55 results on '"Alman dili"'
Search Results
2. Alman ulusal kimliğinin dil merkezli inşası.
- Author
-
TÜKEL KANRA, Yeşim
- Abstract
Copyright of RumeliDE Journal of Language & Literature Research / RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi is the property of RumeliDE Uluslararasi Hakemli Dil & Edebiyat Arastirmalari Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
3. Analysis of the Concept of “Hand” in Idioms in Turkish and German with Conceptual Metaphor Analysis Method and Its Pedagogical Implications.
- Author
-
DEMİR, Kemal
- Subjects
- *
IDIOMS , *METAPHOR , *PARTS of speech , *COGNITIVE science , *ACTING education , *LANGUAGE & languages , *LANGUAGE acquisition - Abstract
Cognitive linguistics is one of the lower arms of cognitive science. In this context, cognitive science collects elements of many different fields and hosts a new field like cognitive linguistics. The cognitive development processes that he tackled within his development came to the fore together. In the last quarter of the 20th century, that is, in the 1980s, cognitive linguistics gained a new format with computer linguistics. In this format, he has now revealed that this field's process should work not only with mental functions but also with the body that makes sense of the language and the mind. Researchers tried to explain language acquisition and language processes based only on mental functions have led to this issue in previous studies. This study analyzes idioms in differences and similarities of two different cultures based on contemporary metaphor theory and tries to explain them with examples. In this context, metaphor is not part of speech, but a metaphor is the meaning of a concept's overall meaning. It includes knowledge of the behavior and thoughts of the concept both cognitively and emotionally, and the meaning is different for each individual. Based on this definition of Lakoff and Johnson (1998), this study will explore the German and Turkish idioms about hand and try to reveal the awareness of two different cultures on the same subject. By using metaphor analysis in German and Turkish texts, differences in cultural contexts can be observed. Simultaneously, a method on how to teach idioms in teaching German as a foreign language will be introduced. This method is drama in education. An example will be given about it. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2021
4. Türk ve Alman Üniversitelerinde Yabancı Dil Olarak Almanca Öğretmenliği Programlarının Karşılaştırılması.
- Author
-
ÜSTÜN, Bilal and DEREGÖZÜ, Aysel
- Abstract
Copyright of Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences / Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi is the property of Afyon Kocatepe University (AKU) Sosyal Bilimler Enstitusu and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
5. TÜRK DİLİNİN DÜNYA DİLLERİYLE İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA ALMANCAYA GEÇEN TÜRKÇE SÖZCÜKLER.
- Author
-
SOYLU, Ümit
- Abstract
Copyright of Journal of International Social Research is the property of Journal of International Social Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
6. Türkçe ve Almancadaki "Ağız " İle İlgili Deyimlerin Çağdaş Metafor Analiz Yöntemi İle Çözümlenmesi.
- Author
-
DEMİR, Kemal
- Subjects
- *
GERMAN language , *CROSS-cultural differences , *IDIOMS , *METAPHOR , *MOUTH - Abstract
The aim of this study is to examine the differences and similarities of two different cultures on the basis of contemporary metaphor theory and try to explain them with examples. In this context, metaphor is not a part of the art of saying or speaking, life is the meaning of the whole world of meaning, behavior and thoughts of both cognitive and emotional and bodily kneaded expresses the meaning of the individual in the semantic integrity. Based on this definition of Lakoff and Johnson (1998), this study will explore the German and Turkish idioms and try to reveal the awareness of two different cultures on the same subject. As can be seen, the method to be used will be tried to be revealed by using metaphor analysis in terms of mouth, in both German and Turkish, in terms of meaning, which can be close to each other, same and very different, and to have differences in cultural context. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2019
7. TÜRKİYE’DE 2012-2019 YILLARI ARASINDA ALMAN DİLİNE YÖNELİK YAPILMIŞ LİSANSÜSTÜ ÇALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
- Author
-
Yıldırım Tuğlu and Nurullah Göker
- Subjects
YÖK ,Lisansüstü Dersler ,Alman Dili,YÖK,Lisansüstü Dersler ,Alman Dili ,Eğitim, Bilimsel Disiplinler ,General Medicine ,Education, Scientific Disciplines - Abstract
Bu çalışmanın amacı Türkiye’deki üniversitelerin Alman Dili Eğitimi, Alman Dili Edebiyatı ve Mütercim Tercümanlık lisansüstü bölümlerinde 2012-2019 yılları arası yapılmış yüksek lisans ve doktora tezlerini alan ve çalışma yöntemleri bakımından incelemektir. Çalışmada kullanılan verilere YÖK tez veri tabanı üzerinden ulaşılmıştır. Çalışmada doküman inceleme modelinden yararlanılmıştır. Veriler SPSS24 programı ile analiz edilmiştir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Teori bölümünde çalışmaya yönelik giriş, amaç, yöntem, örnek evrem ve benzeri sorulara yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise uygulama kısmı yer almaktadır. Bu bölümde Türkiye'deki Alman Dili Eğitimi, Alman Dili ve Edebiyatı ve Mütercim Tercümanlık bölümlerinde yazılmış olan 141 adet yüksek lisans ve 49 doktora tezi olmak üzere toplamda 190 adet lisansüstü tez incelenmiştir. Tezler kendi aralarında doktora ve yüksek lisans türü olarak yazıldığı yıl, konu, çalışma biçimi ve üniversitelere göre dağılımları nicel olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda Alman diline yönelik yapılan çalışmaların çoğunun yüksek lisans tezlerinin oluşturduğu tespit edilmiştir. Bu durum ise farklı bakış açılarından değerlendirilmeye açıktır. Genel olarak yüksek lisans eğitimi alan öğrencilerin doktora öğrencilerine göre sayılarının çok daha fazla olduğu kanısına varılmıştır. Şüphesiz doktora programlarının yüksek lisans eğitimi veren kurumlara göre sayısal olarak daha az olduğu gerçeği de bu oranların oluşumunda şüphesiz etkili olmuştur. Başka bir bakış açısından doktora eğitim süresinin yüksek lisans eğitimine göre daha uzun sürmesi ve zorluğu karşımıza çıkan başka bir sonuçlar olmuştur. Araştırmadan elde edilen diğer bir sonuç ise ‘Alman Dili ve Edebiyatı’ bölümlerindeki lisansüstü çalışmaların sayı olarak ‘Alman Dili Eğitimi’ ve ‘Mütercim-Çevirmenlik’ bölümlerini geride bırakmasıdır. Almanca Öğretmenliği ve Mütercim-Tercümanlık bölümlerinin tarihçesinin Alman Dili ve Edebiyatları bölümlerine göre daha yeni olduğunu da unutmamak lazım. Bu noktada lisansüstü çalışmaların konu alanları incelendiğinde en çok çalışılan alanında ‘Edebiyat’ olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Aynı sonuçlar bu doğrultuda kendini çalışmaların araştırma yöntemlerinde de göstermektedir. İncelenen çalışmaların çoğunluğunu betimsel çalışmalar (%76,8) oluşturmaktadır. Alman Dili Edebiyatı bölümünde Türkiye genelinde en çok çalışma (%24,8)‘ ile Hacettepe Üniversitesi’ne aittir. Alman Dili Eğitimi alanında ise ‘Gazi Üniversitesi’ (%19,2) ile ilk sırada yer almaktadır. Mütercim-Tercümanlık bölümünde yapılan lisansüstü çalışmaları ise her iki bölümün gerisinde kalmıştır. Çalışmaların yıllara göre dağılımında ise 2013 yılı (%19,5) ile ‘Alman Dili’ programlarında lisansüstü çalışmaların sayı olarak zirveye ulaştığı yıl olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma sonunda Alman Dili programlarında daha fazla uygulamalı tezlere yer verilmesi, öğrenci merkezliliği ve disiplinler arası işbirliğinin tezlerde daha fazla çalışılması gerektiği önerilmiştir.
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
8. YABANCI FİLOLOJİLERİN DÖNÜŞÜMÜ BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ.
- Author
-
ARSLAN, Cüneyt
- Abstract
Copyright of Journal of International Social Research is the property of Journal of International Social Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
9. Educational use of podcasts in German as foreign language at secondary school -an example for adaptation of web listening materials into the lesson in context of 'Deutsche Welle'
- Author
-
Akbaş, Semra, Başbağı, Recep Ragıp, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, and Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Öğrenim ve öğretim ,German language ,Study and teaching ,Alman dili - Abstract
Almanca yabancı dil dersinde A1 seviyesinde işitsel materyalin eksik olması, internette otantik ses kayıtlarının sunulmasına rağmen binlerce içerik arasından bunları bulmanın zor olması, nerede ne olduğunun bilinmiyor olması, var olan bu ses kayıtlarının niteliğinin ve derse uyumunun belirsizliği, bunları derste ek materyal olarak kullanabilmek için önce incelenmesi gerektiği, fakat bunun bilimsel anlamda yapılmasının önerilmesi; ayrıca bu kayıtların öğretmenler tarafından tanınmıyor olduğu için kullanılmıyor olması, bu çalışmanın odağındaki problemlerdir. İnternette sunulan Almanca yabancı dil içerikleri, çalışmanın evrenini; Deutsche Welle sitesinin Türkçe arayüzünde sunulan A1 seviyesindeki tüm Podcast’ler ise örneklemini oluşturmaktadır. A1 seviyesindeki otantik işitsel materyalleri derse kazandırarak var olan problemlerin çözümüne katkı sağlamak amacıyla bu çalışmada, söz konusu internet materyallerinin niteliğini ve müfredat ile uyumunu betimsel araştırma yöntemleri ve belgesel (doküman) analizi teknikleriyle belirleyip, Podcast gibi dijital medyanın derste kullanımına örnek bir ders planı geliştirmek hedeflenmiştir. Ders planının yanı sıra araştırma için geliştirilen veri toplama araçları, çalışmanın özgün değeridir. Örneklemin niteliğini betimlemek amacıyla geliştirilen veri toplama aracı ile önce Podcast’lerin niteliği ortaya konulup, ikinci aşamada bunların müfredat ile uyumuna dair geliştirilen veri toplama araçları ile analizler tamamlanmıştır. Yapılan analizlerde örneklemin %70’inin işitsel kalitesinin iyi olduğu, %23’ünün otantik iletişim durumlarını barındırdığı, %33’ünde iletişimin paraverbal öğelerinin otantik olduğu, %62’sinde konuşma hızının doğal olduğu, alıştırmaların %60’ının dinleme sonrasında çözülebileceği, alıştırmaların %59’unun dinleme metnin uzunluğuna uygun olduğu, %51’inde belli sıra gerekmeksizin ilerlenebileceği ve dinleme metninin yanında yer alan alıştırmaların bir istisna hariç, otantik olmadığı saptanmıştır. Belirlenen kriterlere göre örneklemin %34’ü müfredata tümüyle uyumlu olduğu, %35’inin derste işlenen konulara değinse de beklenen dilsel işlevleri karşılamadığı ve %31’nin müfredat ile uyum göstermediği tespit edilmiştir. Podcast’lerin müfredat ile uyum göstermediği durumlarda da bunların öğrenciler tarafından otonom öğrenme süreçlerine dahil edilmesi önerilmektedir. Ayrıca farklı kişi ve kuruluşlara yönelik öneriler, çalışmanın beşinci bölümünde bulgulardan çıkarılan sonuçlardan sonra sıralanmıştır. The focused problem of the study is the lack of authentic auditory A1 materials in German foreign language courses. Authentic podcasts are offered on the Internet, but it is difficult to find them among thousands of contents. It’s unknown, where which material is. In addition, the quality of the offered podcasts is not clear. Apart from that, their compatibility with the curriculum is also uncertain. In order to use them as supplementary material in the course, they first must be scientifically analyzed. Furthermore, they can’t be used, because podcasts are unknown for many teachers. The universe of the research is the educational content for teaching listening skills in German foreign language course. The sample of the research are all A1 Podcasts in the Turkish website of “Deutsche Welle”. In this study, it is aimed to bring authentic auditory A1 materials to the GFL courses and to contribute to solution of the existing problems. The aim of the research is to determine the quality of the sample and to determine their compatibility with the curriculum by using descriptive research methods and documentary (document) analysis techniques. The aim of the study is also to develop a course plan for the use of digital media like podcasts in the GFL lessons. In addition to the course plan, the data collection tools which are developed for this study, are the original value of this research. In the first step the quality of podcasts is described with the data collection tool for the quality of the sample. In the second stage, the analyzes were completed with the data collection tools which are developed for compatibility of podcasts with the curriculum. The analyses show us that 70% of the sample have good auditory quality, 23% contains authentic communication situations, in 33% of the Podcasts the paraverbal elements of communication are authentic, the speech rate of them is natural in 62%, 60% of the exercises can be solved after listening, 59% of the exercises were suitable for the length of the listening text, 51% of the exercises can be progressed without the need for a certain sequence and that the exercises next to the listening text are not authentic, with one exception. According to the determined criteria, 34% of the sample was found to be fully compatible with the curriculum. Although 35% of the sample include the topics of the curriculum, but the expected linguistic functions are missing. It was determined that 31% of the sample did not comply with the curriculum. In cases where the podcasts do not comply with the curriculum, it is recommended that they be included in the autonomous learning processes by the students.
- Published
- 2022
10. Almanca ders kitaplarında eşdizimli sözcüklerin öğretimi
- Author
-
Emekli, Anita Maria, Heppınar, Gülay, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, and Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Yabancılar için ders kitapları ,Öğrenim ve öğretim ,German language ,Study and teaching ,Textbooks for foreign speakers ,Alman dili - Abstract
Bu çalışmanın amacı, Almanca yabancı dil ders kitaplarındaki eşdizimli sözcüklerin sunumu ve bunların açıkça öğretimidir. Bu amaçla, Almanca yabancı dil ders kitaplarında yer alan eşdizimli sözcüklerin öğretim yöntemi belirli kriterler kullanılarak belirlenmiştir. Çalışmanın odak noktasını, okuma metinleri ve alıştırmalardaki eşdizimli sözcüklerin analizi oluşturmaktadır.Bu yüksek lisans tezi, Philipp Mayring'e (1995,1996) göre \"nitel araştırma\" yönteminin bir çeşidi olan \"içerik analizi\"ne dayanmaktadır. Nitel içerik analizi ile öncelikle okuma metinlerinde ve alıştırmalarda var olan eşdizimli sözcükler analiz edilecektir. Daha sonra eşdizimli sözcüklerin kullanım sıklığını belirlemek için bir frekans analizi yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Schubert Verlag tarafından 2008 yılında yayınlanan “Begegnungen B1+” isimli ders kitabı ve alıştırma kitabı ile Hueber Verlag tarafından 2020 yılında yayınlanan “Akademie Deutsch” isimli B1+ (Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programına göre) seviyesindeki ders kitabı ve ek materyal kitabı oluşturmaktadır.Veriler, beş alt araştırma sorusuna ait toplam 20 kriter ile beş aşamada toplanmıştır: Okuma metinlerinin ve alıştırmaların biçimsel özelliklerini inceleme ölçütleri (1 ve 2), alıştırmalardaki eşdizimli sözcüklerin öğretiminin incelemesine dair ölçütler (3), alıştırma türlerine inceleme ölçütleri (4) ve sözlüklerin biçimsel incelemesine dair inceleme ölçütleri (5) kullanılmıştır. Sonuçlar, bu çalışma için oluşturulmuş 20 ölçütüne ilişkin verilerinin değerlendirmesi ile elde edilmiştir. Bulgular önce her ders kitabı için ayrı ayrı sunulduktan sonra örneklemin tamamı için özetlenecektir. Bulgulardan sonuçlar elde edilip tartışılacaktır. Çalışmanın sonunda ise önerilerde bulunulmuştur. The aim of this study is the presentation of collocations in GFL textbooks and their explicit mediation. For this purpose, the way of teaching the collocative vocabulary in GFL textbooks is determined by using certain criteria. The focus of the study is on the analysis of collocations in reading texts and exercises.This master's thesis is based on the \"content structuring\" according to Philipp Mayring (1995,1996), a version of the method known as \"qualitative content analysis\". With the qualitative content analysis, the collocations occurring in the reading texts and exercises are first analyzed. A frequency analysis is then used to determine the occurrence of the collocations. The textbook “Begegnungen B1+” published in 2008 by Schubert Verlag book and the integrated workbook into it, are used as a sample such as the second textbook “Akademie Deutsch” intensive textbook published in 2020 by Hueber Verlag and the additional material book for levels B1+ according to the European reference framework. The data is collected with a total of 20 criteria for the 5 sub-research questions, which can be divided into five steps: Criteria (1 and 2) for examining the formal characteristics of the reading texts and exercises, (3) the criteria for didactic collocations in the exercises, (4) the criteria for the exercise types and (5) the criteria for the formal examination of the glossaries are used. The results are evaluated according to the 20 data evaluation criteria that have been established for this study. The findings are first presented separately for each textbook and then summarized for the entire sample. Conclusions are drawn from the findings and also discussed. Based on this, recommendations are made at the end of the work.
- Published
- 2022
11. Almanca yabancı dil dersinde mobil öğrenme : mobil uygulamaların analizi ve kullanımlarına ilişkin örnekler
- Author
-
Aybulut, Rabia, Başbağı, Recep Ragıp, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, and Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Öğrenim ve öğretim ,German language ,Study and teaching ,Alman dili - Abstract
Dijitalleşme çağı ve nesillerin değişimiyle beraber \"app\" olarak adlandırılan mobil öğrenme uygulamaları eğitim alanında ön plana çıkmaktadır. Z-kuşağı olarak adlandırılan yeni neslin mensupları olan öğrencilerin günlük yaşantılarında akıllı telefon gibi teknolojik cihazlar önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle eğitim ve öğretim ortamları, teknolojik değişimleri göz önünde tutarak, bu olanaklardan yararlanarak hazırlanmalıdır. Ancak hangi uygulamanın hangi beceriye veya dilbilgisi alanına uygun olduğu, uygulamalar sayıca fazla olduğundan, özellikle Almanca yabancı dil alanında genel bir bakış olmadığından bu konuda belirsizlik hakimdir.Var olan imkanlardan faydalanabilmek adına, mevcut çalışmada bu problemin çözümüne yönelik \"app\"ler belli bir kriter kataloğu kullanarak betimlenmiştir. Bu çalışmada üniversitelerin Almanca yabancı dil eğitiminde kullanılabilecek uygulamalara dair genel bir bakış sunulmakta ve bu uygulamaların ders içi kullanıma örnek teşkil eden bir ders planı yer almaktadır. Bu bağlamda mevcut çalışmanın araştırma sorusu “Hangi uygulamalar Almanca yabancı dil öğreniminin hangi dil beceri ve kazanımları için kullanılabilir?” sorusudur ve bu soru betimsel araştırma yöntemiyle cevaplandırılmıştır.Çalışmanın örneklemini oluşturan 100 uygulama 23 kriterden oluşan bir kriter kataloğuna göre analiz edilip, dil seviyesine, beceri ve kazanım alanına göre sınıflandırılmıştır. Çalışmada elde edilen bulguların tablolarda sunulması ve bunlarla bir ders planı geliştirilmesi ile araştırma sorusu cevaplanarak, araştırma sonuçları ortaya konulmuştur. Analiz sonuçlarına dayanarak mobil öğrenme alanında ampirik çalışmalar yapılması önerilerek, çalışma tamamlanmıştır. With the generational change in the age of digitalization, M-learning and the use of apps has considerably increased in importance for Generation Z and their teachers. The use of technical devices such as smartphones play a major role in the lives of the newer generation, hence education must change accordingly in order to enrich the future economy. Nevertheless, it has been proven that there is still a lack of overview of the apps that are useful for GFL lessons. Thus, the application possibilities of these apps can’t be fully taken advantage of, even though they hold significant potential for foreign language teaching purposes. Based on these statements, a tabular overview of Learning-Apps to learn German as a foreign language and a lesson plan to present exemplary application options of these apps will be provided in this master thesis for the students of Turkish universities and their teachers. With this objective the research question “Which apps can be used for which language skills and competences for teaching GFL?” was carried out with a descriptive analysis.For this, 100 apps were analyzed according to a framework with 23 criteria, categorized and describes individually. The result of this work are these categorizations, descriptions and interpretations in the shape of a lesson plan, which the readers and teachers can refer to.To conclude, further researches to mobile Learning were recommended based on the tables and graphics presented in this master thesis, as it is assumed that the results of this research can contribute to future empirical studies.
- Published
- 2022
12. Phraseologismen in Deutschen werbetexten und ihre rolle im Deutsch als fremdsprache unterricht
- Author
-
Epçeli, Nilüfer, Gündoğar, Feruzan, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Almanca Öğretmenliği Bilim Dalı
- Subjects
Öğrenim ve öğretim ,German language ,Study and teaching ,Alman dili - Abstract
Günlük yaşamda her yerde karşılaştığımız reklam metinlerinin amacı, okuyucuya sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda motive etmek, harekete geçirmek veya tutumlarında değişiklik yaratmaktır. Bu amaçla çok yönlü, kısmen mecazi anlamlar içeren sözsanatsal araçlar kullanılır. Bu mecazlar arasında iletişim açısından günlük hayatta yüksek bir potansiyel içeren deyimler de vardır. Deyimlere günlük hayatta gerek sözlü anlatımda gerekse gazete makaleleri, yazınsal metinler, reklam veya burç yorumları gibi özgün metinlerde sıkça rastlanır. Dilsel yaratıcılıkları ile dil ve kültür açısından karşılaştırma imkanı vermeleri açısından yabancı derslerinde kullanılan birer araçtırlar. Yabancı dil olarak Almanca dersinde yoğun olarak kullanıldıklarından (krş. Patermann ve Jürgens, 2009; Rentel, 2011; Hagmann ve Hartmann, 1998), deyimleri göz ardı etmek mümkün değildir. Deyimselliklerinden ve yüksek derecede deyimsellik içerdiklerinde tek tek öğelerinden çıkartılamayan yananlamsal deyimsel anlamlarından dolayı deyimleri öğrenmek ve kullanmak, deyimleri dil edinimlerinin doğal süreci içerisinde edinen anadili konuşucularına kıyasla yabancı dil öğrenenler için çok daha zordur. Bu yüzden anlamlı ve uygun bir şekilde kullanılmadan önce yabancı dil öğrenenler arasında deyimler konusunda bir bilinç yaratılmalıdır. Türkiye’de Almanca Öğretmenliği bölümlerine kayıt koşullarından dolayı öğrenciler iki gruba ayrılabilir. Öğrencilerden bir grup, ana dil olarak Almanca konuşulan bir ülkede büyümüş ve Almancayı ikinci dil olarak öğrenen öğrencilerden oluşurken, ikinci grup Almancayı Türkiye’de yabancı dil olarak öğrenen ve Almanca konuşulan bir ülkede hiç veya sadece 5 yılı geçmeyen kısa sürelerle kalan öğrencilerden oluşur. Yabancı dil olarak Almanca öğrenenlerin Almanca konuşulan bir ülkede 5 yıldan az bir süre kalmış olmalarıyla sınırlanması, Czinglar‘ın (2019, s. 287) ancak beş ilâ on yıl arasında hedef ülkede kalındığında hedef dile ait dilbiligisi yapısının sağlam bir şekilde oluşabileceğini dair tezine dayanır. Bu çalışmanın amacı, yukarıda belirtilen düşüncelerden ve yine yukarıda tanımlanan heterojen gruplardan yola çıkarak, deyimlerin Türkiye’deki Almanca Öğretmenliği bölümlerinde okuyan öğrenciler tarafından ne derecede tanındığı ve anlamlarının ne derecede bilindiğini ve Almancayı ikinci dil olarak öğrenenlerle Almancayı yabancı dil olarak öğrenenler arasında anlamlı bir farklılığın mevcut olup olmadığını göstermektir. Bu çalışmada ayrıca Almanca öğretmeni adaylarının Almanca dersi sırasında edindikleri pasif deyim dağarcığı ile yaşın ve Almanca konuşulan bir ülkede kalış süresinin Almanca öğretmeni adaylarının deyimsel yeterlilikleri üzerinde bir etkiye sahip olup olmadığına değinilecektir. Bununla birlikte deyimleri Almanca dersinde daha yoğun kullanarak Almanca öğretmen adaylarının deyimsel yeterliliklerinin geliştirilip geliştirilemeyeceği sorunsalı ele alınacaktır. Çalışmanın araştırma kısmı iki bölümden oluşur. Deyimlerin tanınırlığı ve bilinirliliği açısından durum tespitinin yapıldığı birinci bölümüne 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Marmara Üniversitesi Almanca Öğretmenliği bölümünde birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar kayıtlı 152 öğrenci katılmıştır. Bu çalışmada tanınırlıkları ve anlamlarının bilinirlikleri açısından sorgulanan deyimler tanınmış iki Alman otomobil üreticisi olan Audi ve Volkswagen’in 2016 yılına ait reklam broşürlerinden alınmıştır. Deyimler konusundaki durum tespiti için deneklerin sınıfı, yaşı, cinsiyeti, Almancayı öğrenme ortamı, Almanca konuşulan bir ülkede yaşayıp yaşamadıkları ve deyimler konusunda kendi özdeğerlendirmelerine dair demografik veriler içeren bir anket hazırlanmış ve uygulanmıştır. İkinci veri toplama aracı, bu çalışmada istatistiksel ve betimsel olarak değerlendirilen 59 deyimi kapsayan bir test kağıdıdır. Bu test kağıdı ile “tanıyorum”, “tanımıyorum” şeklinde gerek deyimlerin tanınırlığı sorgulanmış ve her deyim için sadece tek bir doğru cevabı barındıran üç şık verilmiştir. Deneklerden ilgili deyimin deyimsel anlamıyla ilgili kendilerini göre doğru olan cevabı işaretlemeleri istenmiştir. Çalışmanın bu bölümü, deyimlerin Almanca öğretmeni adayları arasında tanınırlığı ve bilinirliliği, Almancayı ikinci dil olarak öğrenenler ile Almancayı yabancı dil öğrenenlerin deyimsel yeterliliği arasındaki fark, yaş ve Almanca konuşulan bir ülkede kalış süresinin deyimsel yeterliliğe etkisi ve Almanca öğretmen adaylarının pasif deyim dağarcığı açısından değerlendirilmiştir. Deyimlerin tanınırlığı ve bilinirliği ile ilgili durum tespitinden sonra, araştırmanın ikinci kısmında bir ders ünitesi hazırlanmış ve 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Marmara Üniversitesi Almanca Öğretmenliği bölümünün üçüncü sınıfında okuyan 51 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir Bu 51 kişiden 13’ü formlardaki eksikliklerden dolayı elenmek zorunda kalmıştır. Değerlendirmeye alınan 38 Almanca öğretmeni adayından 28’i daha önce durum tespiti çalışmasına da katılmıştır. Zamanı verimli kullanabilmek için, ders ünitesi için, Hallsteinsdóttir, Šajánková und Quasthoff (2006, S. 133-136) tarafından gerçekleştirilen bir çalışma sonucunda bulunan deyimsel optimumun merkezinde bulunan 11 deyim seçilmiştir. Öğrencilerin demografik verilerini ve “deyimler“ konusunda çağrışımları içeren anket tamamlandıktan sonra, deneklere deyimlerin en önemli özelliklerini içeren kısa bir sunum yapılmıştır. Akabinde deyimlerin fark edilmesinden, anlaşılmasından ve pekiştirilmesinden uyulanmasına kadar öğrencileri adım adım yönlendiren altı çalışma kağıdı (Ek xxx - xxx) dağıtılmıştır. Aynı zamanda öğretmen adaylarının deyimleri fark etmek ve anlamak için kullandıkları stratejiler sorulmuştur. Dersin sonunda öğretmen adaylarının ders ünitesi hakkındaki görüş ve yorumları alınmıştır. Her iki kısma ait veriler, bu çalışmada kurulan sayıltılara cevap alabilmek için gerek betimleyici gerekse parametrik veya parametrik olmayan testler yardımıyla istatistiksel olarak değerlendirilmiştir: 1. Almanca öğretmen adayları deyimleri sadece sınırlı bir çerçevede tanıyor ve deyimsel anlamlarını sadece sınırlı bir çerçevede biliyor. 2. Deyimlerin tanınırlığı ve bilinirliği konusunda Almancayı ikinci dil olarak öğrenenler ile Almancayı yabancı dil olarak öğrenenler arasında önemli bir farklılık mevcuttur. 3. Deyimleri tanımadıkları düşünülse de Almanca öğretmen adayları deyimlerin deyimsel anlamını ortaya çıkarabilirler. 4. Yaşın ve Almanca konuşulan bir ülkede kalış süresinin Almancayı ikinci dil olarak öğrenenlerin deyimsel yeterlilikleri üzerinde bir etkisi vardır. 5. Deyimlerin fark edilmesini, anlaşılmasını, pekiştirilmesini ve kullanılmasını sağlamak için yabancı dil dersinde hedefe yönelik olarak kullanılmalıdır. Bu çalışmada her ikisi de çürütülen yaş ve tanınırlık ile yaş ve bilinirlik arasındaki korelasyon dışında çalışmanın sonuçları yukarıda belirtilen ipotezleri onaylamıştır. Sorgulanan deyimlerin tanınırlığının ve bilinirliğinin öğretmen adayları arasında genelde %61 beklenti değerinin altında gerçekleştiği, dolayısıyla sınırlı bir çerçevede hareket ettiği ve bu sonuca bağlı olarak deyimlerin öğretmen adayları arasında tanıma ve anlamlarını bilme konusundaki yeterliliklerinin geliştirilmeye açık olduğu onaylanmıştır. Ayrıca Almancayı ikinci dil öğrenenler ve Almancayı yabancı dil olarak öğrenenler arasında, beklendiği gibi, istatistiksel acıdan önemli bir farklılık tespit edilmiştir. Sonuçlar ayrıca Almanca öğretmen adaylarının, deyimsel anlamları ile karşılaştıklarında harekete geçirdikleri pasif bir deyim dağarcığına sahip olduklarını göstermiştir. Araştırmanın ikinci kısmında yapılan dersten elde edilen sonuçlar, deyimlerin derste hedefe yönelik olarak kullanılmasıyla deyimlerin fark edilmesinin, anlaşılmasının, pekiştirilmesinin ve kullanılmasının desteklenebileceğini onaylamıştır. Elde edilen verilere ve değerlendirilmelerine dayanarak, fark edilmelerini, anlaşılmalarını ve kullanılmalarını desteklemek için deyimlerin yabancı dil dersinde daha fazla kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Deyimlerin hangi derslere dahil edilebileceği Marmara Üniversitesi Almanca Öğretmenliği programının müfredatı örnek alınarak öneri şeklinde verilmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlara dayanarak, reklam metinleri kullanılarak deyimlerin yabancı dil dersinde kullanılmasını sağlayacak bir ders ünitesi önerisi ve yabancı dil öğrenenlerin günlük yaşamda karşılaştıkları deyimleri kaydedebilecekleri ve otonom öğrenme sırasında başvuru kaynağı olarak kullanabilecekleri bir deyim portfolyosu hazrlanmıştır. --------------------Werbetexte, mit denen wir im Alltag jederzeit konfrontiert werden, sollen Leser nicht nur informieren, sondern auch motivieren, aktivieren oder Änderungen in ihrer Einstellung bewirken. Zu diesem Zweck werden vielseitige, teils metaphorische Aussagen beinhaltende rhetorische Mittel eingesetzt, zu denen als eine praktische Lebenshilfe mit hohem Potential für die Kommunikation mitunter Phraseologismen gehören. Im Alltag kommen sie sowohl in der gesprochenen Sprache als auch in authentischen Texten wie Zeitungsartikeln, literarischen Texten, Werbung oder Horoskopen vor und sind durch ihre sprachliche Kreativität und der Möglichkeit einer sprach- und kulturkontrastiven Analyse beliebte Unterrichtsmaterialien für den fremdsprachlichen Unterricht. Auf Grund ihres intensiven Einsatzes im DaF-Unterricht ist es unausweichlich, Phraseologismen unbeachtet zu lassen (vgl. in diesem Zusammenhang Patermann und Jürgens, 2009; Rentel, 2011; Hagmann und Hartmann, 1998; Bergerová, 2011; Hallsteinsdóttir, 1999; Holzinger, 1993; Iglesias, 2013). Entgegen Erstsprachlern, die sich Phraseologismen im natürlichen Verlauf des Spracherwerbs aneignen, ist es infolge ihrer Idiomatizität und ihrer phraseologischen Bedeutung, die bei hoher Idiomatizität nicht aus der Bedeutung der einzelnen Komponenten erschlossen werden kann, für Fremdsprachenlerner schwerer, mit Phraseologismen umzugehen. Deshalb müssen Phraseologismen, bevor sie zielorientiert und angemessen verwendet werden können, Fremdsprachenlernern erst bewusstgemacht werden. Infolge der Zulassungsvoraussetzungen für die germanistischen Studiengänge der Deutschlehrerausbildung in der Türkei können Lehramtsanwärter/-innen in zwei Gruppen aufgeteilt werden. Während eine Gruppe aus Lehramtsanwärtern/-innen besteht, die in einem deutschsprachigen Land aufgewachsen sind und Deutsch als Zweitsprache erworben haben (DaZ-Lerner), setzt sich die zweite Gruppe aus Lehramtsanwärtern/-innen zusammen, die Deutsch als Fremdsprache in der Türkei gelernt haben und keinen bzw. nur kurzfristige Aufenthalte unter 5 Jahren in einem deutschsprachigen Land aufwiesen (DaF-Lerner). Die Begrenzung auf einen Aufenthalt von unter 5 Jahren zur Einstufung als DaF-Lerner stützt sich dabei auf die These von Czinglar (2019, S. 287), nach der angenommen wird, dass sich erst nach fünf bis zehn Jahren Aufenthaltsdauer im Zielsprachenland eine stabile Repräsentation der zielsprachlichen Grammatik aufbaue. Ausgehend von diesen Überlegungen und heterogenen Gruppen soll in dieser Studie gezeigt werden, inwiefern Lehramtsanwärter/-innen in der Deutschlehrerausbildung in der Türkei Phraseologismen geläufig bzw. bekannt sind und inwieweit ein signifikanter Unterschied zwischen DaZ-Lernern und DaF-Lernern besteht. Ein weiterer Aspekt, der in dieser Arbeit angesprochen werden soll, ist der passive Bestand an Phraseologismen, die sich Lehramtsanwärter/-innen während des DaF-Unterrichts aneignen sowie der Einfluss von Alter und Aufenthaltsdauer in einem deutschsprachigen Land auf die Entwicklung der phraseologischen Kompetenz von DaZ-Lernern. Weiterhin wird auf die Frage eingegangen, ob und wie sich die phraseologische Kompetenz von Lehramtsanwärtern/-innen mit einem gezielten Einsatz von Phraseologismen im Unterricht erweitert werden kann. Die Studie setzt sich aus zwei Abschnitten zusammen. Am ersten Abschnitt der Studie zur Zustandsfeststellung der Geläufigkeit und Bekanntheit von Phraseologismen nahmen im Studienjahr 2017-2018 insgesamt 152 Lehramtsanwärter/-innen der ersten bis vierten Klassen der Deutschlehrerausbildung an der Marmara Universität teil. Die in dieser Studie auf ihre Geläufigkeit und Bedeutungsbekanntheit abgefragten Phraseologismen wurden den Werbebroschüren zweier renommierter deutscher Automobilhersteller Audi und Volkswagen aus dem Jahr 2016 entnommen. Zur Zustandsfeststellung wurde ein Datenblatt mit den demographischen Daten der Testpersonen mit Angaben zu Studiengang, Alter, Geschlecht, Lernumgebung des Deutschen, Aufenthalt in einem deutschsprachigen Land und eine Selbsteinschätzung in der Geläufigkeit in Phraseologismen erstellt und eingesetzt. Das zweite Datenblatt bestand aus einem Testbogen mit den in dieser Studie statistisch und deskriptiv ausgewerteten 59 Phraseologismen mit Synsemantika (Funktionswort) als Komponente. Mit diesem Testbogen wurde sowohl die Geläufigkeit der Phraseologismen in Form von “kenne ich“ und “kenne ich nicht“ abgefragt als auch zu jedem Phraseologismus drei Items mit nur einer richtigen Antwort angegeben, um ihre Bekanntheit zu bestimmen. Die Testpersonen sollten hierzu die richtige Antwort zur übertragenen Bedeutung des jeweiligen Phraseologismus ankreuzen. Dieser Teil der Studie wurde hinsichtlich der Geläufigkeit und Bekanntheit von Phraseologismen zwischen den Lehramtsanwärter/-innen, dem Unterschied der phraseologischen Kompetenz von DaZ- und DaF-Lernern, dem Einfluss von Alter und Aufenthaltsdauer in D/A/CH auf die phraseologische Kompetenz und dem passiven Wortschatz von Lehramtsanwärter/-innen an Phraseologismen ausgewertet. Nach der Zustandsfeststellung zur Geläufigkeit und Bekanntheit der Phraseologismen wurde im zweiten Abschnitt der Studie eine Unterrichtseinheit entworfen, die im Studienjahr 2018-2019 mit insgesamt 51 Lehramtsanwärtern/-innen der dritten Klasse der Deutschlehrerausbildung an der Marmara Universität umgesetzt wurde, von denen 13 auf Grund unvollständiger Angaben ausgesondert werden mussten. Von den verbleibenden 38 Lehramtsanwärtern/-innen, die in die Bewertung aufgenommen wurden, hatten 28 bereits an der vorherigen Studie teilgenommen. Um eine der Zeit angemessene Studie durchführen zu können, wurden für die Unterrichtseinheit 11 Phraseologismen ausgewählt, die sich mit denen im Kernbereich des phraseologischen Optimums aus der Studie von Hallsteinsdóttir, Šajánková und Quasthoff (2006, S. 133-136) festgestellt wurden. Nachdem die Testpersonen den Fragebogen zu den demographischen Daten sowie spontanen Assoziationen zum Thema Phraseologismen ausgefüllt hatten, wurde ihnen zur Einführung ins Thema eine kurze Präsentation mit den wichtigsten Merkmalen von Phraseologismen vorgeführt. Im Anschluss daran wurden zeitversetzt insgesamt 6 Arbeitsblätter (Anhang 8) ausgeteilt, die schrittweise vom Erkennen, Verstehen und Festigen zum Anwenden der jeweiligen Phraseologismen führen sollten. Zeitgleich wurden die Strategien abgefragt, die Lehramtsanwärter/-innen zum Erkennen und Verstehen von Phraseologismen einsetzen. Zum Abschluss wurde mit einem Bewertungsbogen die Meinung und Kommentare der Lehramtsanwärter/-innen zum Verlauf der Unterrichtseinheit eingeholt. Die erhobenen Daten beider Abschnitte wurden sowohl deskriptiv als auch mit Einsatz von parametrischen bzw. nichtparametrischen Statistiktests ausgewertet, um Antworten auf die folgenden, in dieser Studie aufgestellten Hypothesen zu erhalten: 1. Phraseologismen sind Lehramtsanwärter/-innen der Deutschlehrerausbildung in einem nur begrenzten Rahmen geläufig bzw. ihre übertragene Bedeutung nur in einem begrenzten Rahmen bekannt. 2. Hinsichtlich der Geläufigkeit und Bekanntheit von Phraseologismen gibt es einen signifikanten Unterschied zwischen DaZ-Lernern und DaF-Lernern. 3. Lehramtsanwärter/-innen in der Deutschlehrerausbildung können die Bedeutung von Phraseologismen erschließen, auch wenn ihnen ein Phraseologismus nicht geläufig zu sein scheint. 4. Alter und Aufenthaltsdauer in einem deutschsprachigen Land haben Einfluss auf die phraseologische Kompetenz von DaZ-Lernern hinsichtlich Geläufigkeit und Bekanntheit. 5. Phraseologismen sollten im fremdsprachlichen Unterricht gezielt behandelt werden, um Erkennen, Verstehen, Festigen und Anwenden von Phraseologismen zu trainieren.Bis auf die Korrelation zwischen Alter und Geläufigkeit sowie Alter und Bekanntheit, die beide in dieser Studie widerlegt wurden, bestätigten die Befunde und Ergebnisse der Studie die oben angeführten Hypothesen. Es konnte bestätigt werden, dass die Geläufigkeit und Bedeutungsbekanntheit der abgefragten Phraseologismen zwischen den Lehramtsanwärtern/-innen zumeist unter einem Erwartungswert von 61% verstreut waren und sich somit in einem begrenzten Rahmen bewegten, und diesem Ergebnis entsprechend die phraseologische Kompetenz der Lehramtswärter/-innen durchaus ausbaufähig ist. Des Weiteren wurde – wie zu erwarten war – ein statistisch signifikanter Unterschied zwischen DaZ-Lernern und DaF-Lernern in der Geläufigkeit und Bekanntheit vermerkt. Die Ergebnisse zeigten weiterhin, dass Lehramtsanwärter/-innen über einen passiven Bestand an Phraseologismen verfügen, der bei einer Konfrontation mit seiner phraseologischen Bedeutung aktiviert wird. Die Ergebnisse des zweiten Abschnitts der Studie bestätigten die Annahme, dass mit einem zielorientierten Umgang mit Phraseologismen im DaF-Unterricht Erkennen, Verstehen, Festigen und Anwenden von Phraseologismen gefördert werden können. Es konnte davon ausgegangen werden, dass Phraseologismen im fremdsprachlichen Unterricht vermehrt eingesetzt werden sollten, um ihr Erkennen, ihr Verstehen und ihre Anwendung zu schulen. Die curriculare Einbettung von Phraseologismen in verschiedene Fächer wurde anschließend am Beispiel des Curriculums der Deutschlehrerausbildung der Marmara Universität als Vorschlag formuliert. Die Erkenntnisse führten abschließend zu einem Vorschlag zur Entwicklung einer Unterrichtseinheit, mit der Phraseologismen unter Einsatz von Werbetexten im fremdsprachlichen Unterricht eingesetzt werden könnten, und zur Erarbeitung eines Phraseologismen-Portfolios, mit dem Lernende ihnen im alltäglichen Sprachgebrauch auffallende Phraseologismen aufzeichnen und als Nachschlagquelle zum autonomen Lernen einsetzen können, anleiten soll.
- Published
- 2021
13. The transform of the ımage of woman to Snow White movies from Grimm Tales to millenium Cinema
- Author
-
Kızıler Emer, Funda and Kerimustaoğlu, Kübra
- Subjects
medyalararasılık ,German Literature ,Snow White ,Pamuk Prenses’in Maceraları ,Comparative Literature ,Alman Dili ,Grimm brothers ,Tarsem Singh ,Kadın Sorunları ,Pamuk Prenses ,Mirror ,Snow White and the Hunstman ,Rupert Sanders ,Karşılaştırmalı Edebiyat ,Woman Problematic ,Intermediality ,Grimm Kardeşler ,Pamuk Prenses ve Avcı - Abstract
The tale which is a narrative that hasn’t an author appeared as oral custom in the begining has become an important representative as an epic style in the written literatüre. The cinema which is qualified as the 7th art is a new art in comparison with the tale. And it comes forward as the most efficient and the most effective media of the modern World. Two important art , literature and cinema are linked to each other. The first goal of these arts is to show up mental behaviours of human and the realities of lives and to make it feel to the crowd of people. The Snow White, printed in 1812 by Grimm Brothers is adapted to ‘’the adventures of the snow White’’ and ‘’The snow White and the hunter’’ by Tarsem Singh and Rupert Sanders in 2012. Those versions have the common contents with the tale. The snow White is observed that it has a big change even if the directors hold the content of tale with regard to place and time. The transform of the image of woman will be searched as part of ‘the snow white’’ in those versions from the literature to the cinema. Extended English summary is in the end ofFull TextPDF (TURKISH)file. Özet Başlarda sözlü gelenekte meydana çıkıp yazanı belli olmayan (anonim) bir anlatı türünün adı olan masal, daha sonra yazılı edebiyat içinde yer edinerek epik türün önemli bir temsilcisi haline gelmiştir. Yedinci sanat olarak nitelendirilen sinema ise yaklaşık yüzyıllık geçmişiyle, arkaik çağlardan günümüze kadar varlığını koruyan epik bir edebi tür olan masala göre daha yeni bir sanat dalı olup, (post)modern dünyanın en etkin ve etkili medyalarından biri olarak öne çıkar. İki önemli sanat dalı olan edebiyat ve sinema birbirlerine kaynaklık eder. İki sanat dalının öncelikli amacı; insan hayatının gerçeklerini, kişinin ruhsal hareketlerini gözler önüne sermek ve hitap edilen kitleye bunu hissettirmektir. Ünlü Alman Grimm Kardeşler tarafından derlenerek 1812’de basılan “Pamuk Prenses” (“Schneewitchen”) masalı, 2012 yılında peş peşe Tarsem Singh ve Rupert Sanders adlı iki ayrı yönetmen tarafından “Pamuk Prenses’in Maceraları” ve “Pamuk Prenses ve Avcı” adlarıyla sinemaya uyarlanmıştır. Bu uyarlamalar tematik açıdan genel hatlarıyla masalla ortak içeriğe sahip sayılır. Yönetmenler eserin içeriğine her ne kadar zaman ve mekan unsurları bakımından sadık kalsa da, Pamuk Prenses adlı ana kadın figürün 19. yüzyıldan günümüz milenyum dünyasına büyük bir değişikliğe uğradığı gözlenir. Medyalararası nitelikteki çalışmada; edebiyattan sinemaya yapılan bu uyarlamalarda Pamuk Prenses ekseninde kadın imajının dönüşümü araştırılacaktır.
- Published
- 2019
14. A study on the relationship of language and education within the framework of the language and education understanding of Wilhelm Von Humboldt
- Author
-
Ergen, Samed, Başbağı, Recep Ragıp, Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Alman Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı, and Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ve eleştiri ,Alman Dili ve Edebiyatı ,German Linguistics and Literature ,German literature ,History and criticism ,Alman dili - Abstract
GENEL BİLGİLERİsim ve Soyadı: Samed ErgenAnabilim Dalı: Alman Dili ve EdebiyatıProgramı: Alman Dili ve EdebiyatıTez Danışmanı: Doç. Dr. R. Ragıp Başbağı Tez Türü ve Tarihi: Yüksek Lisans Tezi Anahtar Kelimeler: Dil, düşünce, eğitim, birey, ulus, ana dil, dünya görüşü, yabancılaşma.ÖZETWILHELM VON HUMBOLDT'UN DİL VE EĞİTİM ANLAYIŞI ÇERÇEVESİNDE DİL VE EĞİTİM BAĞINTISI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMABu çalışmanın amacı ünlü dilbilimci, dil filozofu, eğitim reformcusu ve Prusya devlet adamı Wilhelm von Humboldt'un dil ve eğitim görüşlerini inceleyerek dil ve eğitim arasındaki bağıntıyı irdelemek ve bu doğrultuda bazı araştırmacıların dil ve eğitim görüşlerini yorumlamaktır.Çalışma Wilhelm von Humboldt'un dil ve eğitim görüşleri çerçevesinde dil ve eğitim bağıntısının nasıl olduğu irdeleyen, literatür taraması temelli nitel bir araştırmadır. Araştırma süresince Humboldt hakkında yazılmış çoğunlukla ikincil kaynaklar taranmış ve onun dil ve eğitimle ilgili görüşlerine ulaşılmıştır. Bunun yanında bazı araştırmacıların dil ve eğitim görüşleri Humboldt'un dil ve eğitim anlayışı çerçevesinde yorumlanmıştır. Bu bağlamda araştırmada belgesel tarama modeli kullanılmıştır. Yapılan literatür taramasına göre, Humboldt'a göre dil, düşünceler yaratan bir etkinlik(das bildende Organ des Gedanken), zihnin sürekli tekrarlayan bir faaliyeti (ewig wiederholende Tätigkeit des Geistes) yani energeia, bir logos (dil ve düşünce bütünlüğü), ve bir ulusun ruhunun dışa vurumudur. Humboldt dili iç yapı(innerliche Sprachform) ve dış yapı(äußerliche Sprachform) olarak ikiye ayırır. Dilin iç yapısı anlamsal(Semantik) yönüdür. Dilin dış yapısı ise dil bilgisi (Grammatik) ve ses(Laut) yönüyle ilgilidir. Humboldt dillerin bir birlerinden ses ve dil bilgisi yönünden değil içerik ve anlam yönüyle ayrıldıklarını söyler, bu yüzden Humboldt dilin ses(Laut) ve biçim(Form) yönünden çok anlam(Semantik) ve içerik yönüne eğilir. Humboldt'un eğitim anlayışı ise iki şekilde ele alınabilir. Birincisi gerçekleştirdiği eğitim reformlarına ve kurduğu üniversite modeline dayalı bir eğitim anlayışı, ikincisi insanın zihninde meydana gelen eğitim sürecidir. Humboldt'un eğitim reformlarına dayanan eğitim anlayışı; neo hümanist, birey merkezci, özgürlükçü, sınıfsal devlet ayrımından uzak, bireyin her yönden gelişimini esas tutan bir yaklaşıma sahiptir. Eğitim felsefesine dayanan anlayışı ise Ben(Ich) ve ben olmayan dış dünyayla(Du) ilgilidir. Birey dünyada yaşayarak öğrenirken, yeni öğrendiği şeylere karşı yabancılaşma (Entfremdung) hisseder, ardından yeni öğrendiği bilgiyi zamanla özümser ve artık bu bilgi ona yabancı gelmez (Rückkehr aus der Entfremdung). Bu süreç bireyin yaşamı boyunca zihninde devam eder.Humboldt'tun eğitim görüşlerinin ve eğitimde gerçekleştirdiği reformların arkasında öncesinde yapmış olduğu dil felsefesi çalışmaları yatmaktadır. Dil ve eğitim arasındaki bu bağıntı insan düşüncesi ve zihniyle ilgilidir. Çünkü Humboldt'a göre hem dil hem de eğitim insan zihninde gerçekleşen olgulardır. Nitekim ona göre, insan dille veya dil aracılığıyla düşünür ve dil olmadan insan eğitimi mümkün değildir. Bunun yanında, Humboldt'a göre eğitim, bireylerin sadece kendi kendilerine öğrendikleri değil bir birleriyle sürekli etkileşimde bulundukları sosyal bir süreçtir. Birey bu etkileşimi diğerleriyle ancak dil aracılığıyla gerçekleştirebilir. Dil ve eğitim arasındaki bağıntı aynı zamanda Humboldt'un her ulus kendine özgü dilsel dünya görüşüne (sprachliche Weltansicht) sahiptir anlayışında kendini göstermiştir. Nitekim Humboldt'tun bu fikri onun ulusçu eğitim anlayışını benimsemesine ve reformlarını bu doğrultuda gerçekleştirmesine etki etmiştir. Humboldt'un dil ve eğitim anlayışı bazı araştırmacıların görüşlerinde de kendini göstermiştir. Üretici- dönüşümsel Dilbilgisi(Generative Transformationsgrammatik) kuramının kurucusu Chomsky'nin dili derin yapı ve yüzeysel yapı görüşü Humboldt'un dilin içyapı(innerliche Sprachform) ve dış yapısı(äußerliche Sprachform) anlayışından etkilenmiştir. Sapir, Weisberger, Cassirer gibi düşünürler ise Humboldt'un içeriğe yönelik dil anlayışından etkilenmişlerdir. Nitekim Humboldt, dili ulusların ruhunun dışa yansıması olarak gören Leo Weisberger'e ilham kaynağı olmuştur. Humboldt'un eğitim anlayışının sonucu olarak ortaya çıkan eğitim reformları ve üniversite modeli ise 19. yüzyılda birçok Avrupa devleti, ABD ve Latin Amerika ülkeleri tarafından model alınmıştır. Söz konusu ülkeler eğitimlerini ve üniversitelerini Humboldt'un neo hümanist, özgürlükçü, öğretme ve araştırmaya yönelik eğitim anlayışına ve üniversite modeline uyarlamışlardır. Nitekim bu ülkeler Humboldt'un ulusçu eğitim anlayışından da ilham alarak üniversiteleri devlete daha çok katkı sağlaması amacıyla ulusallaştırmışlardır.--------------------GENERAL KNOWLEDGEName and Surname: Samed ErgenField : German Language ve LiteratureProgramme: German Language ve LiteratureSupervisor: Associate Professor R. Ragıp Başbağı Degree Awarded and Date : Master ThesisAnahtar Kelimeler: Language, thought, education, individual, nation, mother language, world view, alienation.ABSTRACTA STUDY ON THE RELATIONSHIP OF LANGUAGE AND EDUCATION WITHIN THE FRAMEWORK OF THE LANGUAGE AND EDUCATION UNDERSTANDING OF WILHELM VON HUMBOLDTThe aim of this study is to examine the relationship between language and education by examining the views of language and education of the famous linguist, language philosopher, education reformer and Prussian statesman Wilhelm von Humboldt and to interpret the views of language and education of some researchers in this direction.The study is a qualitative research based on literature review that examines the relationship between language and education within the framework of Wilhelm von Humboldt's views on language and education. During the research, mostly secondary sources written about Humboldt were searched and his views on language and education were obtained. In addition, some of the researchers' views on language and education were interpreted within the framework of Humboldt's understanding of language and education. In this context, documentary screening model was used in the research.According to Humboldt and edited literature review, language is an activity that creates thoughts (das bildende Organ des Gedanken), a constantly repeating activity of the mind (ewig wiederholende Tätigkeit des Geistes), energeia; logos (language and thought integrity), and the expression of the soul of a nation. Humboldt divides the language into an inner structure (innerliche sprachform) and an outer structure (äußerliche sprachform). The internal structure of the language is semantic. The external structure of the language is related to grammatical and sound (Laut) aspects. Humboldt says that languages differ from each other in terms of content and meaning, not in terms of phonetics and grammar, so Humboldt focuses more on meaning (Semantic) and content than language (Laut) and form (Form).Humboldt's understanding of education can be dealt with in two ways. The first is according to the educational reforms it has undertaken and the university model it has established, and the second is according to the individual education process in the human mind. Humboldt's understanding of education based on educational reforms; neo-humanist, individual centrist, libertarian, distant from class-state distinction, has an approach that is based on the development of the individual in all aspects. His understanding based on the philosophy of education is designed with the I (Ich) and the non-I (Du) external world. As an individual learns by living in the world, he feels alienation (Entfremdung) against what he has just learned, then he assimilates his newly learned knowledge over time and is no longer a stranger to him (Rückkehr aus der Entfremdung). This process continues throughout the life of the individual.Behind Humboldt's educational views and reforms in education lies in his previous philosophy of language studies. This relationship between language and education is about human thought and mind. Because, according to Humboldt, both language and education are phenomena that occur in the human mind. Indeed, according to him, man thinks with or through language and without language, human education is not possible. In addition, Humboldt argues that education is a social process in which individuals interact not only with themselves but also with one another. The individual can only make this interaction with others through language. The relationship between language and education is also manifested in Humboldt's understanding that each nation has its own linguistic worldview (sprachliche Weltansicht). As a matter of fact, Humboldt's idea influenced his adoption of nationalist education and his reforms in this direction. Humboldt's understanding of language and education is also evident in the views of some researchers. The language of Chomsky, the founder of Transformational Generative Grammer(Generative Transformationsgarmmatik) theory, was influenced by Humboldt's understanding of inner (innerliche Sprachform) and outer language structure(äußerliche Sprachform). Thinkers such as Sapir, Weisberger, and Cassirer were influenced by Humboldt's understanding of language for content. As a matter of fact, Humboldt inspired Leo Weisberger, who saw language as the reflection of the soul of nations. The educational reforms and university model that emerged as a result of Humboldt's understanding of education were modeled in the 19th century by many European states, USA and Latin American countries. These countries have adapted their education and universities to Humboldt's neo-humanist, libertarian, teaching and research-oriented educational approach and university model. As a matter of fact, these countries were inspired by Humboldt's nationalist education approach and nationalized universities in order to contribute more to the state.Dil, düşünce, eğitim, birey, ulus, ana dil, dünya görüşü, yabancılaşma.
- Published
- 2019
15. Investigation Of German books as a foreign language 'Deutsch Macht Spaβ' In the scope of intercultural
- Author
-
Güzel, Tuğba, Ege, Müzeyyen, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Almanca Öğretmenliği Bilim Dalı, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Eğitim ,Language and languages ,Eğitim ve Öğretim ,Öğrenim ve öğretim ,German language ,Education and Training ,Study and teaching ,Çalışma ve öğretim ,Dil ve diller ,Education ,Alman dili - Abstract
Bu araştırmanın amacı `Deutsch Macht Spaβ` adlı Almanca ders kitaplarının ünitelerinde ülke bilgisi ve kültür konularının kültürlerarası yaklaşım açısından nasıl işlendiğini ve nasıl aktarıldığını incelemektir.Araştırmanın örneklemi Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Ortaöğretim kurumlarında 11. ve 12. sınıflarda kullanılan `Deutsch Macht Spaβ` adlı Almanca ders kitabının seviye olarak `A1.2-A2.1-A2.2` düzeyleri ile sınırlıdır. Araştırma sürecinde çalışma kitabı ve öğretmen el kitabından yararlanılmış, tarama zamanı 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılı ile sınırlı tutulmuştur. Sözü edilen yayınların sadece ders kitapları incelenmiştir. Araştırmada adı geçen ders kitaplarında kültür konusuna nasıl yer verildiği Türk ve Alman kültürünün nasıl yansıtıldığı tespit edilmek istenmiştir.Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden, doküman analizi kullanılmıştır. Ölçüt olarak; Avrupa Konseyi Ortak Dil Kriterleri Çerçeve Programı Kültür Unsurları, Stockholmer Kriterler Kataloğu ve Arıkan ve Saraç'ın kültür konusu ile ilgili geliştirmiş olduğu kontrol listesinden yararlanılmıştır. Kaynakların analizleri yapılmış ve analizlere ilişkin öneriler sunulmuştur.Araştırmada `Ders kitaplarında kültür konusuna nasıl yer verilmektedir?` sorusuna cevap aranarak kitaplar incelenmiştir. `Deutsch Macht Spaβ A1.2` seviyesindeki ders kitabında ağırlıklı olarak coğrafya ve toplum, gelenek-görenek, yeme-içme alışkanlıkları konuları yer almıştır. `Deutsch Macht Spaβ A2.1` seviyesindeki ders kitabında uluslararası ilişkiler, çalışma yaşamı, eğitim, bayramlar ve özel günler işlenmiştir. `Deutsch Macht Spaβ A2.2` seviyesindeki ders kitabında kültürel özellik olarak toplum, günlük yaşam, bilim ve teknik, boş zaman etkinlikleri ve haklar konuları ağırlıklı olarak işlenmiştir. Bu araştırmayla, kültür konusunun yabancı dil öğrenmedeki önemi vurgulanarak, kültürün dil ile birlikte bir bütün olduğu, dil öğrenmenin aslında kültür öğrenmek olduğu belirtilmek istenmiştir. Anahtar Sözcükler: Ders Kitapları, Yabancı Dil Öğretimi, Dil ve Kültürlerarası Yaklaşım The purpose of this research, the German textbooks `Deutsche Macht Spaβ` how is handled the knowledge of the country and culture topics in the units with the intercultural approach is to examine how the transfer.The sample of study in secondary schools affiliated to the Ministry of National Education in Turkey, 11th and 12th grades used `Deutsche Macht Spaβ` says a German textbook as a level `A1.2-A2.1-A2.2` is limited to levels. During the research process, workbook and teacher's handbook were used and screening time was limited to 2018-2019 academic year. Only textbooks of these publications were examined. It was aimed to determine how the subject of culture is included in the textbooks mentioned in the research and how Turkish and German culture is reflected. In the research, one of the quantitative research methods, document analysis was used. As criteria; Council of Europa Commen Language Criteria Framework Program Cultural Elements, the Stockholmer Criteria Catalog, the checklist developed by Arıkan and Saraç on the subject of culture were used. Resources were analyzed and suggestions were presented.In the research, the books were examined by answering the question `How is the subject of culture included in the textbooks? `. In the textbook `Deutsch Macht Spaβ A1.2`, mainly the subjects of geography and society, tradition-custom, eating-drinking habits took place. The textbook `Deutsch Macht Spaβ A2.1` covers international relations, working life, education, holidays and special occasions. In the textbook `Deutsch Macht Spaβ A2.2`, the cultural feature of society, daily life, science and technique, leisure activities and rights are mainly emphasized.In this study, it is emphasized that culture is a whole together with language and it is stated that learning language is actually learning culture.Keywords: Textbooks, Foreign Language Teaching, Language and Intercultural Approach 224
- Published
- 2019
16. Almanca öğretmeni adaylarının Almanca dilbilgisi terimlerine hâkimiyetinin incelenmesi
- Author
-
Düşmez, Elif, Ege, Müzeyyen, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Alman Dili ve Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Eğitim ,Language and languages ,Eğitim ve Öğretim ,German language ,Education and Training ,Study and teaching ,Çalışma ve öğretim ,Dil ve diller ,Education ,Alman dili - Abstract
Bu araştırmada Almanca Öğretmenliği Bölümü'nde okuyan öğrencilerin Almanca dilbilgisi terimleri hakkındaki bilgilerinin çeşitli değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın evrenini Marmara Üniversitesi Almanca Öğretmenliği Bölümü'nde okumakta olan 1, 2, 3 ve 4. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Örneklem ise, Marmara Üniversitesi Almanca Öğretmenliği Bölümü'nde 2018-2019 eğitim-öğretim yılında, bahar döneminde okuyan 1, 2, 3 ve 4. sınıflarından araştırmaya katılan 88'i kız, 31'i erkek ve cinsiyet belirtmeyen 2 kişi olmak üzere toplam 121 öğrenciden oluşmaktadır.Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu 'Öğrenci Anket Formu' ile katılımcıların Almanca dilbilgisi terimlerine hâkimiyetini ölçmek amacıyla 'Öğrenci Testi' kullanılmıştır. Araştırmada 'Tarama Modeli' kullanılmıştır. Örneklem, 'Basit Seçkisiz Örneklem' yöntemiyle belirlenmiştir. Elde edilen veriler SPSS 15.0 programında çözümlenerek ve ulaşılan sonuçlar araştırmanın hedeflerine göre tablo haline getirilmiştir.Değişkenlere bağlı farklılaşma durumunun incelenmesinde ikili grup karşılaştırılmalarında ise t-Testi, çoklu grup karşılaştırmalarında Kruskal Wallis Testi kullanılmıştır.Bölümden mezun olurken programın hedeflerinden biri olan Almanca C1 seviyesine hâkim olmaları beklenen Almanca öğretmeni adaylarının araştırmada A1, A2, B1 ve B2 seviyelerini kapsayan test sonuçlarına göre öğrencilerin Almanca Dilbilgisi Terimleri hakkındaki bilgilerinde önemli eksiklikler olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca Almanca öğretmen adaylarının dilbilgisi terimleri hakkındaki bilgileri ile sahip oldukları çeşitli değişkenler arasında anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu sonuçlara göre 1. sınıfların, diğer sınıflara göre, 10 yıl üzeri Almanca öğrenenlerin, daha kısa süre öğrenenlere göre, Almanya'da Almanca öğrenenlerin Türkiye'de öğrenenlere göre, hazırlık bölümünde okumayanların, okuyanlara göre, Almanca müfredatın dilbilgisi açısından kendilerini mesleğe hazırladığını ifade eden öğrencilerin, hazırlamadığını düşünen öğrencilerin puanlarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.Ayrıca Almanya'da yetişen öğretmen adayları ile sadece Türkiye'de Almanca öğrenmiş öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğunun gerek Almanca gerek Türkçe dilbilgisi alanında ön bilgilerinin eksikliği, iyi ve eşit seviyede bir alt yapıya sahip olmadıkları tespit edilmiştir.Elde edilen bulgular ile Almanca Öğretmen Adayları'nın Almanca Dilbilgisi Terimleri konusundaki eksikliklerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Buna bağlı olarak öğrencilerde öz farkındalık oluşturma ve mevcut durumda ihtiyaçları ve eksiklikleri konusunda bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca eğitim ve öğretim uygulamalarında bu bulguların yardımcı olacağı düşünülmektedir. Çalışmanın sonundaki öneriler bu doğrultuda geliştirilmiş ve oluşturulmuştur.Anahtar Kelimeler: Dilbilgisi, Almanca, Almanca Dilbilgisi Dersi, Dilbilgisi Yetisi, Dilbilgisi Terimleri, Almanca Dilbilgisi Terimleri, Almanca Öğretmenliği, Almanca Öğretmen Adayları In this study, it is aimed to determine whether the knowledge of grammar terms of the students studying in German Teaching Department differs according to various factors or not. The universe of the study consists of 1, 2, 3 and 4th-grade students studying in German Teaching Department of Marmara University. The sample consists of 121 students in total, 88 of which are girls, 31 of which are boys and 2 people have not specified their gender, studying in 1, 2, 3 and 4th grade of German Teaching Department of Marmara University during the spring semester in the academic year of 2018-2019.In the research, 'Student Questionnaire Form' created by the researcher and 'Student Test' to evaluate participants' knowledge of German grammar terms were used as a data collection tool. 'Scanning Model' was used in the study. The sample was determined by the method of 'Simple Random Sampling'. The data were analysed in SPSS 15.0 program and the results reached were tabulated according to the purposes of the research. This was used in the examination of differentiation due to variables and multiplex group comparisons, t-Test was used in duplex group comparisons and Kruskal Wallis Test was used in multiplex group comparisons.According to the test results covering the A1, A2, B1 and B2 levels, it was observed that German teacher candidates, who are expected to have comprehensive knowledge of C1 level in German, which is one of the objectives of the program when graduating from the department, have significant deficiencies in the knowledge of German Grammar Terms. It was also observed that there is a significant relationship between the knowledge of grammar terms of prospective German teachers and various factors which they have. According to the relevant results, it was observed that 1st-grade students compared to other grades, those who have been learning German for 10 year compared to those who have been learning German for a short time, those who learn German in Germany has received higher grades than those learned in Turkey, those who do not study at the University Preparatory Department have higher grades than those who do, those who state that German syllabus prepares them to their profession in terms of grammar compared to those, who think otherwise, have higher marks.In addition, it was determined that prior knowledge on either Turkish or German grammar of a clear majority of prospective teachers training in either Germany or Turkey is insufficient and they don't have fulfilling and equal backgrounds. With the findings, it was aimed to determine the pre-service German teachers' deficiencies in terms of German Grammar. Accordingly, it was aimed to create self-awareness among students and to give information about their needs and deficiencies in the current situation. In addition, these findings are thought to be helpful in education and training practices. The recommendations at the end of the study were created and developed in this direction. 231
- Published
- 2019
17. Funktionsverbgefüge im Deutschen und Türkischen: Eine kontrastive analyse in printmedien
- Author
-
Düşünceli, Derya Koray, Uslu, Zeki, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
- Subjects
Phrasal verbs ,Türkiye Türkçesi ,Turkish ,Alman Dili ve Edebiyatı ,Linguistics ,Comparative grammar ,German ,Compound verbs ,German press ,Grammar-verb ,Press language ,Turkey Turkish ,Grammar-noun-verb ,Alman basını ,Dilbilim ,German Linguistics and Literature ,Comparative linquistics ,Birleşik eylem ,Alman dili - Abstract
Bu çalışmanın amacı, Almancada ve Türkçede anlamca kaynaşmış birleşik eylemleri karşıtsal dilbilim çerçevesinde incelemektir. Bir ad ve bir eylemin birleşmesiyle oluşan bu yapılar Almancada bir dilbilgisi kategorisi olarak ele alınmaktadır. Buna karşın, bu yapıların Türkçede henüz yeterince araştırılmadığı görülmektedir. Almancada kullanılan belirleyici kriterler Türkçe için de uygulanmış ve birleşik eylemler içinde ele alınan anlamca kaynaşmış ad-eylem yapılarının bu kategoriye uyduğu tespit edilmiştir. Ad-eylem birleşmelerinin her iki dilde morfolojik, sözdizimsel ve anlamsal ortak özellikler taşıdığı belirlenmiştir. İncelenen bu yapıların özellikle yazı dilinde sık kullanılması nedeniyle çalışmanın uygulama bölümünde Almanca ve Türkçe basın dilindeki ad-eylem birleşmeleri araştırılmıştır. Araştırma sonucunda yapının her iki dilde sık kullanıldığı ve benzer özellikler gösterdiği, ad bölümünün genellikle bir fiilden türediği, Almancada ilgeçli yapıların daha sık kullanıldığı, Türkçede ise belirtme durumdaki yapıların daha çok kullanım bulduğu ve yapının edilgen anlam taşıyabildiği tespit edilmiştir., The aim of this study is to investigate the light verb constructions in German and Turkish within the framework of contrastive linguistics. These constructions are obtained by combining a noun and verb and regarded as a grammatical category in German. On the other hand, it is seen that these constructions have not been investigated adequately in Turkish. The determiner criteria in German were applied for Turkish and it was determined that the light verb (noun-verb) constructions discussed in compound verbs fit into this category. It was also determined that noun-verb compounds have common morphological, syntactic and semantic characteristics in both languages. The noun-verb compounds in press language of both German and Turkish were investigated in the application part of this study as these constructions are used especially in written language. As a result of the study, it was determined that these constructions are frequently used in both languages and share similar characteristics, the noun sections are generally derived from a verb, the prepositions are more frequently used in German, the accusative cases are more frequently used in Turkish and these structures may have passive meanings.
- Published
- 2017
18. Verdeutlichung Des Übersetzungsprozess
- Author
-
Ekti, Meltem and Alman Dili ve Edebiyatı
- Subjects
Çeviri ,Öğrenim ve öğretim ,Dil ve edebiyat ,Çeviri ve yorumlama ,Alman dili - Abstract
Bis heute beschäftigt man sich im Bereich der Übersetzung mit zahlreichen Forschungen und fügte parallel dem Zeitalter neue Informationen hinzu; sei es nun im Gebiet der bereits vorhandenen Definition der Übersetzung oder ihrer Anwendung. Parallel zu diesen neuen Informationen entwickelten sich neue Techniken und Methoden, das Anwendungsgebiet der Übersetzung erweiterte sich und man schlussfolgerte daraus, dass die Übersetzung überall existiert, wo auch die Sprache vorhanden ist und mit den Veränderungen der Sprache verändert sich auch die Tätigkeit der Übersetzung. Das Thema der Übersetzung hat bis heute nichts an ihrer Aktualität verloren und ist danach bestrebt, gewisse Antworten auf Fragen wie "Wie" "Wonach" zu finden; woraus zu schließen ist, dass die Debatte weitergeht, ob die Übersetzung nach ihrer Art übersetzt werden soll, nach dem Rahmen der Zielsprache oder sollte man alle Kriterien berücksichtigen. Das vorliegende Werk beinhaltet diese Themen. Das Thema Übersetzung und ihr sich verändernder Inhalt wurden parallel der Zeit untersucht, wobei auch ihre Anwendungsweise je nach Textart analysiert wurde
- Published
- 2016
19. 9.-10. sınıflarda yabancı dil öğretiminde eğitici dramanın yeri ve önemi
- Author
-
Özgül, Vildan, Gündoğar, Feruzan, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Almanca Öğretmenliği Bilim Dalı
- Subjects
Alman Dili ,Öğrenin ve Öretim (Orta) ,Dil ve Diller ,Öğrenim ve Öğretim - Abstract
ÖZET9.-10. SINIFLARDA YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE EĞİTİCİ DRAMANIN YERİ VE ÖNEMİBu araştırmanın amacı etkili öğretim metotlarından biri olarak kabul edilen eğitici dramanın orta öğretim 9. ve 10. sınıf öğrencilerine yönelik yabancı dil derslerinde görülen etkilerini ve uygulama tekniklerini incelemektir. Çalışmada eğitici dramanın bir öğretim metodu olarak sınıflarda yer almasının sağlayabileceği olumlu katkılar ve uygulamada karşılaşılabilecek sorunlarla başa çıkma yöntemleri ortaya konmuştur. Çalışmada ayrıca Almanca derslerini daha etkin hale getirebilecek çeşitli drama etkinlikleri ve oyunlar sunulmuştur. Araştırma yöntemi tarama ve anket uygulamalı veri inceleme modeline dayanmaktadır. Maksimum çeşitlilik örneklemi için İstanbul ilindeki Almanca birinci ve ikinci yabancı dil eğitimi veren devlet ve özel liselerde 2013-2014 eğitim yılında Almanca öğretmenleri seçilmiştir. Uygulanan anketin nicel veri analizi SPSS ve nitel analizi ise tarama modeli ile yapılmıştır. Araştırmada verilerden elde edilen bulgular şunlardır:§Eğitici drama hedef dilin konuşulduğu yabancı ülkenin kültürünü ve günlük hayatı sınıfın içine taşımanın bir yoludur. §Vücut dili kullanımı ile etkili iletişim, anlatım becerileri ve konular yaşanarak, yaparak, öğrenilenler uygulanarak pekişir. §Öğretmen merkezli ve ezbere dayalı geleneksel öğretim metotlarından farklı olarak eğitici drama öğrenci merkezli bir öğrenme yöntemidir.§Eğitici dramada grup çalışmaları ile katılımcılar oyun ortamında işbirlikli öğrenme yöntemi ile birbirlerinden öğrenirler. Sonuç olarak, yapılan araştırmalar ve anket çalışması ile eğitici dramanın 14-16 yaş öğrencilere yabancı dil öğretimde etkin bir yöntem olduğu görülmüştür. Bu yöntemin yabancı dil derslerinde daha sık yer alması için öğretmen eğitimi programlarında eğitici dramanın önemi ve uygulama teknikleri konusunda çalışmalara yer verilmesi önemlidir. Ayrıca öğretmenlerimizin eğitici drama sınıf içi uygulamaları konusunda fikir alış verişi yapabilmeleri, belli yaş grubu için etkin olan çalışma örnekleri üzerinde tartışabilmeleri için bu konuda daha fazla eğitim semineri ve çalıştayların düzenlenmesi önerilmektedir..Anahtar Kelimeler: Eğitici Drama, Oyun, Yabancı Dil Öğretimi, İşbirlikli ÖğrenmeABSTRACTThe aim of this study is to explore the role and the importance of educational drama in foreign language lessons of 9. and 10. classes and to view its implementation techniques. The dissertation shows the positive effects of educational drama in classes and investigates how to cope with problems occurred while using drama techniques in the classes. Final part of this study focuses on the educational drama activities and plays which can make German lessons more effective. The study was based on the Survey method and on a review of literature about educational drama. Foreign language teachers teaching German as primary ans secondary foreign language at public and private schools in Istanbul were asked to fill the questionare. The findings of the present study were:·Educational drama is a way to bring the target culture and daily life situations in the target countries into the classroom. ·Effective communication, body language, language skills and the topic can be taught by doing and living. ·Unlike traditional teaching methods, which are teacher-centered and based on memorizing methods, in educational drama students work cooperatively, and learn from each other while playing in groups.To conclude, the findings have revealed that educational drama is an effective teaching method for the 14-16 years old foreign language students. In order to implement improvisational drama in foreign language lessons, the role of the drama and its techniques should be taught in the schools beginning with universities. On the other hand our teachers need workshops to update their knowledge, to exchange ideas about classroom management and to discuss teaching activities. Keywords: educational drama, play, foreign language teaching, cooperative learning
- Published
- 2015
20. Arthur schnıtzler'in öykülerinde yaşama arzusu ile ölüm çatışması
- Author
-
Keser, Melda, Çil, Hakan, and Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Alman Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
- Subjects
Alman edebiyatı ,Schnitzler, Arthur, 1862-1931 ,Alman öyküsü ,Eleştiri ve yorum ,Alman dili - Abstract
ÖZETBu çalışmanın amacı, varlığını yaşam boyu hatırlatan ölüm düşüncesinin, Alman Edebiyatı yazarlarından Arthur Schnitzler’in öykülerinde varoluş kaygısı bağlamındaki işlenişini incelemekti.Ölüm olgusu, insanın yaşamında düşündürücü, kaygılandıran bir olay olarak her dönemde önem taşımıştır. İnsan yaşamının temel konularından biri olarak yine her dönem edebi eserlerde farklı açılardan konu edilmiştir. 19. yüzyıl sonlarında, Modern Dönem içerisinde toplumsal yapısı kendine has özelliklerle şekillenen Avusturya – Viyana Kültürü, modern insanın ölüme ve yaşama yaklaşımlarını belirgin biçimde yansıtmaktadır. Topluma hızla nüfuz eden yeniliklerin modern zamanın öne çıkan yüksek burjuva sınıfında neden olduğu ‘ben odaklı’ yaşam şekli özde, modern insanın varoluş sorununa işaret etmektedir. Bu sorunu eserlerinde ortaya koyduğunu düşündüğümüz Arthur Schnitzler, günümüzde de “dönemine ayna tutan yazar” olma özelliğini korumaktadır. Dramları ağırlıklı olarak ikili ilişkileri konu ederken, öyküleri özellikle ölüm motifinin kullanılması yoluyla, varoluş sorunu yaşayan modern insanı, iç dünyasında gizlediği yönleriyle resmetmektedir. Kendisinin de, öykülerinde konu ettiği kültür ve sınıfa mensup olması nedeniyle çalışmada, öyküleri arasından seçtiğimiz eserleri pozitivist yöntemle incelenmiştir. Yazarın Türkiye’de çalışmalara nadiren konu edilmiş olmasından ötürü, daha çok Almanya’dan temin edilen kaynaklar üzerinden bir inceleme gerçekleştirilmiştir. Bu vesile ile Türkiye’de de ileride yürütülecek çalışmalara ışık tutulması amaçlanmıştır. Yazarın, çalışma için seçmiş olduğumuz Andreas Thameyers letzter Brief, Der Andere -Aus dem Tagebuch eines Hinterbliebenen , Der Sohn - Aus den Papieren eines Arztes , Der Mörder, Der Tod des Junggesellen ve Die Toten schweigen adlı öyküleri incelendiğinde, olay örgüsü ve konular farklılık gösterse de, ölüm motifinin illüzyon motifiyle desteklenerek, modern bireyin yaşama arzusunun verildiği tespit edilmiştir. Böylece, ölümü yaşamın dışında tutma arzusunun modern insan yaşamında inkâr edilemez varlığının, öykülerin çıkış noktası olduğu ortaya konmuştur. Yazarın, ölüm korkusunu ve yaşama arzusunu gizliden gizliye taşıyan modern insanın yaklaşımlarını Empresyonist akımın edebi özellikleriyle ve estetik bir dil kullanımıyla işleyişi de, önemi çerçevesinde açıklanmıştır. Seçtiği karakter tiplerinin, konu ve ölüm türleri çeşitliliği dışında tutularak, prototip yansıtma özelliği üzerinde de ayrıca durulmuştur. Bu bağlamda, Arthur Schnitzler’in modern insanın varoluş sorunu konusunda, öyküleriyle özel bir yere sahip olduğu ve kendine has bir literatür oluşturduğu söylenebilmektedir.ABSTRACT19th-century modern era writer Arthur Schnitzler plays an important role in German literature. He wrote about modern mans fear of death by selecting high-bourgeois types of people from Vienna as protagonists of his short stories.In this context, his short stories Andreas Thameyers letzter Brief, Der Andere - Aus dem Tagebuch eines Hinterbliebenen , Der Sohn - Aus den Papieren eines Arztes , Der Mörder, Der Tod des Junggesellen ve Die Toten schweigen are analysed. It is known, that Schnitzler was inspired by his own social environment. Therefore it is discussed about the importance of death theme in his short stories. At first, cultural atmosphere of modern era and Vienna Modernism are explained in view of "Fin de siecle" concept. Afterwards, modern mans approach to responsibility is introduced while introducing existentialist approach via S. Kierkegaard, F. Nietzsche and J.P. Sartre's views. Following that philosophical background, Arthur Schnitzler's style of existence in his own life is analysed, too. Fact of "death" and its meaning for modern man is also explained in sections "What is death?", "Thinking about death" and "Fear of death" in context of existentialism.
- Published
- 2015
21. Textgebrauch ım daf-unterrıcht
- Author
-
Çebi, Hilal, Yıldız, Cemal, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Öğrenim ve öğretim ,Alman dili - Abstract
ÖZETAvrupa ortak dil kriterleri, Avrupa ülkelerinde önemli bir anlam taşır ve yabancı dil dersindeki reformların temelini oluşturur. Bu kriterler, 2001 yılında Avrupa konseyi tarafından üye ülkelerde daha büyük bir bütünlük sağlamak ve eğitim standartlarını geliştirmek amacıyla sunulmuştur. Avrupa ortak dil kriterleri, dillerin öğrenim ve öğretimini ve dil yetilerinin değerlendirilmesini ortak ölçütlere göre tanımlayan ve karşılaştırılabilir kılan bir sistemdir. Bu kriterler dil yetilerinin tanımlanmasında bütün Avrupa’da kabul görmüş bir referans sistemidir ve bununla birlikte öğretim materyalleri düzenleme alanında program geliştirmenin ve dil sınavlarının da temelini oluşturur.Bu yüksek lisans tezinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından, yabancı dil olarak Almanca dersinde kullanılmak üzere yayınlanan “Deutsch ist Spitze” ve Hueber Yayınevi’ne ait “Ideen” kitapları; metin kullanımı konusu çerçevesinde araştırılıp karşılaştırılmıştır. Ek olarak bu kitapların Avrupa ortak dil kriterlerine uyup uymadıkları da kontrol edilmiştir.Teori kısmında ilk önce “metin” terimi üzerine bir giriş yapılmış ve farklı metin türleri ve işlevleri tanımlanmıştır. Bunu metinlerin Avrupa ortak dil kriterlerine göre analizleri izlemiştir.Çalışmanın araştırma kısmında yukarıda adı geçen materyallere ait metinler daha yakından incelenmiştir. Kitaplardaki metinler; ana fikir, metin türü, kelime sayısı, cümle sayısı ve metinlerin ders ve alıştırma kitaplarındaki çalışma biçimleri kriterlerine göre incelenmiştir. Bunu seçilen kitaplarda uygulanan metinlerin Avrupa ortak dil kriterlerine dayanıp dayanmama hususunun araştırılması takip etmiştir.Sonuç olarak iki kitaba ait metinlerin konu alanlarında benzerlikler taşıdıkları; fakat kelime ve cümle sayıları ve metinlerin uygulama biçimlerinde farklılıklar gösterdikleri söylenebilir.ABSTRACTEuropeon Common Language Criteria has significant role in Europe and is the basis for reforms in language lessons. E.C.L.C. was presented in 2001 to establish a better union among member countries and to improve educational standards. E.C.L.C. is a system which makes it possible to describe and compare language learning and teaching and assessment of language skills according to common criteria. It is a reference system, which is accepted in all Europe to define language skills; moreover it is the basis for educational program development and language exams in the field of organizing teaching materials.In this MA thesis the book “Deutsch ist Spitze”, which are published by ministry of education to be used in German classes and the book of the Hueber publications “Ideen” are investigated and then compared in terms of their usage of passages. Additionally, whether or not they comfort E.C.L.C was checked.In theoretical section, the term “passage” is introduced different functions and types of passages are defined. Then there follows the analysis of the passages according to their correspondence with E.C.L.C.In investigation section, the passages mentioned above are investigated in detail. They are investigated in terms of main idea, passage type, number of words, number of sentence and their correspondence with criteria defining workbook study types. The investigation whether the follows passages are based on E.C.L.C. As a result, it can be said; that the two books have similarities as to be Subjects of the passages and yet, types of practise in these books have differences.ZUSAMMENFASSUNGDer gemeinsame europäische Referenzrahmen (GER) hat eine besondere Bedeutung inden Europäischen Ländern und dient als Grundlage für Reformen imFremdsprachenunterricht. Er wurde 2001 vom Europarat eingeführt um eine größereEinheit unter den Mitgliedstaaten zu erreichen und die Bildungsstandards weiter zuentwickeln. Der GER ist ein System, das Lernen und Lehren von Sprachen und dasBeurteilen von Sprachkompetenzen nach gemeinsamen Kriterien beschreibt undvergleichbar macht. Er ist ein in ganz Europa anerkannter Bezugsrahmen zurBeschreibung von Sprachkompetenzen und damit auch eine wichtige Grundlage fürCurriculumentwicklungen, für Lehrwerkserstellungen und auch für Sprachprüfungen.In dieser Masterarbeit werden die Lehrwerke „Deutsch ist Spitze“, das für denFremdsprachenunterricht Deutsch von dem türkischen Bildungsministerium (MEB)herausgegeben wurde und „Ideen“ vom Hueber Verlag in Bezug auf den Textgebrauchuntersucht und verglichen. Des Weiteren wird überprüft, ob sie sich den Kriterien desGER anpassen.Im theoretischen Teil wird zuerst eine Einführung zu dem Textbegriff gemacht und dieverschiedenen Textsorten und ihre Funktionen werden beschrieben. Anschließend folgtdie Analyse von Texten nach den Kriterien des gemeinsamen europäischenReferenzrahmens.Im Untersuchungsteil der Arbeit werden die Texte aus den beiden oben genanntenLehrwerken näher analysiert. Sie werden nach den Kriterien; Thema, Textsorte,Wortanzahl, Satzanzahl und Textbearbeitungsverfahren im Kurs- und Arbeitsbuchuntersucht. Im Anschluss wird in den gewählten Lehrwerken überprüft, ob dieangewandten Texte in den Lehrwerken sich an den Kriterien des GERs festhalten odernicht.Schlussfolgernd kann man sagen, dass die Texte in beiden LehrwerkenGemeinsamkeiten in ihren Themengebieten, aber Unterschiede in ihrer Wort- undSatzanzahl und in den Textbearbeitungsverfahren aufweisen.
- Published
- 2014
22. Kommunikation, sprache und soziales milieu in den dramen heimarbeit und mensch meier von Franz Xaver Kroetz : eine literatur - und sprachwissenschaftliche arbeit
- Author
-
Devran, Serap, Sevim, Acar, and Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Alman Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
- Subjects
Alman Dili - Abstract
Anahtar Kelimeler: Sosyal dram, Sosyal yaşam alanı ve çevre, Sosyal iletişim üslubuÖZETFRANZ XAVER KROETZ’ÜN HEİMARBEİT VE MENSCH MEİER ADLI DRAMLARINDA KOMÜNİKASYON, DİL VE SOSYAL ÇEVRE ETKİLEŞİMİÇalışmada somut anlamda ‘yaşam alanları’ olarak bilinen sosyal çevrelerin dilsel boyutuyla şekillenmesi edebiyat biliminde yeterince araştırılmamıştır. Bu çalışmada Franz Xaver Kroetz’ün ‘Heimarbeit’ ve ‘Mensch Meier’ adlı dramlarında gösterilen farklı yaşam alanları ve bu alanların dilsel ve iletişimsel özellikleri karşılaştırılmıştır. Kroetz dram yazarı olarak Almanya’da sosyal realizmin tipik bir temsilcisidir. Oyunları taşra veya proleter kesimin günlük aile yaşamını gerçekçi bir biçimde sahnelemeyi temel alır. ‘Heimarbeit’da kadının gayrı meşur hamileliği ve dünyaya getirdiği çocuğun eşi tarafından öldürülmesinden ortaya çıkan sorunlar, bu sorunların tehdit ettiği aile yaşamının yeniden düzenlenmesi konu edilir. Çalışmada, karı kocanın yaşamlarını yeniden düzenlerken gösterdikleri çabanın konuşmalarından nasıl yansıdığı gösterilir. ‘Mensch Meier’ de ise bir ailenin sosyal olarak yükselme isteği ele alınır. Ailenin günlük yaşamı erkeğin işsiz kalma korkusuyla, kadının ve yetişkin oğullarının ev ortamını terk etmesiyle değişir. Çalışmada, meslek hayatında atılan başarılı adımların konuşma ve davranışlar üzerinde yaptığı etkiler ortaya koyulur. Bu ifade biçimlerinin sosyal bir olgu açısından kavranması için sosyolojik, edebiyat bilimsel ve sosyolenguistik kaynaklar temel alınır. Bu bağlamda çalışma toplumlardaki sosyal farklılıkları kuramsal olarak kavranması ve ortaya konmasını açısından ele alan bir teorik kısımdan oluşmaktadır. Çalışmanın analitik kısmında ise figürlerin farklı bağlamlar içersinde birbiriyle olan iletişimi analiz edilerek figürlerin iletişim sırasındaki sosyal yönelimleri ve kullandıkları etkileşim kuralları tekrar oluşturularak gösterilir Bu bağlamda figürlerin problemlere olan yaklaşımları ve problemleri çözerken ifade ettikleri değer, normlar ve sosyal kurallar önem taşımaktadır. Ayrıca cinsiyetler arasındaki ilişkiler ve ilişkideki duygular, ahlaki ve sosyal değerlendirmeler de dikkate alınması gereken önemli unsurlar arasındadır. Schlüsselwörter: soziales Drama, soziale Lebenswelten, sozial kommunikativer StilZUSAMMENFASSUNGKOMMUNIKATION, SPRACHE UND SOZIALES MILIEU IN DEN DRAMEN HEIMARBEIT UND MENSCH MEIER VON FRANZ XAVER KROETZDie sprachliche Gestaltung von sozialen Milieus, in der Arbeit konkret ‘Lebenswelten’ genannt, wurde in der Literaturwissenschaft noch nicht hinreichend untersucht. Diese Arbeit präsentiert einen Vergleich der Besonderheiten von sprachlich–kommunikativen Mittel der in den Dramen Heimarbeit und Mensch Meier dargestellten unterschiedlichen sozialen Lebenswelten von Franz Xaver Kroetz. Der Dramatiker gilt als typischer Vertreter des sozialen Realismus in Deutschand. Seine Stücke sind im Wesentlichen realistische Darstellungen von familiären Lebenssituationen im ländlichen oder proletarischen Alltag. Heimarbeit handelt von der Wiederherstellung der familiären Ordnung, die durch das Problem, der illegitimen Schwangerschaft der Frau und der Ermordung des Kindes von Seiten des Ehemannes bedroht war. In der Arbeit wird gezeigt, wie die Herstellung der ehelichen Gemeinschaft sich in den Sprechweisen der Eheleute widerspiegelt. In “Mensch Meier” geht es um die Problematik des sozialen Aufstiegs in einer Familie. Ihr Lebensalltag ist gekennzeichnet durch die Angst um den Arbeitsplatz des Ehemannes und der Loslösung der Ehefrau und des Sohnes aus dem häuslichen Umfeld. Die Arbeit zeigt wie gelungene Schritte im beruflichen Alltag sich in Ӓnderungen des sprachlichen Verhaltens niederschlagen. Die Erfassung der sozialen Typik dieser Ausdrucksmittel erfolgt durch den Einbezug soziologischer, literaturwissenschaftlicher und soziolinguistischer Forschungen. In diesem Zusammenhang besteht die Arbeit aus einem theoretischen Teil, der die Gestaltung und Erfassung sozialer Differenzen in Gesellschaften theoretisch zu ihrem Gegenstand macht und einem analytischen Teil, in dem mikroanalytisch der kommunikative Umgang der Figuren in unterschiedlichen Kontexten analysiert und die sozialen Orientierungen und Interaktionsregeln, denen die Figuren während der Kommunikation folgen, rekonstruiert wird. Von Bedeutung sind dabei der Umgang mit Problemen und die Werte, Normen und soziale Regeln, die bei der Lösung des Problems von den Figuren ausgedrückt werden. Ein weiterer Aspekt ist die Beziehung zwischen den Geschlechtern, die Emotionen und die moralische sowie soziale Bewertungen der Geschlechter untereinander.
- Published
- 2012
23. Franz Kafka ve Peter Weiss’in eserlerinde güven arayışı sorunu
- Author
-
Yurtsever, Mahmut, Sevim, Acar, and Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Alman Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
- Subjects
Alman Dili - Abstract
ÖZETYabancılaşma, Franz Kafka ve Peter Weiss’ın yaşamlarında önemli bir sorundu. Bu sorun bir süreç olarak gelişti. Bu süreçte Yahudi kimliğinin belirleyici bir faktör olduğu ileri sürülebilir. Franz Kafka için başka faktörlerin yanında baba faktörü de bu süreçte rol oynar. İki yazarın yaşamlarında belirleyici bir faktör olan bu sorun onların edebi eserlerinde de yer bulmaktadır. Kafka yazınının temel konusu yabancılaşmadır. Yaşadığı dönemin toplumsal sorunları onun eserlerinde en iyi anlatımını bulur. Dönemin bürokratik işleyişi ve bireyin bu bürokratik işleyiş karşısındaki çaresizliği eserlerinde ustaca tasvir edilir. Franz Kafka aile içinde bir sürgündü, bir yabancıydı. Ailesinde huzur ve güven bulamamıştır.Peter Weiss ise çocukluk ve gençlik yıllarını adeta Kafka’nın edebiyat dünyasında geçirmiştir. Onun eserlerindeki sorunlar Peter Weiss için yaşanan gerçeklikti. O da sürgünde güven eksikliği içinde bir yaşam sürmüştür. Güvensiz ortamlarda, kuşatılmış bir yaşam sürmeleri aidiyetsizlik duygusunu adeta onların bilinçaltına yerleştirmiştir. Ancak Peter Weiss belli bir dönem sonra Kafka’nın dünyasına alternatif bir dünyanın var olduğuna inanmıştır. Bu dönemde Marksist dünya görüşünü benimsemiş ve bu perspektiften Kafka’nın eserleri ile hesaplaşmıştır. Kafka’nın eserlerini bu dünya görüşünden hareket ederek ele almış, okumuş ve yorumlamıştır. Zamanla bu alternatif arayışı farklı alanlarda sürmüştür. Bu çalışmada aynı zamanda Kafka’nın Marksist edebiyattaki alımlaması yerini bulmuştur. Önemli bir sorun olarak görülen yabancılaşma sorunu bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde ulaşılabilen materyaller pozitivist bir yöntemle karşılaştırmalı bir biçimde incelenmiştir. Franz Kafka ve Peter Weiss’ın bu soruna karşı farklı duruş sergiledikleri, sorunu farklı biçimde algıladıkları, sorunun bu algılamaları doğrultusunda eserlerinde yer aldığı yargısına varıldı. Dava romanında mahkemenin, Şato romanında ise şatonun çok yönlü niteliklere sahip olduğu tespit edildi. Hem mahkeme hem de şato farklı biçimlerde yorumlanabilir. Ancak Peter Weiss tarafından romandan uyarlanan Dava dramasında mahkeme savaş esnasında varolan, dar kapsamlı ve somut bir mahkeme niteliği kazanmıştır. Ayrıca Peter Weiss’ın çalışma konusu olan diğer eserlerinde Kafka etkisinin önemli bir yer tuttuğu da görülmüştür. Çalışma bu durumu ifade etmek ve onu tartışmaya açmak amacıyla hazırlanmıştır. Kafkaesk kavramından yola çıkarak yakın dönem Türk edebiyatından bazı örnekler ile Franz Kafka’nın eserleri arasında karşılaştırmalı bir araştırma yapılabilir.ABSTRACTAlienation was an important issue in the lives of Franz Kafka and Peter Weiss. This issue developed as a process. It can be claimed that the Jewish identity had been a determining factor in this process. For Franz Kafka the factor “father” played a role in this process beside other factors. This issue that was a determining factor in the lives of both writers occurs in their literary works, as well.The main problem in Kafka’s literary work is alienation. The social problems of his life time are described in his work in an excellent way. The bureaucratic nature of his period and the helplesness of the individual facing bureaucracy are skilfully depicted. Franz Kafka was an exiled one within the own family - an alien. He could not find peace and trust in his family.Peter Weiss seems to have spent his childhood in Kafka’s literary world. The problems in Kafka’s works were reality for Peter Weiss. He, too, spent his life in exile lacking trust. This life in insecure circumstances embedded the feeling of being lost into their subconsciousness. Yet, after a while, Peter Weiss started to believe that an alternative world to Kafka’s world may be existent. In this period, he adapted a Marxist world view and confronted Kafka’s work from this perspective. He read and interpreted it from this perspective. Later, this search for an alternative continued in other fields. The paper at hand also includes the Marxist reception of Kafka’s work.Alienation, however important, is not a part of this paper. The material that was available in the research process was viewed with a positivist method through comparisons. My conclusion is that Franz Kafka and Peter Weiss had different attitutudes towards this issue, received it in different ways and dealt with it in their work accordingly.I found out that the court in Der Prozess and the palace in Das Schloss have various features. However, the court appears in Peter Weiss’ adaptation of Der Prozess as a concrete court existing in war time. In addition, I observed that Kafka has a major influence upon other works of Peter Weiss’. This paper has been prepared to constate and discuss this.Taking the term Kafkaesque as a starting point, a research can be made to compare some examples of modern Turkish literature and Kafka’s work. ZUSAMMENFASSUNGDie Entfremdung war ein großes Problem im Lebem von Franz Kafka und Peter Weiss. Dieses Problem entwickelte sich in einem Prozeß. Es kann behauptet werden, dass die jüdische Herkunft beider Autoren für diesen Prozess entscheidend war. Für Franz Kafka spielt der Vater-Faktor neben anderen Faktoren bei diesem Problem eine wichtige Rolle. Dieses Problem, das im Leben der beiden Autoren sehr wichtig war, hinterließ Spuren in ihren literarischen Werken.Das Hauptthema des Kafkas Werks ist die Entfremdung. Die Probleme seiner Zeit fanden in seinen Romanen und Erzählungen ihre beste Erzählweise. Die Probleme seiner Zeit werden am anschaulichsten in seinen Werken dargestellt. Bürokratie und erfolglose Bemühungen des Einzelnen werden in seinen Werken meisterhaft erzählt. Franz Kafka war in seiner Familie ein Exilant, ein Fremdkörper. Er hatte in der Familie keine Geborgenheit gefunden. Peter Weiss hatte seine Kindheit und seine Jugend in der erzählten Welt von Kafka verbracht. Die erzählte Welt von Franz Kafka war für Peter Weiss die reale Welt. Peter Weiss konnte im Exil kein Leben in Geborgenheit führen. Das Leben, das beide Autoren in diesen nicht geborgenen und belagerten Zuständen geführt hatten, ließ in ihrem Unterbewußtsein Identitätsprobleme enstehen. Aber nach einer bestimmten Zeit glaubte Peter Weiss daran, dass es eine andere, eine alternative, eine bessere Welt möglich ist. In dieser Zeit engagierte sich Peter Weiss im Marksismus und hatte in dieser Weltanschauung die Werke von Franz Kafka in die Hand genommen, gelesen und interpretiert. In dieser Studie ist zugleich Kafkas Rezeption im Marksismus zu finden.Das Thema der vorliegenden Arbeit ist die Entfremdung, die als ein wichtiges Problem gesehen wurde. Die Forschungsliteratur wurde dabei mit der positivistischen Methode vergleichend untersucht. Es wurde festgestellt, dass Franz Kafka und Peter Weiss dieses Problem, also die Entfremdung auf zwei andere Weisen wahrgenommen hatten. Aufgrund der unterschiedlichen Art der Wahrnehmung von Entfremdung findet die Einbettung dieses Problems in die Werke der beiden Autoren auch anders statt.Das Gericht im Roman der Prozeß ist vielseitig, überall und von niemandem gesehen. Aber bei Peter Weiss ist das Gericht ein normales Gericht in der Kriegszeit. Im Neuen Prozeß ist das Gericht das kapitalistische System.Es wurde auch festgestellt, dass das Werk von Kafka eine große Rolle in den erwähnten Werken von Peter Weiss gespielt hatte. Diese Arbeit wurde mit dem Zweck geschrieben, um dies Problem deutlich zu machen und zu diskutieren.Vorstellbar wären nun weitere Studien zum Begriff kafkaesk in der modernen, türkischen Literatur.
- Published
- 2011
24. Alman medya dilinde yeni yapım birleşik sözcükler
- Author
-
Köseoğlu, Ayşenur, Çil, Hakan, Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, and Batı Dilleri ve Edebiyatı Anabilim Dalı Alman Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
- Subjects
Word usage ,Alman Dili ,Alman Dili ve Edebiyatı ,Linguistics ,German ,Words ,Medya ,Press language ,Vocabulary derivation ,Grammar-word types ,Compound words ,Dilbilim ,German Linguistics and Literature ,Language development ,Language studies - Abstract
ÖZETMedya, fikirlerini, görüşlerini ya da gözlemlerini hem sözel hem de yazılı olarak dillendirirken kullandığı dil, yıllar içinde gelişmekte, değişmekte ve farklı, yaratıcı, iddialı, yeni yapım sözcüklere yer vermektedir. Özellikle teknolojik gelişimin yaygın olduğu bu yüzyılda her yeni buluş ve ona ilişkin durumlar sözcük hazinesini bir kat daha geliştirmektedir. Bunun yanı sıra basın dilinde de yazarlar bir olaya yönelik tutumunu, değerlendirirken ya da düşüncelerini belirtirken kendi sözcüklerini yaratma yolunu seçerler bu durumda da yeni yapım sözcükler, çoğu birleşik sözcükler olarak ortaya çıkmaktadır. Yazarların, dili monotonluktan kurtarma adına stilistik nedenlerden ötürü mecazi kullanımlara, aliterasyonlara ve eş anlamlı yeni yapım sözcüklere önem verdiği gözlenmektedir.Bu sayede uzun metinlerde sıradanlıktan ve sözcük tekrarlarından kaçınılmış olunur ve ekonomik davranılarak uzunca yapımlardan birleşik sözcükler oluşturulur. Yeni sözcük yapımları metne bağlı ve anlık olaylara işaret eden fonksiyonun yanı sıra dikkat çekici, yaratıcı, ikna edici ve eğlendirici özellik taşımaktadır. Medya dili özellikle yeni yapım sözcükleri popüler hale getirerek sözcük hazinesine katkı sağlamaktadır. Bu çalışmada “DER SPIEGEL “ dergisi baz alınarak Alman medya dilinde yeni yapımlar araştırılmıştır. Araştırılan ve yeni yapım olarak belirlenen sözcükler online sözlüklerde bulunup bulunmaması kontrol edilmiştir ve sözlüklerde yer almayanlar listelenmiştir. Anahtar Sözcükler: okasyonel sözcük yapımları = okasyonalizm (ad-hoc yapımlar), neolojizm, medya dili, yeni sözcük yapımı, birleşik sözcükABSTRACTNowadays, the language, that media use, has been changing over the years in order to express their own ideas, opinions or observations as well as verbal and written expression. This process of change varies among the creative, ambitious and included new productions of words which is an indispensable feature. Especially, technological development, which is widespread in this century, doubles to the vocabulary. In addition to that authors create their own words while expressing their ideas or attitudes toward an event. In this case the construction of new words, compound words often occurs. In the name of recovering the language from monotony, authors attach importance to figurative use, compound, alliteration and synonyms words for stylistic reasons. By creating compound words, long texts and repeated words are avoided. The construction of new words are depended on texts which are functional that points to events as well as eye-catching, creative , interesting also convincing and entertaining. Especially media language popularizes the new construction of words which contribute to vocabulary. In this study ‘’ Der Spiegel’’ has been chosen in order to analyses the new construction of words in German media.The presence of these new constructed and compound words have been check in online dictionaries and these ones, which weren’t there, were listed. Keywords: nonce word (ad-hoc/nonce formation), neologism, media language, new word formation, compound words.
- Published
- 2010
25. Über die ziele der Deutschen integrationskurse in der Türkei und ihre ergebnisse = Türkiye’de gerçekleştirilen ve Almanya’ya yönelik Almanca uyum kurslarının amaç ve sonuçları üzerine
- Author
-
Akdağ, Dilek Başkan, Hacısalihoğlu, Erol, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Alman Dili ,Öğrenim ve Öğretim - Abstract
TÜRKÇE ÖZETTÜRKİYE’DE GERÇEKLEŞTİRİLEN ALMANCA UYUM KURSLARININ AMAÇ VE SONUÇLARI ÜZERİNEÜber die Ziele der Deutschen Integrationskurse in der Türkei und ihre Ergebnisse adlı bu çalışma ile, uyum kurslarındaki müfredatın ve kullanılan ders kitabı Schritte 1/ 2’nin ve ek kaynaklarının kursların sonunda yapılan Start Deutsch 1 sınavı için yeterli olup olmadığının gösterilmesi amaçlanmıştır.Birinci bölüm dil düzeyi basamakları ve sınavları ile bu düzeylere göre dil yeterlilik tanımları hakkında bilgi vermektedir. İkinci bölümde, küreselleşme sürecindeki uyum ve göç konuları ile Almanya’da yeni yasa ve sonuçları ön plana çıkarılmıştır. Üçüncü bölümde, uyum kurslarında Almanca eğitimi alan katılımcı profilleri hakkında bilgi verebilmek amacıyla farklı sınıflarda öğrenim gören 30 öğrenci ile yapılan ankete ve sonuçlarının dil edinimini nasıl etkilediğine yer verilmiştir.Dördüncü bölüm öğretmen kadrosu profili hakkında bilgi vermek için yapılan bir anketi,sonuçlarını ve öğretmenlerin katılımcılar hakkındaki yorumlarını içermektedir.Beşinci bölümde, Schritte 1/ 2 ders kitabının ve kullanılan diğer malzemelerin analizi ve değerlendirmesi yer almaktadır. Son bölüm, sınav hakkında genel bilgiyi ve Alman Kültür Merkezi’nde 30 öğrencinin katıldığı örnek sınavın sonuçlarının değerlendirmesini içermektedir. ABSTRACTABOUT THE AIMS AND RESULTS OF GERMAN INTEGRATION COURSES IN TURKEYThis study named Über die Ziele der Deutschen Integrationskurse in der Türkei und ihre Ergebnisse contains a research on the competence in the syllabus carried out in the integration courses and the book Schritte 1/2 and other course materials for Start Deutsch 1 exam at the end of the courses.Chapter one gives information about language levels, the exams and the description of language competence.In chapter two, emigration and integration issues in the globalization process, the new law that passed in Germany and the effects of it are emphasized.In the third chapter, what is pointed out is the questionnaire give n to 30 course attendees from different classes to collect information about the attendee profile in the integration courses and how its results affect language acquisition. Fourth chapter contains a questionnaire to give information about the teaching staff’s profile , the results of it and the comments of the teachers on the attendees.In the fifth chapter, there is an analysis and evaluation of Schritte ½ and the other materials.Last chapter includes the general information of the real exam and an evaluation of 30 attendees’ mack exam results in Goethe Institute.
- Published
- 2010
26. Yerel Almanca Ders Kitabı İncelemesi
- Author
-
Genç, Ayten and Alman Dili ve Edebiyatı
- Subjects
Eğitim ,Dil ve edebiyat ,Alman dili - Abstract
Ülkemizde 1997-1998 öğretim yılından itibaren 8 yıllık ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi ile eğitimde yeniden yapılanma söz konusu olmuştur. Buna bağlı olarak ilk ve ortaöğretim okullarına öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerinin programlarında da değişiklikler yapılmıştır. Geçmişten Günümüze Yerel Almanca Ders Kitaplarının İncelenmesi adlı bu çalışma, 1998-1999 öğretim yılından itibaren uygulamaya konulan Almanca Öğretmenliği Anabilim Dalı programında yer alan Almanca Ders Kitabı İncelemesi dersi için öğretim malzemesi olarak düşünülmüştür. Bu kitapta, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana ülkemiz ilk- ve ortaöğretim okullarının birinci yabancı dil olarak Almanca derslerinde okutulan yerel ders kitapları incelenmiştir. Öğretimde etkili, öğrencilerimizin ilgi ve gereksinimlerine uygun ders kitapları yazmak için geçmişte yapılan çalışmaları bilmek ve edinilen deneyimlerden yararlanmak zorundayız. Geçmişten günümüze yerel Almanca ders kitaplarının Türkiye'deki tarihsel yolculuğuna ilişkin bu çalışmanın öğrencilere ve araştırmacılara katedilen yolu göstermesini ve bu alanda yazılan bir başvuru kitabı niteliğinde gelecekteki çalışmalara katkı sağlamasını diliyorum.
- Published
- 2010
27. Neue Ansätze mit Unterrichtsentwürfen
- Author
-
Ünal, Çiğdem and Alman Dili ve Edebiyatı
- Subjects
Dilbilgisi ,Dil ve Edebiyat ,Ders Kitapları ,Problemler ,Alman Dili ,Yabancı konuşmacılar için ,Alıştırmalar - Abstract
Lehrwerkarbeit und Literaturbehandlung im DaF-Unterricht schließen sich nicht aus, sondern ergänzen sich gegenseitig. Wie verhalten sich aber Literatur und Spracherwerb zueinander? "Wie ist die ideale Verkoppelung von Sprachunterricht und Literaturunterricht? Das vorliegende Buch* wurde geschrieben, damit es Antworten auf solche Fragen als Ganzes gibt. Die eindimensionale Betrachtungsweise entweder Fremdsprache oder Literatur lehren ist heute zu einer multidimensionalen geworden: Sowohl die Fremdsprache als auch die Literatur bzw. die fremdsprachliche Literatur lehren. Literarische Texte werden zunehmend unter neuer Perspektive wahrgenommen, weil sie einen lernerzentrierten, sprachbewussten, landeskundlich und kulturell aufgeladenen Unterricht ermöglichen. Nach Krumm und Port-mann-Tselikas stellen sie eine hervorragende Basis für einen offenen Unterricht dar. Schließlich gilt es, das Interesse an der Literatur im Fremdsprachenunterricht zu befördern. Voraussetzung dafür, dass das geschieht, ist die „Auswahl entsprechender Texte sowie die Entwicklung adäquater Aufgabenstellungen" (Krumm & Portmann-Tselikas, 2003:14). Noch heute wird die Literaturvermittlung in der Auslandsgermanistik kritisch betrachtet. Öfters wird argumentiert, dass die Auslandsgermanistik in der Wahrnehmung vieler Fachleute mit Literaturwissenschaft assoziiert wird. In diesem Zusammenhang entsteht ein Problem, welches die Weiterentwicklung von anderen fachrelevanten Teilbereichen wie z. B. Literaturdidaktik des Deutschen als Fremdsprache verhindere. Man soll sich deshalb mit der Frage auseinandersetzen, wie die Literatur zeitgemäßer) zu vermitteln ist (vgl. Schewe, 2005: 93). Wie ist denn die Literatur zeitgemäßer zu vermitteln? Welche Problembereiche sind bei den traditionellen Methoden der Literaturvermittlung zu beobachten und wie können wir in der Türkei den Übergang vom herkömmlichen Literaturunterricht zum modernen Literaturunterricht realisieren? Forschungen zum Lehrerverhalten zeigen, dass die im Studium gemachten Erfahrungen oft nachhaltig weiterwirken. Zum Orientierungsmodell kann somit der im Studium am eigenen Leibe erfahrene Literaturunterricht werden, und das meist unbewusst (vgl. ebd: 94 ). Auch Wolff ist ähnlicher Meinung: „Normalerweise [...] geben Studierende als Lehrkräfte später an ihre Schüler weiter, was sie selbst erfahren und erprobt haben, nur theoretisch Gelerntes wird zwar gewusst (und schnell vergessen), aber selten in die Praxis umgesetzt" (Wolff, 1996: 62). Das vorliegende Buch versteht sich somit als Einführung in eine praxisorientierte Literaturdidaktik für türkische Deutschlehrerkandidaten und Deutschlehrende. Es wird der Versuch unternommen, die Konzeption der rezeptionsästhetischen Literaturdidaktik und die aktuellen methodisch-didaktischen Zugänge zu Literatur vorzustellen. Insofern soll es als ein Plädoyer für eine praxisorientierte Literaturdidaktik verstanden werden. Meines Erachtens mangelt es bislang an praxisorientierten Arbeiten, die eine Brücke zwischen Literaturwissenschaft, Literaturdidaktik und Fremdsprachenpraxis schlagen. Lehrende stehen vor dem Problem, dass es nicht viele didaktisch-methodische Vorschläge gibt, aus denen hervorgeht, wie bei der Anwendung von Kategorien der Textanalyse im fremdsprachlichen Literaturunterricht konkret vorzugehen ist (siehe auch Nünning & Surkamp, 2006:8). Orientiert an den Bedürfnissen der türkischen Deutschlehrerkandidaten und der Deutschlehrenden werden im ersten und zweiten Teil unter Einbeziehung der Literaturwissenschaft die wichtigsten theoretischen Grundlagen des fremdsprachlichen Literaturunterrichts dargelegt. Skizziert werden zuerst die wichtigsten Entwicklungen, die zu einer Neuorientierung im fremdsprachlichen Literaturunterricht, zur Formulierung neuer Lehr- und Lernziele und zur Entwicklung neuer Zugangsformen geführt haben. Es findet ferner eine Auseinandersetzung mit der Frage nach dem Stellenwert literarischer Texte und mit der Frage nach Auswahlkriterien statt. Im dritten Teil geht es um eine Darstellung der unterschiedlichen Lehr- und Lernziele, d. h. um verschiedene Kompetenzen, die durch die Beschäftigung mit fremdsprachlicher Literatur in Deutschlernenden ausgebildet werden können. Zudem werden einige Überlegungen zur Rolle der Lehrkraft beim Einsatz literarischer Texte im fremdsprachlichen Deutschunterricht angestellt. Im vierten Teil des Buches geht es um Vorstellung der didaktisch-methodisehen Verfahren für literarische Texte. Es wird ein Überblick über die hand-lungs- und produktionsorientierte Verfahren der Texterschließung gegeben, die in den letzten Jahren entwickelt worden sind. Eine Auseinandersetzung mit einzelnen literarischen Gattungen findet erst im fünften großen Teil statt. Theoretische Grundlagen der epischen, lyrischen und dramatischen Gattungen werden mit rezeptionsästhetisch orientierten Zugangformen der Textarbeit kombiniert. D.h. während einerseits das Grundwissen, die Strukturmerkmale, die Gattungsmerkmale und die Formen der einzelnen Gattungen dargestellt werden, wird andererseits auch gezeigt, wie man mit epischen, lyrischen und dramatischen Formen im fremdsprachlichen Deutschunterricht vorgehen kann. Das Buch trägt der Konzeption eines lernerzentrierten, handlungs- und produktionsorien-tierten DaF-Unterrichts Rechnung. Demonstriert wird deshalb die rezeptionsästhetische Literaturdidaktik mit Unterrichtsbeispielen zu den einzelnen Gattungen. Neben gattungsspezifischen Verfahren wird auch auf Begründung der Textauswahl eingegangen. Exemplarische Unterrichtsreihen zu den verschiedenen literarischen Gattungen werden entworfen, um anschaulich zu zeigen, wie die vorgestellten Verfahren sinnvoll eingesetzt werden können. In Bezug auf den Grundsatz des Buches, sich möglichst nah an der Unterrichtspraxis und an den Bedürfnissen der DaF-Studierenden und der DaF-Lehrkräfte auszurichten, wird die dargestellte Theorie und Methodik mit konkreten Unterrichtsentwürfen für die Unterrichtspraxis verbunden. Nach Begründung der Textauswahl wird der Einsatz der rezeptionsdidaktischen Verfahren anhand von ausgewählten epischen, lyrischen und dramatischen Texten der deutschsprachigen Literatur exemplarisch illustriert. Außerdem werden zu den Unterrichtsentwürfen direkt verwendbare Materialien zusammengestellt. Im Anschluss an Unterrichtsentwürfen werden weiterführende Aufgaben für die Behandlung der jeweiligen Gattung im fremdsprachlichen Deutschunterricht gestellt. Das vorliegende Buch ist somit als kompakte Einführung in zentrale Gegenstände der Literaturdidaktik für türkische DaF-Lehramt-Studierende gedacht, die die Fähigkeit erwerben möchten, deutschsprachige literarische Texte systematisch und bewusst im DaF-Unterricht zu vermitteln. Außerdem kann es für DaF-Lehrende hilfreich sein, die Informationen über neue Methoden, Modelle, Zugangsformen und Unterrichtsbeispiele im Bereich der Arbeit mit Literatur im Fach Deutsch als Fremdsprache suchen.Der Grund, warum ein besonderer Wert auf literarische Grundbegriffe gelegt wird, liegt darin, dass die Erweiterung des literarischen Grundwissens einen Bedarf der Zielgruppe des vorliegenden Buches darstei:: Im Rahmen der Arbeit mit Literatur plädiert Dobstadt neulich für eine Lners-risierung des Faches Deutsch als Fremdsprache. Dabei soll die „Liter^rm-tät", die literarische Dimension der Sprache als unverzichtbare Basiskategorie im Fremdsprachenlernkontexten gelten. Ebenso den Erwerb vor. Li-terarizitätskompetenz hält er im Rahmen von DaF für unverzichtbar. Seiner Ansicht nach schließt ein auf Literarizität fokussierter Umgang mit Literatur die Öffnung für poststrukturalistische Verstehens- und Lektürekonzepte ein. Die DaF-Lernenden sollten mit Instrumenten ausgestattet werden* die dem Komplexitätsniveau der multikulturellen Realität angemessen sind. Deshalb solle man literaturwissenschaftliche und -didaktische Themer. aus dem DaF-Studium nicht heraushalten (vgl. Dobstadt, 2009: 21-28). In diesem Zusammenhang bezweckt das vorliegende Buch die Förderung der Literaturkompetenzen DaF-Studierender, weil sie die Schulung in Literarizität und in ästhetischen Besonderheiten der Literatur benötigen. Herzlich danken möchte ich an dieser Stelle Frau Prof.Dr. Ayten Gene, die mir wertvolle didaktische Hinweise gegeben hat. Sie hat auch mit ermutigenden Anmerkungen zur Entstehung dieses Buches beigetragen. Außerdem sind einige englischsprachige Fragesätze ins Deutsche übersetzt worden. Ich möchte mich auch herzlich bei meiner Kollegin Antje Kirchhof bedanken, die mir dabei behilflich war. Den Lesern wäre ich sehr dankbar wenn sie mir ihre Kommentare, Kritik und Anregungen senden würden an
- Published
- 2010
28. İlköğretim okullarında Almanca’nın yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan ders kitaplarında dinlenme yoluyla öğretme amacıyla verilen hikayeler üzerine bir çalışma
- Author
-
Küce, Canan Kefeli, Akdoğan, Feruzan, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Yabancı Dil ,İlköğretim ,Alman Dili ,Öğrenim ve Öğretim - Abstract
ÖZETİLKÖĞRETİM OKULLARINDA ALMANCA’ NIN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE KULLANILAN DERS KİTAPLARINDA DİNLEME YOLUYLA ÖĞRETME AMACIYLA VERİLEN HİKÂYELER ÜZERİNE BİR ÇALIŞMABu araştırmada erken yaşta yabancı dil Almanca eğitim ve öğretiminde kullanılan Almanca kitaplar evreninden “Tamburin” ve “Wer? Wie? Was? Mega 1” kitaplarının incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu kitapların Türkiye’ de ve birçok ülkede ilköğretim okullarında Almanca öğretiminde kullanılması örneklem olarak seçilmelerinde belirleyici olmuştur.Araştırma çerçevesinde kitaplar, biçim ve içeriğe özgü özellikleri ile kullanılan teknik ve yöntemler açısından karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada özellikle çocukları motive ederek derse katılımlarını sağlayacak, düşünme ve hayal güçleri ile dinleme – anlama becerilerini geliştirecek hikâyeler üzerinde yoğunlaşılmıştır. Seçilen dinleme yoluyla öğrenmeye yönelik hikâye örnekleri biçim, bağlam, içerik ve uygulama yöntemleri açısından derinliğine analiz edilmeye çalışılmıştır. Tarama yoluyla gerçekleştirilen araştırmada incelenen metinlerin çocukların ilgisini çekme ve dinleme – anlama becerilerine katkıda bulunma açısından değerlendirilerek Almanca eğitimi veren öğretmenlere bu tür hikâyelerin kullanımı açısından yardımcı olması hedeflenmiştir.Sonuç olarak konuların çocuklara, aile, okul, arkadaş çevrelerinde günlük yaşamda yeme-içme, giyinme, iletişim kurma, oynama gibi bağlamlardaki hikâyelerle dinleme-okuma çalışmaları, hareketli oyunlar, piyesler, diyaloglar, şiirler, şarkılar ve resimler aracılığıyla aktarıldığı belirlenmiştir. Öğrenci odaklı bu kitaplar bütün duyulara yönelik bireysel, eşli ya da grup halinde etkinlikler yoluyla işitsel, görsel ve kinestetik yapıdaki her türlü öğrenme tipindeki çocuğa hitap etmektedir.Kitapların genelinde tek bir yönteme bağlı kalınmamaktadır. Özellikle yapılandırıcı yöntem doğrultusunda hareket edilmekle birlikte, çocukların öğrenmesine uygun özellikle eylem odaklı, iletişimsel-etkileşimsel, doğal, işitsel-görsel yöntemlerin öğrenci profiline uygun özelliklerinden yararlanılmaktadır. Yapılan etkinlikler öğretimde yararlanılan “Oyun Terapisi” ve “TPR=Tüm Fiziksel Katılım” tekniklerinin prensiplerine de uygundur.Anahtar Sözcükler: 1-Tamburin2-Wer? Wie? Was? Mega 13-Erken Yaşta Yabancı Dil Öğretimi4-Yabancı Dil Öğrenimi5-Yabancı Dil Öğreniminde Hikâyeler ABSTRACTA STUDY OF STORIES PROVIDED IN THE EDUCATION BOOKS FOR FOREIGN LANGUAGE IN THE PRIMARY SCHOOLSThis is a study of the stories in the didactic materials “Tamburin” and “Wer? Wie? Was? Mega 1”. The choise of the books relies on the fact that they both are two of the most used materials for teaching German in the primary schools in Turkey as well as in other countries. The work includes the study of the books comparatively in regard to their conception, design, structure and contents and also in regard to the didactic models proposed to use in this materials.The main subjects focused on are the stories that generate the motivation and interest of the children. They also improve the listening-understanding skills and the foreign language grade as well as the general capacity of thinking and of the general development of the children.The aim of this research work is to try to analyse the stories in regard to their structure, conception and context as well as the followed models, in order to be helpful for the teachers to use such stories while teaching German. The results that can be gained at the conclusion of the study are as it follows: Both books contain similar topics such as family, school, friends and friendship. Activities within the captures are patterned and drilled involved in listening-reading drills, physical activities such as playing games, play roles, dialogs, saying, listening and completing poems, songs and acting on pictures.These student-oriented books are available for all kinds of students that tend to learn auditively, visually or kinæstetically. The lingua didactic model used in the books depends on all of the methodological principles of the constuctivist and activity-oriented models. The activities are also in accordance with the game-therapie which is based on training through game-activities and the TPR=Total Physical Response which relies on learning by responding to commands that require physical movement. The activities require acting single, in pair or in groups. Key Words:1-Tamburin2-Wer? Wie? Was? Mega 13-Foreign language education at an early age4-Foreign study of language5-Stories in the foreign education
- Published
- 2008
29. Almanya’daki ve Türkiye’deki ilköğretim okullarının 5. sınıflarında dilbilgisi çalışmalarının karşılaştırılması
- Author
-
Öncüer, Serpil, Yüksel, Semahat, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Almanca Öğretmenliği Bilim Dalı
- Subjects
Ana Dili Öğretimi ,İlköğretim ,Türk Dili ,Alman Dili ,Ders Programları ,Öğrenim ve Öğretim - Abstract
ALMANYA’DAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ İLKÖĞRETİM OKULLARININ 5. SINIFLARINDA DİLBİLGİSİ ÇALIŞMALARININ KARŞILAŞTIRILMASISERPİL ÖNCÜER5. sınıf ders kitapları temelinde Türkiye ve Almanya’da ana dili öğretimini konu alan bu çalışma ile iki ülkede kullanılmakta olan dilbilgisi öğretim yöntemlerinin tespit edilmesi ve karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bunun için Türkiye’de ve Almanya’da ilköğretim okullarının 5. sınıfında okutulmakta olan ders kitaplarından biri ve konu sınırlandırması ile de biçim bilgisi konusu seçilmiştir. Dilbilgisi öğretim yöntemlerini tespit etmek amacı ile her iki kitapta yer alan biçim bilgisi çalışmaları önce kendi içinde tasvir edilmiş ve yöntem açısından değerlendirilmiştir. Daha sonra kullanılan yöntemlerin karşılaştırması yapılmıştır. Bu incelemeler sonucunda tanım/açıklama-uygulama sıralaması açısından Almanca ders kitabında tamamen tüme varım yönteminin kullanıldığı, Türkçe ders kitaplarında ise bazen tüme varım bazen de tümden gelim yönteminin kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Almanca ders kitabında uygulama çalışmalarının Türkçe kitaptakilere göre oldukça fazla olduğu belirlenmiştir. Ayrıca kullanılan yöntem ve teknikler açısından Almanca ders kitabındaki alıştırmaların Türkçeden farklı olarak oyun, yarışma, drama yöntemi, eşleştirme, tablo doldurma, ortak çalışma gibi zengin bir çeşitlilik gösterdiği ve etkinliklerle öğrenme, görsellik, süreklilik, yaşayarak öğrenme, öğrenmeyi öğrenme gibi öğretim ilkelerine uygun bir yapılanma gösterdiği tespit edilmiştir.ABSTRACTTHE COMPARISON OF GRAMMAR STUDIES IN PRIMARY SCHOOLS LOCATED IN GERMANY AND TURKEYThis thesis treats the didactics of the mother language in Turkey and in Germany and aims to determine the teaching methods of the grammar. Therefore two textbooks of the 5th classes used in Turkey and in Germany have been analyzed regarding the morphological teaching contents. To determine the different teaching methods, firstly, the morphological teaching contents have been described in regard to the approach and have been valued didactically. Thereafter the teaching methods of both books have been compared. This analysis has shown that in the German textbook in regard to the order of the definition/explanation (theory) and application always the inductive method and in the Turkish textbook the deductive well as the inductive method has been used. It has been analyzed that the German textbook in comparison to the Turkish includes many and varied exercises, for example games, bets, dramatizations, combining, tables and team work tasks. This research concludes that the German textbook is constructed after the principles of modern didactics like learning with activities, concreteness, continuity, learning from experience and learning to learn.
- Published
- 2007
30. Bilgisayar destekli ortaöğretim öğrencilerine Almanca öğretimi uygulaması (Anadolu Kız Meslek Lisesi örneği)
- Author
-
Balkanlı, Aynur, Yardımcı Doçent Doktor Çetin Baytekin, and Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Anabilim Dalı, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Grup çalışması ,Bilgisayar destekli öğretim ,Alman dili - Abstract
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. ÖZET Bilgisayar destekli eğitim en geniş anlamı ile geleneksel öğrenme sürecinin yamnda öğrencilere tamamlayıcı olarak laboratuar ortamında görsel ve ses efektleriyle desteklenmesiyle verilen bilgilerin pekiştirilme sürecidir. Öğretmen, bu öğrenme/öğretme metodunda bilgi aktarıcı değil; yönlendirici ve destekleyici niteliktedir. Burada öğrenme sürecini etkileyen birey; biliş düzeyi, zaman, ilgi ve yeteneklerine göre farklılık gösteren öğrencidir. Bilgisayar destekli öğretim de öğrencilerin bilgisayar ile birebir iletişim içinde bulunmasından dolayı sürekli etkin rol almasını sağlar. Öğrenci burada istediği konudan başlayabilmekte ve istediği hızda ilerleyebilmektedir. Çünkü bilgisayar destekli öğretim bireysel bir öğrenme metodudur. Bu metodda çeşitli öğretim yaklaşımları kullanılmaktadır. Bunları; bilgi aktarıcı, alıştırma ve tekrar, benzeşim uygulamaları, öğretici oyun yaklaşımları, problem çözme yaklaşımları olarak sıralayabiliriz. Bilgisayar destekli öğretimde görüntü, ses ve yazının aynı anda kullanılmasıyla öğrencinin dikkati belirli bir seviye tutulabilmektedir. Bunun yanında öğretmeni ders tekrarı, ödev kontrol ve düzeltme gibi zaman alan ancak olması gereken işlerden kurtarmakta ve öğretmene de kendisini geliştirmesi için zaman yaratabilmektedir. Bilgisayar destekli öğretimde kullanılan tekniklerin en başında grup etkinliği, öğretim tekniği turnuva tekniği, öğrenici takımlar, basan grup tekniği, ayrılıp birleşme tekniği ile öğrenme süreci içerisinde olan öğrencinin bilgiyi en etkili şekilde alması sağlanmaktadır. Araştırmalar sonucunda, bilgisayarda işbirliğine dayalı öğrenmeden birçok olumlu sonuç alınabileceği görülür. Grup çalışması, öğrencilerin birbirlerinden öğrenmesine, taklit etmesine ve gözlemlemesine olanak vermektedir. Almanca'daki bilgisayar destekli öğretimde, çeşitli ticari şirketler yazılım hazırlayıp geliştirmişlerdir. Almanca ve Türkçe gibi dil yapısı farklı olan bir dil öğrenilirken, öğrencinin bilgisayar ile birebir çalışması, öğrenmeden yeni bir konuya geçmesini engellemektedir. Oysaki geleneksel öğrenme metodunda öğrenci çeşitli nedenlerden dolayı motivasyonunu kaybetmekte, dikkat dağınıklığı yaşamaktadır. Yaşadığı bu olumsuz etmenler altında öğrencinin almancaya ilgisi azalmakta ve işlenen konuyu tam olarak kavrayamamaktadır. Geleneksel sımf düzeni içerisinde öğretmenin tek tek dönüt alması ve eksikleri belirlemesi mümkün değildir. Fakat bilgisayar destekli Almanca öğretiminde öğrenci kontrolünde geliştiğinden ve öğretmeninde rehberlik rolünü üstlenmesinden dolayı bu tip olumsuzluklarla karşılaşılmamaktadır.
- Published
- 2003
31. Literarisches und filmisches erzahlen am biespiel der verfilmung einer erzahlung Thomas Manns: vergleichende untersuchung von ortbeschreibungen
- Author
-
Hacısalihoğlu, Erol, Yüksel, Semahat, and Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
ESERLER ,ALMAN DİLİ ,FİLM ELEŞTİRİSİ - Published
- 2001
32. Possession im Türkischen und ihre wiedergabe im Deutschen
- Author
-
Başbağı, R. Ragıp, Yüksel, Semahat, and Alman Dili ve Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
ALMAN DİLİ ,GRAMER - Abstract
ÖZETBu çalışmada 'Türkçe'de İyelik Olgusu' Genel-Karşılaştırmalı-Gramer ('Allgemein-Vergleichende-Grammatik' [AVG] ) açısından incelenmiştir.Çalışmanın başındaki giriş kısmında amaç, teorik bilgi, metot, araştırma alanı ve durumu aktarılmıştır.Bundan sonra ikinci konu altında Türkçe AVG' nin semasyolojik ve onomasyolojik görüş açıları ile analiz edilmiştir. Semasyoloji ile dil yapıları ele alınırken onomasyolojik olarak ta bu dil yapılarının semantik sınıflandırmaları çıkartılmıştır.Semantik sınıflandırma onomasyolojik olarak iyelik olgusunu üç şekilde incelemektedir: 1- Bağlantılı İyelik (Referentielle Possession)2- Yüklemli İyelik (Prädikative Possession)3- Dolaylı İyelik (Indirekte Affektion desPossessors)Bunun yanı sıra onomasyolojik olarak sahip olan birim (Possessor) ve sahip olunan birimlerin (Possessum) gramer özellikleri ve değişik iyelik bağları (Possessivbildungen) tespit edilmiştir.Bu semasyolojik ve onomasyolojik analizden sonra üçüncü konuda türkçe yapıların almanca karşılıkları ile kıyaslanmıştır.İyelik olgusu biçimsel olarak Almanca'da ve Türkçe'de değişik dil kalıpları ile ifade edilmektedir. Her iki dilin ifade biçimleri değişik teknikler kullanmaktadır.Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için, prensip olarak daima kelime köküne bir takı almaktadır. Böylece iyelik kişisi (Possessor) ve iyelik nesnesi (Possessum) birer takı almak suretiyle bağlantılı iyeliği meydana getirirler. Seiler'in terminolojisi ile iyelik olgusu açıklandığında Türkçe için Seiler'in skalasındaki şu teknikler mümkün gözükmektedir (Seiler 1983:72):Bağlantılı iyelik (referentielle Possession) için Seiler'in tekniklerinden hareketle şu tespitler yapılmıştır:N case N Possçocuğ-un bisklet-iN case Nbisiklet-liçocukN case 'ki' Nçocuk-ta-kibisikletN case - 'ki'çocuğunkiYüklemli iyelik (prädikative Possession) ise şu teknikler ile oluşturulmaktadır: NN caseVKalem Ayşe'yeait(tir).Kalem Ayşe'nin(dir).KalemAyşe'de(dir).N caseN PossVAyşe'ninkalem-ivar(dır).N caseNVAyşe'dekalem var(dır).NN caseVAyşekalem-esahip(tir).Almanca'da bağlantılı iyelik (referentielle Possession) Seiler Skalasından hareketle şu yapılar tespit edilmiştir:N case NHasan -s FahrradDes Lehrer-sFahrradNcaseN caseDas Fahrrad des Lehrer-s NPräp.NDas Fahrrad von HasanDas Fahrrad bei HasanHasan mit dem FahrradN caseHasan-sBağlantılı iyelik için aşağıdaki teknikler mevcuttur:NVNDer Bleistift gehörtAyşe.Ayşe hateinen Bleistift.Ayşe besitzteinen Bleistift.NVN caseDer Bleistiftist Ayşe-s.NV Präp.NDer Bleistift ist beiAyşe.NV Präp.N NEs gibt bei Ayşe einen Bleistift.Sonuç olarak her iki dilin bağlantılı (referentiell) ve yüklemli iyeliği (prädikative Possession) meydana getirebildikleri dikkat çekmektedir. Ancak Almanca'da dolaylı iyelik Türkçe'dekinden çok değişik bir yapıyla karşılanabilmektedir. Almanca ve Türkçe'de iyelik olgusunun gerçekleşmesi özetle tablo halinde şöyle gösterilebilir:T1. Türkçe ve Almanca'da İyelik OlgusuPOSSESSİONTürkischDeutschBağlantılı (Referentielle)++ Yüklemli (Prädikative)++ Indirekte (Dolaylı) birleşik (assoziativ)birleşik (assoziativ)ayrı (dissoziativ) Eğitim açısından bu çalışma Türklere yönelik almanca dersi için önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu sonuçlar Almanlara yönelik türkçe dersi için de dikkate alınmalıdır.Almanca'nın öğretiminde ilk zorluk Bağlantılı İyelikte (referentielle Possession) karşımıza çıkar. Türkçe'de aynı dil yapısı ile zincirleme isim tamlamaları oluşturulabilir. Halbuki Almanca için böyle bir durum mümkün değildir. Örneğin aşağıdaki gibi dört isim tamlaması meydana getirebilen zincirleme isim tamlamaları Türkçe'de sadece ilgi ekiyle (Genitiv) kurulabilirken Almanca'da böylesi bir tamlama değişik yapılarla meydana gelebilmektedir: 1 2 3 4 5Benim evimin kapısının boyasının rengi'IchGEN HausPOSSGEN TürPOSSGEN LackPOSSGEN FarbePOSS' 5 4 3 1 2 'Die Farbe des Lackes der Tür meines Hauses'Bu zincirleme tamlamada ilk göze çarpan farklılık ise tamlamanın sentaksıdır. Türkçe'nin sentaksı Almanca'nınkinden çok farklı bir şekilde oluşmuştur. Bunu sergileyebilmek için tamlamaların zincirleme tamlama içinde hangi sıraya göre oluştukları numaralandırıldı. Türkçe zincirleme tamalamada oluşum sırası soldan sağa doğru seyrederken Almanca'da sıralanış bunun tam ters yönündedir. Bir diğer farklı husus ise, Türkçe isim tamlamaların devamlı aynı teknik (ilgi eki '-nIn') kullanılarak meydana getirilmesidir. Almanca'da ise aynı zincirleme tamlama öntakı (Präposition) ve ilgi halindeki zamir kullanımı ile oluşabilmektedir.Yüklemli İyelikte (prädikative Possession) sıkça kullanılmakta olan 'haben' fiili Almanca öğrenen Türkler için ayrı bir sorun teşkil etmektedir, çünkü bu fiil Türkçe'de büsbütün farklı bir dilsel yapı ('....-nIn ....-(s)I var') ile karşılanmaktadır. Örneğin aşağıdaki cümlede olduğu gibi:Ayşe'nin bir kalemi var(dır). AyşeGENBleistiftPOSS3SGexistentÖzne Yüklem'Ayşe hat einen Bleistift.' Özne Yüklem TümleçBir taraftan Almanca'daki yüklem ikinci sırada yer alırken, Türkçe'de bu öğe son sırada bulunmaktadır. Diğer taraftan ise türkçe cümle içindeki '...-nIn ...-(s)I var' yapısı Almanca'daki 'hat+AKK.' yapısının işlevini karşılamaktadır. Bu farklı yapılar Türk öğrencilere öğrenme güçlüğü çektirmektedir.Dolaylı İyelik (indirekte Affektion des Possessors) Türkçe'de Almanca'dan farklı bir yapıyla oluşturulabilmektedir. Burada da Bağlantılı İyelik'te esas alınan yöntem uygulanmaktadır, yani sahip olunan birime bir iyelik eki gelmektedir.Taş adamın başına düştü. Stein MannGEN KopfPOSS3SGDAT fallenPERF 'Der Stein fiel dem Mann auf den Kopf.' P'OR P'UMAlmanca'da ayrı (dissoziativ) yapının yanı sıra birleşik (assoziativ) yapı da kurmak mümkündür. Bu durumda şu ifade kullanılır: 'Der Stein fiel auf den Kopf des Mannes.'Diller arasındaki bu farklılıklar öğretim süreci boyunce devamlı dikkate alınıp, sözkonusu yapılar öğretmen tarafından Türkçesi ile karşılaştırmak suretiyle açıklanmalıdır. Aynı noktalara dikkatle yönelmek Türkçe öğrenenler için de zorunlu gözükmektedir.
- Published
- 2000
33. Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki üniversitelerin eğitim ile fen-edebiyat fakülteleri Alman dili eğitimi-Alman dili ve edebiyatı bölümü öğrencileri üzerine bir araştırma
- Author
-
Dönger, Ahmet, İnan, Mehmet Sıraç, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, İnan, Mehmet Siraç, Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı, and Dönger, Ahmet
- Subjects
Universities ,Success ,Faculty of Science and Letters ,Eğitim ve Öğretim ,East-Southeast Anatolia regions ,Vocational attitude ,German ,Bloom, Benjamin ,Alman dili eğitimi ,German language education ,German language ,Education and Training ,Regional differences ,Foreign language education ,Education level ,Students ,Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgeleri ,Alman dili ,Fen-Edebiyat Fakülteleri - Abstract
Lisansüstü tezlerin elektronik ortamda toplanması, düzenlenmesi ve erişime açılması konusuna ilişkin yök'ün 18.06.2018 tarihli yönergesine istinaden artık bu tarihten sonra gizlilik şartı aranmayan bütün tezler erişime açılacaktır. Diyarbakır Dicle Üniversitesi,Erzurum Atatürk Üniversitesi ve Van 100. Yıl Üniversitelerinin Eğitim ile Fen-Edebiyat Fakülteleri Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı ile Alman Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde kayıtlı öğrencilerin Dil donanımları ile öğ retmenlik mesleğine yaklaşımlarını irdelemeye, sorunları ortaya koymaya,oradan hare ketle çözüm önerileri geliştirmeye çalıştık. Sözkonusu öğrencilerin aile geçmişle- ri,eğitim düzeyleri ile gelir dağılımları,bölümü tercih ederkenki tutum ve davranışlarını ortaya koyan bir anket uyguladık. Öğrencilerimiz, şehirlerde yaşamalarına rağmen kırsal alanlardan göç etmiş,eğitim düzeyleri düşük,dar gelirli ailelerin çocuklarıdır.Bu çocuk lar,kısıtlı imkanlarla Üniversite'ye hazırlanıyorlar. Ortaöğretimde Almanca eğitimi alan öğrenci hemen hemen kalmadığı bilinen bir durumdur.Bu yüzden,Almanca Eğitimi ile ilgili bölümleri tercih eden çok az oluyor ve puanlar da bir hayli düşük olu- yor.Çalışmamızda ortaya koyduğumuz gibi,öğrenciler ya hiç Almanca bilgisi olmadan veya çok az alan bilgisiyle sınavı kazanıp yerleştiriliyorlar. Oysa,B loom,bir öğrenci nindir konu,ders, veya üniteyle ilgili alan bilgisi anlamına gelen "Bilişsel Giriş Davra nışlarına sahip değilse,o konuyu, dersi,üniteyi tam öğrenmesi beklenemez,hele bir de "Duyuşsal Giriş Özellikleri"diye tanımladığı, öğrencinin o konu,ders,ünite hakkındaki ilgi ve tutumları olumlu değilse başarısızlık kesindir, demektedir. Öğrencilerimiz hem Almanca bilgisi olmadan gelmekteler,hem de "Nasılsa Almanca öğretmeni değil, Sınıf Öğretmeni olacağım!" diyerek ilgi ve tutumlarının olumsuzluğunu ortaya koyuyorlar.Dolayısıyla başarısızlık kaçınılmaz oluyor.Bu noktada öğretici çevre başarısızlık ile vicdani muhasebe ikilemine sürükleniyor. Çalışmamızın sonunda,istihdam edilen öğretici çevre,zaman ve mekan gözönünde bulundurularak Üniversitelerin Almanca eğitim veren bölümlerine yerleştirme sınavıyla ilgili sorunun çözümüne ilişkin öneriler geiştirilerek sunulmaktadır. This" study was conducted at the German Literature and German Language Teaching De partments of three universities: Dicle University (Diyarbakır), Atatürk University (Erzurum) and 100. Yıl University (Van). Our main aim was to investigate the students' language proficiency lev els and their attitudes towards language teaching as a profession. We also tried to find out their problems and develop some solutions. In order to find out some background information about the students, we administered a questionnaire including questions about their family backgrounds, previous education, income levels and expectations that led to their decisions to study German. Although our students generally live in cities, most of them have moved from rural areas. They mostly come from uneducated families with low-income levels. These students prepare for the University Entrance Exams under improper conditions. It is well known that, in Turkey, only a few high-schools offer German courses to their students. For that reason, the students do not prefer studying German in undergraduate programs and as a result the scores of the German Departments are rather low in the University Entrance Exams. As we mentioned in our study, the students at these departments have very low language proficiencies and sometimes they don't know German at all However, Bloom stated that it cannot be expected from the students to learn a topic completely if they do not possess the "primary cognitive behaviour", which is the knowledge of the students about a subject, chapter or lesson. He added that a failure is certain if the students do not have the "primary emotional features", which he defined as the attitudes of the students' towards the subject, chapter or lesson. Our students are not proficient in German and they also show their negative behaviours and lack of interest with the following statements : "In any case, I will be a Primary School teacher, not a German teacher " As a result, a failure is inevitable. At this point, the instructor is in a di lemma of failure and a feeling of remorse. At the end of our study, different aspects of the matter are discussed such as the University Entrance Exams, instaictors, environment, time and place and some suggestions are given in order to solve the problem.
- Published
- 1999
34. Morphologie und semantik der von Deutschen simplexverben abgeleiteten substantiva
- Author
-
Balci, Yasemin, Mungan, Güler, Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı, and Diğer
- Subjects
Morphology ,ALMAN DİLİ ,Alman Dili ve Edebiyatı ,Linguistics ,German Linguistics and Literature ,German ,GRAMER ,Semiotics ,MORFOLOJİ - Abstract
summaryDie Arbeit bestrebt die Darstellung der Morphologie und Semantik der von deutschen Simplexverben abgeleiteten Substantiva. Für die Studie wurden aus den im Deutschen vorhandenen Ableitungsmorphemen /-ung/, /-er/, /-e/ und das Nullmorphem, /-ø/, gewählt. Die deverbalen Substantiva auf diese Morpheme belegen in der Häufigkeitsskala die ersten Stellen und zeigen auch semantisch eine vielseitige Wirkung. Als Corpus wurde das 6-bändige Wörterbuch von Brockhaus/Wahrig genommen.Die Untersuchung besteht aus zwei Teilen. Im ersten Teil erfolgt zum Verständnis der eigenen Untersuchung nach einer Übersicht über die Wortarten im Deutschen eine Auseinandersetzung mit der Wortbildung des Verbs und des Substantivs, damit verdeutlicht werden kann, wie problematisch eine Definition des Wortes Simplex ist. Des Weiteren wird im ersten Teil eine ausführliche Darstellung der von verschiedenen Wissenschaftlern aufgestellten semantischen Klassen des Substantivs (Nomina actionis, Nomina acti, Nomina patientis/facti, Nomina instrumenti, Nomina subjecti/agentis, Lokativa und Kollektiva) vorgenommen sowie eine Darstellung der Untersuchungen anderer Verfasser zur Häufigkeit und Semantik der durch die betreffenden Suffixe abgeleiteten Substantiva. Im zweiten Teil erfolgt dann die eigene Untersuchung zur Morphologie und Semantik der von deutschen Simplexverben abgeleiteten Substantiva. Den jeweiligen Suffixen entsprechend wird mit ausgewählten Beispielsätzen und Tabellen verdeutlicht, welchen der sieben semantischen Klassen das deverbale Substaniv zugeordnet werden kann. Somit wird ein Überblick über die semantische Vielfalt eines deverbalen Substantivs und über die Polyfunktionalität der Ableitungsmorpheme gegeben.
- Published
- 1999
35. Mass-Und mengenangaben ım Deutchen und ım Türkıschen
- Author
-
Uzuntaş, Aysel, Erkman, Fatma, and Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Alman Dili - Published
- 1998
36. Modal fiillerin Türkçe ve Almancadaki fonksiyonları
- Author
-
Karabağ, İmran, Çil, Hakan, and Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
ALMAN DİLİ ,GRAMER - Published
- 1998
37. Die Frau als,, opfer der gesellschaft’’in den werken Arthur Schnitzlers
- Author
-
Aydın, Dilek, Sevim, Acar, and Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Alman Dili - Published
- 1998
38. Semantık der deverbalen be-Verben
- Author
-
Aktaş, Ayfer, Mungan, Güler, and Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Alman Dili - Published
- 1998
39. Bilingualismus problem eine diskussion über verschiedene begriffsdefinitionen
- Author
-
Yalçin, Kubilay, Çil, Hakan, Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, and Diğer
- Subjects
Return forever ,Turkey ,Germany ,Eğitim ve Öğretim ,Bilungualism ,Education and Training ,Children of the Turkish workers ,ALMAN DİLİ ,Alman Dili ve Edebiyatı ,German Linguistics and Literature ,Language proficiency ,Employee's children ,Second genaration - Abstract
G.Türkische Zusammenfassung Bu çalışmadaki amaç, Almanya'da yaşayan veya Türkiye'ye Almanya'dan kesin dönüş yapmış olan ailelerin çocuklarının dil yeteneklerini incelemektir. Çevremizde sık sık rastladığımız bu iki dilli ikinci kuşak, kolaylıkla bir dilden diğer dile geçebilmektedir. Hatta bazen bile A.dilindeki bir cümlenin içine B. dilinden öğeler yerleştirebilmektedirler. Bu çalışmada bunların sebeplerini araştırmak istedim ve bu sekide kendilerini daha iyi ifade edebildikleri kanısına vardım. Böylece kendilerini daha iyi ifade edebilmenin yanısıra bir dilde olmayan yapıları daha rahat anlatabildiklerini gözledim. Bu sayede iletişimlerinde de bir aksama olmuyor. Ele aldığım ikinci konu ise iki dillilerin bir dilin kalıplarına diğer dilden getirdikleri yapıları inceledim. Burada vardığım sonuç iki dilliler hangi dili daha az kullanıyorlarsa o dilin içine daha fazka kullandıkları dilin yapılarını alıyorlar ve böylece `Interferenz` lere sebep oluyorlar. Son bölümümde ise almancadaki fiillerin `yapmak` fiil' i ile birleştirilmelerini inceledim. Burada vardığım sonuç, bu çalışmada incelenen yapıların şimdiye kadar bulunan yapılara benzediği bazılarının ise henüz yeni yapılar olduğudur. Bu yapılarda `yapmak` fiili genellikle yalın halde kullanılmaktadır ki bu Türkçe'de pek yapılmaz. 57 Im Beispiel (7) sprechen die Personen über einen Film, der im Fernsehen spielte. Die Basissprache im Fragment ist eindeutig Türkisch. Sprecher C gibt eine negative Antwort auf die Frage. Sprecher A möchte dieser negativen Antwort eine positive Bedeutung geben. Das kann er im Deutschen mit `doch`. (Auf eine Verneinung kann man mit `doch` eine positive Antwort einleiten. -Dreyer - Schmitt(1991)S.87) Dieses `doch ` gibt es auch nicht im Türkischen. Es handelt sich um eine referentielle Funktion der Sprache in diesem Beispiel. Bei Beispiel (8) sehen wir einen kültüreli bedingten Codeswitch. `Zeyitn yağlı yemekler` ( mit Olivenöl zubereitete Speisen) gibt es bei den Türken. Eine deutsche Entsprechung gibt es nicht. Man kann es höchsten als: `mit Olivenöl vorbereitete Speisen` umschreiben. Auch in diesem Codeswitch finden wir eine referentielle Funktion. 5. Zusammenfassung: leh gehe davon aus, dass die Bilingualen zwischen den beiden Sprachen hauptsâchlich misehen, weil sie etwas, was sie in der einen Sprache nicht so ausdrücken können, wie sie es wollen, in der anderen Sprache effektiver ausdrücken können. Dies kann man mit der referentiellen Funktion zum Ausdruck bringen. Es gibt im Türkischen bestimmte Ausdrücke, die es im Deutschen nicht gibt. Oder es gibt auch manchmal Ausdrücke im Türkischen, die es zwar auch im Deutschen gibt, die dann aber nicht die gleiche Wirkung wie im Türkischen auf den Empfânger haben. Das umgekehrte gilt auch im Deutschen. Aus den Daten geht auch hervor, dass die meisten Codewechsel eine referentielle Funktion erfüllen. Ich prâzisiere: Meines Erachtens nach wechseln Bilinguale haufıger von einer Sprache in die andere, wenn sie etwas nicht übersetzen, nicht in der anderen Sprache mit dem 28gleichen Effekt ausdrücken können. Sie wollen den Inhalt ihrer Nachricht möglichst genau wiedergeben. Wenn sie dies aber in dem von Anfang an gewahlten Code nicht können, wechseln sie in die Sprache, in der sie ihre Nachricht besser übermitteln können. Also mischen sie, weil vielleicht die Begriffe in einer Sprache viel besser fur die Versprachlichung ihrer Gedanken beztiglich auf ihre Nachricht sind. Andererseits sieht man auch weiter oben in den Fragmenten von Bilingualen in der Türkei und in Deutschland, dass beide Gruppen hauptsâchlich dann mischen, wenn sie sich in der Sprache, die sie im Alltag nicht verwenden, auszudriicken versuchen. In solchen Situationen machen die Sender Gebrauch von der referentielle Funktion. C. Interferenzen in der Sprachmischung 1. Einführung: Begriffserklarung zum Thema Interferenz In diesem Kapitel möchte ich zuerst den Begriff Interferenz im ersten Teil defmieren und verschiedene Arten von Interferenz unterscheiden. Im zweiten Teil bespreche ich Beispiele lexikalischer, syntaktischer und phonologischer Interferenz aus spontanen Gesprachen mit Bilingualen in Deutschland und im dritten Teil geht es um Interferenz bei Riickkehrern in der Türkei. Eine kurze Zusammenfassung der Ergebnisse erfolgt im letzten Teil. Wenn in einer Sprache eine ÂuBerung nach dem Muster einer anderen Sprache geauliert wird, spricht man von Interferenz. Nach Berchert und Wildgen (1991) kommt diese Verânderung nie ganz und gar zustande, denn sonst `wiirde es sich um eine Ersetzung der einen durch die andere handeln.`£'5-3) Interferenz ist also die Übertragung eines Satzmusters einer Sprache in die andere Sprache. Jede Sprache hat eine endlose Anzahl an Satzmustern und nach diesen Satzmustern werden Sâtze produziert. Man darf aber Interferenz nicht mit dem Begriff Fehler verwechseln. Interferenz ist ein aus der Psychologie iibernommener Begriff. 29 60
- Published
- 1997
40. Funktionsverbgefüge im Deutschen und deren entsprechungen im Türkischen
- Author
-
Yılmaz, Hüseyin, Erkman, Fatma, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Alman Dili ve Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
ALMAN DİLİ ,GENEL - Published
- 1995
41. Peter Handke’nin yapıtı ' Wunschloses unglück 'de biçim-içerik bağlantıları
- Author
-
Hacısalihoğlu, Erol, Erkman, Fatma, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Alman Dili ve Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
ESERLER ,BİÇİM ,ALMAN DİLİ - Published
- 1994
42. Zur kulturellen gebundenheit von erzahlstrukturen: eine textlinguistische untersuchung zu deutschen und türkischen alltagserzahlungen (am beispiel von verkehrsunfallerzahlungen): anhang zur dissrtation (EK)
- Author
-
Yıldız, Cemal, Yüksel, Semahat, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Alman Dili ve Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Alman dili - Published
- 1994
43. Zur kulturellen gebundenheit von erzahlstrukturen: eine textlinguistische untersuchung zu deutschen und türkischen alltagserzahlungen (am beispiel von verkehrsunfallerzahlungen)
- Author
-
Yıldız, Cemal, Yüksel, Semahat, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Alman Dili ve Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
Alman dili - Published
- 1994
44. Almancadaki fiil ön eklerinden (vor-) partikel’inin semantik fonksiyonları üzerine bir araştırma
- Author
-
Birleştirici, Seyfettin, Çil, Hakan, and Yabancı Diller Anabilim Dalı Alman Dili ve Eğitimi Bilim Dalı
- Subjects
ALMAN DİLİ ,GRAMER - Published
- 1993
45. Türkische schriftstellerinnen in Deutschland : zwischen universalismus und alteritat
- Author
-
Tosuner, Hasibe, Aksoy, Nazan, Alman Dili Eğitimi, and Diğer
- Subjects
Demirkan, Renan ,Tekinay, Alev ,Özakın, Aysel ,ALMAN DİLİ ,Alman Dili ve Edebiyatı ,German Linguistics and Literature ,Scheinhardt, Saliha - Abstract
112
- Published
- 1993
46. Versuch einer kontrastiven bedeutungs analyse der verben 'wissen', 'kennen' und 'lernen'
- Author
-
Türkoğlu, Sevda, Erkman, Fatma, Yabancı Diller Bölümü Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, and Diğer
- Subjects
Grammar-verb ,ALMAN DİLİ ,Alman Dili ve Edebiyatı ,German Linguistics and Literature ,German ,EĞİTİM - Abstract
45- 7.2.4 Zusammenf assung der syntaktischen und semantischen Merkmale Die syntaktischen Merkmale sind bei dem deutschen Verb `lernen`: - VZ : 2 - E. sub bei der türkischen Entsprechung `öğrenmek`: - VZ : 2 - E, E., öder E. E.. sub akk sub adj bei der türkischen Entsprechung `çalışmak`: - VZ : 2 - E. sub Die semantischen Merkmale: s^ : geistige öder körperliche Aneignung s` : Erwerb von Kenntnissen öder Fâhigkeiten s3 : aktive Beteiligung der Person s, : Vorphase der Aneignung Beispiele - Ich lerne '- - Er lernt viel - Monika lernt fleiBig - Heike lernt das Kochen von ihrer Mutter - Manche lernen nicht aus ihren Fehlern - Ich lerne Deutsch - Er lernt Backer is3 ' S4İ {Sl ' s3, fsı. 43 2 ' s2. S3 ' S4İİ ' s4> {sl ' tsl. lsl ' s2 ' s2 ' S3 ' i s., sfi s3 ' °4: Dem Lexem `lernen` sind zwei Sememe zugeordnet,-46- /lernen 1/ = Semem 1 =)s,, s~ » s~, s,/ /lernen 2/ = Semem 2 =jSo, s, > Enthâlt das Lexem `lernen` alle 4 semantischen Merkmale, so wird `lernen` mit `öğrenmek` wiedergegeben. Sind jedoch die Merkmale s.. und s` nicht vorhanden, so wird `lernen` mit `çalışmak` übersetzt. Das Entfallen der semantischen Merkmale s, und s~ wird durch das Auftreten einer Angabe zum Verb `lernen` hervorgeruf en. Beispiel SBP: E sub Ich lerne langsam schnell viel Er lernt fleiBig tüchtig wie blöd fiir die Prüfung mit seiner Freundin öğrenmek calxsmak Die Bedeutung von `lernen` wird durch die Angaben bestimmt. Fiir die Übersetzung des Verbs `lernen` ins türkische benötigt man zusâtzliche Angaben öder Ergânzungen. Sie helfen dazu, die Satzaussage im Deutschen zu konkretisieren, da dies fiir die Verbwahl im tiirkischen nötig ist. In manchen Fallen ist die 'Entsprechung im tiirkischen davon abhângig, wie der Satz ohne Umgebung interpretiert wird. Beispiel - Ich lerne mit meiner Freundin Deutsch. `lernen` könnte sowohl mit `öğrenmek` als auch mit `çalışmak` übersetzt werden.-47- - Arkadaşimla Almanca öğreniyorum. - Arkadaşimla Almanca çalışıyorum. Das Verb `lernen` wird a) mit `çalışmak` übersetzt, wenn `lernen` nur mit einer E, und ohne fakultative öder freie Angabe auftritt. sub ° b) mit `çalışmak` übersetzt, wenn es die Seme s, (= geistige öder körperliche Aneignung) und s` (= Erwerb von Kennt- nissen öder Fahigkeiten), bedingt durch die Angaben, nicht enthalt. c) mit `öğrenmek` übersetzt, wenn aile semantischen Angaben vorhanden sind. Das Verb `öğrenmek` wird mit `lernen` wiedergegeben. Jedoch hat `öğrenmek` noch eine weitere Bedeutung: -Ahmet'in yarın geleceğini senden öğreniyorum. -Ali'nin Ankara'dan geldiğini öğrendim. - Yarın notumu öğreneceğim. Das Verb `öğrenmek` wird hier mit `erfahren` übersetzt. Die Beziehung zwischen `öğrenmek = lernen` und `öğrenmek = erfahren` wird hier nicht weiter ausgeführt. 54
- Published
- 1991
47. Almanca’daki fiil ön eklerinden (um-) partikel’ inin semantik fonksiyonları üzerine bir araştırma
- Author
-
Kasapoğlu, Berrin, Mungan, Güler, and Yabancı Diller Bölümü Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
- Subjects
ALMAN DİLİ ,GRAMER - Published
- 1990
48. Alman ve Türk dilindeki konjunktiv ifadelerin ayrımsal- karşılaştırmalı analizi
- Author
-
Gök, Recep, Selen, Nevin, and Eğitim Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Dilbilgisi ,Türk dili ,Alman dili - Abstract
Tez (yüksek lisans) - Anadolu Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, Kayıt no: 850, Bu araştırmada ana dil ve Türk dili ve Amaç dil Alman Dili ele alınmıştır. Bu iki dildeki konjuktiv (olasılık kipi) araştırma konusu olarak seçilmiştir. Örnek olarak Alman Yazarı Heinrich Böll'ün Billard um halb Zehn (saat dokuzbuçukta bilardo) adlı eseri ve aynı eserin Mehmet Harmancı tarafından yapılmış Türkçe çevirisi ele alınmıştır. Orijinal eserden model konjuktiv cümleler, aynı cümlelerin Türkçe çevirileride konjuktiv anlamların nasıl verildiği irdelenerek gerçek anlamın verilip verilmediği analizi yapılmıştır. Konjuktiv anlam verilmeyen cümlelerde doğru anlamın nasıl verilebileceği gösterilmiş ve bu konuda öğretim yapım ve bu dili öğrenenlere önerilerde bulunulmuştur.
- Published
- 1987
49. Ilse Aichinger’in eserlerindeki motif ve tipler hakkında
- Author
-
Olgaç, Gülsen, Yüksel, Semahat, and Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Almanca Öğretmenliği Bilim Dalı
- Subjects
Alman Dili ,Gramer - Published
- 1987
50. Distinktive merkmale der segmentale phoneme im Deutschen und im Turkischen
- Author
-
Gürbüz, Umut, Selen, Nevin, and Eğitim Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Türk dili ,Sesbilim ,Alman dili - Abstract
Tez (yüksek lisans) - Anadolu Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı, Kayıt no: 870, Fonoloji dilbilimin bir dalı olarak, Fonemlerle ve fonomlerin anlam ayırt edici özellikleriyle ilgilenir. Dilin temel birimi fonemler olmayıp, anlam ayırt edici özellikleridir. Fonemler dil sistemi içerisinde anlam far kı yaratan fonksiyonlara sahip olan en küçük ses birimleridir ve birbirleri ne zıtlık içerisindedirler. Dili bilinçli olarak öğrenmek için bu dilin anlam ayırt edici özelliklerini tanımak gerekir. Bu özellikler fonemin tahlilinde ortaya çıkar. Birinci bölüm Jakobsan ve Halle'nin teorilerini kapsamaktadır. Amaç, önemli kavramları tarif etmek ve ayırt edici özellikleri belertmektir. Jakob san ve Halle tüm dillerin fonksiyonel ses değerlerini tarif edebilecek oniki anlam ayırt edici özellikler tespit etmişlerdir. Her fonem,özelliğe sahip olup olmamasına göre sınıflandırılabilir. Jakobsan ve Halle'nin modelinin iki amacı vardır. a)Genel olarak kullanılabilirlik b)Ekonomiklik İkinci bölümde ise, Chomesky ve Halle'nin anlam ayırt edici özellikleri modelini Meinhold ve stock'un 'Phonologie der deutschen Gegenwartssprache onbirinci baskıda 1982 kitabından açıklanmaya çalışılmlıştır. Üçüncü ve dördüncü bölümde, Almanca ve Türkçe'nin sesleri incelenmiştir.Ana düşünce şudur:Her dilsel sese özel bir oluşum yeri olduğuna göre tüm olası dilsel seslerin yekünü tüm muhtemel oluşum yerleriyle tarifi mümkündür. (Mayert Haler (1974), s. 497. Başlangıç noktası her konuşmacının konuşmadan önceki konuşma organlarının aldığı 'neutral durumdur'. Sonuçta Alman ve Türk dilinin her iki özellik matrisini birbirleriyle karşılaştırmıştır.
- Published
- 1988
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.