumlarının düştüğü gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Din, Dindarlık, Tutum, Bilim, Bilimsel Tutum, Demokrasi, Demokratik Tutum, Sanat, Sanatsal Tutum, In this study, besides investigating the level of religiosity of individuals with higher education, the levels of democratic, scientific and artistic attitudes that will facilitate the adaptation of individuals to the period in which they live and can also be described as contemporary values, it has been investigated whether these attitudes show a significant difference according to demographic variables. In the research, "Personal Information Form" prepared by the researcher in order to collect data on demographic variables of the participants; "Münchner Motivational Religiosity Scale" to measure religiosity levels; "Democratic Attitude Scale" to measure democratic attitudes; "Scientific Attitude Scale" to measure scientific attitudes and "Artistic Attitude Scale" was used to measure artistic attitudes. Descriptive and relational survey model was used as a method in the research were used. The population of the research consists of higher education graduates residing in Antalya city center and its districts, and the sample consists of a total of 562 participants, 251 women and 311 men, who were selected randomly from this universe. In the research, the statistical data of 31 December 2019 TUIK was taken as a basis in determining the total number of higher education graduates. The study data was collected through online questionnaires delivered to the participants and analyzed with the SPSS statistical analysis program. From the research, it was concluded that the motivational religiosity level of the participants was high, the democratic attitude level was moderate, the scientific attitude level was high, and the artistic attitude was above the medium level. When the relationship between the scales is examined, although there are differences according to the scale sub-dimensions, there is no significant relationship between the religiosity levels of the individuals participating in the research and their democratic and scientific attitudes, based on the total scale scores. However, it was observed that there was a significant negative correlation between artistic attitudes and religiosity, and as the religiousness levels of the participants increased, their artistic attitudes decreased. Keywords: Religion, Religiosity, Attitude, Science, Scientific attitude, Democracy, Democratic Attitude, Art, Artistic Attitude., Tez (Doktora-PhD)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Çarlık Rusya'sının son dönemleri ile Sovyetler Birliği'nin ilk dönemlerinde Ruslar, Kazak Türklerini asimile etmek ve Hristiyanlaştırmak için çeşitli politikalar uygulamışlardır. Buna tepki olarak Kazak aydınları eğitim ve yayın faaliyetleriyle Müslüman Kazak halkını bilinçlendirmeye çalışmışlardır. Bu çalışma, bahsedilen dönemlerde yaşamış Kazak aydınların din, eğitim ve değerlerle ilgili temel görüşlerini ele almaktadır. Araştırmada ilk önce Çarlık ve Sovyet dönemlerinde Kazak topraklarında yaşamış olan dört Kazak fikir adamının tanıtımı, sonra da bunların Kazak toplumunda oluşturdukları etkinin incelenmesi hedeflenmiştir. Çalışma üç bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Çalışmanın giriş bölümünde, konunun belirlenmesi ve sınırlandırılması, araştırmanın amacı ve önemi, kavramsal çerçevesi, araştırmanın yöntemi ve konuyla ilgili çalışmalarla ilgili bilgiler verilmiştir. Birinci bölümde Kazak adının kökeni, Kazak Türklerinin Tarihi, Kazak halkının dinî, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı hakkında kısa bilgilendirme yapılmıştır. İkinci bölümde Çarlık Rusya öncesinde Kazakistan'daki mekteplerde talim ve terbiye esasları, Çarlık Rusya'sının eğitim politikası, 19. yüzyılın ikinci yarısında Kazak halkının eğitim durumu, 19. ve 20. yüzyıllarda faaliyet gösteren medreseler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise Çarlık ve Sovyet dönemlerinde yetişen dört Kazak aydınının din, eğitim ve değerlerle ilgili görüşleri belirlenmeye ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sonuç kısmında ise elde edilen bulgular özetlenerek, genel geçerliliği olan uygulanabilir bazı öneriler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kazak Türkleri, Kazak Aydınları, Din, Eğitim, Değerler, In the last period of Tsarist Russia and the early periods of the Soviet Union, the Russians implemented various policies to assimilate and Christianize the Kazakh Turks. In response to this, the Kazakh intellectuals also tried to educate and raise awareness of the Muslim Kazakh people through education and publication activities. This study deals with the basic views of Kazakh intellectuals who lived in the mentioned periods about religion, education and values. In the study, firstly four Kazakh intellectuals who lived in Kazakh lands during the Tsarist and Soviet times were introduced, and then it was aimed to examine the extent of their influence on Kazakh society. The study consists of three chapters and a conclusion part. In the introduction part of the study, information about the determination and limitation of the subject, the purpose and importance of the research and its conceptional framework, the method of the research and the studies on the subject and their evaluations were given. In the first chapter, brief information about the origin of the name Kazakh, a short history of the Kazakhs, the religious, social, cultural and economic structure of the Kazakh people, the situation of the Kazakhs during the Tsarist and Soviet times were provided. In the second chapter, the principles of education and training at schools in Kazakhistan before the Tsarist Russia period, the education policy of the Tsarist Russia, the educational status of the people in the Kazakh steppes in the second half of the 19th century, and the madrasahs operating in the Kazakh steppes in the 19th and 20th centuries were discussed. In the third chapter, the views of four Kazakh intellectuals who grew up in the Tsarist and Soviet periods on religion, education and values were tried to be determined and evaluated. In the conclusion part, the obtained findings and results were summarized and some generally applicable suggestions were made. Keywords: Kazakh Turks, Kazakh Intellectuals, Religion, Education, Values, Tez (Doktora-PhD)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Çalışmamız giriş kısmı ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın konusu, amacı, çalışmada yararlanılan kaynaklar ve çalışmanın yöntemi belirtilmiştir. Birinci bölümde; Erol Güngör'ün hayatı ve eserleri başlığı adı altında Güngör'ün hayatına, öğrenim çağına, bilimsel kişiliği ve düşünce yapısına, eserlerine, fikirlerinin oluştuğu dönemde yaşadıklarına ve fikirlerine yer verilmiştir. İkinci bölümde; Erol Güngör'ün eserlerinde kültür, Türk kültürü ve milliyetçilik kavramları başlığı altına O'nun düşüncelerini tespite çalışılmıştır. Bu başlıklar önemli eserlerinden, başta Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Dünden bugünden Tarih-Kültür ve Milliyetçilik ve İslam Tasavvufunun Meseleleri adlı kitaplarından oluşturulmuştur. Üçüncü bölümde ise; Erol Güngör'ün eserlerinde Dini Değerler başlığı adı altında O'nun düşüncelerine yer verilmiştir. Bu başlıklar sırasıyla din ve değer kavramı, dini değer kavramı, değerler ve din ilişkisi, din ve kültür, dinin Türk örf ve adetlerine etkisi ve din ve milliyetçilik bağlantısı üzerine incelenmiştir. Bu başlıkları ise başta İslam Tasavvufunun Meseleleri, İslam'ın Bugünkü Meseleleri, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar, Dünden bugünden Tarih-Kültür ve Milliyetçilik, Türk Kültürü ve Milliyetçilik ve Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik adlı eserlerinden oluşturulmuştur. Sonuç bölümünde ise çalışmanın öz bir değerlendirmesi yapılmış ve kendi düşüncelerimiz eklenerek çalışmamız tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Erol Güngör, Kültür, Türk Kültürü, Milliyetçilik, Din, Değerler, Our study consists of an introduction and threeparts. In the introduction part, the subject and purpose of the study, the sourcesused in the study and the method of the study are stated. At first chapter; under the title of ''Erol GUNGOR's life and pieces '' his life, era of his education , his scientific personality and frame of mind, pieces, his idea sand his experiences at the time of his ideas begin to gets hape have been referred. At second chapter; Erol Gungor's Works have been tried to determine his thoughts under thetitle of culture, Turkish culture and nationalism. These titles have been created from his importan tworks, especially Turkish Culture and Nationalism, Cultural Changeand Nationalism, Social issues and Intellectuals, History-Culture and Nationalis mand Issues of Islamic Sufism from yesterday. In the third part; His thoughts are included under the title of Religious Values in Erol Gungor's works. These titles are examined respectively religion and value, the concept of religious value, there lationship between value sand religion, religion and culture, the effect of religion on Turkish culture and there lation ship between religion and nationalism. These titles are mainly composed of the issues of Islamic Sufism, today's Islamic Issues, Social Issues and Intellectuals, Research on Psychology of Values, History-Cultureand Nationalism, Turkish Culture and Nationalism and Cultural Change and Nationalism. In the conclusion part, a short evaluation of the study was made and our study was completed by adding our ownthoughts. Keywords: Erol Gungor, Culture, Turkish Culture, Nationalism , Religion , Values, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bu araştırmada çocuk suçluluğunu önleme ve iyileştirme sürecinde, psikolojik danışma ve rehberlik (PDR) öğretmenlerinin karşılaştıkları suçlar, mesleki çalışma şartları ve zorlukları, yaptıkları müdahaleler ile manevî danışmanlık ve rehberlik hakkındaki yaklaşımlarının tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Verilerin elde edilmesinde yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinden yararlanılmıştır. Araştırmanın örneklemini Isparta merkez ve ilçelerinde MEB'e bağlı resmi liselerde görev yapan 30 gönüllü PDR öğretmeni oluşturmaktadır. Görüşme öncesinde katılımcılardan onam alınmış olup, görüşmeler ses kaydı ile kaydedilmiştir. Ses kayıtları daha sonra transkript edilmiştir. Verilerin işlenmesinde içerik analizi ve betimsel analizden yararlanılmıştır. Veriler kullanılırken katılımcıların kimlikleri saklı tutulmuştur ve her katılımcı kodlanmıştır(Ö1, Ö2). Araştırma verileri 3 tema üzerinde toplanmıştır. Bunlar; 1. PDR lisans eğitimi ve meslek yapma süreçleri, 2. Çocuk suçluluğu, 3. Manevî Danışmanlık ve Rehberlik (MDR). Buna göre PDR öğretmenlerinin lisans eğitim süreçleri, meslek hayatları, meslek hayatlarında karşılaştıkları problemler, PDR öğretmenlerinin görev süreleri boyunca karşılaştıkları suç türleri ve bu suç türlerine karşı aldıkları önlemler, suç hakkında yaptıkları çalışmalara ulaşılmıştır. Görüşülen öğretmenlerin çoğu karşılaştıkları olumsuzluklar karşısında manevî olarak rahatlama isteği hissetmektedir. Katılımcılar manevî danışmanlık eğitiminin lisans eğitiminde yer almasını olumlu karşılamaktadırlar. Yine katılımcıların çoğu psikoterapi teknikleri ile maneviyatın bir arada kullanılabileceğini ve çocuk suçluluğunu önlemede olumlu etkilerinin olacağını dile getirmişlerdir. Manevî danışmanlık ve rehberlik konusunda birçok soruda olumlu görüş bildiren katılımcıların, söz konusu okullarda MDR birimi oluşturulması ve MDR kadrosu atanması olunca çoğunluğunun olumsuz görüş bildirdiği tespit edilmiştir. Araştırmanın bulgularının PDR, MDR ve ilgili diğer alanlara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Çocuk Suçluluğu, Danışma, Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Manevi Danışmanlık ve Rehberlik, Maneviyat, Önleme, İyileştirme, In this study, crimes faced by psychological counseling and guidance (PDR) teachers during the process of preventing and improving juvenile delinquency were determined. It is aimed to determine the professional working conditions and difficulties of teachers, their interventions, and their approaches to spiritual counseling and guidance. Qualitative research method was used in the research. Semi-structured interview technique was used to obtain the data. The sample of the study consists of 30 volunteer (PDR) teachers working in official high schools affiliated to the Ministry of National Education in the center and districts of Isparta. Consent was obtained from the participants before the interview, and the interviews were audio recorded. The audio recordings were then transcribed. Content analysis and descriptive analysis were used in the processing of the data. While using the data, the identities of the participants were kept confidential and each participant was coded (Ö1, Ö2). Research data were collected on 3 themes. These; 1. PDR undergraduate education and career processes, 2. Juvenile delinquency, 3. Spiritual Counseling and Guidance (MDR). The undergraduate education processes of (PDR) teachers, their professional life and the problems they encounter in their professional life were investigated. The types of crimes that (PDR) teachers faced during their tenure and the precautions they took against these types of crimes and their studies on crime were reached. Most of the interviewed teachers feel the desire to relax spiritually in the face of the negativities they encounter. Participants positively welcome the inclusion of spiritual counseling education in undergraduate education. Most of the participants stated that psychotherapy techniques and spirituality could be used together and that they would have positive effects in preventing juvenile delinquency. It has been determined that the majority of the participants who expressed positive opinions on spiritual counseling and guidance in many questions expressed a negative opinion when the MDR unit was established in the schools and the appointment of MDR staff. It is thought that the findings of the research will contribute to PDR, MDR and other related fields. Keywords: Juvenile Delinquency, Advice, Psychological Advice and Guidance, Spiritual Counseling and Guidance, Spirit, Prevention, Improvement, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bu çalışmada kültür ve inancın mimari etkileşimi incelenmektedir. Anadolu'da Beylikler Dönemi Mimarisi, Türk mimari tarihinde özel bir önem taşır. Beylikler dönemi mimarisi, Selçuklu ile Osmanlı mimarileri arasında bir köprü oluşturmaktadır. Bu dönemde bir yandan Selçuklu özellikleri sürmüş, öte yandan Osmanlı mimarisinden de etkiler alınmıştır. Beylikler dönemi sanatı ayrıca, kısa bir zaman içinde imparatorluk sanatına yükselmiş olan Osmanlı mimarisinin oluşumuna da katkıda bulunmuştur. Beylikler döneminden kalan mimari yapıtlar içinde Anadolu Türk mimarisinde tek örnek kalan birkaç yapının bulunması, bu çağın önemini daha da arttırmaktadır. Selçuklular, Türk Tarihi'nde önemli bir dönüm noktasına sahiptir. Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya gelen Selçuklular, Anadolu'nun yerli insanları ile kaynaşmış, ticari ve sosyal ilişkiler kurmuşlardır. Bu durum zamanla Anadolu'nun Türkleşmesine ve Müslümanlaşmasına neden olmuştur. Selçuklu Türklerinin İslamiyet'i kabul etmeleriyle Türk–İslam kültürü Ön Asya'ya taşınmıştır. Giyim–kuşam tarzları ve sosyal yaşamları İslami prensiplere göre yeni bir şekil almıştır. Bunun sonucu olarak özellikle kadının toplumdaki yeri güçlenmiş ve sosyal hayattaki önemi gerçek anlamda ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: Mimari, Kültür, İnanç, Sanat, Estetik, Beylikler Dönemi, Anadolu Selçuklular., In this study, the architectural interaction of culture and belief is examined. The architecture of the Principalities period in Anatolia has a special importance in the history of Turkish architecture. Principalities period architecture forms a bridge between Seljuk and Ottoman architectures. During this period, on the one hand, the Seljuk characteristics continued, on the other hand, influences were taken from the Ottoman architecture. The art of the principalities also contributed to the formation of Ottoman architecture, which rose to imperial art in a short time. The presence of a few structures known as the only example in Anatolian Turkish architecture among the architectural works remaining from the Principalities period increases the importance of this age even more. The Seljuk's have an important turning point in Turkish History. The Seljuk's, who came to Anatolia after the Battle of Manzikert, fused with the native people of Anatolia and established commercial and social relations. This situation led to the Turkification and Islamization of Anatolia over time. With the acceptance of Islam by the Seljuk Turks, the Turkish-Islamic culture moved to Asia Minor. Their clothing styles and social lives have taken a new shape according to Islamic principles. In particular, the place of women in society has been strengthened and its importance in social life has been revealed. Keywords: Architecture, Culture, Belief, Art, Aesthetics, Principalities Period, Anatolian Seljuk's., Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

İslâm felsefesinin önemli düşünürlerinden "Muallim-i Sâni" olarak anılan Fârâbi, devrinin önemli ilim merkezlerinde bulunmuş ve döneminin en önemli şahsiyetlerinden dersler almıştır. O, kendisinden önceki felsefî birikimi elde etmiş ve bu anlamda kendisinden sonraki düşünürlere öncülük etmiştir. Fârâbi, kendisinden önceki felsefî birikime ulaşmakla beraber bu birikimi var olduğu haliyle ele almamış, birçok fikre açıklık getirmiş, düzeltmeler yapmış, daha önce çözüme kavuşmamış pek çok meseleyi de yine çözüme kavuşturmuş ve felsefî sistemini bu anlamda yeni kavram ve mefhumlar ile zenginleştirmiştir. Fârâbî, tamamen aklî, metafizik, mücerret ve mantıkî düşünce üzerine bina edilen felsefî bir sistem kuran filozof olarak İslâm felsefî düşünce geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Bu anlamda İslâm düşüncesinde "varlık" kavramını ele alan ve değerlendiren ilk kişi olarak önemli bir yer teşkil etmektedir. Varlığı temelde zorunlu ve mümkün olarak ikiye ayırması ve ardından varlıklarda, varlık ve mâhiyet ayrımını esas alması, bu meseleyi yeni kavramlar ile zenginleştirmesi, bunun yanında varlık ve mâhiyet ayrımını mümkün varlıklarla sınırlaması kendisinden sonraki filozofların bu ayrım ile Allah'ın varlığına ve birliğine yol bulmak ve ilm-i ilâhîyi temellendirme konusunda temel dayanak noktaları olmuştur. Bu çalışma, Fârâbî'nin vücûd ve mâhiyet tefrikine ilişkin görüşlerini incelemeyi bu minvalde hem İslâm düşünce geleneğine ve hem de Batı düşüncesine bu meselede yapmış olduğu katkıyı ve tesirini ortaya koymayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Fârâbî, Vücûd, Mâhiyet, Vâcibu'l-Vücûd, Mümkinü'l-Vücûd, Al-Farabi – also known as 'Muallim-i Sani', one of the influential mutefekkirs of Islamic philosophy, had been to important çenters of science and been educated by the most important contempory scientists. He acquired the previous philosophical knowledge and in this context he guided the following philosophers. He not only acquired the previous knowledge but also didn't handle it as it was; he enlightened and edited it, solved many problems that hadn't been found solutions before, enriched the the philosophical system with new ideas and concepts. He is known as the philosopher who established a philosophical system which was founded on totally logical, metaphysical, abstract and rational ideas. Namely, he played an important role in being the first person to handle and evaluate the notion of 'existence' in Islamic philosophy. He divided the existence in two groups as 'necessary' and 'possible' and later he prioritized the differentation of 'existence' and ' quiddity' and he enriched the issue with new concepts. In addition to this, he limited the differentation of 'existence' and 'quiddity' with possible existences. Thanks to all this endeavors, he leaded the future philosophers to find their way to the existence and unity of God and to ground the divine knowledge. This study aims to examine the ideas of Farabi about the issue of 'existence' and 'quiddity' and his contribution and effect to both Islamic and Western philosophy. Keywords: Al-Farabi, Existence, Quiddity, Necessary being, Possible being, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

İslam coğrafyasında din eğitimi ve öğretimi denilince akla ilk olarak Kur'an öğretimi gelmektedir. Bu bağlamda yegâne kaynak olması ve kutsallığı nedeniyle din eğitimi ve öğretiminin Müslümanlar için ayrı bir önemi vardır. Tarihsel süreç içerisinde çeşitli kurumlarla sürdürülen din eğitimi ve öğretimi faaliyetlerinde, diğer kurumlarda olduğu gibi bazı problemler varlığını sürdürmektedir. Problemler; siyasi, sosyal, ekonomik, dini kaynaklı olduğu gibi bazen de bireysel ve kurumsal olabilmektedir. Günümüzde Kur'an eğitim ve öğretimi örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yapılmaktadır. Yaygın din eğitiminde Kur'an öğretimi, genelde camilerde ve Kur'an kurslarında yürütülmektedir. Kur'an kursları, faaliyetlerini hizmet alanlarına ve hedef kitlelerinin özelliklerine veya ihtiyaçlarına göre farklı isimlerde gerçekleştirmektedir. Bu kurslardan en yaygın olanı Yaz Kur'an Kursları'dır. Bu kurslar okulların tatil olduğu yaz döneminde uygulanan yaklaşık iki aylık geçici kurslardır. Her eğitim kurumunda olduğu gibi yaz kurslarının da çeşitli problemleri vardır. Ortadoğu ülkelerinde(Irak, Suriye vb.) yaşanan sıkıntılar sonrası ülkemize gelen göçmenlerin, eğitim ve din eğitimi ihtiyaçlarının karşılanması öğretim kurumlarında yeni problemlerin yaşanmasına neden olmuştur. Bu düşünceden hareketle çalışmada, Yaz Kur'an Kursları'nda öğrenim gören mülteci çocuklar problemi ele alınmıştır. Başka bir ifade ile araştırmanın konusu Yaz Kur'an Kursları'ında öğrenim gören mülteci çocuklar problemi olarak belirlenmiştir. Araştırmada Afyonkarahisar, Kütahya ve Uşak örnekleminde, il merkezlerinde, Yaz Kur'an Kursları'nda görev yapan din görevlilerinin görüşleri doğrultusunda, Yaz Kur'an Kursları'nda karşılaşılan mülteci çocuklardan kaynaklı problemler belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma bulgularına göre Yaz Kur'an Kursları'nda mülteci öğrencilerden kaynaklı; dil yetersizliği, iletişim problemleri, mesleki yetersizlik, sosyal uyum başta olmak üzere farklı problemler yaşanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, Yaygın Din Eğitimi, Yaz Kur’an Kursları, Mülteciler Sorunu, Mülteciler Problemi, When it comes to religious education and teaching in Islamic geography, the first thing that comes to mind is the teaching of the Quran. In this context, religious education and training has a special importance for Muslims because it is the only source and is sacred. In the historical process, some problems still exist in religious education activities carried out with various institutions, as in other institutions. Problems; It can be political, social, economic, religious as well as sometimes individual and institutional. Today, the education and training of the Quran is carried out in formal and non-formal education institutions. Teaching the Qur'an in non-formal religious education is generally carried out in mosques and Quran courses. Kur'an courses carry out their activities under different names according to their service areas and the characteristics or needs of their target audiences. The most common of these courses are Summer Quran Courses. These courses are temporary courses of approximately two months during the summer when schools are on holiday. As in every educational institution, summer courses have various problems. Meeting the educational and religious education needs of immigrants who came to our country after the problems experienced in Middle Eastern countries (Iraq, Syria, etc.) caused new problems in educational institutions. With this in mind, the study focused on the problem of refugee children studying in the Summer Quran Courses. In other words, the subject of the study has been determined as the problem of refugee children studying in the Summer Kur's Courses. In the study, in line with the views of the religious officials working in the Summer Quran Courses in Afyonkarahisar, Kütahya and Uşak sample, in the provincial centers, the problems caused by the refugee children encountered in the Summer Quran Courses were tried to be determined.According to the research findings, in the Summer Kur'an Courses, due to refugee students; There are different problems such as language inadequacy, communication problems, professional inadequacy and social adaptation. Keywords: Religious Education, Non-formal Religious Education, Summer Quran Courses, Refugees Problem, Refugees Problem., Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Başgil, Türk düşünce tarihinin önemli mütefekkirlerindendir. Onun bilgi ve tecrübeleri günümüz eğitim ve din eğitimi problemlerini çözümlemede ışık tutacaktır. Bu bağlamda araştırma Başgil'in çok yönlü düşünce dünyasında yer bulan eğitim ve din eğitimi anlayışını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Araştırma nitel araştırmalardan betimsel tarama modeli ile nitel veri toplama aracı doküman inceleme tekniğiyle gerçekleştirilmiştir. Başgil'in eğitim ve din eğitimi anlayışının tespitini doğru yapabilmek için onun hayatı, eserleri, etkilendiği şahsiyetler, yaşadığı dönemin sosyo-kültürel ve eğitim yapısı incelenmiştir. Başgil'in eğitim anlayışı eğitimin önemli öğeleri üzerinden ele alınmıştır. Bunlar düşünürün eserlerinde sık sık vurguladığı eğitim kurumları, öğretmen, öğrenci ve öğretmen öğrenci ilişkileri olarak belirlenmiştir. Başgil'in eğitimle ilgili görüşlerinden; milli ve manevi kodlarımıza uygun, tenkit ruhunun, irade terbiyesinin yer aldığı, sadece öğrencinin zekâsına değil gönlüne de hitap eden bir eğitim anlayışı hedeflediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca onun öğretmenin eğitimdeki rolüne ve etkisine de dikkat çektiği gözlemlenmiştir. Başgil'in din eğitimi anlayışını belirlemede de yine kendi eserlerinden hareketle dinin insan hayatındaki yeri, din hürriyetinden doğan haklar, din hürriyetinin sınırları, laiklik ve din eğitimi ilişkisi, örgün ve yaygın eğitimde din eğitimi konuları ele alınmıştır. İncelemelerde onun, din eğitimi görüşlerini dönemin din eğitimiyle ilgili politik ve uygulamada karşılaşılan problemlerin oluşturduğu görülmüştür. O'nun, politik tartışmalarla yaşanan iniş çıkışlı süreçler sonrasında görülen belirsizlik ve sert yaptırımlara; pratik, metodik ve alana uygun çözümler ürettiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ali Fuat Başgil, eğitim, din eğitimi, yüksek İslam enstitüsü, Diyanet İşleri Başkanlığı, Başgil is one of the important thinkers in the history of Turkish thought. His knowledge and experience will shed light on solving the problems of today's education and religious education. In this context, the research aims to determine Başgil's understanding of education and religious education in his multidimensional world of thought. The research was carried out with the descriptive scanning model, one of the qualitative researches, and the document analysis technique, a qualitative data collection tool. In order to determine Başgil's understanding of education and religious education correctly, his life, works, the personalities he was influenced by, the socio-cultural and educational structure of the period in which he lived were examined. Başgil's understanding of education is discussed through the important elements of education. These were determined as educational institutions, teacher, student and teacher-student relations, which the thinker frequently emphasized in his works. From Başgil's views on education; It has been concluded that it aims at an education approach that is in line with our national and spiritual codes, that includes the spirit of criticism and training of will, and that appeals not only to the mind of the student but also to his heart. It has also been observed that he draws attention to the role and influence of the teacher in education. In determining Başgil's understanding of religious education, the place of religion in human life, the rights arising from freedom of religion, the limits of religious freedom, the relationship between secularism and religious education, and religious education in formal and non-formal education were discussed based on his own works. In the examinations, it was seen that his religious education views were formed by the political and practical problems related to religious education of the period. Uncertainty and harsh sanctions after his ups and downs with political debates; It has been determined that it produces practical, methodical and field-appropriate solutions. Keywords:Ali Fuat Başgil, education, religious education, higher Islamic institute, Prensidency Of Religious Affairs, Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Bu tezde Simone De Beauvoir'ın (1908-1986) ahlak ve özgürlük ile ilgili görüşleri ele alınmıştır. Simone De Beauvoir'ın ahlak anlayışı, özgürlük anlayışı ile yakından ilişkilidir. Ona göre insan, kendisini içerisinde bulduğu dünyada, özgür seçimleri doğrultusunda eylemler yaparak ve bu eylemlerin sorumluluğunu üstlenerek hayatı anlamlandırmaya çalışır. Bunu yaparken de diğer varlıklarla karşılıklı bir ilişki içerisinde olduğunun bilincinde olup, eylemlerini bu doğrultuda yapmak durumunda olan insan, bu varlıklara karşı sorumluluk duygusuyla kendi ahlak anlayışını oluşturur. Simone De Beauvoir'a göre özgürlük, insana başkası tarafından verilmiş olmayıp, mücadele ile kazanılan bir şeydir. Ona göre ben'in özgürlüğü, öteki'nin varlığı ve özgürlüğüne bağlıdır. Bu anlamda insan, özgür olmak için başkasına muhtaçtır. Çünkü insan, içerisinde bulunduğu durumun koşullarına bağlı olarak seçimler yapar ve başkalarının bu seçimlerini tanıması ile kendisini var kılar. Simone De Beauvoir'ın özellikle feminizm alanında öne çıkan kadın yani "öteki"nin özgürlüğü sorunu da, kendisinin özgürlük felsefesinin anlaşılmasında oldukça önemlidir. Çünkü erkek karşısında bir "öteki" olarak görülen kadın, gerçekte özgür değildir ve bu durumdan kurtulmalıdır. Anahtar Kelimeler: Ahlak, Özgürlük, Varoluşçuluk, Öteki, Feminizm., In this thesis opinions about morality and freedom Simone De Beauvoir's (1908-1986) are discussed. Simone De Beauvoir's are understanding of morality is closely related to her understanding of freedom. According to him the human being in the World in which he finds himself, try to make sense of life by taking actions in life with their free choices and taking responsibility for these actions. While doing this, being aware of the mutual relationship with other beings who have to do their actions in this direction, human, creates his own understanding of morality with the awareness of responsibility towards other beings. According to Simone De Beauvoir, freedom is something that is gained by struggle, not given to a person by someone else. For her the freedom of the self depends on the existence and freedom of the other. İn this sense, man needs someone to be free. Because people make choices depending on the conditions of their situation and makes himself with the recognition of other people's choices. The problem of Simone De Beauvoir's freedom of the "other", which stands out especially in the field of feminism, is also very important in understanding her philosophy of freedom. Because the woman, who is seen as the other in front of the man, is not really free and must get ride of this situation. Keywords: Morality, Freedom, Existentialism, Other, Feminism., Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Bu çalışmada League of Legends oyununun, oyun içi ve oyun dışı unsurlarının içerdiği yazılı, sözlü ve sesli iletilerin, dini ve ahlaki değerler bağlamında analizinin gerçekleştirilerek dijital oyun oynayan gençlerin, League of Legends özelinde, maruz kaldıkları olumsuzlukların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın konusu itibariyle tarama modeli seçilmiştir. Oyununun bileşenlerinin dini ve ahlaki değerler bağlamında incelenebilmesi ve içerdiği iletilerin kültürel, ideolojik, psikolojik ve sosyolojik boyutlarının da ortaya konulabilmesi için nitel analiz yöntemlerinden olan "içerik", "gösterge" ve "söylem" analizi teknikleri bir arada kullanılmıştır. Oyunun 150'den fazla karakter hikayesini içermesi ve ekonomiklik ilkesi gereğince, 6 farklı sınıftan rastgele örneklem yöntemiyle seçilen 5'er karakter olmak üzere toplamda 30 karakterin ve ayrıca 13 bölge hikayesinin tamamının analiz edilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun yanı sıra oyunun resmi youtube kanalında yayınlanan fragmanlarından konuyla ilgili görülenleri çalışmaya dahil edilmiştir. Oyun içi görselleri ve karakter tasarımları, göstergebilimsel analiz tekniklerinden olan Barthes'in "çift yapılı" modeli ve Saussure'nin "ikili gösterge" modeli bir arada kullanılarak çözümlenmiştir. Görsellerdeki renklerin çözümlenmesinde ise Kırık'ın "Sinemada Renk Öğesinin Kullanımı – Renk ve Anlatım İlişkisi" makalesinde derlediği renklerin temsil ölçütlerinden faydalanılmıştır. Araştırmanın yöntemlerinden bir diğeri olan "içerik analizi" için Kuran, hadis ve sünnetle bildirilmiş, konuyla doğrudan ilgili olan dini ve ahlaki değerler; iman, amel ve ahlâk esasları temel alınarak tespit edilmiştir. Belirlenen değerler ana ve alt gruplara ayrılmış, sonrasında seçilen 30 karakterin hikaye ve seslendirmelerinde ne düzeyde yer aldığı, oluşturulan değerler tablosu üzerinden çözümlenmiştir. İçerik, söylem ve gösterge analizinde öne çıkan sonuçlara göre League of Legends oyununun ağırlıklı olarak kötü örneklik teşkil edecek şekilde olumsuz dini ve ahlaki değerler içerdiği tespit edilmiştir.Bu sonuçtan hareketle; öncelikle çocukların ve ebeveynlerin özellikle popüler çevrimiçi dijital oyunlar hakkında farkındalıklarının arttırılması, gerekirse bu hususla ilgili ders modülünün müfredata konulması, oyun içeriklerini denetleyerek yaptırım uygulayabilecek ve olumsuzluklara karşı önlem planları hazırlayabilecek bir hakem kuruluşun oluşturulması, son olarak oyun firmaları ve oyuncuların hak ve sorumluluklarını etraflıca tanımlayacak bir yasanın hazırlanması tavsiye edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Oyun, Çevrimiçi Oyun, Dijital Oyun, League of Legends, In this research, it is aimed to determine the negativities that the young people who play digital games, in particular League of Legends, are exposed to by analyzing the in-game and non-game elements as the written, verbal and audio messages of the League of Legends game in the context of religious and moral values. The 'survey' model is chosen in accordance with the subject of the research. In order to examine the components of the game in the context of religious and moral values and to reveal the cultural, ideological, psychological and sociological dimensions of the messages that it contains, "content", "semiotic" and "discourse" analysis techniques, which are among the qualitative analysis methods, are used together. In accordance with the principle of economy and the fact that the game contains more than 150 character stories, it was decided to analyze 30 characters that 5 for each were selected from 6 different roles with random sampling method and also additionally 13 region stories. In addition, the trailers of the game published on the official youtube channel, which are related with the subject, are included in the study. In-game visuals and character designs are analyzed by using Barthes's double structure model, which is one of the semiotic analysis techniques, and Saussure's double indicator model. In the analysis of the colors in the images, the representation criteria of colors compiled by Kırık in his article "Sinemada Renk Öğesinin Kullanımı – Renk ve Anlatım İlişkisi / The Use of Color Element in Cinema – The Relationship Between Color and Expression" are used. For "content analysis", which is another method of the research, religious and moral values that are directly related to the subject, revealed by the Qur'an, hadith and sunnah; It has been determined on the basis of the principles of faith, practice and morality. The determined values arre divided into main and subgroups, and then the level of the 30 selected characters in the stories and postsynchings is analyzed through the created values table. According to the prominent results in the content, discourse and semiotic analysis, it has been determined that the League of Legends game mainly contains negative religious and moral values, which are detrimental examples.Based on this result; it is recommended that the law which covers ,first of all, raising awareness of children and parents about especially popular online digital games, including a course module related to this issue in the curriculum if necessary, establishing a referee organization that can inspect the game contents and prepare preventive plans against negativities, and finally, a comprehensive definition of the rights and responsibilities of game companies and players be drafted. Keywords: Game, Online Games, Digital Games, League of Legends, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Tez çalışmasının konusu, 18. Yüzyıl'ın önemli İngiliz filozof ve devlet adamlarından biri olarak kabul edilen Anthony Ashley Cooper Shaftesbury'nin (3. Shaftesbury Kontu) ahlak ve estetik üzerine ortaya koyduğu felsefi düşüncelerinin incelenmesidir. Filozof, felsefe, politika ve kültür alanındaki düşünceleri ve yaptığı katkılarla 18. ve 19. yüzyılda ülkesi ve Avrupa'da önemli düşünürler arasında yer almıştır. Shaftesbury, yaşadığı dönemde İngiliz ahlak felsefesi ve düşünce ortamına hâkim olan ve insan doğasını negatif bir şekilde mahkûm eden Hobbes'un egoizmi, Kalvinist, Puritanist paradigmalar ile Locke'un rölativizmine, Voluntarist ve Mekanist dünya görüşlerine karşı durmuştur. Antik dünyadan beslenen ve pozitif bir yaklaşımla kurguladığı insan dostu felsefesiyle gerçek iyi insan doğasını savunmuştur. Shaftesbury'nin Ahlak ve estetik görüşünün başlıca kaynakları antik Yunan ve Roma düşüncesi, Yeni Platonculuk, Stoa geleneği ve Cambridge Platoncuları'dır. Filozof, İngiliz ahlak felsefesi tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Sanata olan yoğun ilgisi ve aristokrat kişiliğinin de bir yansıması olarak İngiliz ahlak düşüncesine estetik karakterli ahlak duyusu (moral sense) kavramını kazandırmıştır. Shaftesbury, Ahlak Duyusu Okulunun (Moral Sense School) kurucusu olarak kabul edilmektedir. Daha sonra bu okul Francis Hutcheson, David Hume, Adam Smith ve Joseph Butler gibi düşünürlerin katkılarıyla çağının en önemli ahlak okullarından birine dönüşmüştür. Felsefi estetik henüz bir disiplin olarak kurulmadan önce, estetik deneyimin merkezi kavramlarından olan çıkarsızlık ve yüce'yi ele alarak bu alanda Britanya ve Avrupa'da önemli düşünürlere öncülük etmiştir. Filozofun en büyük gayelerinden biri antik güzellik ideali ile düşünce özgürlüğünün kendi döneminde yeniden diriltilmesi ve Platonik Eros doktrininin orijinal gücünün modern zamanlarda yeniden ortaya konulmasıdır. Anahtar Kelimeler: Felsefe, Ahlak Felsefesi, Shaftesbury, Ahlak, Estetik, Ahlak Duyusu., The subject of the thesis is the examination of Anthony Ashley Cooper Shaftesbury's (3rd Earl of Shaftesbury) philosophical thoughts on morality and aesthetics who is accepted as one of the important English philosophers and statesmen of the 18th century. The philosopher was among the important thinkers in his country and Europe in the 18th and 19th centuries with his thoughts and contributions in the fields of philosophy, politics and culture. During his lifetime, Shaftesbury stood out against Hobbes' egoism, Calvinist and Puritanist paradigms, Locke's relativism, Voluntarist and Mechanist worldviews which dominated the English moral philosophy and thought environment and condemned human nature in a negative way. He defended the true good human nature with his human-friendly philosophy which was originated from the ancient world and built with a positive approach. The main sources of Shaftesbury's moral and aesthetic view are ancient Greek and Roman thought, Neoplatonism, the Stoic tradition, and the Cambridge Platonists. The philosopher is regarded as a turning point in the history of English moral philosophy. As a reflection of his intense interest in art and his aristocratic personality, he brought the concept of moral sense which also has an aesthetic character to English moral thought. Shaftesbury is credited as the founder of the Moral Sense School. Later, this school turned into one of the most important moral schools of its age with the contributions of thinkers such as Francis Hutcheson, David Hume, Adam Smith and Joseph Butler. Before philosophical aesthetics was established as a discipline, He pioneered important thinkers in Britain and Europe by addressing the central concepts of aesthetic experience, disinterestedness and sublime. One of the greatest goals of the philosopher is to resurrect the ancient ideal of beauty and freedom of thought in his own time and to reintroduce the original power of the Platonic Eros doctrine in modern times. Keywords: Philosophy, Moral Philosophy, Shaftesbury, Morality, Aesthetics, Moral Sense., Tez (Doktora-PhD)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bu çalışmada boşanmış, dul ve 35 yaş üstü evlenmemiş bireylerde yalnızlık, umutsuzluk ve dini başa çıkma tarzları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu dahil edilme kriterlerini sağlayan ve seçkisiz olmayan amaçlı örnekleme yöntemine uygun olarak ulaşılan 177 kişi oluşturmuştur. Katılımcılara kişisel bilgi formu, UCLA Yalnızlık Ölçeği (UCLA-YÖ), Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) ve Dini Başa Çıkma Ölçeği (DBÇÖ) uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre Dindarlık düzeyi ile UCLA-YÖ arasında negatif; Dindarlık düzeyi ile Pozitif Dini Başa Çıkma arasında pozitif yönlü ve anlamlı ilişki bulunmuştur. UCLA-YÖ ile BUÖ Toplam, Gelecek ile İlgili Duygular ve Beklentiler, Motivasyon Kaybı, Umut arasında pozitif yönlü ve anlamlı ilişki bulunmuştur. UCLA-YÖ ve BUÖ Toplam ile Pozitif Dini Başa Çıkma arasında negatif yönlü ve anlamlı ilişki bulunmuştur. Dul (eşin vefatı nedeniyle) katılımcıların Pozitif Dini Başa Çıkma puan ortalaması, boşanmış katılımcıların puan ortalamasından anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Kadın katılımcıların Pozitif Dini Başa Çıkma puan ortalamasının erkek katılımcıların puan ortalamasından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Erkek katılımcıların Negatif Dini Başa Çıkma puan ortalamasının kadın katılımcıların puan ortalamasından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Çok düşük sosyoekonomik düzeye sahip katılımcıların UCLA-YÖ, BUÖ Toplam, Gelecek ile İlgili Duygular ve Beklentiler, Motivasyon Kaybı ve Umut puan ortalaması, orta sosyoekonomik düzeye sahip katılımcıların puan ortalamalarından anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Pozitif Dini Başa Çıkma katılımcıların UCLA-YÖ, BUÖ Toplam puanlarını olumlu etkilerken, Negatif Dini Başa Çıkma olumsuz etkilemektedir. Elde edilen bulgular ilgili literatür temelinde tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Umutsuzluk, Yalnızlık, Pozitif Dini Başa Çıkma, Negatif Dini Başa Çıkma., The aim of this study is to investigate the relationship between loneliness, hopelessness and religious coping styles in unmarried individuals over 35 years of age, divorced and widowed. The study group of the research consisted of 177 people who met the inclusion criteria and were reached in accordance with the non-random sampling method. Personal information form, UCLA Loneliness Scale, Beck Hopelessness Scale and Religious Coping Scale were administered to the participants. According to the findings, a negative and significant relationship was observed between the level of Religiosity and UCLA. A positive and significant relationship was found between the level of religiosity and Positive Religious Coping. A positive and significant relationship was found between UCLA and BHS Total, Future Emotions and Expectations, Motivation Loss, and Hope. A negative and significant relationship was found between UCLA and BHS Total with Positive Religious Coping. Positive Religious Coping mean score of widowed (due to the death of spouse) participants was found to be significantly higher than the mean score of divorced participants. Positive Religious Coping mean score of female participants was found to be significantly higher than the mean score of male participants. Negative Religious Coping mean score of male participants was found to be significantly higher than the mean score of female participants. The UCLA, BHS Total, Future Emotions and Expectations, Motivation Loss and Hope scores of the participants with very low socioeconomic status were found to be significantly higher than the mean scores of the participants with middle socioeconomic status. The findings were discussed on the basis of the relevant literature. Keywords: Hopelessness, Loneliness, Positive Religious Coping, Negative Religious Coping, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bu tez çalışmasında bir modernite eleştirisi olarak İslamcılık ve bir eylem biçimi olarak İslamcı radikalizm incelenmiştir. Araştırmanın esas iddiası, İslamcı radikalizmin modernite ile birlikte büyüsü bozulan dünyayı şiddet yoluyla yeniden büyülemeye çalıştığıdır. Batıda gelişen Modernite süreci ve müslüman ülkelerde yaşanan baskıcı bir modernleşme deneyiminin İslamcı radikalizmin şiddetli bir karşı ayaklanmasını beraberinde getirdiği söylenebilir. Çalışma, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki postkolonyal hareketlilikle birlikte yükselen İslamcı bir karşı kültür ayaklanmasını nitel araştırma yöntemleri esasında incelemekte, ayrıca ilgili literatürün içerik ve söylem analiziyle elde edilen verileri çözümlemektedir. Büyübozumunun gerçekleştiği tarihsel süreç olan modernite ve yanı sıra bir modernite eleştirisi olarak İslamcılık, nostalji ve hınç gibi kavramlarla birlikte ele alınmaktadır. Şiddet ise psikanalitik, felsefi, antropolojik ve sosyolojik olarak öteki, saldırganlık, günah keçisi, kurban, yasa ve yasadışı gibi kavramlar çerçevesinde incelenmektedir. İnsandaki yıkıcı güç olarak şiddet ve saldırganlık eğilimlerinin toplumsal hayatta nasıl şekillendiği anlatılmaktadır. Bununla birlikte araştırmada şiddet olgusunun insan doğasının bir parçası olması varsayımından yola çıkılarak ve farklı kültürlerdeki şiddet anlayışlarından örnekler gösterilerek şiddetin evrensel olduğu vurgulanmaktadır. Araştırmanın en önemli kavramı Weber`in "büyübozumu" kavramsallaştırmasının tersine çevrilmiş hali olan "yeniden büyüleme"dir. İslamcı radikalizm, büyüsü bozulmuş dünyayı her yönüyle olumsuzlamakta ve dönüştürülmesi için şiddet eylemlerini meşrulaştırmaktadır. İslamcı radikalizmin şiddet eylemleri alternatif bir dünya kurma girişimi olarak yorumlanmaktadır. Araştırma sonuç olarak İslamcı radikalizmin şiddet eylemlerini dünyanın yeniden büyülenmesi olarak değerlendirmektedir. Anahtar Kelimeler: Modernite, İslamcılık, İslamcı Radikalizm, Şiddet, Dünyanın Yeniden Büyülenmesi., In this study, Islamism as a critique of modernity and Islamist radicalism as a form of action are examined. The main claim of the study is that Islamic radicalism tries to re-enchant the world, which has been disenchanted with modernity, through violence. It is said that the process of modernity that developed in the West and an oppressive modernization experience in Muslim countries brought about a violent counter uprising of Islamist radicalism. The study examines an Islamist counterculture uprising, which rose with the postcolonial mobilization after the Second World War, based on qualitative research methods. This thesis also describes the data obtained through content and discourse analysis of the relevant literature. Modernity has been handled as a historical process in which disenchantment takes place. In addition, Islamism, as a criticism of modernity, is discussed together with concepts such as nostalgia and resentment. Violence, on the other hand, is analyzed within the framework of concepts such as the other, aggression, scapegoat, victim, law and illegal, based on texts from psychoanalysis, philosophy, anthropology and sociology. It is explained how the tendencies of violence and aggression as destructive power in humans are shaped in society. However, it is emphasized that violence is universal, starting from the assumption that the phenomenon of violence is a part of human nature and showing the understanding of violence in different cultures. The most important concept of the work is "re-enchantment", which is an inversion of Weber's conceptualization of "disenchantment ". Islamist radicalism negates the disenchanted world in every aspect and justifies acts of violence to transform it. The violent acts of Islamist radicalism are interpreted as an attempt to establish an alternative world. As a result, the research considers the violent acts of Islamic radicalism as a re-enchantment of the world. Keywords: Modernity, Islamism, Islamic Radicalism, Violence, Re-enchantment of the World., Tez (Doktora-PhD)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Toplumsal cinsiyet anlayışı, içtimai hayatın birer parçası olan kadın ve erkeğin günlük hayattaki rollerine ilişkin tanımlamalarını belirleyen sosyal bir olgudur. Cinsiyet, salt haliyle kadın ve erkek arasındaki ayrımı belirlerken toplumsal cinsiyet kavramı ise erkek ve kadın cinsiyetlerinin toplumsal rollerine gönderme yapmaktadır. Toplumsal cinsiyet algısının oluşma sürecinde birden çok etkenin rol aldığı görülmektedir. Erkeğin ve kadının toplumsal hayattaki görevlerinin belli bir düzen içerisinde olmasını sağlayan etkenlerin başında, bireyin aile hayatı gelmektedir. Birey, kendi cinsel kimliğinin görevlerini ilk olarak aile içerisinde öğrenmektedir. Toplumsal hayatın bir parçası olacak olan birey, sosyal çevreyle iletişim sürecine girdiğinde kendi cinsel kimliğinin temel görevleriyle de tanışmış bulunmaktadır. Toplum normlarını oluşturan farklı faktörlerin olduğu anlaşılmaktadır. Bu faktörlerden biri de dindir. Dinler, toplumların şekillenmesinde ve toplumsal yapılarının inşasında etkin olarak yer almaktadırlar. Dolayısıyla toplumun birer parçası olan erkek ve kadın cinsiyetlerinin toplumsal rollerinin belirlemesinde ve bu cinsiyetlerin toplumsal görevlerinin tanımlamasında dinlerin etkisinin olduğu görülmektedir. Bu araştırmada, Kitab-ı Mukaddes'te yer alan toplumsal cinsiyet anlayışıyla ilgili pasajlarda bireylerin toplumsal cinsiyet rollerine daha çok etki eden dini yargılar ele alınmış ve bu yargılar üzerinde birtakım incelemeler yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet, Kadın, Kitab-ı Mukaddes, Yahudilik, Hristiyanlık., The understanding of gender is a social phenomenon that determines the definitions of the roles of men and women, who are part of social life, in daily life. While gender simply defines the distinction between men and women, the concept of gender refers to the social roles of the male and female genders. It is seen that multiple factors play a role in the formation of gender perception. The family life of the person is at the forefront of the factors that ensure that the roles and duties of men and women in social life are in a certain order. The person first learns the duties of his sexual identity within the family. When the person, who will be a part of social life, enters the process of meeting with the social environment, he has also met the environmental duties of his own sexual identity. It is understood that there are different factors from the norms of society. One of these factors is religion. Religions are actively involved in the shaping of societies and the construction of their social structures. Therefore, it seems that religions have an impact on the determination of the social roles of the male and female genders, which are part of the society, and the definition of their social duties. Therefore, in this research, the religious judgments of the Bible, which have a greater impact on the social roles of persons, have been discussed and some studies have been made on these judgments. Keywords: Gender, Religion, Women, Bible, Christianity, Judaism., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bu araştırmanın amacı, toplumsal etkileşimin en hızlı ve en çok yaşandığı televizyonlarda, dizilerin temel değerlerimizi yansıtma gücü ile bu gücü doğru kullanma kabiliyetlerinin tespit edilmesidir. Betimsel tarama modelinin benimsendiği araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden söylem ve içerik analizinden faydalanılmıştır. Araştırmanın örneklemini, Isparta ilindeki Ortaokul (5-6-7-8) ve Liselerin (9-10-11-12) sınıflarında okuyan 108'i kadın ve 109'i erkek olmak üzere geçerliliği kabul edilen toplam 217 kişi oluşturmaktadır. Gençler arasında popüler olan dizileri tespit etmek için "En çok hangi tür dizileri izliyorsunuz?" sorusu sorulmuştur. Öğrencilerin cevaplarına göre türleri farklı diziler belirlenip tesadüfi örneklem yöntemiyle birer bölümleri incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi, Diriliş Ertuğrul, Çukur, Sen Anlat Karadeniz ve Bizim Hikâye dir. Örneklem kabul edilen diziler, Ferdinand de Saussure'nin görsel gösterge çözümleme tekniği ile incelenip Shalom H. Schwartz'ın değer sınıflama modeline göre olumlu ve olumsuz biçimde sınıflandırılıp analiz edilmiştir. Kesitlerin söylem çözümlemesi de temel değerler çerçevesinde incelenerek Shalom H. Schwartz'ın değer sınıflama modeline göre olumlu ve olumsuz biçimde sınıflandırılıp analiz edilmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular neticesinde, inceleme yaptığımız dizilerin görsel gösterge ve söylem analizlerinde en yüksek olumlu değer sınıflama gurubunun iyilikseverlik olduğu en yüksek olumsuz değer sınıflama gurubunun da güvenlik olduğu görülmüştür. Araştırmanın geneli itibariyle söylem ve içerik analizlerinden elde edilen bulgular neticesinde incelediğimiz televizyon dizilerinde olumsuz değer sınıflamalarının fazla olduğu ve en yüksek olumsuz değer sınıflama gurubunun da güvenlik olduğu tespit edilmiştir. Güvenlik gurubunu intikam, şiddet, tehdit, kamu güvenliğine zarar verme, yasa dışı topluluk oluşturma vs. olumsuz değerler oluşturmaktadır. Çalışmanın sonuçları itibariyle de önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Gençlik, Değer, Değerler Eğitimi, İletişim, İletişim Biçimleri, Medya, Medya Etiği, Medya Eğitimi, Medya Okuryazarlığı, Göstergebilim, The purpose of this research is to determine the effectiveness of televisions, where the social interaction is the fastest and most dense, in terms of TV series's competency in reflecting our core values and their competency in utilizing this faculty properly. In this research, descriptive survey model has been adopted, and discourse and content analysis of qualitative research has been utilized. The sample of the survey model is comprised of 217 validated people (108 females and 109 males) studying in high school and secondary schools in the town Isparta. "What kind of TV series do you watch the most?" has been asked to the participants to determine the most popular TV series among the youth. Popular series have been determined following the answers of the male and female students and their genres have been examined individually. The series in the sample of the research are as follows: "Diriliş Ertuğrul", "Çukur", "Sen Anlat Karadeniz", and "Bizim Hikâye. Series that have been accepted as samples have been examined with Ferdinand de Saussure's visual indicator technique and classified with Shalom H. Schwartz's value classification model. Discourse analysis of the sections has been examined within the frame of core values and classified with Shalom H. Schwartz's value classification model. In the results of the research, the highest positive value classification group in the examined visual indicators and discourse analyses has been found to be benevolence. The highest negative value classification group in the examined visual indicators and discourse analyses has been found to be security. The content of the values included by security is comprised of revenge, violence, intimidation, harming public safety, and forming illegal communities. Suggestions have been made in accordance with the findings of the research. Keywords: Youth, Value, Values Education, Communication, Communication Styles, Media, Media Ethics, Media Education, Media Literacy, Semiotics, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

1975 yılında yayımlanmış olan Hayvan Özgürleşmesi kitabının yazarı olan Peter Singer hayvanların ahlaki konumu sorununu farklı bir bakış açısıyla ele almıştır. En fazla sayıda kişiye en büyük miktarda mutluluğun sağlanabilmesi esasına dayanan faydacılık öğretisini benimseyen Singer'a göre acı çekme kapasitesi bir canlının çıkarlarından bahsedebilmenin önkoşuludur. Acı çekme yetisine sahip olan insan dışı hayvanların ahlaki topluluğun üyesi sayılmaları gerekir ve keyfi nedenlerle öldürülmemek onların çıkarlarına uygundur. Hayvan özgürleşmesi hareketini bu fikir üzerine oluşturan Singer'ın ayrıntılı olarak ele aldığı iki temel sorun vardır: Endüstriyel çiftlikler ve hayvan deneyleri. Singer bu iki uygulamanın da çok fazla sayıda canlının gereksiz yere acı çekmesine neden olduğunu savunur ve insanların tüketim alışkanlıklarında ve yaşam tarzlarında yapabilecekleri bazı değişiklikler ile hayvan sömürüsünün en aza indirebileceğini iddia eder. Singer'ın savunduğu ahlaki ilkeye göre benzer ahlaki öneme sahip herhangi bir şeyden ödün vermeden kötü bir şey olmasını engellemek insanın elindeyse ahlaki olarak insanın o şeyi yapması gerekir. İnsanların günlük yaşamlarında kullandıkları hayvansal ürünlerden vazgeçmeleri hayatlarını devam ettirmelerine engel olmadığı ve insanların bu hayvansal ürünlerin yerine geçebilecek ürünlere ulaşmaları mümkün olduğu için hayvanların sömürülmesi sonucu elde edilen hayvansal ürünlerden vazgeçmelerinin ahlaki bir sorumluluk olduğunu belirtir. Anahtar Kelimeler: Peter Singer, Hayvan Özgürleşmesi, Hayvan Hakları, Hayvan Refahı, Eşit Önemseme İlkesi, Acıyı Hissedebilme, Türcülük, Hayvan Deneyleri, Endüstriyel Çiftlikler, Vejetaryenlik, Peter Singer, author of the book Animal Liberation published in 1975, has addressed the issue of animal rights from a different perspective. According to Singer, who adopts utilitarianism, which is based on the principle of providing the greatest amount of happiness to the highest number of people, the capacity of suffering is a prerequisite for mentioning the interests of a living creature. Non-human animals who has the capacity of suffering must be considered as the members of the moral community and it is favorable for their interests not to be killed for arbitrary reasons. Singer, who forms the Animal Liberation movement in these premises, discusses two problems in details: factory farming and animal experimentation. Singer argues that these two practices cause too many living things to suffer unnecessarily and human beings can minimize animal exploitation by making changes in their consumption habits and lifestyles. According to the moral principle that Singer advocates, if it is in human's power to prevent something bad from happening, without thereby sacrificing anything of comparable moral importance, it is imperative to do it. He states that it is a moral responsibility for people to give up animal products that are obtained as a result of the exploitation of animals since their giving up animal products used in their daily lives does not prevent them from continuing their lives and that people can access products that can replace these animal products. Keywords: Peter Singer, Animal Liberation, Animal Rights, Animal Welfare, Equal Consideration, The Capacity for Suffering, Speciesism, Animal Experimentation, Factory Farming, Vegetarianism, Tez (Doktora-PhD)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Akıl, düşünce tarihini mümkün kılandır. O, insanın bilgiye ulaşmasına dair fonksiyonudur. Bu fonksiyonun gerçekleştiricisi olan düşünme eylemi, bilimsel hareketin en temel unsurudur. Bu sayede insan, ontolojik düzlemde özel bir yer edinmektedir. Akıl ilkelerinin incelenmesi, insanı özel kılan düşünmedeki yeri nedeniyle önemlidir. Aristoteles’te düşünme, tüm varlık ve bilgi evreninin sınırlarını akıl ilkeleriyle çizmektedir. Bu doğrultuda akıl ilkeleri üzerine bir inceleme, mantıkmetafizik ve fizik bir ilişkinin en temel bağıntısı konumunda ele alınmaktadır. Tüm mantık sisteminin ilksel dayanağı, akıl ilkeleridir. Bu doğrultuda düşünmenin kaynağı olan varlık ile akıl arasındaki ilişkinin gerçekliği ve bu gerçekliğin düşünülmesinin geçerliliği akıl ilkelerine bağımlı bir yapı arz eder. Bu bağımlılığın kapsamı ve öğeleri, araştırmamızın temel çerçevesini oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Aristoteles, Akıl İlkeleri, Mantık, Bilgi, Geçerlilik, Gerçeklik., Mind is the thing, which makes history of thought possible. It is the function of human to access the knowledge. Thinking action is the main factor of the scientific movement as the realizer of this function. Accordingly, human being gets a special place in the ontological realm. It is important to identify the principles of reason by virtue of its place in the process of thinking which makes human being special. In Aristotle, thinking defines the limits of the existence and knowledge through the principles of reason. In this regard, identifying the principles of reason lays on the basic link of a logic, metaphysic and physics correlation. Principles of reason are the primary bases of whole logic system. Hence both the reality of the relation between mind and the existence, which is the source of thinking, and the validity of its cognition construct a structure dependent on the principles of reason. The content and the factors of this correlation compose our study’s main idea. Keywords: Aristotle, The Principles of Reason, Logic, Knowledge, Validity, Truth., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 1999., Kaynakça var.

İnsanın akıl, sezgi ve duygular gibi yaratılıştan sahip olduğu birtakım özellikleri vardır. Bunlar sayesinde insan, kendisi ve çevresi hakkında bilgi edinir, Allah'ın varlığını kavrar, Allah'ın gönderdiği peygamberlerin ve kitapların bildirdiklerini okuyup, anlayıp, uygulamaya geçirir. Kur'an'da ve Kutsal Kitaplarda insanların geçmişteki peygamber ve toplumların yaşadıkları ders verici olaylardan kesitler anlatılır ve insanların bunlardan ibret almaları amaçlanır. Kur'an'da ibret almamız için bahsi geçen peygamberlerden biri de Hz. Şuayb ve O'nun peygamber olarak gönderildiği Medyen ve Eyke halkıdır. Kitab-ı Mukaddes'te de Hz. Şuayb'tan bahsedilmektedir. Ancak ismi Şuayb olarak değil Reuel ve Kâhin Yitro olarak geçmektedir. Kitab-ı Mukaddes'te Hz. Şuayb daha çok Hz. Musa ile ilişkisi yönünden açıklanmaktadır. Bu çalışmada, Kitab-ı Mukaddes'te ve Kur'an-ı Kerim'de Hz. Şuayb hakkında verilen bilgiler ortaya konulmuş, iki kitapta Hz. Şuayb hakkındaki bilgilerin benzerlik ve farklılıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Şuayb, Peygamber, İbret, Kur'an-ı Kerim, Kitab-ı Mukaddes, Medyen, Eyke, People have some in born properties like mind, intvition and emotions. Thanks to them, people get information about their environment and themselves, comprehand the existence of the God. They read, understand and apply the declarations of the prophets and holy scripture sent by the God. The sections of the prophets and the societies informative incidents are stated in the Quran and the Holy scriptures and it is aimed at drawing a lesson from them. One of the prophets from whom we should draw a leeson is Hz. Şuayb and the community of Medyen and Eyke who was sent as a propet to them. Hz. Şuayb is mentioned in the Torah. But the name of Hz. Şuayb is mentioned as Reuel and Kâhin Yitro. Hz. Şuayb is explained in terms of the relation with Hz. Musa. İn this article, it is tried to be introduced the information about Hz. Şuayb that is mentioned in the Quran and Torah, And it is tried to be identified both the similarities and the differences about Hz. Şuayb. Keywords: Şuayb, Prophet, Lesson, Quran, Holy Scripture, Medyen. Eyke, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Her inanç sisteminin merkezinde bir "Kutsal" vardır. Dindar insan da kutsala yakın olmak hatta kutsalın kutsallığından pay alarak sonlu varlık alanından sonsuza yönelmek ve kutsalla bir bütün olmak ister. Buna yönelik olarak da diğer zaman ve mekanlardan ayrılmış, farklılaşmış ilksel bir zaman ve mekan boyutuna katılarak kendini sınırlandıran zaman ve mekandan kopmak ister. Kutsalın bir yerde tezahür etmiş olması, dindar için oranın kutsal bir mekan olarak kabulünü getirir. Kutsalın tezahür ettiği bu yerler, üç farklı kozmik bölgenin kesiştiği ve yaratılışın başladığı ve çeşitli yönlere yayıldığı sabit noktalar olarak kabul edilmiştir. Kutsal bir yerde tezahür etmişse bu tezahür ediş, bu seçilmiş ve diğer yerlerden ayrılmış mekanda tekrarlanabilir. Düzeylerin kopmasının mümkün olduğu bu yer yukarıya doğru açık hale gelmiştir ve Tanrı ile en iyi iletişimi mümkün kılmaktadır. Hem kutsallık arzusu hem de ontolojik özlem içinde olan insan da bu merkez noktasında Varlık'a katılmaya çabalar. Anahtar Sözcükler: Kutsal, Sembol, Sembolizm, Merkez, Merkez Sembolizmi, There's a "Sacred" in the center of all faith systems. Religious people also want to be close to the sacred and even receive a share from the sacred of sacredness and head towards infinity from the finite domain of presence and be complete with the sacred. Therefore, through participating a distinctive primery spatio-temporal dimension which is seperated from other dimensions of time and space and split off the confining time and space. Manifestation of the sacred at a place derives accepting that place as sacred for religious people. Such places where the sacred manifested were accepted as constant spots where three different cosmic wisdoms are intersected and the genesis was started and expanded to various directions. If the sacred manifested at a place, this manifestation can repeat at this chosen distinctive place. This place where the breaking away of planes is possible becomes open to above and makes the best communication with the god possible. Human with a desire of the sacred and the onthological longing strives to participate the presence at this origin location. Keywords: Sacred, Symbol, Symbolism, Center, Center Symbolism, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Bu tez çalışması dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim'in kelime anlamı, nazil oluşları, yazılışları, muhtevası ve günümüze intikali ele alınmış Kitab-ı Mukaddes'in ve Kur'an-ı Kerim'in muhteva ve intikali konusundaki farklılıklar ortaya konmaya çalışılmıştır. Yine bu bölümde kıssa kavramı ele alınarak kavram olarak incelenip tarihçesi anlatılmıştır. İkinci bölümde Kitab-ı Mukaddes kıssalarının kaynağı, özellikleri ele alınarak kıssaların Kitab-ı Mukaddesteki konumu ele alınmıştır. Yine bu bölümde Kur'an-ı Kerim'deki kıssaların özellikleri ve ve Kur'an-ı Kerim'deki konumu ele alınmıştır. Kur'an-ı Kerim'e bağlantılı olarak konu ile ilgili olması sebebiyle hadislerde kıssaların yeri ve önemide ele alınmıştır. Üçüncü bölümde peygamberlik ve kıssa ilişkisi ele alınmıştır. Kitab-ı Mukaddes'te Eski Ahid ve Yeni Ahid'deki peygamber kıssaları ayrı ayrı ele alınarak incelenmiştir. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes'teki Peygamber kıssalarından örnekler verilmiştir. Yine bu bölümde Kur'an-ı Kerim'deki Peygamber kıssaları ele alınmış Kur'an-ı Kerim'de adı geçen bütün peygamberlerin isimleri belirtilerek Peygamber kıssalarından örnekler verilmiştir. Dördüncü bölümde Kitab-ı Mukaddes'teki kavim kıssaları ele alınarak Kitab-ı Mukaddes'te adı geçen kavimler ve kıssalarından örnekler verilmiştir. Yine bu bölümde Kur'an-ı Kerim'de adı geçen kavimler ve kıssalarından örnekler verilmiştir. Yine bu bölümün sonunda okuyucuya faydalı olması için günümüze kadar Kur'an-ı Kerim kıssaları sahasında yapılan çalışmalar yer almıştır. Bu çalışmanın genel amacı; kıssa kavramının önemini ortaya koymak, kıssa anlatım biçiminin biğer anlatım biçimlerinden farklılığını belirtmek, Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim'deki kıssaların yapısını inceleyerek benzer ve farklı yönlerini ortaya koyarak Kur'an-ı Kerim'in kıssa anlatım üstünlüğünü belirtmeye çalışmaktır., This thesis study includes four sections. In the first section the Gospel and the Koran's meaning, their coming, writing, contents and their developing are dealt with. The differences between the Gospel and the Koran's content and up-to-date versions have been tried to put forward. In this section kıssa concept has also been taken charge of and it has been examined as an idea and its history. In the second section the sources of the Gospel's kıssas and its features and the the place in the Gospel have been studied.The Koran's kıssas and their places in the Koran have also been studied in this section. The kıssas' prophets' sayings that are connected with the subject have also been examined. In the third section, the relationship between prophets and kıssas has been studied. The prophets' kıssas in the Old Ahit and in the New Ahit in the Gospel have been examined in details. Examples in the prophets' sayings in the Koran have been taken charge of and whole prophets' names being mentioned in the Koran and examples from their sayings have been given. In the fourth section, nations' kıssas have been studied. The nations mentioned in the Gospeland examples of their kıssas have been given and also the Koran's and examples of its kıssas have been given. At the and of this section the studies about the Koran's kıssas have been put so that being useful for readers. General aims of this study are putting up the importance of the kıssa concept, stating the differences between telling ways of kıssas and other telling ways, making clear the superiority of the Koran in telling kıssas examining the structure of the Koran' and the Gospel's kıssas and putting up the similarities and the differences between them., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 1999., Kaynakça var.

İlk örneklerine Eski Mısır ve Eski Mezopotamya dönemlerinde rastlanan muska, günümüzde de işlevini devam ettirmekte ve büyüsel amaçla kullanılmaktadır. Seyyîd Süleyman el-Hüseyni’nin Kenzü’l-Havâs kitabında da muskaların hem iyi hem de kötü amaçla kullanıldıklarını gösteren çokça örneğine rastlanmaktadır. Bu metinlerin içine serpiştirilmiş muhtemel cin, tanrı ve uydurma melek isimleri dikkatleri çekmekte ve dua görünümünde okunması tavsiye edilen bu metinler, okuyanlara fark ettirmeden antik dönem putperestlik kalıntılarını uygulamaya ve onların tanrılarından yardım beklemeye yönlendirmektedir Makalede bu tür kitaplardaki büyüsel unsurlar, örneklerden hareketle tespit edilerek tahlil edilmeye, büyünün bir çeşidi olan ve pasif büyüye giren, yazılı bir büyü türü olan muskanın kökeni ve Kenzü’l-Havâs’taki yansıması ortaya çıkarılmaya çalışılarak, örneklerdeki dindışı unsurlara dikkat çekilmiştir., The first examples of amulets found in during Ancient Egypt and Ancient Mesopotamia have maintain its function and used for magic practices at the present. In the Seyyid Süleyman el-Hüseyni’s Kenzu'l-Khavâs book are still found amulet examples used for both good and evil. The prospective the names of gin, gods and angels compressed between examples have draws attention and these texts given as pray are directed to the application the remains of the ancient without becoming aware of a fact and to the begging for help from their gods the people who read the book. It was pointed out to detected and analyzed of magical elements by examples in this kind of the books and the secular elements in samples and to reveal reflection in the Kenzu'l-Khavas and to the origin of amulets which is a type of writing spell and passive magic

Gerçekliğin yaşandığı nesnel dünyada anlam ve bilgi insan zihninden bağımsız olsa bile her zaman insani bir yapım olmak zorundadır. Gerçekliği yaşarken, bilen insan zihninin bilgi ve nesnel gerçekliğin araştırılıp toplumsal boyutunun ele alınması görevi ise bilgi sosyolojisine düşmektedir.Bilgi sosyolojisinin zihniyet konusuna eğilmesi ve tartışma konusu haline getirmesi, her ikisinin de toplum ve toplumsal gerçekliklerle bağlantılı oluşlarındandır. Zihniyetin oluşması ve şekillenmesi, bir değer ve hüküm halini alması ya da bir ideoloji şekline dönüşmesi yine bilgi sosyolojisini ilgilendirmektedir. Zihniyet, bir bilgi türü değil, bireyin toplumu ve doğayı algılama biçimi yani bir nevi bilme tarzıdır. Zihniyet her şeyden önce kognitif dünyanın toplumsal şartlarla kesişme noktasında meydana gelir ve salt bir bilgi işlemine indirgenmesi mümkün değildir. Zihin ve zihnin üstüne konulan anlamların cisimleşmesi ya da nesneleşmesi olan bir olgu, tanımı gereği toplumsal-kültürel bir olgudur.Çalışmamızın ilk bölümünde bilginin tanımı, tarihçesi, türleri, bir bilim dalı olarak bilgi sosyolojisi ve önemli temsilcileri anlatılmıştır. İkinci bölümde sosyolojik açıdan bir din tarifi yapılarak, onun değer ile olan münasebeti ve dini bilgi konularında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde ise zihniyet ve onun ayrılmaz parçası olan ideoloji konularının bilgi sosyolojisi bağlamında ilişkisi anlatılmaya çalışılmıştır.Araştırmada, dünyamızın her alanını kuşatan bilgi ve onun tartıştığı önemli konulardan biri olan din ve zihniyetin, toplumsal-kültürel yapı içerisindeki varlıkları ve fonksiyonları sosyolojik bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çalışmadaki temel amaç, tüm bu unsurların aslında birbirlerini tamamladıklarını, farkında olmadan gündelik yaşam içerisinde çok sık kullanıldıkları ve bu unsurların bilgi sosyolojisi ile bağlantısı olduğunu ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Bilgi, Bilgi Sosyolojisi, Dini Bilgi, Zihniyet, İdeoloji., Even if the meaning and knowledge are independent from human mind, they always have to be human made in objective world where the reality is lived. While living the reality, searching social dimension of knowing human mind, knowledge and objective reality, is the task of sociology of knowledge.Sociology of knowledge looks into and quibbles the mind subject be cause both of the mare related with society and social realities. Formation and shaping of the mentality or its becoming a value or provision or its transformation to a ideology a gain concerns sociology of knowledge. Mentality is not a knowledge type, it is the way of individual’s perceive the society and nature that’s to say knowing style. First of all, mentality occurs on inter section of cognitive world and social conditions, it is impossible to reduce it only a process of knowledge. In carnation or objectification of mentality and the meanings uploaded to mentality phenomenon, is social-cultural phenomenon by its definition.In first part of the study, definition of knowledge, its history, types, significant representatives of knowledge of sociology as branch of science, has been described. In second part, religion has been defined in sociological perspective and information is provided about its relation with value and religious knowledge. In third part, relation of mentality and its integral part ideology subjects are tried to be explained in context of sociology of knowledge.As a result we try to examine the knowledge which is surrounding every aspect of our world and one of the important subjects discussed mentality and religion, and their presence and functions in a sociological perspective in socialcultural structure. We have tried to demonstrate that all of these elements were actually complement each other, without realizing they are being used very often in everyday life and connection of these elements with the sociology of knowledge. Keywords: Knowledge, Sociology of Knowledge, Religious of Knowledge, Mentality, Ideology, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Yoksulluk toplumları risk altında bırakan en önemli sorunların başında gelmektedir. Toplumsal düzenin ve refahın sağlanması için devletler, yoksulluk problemi üzerinde önemle durmaktadır. Günümüz Türkiye'sinde de yoksullukla mücadelede sosyal devlet anlayışının gereği bir takım önlemler ve uygulamalar geliştirilmiştir. Bu çalışmada yoksulluk problemi öncelikle tanımı yapılarak anlatılmaya çalışılmıştır. Daha sonra yoksullukla mücadelede sosyal devlet kapsamında Türkiye genelinde ne gibi önlemler alındığına değinilmiştir. Çalışmaya Isparta Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının bağlı olduğu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün yapısı incelenerek devam edilmiş, özelde Isparta kapsamında uygulanan programlara yer verilmiştir. Yapılan bu çalışma ile yoksulluk problemi anlaşılmaya çalışılmış olup, yoksullukla mücadele yolları betimlenmiştir. Ayrıca yoksullukla mücadelede, sosyal devlet politikası kapsamında Türkiye geneline bir örnek olarak, Isparta Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının kurumsal katkısı, yapısı, işleyişi ve uygulanan hizmetler hakkında araştırmalar sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, Yoksullukla Mücadele, Sosyal Devlet., Poverty is one of the most important problems of society are left at risk. States to ensure the provision of social order and prosperity rests strongly on poverty problems. The requirements of today's social state in Turkey in the fight against poverty a number of measures and practices have been developed. This study aims to explore the definition described above poverty problem. Later, the scope of social policies to poverty mentioned that Turkey has taken measures. Fight Against Isparta Social Assistance and Solidarity Foundation was continued by examining the structure of the General Directorate of Social Assistance and Solidarity, in particular is given to the programs implemented under Isparta. In this study has tried to understand the problems of poverty, the fight against poverty has been described ways .In addition, the fight against poverty, as an example of the general social state policy on Turkey, Isparta corporate contribution of Social Assistance and Solidarity Foundation, structure, research on the functioning and implementation services are available. Keywords: Poverty, the fight against poverty, social state., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Bu çalışma, nicel araştırma desenlerinden tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Çalışmanın amacı İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin aktif öğrenme modeline yönelik yaklaşımlarının belirlenmesi ve değerlendirilmesi şeklinde oluşturulmuştur. Çalışma, 2011-2012 Öğretim yılında Isparta il ve ilçelerinde ilköğretim okullarında görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerini kapsamaktadır.Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen “aktif öğrenme ortamlarının özellikleri”, “aktif öğrenmenin öğrenciye kazandırdıkları”, “aktif öğrenmenin öğretmene kazandırdıkları” ve “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin öz-yeterlilik” ölçekleri ve “kişisel bilgi formu” kullanılmıştır. Ayrıca Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine aktif öğrenme yöntem ve teknikleri hakkındaki bilgi ve bu teknikleri derslerinde uygulama düzeylerini, teknikleri derslerinde uygularken karşılaştıkları sorunları ve çözümleri tespit etmeye yönelik sorular yöneltilmiştir. Ölçekler 2011-2012 öğretim yılında Isparta’da görev yapan 96 ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenine uygulanarak araştırma verileri toplanmıştır.Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 17.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotları (Sayı, Yüzde, Ortalama, Standart sapma) kullanılmıştır. Hipotez testleri olarak Non-Parametrik testlerden Kruskal Wallis H-Testi, Mann Whitney U testi, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmış ve elde edilen bulgular yorumlanmıştır.Araştırma sonucunda araştırmaya katılan ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin aktif öğrenme modeline yönelik yaklaşımlarının yüksek düzeyde olduğu; fakat öğretmenlerin aktif öğrenmede kullanılan yöntem ve teknikleri öğrenme süreçlerinde çok fazla kullanmadıkları ve uygulanmasında da farklı sorunlarla karşılaştıkları ortaya çıkmıştır.Çalışmanın, din öğretiminde aktif öğrenme modeline yönelik DKAB öğretmenlerinin görüşlerinin tespiti konusunda alanda yapılmış ilk araştırma olması yönüyle bazı eksiklikleri olmakla birlikte, din eğitim ve öğretimi etkinliklerine ciddi katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Betimsel nitelikteki bu çalışmanın aktif öğrenmenin öğrencilerin akademik başarısına ve derse olan tutumuna etkisini konu edinen diğer deneysel çalışmalarla desteklenmesi gerekir. Anahtar Kelimeler: Aktif Öğrenme, Yöntem, Din Eğitimi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni, Etkin öğrenme, Din Öğretimi., This study, is a descriptive study in the model of survey from quantitative study patterns.The objective of this study to determine and evaluate the approaches of the teachers of Religious Culture and Moral Knowledge to active learning model in the Religious Culture and Moral Knowledge lesson.This study includes Religion teachers who work in primary education institutions in 2011-2012 School year in Isparta City center and towns. In this study, the following means of acquiring data have been developed by the researcher :”properties of active learning environment”, “ the properties that students gained by active learning” and “self-sufficiency scales of Religious Culture and Moral Knowledge teachers” and “personal info form”. Likewise, Religious Culture and Moral Knowledge teachers have been addressed some questions to determine the knowledge , the level of using active learning method and techniques in their lessons , the problems they confront when they apply these techniques in their lessons and the solutions for them.A survey has been conducted to 96 Primary Education Regilious Culture and Moral Knowledge lesson teachers who work in Isparta in 2011-2012 School Year and data has been gathered. The data gathered in this survey has been analysed using Windows 17.0 programme for SPSS (Statistical Package for Social Sciences).. While tha data is being evaluated , descriptive statistical methods ( number, percentage average, standard deviation) have been used. As for the tests of hypothesis, Kruskall Wallis H-Test, Mann Whitney U test, correlation and regression analysis (which are among non- parametrical tests) have been done and findings have been interpreted.As a result of research, RCMK teachers who took part in this research, it was found out that the attitudes of RCMK teachers at primary education towards applicability of active learning model are at high level; but teachers’ using the techniques and methods in active learning don’t use them in the process of learning and they confront various problems when in practice.Despite the fact that this study is the first research to find out the opinions of RCMK teachers about the active learning model in religion education and it has some deficiencies, it is thought that it can make a major contribution to teaching and education of religion. This descriptive study which mentions the effect of active learning to students’ academic success and their attitude towards the lesson , should be supported by some experimental studies on this subject. Keywords: Active Learning, Method, Religious Education, Teacher of religious Culture and Moral Knowledge, (Active Learning , Religious Education ), Tez (Doktora)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2013., Kaynakça var.

Bu araştırma, özellikle sosyal bilimler alanında egemen olan pozitivist sosyoloji geleneğinin Batı'daki ilk temsilcilerini, tarihsel gelişimini, sayıltılarını ve Türk sosyolojisinin kuruluş sürecindeki etkilerini konu edinmektedir. Sosyal bilimlerin doğa bilimlerini esas alarak bir kimlik arayışı içerisinde olması araştırmacıları pozitivizme yönlendirmiştir. Batı'da Aydınlanma dönemiyle başlayan bilimsel hareketler insanları daha çok bilimle uğraşmaya yönlendirmiştir. XVII. yüzyılda felsefi bir disiplin olarak ön plana çıkan pozitivizm, XVIII. yüzyılda sosyolojinin akademik bir kimlik kazanmasıyla sosyal bilimlerde bir geleneğe dönüşerek döneme damgasını vurmuştur. Auguste Comte, Herbert Spencer, Emile Durkheim ile başlayan bu süreç, XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başlarında etkisini ve önemini arttırarak sürdürmüştür.Osmanlı İmparatorluğu Batı’da XV. yüzyılda coğrafi keşiflerle başlayan bilimsel ve teknolojik gelişmelere kayıtsız kalmış; XIX. ve XX. yüzyıllara gelindiğinde bir dağılma sürecine girmiştir. Osmanlı aydınları, devletin içinde bulunduğu krizden kurtulmak için Batılılaşmayı gerekli görmüşler ve bu doğrultuda faaliyetlerde bulunmuşlardır. Batı’dan nelerin alınıp, nelerin alınmaması gerektiğini kestiremeyen Osmanlı aydınları, Batı’nın sosyal hayat tarzını, kültürel faaliyetlerini taklit etme yoluna gitmişlerdir. Batılılaşma yolunda yaşanan sosyal değişim sürecinde pozitivist gelenek daha çok kültürel faaliyetlerle birlikte Türkiye’ye girmiştir. Bu noktada Osmanlı aydınlarının katkıları görmezden gelinemez. Ziya Gökalp’in Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji kürsüsünü kurmasıyla birlikte pozitivizm Türkiye’de bir gelenek haline dönüşmüş; 1980’li yıllara kadar Türk sosyolojisini yoğun bir şekilde etkilemiştir. Anahtar Kelimeler: Paradigma, Pozitivizm, Auguste Comte, Emile Durkheim, Türk Sosyolojisi, Ziya Gökalp., This survey, discusses the first representatives of positivist sociology that is ascendant especially in the field of social sciences in the West, its historical process, hypotheses and its effects on formation process of Turkish Sociology. The identity search of social sciences grounding on natural sciences led researchers to positivism. Scientific movements in the West starting with the age of enlightenment directed people more to deal with science. Positivism, appearing as a philosophic discipline in XVII. Century, made its mark on the period by turning into a tradition in social sciences in XVIII. Century. This period starting with Auguste Comte, Herbert Spencer, Emile Durkheim maintained its existence increasingly in the end of XIX. Century and at the beginning of XX. Century. Ottoman Empire was negligent in scientific and technological developments starting with geographical discoveries in the west in XV. Century. And it entered into a fall period in XIX. and XX. Centuries. Ottoman intellectuals thought Westernization was essential to get rid of the crisis of the state and they acted according to this. Ottoman intellectuals who couldn’t decide what should be taken and shouldn’t be taken from the West, copied social life style and cultural activities in the West. In social change process on the way of Westernization, positivist tradition entered in Turkey with particularly cultural activities. At this point, contributions of the Ottoman intellectuals cannot be neglected. With the establishment of the chair of Sociology in Dar’ül Fünun (İstanbul University) by Ziya Gökalp, positivism became a tradition in Turkey and had a deep influence on Turkish Sociology until 1980’s. Keywords: Paradigm, Positivism, Auguste Comte, Emile Durkheim, Turkish Sociology, Ziya Gökalp., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2012., Kaynakça var.

Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2002., Kaynakça var.

Bu araştırmanın amacı, yetişkin bireylerin dindarlık ve psikolojik dayanıklılık düzeylerinin ölçülmesi ile yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim durumu, gelir düzeyi gibi birtakım değişkenlerin değerlendirilerek dindarlık ve psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmanın örneklemi Burdur ilinde ikamet eden 21 yaş ve üzeri yetişkinlerden oluşmaktadır. Katılımcıların 339'u (%55,6) erkek, 271'i (%44,4) de kadındır. Katılımcıların çoğunluğu (%48,2) 21-35 yaş grubu içindedir. Katılımcıların yarısından fazlası evli (%64,9), üniversite mezunu (%59,7) ve hayatının çoğunu şehirde (%56,1) geçirmiştir. Gelir düzeyleri bakımından araştırmaya katılım çoğunluğu %26,4 ile 3500-5000 TL gelir düzeyindekilere aittir. Meslek gruplarından en çok katılımı %13,8 ile memurlar göstermiştir. Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde; araştırmanın konusu, amacı, önemi, problemleri ve hipotezleri ile konuyla ilgili yapılmış çalışmalar yer almaktadır. Birinci bölümde; din, dindarlık ve psikolojik dayanıklılık kavramları hakkında açıklamalar yer almakta ve din psikolojisi açısından psikolojik dayanıklılık incelenmektedir. İkinci bölümde; araştırmanın yöntemi, uygulamaları ve yapısal formu hakkında bilgilendirme yapılmaktadır. Üçüncü bölümde, araştırmada ulaşılan bulgulara ve bunların değerlendirilmesine yer verilmektedir. Sonuç kısmında ise araştırma hakkında genel bir değerlendirme, araştırmadaki kısıtlılıklar ve öneriler yer almaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla dindarlık ölçeği olarak Veysel Uysal'ın Motivasyonel Dindarlık Ölçeği ile psikolojik dayanıklılığı ölçmek için Şerife Işık'ın Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 19 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda çoğunlukla hipotezlerimizle uyumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca beklentilerimiz doğrultusunda dindarlık ve psikolojik dayanıklılık arasında anlamlı ve pozitif yönlü ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Din, Dindarlık, Psikolojik Dayanıklılık., The purpose of this study is to assess the level of piety and psychological resilience of adult individuals and explore the relationship between piety and psychological resilience by evaluating some variables such as age, gender, marital status, education level and income level. The sample of the study consists of adults aged 21 and older residing in Burdur province. Of the participants, 339 (55.6%) were male and 271 (44.4%) were female. The majority of the participants (48.2%) are in the 21-35 age group. More than half of the participants were married (64,9%), university graduates (59,7%) and spent most of their life in the city (56,1%). In terms of income levels, the majority of participants in the research is from 26.4% to 3500-5000 TL. Public officers constituted the highest ratio of participants with 13.8%. The research consists of the introduction and three sections. In the introduction; the topic of the study, its purpose, importance, problems and hypotheses and previous studies on the topic are presented. In the first chapter; the concepts of religion, piety and psychological resilience are explained and psychological resilience is examined in terms of the psychology of religion. In the second part; the method, administration and structural form of the research are given. In the third chapter are the findings of the research and their discussions. A general evaluation about the research, its limitations and suggestions are made in the conclusion part. In the study, Şerife IŞIK's Psychological Resilience Scale and Veysel UYSAL's scale of motivational piety were used to measure the levels of psychological resilience and piety. The data were analyzed using SPSS 19 program. As a result of the research, it was found that the results were mostly consistent with our hypotheses. In addition, in accordance with our expectations, there was a significant relationship and positive correlation between piety and psychological resilience. Keywords: Religion, Piety, Psychological Resilience., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Bu çalışmada İbn Sina'nın zaman meselesine ilişkin görüşleri değerlendirilmiştir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Antikçağ Yunan filozofları ve İslam düşünürlerinin görüşleriyle mukayeseli olarak incelenmiştir. Bu bağlamda çalışmamız, İbn Sina temel alınarak ve karşılaştırmalı bir metot izlenerek ortaya konulmuştur. Çalışmanın giriş bölümünde zaman ve onun, varlığın ortaya çıkışı ile ilgisi, Antikçağ Yunan filozofları ve İbn Sina öncesi İslam düşünürleri açısından kısaca değerlendirilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde İbn Sina'nın zaman meselesi çerçevesinde kullandığı bazı kavramlar analiz edilmiştir. Bu çerçevede zaman, sermed, dehr, süre ve an kavramları incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde İbn Sina felsefesinde zaman kavramının yeri ve önemini ortaya koymak üzere, öncelikle zamanın tanımı ve mahiyeti üzerinde durulmuş, kısımları hakkında da bilgi verilmiştir. Daha sonra ise zaman ezelilik, ebedilik, süreklilik, durağanlık, görelilik ve ebedilik açısından incelenmiştir. Yine zaman, varlık türleri açısından incelenmiş, varlık ve hareket kavramlarıyla ilişkisi bağlamında ele alınmıştır. İbn Sina'ya göre zaman Aristoteles'te olduğu gibi hareketin ölçüsüdür. O, zamanı, varlık türleri açısından dehr, sermed ve zaman olarak üç farklı şekilde ele alırken, öncelik-sonralık ilişkisi açısından ise geçmiş, şimdi (an) ve gelecek olmak üzere tasnif edip incelemiştir. Ona göre zaman maddi bir varlığa sahip olmayıp kesintisiz olarak art arda gelen an'ların vehimde algılanması sonucu var olmak suretiyle, vehmi bir varlığa sahiptir. Zaman, başlangıcı açısından, hareketin ölçüsü olması ve Tanrı'dan zat bakımından sonra olan hareketin de ezeliliği nedeniyle ezeli bir nitelik taşır. İbn Sina'ya göre zaman diğer yönden bilfiil sonludur. Çünkü ölçtüğü doğrusal hareket mekanda gerçekleşmekte olup, mekń ise maddi olması nedeniyle sonludur. Ancak ona göre mekan ve zaman açısından ebedilik zihinde bilkuvve olarak mümkündür. Anahtar Kelimeler: İbn Sina, Zaman, Mekan, Hareket, Varlık, An, Dehr, Sermed, Ezelilik, Ebedilik, Süreklilik, Görelilik, Durağanlık., In this study, Ibn Sina's outlook on time issue has been evaluated. The opinions of Greek antiquity philosophers and Islamic thinkers have comparatively been studied. In this context, our study has been put forward by following a comparative method and dealing with the outlook based on Ibn Sina. In the introduction, time and his relationship with existence have briefly been evaluated in view of Greek Antiquity philosophers and Islamic thinkers before Ibn Sina. In the first part of the study, some concepts, framed with the time issue used by Ibn Sina have been analyzed. With this frame time, Eternity (The eternal presence of God), world, period and the moment (The ever present eternity of God) have been studied. The second part of the study, first of all the explanation and the essence of time have been considered by putting forward the plays of time concept in Ibn Sina's philosophy, and the knowledge about its parts have also been given. After that, time has been searched in view of past eternity, eternity, continuity, stability and relativity. Nevertheless, time has been searched in view of species of being and it has been considered in the context of the affairs with being and movement. According to Ibn Sina, time is the criterion of movement as in Aristotle's'. He has considered time in three different parts such as eternity, world and period and has classified the past in view of the relationship of precedence and eternity the moment (now) and future and searched these. To him, time has not got a worldly being, but has got an imaginary being as a result of continuously endless moments have been understood in an imaginary shape. Time, in view of its beginning, conveys an eternal characteristic because it is the criterion of the movement and the movement which comes after God in point of being is also eternal. According to Ibn Sina, time, in other words, is actually finite. The spa ce is finite because of its materiality, for the linear movement, which it gets, is realized in its space so it has an end. However, according to him, eternity, in point of space and time is possible as virtual one. Keywords: Ibn Sina, Time, Space, Movement, Being, Moment, Eternity, World, Past Eternity, Eternity, Continuity, Relativity, Stability., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2007., Kaynakça var.

II. Abdülhamit dönemi eğitim tarihimiz açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Tanzimat döneminde başlayan eğitimde yenileşme çalışmaları bu dönemde de devam etmiştir. Yapılan yenilikler arasında iptidai okullarının yeniden düzenlenmesi, rüşdiye okullarında ve idadilerde okullaşmanın arttırılmasına yönelik çalışmalar dikkat çekmektedir. Yapılan tüm düzenlemelere rağmen ahlak eğitimi müfredattaki yerini hep almıştır. O dönemin ahlak eğitim anlayışını anlamak için, yazılan ahlak kitaplarının incelenmesinin doğru bir yaklaşım tarzı olacağını düşünmekteyiz. Özellikle örgün eğitimde okutulan kitapların incelenmesi öncelik arz etmektedir. Bu nedenle yapılan bu araştırmada II. Abdülhamit dönemi örgün eğitim kurumlarında okutulan ahlak kitaplarından örnekler incelenmiştir, böylece dönemin eğitim anlayışı özellikle de ahlak eğitimi hakkında da fikir sahibi olunmaya çalışılmıştır. Çalışmada ilköğretim ve ortaöğretimin ele alınmasının nedeni ise, imparatorluğun yükseköğretimden çok eğitimin ilk basamağı olan ilköğretime daha fazla önem vermesidir. Günümüz ahlak öğretimi çalışmalarının temellerini oluşturan II. Abdülhamit dönemi ahlak kitaplarını eğitim bilimleri çerçevesinde incelemeye çalıştığımız araştırmamız, günümüz din eğitimi ve ahlak eğitimi ile ilgili problemlerin çözümüne katkı sağlamayı amaçlamaktayız. Anahtar Kelimeler: II. Abdülhamit, Ahlak, Eğitim, Öğretim, Ahlak kitapları., 2nd Abdulhamit period is a milestone in terms of our education history. Reform studies starting with Tanzimat continues at that period too. Among the reforms, regulation of primary schools, increasing of number of secondary schools and high schools are noticed. All these regulations are still exist in moral education Schedule. In order to understand the attitude on moral education of this period, written moral books should be examined. Especially investigation of books taught of secular school must be prior to. For this reason, this research, examples from moral books which were taught at secular schools in 2nd Abdulhamit period are investigated, so attitude on moral education in this period tried to be figured out. Since the Ottoman Empire had focused particularly on elementary and secondary education rather than higher education in the final times of the empire. We think that our research on moral books which were taught at secular schools in 2nd Abdulhamit period will be a guide for problems of todays religious education. Keywords: II. Abdulhamit, Moral, Education, Instruction, Moral Books., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2009., Kaynakça var.

Bosna Hersek, tarih boyunca farklı etnik yapıların bir arada bulunduğu ve farklı dini inançların bir arada yaşadığı bir devlet olarak Avrupa'nın Güney doğusunda, Balkanlar diye adlandırılan bölgede yer almaktadır. Uzun yıllar Osmanlı Devleti bünyesinde yaşayan Müslüman Boşnaklar Osmanlı Devleti'nin bölgeden çekilmesinin ardından, dinlerini ve milliyetlerini korumak adına bölgede diğer etnik gruplar ile birlikte kendi dinlerini yaşama ve gelecek nesillerine öğretme çabası içerisinde olmuşlardır.Bosna Hersek'te bugün Boşnakların dinlerini öğrenme ve öğretme çabaları, büyük ölçüde var olan din eğitimi kurumlarının korunmasına yoğunlaşmaktadır. Ancak bu kurumlar ve oluşum süreçleri hakkında yeterli bilimsel çalışma tespit edebildiğimiz kadarıyla yoktur.Halbuki Bosna Hersek'te din eğitimi alanında yapılacak araştırmalar Bosna Hersek'te din eğitiminin geleceği açısından çok önemlidir.Yapılan bu araştırmada Bosna Hersek'in Mostar şehrinde faaliyet gösteren Karadjoz-Begova Medresesi'nin ve bu medresede verilen din eğitiminin bütün yönleri ile incelenmesi amaçlanmıştır. Tezin giriş bölümünde öncelikle Bosna Hersek'in ve Müslüman Boşnakların tarihleri, coğrafi konumları, sosyo-kültürel özellikleri, ekonomik durumları, siyasi yapıları ve eğitim sistemleri üzerinde durulmuştur. Birinci bölümden itibaren Medresenin din eğitimi öğretimi, öğretim programları, öğretmenleri, derslerin uygulanışı ve içerikleri, ders kitapları ile eğitim süreçlerinde uygulanan öğretim metod ve teknikler incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise elde edilen bulguların genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Anahtar Sözcükler : Bosna Hersek, medrese, Mostar Karadjoz-Begova Medresesi, din eğitimi., Bosnia and Herzegovina is a country located in Southeastern Europe, within the geographical region of the Balkan Peninsila. Throughout history, it was always a place were different ethnic groups with different religious beliefs lived together. The Bosniak Muslims, who lived in the Ottoman Empire for generations,had to fight to protect their own religon and nationality after the Ottoman Empire pull back from itsreign. The Bosniaks had to ensurethe nextgenerations of Bosniak Muslims maintain their religious practises in a region shared with other ethnic groups.Today, in Bosnia and Herzegovina, Bosniaks have been focused on protecting and preserving their institutes of religion. As far as it can be determine, there is nosufficient science studiesconducted about these institutes and their institutionalization processes. The research which will be undertaken in the field of ‘religious education in Bosnia and Herzegovina’ will indeed besignificantly beneficial for the future of Bosnia and Herzegovina.The purpose of this research was to analyse all aspects relating to ‘religious education’within the Karadjoz-begovamedresa, located in the Bosnian cityof Mostar.The introduction of this studyfocuses on the history, the geographical location, sociocultural characteristics, economic status, political structures and education systems of Bosnia and Herzegovina and the Bosniak people. The first chapter is focused on the ‘religious education’within the Karadjoz-begovamedresa, its education programs, professors, implementation and content of lessons, books, applied teaching methods and techniques.In conclusion,an overall assessment was made and results of the findings have been obtained. Keywords : Bosnia and Herzegovina, madrasas, Mostar Karadjoz Begova, religious education., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Carl Gustav Jung'un Kusnacht, İsviçre'deki evinin kapısının üzerinde Latince bir yazıt vardır: "Vocatus atque non vocatus, devs aderit" "Çağrılsın veya çağrılmasın... Tanrı orada olacaktır (Tanrı vardır)." Bu yazıt aslında bir inanç sembolüdür. Bunun gibi semboller tarih boyunca tüm toplumlarda kullanılmıştır. Dinî semboller birçok insan için kendi inançlarına olan övüncü gösterdikleri ve imanın bir hatırlatıcısı olarak hizmet ettikleri için önemlidir. Onlar imanı ve hayatı sembolize etmek için vardırlar. Dinî semboller belli bir inanç sistemine sahip kişileri birleştirme görevi de görebilirler. Hristiyanlar için haç, Yahudiler için Magen David (David'in Kalkanı / Hz. Davud'un Yıldızı), Budistler için nilüfer çiçeği ve biz Müslümanlar için hilâl dinî sembollere örnek olarak verilebilir. Bu çalışmanın amacı dinî sembollerin bazı psikososyal etkilerini incelemek ve tanıtmaktır. Anahtar Kelimeler : Dinî Semboller, Psikososyal Etki, There is a Latin inscription above the door of Carl Gustav Jung's house in Kusnacht, Switzerland: "Vocatus atque non vocatus, devs aderit" "Called or not called, the God will be there." This inscription is a symbol of faith indeed. The symbols like this have been used in all societies throughout the history. Religious symbols are important to many people, because they show their pride in their belief system and they serve as a reminder of faith. They are there to symbolize your faith and your life. They can also serve to unite people of a certain belief system. Examples of religious symbols are a cross for the Christians, Magen David (the Shield / Star of David) for Jewish, lotus flower for the Buddhists and crescent for we, the Muslims. The goal of this study is to examine and introduce some psychosocial effects of religious symbols. Keywords : Religious Symbols, Psychosocial Effect, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2018., Kaynakça var.

Toplumsal yapının, değerlerin ve kurumla¬rın zaman içinde geçirdiği dönüşümler olarak tanımlanan toplumsal değişimin en önemli özelliği, zaman ve mekan yönünden sürekli ve çok boyutlu olmasıdır. Kendisine özgü bir toplum ve devlet yapısına sahip olan Osmanlı İmparatorluğu, birçok farklı topluluklardan oluşmuş, değişim ve dönüşümlerini sancılı bir süreçte geçirmiş bir devlettir. Uzun tarihsel bir geçmişi olan imparatorluğun, ulus devlet olarak yeniden yapılandırılması ve kurumsal yapılardaki kökten dönüşümü, çağın gerekleri sonucu kaçınılmaz olmuştur. Cumhuriyet modernleşmesi, öncelikle aydınlanma ve kalkınma hareketi olarak bireyin ve toplumun hep birlikte değişimini gerektirmiştir. Bu süreçte modern toplumu oluşturma yolunda gerçekleştirilen reformların toplumsal yaşamda dönüştürücü etkileri günümüze kadar uzanmıştır. Cumhuriyet döneminde, denetim, kontrol ve düzenleme gücünü ayrıcalıklı olarak elinde tutan temel kurum, şüphesiz Türk ordusu olmuştur. Modern askeri gücün bürokratik doğası, devleti yöneten egemen unsurların varlığı ve uygulamaları bir bakıma kendini devletle özdeşleştirmiştir. Geçmişten gelen anlayışla devletin devamlılığını sağlamakla görevlendirilmiş olan Türk ordusu, iç ve dış tehditlere karşı ülkesini savunurken siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal alanlarda modernleşme sürecinde etkin rol oynamıştır. Anahtar kelimeler: Toplumsal değişim, Modernleşme, Modern toplum, Türk Ordusu, Social change is defined as transformations that social structure, values and organizations pass through in time. The most important feature of social change is being sustainable and multidimensional. The Ottoman Empire which had its own social and governmental structure was composed of many different communities and was a government which passed through its change and transformations in adversity. Being restructured as a nation state and the dramatic transformation in organizational structures became inevitable as a consequence of the necessities of the time for the empire which had a long historical background. Republic modernization required the change of individual and society in a body, primarily as a development and enlightenment movement. In this process, the transformative effects of the reforms which were made during forming the society have reached until today. In the republic term, the main institution which had the power of inspection, control and arrangement in a privileged way was undoubtedly the Turkish army. The bureaucratic nature of modern military force, the presence and practice of the dominant factors managing the government over-identified with the government in a way. With the understanding coming from the past, the Turkish army, which was assigned to keep the sustainability of the government, played an effective role in process of modernization in the political, economical, cultural and social areas while defending its country against domestic and foreign threats. Keywords: Social Change, Modernization, Modern Society, Turkish Army, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Bu çalışmada, sosyoloji biliminin başlıca kurucularından sayılan Max Weber ve Emile Durkheim'ın sosyolojik görüşleri paradigmatik bağlamda ele alınıp karşılaştırılmıştır. Çalışmada, Weber ve Durkheim'ın paradigmatik duruşlarının belirginleştirilmesinin yanı sıra bu yaklaşımlar arasında herhangi bir örtüşme veya yakınlaşma olup olmadığını tespit etmek ve onları, sosyal bilimlerdeki iki temel sosyoloji geleneği (pozitivist ve yorumlayıcı) bağlamında değerlendirmek hedeflenmiştir. Yalnızca sosyolojinin değil din sosyolojisinin de klasikleri arasında olan Durkheim ve Weber'in kuramları günümüz sosyolojisinde de etkinliğini ve geçerliliğini devam ettirmektedir. Durkheim ve Weber birbirine zıt iki sosyoloji geleneğinden gelmektedirler. Bu bağlamda, Fransız pozitivist sosyoloji geleneğinden gelen Durkheim'ın aksine Weber, yeni-Kantçı gelenekten etkilenmiş ve yorumlayıcı sosyolojiyi savunmuştur. Ayrıca, gerek kuramsal gerek uygulamalı çalışmalarıyla sosyoloji bilimine metodolojik açıdan önemli katkılar yapmaları da onları bu çalışma açısından özel hale getirmektedir. Paradigma kavramı bu çalışmada, kuram ve yönteme öncel olan, ontolojik, epistemolojik, insan doğasına ilişkin ve metodolojik varsayımların bir bütününü ifade eder. Dolayısıyla bu çalışmada, Durkheim ve Weber'in görüşleri ontolojik, epistemolojik, insan doğasal ve metodolojik açıdan ele alınıp karşılaştırılmıştır. Araştırmada, Durkheim ve Weber'in görüşlerinin paradigmatik açıdan büyük ölçüde birbirinden farklılaştığı ve aralarında kayda değer bir yakınlaşmanın bulunmadığı tespit edilmiş olup; Durkheim'ın paradigmatik duruşunun, büyük ölçüde sosyal bilimlere nesne(l)ci yaklaşım, diğer bir adlandırmayla "pozitivist paradigma"ya, Weber'in pozisyonunun ise daha ziyade sosyal bilimlere özne(l)ci yaklaşım, diğer bir adlandırmayla "yorumlayıcı paradigma"ya yakın durduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak, bu çalışmanın, gerek paradigma kavramına ilişkin açıklama ve tartışmalar gerekse iki büyük sosyoloğun metodolojik yaklaşımlarının detaylı incelemesi, karşılaştırılması ve paradigmalar bağlamında değerlendirilmesi yoluyla genel ve özel sosyolojilere yöntem bilimsel açıdan katkı sunacağı ümit edilmektedir. Anahtar kelimeler: Max Weber, Emile Durkheim, Paradigma., This study analyses and compares sociological views of Max Weber and Emile Durkheim, who are regarded as among the principal founders of sociology, in a paradigmatic context. In the study, it is aimed that alongside to crystallize paradigmatic positions of Weber and Durkheim, to identify if there is any coincidene or convergence between these approaches and to evaluate them in the context of two main sociological traditions in social sciences (positivist and intepretative). The theories of Durkheim and Weber, which are among classics of not only sociology but also sociology of religion, maintains their effectiveness and validity in today's sociology. Durkheim and Weber come from opposed sociology traditions. In this regard, Weber, unlike Durkheim who comes from French positivistic tradition, is effected by Neo-Kantian tradition and advocated interpretative sociology. Moreover, their methodologically important contrubutions to sociology by carrying out both theoretical and practical studies make them exclusive for this research. In the present study, the concept of paradigm means the totality of ontological, epistemological, human natural and methodological assumptions which precede theory and method. Hence, in this study, the views of Durkheim and Weber are analysed and compared in terms of ontology, epistemology, human nature and methdology. In the research, it is detected that the views of Durkheim and Weber are largely diverged and there is no significant convergence between them. And also it is concluded that Durkheim's paradigmatic stance substantially converges "the objectivist apparoach to social sciences", also known as "positivist paradigm"; Weber's position, on the other hand, rather converges "the subjectivist approach to social science", also known as "interpretative paradigm". As a result, it is expected that this study will provide a methodological contribution to sociology and its branches by including explanations and discussions about the paradigm concept and making a detalied analysis and comparison of methodological approaches of two great sociologists and evaluating their positions in the context of two basic social science paradigms. Keywords: Max Weber, Emile Durkheim, Paradigm., Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Tarih boyunca en kadim dinlerden modern dini akımlara varıncaya kadar birçok dinde büyü inancı ve buna bağlı ayinsel uygulamalar görülmektedir. Bu anlayış ve uygulamaların temel unsurlarından birisi olan vefklerin incelenmesinin amaçlandığı bu çalışmada vefklerin hangi dinlerde, hangi yöntem ve amaçlarla kullanıldığı incelenecektir. Günümüzden yaklaşık olarak 4200 sene önce eski Çin toplumunun geleneğindeki bir efsaneyle ortaya çıktığı düşünülen vefkler ya da daha Türkçe bir ifadeyle büyüsel kareler, başlangıçta sayılarla oluşturulmasına karşın, sonraki dönemlerde numeroloji biliminin gelişmesi ve alfabelerdeki harflere sayısal değerler verilmeye başlanmasıyla birlikte harfler kullanılarak da yapılmaya başlamıştır. Eski zamanların halkları vefkleri felsefi ve mistik sistemler, gizemli bilgiler ve büyüsel uygulamalarla harmanlamış, sahip oldukları dinsel ve kültsel geleneklerde çok farklı felsefi ve mistik anlamlar yüklemiş ve büyüsel uygulamalarda çok geniş bir kullanım alanı tahsis etmişlerdir. Vefkler, dünya dinlerinde ve geleneklerinde kötülüklere, hastalıklara, zararlı ve yırtıcı hayvanlara, cinlere, kötü ruhlara, şeytanlara, düşmanlara ve benzerlerine karşı korunma amaçlı tılsımlar,muskalar, yüzükler ve mühürler halinde taşınmakta ve kullanılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Büyü, Vefk, Büyüsel Kare, Numeroloji, Gematria, Ebced, Astroloji., Throughout the history, magic has been used in all religions and religious movements. In this thesis, magic squares which are among the main elements of the ritual practices of magic are examined. In addition to this, a survey about how and why religious traditions use the magic squares is held. Inspite of being constituted with the numbersin the beginning, magic squares which are thought to come into being with a legend existing in the tradition of ancient Chinese people approximately 4200 years ago started to be constituted with the letters within the development of the numerology and givingnumerical values to the letters. People of ancient times blended the magic squares with the philosophical and mystic systems, occult knowledges and magical practices. They attributed various philosophical and mysticmeanings within the religious and cultic traditions they have and allocated a wide range of use in magical practices. Magic squares are being carried and used as talismans,amulets, rings and seals against the evil, diseases, beast of preys and harmful animals, jinns, malicious spirits, demons, enemies etc. İn world religions and traditions. Keywords: Magic, Wafq, Magic Square, Numerology, Gematria, Abjad, Astrology., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Dinler Tarihi Bilim Dalı, 2011., Kaynakça var.

Modern bir imkan olan sinema 1895 yılında Fransız Lumiere kardeşler tarafından icat edildikten çok kısa süre sonra yaygınlaştığı dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de büyük ilgiyle karşılaşmıştır. İlk dönem kabul edilen, 1948 öncesi Türk sinemasının durağanlığına rağmen özellikle 1950'lerden itibaren kazandığı ivmeyle 1960'larda zirve dönemine erişmiştir. Bu araştırma zirve dönemi olarak kabul edilen 1960-1975 yılları arasında çekilen yerli filmler özelinde, Türk sinemasında kullanılan modernleşme ve din temalarını din sosyolojisi perspektifinden araştırma inceleme ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Örneklem filmlerde yer verilen modern ve geleneksel hayat tarzlarının tabiî ki de dini hayat pratikleri, dini algı ve zihniyetin perdeye yansıtılan unsurlarının tespit edilmesi temeline dayanan çalışma bu unsurların din sosyolojisi açısından incelenmesi, anlaşılması, yorumlanması ve değerlendirilmesiyle sınırlıdır. Modernleşme sürecinde, modern hayat tarzının geniş halk kitlelerine tanıtılması, anlatılması gibi önemli bir işlev ifa eden sinema, ayrıca modernliğin karşısında bir engel olarak görülen geleneğin, dinin, dini pratiklerin ve din adamlarının da eleştirilmesi, gözden düşürülmesi, halkın üzerindeki etkinliğinin törpülenmesi gibi diğer pek çok amaç için de kestirme bir kanal olarak da işlev görmüştür. Bu çalışma 1960-1975 yılları arasında çekilmiş olan yerli filmlerde modernleşme ve din kavramları, bu kavramların toplumsal yansımalarını karşılaştırmalı bir biçimde ele alarak toplumsal hayatı, toplumsal değişmeyi anlamaya ve literatüre mütevazi bir katkı sunmaya çalışmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sinema, Türk Sineması, Modernleşme, Geleneksellik, Din, Din Sosyolojisi, After a very short period of time cinema, a modern facility, invented by French Lumiere brothers, cinema spread across the globe and has met with great interest in our country as well as the World did. Despite the stagnation of pre-1948 period that is accepted as first period of the cinema, the acceleration of it started in 1950 and reached its peak period in 1960s. This study aims to investigate, evaulate and review the themes of modernization and religion of the specific domestic films between the years 1960-1975 from the perspective of the sociology of religion in Turkish cinema. Samples are chosen from the films to reflect religious life practices of the traditional lifestyles, identification of religious perception and mindset of the screen to investigation, understand, interpret and evaluate the sociology of religion of these elements. In the process of modernization cinema executes the presentation and understanding of the masses of the modern lifestyle and another purpose of this study is to discredite the effect of tradition, religion, the criticism of religious practices and religious leaders that are seen as an obstacle to modernity. Briefly, this study helps to understand modernization and religious concepts, social life, social reflections by taking a comparative analysis of these concepts by analyzing the films between the years 1960-1975 and offer a modest contribution to the literature Keywords: Cinema, Turkish Cinema, Modernization, Traditionalism, Religion, Sociology of Religion, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Frithjof Schuon (1907-1998) dini çoğulculuk konusunda önde gelen düşünürler arasındadır. Aynı zamanda dinlere karşı olan hoşgörülü yaklaşımı ile dikkat çekmektedir. Schuon'a göre Tanrı kendisini tüm dinlerde gösterdiği için hepsi eşittir ve hiçbir dine dışlayıcı bir tavır takınılamaz. Dini öğretilerin özünün kavranabilmesi için doğru anlaşılması gereklidir. Bunun yanında Schuon, dini çoğulculuğa dair düşünceleriyle modern toplum düzenine de ışık tutarak önemli düşünürler arasında yer tutmaktadır. Bu çalışmanın amacı Frithjof Schuon'un dini çoğulculuk düşüncelerini nasıl inşa ettiğini incelemek bunlar doğrultusunda dinlerin aşkın birliği, perenniyal din, hakikat, metafizik bilgi, modernizm gibi kavramlarını açıklayarak, dini çoğulculuk düşünceleri açısından değerlendirmeye çalışmaktır. Anahtar Kelimeler: Frithjof Schuon, dini çoğulculuk, perenniyal din, modernizm., Frithjof Schuon (1907-1998) is among the leading thinkers about religious pluralism. He is also attracted attention by his tolerant approach towards religions. According to Schuon's, all religions are equal because God shows himself in all of them and no religion can be treated exclusionary. It is necessary for religious teachings to be grasped, the essence of them must be understood well. In addition Schuon has taken his place among the important thinkers by lightening the modern society system with his thoughts about religious pluralism. The purpose of this study is to examine how Frithjof Schuon built religious pluralism ideas and to explain and evaluate the concepts like transcendent unity of religions, religio perennis, truth, metaphysical knowledge, modernism in terms of these ideas. Keywords: Frithjof Schuon, religious pluralism, religio perennis, modernism., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Çalışmamız, Almanya’nın Nürnberg Şehri Din Hizmetleri Ataşeliğine bağlı DİTİB camilerinde verilen din eğitimi hizmetlerinden faydalanan öğrenci ve velilerin beklentilerini ayrıca kurumsal din eğitimi hizmetlerinin yeterliliğini anket formlarıyla tespit etmeyi amaçlamıştır. Bu doğrultuda DİTİB. camilerindeki kurslara devam eden öğrencilerin dinî ve ahlâkî gelişiminde cami kurslarının etkisi araştırılarak verilen eğitimin yeterliliği ve beklentiler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırmamız, 2010-2012 yılları arasında, 7-23 yaş aralığındaki 166 öğrenci ve 110 veli üzerinde gerçekleştirilmiştir. Anketten elde edilen toplam veriler SPSS 11.00 Bilgisayar İşletim Programı yardımıyla, İlişkili Örneklemler İçin t-testi (Paired Samples t-test) kullanılmıştır. Ayrıca her soru için hipotez oluşturulmuştur. Araştırmamız sonucunda, Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız için DİTİB camilerinin, dini ve milli kimliğin korunması ve geliştirilmesinde en önemli faktörlerin başında geldiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, DİTİB, Almanya’da Din Hizmetleri., The present study aims at finding out the expectations of the students and their parents who attend the religious education courses offered by the mosques that are associated with the Office of Religious Services in Nuremberg City as well as assessing the competence of the institutionalreligious support services. In this regard, the proficiency of the education andthe expectations have been put forward by exploring the role of the coursesoffered by the DİTİB mosques in the participating students’ religious andmoral developments. Our study was conducted between the years 2010-2012, and comprised 166 students aged 7-23 years, and 110 parents. The data collected through the survey has been applied to the Single Sample T-Test with the help of SPSS 11.00 computer software, and a hypothesis for each question has been formed. In conclusion, it is once again confirmed that the DİTİB mosques have a paramount importance in the preservation and development of the religious and national identity for our citizens living in Germany. Keywords: Religious Education, DİTİB, Religious Services in Germany, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Tarihi Anabilim Dalı, 2013., Kaynakça var.

Tanrı ve insan konuları bütün din ve düşünce sistemlerinde var olan ve insanların hayata bakış açılarına göre değişiklik arz eden iki temel konudur. Özellikle Tanrı konusu insanların hayatı üzerinde belirleyici ve yönlendirici bir rol oynamıştır. Sosyal ve kültürel hayatın şekillenmesinde ise insan ve insana bakış açısı 'İnsan nedir'? sorusuna verilen yanıta göre şekillenmiştir. Araştırmamızda düşünce tarihinde büyük öneme sahip olan bu iki konunun birbirleriye olan ilişkisini Mevlânâ'nın bakış açısına göre değerlendirmeye çalıştık. Mevlânâ'nın, Tanrı tasavvurunu ortaya koyarken akıldan çok keşf ve ilhama önem verdiği görülmüştür. O, Tanrı konusunu ele alırken aşk'ı yöntem olarak kullanmıştır. İnsana büyük bir önem veren ve her fırsatta onun yüce bir varlık olduğunu belirten Mevlânâ, bu konuda İslâmî geleneğe uymuştur. Gerektiğinde Kur'ân ve Sünnetten, gerektiğinde de felsefe ve devrinin diğer ilimlerinden yararlanan mütefekkir, mezkûr düşüncelerini insanın bütünlüğünü bozmadan, onu zedelemeden kendine özgü bakış açısıyla ortaya koymuştur. O, insanı akıl, nefs, ruh, kalp/gönül gibi unsurlarla ele almıştır. Tanrı-insan ilişkisine gelindiğinde ise Mevlânâ'nın Tanrı'nın her şeyi yaratan olduğu, âlem ve âlemdeki bütün varlıkların O'nun varlığıyla varlık kazandığı görüşünü benimsediği görülecektir. Yüce bir varlık olarak yaratılan insan, Tanrı'ya ne kadar yönelirse ve O'nu anlamaya çalışırsa O'na o kadar yakınlaşmış ve O'nun bilgisine sahip olmuş duruma gelecektir. Anahtar Kelimeler: Mevlânâ, Tanrı, Aşk, İnsan, Akıl, Nefs, Ruh, Kalp, God and the human are the two basic issues that exist in all religious and thought systems and change according to people’s point of view. Especially, the issue of God plays a decisive and router role on people’ lives. Social and cultural life are shaped with the answer given to the question “what is human?” and human and human’s point of view. In our research, we try to evaluate the relationship between these two subjects that have great importance in thought system according to Mawlana’s point of view.While Mawlana works on the vision of God, it is seen that he puts much importance to the discovery and inspiration rather than mind. When he addresses the issue of God, he uses Love as a method. Mawlana who gives great importance to human beings and glorifies them on every occasion, he adapts Islamic tradition for this issue. Mawlana prıoduces his reflective and aforesaid thoughts with his own point of view sometimes by benefiting from Quran and circumcision and sometimes philosophy and other sciences of his age without harming people. He emphasize on human in terms of mind, desire, soul and heart. In the relationship between God and human, Mawlana believes that God creates everything and the universe and all beings in the universe appear with the presence of God. Humans are created as supreme beings and the more they approach to the God and try to understand Him, the more they are close to Him and have His knowledge. Keywords: Mawlana, God, Love, Human, Reason, Nafs, Spirit, Heart, Tez ( Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2012., Kaynakça var.

Kendilerine başvuran bireylerin sağlık durumunun korunduğu, yükseltildiği ve tedavilerinin yapıldığı hastaneler hizmet üreten kurumlardır. Hastaneler hizmet üretmenin yanında varlıklarını da sürdürmek zorundadırlar. Tüm diğer alanlarda faaliyet gösteren işletmeler gibi hastaneler de ancak kendilerini geliştirmek suretiyle varlıklarını sürdürebilirler. Hastanelerin rekabet güçlerinin tespit edilebilmesi için hastanelerin finansal yapısının incelenmesi ve analiz edilmesi gerekir.Finansal analiz ayrıca, yöneticilerin karar alma, planlama ve denetim işlevlerini daha etkin bir Şekilde yürütebilmelerini sağlar. İşletme sahipleri ve ortaklar için, işletme kârlılığı, faaliyet sonuçları, yatırımın güvenirliliği, işletmenin gelecek dönemlere ait kazanma gücü hakkında açık ve sağlam bilgiler verir. Son olarak da finansal kurumlar da, kredi talep edenlerin mali durumları ile borç ödeme güçlerini saptayabilmek için bu analiz sonuçlarından geniş ölçüde faydalanırlar.Oran yöntemiyle analiz finansal analiz yöntemlerinden biridir. Oranları hesaplamak çoğu zaman tek başına yeterli değildir. Bu oranları, anlamlı olduğu kabul edilen genel ölçülerle, işletmenin geçmiş yıllar oranları ile ve aynı endüstri kolundaki benzer işletmelerin oranları ile karşılaştırmak ve yorum yapmak gerekir. Isparta‟da bulunan Sağlık Bakanlığı‟na bağlı devlet hastanelerinde yapılan bu çalışmada izlenen yöntem budur.Çalışmada üç hastaneye ait oranlar sektör ortalamaları ile karşılaştırıldığında genellikle aynı yönde sonuçlar ile karşılaşıldı. Anahtar Kelimeler: Performans, Mali Tablolar, Mali Analiz, Oran Analizi Yöntemi, Hastaneler, Hospitals are service providing institutions in which the health conditions of applying individuals are maintained, raised or treated. Hospitals have to sustain their existence besides providing services. Hospitals can only sustain their existences by improving themselves like other institutions operating on various fields. The sustainability and responding to increasing demand requires development and keeping the power of competitiveness.The financial structures of the hospitals have to be examined and analyzed in order to identify the power of competitiveness. Financial analysis also helps administrators be able to manage decision-making, planning and controlling functions more effectively.It gives owners and shareholders of the institution clear and true information about profitability of business enterprise, activity results, credibility of the investment and earning power of the institution in the future periods. Lastly, financial institutions benefit widely from these analysis results so as to decide the financial status and the power of paying debts of those who demand credits.Rate method analysis is one of the methods for financial analysis. Calculating rates are often insufficient on its own. These rates must be compared and commented with general measurements that are considered to be significant, the rates of the institution‟s previous years and the rates of similar institutions on the same branch of industry. This is the method followed in this study which was carried out at the state hospitals of Ministry of Health in Isparta.In the study, when the rates of three hospitals were compared with the sector averages, the same directed results were generally attained. Keywords: Performance, Financial Statements, Financial Analysis, Ratio Method Analysis, Hospitals., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Yönetimi Anabilim Dalı, 2013., Kaynakça var.

İnsanlık kadar eski olan ve toplumsal yaşamda çok önemli fonksiyonu olan din, insanları, grupları ve toplulukları bir arada tutabilme özelliğine sahip önemli yapılardan biridir. Geleneksel toplumlardan seküler toplumlara kadar varlığı hissedilen dinin, bilimsel faaliyetlerin gelişmesine bağlı olarak, problem alanı daraltılmış olsa da halen toplumsal yaşamda en güçlü kurumlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Suç ise toplumsal güveni ve bütünleşmeyi zedeleyen bir davranış biçimidir. Bu bağlamda, suç ve din ilişkisinin araştırılmasının önem arz ettiği görülmektedir. Bu konuda son yüzyılda yapılan araştırmaların esas sorunsalını, dinsel davranışlara sahip olmayla suç işleme arasında bir ilişkinin var olup olmadığının sorgulanması oluşturmuştur. Günümüzde din ilişkisinin incelenmesi halen güncel bir araştırma konusu olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu çalışmada Kayseri Kapalı Ceza infaz Kurumu hükümlüleri üzerinde uygulamalı bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Suç ve din arasındaki ilişkinin ölçülmesi için Kayseri Kapalı Ceza İnfaz kurumunda bulunan 11'i kadın 206'sı erkek olmak üzere toplam 217 hükümlüye anket uygulanmıştır. Anketler yoluyla elde edilen veriler SPSS 24.0 paket programından istifade edilerek analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda hükümlülerin dini algı ve tutumları, dini sosyal davranışları, dinin sosyal kontrol gücüne yönelik görüşleri ile algılanan dini yeterlilikleri arasında orta düzeyde pozitif yönlü ilişki olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Suç, Din, Dindarlık, Ceza İnfaz Kurumu., Being as old as humanity and having a very important function is social life, religion is one of the important structures that have the ability to hold people, groups, and communities together. Religion, existence of which is felt from traditional societies to secular ones, is still one of the most powerful institutions in social life, although the problem domain has been narrowed due to the development of scientific activities. Crime, on the other hand, is a behavior that harms social trust and integration. In this context, it is seen that investigating the relationship between crime and religion is important. The main problematic of the researches on this subject in the last century was the questioning whether there was a relationship between having religious behaviors and committing crimes. Today, the study of this relationship still exists as a current research topic. In this study, an applied research was carried out on the convicts of Kayseri Closed Penal Execution Institution. In order to measure the relationship between crime and religion, a questionnaire was conducted on 217 convicts, 11 of whom were females and 206 were males. The data obtained through questionnaires were analyzed using the SPSS 24.0 package program. As a result of the study, it has been determined that there is a moderate positive relationship between the convicts' religious perceptions and attitudes, religious social behaviors, views on social control power of religion, and perceived religious competencies. Keywords: Crime, Religion, Religiosity, Penal Execution Institution, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2020., Kaynakça var.

Türk milletinin tarih sahnesindeki buhranlı dönemlerinden birisi, hiç şüphesiz Osmanlı Devleti'nin son zamanlarıdır. Bu dönemde problemleri çözeceği inancıyla değişik fikirler ortaya atılmış, farklı politikalar izlenmiştir. Bu aşamada Türk toplumu üzerinde önemli tesirleri görülen Türkçü aydınların, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin fikri yapısının oluşmasında da önemli katkıları olmuştur. Bu nedenle Türkçülerin zihniyeti, fikirlerinde dinin yeri ve etkisi hep tartışıla gelmiştir. Bu çalışmada önemli Türkçü aydınlardan ve "Pantürkizm'in Babası" olarak da tanınan Yusuf Akçura'nın din ve toplum görüşleri sosyolojik bir bakış açısıyla ele alınmaya çalışılmıştır. Yusuf Akçura, Türk toplumunun içinde düştüğü durumdan kurtulabilmesi için Osmanlı aydınları tarafından ortaya konan Osmanlıcılık ve İslamcılık politikalarına alternatif olarak Türkçülük fikir akımını hararetli bir şekilde savunmuştur. Akçura'nın Türk toplumunun kurtuluş reçetesi olarak ortaya koyduğu Türkçülük anlayışı, dine alternatif veya dinden uzak bir anlama sahip değildir. Ona göre, İslam ve Türkçülük, gelişme ve modernleşme yolunda birbirini besleyen iki yaklaşımdır. Bu şekilde Türk toplumu en kuvvetli sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirecek ve muasırlaşma yolunda önemli adımlar atacaktır. Anahtar Kelimeler: Yusuf Akçura, Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, din (İslam), toplum, milliyetçilik, sosyal bütünleşme., One of the critic periods of the Turkish people on the stages of history, it is surely the last terms of the Ottoman Empire. During that term, many ideas have been put fonvard with the hope of solving problems, and different policies have been put into practice. On that phase, the Turkish intellects that had a big impact on the Turkish society made many important contributions also to construct the shape of the thoughts of the Turkish Republic. As a result, the effects and place of religion on the ideals and thoughts of the Turkists have always been discussed. in this study, it is aimed to take Yusuf Akçura, one of the important Turkish intellects and who is also known as "The Father of Panturkism", in sociological points of his ideals on religion and society. Yusuf Akçura supported the Turkism ideology ardently as an alternative to the Ottomanism and Islamısm policies which were put fonvard by the ottoman intellects to save the Turkish society firom the situation they were in. The Turkism ideology Akçura prescribed as the salvation for the Turkish society neither is an alternative to religion nor has got a meaning far from it. in his opinion, islam and Turkism are two approaches which foster each other with modernism and development. in this way, Turkish society can develop its most powerful social integration, and it will also take great steps in the way of modernization. Keywords: Yusuf Akçura, Ottomanism, Islamism, Turkism, religion (islam), society, nationalism, social integration., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2009., Kaynakça var.

Türkiye'de, Türk-İslam Felsefesine ilişkin çalışmalar, ağırlıklı olarak Cumhuriyet öncesi dönem üzerinde yoğunlaşmıştır. Oysa Cumhuriyet dönemi Türk felsefesi, hem dönemin sosyolojik özellikleri hem de bu özelliklere bağlı olarak şekillenen düşünce yapısı açısından çeşitli ve orijinal fikirlerin ortaya koyulduğu bir dönemdir. Bu çeşitliliğin temelinde, dönemsel olarak hem Türkiye'de hem de dünya genelinde yaşanan gelişmeler vardır. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği siyasal ve ekonomik değişiklikler ve kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle dünya genelinde yaşanan sosyolojik değişmeler, felsefeyi etkilemiş, Türk filozofları da bu değişimden etkilenmişlerdir.Cumhuriyet dönemi Türk filozoflarından olan Nihat Keklik de, dönemin özelliklerine uygun olarak bilimler karşısında felsefeyi yeniden tanımlama ve konumlandırma çalışmalarında bulunmuştur. Bu çalışmalar dünya genelinde yaşanan gelişmelerin, Türk-İslam sentezinde yorumlanmasıyla “Hikmet Binası” teorisini ortaya koymasına neden olmuştur. Bununla beraber yine içinde yaşadığı dönemin sosyo-ekonomik sorunlarına da çözümler üretme çabasında olmuş, bu çerçevede de bireyden millete, milletten de insanlığa yükselen bir ahlak teorisi ortaya koymuştur. Anahtar Kelimeler : Nihat Keklik, Felsefe, Türk-İslam Düşüncesi, Mantık, Hikmet Binası, Felsefede Metafor, In Turkey, the studies on Turkish-Islamic Philosophy predominantly focus on pre-Republic period. But Turkish philosophy during republic period was a period in which various and original ideas were put forward in terms of period's sociological features and the thinking structure shaped by those features. Periodical events that occurred in Turkey and throughout the world constitute the base of this variety.Sociological changes experienced throughout the world with the development of mass communication in addition to political and economical changes that were brought along with scientific and technological improvements influenced both the philosophy and Turkish philosophers.Nihat Keklik, one of the Turkish philosophers in the republic period, carried out studies to re-define and re-position philosophy in the face of sciences according to the period's features. These studies led him to put forward the theory of "Hikmet Binası (Wisdom Building)" based on interpretation of developments throughout the world in scope of Turkish-Islamic synthesis. Moreover, he tried to propose some solutions for socio-economic problems of the period in which he lived, and put forward a moral theory in scope of which the individual ascends to nation, and the nation ascends to humanity. Keywords : Nihat Keklik, Philosophy, Turkish-Islamic Thought, Logic, Wisdom Building, Metaphor, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Aile yaşam döngüsü evliliğe hazırlık süreci olan nişanlılık dönemiyle başlayan ve her iki eşin vefatıyla sona eren uzun soluklu bir süreçtir. Bu sürecin başlamasıyla yeni roller üstlenmeye başlayan eşler için her yeni döngü farklı rol ve davranış kalıplarını öğrenmeyi ve uyum sağlamayı gerektirir. Bu anlamda, evliliğin başlangıcıyla birlikte karı-koca rolüne bürünen eşler, çocuğun doğumuyla birlikte anne-baba rolünü, çocuğun okula başlamasıyla eğitimci rolünü, çocuğun ergenlik dönemine ulaşmasıyla psikolog rolünü ve torun sahibi olunca da nine-dede rolünü üstlenirler. Bir döngüde üstlendikleri herhangi bir rolü ölünceye kadar yerine getirirler. Eşlerin döngüler değiştikçe üstlendikleri rolleri ve bu rolleri yerine getirirken takındıkları tutumları etkileyen cinsiyet, din, yaş, meslek, gelir, çocuk sayısı gibi çok fazla faktör vardır. Bu faktörler içinde en önemlilerinden birisi ise bireylerin din algılarıdır. Müntesiplerine bütün yaşamlarını kuşatacak bir dünya görüşü sunan dinlerin en önemli faaliyet alanlarından birisi, şüphesiz ailedir. Bu anlamda, ailenin ve aile üyelerinin din algısı aileyi ve aile içi ilişkileri şekillendirecek bir yapıya sahiptir. Yapılan araştırmalardan elde edilen veriler ülkemizdeki dindarlık oranının oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca Ġslam dini, bin yılı aşkın bir süredir Müslüman olan Türk milletinin gelenek ve göreneklerini şekillendiren en önemli unsurdur. Bu nedenle, din ile az çok ilgili olan bir Türk ailesinde, bireylerin rollerini Ġslam‟ın etkisi altında kalarak icra etmeleri kaçınılmazdır. Bu bakış açısından hareketle araştırmamızda, aile içinde, özellikle eşlerin tutum ve davranışlarını etkileyen faktörler belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada ele alınan konunun irdelenmesine yönelik olarak nicel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak kişisel bilgi anketi ve aile yaşam döngüsünü oluşturan sekiz ölçekten oluşan bir anket formu hazırlanmış ve bu anket formu Batı Akdeniz Bölgesinde “basit tesadüfi örnekleme” yoluyla 736 kişiye uygulanmıştır. Veriler frekans dağılımı, aritmetik ortalama, faktör analizi, tek ve çift yönlü ANOVA gibi test tekniklerinden yararlanılarak yapılmıştır. Anahtar kelimeler: Din, Dindarlık, Aile, Aile Yaşam Döngüsü, Aile Yapısı., The family life cycle is a long-running process that begins with the engagement period, the process of preparation for marriage, and ends with the death of both spouses. For spouses starting to undertake new roles with the beginning of this process, each new cycle requires learning and adapting different roles and behavior patterns. In this sense, the spouses who overtake the role of husband and wife with the beginning of marriage assume the role of mother-father together with the birth of the child, the role of the educator as the child begins to read, the role of psychologist when the child reaches adolescence and the role of grandfather-grandmother when they have grandchild. They perform the role that they assume in any cycle until they die. There are many factors that affect the roles that spouses assume as the cycles change and the attitudes they adopt when performing these roles, such as gender, age, occupation, income, and number of children. One of the most important of these factors is the perception of religion of individuals. One of the most important scope of religion which presents a world view to its followers is undoubtly family life. In this sense, the perception of religion of families and family members have the capacity to shape the family and family relations. The data obtained from the surveys show that the religiousness rate in our country is very high. Moreover, Islam is the most important factor that shapes the traditions and customs of the Turkish nation, who are Muslims over a thousand years. In this sense, it is inevitable for a Turkish family, which is more or less related to religion, to exercise their roles under the influence of Islam. From this point of view, we tried to determine the factors affecting the attitudes and behaviors of the spouses in a family. Quantitative research methods have been used to investigate the subject discussed in the research. As a data collection tool, a questionnaire consisting of a personal information questionnaire and an eight questionnaire formulating the family life cycle was used. The questionnaire was applied to 736 individuals through "simple random sampling" in the Western Mediterranean Region. Data were generated by using test techniques such as frequency distribution, arithmetic mean, factor analysis, one and two way ANOVA. Keywords: Religion, Religiosity, Family, Family Life Cycle, Family Structure., Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

İnsanlar, tarihin bütün devirlerinde mutlaka bir şeylere inanma ihtiyacı hissetmişlerdir. Bu nedenle insanlık tarihi boyunca din de insanla beraber var ola gelmiştir. Din ile birlikteliğini sürdüren insanlar, kendi milli kültürlerinden getirdikleri bazı inanış, âdet ve davranış biçimlerini dine yansıtmışlardır. Bu şekilde meydana gelen halk inançları zamanla toplumsallaşmış, tüm toplumun ortak değerleri ve pratikleri haline dönüşmüştür. Bu sebeple halk inançları, toplumu tanımaya ve anlamaya hizmet ettiği için önemlidir. Bir toplumu inançları olmaksızın değerlendirmek mutlaka bir eksikliğe sebep olacağı için, toplum bir bütün olarak ve her yönüyle araştırılmalıdır. Halk inançları konusunda bu güne kadar sayısız araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda ortak noktalara değinilmesinin yanı sıra yeni bilgilere de temas edilmiştir. Burdur ve civarındaki halk inançları da birçok araştırmaya konu olmuştur. Yapılan bu çalışmada halk inançları, Din Fenomenolojisi açısından incelenmiştir. Her hangi bir inanç öğesi, dinsel bir değerlendirme yapılmadan ele alınmıştır. İnancın sebepleri araştırılmış, elde edilen bilgiler olduğu gibi ortaya konulmuştur. Çalışma bir giriş, dört bölüm, bir sonuç ve konuyla alâkalı eklerden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın amacı, konusu ve kapsamı, çalışmada kullanılan yöntem ve teknikler hakkında bilgiler verilmiştir. Birinci bölümde Burdur İli'nin coğrafi konumu, tarihçesi ve kültürel yapısı hakkında kısa bilgiler yer almaktadır. İkinci bölümde ise halk inançları deyimi hakkında tanımlar ve değerlendirmeler ile halk inançlarının ortaya çıkış sebepleri ve özellikleri konusunda bilgiler sunulmuştur. Üçüncü bölümde Burdur ve civarında, hayatın her safhasında karşılaşılan halk inançları ve uygulanan pratikler hakkında bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölümde ise halk inançlarının Din Fenomenolojisi açısından bir değerlendirmesi yapılmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde de elde edilen bilgilerin bir değerlendirmesi yapılmış ve rapor haline getirilerek sunulmuştur. Çalışmaya konu olan diğer bilgiler de ekler bölümünde sunularak, çalışma tamamlanmıştır., At all periods of history, human beings always felt the need to believe in something. For this reason, throughout human history the religion had its existence alongside humanity. People who continued association with religion, brought their own beliefs from national cultures, reflected customs and behaviors on religion. In this way,folk beliefs that occur over time, socialized and has become the common values and practices of the entire society. For this reason, popular beliefs are important that it serves to recognize and understand for society. Since evaluating a society without their beliefs will cause a deficiency, the society must be taken into consideration by all aspects and as a whole.There has been numerous researches on folk beliefs until this day. As well as common points are studied in these researches, also new information has been presented. Burdur and its vicinity has been the subject of numerous studies in folk beliefs. We tried to examine the beliefs of the people in terms of Phenomenology of Religion in this study. We have tried to discuss every detail of a belief without a certain religious point of view. We tried to investigate the causes of faith and reveal as it is.This study consists of an introduction, four chapters, a conclusion and relevant additions. The introduction provides information about purpose of the study, the subject and scopes, methods and techniques used in this study.The first section provides information about the history of geographical location and the province of Burdur.The second section identifies and reviews the folk beliefs and presents information on the reasons and features of the same folk beliefs In the third chapter, information provided about the popular beliefs and practices encountered, in and around Burdur, at every stage of life.In the fourth chapter an evaluation is made by the means of Phenomenology of Religion of the public beliefs stated in the study.In the end, an assessment of the information obtained is presented as a report.Other information which is the subject of study presented in the appendix, And the study is completed. Keywords: Public beliefs, Burdur, Holy, Visit, Tez ( Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2012., Kaynakça var.

Bu tez, özellikle Rusya Müslümanları olarak adlandırılan Rusya'daki Türklerin toplumsal yapılarını, bu yapıları oluşturan faktörleri ve bunların din ile olan ilişkisini konu edinmektedir. Rusya Türklerinin hızlı toplumsal değişmelerle dağılma sürecini yaşadığı bir dönemde onlara tek bir millet olma şuurunu kazandırmaya çalışan İsmail Gaspıralı, Türk milliyetçiliğinin öncüsü olarak görülebilir. İsmail Gaspıralı düşünceleri ve uygulamalarıyla topluma yön veren bir aksiyon adamıdır. O, statik toplum yerine dinamik unsurların öne çıktığı bir toplumu ideal olarak görmektedir. Modern medeniyetin silahları olan pozitif bilim ve aklı ön plana çıkarmakla beraber kültürel unsurları ve yeniliğe açık bir din anlayışını da toplum modeline yerleştirmektedir. Gaspıralı'nın temel düşüncesi modern hayat anlayışının hakim olduğu bir toplum meydana getirmektir. Gaspıralı, ileri medeniyet olarak Avrupa'yı görmekle birlikte daha üst düzey bir medeniyet ve yaşam şekline ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu düşüncesine gerçekleştirebilmek için Batı'nın teknik üstünlükleri ile İslam dinin insana verdiği değerleri birleştirmeye çalışmıştır. Gaspıralı, dine dayalı eğitimin yanı sıra laik eğitim, kadınların toplumsal hayata katılımı, toplumsal yardımlaşma, sağlam temellere dayanan bir ekonomi vs. gibi uygulamaların toplum hayatına uyarlanarak toplumsal ilerlemenin gerçekleşebileceğini ön görmektedir. Anahtar Kelimeler: İsmail Gaspıralı, Rusya Türkleri, Milliyetçilik, Toplumsal Birlik, Sosyal Değişme, Eğitim, Din, İslam., This thesis deals with the social organism of Turks in Russia, especially the ones named Russian Muslims, and the factors constituting this organism and their relations with them. İsmail Gaspıralı, who tried to band Russia Turks together at the time when Russia Turks undenvent a process of breaking up with the fast social changes, can be accepted as a pioneer of the Turkish nationalism. With his thoughts and implementations, İsmail Gaspıralı is an actionist shaping the society. He sees the society in which dynamic elements instead of static ones become prominent as ideal. Gaspıralı gives importance to positive science and intelligence, the weapons of modern civilization, and moreover, he places cultural elements and a religion concept öpen to innovation in his society model. Gaspıralı's basic idea is to constitute a society in which an understanding of modern life dominates. Gaspıralı perceive Europe as advanced civilization, however he aims to reach a more advanced civilization and life style. To actualize his thought, he tried to ünite technical süperi orities of West with the value Islam Religion gives to a human being. Gaspıralı believes that social improvement can be succeeded by education based on both religion and laicism, women's participation to social life, social solidarity and a sound economy. Keywords: İsmail Gaspıralı, Turkism, Religion, Islam, Society, Social Union, Nationalism, Social Changing, Education., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2009., Kaynakça var.

Ruhsal rahatsızlıklar ve davranış bozuklukları kategorilerine dahil edilen ve incelenen obsesif-kompulsif davranış bozuklukları, kişinin yaşamını olumsuz etkilemekte, kişi için yaşamı zorlaştırıcı bir yapı içermektedirler. Takıntı yada saplantı diye de tarif edebileceğimiz bu davranış bozuklukları kişilerin hayatında birçok alanda ortaya çıkabilmektedirler ve onların hasta olarak kabul edilmelerine neden olmaktadır. Rahatsızlık verici bu obsesif-kompulsif davranış bozukluklarının ortaya çıktığı alanlardan birisi de ibadetler ve dinî içerikli davranışlardır. Bu alanda ortaya çıkan obsesyon ve kompulsiyonlar, çoğunlukla dindar ve ibadetlerine bağlı kişilerde zuhur etmekte, kişinin ibadetlerinden alacağı hazzı yok etmekte, kişiyi suçluluk hissine, yada takatini zorlayacak derecede ibadet ve dini ritüel tekrarlarına sevk etmekte, bazen de kişinin ümitsizliğe kapılması neticesinde tüm ibadetlerini terk etmesine neden olmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde tüm diğer obsesif-kompulsif davranış bozuklukları kategorilerinde de olduğu gibi dinî içerikli obsesyon ve kompulsiyonlar da kişiye hayatı çekilmez hale getirmekte ve kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmektedirler. Anahtar Kelimeler: Din, Obsesyon, Kompulsiyon, Obsessive-compulsive behavior disorders included and analyzed in the categories of mental disorders and behavioral disorders have negative impact on the lives of people and contain a structure that complicates life for the person. These behavior disorders that we can describe as obsession or fixation may occur in many areas of people's life and lead to their admission as a patient. Among the fields in which these disturbing obsessive-compulsive disorders arise are worships and religious behaviors as well. Obsessions and compulsions arising in this area appear mostly in the behaviors of people who are religious and keen on worship, counteract the pleasure they take from their worships, lead them to feel guilty or to debilitating worships and repetitions of religious ritual and sometimes to leave all the worships as a result of despair. If untreated, as in all other categories of obsessive-compulsive behavior disorders, obsessions and compulsions with religious content can also make the life of the person unbearable and jeopardize the quality of life significantly. Keywords: Obsession, Compulsion, Religion, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2012., Kaynakça var.

İhtilaf ve çatışma tarih içerisinde ve özellikle günümüzde Müslümanların en büyük problemidir. Aynı dine mensup olan insanlar zaman içerisinde birtakım sebepler ile farklılaşmakta ve ayrılıkçı hareket içerisine girerek mezhep, cemaat ve tarikat şeklinde gruplaşmaktadırlar. Haddizatında mezhepler, cemaatler ve tarikatler dinin farklı bölge ve farklı insan gruplarında kolay yaşanmasını sağlayan dinin kolaylık yönleridirler. Fakat bunun tehlike ve problem oluşturan tarafı ise bu farklılıkların zenginlik olarak algılamayıp, birbirlerinin meziyetleri ile iftihar edememek ve ötekileştirici bir tutum içerisine girerek hak yalnız benim mesleğimdir, diğerleri batıldır anlayışıdır. Bediüzzaman Said Nursi dini grupların ihtilafına müspet ihtilaf ve menfi ihtilaf çerçevesinde yaklaşır. Eğer bir grup kendi mesleğinin muhabbeti ile hareket ediyor ve başka mesleklerin tenkisi ile uğraşmıyorsa müspet ihtilaf söz konusudur. Tersi durumda ise menfi ihtilaflar ortaya çıkmaktadır. Nursi, ihtilafı toptan reddetmeyerek, "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisini müspet ihtilaf olarak yorumlamakta ve bunu bir zenginlik olarak görmektedir. Her bir grup yapmış olduğu faaliyeti ile hakikatin bir veçhesine hizmet etmekte ve hakikat ortaya çıkmaktadır. Nursi, müspet ihtilafı adeta iş bölümü gibi tarif etmekte, her bir dini grubu fabrikanın bir çarkı olarak görmektedir. Farklı çarklar hep birlikte çalışıyor ve fabrikadan tek bir ürünün çıkmasını netice veriyor. Dini gruplarda her birisi kendi ilgilendiği vazifeyi yaparsa ortaya çıkan ürün herkesin olacaktır. Nursi, bu yaklaşımıyla bir ihtilaf ahlakını ortaya koymakta ve müspet ihtilafın hikmeti anlaşılmadığı takdirde neticede menfi ihtilafın ortaya çıkacağına dikkat çekmektedir. Anahtar Kelimeler: Dini Gruplar, Çatışma, İhtilaf, İhtilaf Ahlakı, Cemaat, Mezhep, Said Nursi, Baskılama, Dışlama, Disagreement and conflict have been the most formidable puzzlements throughout the history and in the current epoch. Individuals who belong to the same religion in the course of the time, because of some reasons, become divided and they get apart as cults, communities, groups by behaving divisively. Cults, sects, communities and religious groups are in nature means to help people live their religion in accord with their life style and requirement of the region they live in. The problematic point is that these different aspects of these groups are not perceived as richness, that people are not able to be glad with each other's virtue, and that people hold discriminative attitudes as such that they regard themselves as the sole owner of the truth and others as deceivers. Bediuzzaman Said Nursi divided the disagreement between religious groups into two as positive and negative disagreement. If a religious group acts in such a way that it enjoys its way of religious style and does not intervene with other groups' way of religious style and does not disturb them, this type of attitude is seen as positive disagreement accroding to Nursi. Otherwise, negative disagreements arise. Nursi does not eliminate all disagreements via considering the words of Prophet Muhammed "disagreement among my umma is bounty". According to Said Nursi, every relious group services one aspect of the truth via their activities. Nursi describes disagreement among religious groups as division of labor, and sees every group as a wheel of the whole factory. Every wheel works accordingly and as a whole, they end up in producing a common good. If every religious group deals with its own task, the resulting product would be beneficial to the whole. Nursi, with this approach, states the ethics of disagreement, and draws attention to consequences of negative disagreement which results from misunderstanding of the use of disagreement. Keywords: Religious Groups, Conflict, Disagreement, Ethics of disagreement, Community, Sect, Said Nursi, Oppression, Discrimination, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.