Çankırı İç Anadolu'nun kuzey kesiminde, Kızılırmak ve Batı Karadeniz havzaları arasını kapsayan bir alanda, Karatekin Tepesi'nin güneye bakan eteklerine kurulmuştur. Tarihi eser çeşitliliği bakımından zengin fakat küçük bir Taşra kent merkezi konumundaki Çankırı'da inşa edilen binaların çoğunluğu Geç Osmanlı dönemine aittir ve sahip olduğu mimari varlıklardan büyük kısmının Sanat Tarihi bakımından yeterince incelenmediği görülmektedir. Bu bağlamda da boşluğu gidermek amacıyla, `Çankırı (Merkez İlçe ve Köyleri) Türk Dönemi Mimari Eserleri` başlıklı araştırmaya yönelerek, öncelikler ilgili yayınlar ve arşiv belgelerindeki bilgilerin derlenmesinden sonra şehir merkezi ve köylerdeki mevcut binaları bizzat inceleyip, rölöve çizimleri ve fotoğraflarla belgeleyerek tespit ettik. Daha sonra sistematik katalog düzeni içinde her birinin ayrıntılı tanıtımını ve ayrı bir bölümde de karşılaştırma ve değerlendirmelerini yaparak Türk Sanatı Tarihi gelişim çizgisindeki yerlerini belirlemeye çalıştık. Ardından belirlenen eserlerin şehir gelişimine katkılarını değerlendirdik. Günümüze ulaşan cami, medrese, darülhadis, türbe, han, depo, hükümet konağı, kütüphane, lise binası, saat kulesi, hamam, çamaşırhane ve çeşme olmak üzere 13 ayrı yapı türünden 56 eser, Çankırı'nın mimari varlıkları açısından zenginliğini ortaya koymaktadır. Bu eserlerin tamamı çalışmamız kapsamına alınmıştır. Kronolojik bakımdan mevcut eserler, 12.yy sonlarından 20.yy.'a kadar geniş bir zaman dilimine yayılmıştır. Bunlardan çoğu müstakil inşa edilmekle birlikte dokuz eser, Cemalettin Ferruh, Kasım Bey, Buğday Pazarı, Hacı Şeyhoğlu ve Ahmet Mecbur Efendi külliyeleri dahilinde yer almaktadır. Çankırı'daki camiler, kagir kubbe ve ahşap çatı olmak üzere örtü sistemi bakımından ikiye ayrılmaktadır. Kubbe ile örtülü binalardan Sultan Süleyman Camisi dört destekli merkezi plan şemasını yansıtmakta ve daha sonra Üsküdar Mihrimah Camisi'nde uygulanan, merkezi kubbenin doğu, batı ve güneyden üç yarım kubbe ile güney doğu ve güneybatı köşelerden birer küçük kubbeyle örtüldüğü şemanın ilk örneğini teşkil etmektedir. Diğer kubbeli eser Hacışeyhoğlu Camisi ise her dönemde karşımıza çıkan kare planlı kübik kuruluşlu tek kubbeli şemanın bir örneğidir. Ahşap tavanlı eserlerden Alacamescit, Buğdaypazarı,Yeni Cami ve Karadayı Köyü Camileri tavan göbekleri, Ünür Köyü ve İçyenice Köyü camileri genel tavan düzenlemeleri İnaç Köyü Camisi ise alçı minber ve mihrabı ile dikkat çekicidir. Cemalettin Ferruh Darülhadisi ve Türbesi, aynı bina içinde fevkani kuruluşta olması, kapalı avlulu şeması içinde eyvan ve avlunun etrafında hücrelere yer verilmeyerek bitişik olarak inşa edildiği ve bugün mevcut olmayan daüşşifanın hücrelerinden yararlanması ile münferit bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Çivitçioğlu, Buğdaypazarı ve İmaret medreseleri ise hımış tekniğinde inşa edilmeleri ve Çivitçioğlu hariç dışa açık kuruluşları ile farklılıklarını gösterir. Türbelerden Karatekin Türbesi kare planlı müstakil bir binaya sahiptir, ve bugüne kadar birçok yayında yeni yapılmış bir bina olarak geçmekteyken arşiv fotoğraflarında gözümüze çarpan batı cephesindeki tuğla süslemeleri ile özgün bir Anadolu Selçuklu eseri olduğu ortaya konulmuştur. Cemalettin Ferruh Türbesi ise Darülhadis bünyesinde yer almaktadır. Fevkani kuruluşta olması ve cenazelik katının birbirine dik iki birimden meydana gelmesi ile Anadolu Selçuklu türbeleri içinde tek örnektir. Ticaret binalarından Karadayı ve Gofuroğlu hanları, plan şemaları, tek avlulu ve üç katlı yapıları ve mekân düzenlemeleri ile 15. yy'dan beri yapılan şehir-içi han tipolojilerinin 20. yy'a kadar, Taşrada bile tercih edilen şema olduğunun göstergesidir. Hamamlar haçvari, dört eyvanlı köşe halvetli ve ortası kubbeli enine sıcaklıklı çifte halvetli olmak üzere iki tipte yapılmıştır. İlki, Karataş Çifte Hamamı'nın hem kadınlar hem erkekler bölümünde, Çarşı Hamamı'nın ise yalnızca erkekler bölümünde uygulanmıştır. Diğeri ise Çarşı Hamamı'nın kadınlar bölümünde görülür. Hükümet Konağı ve Taş Mektep, 19.yy. ikinci yarısından sonra ortaya çıkan yenilikçi anlayışla bir koridor etrafına dizili mekanlardan meydana gelen simetrik plan şeması ve simetrik cephe düzenleri ile dönemin tek düze standart uygulamasının iki örneğidir. Saat Kulesi de özgün haliyle birçok şehirde 20.yy. başında inşa edilenlerle benzer özellikler göstermekle birlikte maalesef yıllar içinde özgünlüğünü yitirmiştir. Çankırı'daki mimari eserlerin inşasında ana malzeme genellikle taştır. Taş - tuğla almaşıklığına tek örnek Yeni Camidir. Tuğla, bu yapı haricinde çoğunlukla kubbeli eserlerde geçiş ve kubbelerde kullanılmıştır. Bazı camiler, hanlar, medreseler, hükümet konağı ve saat kulesinde ahşap iskelet arası kerpiç, tuğla veya moloz taş dolgulu hımış tekniği kullanılmıştır. Örtü bakımından düz ahşap tavan ve kırma çatı yanı sıra, kubbe ve beşik tonoz da görülür. Süsleme en yoğun olarak camilerin ahşap tavan ve minberleri ve alçı mihraplarında görülmekteyse de, kalem işi nakışlarla duvar yüzeylerine de yayılmıştır. Özellikle Sultan Süleyman Camisi hem dışta hem içte en yoğun bezeme programına sahip eserdir. Ayrıca Çivitçioğlu Medresesi alçı ocak nişlerinde ve Karadayı Hanı kapı ve dolap kapaklarında bezemelere rastlanır. Mevcut eserler ile arşivlerden ulaştığımız mahalle adları ve mevcut çıkmaz sokaklar şehrin gelişimi hakkında kısmen de olsa bilgi vermektedir. Kaleden başlayıp zaman içerisinde tepenin eteklerine doğru, ama öncelikle doğu batı doğrultusunda yatay bir gelişim gösterdiği izlenmiştir. Çankırı'daki Türk Dönemi Mimari Eserleri'ne yönelik bu araştırmamızla, konumuz kapsamındaki binalardan bir kısmının deprem gibi doğal afetlerle bir kısmının da insan eliyle ortadan kalktığı, günümüze gelebilmiş eserlerin de aynı sebepler ve bilhassa beşerden kaynaklı bilinçsiz onarımlar ve ihmaller nedeniyle özgünlüklerini yitirdikleri ortaya çıkmaktadır. Bu eserler hakkında günümüzdeki durumlarının belgelenmesi ve arşiv bilgilerinin derlenerek topluca katalog halinde tanıtılması ve sanat tarihi değerlerinin belirlenmesi şeklinde kısaca tanımlayabileceğimiz çalışmamız, bilimsel yaklaşımla sürdürdüğümüz araştırma ve inceleme metni oluşturmak amacıyla ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra, Çankırı'daki Türk Mimarisi'nin olabildiğince korunup, doğru şekilde onarılarak gelecek nesillere aktarılarak sonsuza kadar yaşatılmasına katkı sağlaması ümit edilmektedir. Çankırı was built on the skirts of Karatekin Hill, an area in the northern part of Central Anatolia, between Kızılırmak and West Black Sea basins. The majority of the buildings built in Çankırı, which is a small provincial city center rich in historical works, belong to the Late Ottoman period and it is seen that most of these architectural assets are not studied enough in terms of Art History. To close this gap started this research titled `Architectural Monuments of the Turkish Period in the Çankırı Province (Central Towns and Villages)`, after compiling the information in the relevant publications and archive documents primarily we identified the existing buildings in the city center and villages personally, and documented them with drawings and photographs. Then we tried to determine their place among the development history of Turkish Art by making a detailed explanation of each one in a systematic catalogue format, and comparing and evaluating them in a separate section. After this we evaluated the contribution of these monuments to the development of the city. 55 monuments, which are still standing, from 13 different building types, including mosque, madrasa, darulhadis, tomb, han, warehouse, government mansion, library, high school building, clock tower, bath, laundry and fountain, show richness in terms of architectural assets of Çankırı. All of these monuments are included in this study. The existing monuments chronologicaly spans to an era from the end of 12th century to the 20th century. While most of these are built independently, eight monuments are located within the complexes of Cemalettin Ferruh, Kasım Bey, Buğday Pazarı, Hacı Şeyhoğlu and Ahmet Mecbur Efendi. The buildings in Çankırı are divided into two in terms of their covering system consisting of the wooden dome and the wooden roof. The Sultan Süleyman Mosque from the dome-covered buildings reflects the four-centered central plan scheme and presents the first example of the central dome with three exedras in the east, west and south and one small dome in the south-east and southwest corner, a scheme that was later used in the Istanbul Mihrimah Mosque. The other domed piece Hacışeyhoğlu Mosque is an example of a single-domed cubical form with a square plan, which is seen at every period. Among the mosques with wooden roofs Alacamescit, Buğdaypazari, Yeni Mosque and Karadayı Village mosques are remarkable with their roof ceilings, Ünür Village and Içyenice Village mosques with their general ceiling decorations, and İnaç village Mosque with its plaster mihrab and minbar. Cemalettin Ferruh Darulhadisi and Tomb are confronted as a separate example by the fact that they are built in the same building but two storied, and are built adjacently in its closed courtyard scheme without the cells around the eywan and the courtyard, and using the cells of the Darüşşifa which is long gone. Çivitçioğlu, Buğdaypazari and İmaret Madrasahs show their differences with their open-air organizations except Çivitçioğlu and their construction with the technique of beam filling. Among the tombs the Karatekin Tomb has an independent building with a square plan. And despite being considered as a newly built building in many publications to date, it is revealed from the archive photographs that it's a unique Anatolian Seljuk monument with the brick ornaments on the west side of the building. Cemalettin Ferruh Tomb is located in Darülhadis. Being a two storied building, and crypt forming from two perpendicular units, it is unique among the Anatolian Seljuk tombs. The commercial buildings, Karadayı and Gofuroğlu Khans with their plan schemes, single-courtyard and three-storey constructions and space arrangements, indicate the urban-type inns built since the 15th century until the 20th century, even in the country. The baths were made in two types, the crucifix type with the four eywans and cubicles in the corners, and the middle dome with a transverse caldarium and double cubicles. The first one has been applied both in the women's and men's section in the Karataş Hamam, and only in the men's section in the Çarşı Hamam. The latter one is seen in the women's section of the Çarşı Hamam. Government House and Taş Mektep (Stone School), with their symmetrical plan scheme consisting from spaces arranged through a corridor in a symmetrical order and the symmetrical façade, are two examples of a an innovative concept emerging after the second half of 19th century. Also, although the clock tower shows similar features to those built at the beginning of the 20th century in other cities, unfortunately it has lost its originality over the years. The main material in the construction of Çankırı's architectural monuments is usually stone. Yeni Mosque is the only example applied as a stone-brick alternative. Except this building, bricks are mostly used in transitions and domes in domed monuments. In Mosques, inns, madrasahs, government mansions and the clock tower, timber-framed mud brick, brick or rubble filled beam fillings technique were used. In terms of coverings, there are flat wooden ceiling and a hipped roof, as well as a dome and a barrel vault. Although the ornamentation is most intensely seen on the wooden ceilings and minbars, and stucco mihrabs, it has spread to the wall surfaces with the hand drawings. Especially the Sultan Süleyman Mosque has the most intense ornamentation program both inside and outside. In addition, ornamentation is found on plaster hearth niches of Çivitçioğlu Madrasah and in door and cupboard doorwings of Karadayı Han. Existing monuments and neighborhood names we have gathered from the archival documents, and existing dead-end streets give us some information, though very little, about the development of the city. It has been observed that it started from the citadel and gradually developed towards the skirts of the hill, but primarily in the east-west direction. With this research on Turkish Period Architectural Monuments in Çankırı, It has been revealed that some of the buildings within the scope of our research have disappeared due to natural disasters such as earthquakes and partly by human hands, and the monuments that have survived to the present day have lost their originality due to the same reasons and especially due to insensible repairs and negligence. Our study, which we can describe in an abstract manner as presenting in a catalogue by documenting the current situation of these monuments and compiling the archival information on them, and to determine their art historical value, has emerged from aiming to prepare a research and examination text with a scientific approach. Besides this, with this study we hope that the Turkish Architecture in Çankırı will be preserved as much as possible, and carry it to the future by transferring to the next generations with accurate restorations. 992